25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

Meral Akşener geçmişini unuttu: 2016 yılında attığı tweet ortaya çıktı

İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ'ın, İYİ Parti Disiplin Kurulu tarafından oy birliğiyle partisinden ihraç edilmesiyle başlayan süreçte Meral Akşener'den ilk açıklama geldi. FETÖ ile ilgili ifadeleri nedeniyle ihraç edilen Özdağ'ın durumuyla ilgili 'Keşke böyle olmasaydı' diyen Akşener'in 2016 yılında 'Suçu demokratik hakkını ifade etmek ve Genel Başkan Adayı olmak' açıklaması manidar bulundu

2 yıl önce

Türkiye, jeotermalde Avrupa'da lider oldu: 16 yılda çağ atlandı

Türkiye, jeotermal enerji alanında geride kalan 20 yıllık süreçte yatırımlara hız verirken, kurulu güç bakımından 2020 yılı sonu verilerine göre Avrupa'da 1. sırada, dünyada ise 4. sırada yer aldı. Nisan ayı itibariyle Türkiye genelinde 62 adet jeotermal santrali bulunuyor. Sektör bünyesinde yaklaşık 6 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Yeni Şafak'ta yer alan habere göre son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik izlenen sıkı politika ile bu alandaki kurulu güç önemli oranda arttı. Jeotermal enerji kaynakları da en yoğun yatırımın yapıldığı alanların başında geliyor. Ülkemizde ilk jeotermal enerji santrali 1975 yılında MTA Genel Müdürlüğü tarafından kurulan, 0,5 MW güce sahip Kızıldere Santrali oldu. Bu alandaki kurulu güç 2005 yılından itibaren ise yüksek ivmeli artış gösterdi. Ülkemiz jeotermal enerjisi kurulu gücü bakımından 2020 yılı sonu verilerine göre Avrupa'da 1. sırada, Dünya'da ise 4. sırada yer aldı. Dünya sıralamasında ABD, Endonezya ve Filipinler'den sonra 2020 yılı sonu itibarıyla dünya jeotermal kurulu gücünün %11,5'i Türkiye'de bulunuyor. Ayrıca Türkiye 2002 yılından itibaren dünyada jeotermal kurulu gücünü en çok artıran ülke konumunda yer alıyor. 16 YILDA ÇAĞ ATLANDI Jeotermal enerji alanındaki kurulu güç 2005 yılında 15 megavat civarındayken, 2015 yılında 624 megavata kadar çıktı. Geçtiğimiz nisan ayı itibariyle ise bu alandaki kurulu güç bin 647 megavata yükseldi. Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde jeotermal kaynakların payı 2005 yılında sadece yüzde 0,01 olurken, bu oran nisan ayı itibariyle ise yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. Yine jeotermal kaynaklı elektrik üretiminde de son 20 yıl içerisinde önemli aşama kaydedildi. 2005 yılında elektrik üretimi 94 gigawatt saat seviyesinde bulunurken, bu rakam 2015 yılında 3 bin 424 gigawatt saat, 2020 yılında ise 9 bin 929 gigawatt saate yükseldi. 2020 yılı itibariyle jeotermal kaynaklı elektrik üretiminin toplam üretim içerisindeki payı yüzde 3,3 olurken, yenilenebilir üretim içerisindeki payı ise yüzde 7,7 olarak gerçekleşti. 6 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLIYOR Geride kalan nisan ayı itibariyle Türkiye genelinde 62 adet jeotermal santrali bulunuyor. Bunun yanında Türkiye'nin toplam jeotermal teorik elektrik potansiyelinin ise 4.500 MWe olduğu öngörülüyor. Toplam teorik jeotermal görünür ısı potansiyeli de 35 bin 500 MWt olarak tahmin ediliyor. Mevcut durumda değerlendirilen ısı potansiyelinin, yaklaşık 3.495 MWt seviyelerinde olup 340 bin konut ısıtmasına eşdeğer olduğu değerlendiriliyor. Bu açıdan teorik jeotermal ısı potansiyelinin yaklaşık yüzde 10'luk bir bölümünün kullanıldığı görülüyor. Jeotermal kaynaklı elektrik üretim sektörü yaklaşık 6 bin kişiye iş kapısı oldu. YEKDEM 2010'DA DEVREYE ALINDI 2005'te çıkarılan 5346 sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının (YEK) Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun" ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri için teşvik mekanizması (YEKDEM) 2010 yılında oluşturuldu. Bu adımla birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üreten tesislerde yurt içinde imal edilen ekipmanların kullanılması durumunda da yerli ürün kullanım desteği devreye alındı. YERLİ ÜRETİM ÖN PLANA ÇIKTI Jeotermal alanındaki pek çok aksam Türkiye'de üretiliyor. Gaz türbinini oluşturan egzoz sistemi, yağlama sistemi ve hız kontrol sistemi isimli bütünleştirici parçalar ile buhar enjektörü, jeneratör ve güç elektroniği yerli üretimden karşılanıyor. Yerli aksam destekleri ile ulaşılan noktada jeotermal gaz türbinlerinin üretimi için 4, jeneratör için 3 ve ejektör için 1 fabrikada yerli üretim imkanı sağlandı. Yerli katkı ilavesi fiyatı uygulamasından ilk olarak 2014 yılında yararlanılmaya başlandı. 2014 yılında yerli katkı ilave fiyatından yalnızca 1 adet JES tesisi faydalanırken, 2021 yılı itibariyle toplam 33 adet JES'e yerli yerli katkı ilave fiyatı veriliyor. KAMUOYU YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR Jeotermal alanındaki çalışmaları değerlendiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'de jeotermal kaynaklarla ısınan yaklaşık 140 bin konutun bulunduğu belirtti. Bakan Dönmez, jeotermal tesislerinde çıkan suların yer altına yeniden verildiğini söyledi. Zaman zaman kamuoyunda bu konuda yanlış bilgilendirme yapıldığına dikkati çeken Dönmez, "Bu tesislerin sürekli düzenli üretim yapabilmesi için ısı enerjisini aldıktan sonra soğuyan suyu tekrar yerin altına, aynı seviyelere deşarj etmesi lazım. Hem bizim bakanlığımız hem de Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın yetkilileri bu denetimleri sık sık yapıyor" dedi. Jeotermalin diğer ısı kaynaklarına göre daha temiz ve ekonomik olduğunu vurgulayan Dönmez, sadece elektrik üretiminde değil, sağlık turizmi, tarım alanları ve konut ısıtmada da kullanıldığını ifade etti.

2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı: 2016 yılında Siirt polis lojmanlarına roketatarlı saldırı düzenleyen terörist yakalandı

İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle; İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından İstanbul’a geldiği ve yurt dışına kaçma arayışında olduğu belirlenen, F.Ş.E. isimli terörist TEM Şube Müdürlüğüyle koordineli bir şekilde yürütülen operasyonla 9 Kasım günü Arnavutköy'de yakalandı. 2016 yılında Siirt'teki polis lojmanlarina yönelik gerçekleştirilen roketatarlı saldırının faili olduğu belirlenen teröristin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra hırsızlık suçundan da 8 yıl cezası bulunuyor. Terörist yapılacak işlemlerinin ardından cezaevine gönderilecek.

2 yıl önce

Göç İdaresi Başkanlığı: “2016 yılından bu yana kolluk birimlerimizce toplam 38.117 göçmen kaçakçısı yakalandı, 9.288’i tutuklandı”

Göç İdaresi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamanın detayları şöyle; Ülkemiz son yıllarda yoğun bir düzensiz göç baskısı altında olup alınan tedbirlerle, ülkemizin düzensiz göç ile mücadelesi aralıksız bir şekilde devam etmektedir. Bu kapsamda, göçmen kaçakçılarına ilişkin operasyonlar sürmekte ve bu suçu işleyen kişiler hem adli hem de idari bakımdan çeşitli yaptırımlara maruz bırakılmaktadır. 2022 yılında yakalanan göçmen kaçakçısı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %53 artmış ve 2.545 olarak kayıtlara geçmiştir. 2016 yılından bu yana yapılan çalışmalar neticesinde ise kolluk birimlerimizce toplam 38.117 göçmen kaçakçısı yakalanmış ve yapılan adli işlemler sonucunda bunların 9.288’i tutuklanmıştır.     Göçmen kaçakçılığı suçunun cezası artırılarak 6 Aralık 2019 tarihinde yapılan kanun değişikliği ile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası olarak belirlenmiştir. Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek cezanın yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı da hükme başlanmıştır. Ayrıca, yapılan değişiklikle göçmen kaçakçılığı, katalog suçlar arasında sayılmış ve göçmen kaçakçılığı suçunun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeninin var sayılabileceği düzenlenmiştir. Bunlarla birlikte, göçmen kaçakçılığı yaptığı tespit edilen şahıslara yönelik her bir yabancı sayısınca 2.574 Türk Lirası idari para cezası verileceği hükme bağlanmıştır. Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanıldığı tespit edilen araçlara ise gerekli el koyma işlemleri yapılmaktadır.    Bu kapsamda, göçmen kaçakçılığında kullanılması sebebiyle; •    2020 yılında 644 •    2021 yılında 1.045  •    2022 yılında 407 araca el koyma işlemi yapılmıştır.

1 yıl önce

Suriyelileri geri gönderme vaadinde bulunan CHP'nin, 2016 yılında tam aksi fikirlerin savunulduğu bir rapor hazırladığı ortaya çıktı

CHP, 2016 yılında "İnsanlık dramından insanlık sınavına" başlıklı bir rapor hazırlayarak yabancı düşmanlığıyla mücadele edilmesini ve Suriyeli sığınmacılara geniş haklar öngören "mülteci" statüsü verilmesini istedi. Bugün ise tüm iddialarından vazgeçip "Suriyelileri evine göndereceğiz" kampanyasının öncülüğünü yapıyor. Siyasi rant elde etmek için Suriyelileri geri gönderme vaadinde bulunan CHP'nin, 2016 yılında tam aksi fikirlerin savunulduğu bir rapor hazırladığı ortaya çıktı. Yeni Şafak'ın haberine göre, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun önsöz yazdığı raporda Suriyeli mültecilerin kalıcı olacağının kabul edilmesi ve bu yönde projeler hazırlanması önerisinde bulunuldu. Ayrıca, Türkiye'nin 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne göçmenlerin kalıcı olmasına önlemek için kaydığı "coğrafi çekince" şerhinin kaldırılmasını istedi. GEZİP RAPOR YAZDILAR CHP, 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay önce Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla, sığınmacılar üzerine bir çalışma yaptı. 2016 yılında mülteci kamplarını ve Geri Gönderme Merkezlerini ziyaret eden CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba, Zeynep Altıok, Mustafa Balbay, Nurettin Demir, Selina Doğan, Muharrem Erkek, Özcan Purçu, Sezgin Tanrıkulu ve Elif Doğan Türkmen, tespit ve önerilerini "Sınırlar arasında insanlık dramından insanlık sınavına" başlığıyla raporladı. KORUMA YETMEZ MÜLTECİ OLSUNLAR CHP'nin, 2016 raporunda hükümetin göçmen politikalarını yetersiz bulduğunu ifade edildi. Ülkede giderek tırmanan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık olduğu iddiasına yer verilen raporda, çözümün insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir anlayışla göç politikaları üretilmesi olduğu belirtildi. Raporda, Suriyelilerin kalıcı olduğu gerçeğinden yola çıkarak ekonomi politikalar üretilmesi gerektiği belirtilerek hükümete Göç Bakanlığı kurulması çağrısı yapıldı. 160 SAYFALIK RAPORU ELE VERDİ Türkiye 1951 Cenevre Sözleşmesi'ni bir çekince koyarak imzalamıştı. Bu çekincede sadece Avrupa'dan gelen göçmenlere mülteci statüsü verileceği deklare edilmişti. CHP'nin 160 sayfalık raporunda, Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu çekincenin kaldırılması ve ülkemize sığınan göçmenlere 'geçici koruma' statüsü değil daha geniş hak öngören 'mülteci' statüsü verilmesi çağrısı yapıldı. TEZLERİNİN AKSİNİ SAVUNUYOR Raporda bugün CHP'nin savunduğu tezlerin tam aksi yönünde görüşler var: - Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Suriyeli karşıtlığına ve nefret söylemlerine karşı önlem alınmalıdır. - Medyada mültecilere yönelik kullanılan dilin, insan haklarına ve evrensel değerlere uygun olması sağlanmalıdır. Geri Gönderme Merkezlerine getirilen kişilere, kamplarda veya kamp dışında kalan sığınmacılara "suçlu" muamelesi yapılmamalıdır. - Göçün ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdeki kalkınma süreçlerine katkısı topluma anlatılmalıdır. Türkiye'deki mültecilerin işgücü piyasalarına entegre edilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. - Türkiye, tek başına idare edemeyeceği ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Bu nedenle, dış politikamız göç olgusunu içerecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. "LÜTUF DEĞİL HAK VERİN" CHP'nin raporunda yer alan önerilerden bazıları: - İlk aşamada misafir olarak kabul edilen Suriyeli mültecilerin ülkemizde kalıcı oldukları kabul edilmelidir. - Mültecilere yapılan yardımlar bir lütuf gibi sunulmamalıdır. - Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurulmalıdır. - Türkiye'de göçü düzenleyen mevzuat yeniden düzenlenmelidir. - Yerleşim planları sığınmacılar göz önüne alınarak yapılmalı, sığınmacılara barınma koşulları sağlanmalıdır. - Kamplarda çadır başına düşen kişi sayısı azaltılmalı, konteynerlerin sayısı arttırılmalıdır. - Ülkemizde mültecilere sağlanan hizmetler yetersizdir. Hukuki yardım, tercüme, eğitim ve sağlık hizmetleri daha etkin bir şekilde sağlanmalı. - Mülteci çocukların okullaşma oranı arttırılmalıdır. - Mültecilerin entegrasyonlarını sağlamak toplum merkezleri kurulmalıdır.

1 yıl önce

2016 Yılında Afrin’de Yaşanan Katliamın Failleri Yakalandı

27.04.2016 tarihinde Suriye Ayn Dakka ve Beluniye bölgelerinde Özgür Suriye Ordusu mensuplarına yönelik yapılan katliamın faillerinden (3)'ü, Suriye/Afrin'de Emniyet İstihbarat Başkanlığı koordinesinde Hatay İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Suriye/Afrin Görev Gücü tarafından yapılan çalışmalarla yakalandı. 2016 yılında yaşanan olayda Ayn Dakna’da 76, Beluniye’de 14 Özgür Suriye Ordusu mensubu PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu PYD/YPG mensupları tarafından katledilmişti. Örgüt mensupları, Özgür Suriye Ordusu mensuplarının naaşlarını bir araya toplayarak kurşuna dizmiş, daha sonra naaşları, bir TIR dorsesinde Afrin merkez başta olmak üzere çeşitli yerlerde konvoy halinde teşhir edilmişti. Yaşanan katliam o dönem bölgede büyük bir infial uyandırmış, halk ve ÖSO gruplarında derin bir üzüntü ve öfke yaratmıştı. Yakalanan şahısların katliama katıldıklarını itiraf ettikleri belirlendi. Şahısların sorgu işlemleri devam ediyor.