19 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Ercan Çankaya, sosyal medya hesabından başörtülü bir öğrenciye skandal ifadelerde bulundu

Boğaziçi Üniversitesi cephesinde sular durulmuyor. Atatürk Enstitüsü akademisyenlerinden Ercan Çankaya'nın, başörtülü bir öğrenciye sosyal medya hesabından verdiği nefret dolu yanıt büyük tepki topladı. Öğrencinin, "Başörtülü eğitim hakkının zaten bizlerin hakkı olduğunu, normalinin zaten bunun aykırılığına karşı geçmek olduğunu, bu yüzden size minnet etmek zorunda olmadığınızı anlayacaksınız." şeklindeki sözlerini alıntılayan Çankaya, tehdit niteliğinde ifadeler kullandı. "ÜNİVERSİTELERE GİREMEYECEKSİNİZ" Başörtüsüyle üniversiteye girilmemesi gerektiğini savunan Çankaya, "Senin türban üniversiteye girip girmemeni savunmak 'normal ya da anormal' sıfatlarıyla tanımlanabilecek bir konu değil. Basit bir yönetmelik meselesi. Bence girmemeniz gerekiyor, giremeyeceksiniz de. Bugünler geçici. Üniversitelerde gericilik yasaklanacak." dedi. Söz konusu ifadelere, "Üçüncü üniversitemi okuyacağım. Ağlayarak günlüğüne yazabilirsin." sözleriyle yanıt veren öğrenciye Çankaya'dan bir kez daha hadsiz bir yanıt geldi: "Dördüncüye yetişir bence 'türban' yasağı. Tadını çıkar."

2 yıl önce

Yunan akademisyen Karagiannis: Bildiğimiz Türkiye artık yok, uçak gemisine sahip olmaları tesadüfi değil

Yunanistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu, Türkiye, Afganistan, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs gibi konuları görüşmek üzere bir oturum düzenledi. Özel oturuma katılan Yunan ve Rum akademisyenler bölgesel konuları analiz etti. Oturumda konuşan Yunan akademisyen Manos Karagiannis, Türkiye'nin bölgede bağımsız bir dış politika izlediğini söyledi. Karagiannis, "Bildiğimiz Türkiye artık yok. Türkiye, kendisine yeni bir jeopolitik rol tasavvur ediyor. Uçak gemisine sahip olmaları tesadüfi değil. Doğu Akdeniz'de deniz hakimiyeti kazanma stratejisinin bir parçası" dedi. Türkiye'nin Katar ve Somali'deki askeri üslerine dikkat çeken Uluslararası İlişkiler Profesörü Kostas Konstantinou ise "Türkiye, yükselen bir küresel güç olmayı hedefliyor" dedi.

2 yıl önce

Boğaziçi'nin 'duran' akademisyenleri rektörün aracının üstüne çıkan vandal eylemciye destek verdi

İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde izinsiz gösteri düzenleyen bir grup, Rektör Naci İnci’nin makam aracının önünü kesti ve gruptan bir kişi otomobilin üzerine çıktı. Bu gösterici, güvenlik görevlileri tarafından aracın üzerinden indirildi. İzinsiz gösterinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında 10 kişi gözaltına alındı. "DERHAL BIRAKILSINLAR" Suç kaydı da bulunan o isimlere, Boğaziçi'nin 'duran' akademisyenleri sahip çıktı. 186 gündür 'dikilme' eylemi yapan akademisyenler, gözaltına alınanların 'derhal' serbest bırakılmasını istedi. Kampüs bahçesinde yaptıkları açıklamada, akademisyenler, "Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak öğrencilerimizin eğitim hakkının gasp edilmesine karşıyız. Tüm öğrencilerimizin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz" dedi.

2 yıl önce

İhanet bildirisine imza atmıştı! PKK'lı akademisyenin maaşı Tunç Soyer'den

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in her yıl on milyonlarca liralık zararıyla gündemden düşmeyen Grand Plaza şirketi üzerinden imza attığı büyük bir skandal daha ortaya çıktı. Soyer, PKK'ya destek veren sözde barış bildirgesini imzaladıkları için KHK ile görevinden uzaklaştırılan akademisyenler arasında yer alan Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi HDP'li Prof. Dr. Ayşen Uysal'ı bu şirkette yönetim kurulu üyesi yaparak 2.5 yıl önce maaşa bağlamıştı. İZMİRLİDEN MAAŞ ALIYOR Prof. Dr. Uysal'ın bu süreçte Fransa'da bir üniversitede misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığı ve yılın büyük bölümünde bu ülkede yaşadığı ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden maaş almaya devam ettiği ortaya çıktı. Soyer'in, PKK yandaşı bildiriyi imzalayan ve PKK'nın siyasi kolu HDP ile hapisteki Selahattin Demirtaş'ı destekleyen paylaşım ve yazılarıyla dikkat çekmeyi sürdüren Uysal'a Paris'te yaşamasına rağmen İzmir'den maaş ödemeye devam etmesi pes dedirtti. Bu durum kafalarda birçok soru işareti de oluşturdu. İHANET BİLDİRİSİNE İMZA ATTI Başkan Tunç Soyer, CHP-İyi Parti'nin HDP'yle kurduğu üstü örtülü ittifakın desteğiyle aday gösterilip seçildikten sonra belediyede önemli bir HDP'li yapılanmaya gitti. HDP'den gelen listelerde isimleri bulunan yüzlerce kişi belediyede istihdam edildi. Belediyede işe girmek için HDP'li olmanın en önemli referans olduğu gerçeği dillendirilmeye başlandı. Bir ara KHK ile ihraç edilenleri belediyede zabıta yapacağını açıklamasıyla da gündeme gelen Soyer, 2016 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devletini suçlayan PKK yandaşı sözde barış bildirisini imzalayan akademisyenlerden İzmirli Prof. Dr. Ayşen Uysal, Prof. Dr. Melek Göregenli ve Prof. Dr. Nilgün Toker'e uzmanlık alanlarıyla hiçbir ilgisi bulunmayan ve yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren belediyeye ait Grand Plaza şirketinde yönetim kurulu üyesi sıfatı vererek maaşa bağladı. Bu icraat büyük tepki çekti. Toker bir süre sonra bu görevden ayrılırken Soyer, Uysal ve Göregenli'yi ikinci kez bu şirketin yönetim kuruluna atadı. Bu arada Uysal, Fransa'da Üniversiteler Ulusal Konseyi'nden profesör denkliği aldı ve Paris'e yerleşti. Soyer, yılın büyük bölümünü Fransa'da geçiren, hatta sosyal medya profilinde bile Sciences Po Üniversitesi'nde çalıştığını vurgulayan Uysal'a İzmirlinin cebinden maaş ödemeyi sürdürüyor. Selahattin Demirtaş'a destek verdiği paylaşımlarıyla dikkat çeken Prof. Dr. Uysal ise Türkiye ile ilgili nefret dolu paylaşımlarına devam ediyor. SKANDAL BİLDİRİDE DEVLETİ KATLİAM YAPMAKLA SUÇLADILAR 2016 yılının Ocak ayında yayınlanan ve özel ile devlet üniversitelerinden Prof. Dr. Ayşen Uysal'ın da içlerinde yer aldığı 1100 akademisyenin imza attığı skandal bildiride PKK'ya destek verilmiş ve devlet katliam yapmakla suçlanmıştı. Bildiride, "Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından vazgeçmesi gerekiyor. Hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası oluşturmasını talep ediyoruz" ifadeleri kullanılmıştı. 'SİZİ İLGİLENDİRMEZ' DEDİ Türkiye ve Fransa üzerine bazı basın yayın organlarında yazılar yazan Prof. Dr. Uysal, diğer yandan PKK'nın siyasi uzantısı HDP ve hapisteki lideri Selahattin Demirtaş'ı destekleyen paylaşımlar yapmayı sürdürüyor. Yeni Asır'ın ulaştığı Uysal, "Paris'te mi yaşıyorsunuz?" sorusuna "Sizi ilgilendiren bir durum yok" cevabını verdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde terör iltisaklı kişilere işbaşı yaptırıldığı gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı tarafından özel müfettiş incelemesi başlatılırken Soyer'in bu icraatı da gündeme geldi. Soyer, daha önce Valilikçe yapılan güvenlik soruşturması sonucu görevden almak zorunda kaldığı bazı isimleri oluşan bir yasal boşluğu değerlendirerek yeniden işe almasıyla da dikkat çekmişti.

2 yıl önce

Ünlü akademisyen Lawrence Freedman: Türkiye gözardı edilemeyecek bir güç

Uluslararası İlişkiler alanında çok önemli bir akademik kurum olan İngiltere'deki King's College London'dan, alanında uzman ve referans bir isim olan Sir Lawrence Freedman NTV'nin sorularını cevaplandırdı. Profesör Freedman Ukrayna kriziyle ilgili olarak İstanbul'da başlayan ateşkes görüşmelerini değerlendirdi. Freedman, görüşmelere ev sahipliği yapan Türkiye'nin jeopolitik konumunu da yorumladı. Freedman'ın açıklamaları şöyle: İstanbul'da başlayan ateşkes ve barış görüşmelerinden bir sonuç çıkma ihtimali sizce nedir? Sınırlı bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. Her iki taraf da nihai anlaşma öncesinde pozisyonlarını güçlendirmeyi amaçlıyor. Bunu son anlaşma öncesinde önemli bir adım olarak görüyorum. Önümüzdeki günlerde üzerinde anlaşılacak bir metin ortaya çıkabilir. Nihai bir sonucun çıkmasını beklemiyorum ancak kısa süreli bir ateşkes çıkması, insani bir ateşkes çıkması mümkün, ancak bu nihai bir barış anlaşması olmayacaktır. Eğer İstanbul'dan bir ateşkes kararı çıkarsa bu ne kadar süreli olur? Bu sırada siviller için güvenli, koridorlar kalıcı olarak açılır mı? Ateşkesler çok uzun bir süre devam edebilir. Hatırlayacak olursanız Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmada ateşkes hatları 2015'in şubat ayında belirlenmişti. Bu ateşkesin çok da başarılı olmadığını görüyoruz. Kore'ye bakarsanız 1953'ten beri ateşkes var. Ateşkes hatlarının riski bu durumun kalıcı hale gelebiliyor oluşu. Ukrayna tarafı Rus güçlerinin mevcut pozisyonlarının kalıcı hale geleceği her türlü ateşkese şüphe ile yaklaşacaktır. Zira Kiev, Rus askerlerinin mevcut pozisyonlarında kalmalarını değil çekilmelerini istiyor. Taraflar arasından tıkanıklık yaratan konu başlıkları var; en başta toprak konusu olmak üzere. Ukrayna'nın silahsızlandırılması da ayrı bir başlık. Sizce bu konularda ilerleme sağlanır mı? Aşılması en güç sorunlar nelerdir? Bence en büyük sorunlar krizin başından beri olayın merkezinde yer alıyor. Kiev'de rejim değişimi gibi konular mesela. Tabi bunun gerçekleşmeyeceği açık. Bence Ukrayna tarafı Kırım'ı geri alamayacaklarını biliyordur. Ancak tabi bu konuda yapabilecekleri çok bir şey bulunmamakla birlikte açıkça kabul etmelerini de beklemiyorum. Asıl sorun Donbas bölgesi. Yine Ukraynalıların Donetsk ve Luhansk'taki ayrılıkçı cumhuriyetleri hele hele Herson gibi Rusların planladığı yeni bölgeleri tanıyacaklarını düşünmüyorum. Rusça konusunda halka verilmesi istenen sözlerden ve anayasadan bahsediliyor. Tabi Rusya'nın savaşın başındaki talepleri o zaman da su götürürdü ancak şimdi koruduklarını söyledikleri sivillere yönelik davranışları sebebiyle büyük ölçüde geçersiz kaldı. Ukrayna'nın doğusu ve güneyindeki halkın onları öldüren Rusya'ya koruyucuları ve kurtarıcıları olarak baktıkları savı tamamen mantık dışı hal aldı. Ukrayna'nın NATO'ya girmeyeceği, tarafsız statüye sahip olması ve silahsızlandırılması gibi konular aslında Rusya'nın şartları. Ukrayna bu konular üzerinde nasıl bir uzlaşmayı kabul edebilir? Bu konularda son günlerde önemli gelişmeler olduğu aşikar. Ukrayna'nın silahsızlanmayacağı artık netleşti gibi görünüyor. Yaşananlar öncesinde silahsızlanmamış olmaları da onları memnun etmiş olmalı. Rusya'ya tehdit oluşturabilecek saldırı silahlarına sahip olmamaları da önemli bir nokta. Tabi Ruslar ofansif silahlar kullandı ancak Ukrayna'nın Rusya'ya yönelik böyle bir davranışı olmadı. Yeni bir güvenlik sistemi ile Ukrayna'nın herhangi bir ittifaka katılmadan güvenliğinin garanti edilmesi mümkün olabilir. Rusların asıl istediği Ukrayna'nın tarafsızlığından ziyade "NATO ile bağı olmaması" diye düşünüyorum. Eğer Ukraynalıların taleplerine bakarsanız daha çok "saldırıya uğradıklarında diğer devletlerin destek vereceği" bir ittifakı andırıyor. Bence bunu çözebilecek formüller mümkün. Bu konunun büyük bir problem yaratacağını sanmıyorum. Eğer bir Barış Anlaşması olursa, bunun garantör devletleri hangileri olur? Ukraynalılar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinden ve Almanya gibi Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden bahsediyor. Türkiye de önemli bir rol oynayabilir. Ukrayna için ciddi bir ihlal durumunda müdahil olabilecek daha çok garantör devlet olması daha faydalı olacaktır. Ancak kilit konu; Rusya'dan hangi garantileri alabilecekleri. Rusya buna çok temkinli yaklaşacaktır. Bu konularda konuşmak kolay ancak pratiğe dökmek zor olacaktır. Türkiye'nin arabuluculuk görevi üstlenmesini ve iki ülke arasındaki eşit mesafe pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'nin aldığı pozisyonu çok yerinde buluyorum. Aksi taktirde arabuluculuk rolü üslenemeyecek, kimin haklı kimin haksız olduğuna hükmeden bir hakem görünümüne sahip olacaktı. Bu da çözüm için fayda sağlamayacak, arabuluculuk rolünü tehlikeye atacaktı. Müzakereleri kolaylaştırıcı rol üstlenebilmesi, teknik destek ve Belarus'tan daha iyi bir müzakere yeri sağlayabilmesi gibi sebeplerden dolayı Türkiye'nin arabuluculuğu büyük fayda sağlıyor. Tabi bunu ancak tarafsızlığı ile başarabilirdi. Ukrayna krizi Avrupa'nın güvenlik mimarisini yeniden gözden geçirmesine neden oldu. NATO'nun imkanları Putin Rusya'sı ile mücadeleye hazır mı? Sizce Batı bundan sonra Putin ile nasıl mücadele edecek? Avrupa bundan sonra Putin'in karşısına daha çok öz güven ile çıkacaktır. Bu savaştan en büyük çıkarım ve Putin'in bu konudaki yenilgisi Rus ordusunun söylendiğinden çok daha zayıf olduğunun ortaya çıkmasıydı. Açık ki Rus ordusunun ekipmanları bakımsız ve kötü durumda. Taktik, lojistik ve moralman büyük sorunları var. Baltık ülkelerini, Polonya ve Romanya'daki varlığını güçlendiren NATO, mutlaka askeri konumu konusunda geçmişe nazaran özgüvene sahiptir diye düşünüyorum. Rus silahlı kuvvetlerinin son bir ayda yaşananlardan sonra toparlanmasının hayli uzun süreceği kanaatindeyim. Ukrayna'nın işgali Avrupa'da bir enerji krizini gündeme getirdi. Türkiye'nin Doğu Akdeniz de dahil olmak üzere boru hatlarıyla Avrupa'ya doğalgaz tedariki "tekrar" gündeme geldi. Bu gelişmeler Türkiye'nin stratejik konumunu ve Avrupa ile ilişkilerini sizce ne yönde etkiler? Türkiye son 20 yılda farklı dış politikalar uyguladı. Azerbaycan ve Ukrayna olaylarını dikkate alırsanız, son dönemde Türkiye'nin Avrupa'ya doğru çekildiğini görüyoruz. Türkiye'nin gözardı edilemeyecek bir güç olduğu aşikar. Tabii ki krizin nasıl sona ereceğini şimdiden göremiyoruz ancak, Putin iktidarda kalacak olursa özellikle enerji kaynakları konusunda Avrupa'da ciddi bir yeniden değerlendirme olacağını söyleyebiliriz.

2 yıl önce

Yunanistan, Batı Trakya Türklerini araştıran akademisyene giriş yasağı koydu

Trakya Üniversitesinde görev yapan, Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Derin, AA muhabirine, bugün sabah saatlerinde araştırma yapmak üzere İpsala-Kipi sınır kapısından Yunanistan'a giriş yapmak isterken Yunan sınır polisince geri çevrildiğini söyledi. Sınır polislerinin, kendisine ülkeye girişinin yasak olduğunu ve dolayısıyla sınırdan geçişine müsaade edemeyeceklerini söylediğini aktaran Derin, "'Sorun nedir, neden girişim engelleniyor?' diye sorduğumda ilk olarak 'bilmiyoruz', daha sonra ise 'Sen neden olduğunu bilirsin' denildi." ifadesini kullandı. Derin, Yunan polisinden konuya ilişkin resmi belge talebinde bulunduğunu belirterek, kendisine "Kabul Edilemez Yolcu Formu" verildiğini ve formun üzerinde "Ulusal Bilgi Sistemi" kısmının işaretli olduğunu dile getirdi. GEREKÇE GÖSTERİLMEDİ Batı Trakya ve Dr. Sadık Ahmet'in kurduğu DEP Partisi üzerine araştırmalar yapan bir akademisyen olarak Yunanistan'ın söz konusu tavrına "şaşırmadığını" söyleyen Derin, "Avrupa Birliği üyesi Yunanistan, herhangi bir suç ya da soruşturma olmamasına rağmen tarafıma böyle bir muamelede bulundu." diye konuştu. Derin, Yunan makamlarının bu tür uygulamalarının kendisini yıldıramayacağını vurgulayarak şunları kaydetti: "Bugün Batı Trakya Türklerinin asırlardır çektikleri çileleri ve Yunan Vatandaşlık Yasası'nın 19. maddesi kapsamında vatandaşlıktan atılıp, gümrüklerden geri çevrilenleri gayet iyi anladım. Bana bir Türk vatandaşı olarak bu muamelede bulunan Yunanistan, Batı Trakya Türklerine neler yapmaz? Yunanların hiçbir gerekçe göstermeden yaptığı uygulama, ne kadar doğru çalışmalar yaptığımı teyit etmiş oldu." Akademisyen Derin'in "Batı Trakya Türklerinin Gür Sesi Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi" adlı kitabı, Batı Trakya Kültür Eğitim Şirketi tarafından geçen yıl yayımlanmıştı.

1 yıl önce

Akademisyen Deniz Ülke Arıboğan mülteci videolarıyla ilgili İran'ı işaret etti: Sakin olun tuzak var

Akademisyen Deniz Ülke Arıboğan, son zamanlarda sosyal medyada çok sayıda mülteci videolarının dolaşıma girmesine yönelik Twitter hesabından uyarı niteliğinde açıklamalarda bulundu. 'İSTİHBARAT SERVİSLERİ ÜRETİYOR' İran'ı işaret eden Arıboğan, Eminönü'nde toplanıp Afganistan bayrağı açan Afganlarla ilgili bir videoyu alıntılayarak, söz konusu görüntülerin tahrik etme amacıyla istihbarat servisleri tarafından üretildiğini söyledi. 'YA GERİ ZEKALI YADA İLERİ ZEKALI OLMALI' Arıboğan, sözlerine şu ifadelerle devam etti: "Kanmayın! Ev sahiplerinin göçmenlere karşı tepkisel olduğu böyle bir psikolojik ortamda bir yabancının bu videoyu çekip paylaşması için ya geri zekalı ya da hayli ileri zekalı (bilinçli) olması gerekir. 'SAKİN OLUN TUZAK VAR' Herkesin aklını yitirmeye başladığı ve bundan gurur duyup zevk aldığı bir ortamda aklıselim çağrısı en nefret edilen durumdur. Kitabını yazdığım için bilirim. Çalışma alanım kitle psikolojisi. Siz yine bildiğinizi okuyun, ben de bildiğimi söyleyim. Sakin olun derim; tuzak var! 'İRAN ÜZERİNDEN GELİP TAHRİKÇİ TAVIRLA DEVREYE GİRDİLER' Suriyeli aileler yıllardır Türkiye’de ve yarattığı birtakım sorunlara rağmen yerel halk tarafından tolere edildiler. Afganistan, Pakistan üzerinden gelenler (erkek gruplar) ise tahrikçi bir tavırla yeni devreye girdiler. 'İran' üzerinden geldiler. Kimin istihbaratı diye soranlara!" DENİZ ÜLKE DOĞAN KİMDİR? Deniz Ülke Arıboğan 1965 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Bakırköy'deki Özel Çavuşoğlu Koleji'nde henüz 5 yaşındayken başladığı eğitim hayatına Ankara'da devam eden Deniz Ülke Arıboğan, TED Ankara Koleji yıllarında derslerden çok sporla ilgilenen bir öğrenci olmuş. TED Ankara Koleji'nin ardından 1986'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitiren Arıboğan, aynı yıl İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde lisansüstü eğitimine başlamış ve 1987 yılında Prof. Dr. Esat Çam'ın asistanı olarak akademik hayata girmiştir. 1993 yılında doktor, 1998 yılında doçent unvanlarını alan Arıboğan İskoçya St. Andrews Üniversitesi'nde Uluslararası Güvenlik Okulunu bitirerek terör ve güvenlik konularında uzmanlaşmıştır. 2002 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde göreve başlayan Arıboğan, 2003 yılında aynı üniversitede uluslararası ilişkiler alanında profesör ünvanı almıştır. 2002-2004 yılları arasında International Studies Association / CISS Başkan Yardımcılığı, 2002-2006 yılları arasında da İstanbul Bilgi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü , 2006-2007 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Rektör Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2007-2010 yılları arasında da Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı. Yayınlanmış çok sayıda ulusal ve uluslararası makalesi ve sekiz kitabı bulunmakla birlikte aynı zamanda Albert Einstein tarafından kurulan Dünya Sanat ve Bilimler Akademisi'ne seçilen iki Türk akademisyenden birisidir. Nobel Barış Ödülü adayı ve politik psikoloji biliminin kurucularından psikanalist Vamık Volkan ve IRA'ya silah bıraktırmasıyla tanınan Kuzey İrlanda Parlamentosu'nun ilk sözcüsü ve Liberal Enternasyonal eski başkanı ve halen Birleşik Krallık Lordlar Kamarası üyesi psikoterapist Lord Alderdice ile birlikte International Dialogue Initiative çalışma grubu ile çalışmakta ve söz konusu çalışma grubunda konunun uzmanları ile dünyadaki sorunlu alanlarda terörizm ve iç çatışmaların yarattığı olumsuz psikolojik etkilerin bertaraf edilmesi amaçlı çalışmalar yürütmektedir. Temmuz 2010 tarihi itibariyle İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyetine seçildi ve halen bu görevde akademik, uluslararası çalışmalarını yürütmektedir. Eski istihbaratçı Prof. Dr. Mahir Kaynak'ın kızıdır. Eski milli basketbolcu, Eski TFF Başkan Vekili, Lütfi Arıboğan ile evli ve iki çocuk annesidir.

1 yıl önce

Boğaziçi Üniversitesi'nde evrakları gasp eden 4 akademisyen görevinden uzaklaştırıldı: Soruşturmada karar açıklandı

Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi'ne baskın düzenlediği ve bazı evrakları gasp ettiği iddia edilen 4 akademisyenin soruşturma kapsamında görevlerinden uzaklaştırıldığı öğrenildi. Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin başlattığı soruşturma kapsamında Prof. Dr. Tuna Tuğcu, Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Prof. Dr. İbrahim Semiz ve Prof. Dr. Emre Otay'ın 2547 sayılı kanunun 53/b maddesi uyarınca görevlerinden uzaklaştırıldığı ifade edildi. KURUMSAL MAİL BİR PERSONEL TARAFINDAN YETKİSİZ ŞEKİLDE KULLANILDI Boğaziçi Üniversitesi'nin kurumsal mailinin bilgi işlemdeki bir personel tarafından yetkisiz şekilde kullanıldığı ve tüm kurum personeline propaganda amaçlı paylaşımda bulunulduğu tespit edildi. Söz konusu kişinin soruşturma kapsamında görevlerinden uzaklaştırılan Prof. Dr. Tuna Tuğcu'nun doktora öğrencisi de olduğu bildirildi. Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin üniversitenin veri ve bilgi işlem güvenliğini tehlikeye düşüren olayla ilgili soruşturma başlattığı öğrenildi. Söz konusu eylemin "siber suç" kapsamına girdiği değerlendiriliyor. Üniversite yönetiminin soruşturmanın ardından ilgili personel hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunması bekleniyor. Prof. Dr. Tuna Tuğcu'nun doktora öğrencisi olan kişinin, Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi'nde kurumsal maillere sızması ve veri güvenliğini ihlal etmesi dikkat çekiyor. Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi'nde görevli personelin öğretim üyeleriyle ilişkisi mercek altına alındı. BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'NDEN 30 BİN DOLARLIK İHALE Kurum içi evrakları gasp ettiği gerekçesiyle soruşturma kapsamında görevinden uzaklaştırılan Prof. Dr. Tuna Tuğcu'nun, babası ve iki akademisyenin ortak olduğu firmayla Boğaziçi Üniversitesi'nden 2 seferde 20 bin ve 10 bin dolarlık iş aldığı belirlendi. Usülsüz bir şekilde, ihale yapılmaksızın gerçekleşen bu alımların bugünkü değerinin yarım milyonun üzerinde olduğu ifade ediliyor. Açık kaynaklardan yapılan araştırmalarda firma ortağı akademisyenlerin başka firmalarının da olduğu tespit edildi. Söz konusu firmaların kime ne kadar fatura kestiği belirsiz olduğu ifade ediliyor. Altında Bilgisayar Bölüm Başkanı Cem Ersoy'un da imzası bulunan alımın, doğrudan temin yöntemi ile yapıldığı ve bu usul ile Turan Tuğcu'nun şirketine para aktarımında bulunulduğu iddia ediliyor. NE OLMUŞTU? Boğaziçi Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanı'nın, Kandilli Kampüsünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı açılış töreninde olmasını fırsat bilen Prof. Dr. Tuna Tuğcu, Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Prof. Dr. İbrahim Semiz ve Prof. Dr. Emre Otay, üniversitenin ana kampüsünde bulunan Bilgi İşlem Daire Başkanlığına baskın düzenlemişti. PERSONELİ TEHDİT ETTİLER 4 akademisyenin buradaki personeli üstü kapalı tehdit ettiği, yetkileri olmadığı halde bazı evrakları gasp ettiği ifade edildi. Boğaziçi Üniversitesi yönetimi söz konusu olay hakkında soruşturma başlattı.

1 2