20 Nisan Cumartesi 2024

CHP... İttifakın ufkuna bakarken hizip çukuruna düşmek

CHP... İttifakın ufkuna bakarken hizip çukuruna düşmek

CHP'de bir hizbin mutlak hakimiyeti ve bu hizbe dayanan güçlü liderlik, yeni siyasi partilerin doğumuna yol açıyor. CHP'de Kılıçdaroğlu hizbinin mutlak hakimiyeti ve belediye rantlarının parti içindeki diğer hiziplere kapatılması, CHP'den kopuşların önünü açtı... Bu kopuşun sadece Muharrem İnce ile sınırlı kalmayacağı tahmin edebiliriz.

 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki genel başkanlığı 10 sene oldu. Kılıçdaroğlu geçen zaman zarfında, CHP’nin mutlak hakimi oldu. Ağustos 2020 “iktidar kurultayı” Türkiye iktidarını hedeflese de, Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki mutlak iktidarını ortaya koydu. Öyle ki genel başkana rakip olmak isteyenler 65 delege imzası dahi bulamadılar. Kılıçdaroğlu etrafında oluşturduğu hiziple parti içinde mutlak iktidarı ele geçirmesi, bir başka açıdan da diğer hiziplerin tasfiyesi anlamına geliyordu. Nitekim 10 yıl içerisinde Deniz Baykal, Önder Sav, Mustafa Sarıgül, Muharrem İnce hizipleri tamamen tasfiye edildi.

 

Dengeleri değiştirir mi?

 

Hiziplerin CHP’deki mutlak yenilgisi ve CHP’nin Millet İttifakı sayesinde kazandığı Belediye rantlarında ve imkanlarında da Kılıçdaroğlu hizbi dışındaki bütün hiziplerin dışlanması, onları bir yol ayrımına getirdi. CHP’de bir gelecek görmeyen hizipler, CHP dışında bir yol düşünmeye başladılar. Bu hizipler arasında liderlik nosyonu olan Muharrem İnce, siyasi cesaret göstererek ilk hamleyi yaptı. Muharrem İnce’nin hamlesi, bugün siyasi gündemdeki temel tartışma konusu oldu. Peki bu kopuşa nasıl gelindi? Bu bir siyasetçinin şahsi hamlesi mi? Yoksa bir siyaset geleneğine, siyaset mantığına ve siyaset sosyolojisine mi dayanıyor? Bu siyasi hamlenin siyasetteki dengeleri değiştirmesi ve oyunu yeniden kurması mümkün müdür?

 

Kurultaylar partisi

 

CHP, Kemal Atatürk’ün ebedi şef ve İsmet İnönü’nün milli şef olarak mutlak hakimiyetinin bitmesiyle beraber, hizipler ve hiziplerin kozlarını paylaştığı bir “Kurultaylar Partisine” dönüşmüştür. Hizipler 27 Mayıs darbesinden sonra darbecilerin açık desteğine rağmen oyu düşen CHP’deki ideolojik tartışmalarla başlamış ve CHP giderek İnönü’nün dahi yönetemediği bir hizipler partisi haline gelmiştir. Arkasına mülkiye cuntası hizbini alarak yaşlı İnönü’yü ancak kurultay oyunlarıyla yenebilen Bülent Ecevit de, hizip meselesini çözemeyecektir. Ecevit daha CHP Genel Başkanı olmadan ortanın solu tartışmalarından ve mülkiye cuntasının kendilerinin önünü keserek yükselmesinden rahatsız olan gruplar, CHP’den koparak daha sonra Cumhuriyetçi Güven Partisi olacak Cumhuriyetçi Parti’yi kurmuşlardır.

Ecevit’in Genel Başkanlığı döneminde, hiziplerin parti içindeki ağırlığı artacaktır. Ecevit, artık kendisini iktidara getiren mülkiye cuntasıyla da uğraşmak zorunda kalacaktır. Hatta Ecevit hizipler yüzünden partiyi yönetemediğini ifade edecektir. Ecevit’in hiziplerle anlaşmazlığı 12 Eylül darbesinden sonra yaptığı muhasebelerde ciddi bir rol oynayacak ve Ecevit’in CHP’den kesin olarak ayrılmasıyla sonuçlanacaktır. Ecevit daha sonra Genel Başkanlık vaadiyle davet edilmesine rağmen, CHP çizginde siyaset yapan partilerden uzak duracaktır. Ecevit bundan sonra ideoloji ve örgütlenme modelini kendi kurduğu, geliştirdiği demokratik sol anlayışla, Demokratik Sol Parti’de siyaset yapacaktır. DSP modeli, CHP’nin halktan uzaklaşmasının sebebi olarak gördüğü aydınlardan uzak olmak ve hizipleşmenin sebebi olarak gördüğü parti bürokrasisini en aza indirgeyerek seçmen/halkla doğrudan ilişki halindeki karizmatik/popülist lider anlayışına dayanmaktaydı. Ecevit bu modeliyle SHP/ CHP çizgisinin karşısında hayatının sonuna kadar devam edecek bir mücadele yürütecektir. Ecevit’in mücadelesi CHP’nin barajın altına inmesine sebebiyet verecek kadar başarılı olmuş, CHP’nin yüzde 30’larda oturan oy oranının erimesine ve yüzde 20’ler platosuna oturmasına yol açmıştır. Bu etkinin hala devam ettiği görülmektedir.

Ecevit’ten sonra da SHP/CHP çizgisinde hizipler ve liderler arasındaki gerginlikler devam etmiştir. Öyle ki, CHP’nin hizipler mücadelesi ve lider eksikliği yüzünden başarısız olduğu CHP’liler nezdinde bir motto haline gelmiştir. SHP/ CHP içindeki uzun hizip ve liderlik mücadelesinden sonra parti içi iktidarı ele geçiren Baykal, Ecevit’ten farklı olarak yalnız bir kişi değil bir hizbin lideriydi. Baykal, bu hizbi kullanarak CHP’deki diğer hizipleri tasfiye edecek uzun bir parti içi mücadeleyle partinin mutlak hakimi haline gelmiş ancak bu CHP’nin iktidar yolunu açamamıştır. Parti içi iktidar mücadelesi, CHP’yi Türkiye’de demokratik yolla iktidar olma mücadelesinden koparmıştır. Zaten bu dönemde yeniden vesayet sisteminin ve darbe senaryolarının bir ortağı olarak ortaya çıkan CHP, iktidar mücadelesini demokratik olmayan yol ve yöntemlerle veren anormal bir parti olarak tebarüz edecektir.

 

CHP dışı yol arayışları

 

Parti tabanındaki ve diğer hizipler arasında artan rahatsızlığa rağmen, Baykal hizbinin parti içindeki iktidarını değil değiştirmek, sarsmak bile mümkün olmadı. Parti içinde hiçbir ümitleri kalmayan hizipler ve çevreler, kendilerine var olmak için CHP dışında yollar aramaya başladılar. Çünkü Baykal hizbi, diğer hiziplerin parti içinde değil temsiline, nefes almasına ile izin vermiyordu. Bu arayışların sonucunda iki ayrı siyasi hareket/parti ortaya çıktı ve bu hareketler kamuoyu anketlerinde yüzde 5’lerin üzerinde görünmeye başladılar: Ziya Halis’in Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP), Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi (TDH). Tam bu sıralarda Deniz Baykal’ın FETÖ’nün tertiplediği bir kaset skandalıyla tasfiyedilmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olması hala esrarengizliğini koruyan bir muamma olarak siyasi tarihimizdeki yerini aldı. Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu’nun gelmesi, CHP’de ve CHP dışında parti içi demokrasi ve değişim konusunda bir umut yarattı... Bu umut ve CHP’yi destekleyen güçlerin kuvvetli telkinleri sonucunda, CHP’den kopmuş olan Ziya Halis’in Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP), Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketinin (TDH) sonlarını getirdi… Aradan geçen 10 yılda Kılıçdaroğlu, Baykal’ın yerini aldı, Kılıçdaroğlu’nun hizbi, diğer hizipleri tamamen tasfiye ederek partinin mutlak hakimi oldu.

CHP’de bir hizbin mutlak hakimiyeti ve bu hizbe dayanan güçlü lderlik, yeni siyasi partilerin doğumuna yol açıyor. CHP’de Kılıçdaroğlu hizbinin mutlak hakimiyeti ve belediye rantlarının parti içindeki diğer hiziplere kapatılması, CHP’den kopuşların önünü açtı... Bu kopuşun sadece Muharrem İnce ile sınırlı kalmayacağı tahmin edebiliriz. Çünkü diğer hiziplerin parti içinde ve belediyelerde hiçbir şansı kalmadı... Kılıçdaroğlu hizbi parti içindeki mutlak hakimiyet, belediyelerdeki olağanüstü mali imkanlar ve millet ittifakının diğer ortaklarını düşünmekten, önündeki çukuru göremedi... Halbuki biraz CHP tarihi biraz siyaset bilen diğer hiziplere partide temsil, belediyelerde rant imkanı verirdi... Mesele sadece Muharrem İnce değildir, CHP’deki hizipleri ve siyasetten geçinen siyasi elitleri maddi ve manevi olarak tatmin edebilme meselesidir. En azından belediye imkanları ve sembolik parti temsili imkanı verilse problem büyümezdi.

 

Pirus zaferi

 

CHP belediyelerinin Kılıçdaroğlu hizbi dışına tamamen kapatılması, CHP’deki diğer hiziplerin CHP iktidar olsa bile bize hayat hakkı vermeyecekler değerlendirmesi yapmalarına ve kopmalarına yol açtı. Bu bakımdan son Kurultay, Kılıçdaroğlu’nun Pirus zaferi oldu... Kılıçdaroğlu parti içinde kurduğu mutlak hakimiyetle, kendi sonunu hazırladı ve yolun sonuna geldi... Muharrem İnce, çekirdekten yetişme organik bir CHPli olarak popülist CHP geleneğini temsi eden ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP oyların 1980 sonrası ilk defa yeniden yüzde 31 oyla yüzde 30’lar platformuna taşıyan bir umut vermiştir. Şimdi partide ve belediyelerde önleri tamamen kapatılan CHP’li hizip ve siyasi elitlerin bir varoluş kaygısıyla CHP’den ayrılıp yeni partilerde şanslarını deneyecekleri bir süreç başlamış oldu. Muharrem İnce ve diğer hizipleri CHP’deki bu gayrımennun sosyoloji potansiyelini ne ölçüde kullanabilecekleri kendi performanslarına ve Kılıçdaroğlu hizbinin vereceği cevaba bağlıdır. Eğer İnce, CHP ve HDP seçmenini, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakının Gül veya Babacan gibi CHP kökenli olmayan bir aday yerine kendine oy vermeye ikna eder ve Millet İttifakının adayını geçerse, şu an CHP’yi yöneten Kılıçdaroğlu hizbini ve onu destekleyen güçleri parti kurultayında değil, millet kurultayında yenmiş olacaktır.

 

Dr. Murat Yılmaz’ın Star’daki yazısıdır.

Yeni Yorum