25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

Eski Başbakan Tansu Çiller 28 Şubat sürecini anlattı: Millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi

DARBELERİ TAZELİĞİNİ KORUYOR Türk siyasi tarihinde "postmodern darbe" olarak bilinen, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifasını getiren, bin yıl süreceği iddia edilen ve "demokrasiye balans ayarı yapıldı" şeklinde lanse edilen 28 Şubat'ın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda oluşturduğu darbeler hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Yeni Şafak’a 28 Şubat'a giden süreci değerlendiren dönemin Başbakan Yardımcısı Çiller, 1995'in sonlarına doğru ekonomik sıkıntıların, terörün tırmandığını hatırlatarak, "kartel" olarak nitelendirdiği medya ile Gümrük Birliği'nden rahatsız olan iş dünyasının kendisine karşı bir klik oluşturduğunu söyledi. REFAH PARTİSİNİN GELMESİ İSTENMİYORDU Çiller, bütün bunların yanında Refah Partisinin İstanbul dahil birçok belediyeyi almış olmasından bir rahatsızlık oluştuğunu vurgulayarak, şunları anlattı: "Refah Partisinin gelmesi istenmiyordu. Bunun için adeta bir strateji oluşturuldu. Dendi ki, 'Anavatan ile Doğru Yol bir koalisyon kursun, hangisi daha yüksek oy alırsa başbakan o partiden olsun ki Refah Partisi ile koalisyon olmasın. Bu Türkiye'nin lehinedir ve bizim desteklediğimiz budur.' Bunun üzerine çalışıldı. Bütün baskılar bizim Anavatan Partisi ile koalisyon kurmamız içindi. Darbelerin, merkez sağı nasıl böldüğünü görmüştüm. Bu nedenle Anavatan Partisi ile koalisyon kurmak ve sağı birleştirmek istiyordum. Daha fazla milletvekilimiz olmasına rağmen feragat ettik ve başbakanlığı Anavatan Partisi'ne verdik ve bir azınlık hükümeti kurduk. Ancak tavanda yapılan birleşmenin, taban ve teşkilatlar tarafında da kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak tabanda iki parti arasında bütünleşme sağlanamadı. İki sağ partiyi birleştirmek istesem de yapılmasının zor olduğu çok açıktı. Anayol Hükümetini kurmanın önemli bir misyon olduğunu düşündüğüm için milletimin önünde, 'Refah Partisi ile hükümet kurmayacağım.' demiştim ve çok da samimiydim. Ancak işlemeyince, Refah Partisi ile bir koalisyon kurduk." BİZE 'ASKER AYAKTA' MESAJI İLETİLDİ Tansu Çiller, Refah Partisi ile koalisyon kurulmadan önce çeşitli uyarılar, tehditler geldiğini dile getirerek, "Sayın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından bana ve Sayın Erbakan'a 'Asker ayakta' şeklinde mesajlar iletilmeye başlandı. Hatta bu tehditler öyle boyutlara geldi ki evlatlarım, ailem hedefteydi. 'Ne yapacaksanız bana yapın, ipim cebimde' dedim." şeklinde konuştu. DEMİREL İLE KONUŞMASINI ANLATTI Refah Partili bir belediye başkanı tarafından düzenlenen Kudüs Gecesi'nin ardından Refahyol Hükümetince o başkanın derhal görevden alındığını, gecede laiklik karşıtı konuşma yapan İran Büyükelçisinin ve İstanbul Başkonsolosunun sınır dışı edildiğini hatırlatan Çiller, buna rağmen Refahyol Hükümeti'nin laiklik karşıtı eylemleri desteklediği algısının yayıldığını kaydetti. Bu algı üzerine kendisi de darbelerden büyük zarar gören dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gittiğini vurgulayan Çiller, şöyle konuştu: ASKERLER BİZİ SEVER DEDİ "Demirel'in bize destek olacağını düşündüm ve kendisine, "Bu hükümetin laiklik karşıtı hangi eylemini görüyorsunuz?' diye sordum. Tam biz bu konuyu görüşürken Sincan'dan tanklar geçti. Sayın Demirel'e, 'Sincan'dan tanklar geçiyor, eğer bu hükümete bir uyarı ise bunun yasal bir dayanağı yoktur ve bir işlem yapılmak zorundadır. Bunun için de Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) konuyu araştırması ve yasal süreci başlatması lazım.' dedim. Kendisi ise bana 'Komuta zincirini bir daha bozdurmam. Sen Güreş Paşa'yı bir defa aldın, komuta zinciri bozuldu, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bu komuta zincirini bozdurmak doğru olmaz' dedi. Zira ben komutanları almaktan bahsediyordum. Bunun üzerine Sayın Erbakan'a gittim. Kendisi çok kibar ve zarif bir insandı. Millete hizmeti öncelikli hedef olarak almıştı. Her geldiğinde darbe oluyordu ve milleti mağdur etmek istemiyordu. Askerle uzlaşmak istiyordu. Kendisine, 'Bunu teftişe götürelim, yasal bir dayanağı yok' dedim. O ise bana, 'Bunu abartmadan geçirelim, askerler bizi severler, ülkeye de iyi hizmetlerimiz oluyor. Bu hizmetler sekteye uğramasın." diye cevap verdi. Biz bu işi geçiştirdik ama geçiştirmeyle kapanacak bir konu değildi. Asker, ülkenin ve benim göz bebeğimdir ancak bazı şeylere de 'dur' demek gerekir." ERBAKAN İKTİDAR OLMAYACAK Çiller, o dönemde kurulan Batı Çalışma Grubu'na değinerek, "Bu fişlenme bilgisi bize gelince ilk olarak Sayın Erbakan ile görüştük sonra konuyu Sayın Demirel'e ilettik. Bunun bir darbenin hazırlığı olduğunu belirterek, araştırılmasını ve konunun DDK tarafından ele alınmasını, gerekirse ondan sonra Genelkurmaya gönderilmesini dile getirdim. Sayın Demirel, 'Asker zaten ayakta' dedi. Sayın Erbakan da bir uzlaşma arıyordu. Ama buna rağmen Sayın Demirel, konuyu hemen Genelkurmay'a gönderdi. 28 Şubat sürecine bakıldığında abartılar varsa bile zamanın ruhuna bu senaryo yazıldı. Yani Sayın Erbakan, iktidar olmayacak, olursa da bir şekilde durdurmak gerekecek." diye konuştu. BİZİ KİM İSTİYOR? Tansu Çiller, Necmettin Erbakan'ın istifasının ardından hükümeti kurma görevinin kendisine değil de Mesut Yılmaz'a verilmesini o dönemde bir "Çankaya darbesi' olarak nitelendirdiğini anımsatarak, şunları söyledi: "Bu durum, 'bizi üzmedi' desem doğru olmaz. Mesut Yılmaz'a görev verilince bize geldi ve 'Ben başbakan olmayabilirim, sen olabilirsin' dedi. 'Kim istiyor bizim koalisyonumuzu?' diye sorduğumda, omuzlarını gösterdi yani apoletliler demek istedi. Kendisine 'Milletin olmadığı bir yerde ben olmam' dedim. Anasol-D hükümeti kuruldu sonunda. Bizim koyduğumuz adla, 'Derleme Toplama Partisi' ile mecliste milletin iradesi ile oluşmuş çoğunluk azınlık haline getirildi, azınlık bir güç tarafından çoğunluk haline getirildi. Bir hükümet, hükümet edemez hale getiriliyor bu aslında darbenin tanımlarından bir tanesi. Bunu eğer kelepçe ile yaparsanız bu darbenin ta kendisi. Eğer bunu korku imparatorluğu, şantaj ve baskı ile kanırta kanırta yaparsanız, bunun adı da darbedir. Milletin şuurunda ipe yürüyen bir Başbakanın son bakışı vardır. O bakış aslında yakın dönem siyasetin ve siyasetçinin şuurunda saplanmış bir hançerdir. O korku refleksi vatandaşta da vardır. 'Darbe geliyor, askerin dipçiği geliyor' algısı. Bu korku mecliste ve millette çok yaygın bir biçimde vardı. Milletvekilleri, 'Refahyol'dan ayrılmazsak aynı şeyler bizim de başımıza gelecek' korkusunu çok ciddi biçimde hissetmişti." AK PARTİ DARBELERİ BİTİRDİ Çiller, tankların Sincan'da yürümesinin ardından Necmettin Erbakan ile aralarında geçen konuşmayı şöyle aktardı: "Sayın Erbakan'a tavsiyem, "Biz, Genelkurmay Başkanı'nı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden almalıyız' şeklinde oldu. O da, 'Cumhurbaşkanı bunu imzalamaz' dedi. Ben de 'İmzalamasın ama tarih önünde bunu yapalım. Millete bunu anlatalım.' dedim. Sayın Erbakan, Meclis'ten seçim de çıkmayacağını belirterek, 'Bizi kapatırlar' dedi. Oysa zaten süreç başlamıştı. Ekonomi iyi gidiyordu yaklaşık yüzde 8 büyüme elde etmiştik, o yüzden Erbakan, 'Sen başbakan ol ben istifa edeyim' dedi. Oysa Refahyol Hükümeti devam etseydi bu bir hizmet kervanı olacaktı. Refah Partisi ile uyum içinde çalışıyorduk. En muhafazakar kesimden en büyük demokratik açılımlar çıkıyordu. Bu ne kadar büyük bir uzlaşmayı, ayrışmadan bütünleşmeyi getirecekti. Bütün bunları Türkiye bir darbe ile kaçırmıştır." Tansu Çiller, 28 Şubat'ın bir koalisyon olduğunu, bu koalisyonun, medya, STK, iş dünyası, siyaset ve askeri ayağının bulunduğunu ve Amerika'nın, PKK'nın kurucusu terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı Bülent Ecevit'e teslim etmesiyle dış ayağının da görüldüğünü dile getirdi. 28 Şubat sürecinin ardından ülkenin ekonomik anlamda ağır bedeller ödediğine vurgu yapan Çiller, "28 Şubat'ın ardından batan bankalar, Türkiye'yi büyük krize soktu. Bu krizin maliyeti 291 milyar dolar. Bunları, gençlerimiz darbelerin maliyetini anlasın diye anlatıyorum. Bugün gençliğin en önemli sorunu işsizlik. Bu 291 milyar dolar ile gençlerimizin işsizlik sorununu çok büyük ölçüde çözebilirdik. Mağdur edenler ve mağdur olanlar hepimiz aynı platformda buluşup, demokrasinin evrensel değerleri üzerinde anlaşabilirsek, ülkemizi sadece muasır medeniyetler seviyesine çıkaramayız aynı zamanda bu ülkeyi büyük bir aşamadan geçiririz. Nihayet millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi ve onlar da darbeleri bitirdiler. Vesayet dönemini bitirdiler. Şimdi bize düşen yine demokrasinin yüksek platformunda birleşmek burada, herkese yer var. Darbeleri, vesayet dönemini bitirdik ama henüz birleşmedik, topyekun birleşmeyi yine burada yapabiliriz. Çünkü hepimiz için tek bir Türkiye var." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

28 Şubatçılar için itiraz kapısı kapandı…

Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen 28 Şubat davasında, aralarında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir ve Genelkurmay Harekat Başkanı Çetin Doğan’ın da olduğu 14 kişiye verilen müebbet hapis cezalarını onamıştı. Bazı sanık ve avukatları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşınması için karara itiraz edilmesi talebinde bulundu. Talebi değerlendiren Yargıtay Başsavcılığı, karara itiraz edilmeyeceğini bildirdi. Başsavcılığın yazısında, değerlendirmelerinin yasaya uygun olduğu, onama kararı veren daire kararında da bu hususların gerekçeli şekilde açıklandığı ifade edildi. Başsavcılık, 16. Ceza Dairesi’nin onama kararına itirazı gerektirir maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığından itiraz yoluna gidilmediğini kaydetti. CEZAEVİNE KONULACAKLAR Yargıtay Başsavcılığı’nın bu kararından sonra dosyayı Ceza Genel Kurulu’na taşıyacak bir merci de kalmamış oldu. Böylece Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi’nin onama kararı kesinleşmiş oldu. Bu kapsamda daire kararı Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek. Mahkeme de hakkındaki mahkumiyet kararı onanmış sanıklar yönünden yakalama kararı çıkartacak. 28 Şubat postmodern darbesinin aktörleri, cezalarının infazı için cezaevine konulacak.

2 yıl önce

28 Şubat davasında hüküm giyen generallerin rütbeleri söküldü

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat davasında haklarında verilen müebbet hapis cezası kesinleşen 14 emekli generalin 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince rütbelerinin sökülmesi için 19 Ağustos'ta Genelkurmay Başkanlığına yazı gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı da mahkemenin kararı doğrultusunda gerekli çalışmanın yapılması için emekli generallerin bağlı bulunduğu kuvvet komutanlıklarına talimat verdi. Çalışmaların ardından Genelkurmay Personel Başkanlığı, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun 30. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu'nun 50. maddesi gereğince sanıklar hakkında TSK'dan çıkarma işlemi yaptı. Buna göre emekli orgeneraller Çevik Bir, Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, Ahmet Çörekçi, İlhan Kılıç, emekli korgeneraller Çetin Saner, Yıldırım Türker, Vural Avar, emekli koramiral Aydan Erol, emekli tümgeneraller Erol Özkasnak, Cevat Temel Özkaynak, Kenan Deniz ve emekli tuğgeneral İdris Koralp'ın rütbesi söküldü. Genelkurmay Personel Başkanlığı, rütbesi sökülecek isimler arasında yer alan dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı Korgeneral Hakkı Kılınç'a ilişkin yazıyı da İçişleri Bakanlığına yönlendirdi. Personel Başkanlığının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği 9 Eylül tarihli yazıda rütbelerin sökülmesine ilişkin idari işlemin, sanıklar hakkındaki mahkumiyet kararına istinaden yapıldığı belirtildi.

2 yıl önce

28 Şubat generallerinin infazlarının ertelenmesi talebi reddedildi

103 sanığın yargılandığı 28 Şubat davası 2018'de karara bağlanmış, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ve Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında olduğu 21 sanık müebbet hapis cezası almıştı. Yargıtay geçtiğimiz Ağustos ayında 14 sanığa verilen cezayı onadı. Çevik Bir'in de aralarında olduğu eski generaller kararın ardından tutuklandı. İzmir'de tutuklu bulunan Çevik Bir, ilerleyen yaşını ve sağlık sorunlarını gerekçe gösterip, cezaevi şartlarında tedavisinin yapılamayacağını öne sürerek, cezanın infazının ertelenmesi isteğiyle sağlık muayenesi talep etti. Aynı gerekçe ile onunla birlikte 7 generalin İstanbul Adli Tıp Kurumu'nda yapılan muayenesi sonucu rapor hazırlandı. Raporda, 7 sanığın cezaevinde kalmasına engel fiziki ve psikolojik hastalıkları olmadığına karar verildi.

2 yıl önce

Nedim Şener: Muhalefet partileri 28 Şubat tarihini helalleşme gibi belledilerse yanlış yaptılar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daveti üzerine bir araya gelen altı muhalefet partisi genel başkanı, 12 Şubat'ta 5 saati aşkın bir toplantı yaptı. Toplantı sonrasında yapılan ortak açıklamada "Üzerinde uzlaşıya vardığımız yeni sistemle ilgili mutabakat metninin kamuoyuna takdimi üzerine görüştük. 28 Şubat 2022 tarihinde milletimizle paylaşılmasında mutabık kaldık." dedi. "28 ŞUBAT'I SEÇMEK TARTIŞMALARI YENİDEN AÇMAKTIR" TVNET'te konuyla ilgili değerlendirmede bulunan gazeteci Nedim Şener, "28 Şubat'ta 'MGK kararlarını uygulayacağım' diye konuşan dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'di. Yani tutup da o güne dair böyle bir toplantıyı rast getirmek böyle bir tartışmayı yeniden açmak anlamına gelir." dedi. "HELALLEŞME GİBİ BELLEDİLERSE YANLIŞ YAPTILAR" CHP ile ilgili insanların kafasında başörtüsüyle ilgili hatıralar olduğunu belirten Şener, "Eğer o tarihi helalleşme gibi belledilerse yanlış yaptılar. 6 partinin de 28 Şubat tarihini duyunca 'Ya bugün değil de bir gün sonra, bir gün önce' dememesi şaşırtıcı. " ifadelerini kullandı. "ANCAK İHMALLE AÇIKLANIR" Şener, sözlerini şöyle sürdürdü: "Nasıl bir masada oturacaklarını, hangi sıraya göre oturacaklarını veya fotoğrafta nasıl duracaklarına kadar imaja önem veren partilerin o tarihi düşünmemiş olması ancak ihmalle açıklanabilir."

2 yıl önce

Can Ataklı, altı muhalefet liderinin aldıkları kararları 28 Şubat'ta duyuracak olmasına tepki gösterdi: "Altı tane adam oturmuşlar. Bir adam etmemişler. Böyle bir mantık olur mu?"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun daveti üzerine; İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi genel başkanları, geçtiğimiz hafta Ankara'da çalışma yemeğinde bir araya geldi. Altı muhalefet partisi genel başkanının çalışma yemeği ardından yaptığı yazılı açıklamada, alınan kararların kamuoyuna 28 Şubat günü duyurulacağı belirtildi. 28 ŞUBAT TERCİHİNE TEPKİ Açıklama için 28 Şubat darbesinin yıldönümünün seçilmesi, tepkileri de beraberinde getirdi. Korkusuz gazetesi yazarı, CHP yandaşı Can Ataklı da eleştirenler arasında. YouTube hesabından paylaştığı videoda, “Altı tane adam oturmuşlar. Bir adam etmemişler” diyerek tepkisini dile getiren Ataklı, şunları söyledi: HANGİ AKIL YAPTI? Böyle bir mantık olur mu? 28 Şubat dediğiniz zaman en aptalı bile Türkiye'de “28 Şubat'ı hortlatmaya çalışıyorlar” diyecek. Hangi akıl yaptı, tahmin ediyorum. Babacan’la diğeri fişeklemiştir.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 28 Şubat mesajı: Milletimiz dik duranlarla, darbeye alkış tutanları asla unutmamıştır

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: Milletin ve memleketin daha ağır bedeller ödememesi için gayret gösteren isimsiz kahramanlara teşekkür ediyorum. Milletimiz o meşum günlerde dik duranlarla, darbeye, darbecilere alkış tutanları asla unutmamıştır, unutmayacaktır. Bu millet, darbecileri ve darbecilere destek verenleri önce sandıkta, ardından da maşeri vicdanda mahkûm etmiştir. DİĞER TARAFTA BAŞKALARI BAŞKA TÜR TOPLANTILAR YAPIYORLAR Biz bugün burada fikrin, inancın, düşüncenin mücadelesinin ardından gidenlerle bu toplantıyı yaparken diğer tarafta başkaları başka tür toplantılar yapıyorlar. Az önce 'Şule' belgeselinde de izlediğimiz gibi bu ülkede demek ki bu bağımsızlık mücadelesini verenler olduğu gibi bunun aksinin mücadelesini verenler de var, kıyamete kadar da olacak.  TARİHTE İLK KEZ HUKUK ÖNÜNDE DE HESAP VERDİLER Millet iradesine kastedenler işledikleri suçun hesabını tarihte ilk kez hukuk önünde vermek zorunda da kalmışlardır. Ülkemizdeki hak ve adalet mücadelesinin anıt isimlerinden birisi hiç şüphesiz Şule Yüksel Şenler'dir. Evliliğimize vesile olmasının yanı sıra ülkemizin en karanlık dönemlerinde kalemi ile verdiği mücadele ile bizlere rehberlik etti. Şule Yüksel ablamızın aile büyüklerimiz arasında da yeri vardır. Onun tavizsiz yürüyüşü yıllardır bu ülkede hor görülen Anadolu insanına özgüven kazandırdı. Kendisi ülkesi sözkonusu olduğunda sağına soluna bakmadan 'Ben varım' diyebilen bir cesaret timsaliydi. Defalarca tehdit edildi, evi kundaklanarak hayatına kastedildi, konferanslarına bomba ihbarı yapıldı, pek çok kez tahkikate uğradı, 'çarşafçı konferansçı' denilerek medya organları eliyle itibar suikastına maruz bırakıldı. Ama o asla geri adım atmadı. İnancı uğruna bedel ödemekten çekinmedi. Şule Yüksel hanımı aldığı ölüm tehditlerine rağmen Türkiye'yi bir uçtan diğer uca üç kez dolaştıran inanç buydu. O sadece seçkin bir münevver değil aynı zamanda samimi bir murşitti. Bugün asli kimlikleri ile sosyal hayatta var olan herkesin Şule Yüksel hanıma şükran borcu vardı. Onun emeği olmasa Türkiye'de başörtüsü mücadelesi bugünkü seviyeye gelemezdi.  Merhum Şule Yüksel Şenler ablamız hayatına dokunduğu insanlarla, geride bıraktığı pek çok kitapla inşallah daha nice seneler boyunca gönül dünyamızda kandiller yakmaya devam edecektir.  DARBELERİN MİLLETİN GÖNLÜNDE AÇTIĞI YARALARI BIKMADAN, USANMADAN ANLATMALIYIZ Tek parti zihniyetinin gerçek yüzünü, darbelerin milletin gönlünde açtığı yaraları yeni nesillere bıkmadan, usanmadan anlatmalıyız. Diğer türlü yaşananların hafızalardan silinip gitmesine mani olamayız. Kıssadan hisse kapmak, yaşadığımız acıların tekrarının önüne geçmek ancak onlardan ders çıkarmakla mümkündür.  

2 yıl önce

28 Şubat'ta bir araya gelen 6 parti liderini anlatan animasyon sosyal medyada gündem oldu

Güçlendirilmiş parlamenter sistem görüşmeleri için 28 Şubat günü bir araya gelen 6 parti liderinin görüşmesini canlandıran animasyon film, sosyal medyada tıklanma rekorları kırıyor.

1 2 3