19 Nisan Cuma 2024

Analiz - Sultan Şenyazar | “Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine yandığım, cinsine çeker..”

Analiz - Sultan Şenyazar | “Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine yandığım, cinsine çeker..”

10 Yılda bir yaşanılan darbe pratiklerindeki kurgular, destekleyen ve zemin hazırlayanların tavırlarındaki benzerlik, insana ister istemez bu meşhur atasözünü hatırlatıyor.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temsil ettiği demokrasi ve milli egemenlik fikri, 101 yılda ne yazık ki bazı kafalara hala yerleşmemiş. Nesiller değişiyor ama nasip değişmiyor, hayret.

 

104 Amiralin bildirisi sonrasında Chp merkezli “ne olmuş yani” tavrı, aslında yeni değil. 15 Temmuz’dan tut, 27 Nisan e-muhtırasına kadar başarısız olan her darbe girişiminde bunu gördük. Darbe başarılı olursa ne ala, olmazsa unuttur, mantık bu. Fakat bu sefer bir acemilik yaptılar galiba. Amiral bildirisi tartışması bitmeden Engin Altay, yılların klişesi olan “sonun Menderes gibi olacak” lafını ediverdi.

 

Eski bir teranedir...Menderes’in idam fotografını manşetten basarak, bazen de sözle ifade edilirdi. Bilhassa Erbakan, Demirel, Özal gibi milletin adamları bu tehdide defalarca muhatap olmuştur....

 

21.Yüzyıldayız ya, Engin Altay bir modifiye yapmak istemiş olacak ki buna başka bir kılıf buldu ve özetle dedi ki “dindar kesime, tarikatlara falan çok yüz verme, bak Menderes de öyle yapmıştı, sonra Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu çıkarmak zorunda kaldı”.. Hımm.... Acaba öyle mi?

 

Bunun böyle olmadığını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da biliyor olacak ki, sosyal medyadan paylaştığı mesajında Engin Altay’a “tarih fukarası, cahil” dedi. Haklı mı? Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun asıl hikayesini okuyunca anlıyoruz ki, evet haklı..

 

Engin Altay’ın ifade ettiği Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun, tarikatlerin eylemleri üzerine çıkarıldığı doğrudur. Ancak sözkonusu tarikat, o zamanki DP’yi değil, CHP’yi destekleyen “Ticaniler” tarikatıydı.

 

Hatta tarikatın başındaki Kemal Pilavoğlu’nun, 1950 seçimlerinden önce müritleriyle beraber CHP’ye üye kaydedildiği, kendisinin de 1950 seçimlerinde CHP Ankara Milletvekili adayı yapıldığı; Ticani Tarikatının 1946 öncesindeki radikal söylem ve eylemlerine rağmen CHP iktidarı sırasında hiçbir tahkikata ve soruşturmaya maruz kalmadıkları; ancak 1950-51 arasında artan eylemleri sebebiyle çıkan Atatürk’ü Koruma Kanunu’na dayanılarak tutuklandıkları ve CHP’den ihraç edildikleri, gerek o dönemin gazetelerinde gerekse sonradan yazılan araştırma çalışmalarında yer almıştır. Kaldı ki sözkonusu kanunun çıkarılmasında bir kısım CHP’li vekillerin itirazı da sözkonusu olmuştur.

 

Yani işin özeti, Engin Altay’ın bahsettiği kanun, Demokrat Parti’nin değil CHP’nin tarikatlarla yakın ve elaltından yürüttüğü ilişki yüzünden çıkmıştır. Bu tarikatın eylemlerinin 1946 sonrası, özellikle Demokrat Parti’nin 1950 sonrasındaki iktidarında artması, CHP’nin, “mevcut iktidara karşı her güçle işbirliği yapma” stratejisinin belki de ilk örneğidir. Tıpkı bugün din kisvesine bürünmüş Fetö ile söylem, eylem ve tanımlayamadığımız diğer birlikteliklerin içinde olduğu gibi.

 

Engin Altay tüm bunları bilmiyor olabilir mi? Biliyorsa fena.. Biliyor da çarpıtıyorsa daha fena. Çünkü cahillik bir eksikliktir, yalancılık ise kötülüktür.

 

Anlaşılan o ki sayın Bakan, Engin Altay’a cahil diyerek nezaket göstermiş,

Soylu’ya teşekkür etse yeridir.

Yeni Yorum