25 Nisan Perşembe 2024

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | “Bir Başkadır” Benim Netflix’im  

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | “Bir Başkadır” Benim Netflix’im  

“Bir ‘dizim’ bile yok

Anlıyor musun?

Haydi gülümse..”

Seyrettiğiniz 5 dizinin ortalamasınızdır, dersem alıntı yaptığım sözün aslına ve söyleyenine ayıp olur mu bilemem.

Diziler toplumun bir gerçeği olmanın da ötesine geçti artık. Dizilerle yaşayan, kendini dizilerle tamamlayanlarımızın sayısının hiç te küçümsenemeyeceğini söylemeliyim.

Netflix son yılların özellikle pandemi sürecinin tartışmasız lider video akış platformu olarak hayatımıza adeta sızdı.

 

Popüler kültürün son aparatı olan bu platform yayıncılığı dünya genelinde son derece pandemi gibi viral bir yayılma gösteriyor.

 

Kültürünü dizilere borçlu insanların sayısının her geçen gün arttığı, tiyatronun, sanatın ve aydınlanmanın yeni ve gizli rakibi olan bu platformları izlemek zorunda olmasak da, anlamak zorundayız.

 

Kendi yapımı Aşk 101 isimli diziyle Türk seyircisine temas etmeye kalkan Netflix’in bu ilk Türk dizisi projesi başarılı olmayınca “Bir Başkadır” dizisiyle piyasaya yeni bir giriş yaptı.

 

Günlerdir diziye ilişkin yorumları, eleştirileri ve analizleri bir şekilde sosyal medya önümüze istemeyerek de olsa getiriyor ve kendimizi bu tartışmaların dışına çıkarmakta zorlanıyoruz.

 

Herkesin ve her kesimin içinde kendisini bulması üzerine senaryolaştırılmış çok profesyonel bir projeyle karşılaştığımı ifade etmeliyim.

 

Sosyo-ekonomik farklılıklar, din ve gelenek arasında 3 boyut üzerine tasarlanmış dizinin eser miktarda LGBT sosuna bulandırılmasıyla 3,5 boyutlu bir performansla karşılaşıyorsunuz.

 

Varoş, yalı ve plaza mekansallığının çorap ve terliğin estetik kaygılarıyla yansıtıldığı, nazar boncuğu üzerinden inanç ve kültür rekabetinin derinliğinin gizli bir kod olarak aralara gizlendiği, alaturka tuvaletin es geçildiği psikiyatrinin konuşturulup psikolojinin susturulduğu karışık bir diziyle karşılaşıyorsunuz.

 

Senaryo sürükleyici ancak abartılacak kadar etkileyici değil!

 

Türk dizileri için tek bir eleştiri dahi getirmeyenlerin, Netflix tutkusu üzerinden sayfalarca yer tutan bilimsel ve kültürel analizler için yorulması herkesi bir parça tedirgin etmeli.

Netflix ticari bir kuruluş olabilir ama dizi endüstrisinin bir parçası.

 

“Bir Başkadır” dizisini içindeki meydan okumalar, modern ve gelenek çatışması, kentli-köylü ayrımları, dindar-seküler profilleri, Türklerin LGBT hassasiyetlerini test etme noktasındaki hassas ayarlarını gözden kaçırmamak lazım.

 

Diziye kötü diyemem, kötü değil başarılı da diyemem çünkü başarılı değil.

 

Doğru bir formda eleştirilmezse ve tüketiciler de bu eleştirinin bir parçası yapılmazsa Netflix ve benzer platformların bizi kültürel şoklar ve tartışmaların içine çekebileceğinden endişe duyuyorum.

 

Netice olarak izlenmek, konuşulmak ve popüler olmak Netflix ve diğer tüm benzer firmalar için para kazanmak anlamına geliyor.

 

Popüler bir platformun ticari önceliklerle ve PR gücüyle kültür şoklarına neden olmasına bu ülkenin münevverleri izin vermemeli.

 

Ferdi Özbeğen’le nostaljiyi de ihmal etmeyen ortalama ve üstü seyirci tarafından ilgiyle karşılanan bu dizinin baştan sona kare kare incelenmesi lazım.

 

Yazımın son notunu çok hassas bir noktayla tamamlamak istiyorum, buraya kadar okuduysanız buradan sonrasına da lütfen dikkat kesilin!

 

Netflix’in “Aşk 101” ve “Bir Başkadır” isimli Türk dizilerinin alt yazı ve seslendirmelerinde Suriye Arapçası, Arapça, Yunanca ve İngilizce seçeneklerini bir arada görüyoruz.

Hedef kitle, pazar, etki alanı derken ticari kaygıların her daim RTÜK opsiyonu olan Türk kamuoyunu özgürlük ve sanat adı altında aşıp kültürel bir dezenformasyona dönüşmesine yarın çok geç olmadan engel olmak lazım.

Bilmem anlatabiliyor muyum?                

 

   

Yeni Yorum