29 Mart Cuma 2024

Naif Analiz - Ali Naif Çakar | Sorunumuz BaroGARŞİ

Naif Analiz - Ali Naif Çakar | Sorunumuz BaroGARŞİ

Yürümek sağlık için oldukça faydalı.

Adalet herkes için ön şart ve gerekli.

Spor yapmanın ve yürüyüşün bile yazılmamış dahi olsa kendi içinde bir hukuku mevcut.

Hukukçuların yürüyüş ve spor yapma hakkı tüm demokratik haklar kadar mukaddes ve vazgeçilmezdir. “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda hukukçusunu severim” şeklinde tarihe not düşülmüş bir özdeyişimiz mevcut değil.

Bir spor veya fiziksel aktivite türü olan yürüyüşün demokrasi içerisinde kendisine yer bulması oldukça doğal bir konudur. Ama memleketin bazı Barolarının yani adalet ararken kapılarını koşa koşa çaldığımız Avukatların meslek birliğinin Ankara önlerinden yapmaya çalıştıkları akla ziyan.

Şimdi düşünelim herhangi bir grup çıksa ve 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna muhalefetten gözaltına alınmış olsalar, adli ve idari işlemlerde yanlarına çağıracakları ya da isteyecekleri kişiler Avukatlar olacaktır.

Kanunların vatandaşlar nezdinde doğru anlaşılmasını sağlamak ve adaletin tecellisinde müvekkilleriyle yargı arasındaki süreçlerin en sağlıklı şekilde yürütülmesini tesis etme mesleki sorumluluğuna sahip hukuk eğitimi almış kişilere biz Avukat diyoruz.

 

Hak arayışında ve savunma hakkının tesis edilmesinde avukatlar yargı mekanizmasının vazgeçilmezleridir.

 

Anderson masallarından biraz ilham alarak ifade edecek olursak, Avukatlar hukuk sistemi içerisinde adalet mekanizmasının karıncalarıdır.

Avukatlık mesleği değerli ve kıymetlidir.

Dara düşenin, suç işleyenin, hak arayanın, iyinin de kötünün de başvurduğu kimseler olarak danışman arzuhalcilerden günümüze değin uzanan Hukukçu Avukatlık mesleği bizim toplumumuzda oldukça kadir kıymet görür.

Çocuğu hukuk fakültesini bitirip hakim, savcı ve avukat olan ana babaların mutluluğu ve duydukları onur hepimizin malumudur.

Böylesine kıymetli bir meslek içerisinde görece değil net olarak iyilerde var kötülerde.

Maalesef avukatlık mesleğine özellikle Türkiye’de terör örgütlerinin büyük bir ilgi alakası var.

PKK ve uzantıları denilince bu yapıyla ideolojik bağ kurmuş Hukukçuların olduğunu, DHKP-C denilince özellikle Avukatlık mesleğinin bu terör örgütü için ne kadar stratejik bir önemi olduğunu Google size hemencecik söyleyecektir.

Belirli bir siyasi görüşe ve siyasi partiye karşı aidiyet hissedilebilir ama avukatlık mesleğinden ve hukukçu kimliğine sahip kişilerin terör örgütlerine olan sevdaları hukuk adına bir utanç konusudur.

Meslek örgütlerinin, sendikaların siyasete yakınlıkları olabilir ama ideolojik saplantıları olduğu vakit onlar kendileri olmaktan, eşitlikten, haktan ve demokrasinden çoktan uzaklaşmışlardır.

 

Suça bulaşmış bir birey olarak teröristin savunma hakkıyla, terör örgütünün “haklarını” birbirine karıştıran hukukçuların olması demokrasinin de kalite ve standartlarını tartışılır kılmaktadır.

Tüm bunların yanında, Baroların küçük olsun benim olsun anlayışıyla yönetilmesi temel bir problemdir.

 

Baroların avukatlık mesleğinin kendini hukuk elitleri sayanların Oligarşik yapıları olmaktan çıkarmanın zamanı geldi ve geçiyor da.

Ankara kapılarında bazı Baro Başkanlarının kanuna karşı dayatmaları ve imtiyaz dayatmalarına karşı görevlerini yapan polislere de Allah sabır versin.

 

Türkiye’de adalet sisteminin ve hukuk altyapısının üzerine bir gölge gibi çöken Baro Oligarşisine ve Oligarklara (bundan sonra sırasıyla BaroGarşi ve BaroGarklar diyelim) demokrasi için, millet için ve adalet için bir son vermek lazım.

 

Yeni Sloganımız;

Ne BaroGarklar,

Nede BaroGarşi,

Tarafımız belli: Huzur, Adalet ve Demokrasi!

 

 

Yeni Yorum