29 Mart Cuma 2024
3 yıl önce

Hulusi Akar Meis Adası'nın karşısında...

milli savunma bakanı hulusi akar, kaş, meis adası

3 yıl önce

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, çocukluk arkadaşına el altından ihale verdi!

İBB yönetiminin bu devir işlemini Kamu İhale Kurumu'ndan (KİK) gizli olarak yaptığı ortaya çıktı. Devrin ihaleye çıkılmaksızın el altından gerçekleştiği belirlendi. Diğer taraftan ihaleyi alan şirket ortaklarından Ahmet Köksal'ın, CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun çocukluk arkadaşı ve kapanan Olay TV'nin kurucu ortağı Hüseyin Köksal'ın kardeşi olduğu öğrenildi. İddiaya göre verilen ihale ile kapanan Olay TV fonlandı

2 yıl önce

Tuğçe Tatari arkadaşı Ahmet Şık’ı ifşa etti! ‘SBK’nın yalısına gitti…’

İşte Tuğçe Tatari'nin o yazısı: “Bu yazıyı yazmakla yazmamak arasında çok gidip geldim. Sevdiğim birini kayırmak istedim. Sonra bir türlü rahat edemedim. Rezilliği tümden ortaya dökülmüşler takımının "Bizi eleştirmek kolay tabii" dediğini duyar gibi geçti günler. Derken daha ilk hamleyi sindirememiştim ki ikincisi geldi. Maalesef benim için de bu yazıyı yazmak farz oldu. Öncelikle şunu söylemeliyim, Ahmet Şık arkadaşımdır ve sevdiğim bir insandır. Bunun da ötesinde duruşunu, cesaretini beğendiğim biridir. Ondandır ki sıklıkla kendimi Ahmet Şık'a destek verirken bulurum. Sadece kendisini değil karısını, kızını, köpeğini, eşini dostunu da severim. Yalan yok… Farkındasınız, biliyorsunuz, hâlâ utanmadan birbirinin yüzüne bakabilecek çok az insanız. Bir avuç! Belki de bundandır, geçen hafta yaşananlardan sonra kendimi daha da yara almış hissettim… Belki de bundandır, bir süre ne yapacağımı, ne düşünmem gerektiğini bilemedim. Veyis Ateş diye bir adam varmış falan filan, biliyorsunuz işte yaşananları. Ahmet Şık bu adamın Sezgin Baran Korkmaz'dan para istediği görüşmenin ses kaydını yayınlamış. Buna sinirlenen Veyis Ateş bizim arkadaşımız, yoldaşımız, sevdiğimiz kardeşimiz Ahmet Şık için Süleyman Soylu'yla ilişki kurmak istediği ve bunun için de kendi kapısını çaldığı yönünde bazı iddialarda bulunmuş. Okuduğum an tereddütsüz "yalan bunlar" dedim. "Ahmet bu adamı tanımıyordur bile" dedim. Üstelik "Kim bilir kaç yıldır Habertürk ekranlarında yasaklı olan Ahmet'in, bu adamla ne gibi bir ilişkisi olabilir" dedim. Veyis Ateş denen bu profille… Süleyman Soylu'yla filan Ahmet Şık, olacak iş mi Allah aşkınıza… Çok kısa bir süre içinde Ahmet iddialara yanıt verdi. Veyis'le 10 yıldır tanıştığı, Süleyman Soylu'yla röportaj yapmak için ondan aracı olmasını istediği, röportaj kabul edilmeyince de hakkında yazdığı kulise dayalı yazıyı okuyup yanlışsa uyarması yönünde ricacı olduğunu anlatan bir açıklama. Sonra tonla "siz şöyle düşüksünüz biz böyle yüksek" minvalinde sözler. Beynimden vurulmuşa döndüm. Bizim Ahmet Şık'tan söz ediyoruz. Dönüp dönüp okudum açıklama metnini. Üstelik bu olay olduğunda Ahmet öncelikle bir milletvekili. Seçimlerde HDP'den aday olmuş, sevenleri, inananları tarafından desteklenmiş ve seçilmiş bir milletvekili. Yazılar da yazıyor evet ama bir muhabir değil, bir köşe yazarı değil. Hatta bana göre artık siyasi kariyer başlayınca aktif gazetecilik de olamayacağından, gazeteci de değil. Eski bir gazeteci. Yeni bir siyasetçi. HDP'den seçilmiş, sonra oradan istifa ederek bir süre bağımsız kalmış, ardından TİP'e geçmiş bir milletvekili. Ve yazdığı yazıyı Süleyman Soylu'ya onaylatmak istiyor. Vay be, işe bak sen! Şimdi burada bir parantez açmam şart, mevzu bir başka gazeteci olsa belki bu konuyu konuşmak bile saçma olurdu. Sonuçta gazeteci dediğin herkesle görüşebilir, herkesle temasta olabilir, haber kaynaklarıyla açıklamayacağı ilişkileri de olabilir, ayrıca yazısının sadece bir bölümüyle alakalı teyit almak da isteyebilir, kabul. Ama Ahmet Şık gibi, duruşunu, yaşamının önüne koyduğunun her fırsatta altını çizen, politik görüşü için birçok yaşamsal konforundan vazgeçebilen, politik bilinci son derece yüksek, 'devlet' olgusunu bugünüyle değil dünüyle de değerlendirebilen, eylemlerin, sokakların, sol camianın göz bebeği birinden söz ediyoruz. Ve artık gazeteci olmayan, siyasetçi olan, üstelik önce HDP'de, halen TİP'te siyaset yapmakta olan birinden söz ediyoruz. Memlekette safların çok keskinleştiği, taraflar arasında uçurumlar olduğu, her an siyaseten yeni ve daha da korkunç gelişmeler yaşanan bu ortamda bırakınız o Veyis denen tiplerle bir ilişki içinde olmayı, tanış olmanın bile Ahmet'e yakışmayacağını düşünen biriyim. Daha iki hafta önce 'katil devlet' dediği için hedef gösterilen, gösteren kişinin geçmiş örneklerinden yüreğimizi ağzımıza getiren, "Aman Ahmet canım Ahmet" dedirten, bizim Ahmet'ten söz ediyoruz! Şimdi siz bana diyorsunuz ki yazısındaki bilgileri teyit etmek için Süleyman Soylu'ya göndermiş, onay gelince yazı yayımlanmış. Bir dakika arkadaşlar. Bu bana gerçekten fazla gelir! Ama maalesef konu bu kadarla da kalmadı. Daha hazmetmeye çalışırken Sezgin Baran Korkmaz'ı nereden tanıdığını anlattığı bir yayına denk geldim. Yanlış duyduğumu düşündüm. Biraz öne aldım yayını, sesini açtım "İşte ben de o ünlü yalıya gittim. Beni aradı çağırdı, ben de zaten seni merak ediyordum dedim ve gittim" gibi bazı sözleri duydum ve hızla kapattım. Arşive baktım, Ahmet Şık bu görüşmeyi yazmış mı, ben kaçırmış olabilirim diye düşündüm. Evet Ahmet Şık bir Sezgin Baran Korkmaz yazısı yazmış. Ama yazının içeriğinde 'evde yapılan görüşme' ve o görüşmede sorulan sorulara alınan yanıtlara dair bir bölüm yok. Yazı T24'te ocak ayında yayımlanmış, Sezgin Baran Korkmaz aralık ayında kaçmış. Ahmet Şık evine ne zaman gitmiş bilmiyoruz. Henüz memleketin bu derece konusu değilken evet Ahmet Şık etraflı bir yazı yazmış… Bugünlerde 'bu tip' adamlarla yan yana gelmiş birçok gazeteci arkadaşımız gündem oluyor bir bir. "Yahu bir ben mi kalmışım bunları tanımayan" diyecek kadar kalabalıklar. Ama hiçbiri bir Ahmet Şık değil! Hiçbirinin bende yarattığı his de bu değil. Şoktayım, beni itin, dürtün, bir şeyler yapın! Yanlış anlamışsın o olaylar öyle değil, deyin. Sağıma soluma bakıyorum, sosyal medyama bakıyorum, yaşamımın ciddi bir bölümü Ahmet'le dayanışarak geçirmişim. Yanlış anlaşılmasın, en ufak bir pişmanlığım yok. Ayağına taş değmesin tabii; yine hakkı yensin, yine koşarım şüphe etmem. Belki de sırf o yüzden hak ediyorum özeleştiri talep etmeyi. Çok normalmiş gibi, hayatın olağan akışında Ahmet Şık'ın bir an bile olsa Veyis Ateş'le yakın olmasının, Süleyman Soylu'ya yazı teyit ettirmesinin, Sezgin Baran Korkmaz'ın evine gitmesinin yeri varmış gibi anlattığı anılarını değil de gerçek bir özeleştiri verdiğini duymak İstiyorum. Tıpkı bizi hayal kırıklığına uğrattığını düşündüğümüz siyasetçilerden beklediğimiz gibi. Tıpkı siyaseten yapılmış yanlışlar ve hatalı adımlardan sonra olması gerektiği gibi… HDP'den seçilmiş… Şimdinin Türkiye İşçi Partili milletvekili… Sol tandanslı eski bir gazeteci, hak insanı, adalet savaşçısı, aktivist, cesaret ve dürüstlük timsali olarak Ahmet Şık'ın kendisini seven, inanan ve hatta belki hayran olan yüzlerce insana özeleştirisini verdiğini görmek istiyorum… Bu insanlardan biri de benim pek tabii. O yüzden de bu yazıyı kendimce çok büyük bir risk alarak yazdığımı itiraf etmek istiyorum. O da sevdiğim bir arkadaşı kaybetme riski. Eleştiri zor kabul edilir, hele de çoğunlukla övgü duyuyorsan. Ahmet'le de ilk defa böyle bir pozisyonda karşı karşıya kaldık. Nasıl bir tavır takınacağını da inanın bilmiyorum. Belki gerçekten özeleştirisini verecek… Belki darılacak… Belki kızacak… Ama fark etmez… 'Politik kankacılık' etiketini kendime yakıştırmadığım için bu gelişmeleri görmezden gelemezdim. Dediğim gibi dargınlığı da göze alarak girdim bu işe. Biz kendimizi önce vicdanımız, sonra doğrularımızla tartmaya eğitmişiz. Kimse ses etmese de biz kendimizi bunu yapmaya mecbur hissederiz. Aksi haksızlık olur. Aksi aldatmaca olur. Aksi sadece sevmediğin, sadece ters düştüğün, sadece herkesin bildiği isimleri eleştirmek, senden olanı koruyup kollamak olur. Ve ben Ahmet Şık'ın da bu davranışa layık olduğunu düşünmüyorum. Aksine politik bilinci yüksek insanlar eleştiriyle büyür, perspektif genişletir. İdeolojik olarak oluşumunu tamamlayanlar için özeleştiri yaşamsal devamlılık niteliğindedir. Çünkü hatasız yaşam olmaz. O yüzden de ben Ahmet Şık'tan bulunduğu pozisyon, temsil ettiği insanlar, her dem yanında olan bizleri unutup kurduğu bu ilişkilerle alakalı bir özeleştiri vermeye davet ediyorum. Ahmet Şık'ın özeleştiri verdiğini görmek de yanılmadığımın, yanılmadığımızın bir nişanı olsun istiyorum…”

2 yıl önce

Muğla'nın Marmaris ilçesinde MİT ve Jandarma'dan operasyon: Yunanistan'ın Simi Adası'na motor yatla kaçmaya çalışan 3 FETÖ şüphelisi ile 4 organizatör yakalandı

İl Jandarma Komutanlığı ve MİT ekipleri, FETÖ üyesi 1'i kadın 3 kişinin Marmaris'in Bozburun Mahallesi'nden Yunanistan'ın Simi Adası'na motor yat ile kaçacağı bilgisine ulaştı. MİT ve jandarma ekipleri, kara yoluyla kente gelen FETÖ şüphelileri T.K., H.Ç. ve Ü.Ç.'yi dün takibe aldı. Ardından harekete geçen ekipler; T.K., H.Ç. ve Ü.Ç. ile organizatör V.Ö., S.Ö., V.Ö. ve A.Y.'yı yakaladı. 7 kişi, İlçe Jandarma Komutanlığı'na getirilerek, ifadeleri alındı. FETÖ şüphelilerinin, önceki yıllarda yargılandığı, serbest bırakıldığı ve dosyalarının istinaf mahkemesinde oldukları tespit edildi. Organizatörlerden S.Ö.'nün ise 'insan kaçakçılığı' suçundan sabıkası bulunduğu tespit edildi. Şüpheliler, işlemleri sonrası adliyeye sevk edildi. 

2 yıl önce

Şarkıcı Bulut Duman, cinsel birliktelik yaşadığı erkek arkadaşını 2 yaşındaki çocuğuna tecavüz etmesi için azmettirdi

İstanbul Kadıköy'de evlat edindiği 2 yaşındaki çocuğuna başka bir erkek tarafından cinsel istismarda bulunulması için azmettirdiği iddia edilen şarkıcı Bulut Duman (31) hakkında, "Çocuğun cinsel istismarına azmettirme" suçundan 27 yıldan az olmamak şartıyla hapis cezası istemiyle dava açıldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheli Bulut Duman'ın Kadıköy'deki adresinde A.Ü. isimli erkek ile 7 Kasım 2020'de cinsel birliktelik yaşadığı ve A.Ü.'nün ifadesine göre Duman'ın kendisine çocuğa cinsel istismarda bulunmasını azmettirdiği yönündeki iddiası üzerine soruşturma başlatıldığı belirtildi. KENDİ ÇOCUĞUNA TECAVÜZ EDİLMESİNİ İSTEDİ İddianamede 2 yaşındaki mağdur çocuğun, şüpheli Bulut Duman'ın çocuğu olduğu vurgulandı. A.Ü.'nün ifadesine göre şüpheli Bulut Duman'ın, A.Ü.'ye "Bende yeni bir fetiş var." diyerek "Bu durumu seninle yaşamak istiyorum." dediği öne sürüldü. “BEN ÇOCUK GELİŞİMCİYİM” DEDİ A.Ü.'nin Duman'ın isteğini kabul etmediği öne sürülen iddianamede, Duman'ın A.Ü.'ye "Ben zaten çocuk gelişimciyim. Bebekler 15 aylıkken böyle bir durumu anlamazlar." şeklinde konuştuğu iddia edildi. ÜZERİNE ATILI SUÇLAMAYI KABUL ETMEDİ Şüpheli Duman'ın ifadesine de yer verilen iddianamede, şüphelinin üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği belirtildi. İddianamede, "Dosya içerisinde yer alan ifadeler ve sair tutanaklar birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair yeterli şüphe oluştuğu" şeklinde değerlendirme yapıldı. 27 YILDAN AZ OLMAMAK ŞARTIYLA HAPSİ İSTENDİ İddianamede, tutuksuz şüpheli Duman'ın "Çocuğun cinsel istismarına azmettirme" suçundan 27 yıldan az olmamak şartıyla hapis cezasına cezalandırılması talep edildi. Tutuksuz şüpheli Duman, önümüzdeki günlerde iddianameyi kabul eden Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. SİLAHLI SALDIRI GÜVENLİK KAMERASINA YANSIMIŞTI Bulut Duman, suç tarihinden 9 gün sonra olan 16 Kasım 2020'de sokakta silahlı saldırıya uğramış ve bacağından yaralanmıştı. Duman'ın silahlı saldırıya uğradığı o anlar güvenlik kamerasına yansımıştı.

2 yıl önce

Cübbeli Ahmet Hoca’dan kız arkadaşı ile fotoğraf paylaşan Ebrar Bozkurt’a tepki: Bunca bela yetmemiş olacak ki...

"İşittiğime göre; Milli takımda oynayan bir voleybolcu lezbiyenliğini teşhir etmiş ve eli klavye tutan birçok kimse bunu müdâfea etmiş" diyen Cübbeli Ahmet hoca, "Bunca belâ yetmemiş olacak ki artık toplumdaki bazı kimseler yıkıcı bir umûmi belaya davetiye çıkarır hale gelmiş" düşüncesini savundu. "Devlet kadrosunda bulunan birinin lezbiyenliği değil, lezbiyenliği teşhiri ve insanların bunu savunması başımıza ne işler açacak!?" diyen Cüppeli Ahmet, "Bu yüzden sessiz kalanlar başta olmak üzere kimse dünyâda belâdan, âhirette azaptan kurtulamaz" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

İstanbul Boğazı'nın ortasında moloz yığını: Galatasaray Adası

Halk arasında "Su Ada" olarak bilinen Galatasaray Adası üzerindeki imara aykırı yapılaşma nedeniyle 2017'de yıkım sürecine girmişti. Başlayan çalışmalarda denizden adaya getirilen iş makineleri ada üzerinde bulunan ve yıllar önce yapılan yerlerin bir bölümünü yıkmıştı. Halk arasında "Su Ada" olarak bilinen Galatasaray Adası üzerindeki imara aykırı yapılaşma nedeniyle 2017'de yıkım sürecine girmişti. Başlayan çalışmalarda denizden adaya getirilen iş makineleri ada üzerinde bulunan ve yıllar önce yapılan yerlerin bir bölümünü yıkmıştı. 2018 yılında yapılan ikinci yıkımda ise adada bulunan yazlık restoran ve bazı ofislerin yıkım işlemleri tamamlanmıştı. Adanın yan taraflarının Boğaz'da kötü bir görüntü oluşmaması için kapatılmasına karar verilmiş ve moloz yığını olarak söküm işlemleri başlamıştı. Yıkımların tamamlanmasının ardından İstanbul Boğaz’ındaki tek ada olma özelliğini taşıyan Galatasaray Adası’nda bugüne kadar bir çalışma yapılmamıştı. GALATASARAY SPOR KULÜBÜ AÇIKLAMA YAPMIŞTI Adayla ilgili başlatılan yasal süreç içinde Galatasaray Spor kulübü, Mart 2021 yılında yaptığı açıklamada Galatasaray Adası işletmecisi aleyhine açtıkları tahliye davasını kazandıklarını açıklamıştı. Galatasaray resmi internet sitesinden yapılan açıklamada “Kulübümüz tarafından Galatasaray Adası işletmecisi aleyhine Yönetimimizce 17.11.2020 tarihinde açılan tahliye davasının 18.03.2021 tarihinde görülen duruşmasında işletmecinin Galatasaray Adası’ndan tahliyesine karar verilmiştir. Camiamıza hayırlı olsun.” denilmişti. GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ YAPMAYA DEVAM EDİYOR Yaşanan süreçlerin ardından Galatasaray Adası üzerindeki yıkık binaları ile İstanbul Boğazı'nda görüntü kirliliği yapmaya devam ediyor. Galatasaray adası üzerine bulunan yarı olimpik havuz, günümüzde içindeki suyun rengi yeşile dönmüş durumda. Ada üzerindeki molozların bir bölümü taşınmış olsa da, bir zamanlar eğlenceli partilerin verildiği ada üzerindeki yıkık binaları ile birlikte sessiz bir şekilde kaderini bekliyor. GALATASARAY ADASI Kuruçeşme semtinde, kıyıdan 165 metre açıkta birkaç büyük kayadan oluşan ada, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz tarafından 1872 yılında Saray Baş Mimarı Serkis Kalfa’ya hediye edilmişti. Ada Serkis Bey’in varisleri tarafından ‘ Şirket-i Hayriye Vapur İşletmesi’ne kiraya verilmiş ve uzun yıllar kömür deposu olarak kullanılmıştı. Hazine, 2003 yılında adanın kamulaştırılması için dava açmış, Maliye hazinesi devredilen ada daha sonra Galatasaray Spor Kulübüne tahsis edilmiş. ve sosyal tesis ve yüzme havuzu olarak kullanılmıştı. Galatasaray adası 2006 yılından bu yana Mels Turizm otelcilik Restoran Eğlence Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited şirketi işletiyordu.

1 2 3 4 5 6