24 Nisan Çarşamba 2024
2 yıl önce

Ağrılılardan Diyarbakır'daki annelere destek yürüyüşü: 2 bin kişi yola çıkacak

Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, yaptığı yazılı açıklamada, çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin 3 Eylül 2019'da HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde başlattığı oturma eyleminin ikinci yıldönümünün yaklaştığını hatırlattı. Kendilerinin de Diyarbakır annelerine destek vermek amacıyla Ağrı'dan 2 bin kişiyle buraya yürüyüş yapacaklarını anlatan Sayan, "Gönül ister ki herkes o gün Diyarbakır’da olsun ve milyonlar hep bir ağızdan 'Edi bese' (yeter artık) desin. Herkes bulunduğu ilden Diyarbakır’a yürüyebilir, çevre illerde yaşayan vatandaşların yürüyüşe destek vermesini istiyoruz." ifadelerini kullandı. Sayan, yürüyüş için hazırlıklara başladıklarını belirterek, "Diyarbakır annelerinin oturma eylemi 3 Eylül’de ikinci yılını dolduruyor. Biz de 2 bin kişiyle Ağrı’dan yürüyerek 3 Eylül’de annelerimizin yanında olacağız. Annelerimizle 'Edi bese' diyeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

Öldü sanılan anneden mucize kurtuluşun hikayesi: Oğluma Bakan Soylu'yu gösterip 'Bizi kurtaracaklar' dedim

Kastamonu'da çarşamba günü etkili olan şiddetli yağış, Bozkurt, Azdavay, Pınarbaşı, Küre, İnebolu, Cide ve Abana ilçelerinde sele sebep oldu. Selin etkisiyle cadde ve sokaklar göle döndü, ev ve iş yerlerini su bastı, çok sayıda araç ise sele kapıldı. 34 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinde, 5 bin 400 nüfuslu Bozkurt ilçesi büyük yıkıma uğradı. Sel bölgelerinde arama ve kurtarma ekipleri ile güvenlik güçlerinin canla başla mücadelesi sürüyor. 3 ÇOCUĞUYLA 1 GÜN BOYUNCA MAHSUR KALDI Sel felaketine, Bozkurt ilçesindeki evinde 3 çocuğu ile yemek yerken yakalanan Elif Yüksel ise 1 gün mahsur kaldı. Dalgıç polisler ve İHH ekipleri tarafından ilk olarak 2 buçuk yaşındaki kızı ile birlikte helikopterle evin çatısından kurtarılan Yüksel, güvenli bölgeye alındı. BAKAN SOYLU MONTUYLA ISITMAYA ÇALIŞTI Ardından ise Yüksel'in 11 yaşındaki oğlu ile 1 yaşındaki bebeği Osman Metin kurtarıldı. Annesinden ayrı kalan 2 çocuğa da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şefkat gösterdi. Osman Metin'in üşüdüğünü fark eden Bakan Soylu, çıkardığı montuna çocuğu sararak ısıtmaya çalıştı. Tüm ihtiyaçlarını giderilen çocuklar, KYK yurduna alındı. ''MAHŞER YERİ GİBİYDİ, HERKES BİR YERLERE KAÇIYORDU'' Öldü zannedilen Yüksel ise o anları İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabirine anlattı. Yüksel, "Sel sırasında evimdeydim, alışverişten gelmiştim ve çocuklarımla yemek yiyordum. Dışarıda komşularımın bağrışını duyunca balkona çıktım. 'Ne oldu? Herkes kaçıyor' dedim. Mahşer yeri gibiydi. Herkes bir yerlere kaçıyordu. 'Sel geliyor' dediler ama gerçekten ciddiye almadım. Yine de herkes kaçıştığı için eşimi aradım sanayide çalışıyordu. Kaçmasını söyledim. 'İmam hatip okulunun en üst katına çık' çık dedim. O da aracına binip petrol istasyonuna kaçmış. Ona 'evdeyiz' dedim 'ustam gelmedi, onu almaya gidiyorum' dedi. Zaten o sırada hat gitti. Ona ulaşamadım, daha sonra annemleri aradım ve Bozkurt'a gelmemelerini söyledim. Arama yapamadığımız için sosyal medyamdan canlı yayın açtım" dedi. ''ÇARŞAFLARI BİRBİRİNE BAĞLAYIP YAŞLI AMCAYI KURTARDIK'' Evde mahsur kaldıkları sürede, sokakta kütüğe tutunup durmaya çalışan yaşlı adamı da kurtardıklarını anlatan Yüksel, "Çarşafları tek tek sıkıca bağlayarak aşağıya attım. O amcayı da kurtardık. Alt komşumun camına çıktı, eşimin kıyafetlerinden verdim. O, 'beni kurtardın, Allah razı olsun' diyordu ama o olmasaydı binada tek başıma kafayı yerdim" diye konuştu. ''OĞLUMA BAKAN SOYLU'YU GÖSTERİP, 'KURTARACAKLAR BİZİ' DEDİM'' Evin içinde odadan odaya, balkondan balkona koştuğunu kaydeden Elif Yüksel, şöyle konuştu: "Dalgıç polisler geldi. 'Çatıya çıkın' dediler ama 'çıkamam, bebeklerim var' dedim. O zaman olduğumuz yerde kalmamızı söyledi. 'Alt katın yan dairesine geçin' dediler, gittik. Oğluma o sırada Süleyman Soylu'yu gösterdim. 'Korkma' dedim. Öyle bir şey ki, ağlayamıyorsunuz yanınızda 3 çocuk var. Tam ağlayacağım ağlayamadık, resmen kıyameti yaşadık. Oğluma Süleyman Soylu'yu gösterdim ve 'Bak bakan gelmiş, belediye başkanımız burada. Oğlum buradalar, kurtaracaklar bizi' dedim. 11 yaşındaki oğlum da bana, 'anne, ölecek miyiz?' dedi. 'oğlum baban yok, sen bana burada destekçisin. İleride torunlarına anlatacak hikayen olacak, kaç çocuk helikoptere binip çatıdan alınır, sakın korkma' diyerek onu sakinleştirdim." KURTARILIŞ ANINI ANLATTI Hep birlikte çatıya çıktıklarını kaydeden Yüksel, şu ifadeleri kullandı: "Helikopter geldi sadece 2 buçuk yaşındaki kızım ve beni aldı. 'Sakin olun, güvenli bölgeye alacağız' dediler. 'Çocuklarım kaldı' dedim, 'korkmayın, onları kurtaracağız' dediler. 4,5 kişi kaldı yanlarında. Beni Abana'ya aldılar, kızımla orada bekledim. Daha sonra eşimle birlikte kaymakamlığa gittik ve oradakiler çocuklarımın KYK yurduna yerleştirildiğini söyledi. Allah herkesten razı olsun. Bir tane gönüllü abla karnını doyurmuş paşamın, uyutmuş, giydirmişler sakinleştirmişler. Getirdiler yanıma, sonra buraya yerleştik" ÇOCUKLARININ KURTARILMA ANINI İZLEMİŞ Oğlunu, Süleyman Soylu'nun kucağına görünce çok mutlu olduğunu vurgulayan Yüksel, "Videoları aradım ama bulamadım. İster istemez çocuğumun kurtarılma anını merak ettim. Daha sonra gördüm ve çok mutlu oldum. Oğlumun ayakları çıplaktı, o an elime şort geçtiği için onu giydirmiştim. Üstünde de mont vardı. Çatıda da çok üşümüştü zaten. Süleyman Soylu montunu açmış ve oğlumu içine almış. Daha sonra ekiplere vermiş Hiç ağlamamış, çok mutlu görünüyordu" diye konuştu. YAKINLARI ÖLDÜĞÜNÜ SANMIŞ Elif Yüksel, herkesin kendisini öldü diye bildiğini belirterek, sözlerini şöyle noktaladı: "Sanırım benim oradaki komşum sele kapılmış. Kadını ve benim oğlumu tek başına görünce beni öldü zannedilip haber yapılmış. Telefonum açılınca yakınlarım beni arayıp, 'seni öldü zannetmiştik çok ağladık' dediler. Annem de ulaşamamıştı bana. Bu haberi ilk onlar görse çok kötü olurlardı. Kızgın değilim kimseye, çünkü ben cehennemin içinden çıktım. Çok sevdiklerimiz öldü. Merhabalaştığımız insanlar gitti. Cehennemi yaşadık, 'herhalde kıyamet kopuyor' diye düşündüm"

2 yıl önce

Diyarbakır anneleri evlat nöbetini kararlılıkla sürdürüyor

Diyarbakır anneleri, dağa kaçırılan çocuklarına kavuşmak için HDP İl Başkanlığı binası önündeki oturma eylemini kararlılıkla sürdürüyor. Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 712. gününde devam ediyor. Oğlu Aziz için eylem yapan Güzide Demir, evladının evden çıkıp bir daha geri gelmediğini söyledi. Yaklaşık 6 yıldır çocuğunu görmediğini belirten Demir, "Çocuğumun yüzüne hasret kaldım." dedi. "HDP çocuğumu kandırıp PKK'ya teslim etti." ifadesini kullanan Demir, şöyle konuştu: "Çocuğum yetimdi, yetimden ne istediler? Onları Allah'a havale ediyorum. Oğlumu götürdüler, benden ciğerimi kopardılar. Çocuklarımız gelene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Bir çocuk dağda kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz." Oğluna seslenen Demir, "Neredeysen eve dön, seni çok özledim. Ölmeden seni bir kere göreyim. Güvenlik güçlerimize teslim ol." ifadelerini kullandı. Anne Aynur Panay da oğlu Emrah için eylem yaptığını belirtti. Oğlunun HDP tarafından kandırılarak PKK'ya teslim edildiğini anlatan Panay, "Oğlumu onlardan istiyorum, evladımı göndersinler. Oğlum gelmeden buradan kalkmayacağım. Anneler ve babalar olarak eylemden vazgeçmeyeceğiz." dedi. Panay, "Oğlum orası senin yerin değil. Gel, güvenlik güçlerimize teslim ol, kaç gel." şeklinde konuştu.

2 yıl önce

Batı medyası PKK ile suç ortaklıkları alenileşmesin diye Diyarbakır annelerini görmüyor

PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklarının geri dönmesi çağrısı yapmak için bir grup Diyarbakırlı anne 3 Eylül 2019'da HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde eylem yapmaya başladı. Hacire Akar'ın HDP İl Başkanlığı binası önünde 22 Ağustos 2019'da başlattığı oturma eyleminden cesaret alan Türkiye'nin dört bir yanından aile de eyleme katıldı. Mart 2020'de protestolara katılanların sayısı 134'e yükseldi. Aileler, yeni tip koronavirüs (kovid-19) salgını döneminde de eylemlerine devam etti. Yaşlı ve kronik hastalığı olan anne-babaların dışındakiler salgın tedbirlerine dikkat ederek "Evlat nöbeti"ne ara vermedi. PKK'nın dağa kaçırdığı 32 aile kararlı direnişleri sonucu evlatlarına kavuştu. Ailelerinin "geri dön" çağrısına yanıt veren çocuklar diğer aileler için de umut oldu. Diyarbakır annelerin evlat nöbetinde gösterdikleri kararlı duruş HDP'nin kepenk indirmesine neden oldu. PKK ise ailelerin direnişini kırmak, eylemlerini sonlandırmak amacıyla başta tehdit olmak üzere birçok yolu denedi. Diyarbakır annelerini, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok bakan, siyasetçi, sanatçı, gazeteci, yazar, sporcu, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, kanaat önderi ve din adamı ziyaret ederek destek mesajları verdi. Ayıca Avrupa Parlamentosu üyesi Tomas Zdechovsky, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Denetim Komisyonu Türkiye eş raportörleri Jakob Wienen ve Yoomi Renström'un yanı sıra Ukrayna, İngiltere, Hindistan başta olmak üzere 9 ülkenin büyükelçileri Diyarbakır anneleriyle görüştü. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmacısı Bilgehan Öztürk, İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yusuf Özkır ve SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, uluslararası basının yaklaşık 3 yıldır devam eden Diyarbakır annelerinin "Evlat nöbeti" eylemlerine neden duyarsız kaldığını değerlendirdi. "PKK'yı terör örgütü kabul etmek onları zora sokar" Bilgehan Öztürk, Diyarbakır annelerinin eylemlerinin Kürt halkının PKK'ya yönelik en somut eylemlerinden olduğunu söyledi. Batı'nın, "Türk devleti Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor, o yüzden Kürtler de silahlı mücadele veriyor" şeklinde algıya sahip olduğunu ifade eden Öztürk, "Oysa Diyarbakır anneleri 'PKK, Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor' mesajı veriyor. Batı basını bu söyleme alışkın değil dolayısıyla bu gerçeği görmek işlerine gelmez." dedi. Öztürk, birçok Batılı devletin Suriye bağlamında YPG ve PKK ile askeri, istihbarat ve eğitim konusunda iş birliği yaptığını kaydetti. PKK'nın gerçek yüzünün ortaya çıkmaması için Batı basınını Diyarbakır annelerini görmezden geldiğine dikkati çeken Öztürk, "Diyarbakır annelerinin hikayelerine yer vermeleri PKK ile kurdukları suç ortaklığını aleni şekilde ortaya koyar. Dolayısıyla partnerleri olan PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul etmek kendilerini zora sokar. Kimse ayağına sıkmak istemez." diye konuştu. Batı'da ana akım medya, entelektüel ve siyasi partiler arasında PKK ve uzantısı parti ve yapılara sempatisi olduğunu kaydeden Öztürk, "Hele DEAŞ ile mücadele döneminde bir destan ve başarı hikayesi ürettiler, PKK'lı kadınlar Batılı değerlerin koruyucusu, savunucusu olarak moda dergilerine ve filmlere konu edildi. Barbar gerici vahşi DEAŞ'a karşı Batı'nın Orta Doğu'daki aydınlanmış ilerici müttefikleri olan 'Kürtler' (PKK) savaştı. Bu hikayeyi çöpe atmak demek olur." ifadesini kullandı. Batı medyasının Diyarbakır anneleri ile ilgili haber yapmasının Kürt ve insan hakları meselesini Türkiye'ye karşı siyaseten kullanmaması anlamına geldiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Diyarbakır annelerine haberlerinde yer vermezler. Aksi halede iki yüzlülükleri ortaya çıkar. Zira hak ihlali yapan PKK'dır ve bizzat Kürt aileler bunu haykırmaktadır. Diyarbakır anneleri de Batılı bir görüntü yani makbul kadın, Kürt ve Doğulu profili çizmiyor. Batı için değerler hep Batılı ve makbul Doğulular için geçerlidir." "Batı medyası ideolojik at gözlüğü çıkarmama konusunda ısrarcı" İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Özkır, Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelesinde son yıllarda iki kritik gelişme yaşandığını, bunlardan birinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT koordinasyonuyla PKK'nın sahadan silinmesi diğerinin ise Diyarbakır annelerinin mücadelesi olduğunu söyledi. Diyarbakır annelerinin "yeter artık" diyerek evlatları için ortaya koyduğu çabanın sosyolojik düzlemde PKK ile mücadelede güçlü etki oluşturduğunu dile getiren Özkır, "Terör örgütü kendini güçlü gördüğünü düşündüğü bir yerde anaların direnişi ile büyük bir kayıp yaşadı." dedi. Kadın hakları, çocuk hakları ve en temelde insan hakları bağlamında Diyarbakır annelerinin herkes tarafından desteklemesi gerektiğinin altını çizen Özkır, şöyle devam etti: "Barışçıl oturma eyleminin ve ürettiği sonuçlar objektif gazetecilik ilkeleri içerisinde alkışlanacak bir haber değerine sahip fakat Batı medyası bunu görmezlikten geliyor. Batı medyası, Türkiye'nin bütünlüğünü pozitif yönde etkileyecek birçok konuda olduğu gibi Diyarbakır anneleri konusunda da ya çarpıtma ya da görmeme yolunu tercih ediyor." Batı medyasının objektif gazetecilik kriterleriyle hareket etmediğinin altını çizen Özkır, şunları kaydetti: "Maalesef Batı medyası bu konuda da sınıfta kaldı. Batı medyası görmüyor diye Diyarbakır annelerinin muazzam direnişi gölgelenmez. Fakat onların hanesine Türkiye konusundaki çifte standartlı uygulamalarına bir başlık daha eklenmiş oluyor. Batı medyasının Türkiye'ye yönelik taktiği ideolojik at gözlüğünü çıkarmama konusunda ısrarcı. Bu saplantılı önyargıların onları kendi siyasetçilerinden bile geriye düşürüyor." "Terörist figürleri birer kahraman gibi gösterdiler" SETA Dış Politika Araştırmacısı Acun da Diyarbakır annelerinin evlat nöbetine Batı medyasının ilgisizliğinin asıl nedenin PKK'yı tehdit değil tam tersine Türkiye karşıtı bir araç olarak kullanmalarından kaynaklandığını söyledi. Avrupa Birliği (AB), ABD, Kanada, Avustralya gibi birçok ülkenin terör örgütleri listesinde yer almasına rağmen Batı dünyasının PKK ile angajman kurduğunu anımsatan, Acun şunları söyledi: "PKK'yı terör örgütü olarak tanımlarken anlaşma yapmayı, angajman kurmayı ahlaki olarak sorunlu görmeyen bir Batı dünyasıyla karşı karşıyayız. Bunu çok açık şekilde Suriye'de PYD ve PKK ile angajman içine girdiler, onlara silah ve askeri destek sağladılar. Terör figürlerini birer kahraman, birer özgürlük savaşçısı gibi sundular. PYD ve PKK'nın Suriye'deki insan hakları ihlallerini ise görmezden geldiler." Batı basınının, PKK karşıtı bütün argümanlara kulağını tıkadığını ifade eden Acun, "Aslında Diyarbakır annelerinin direnişi içinde doğrudan insani barındıran muazzam bir hikaye. Batı medyasının aradığı, haberleştirmeyi çok seveceği türden bir hikaye. Ancak PKK'nın şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en büyük ahlakı ve insani meydan okumalardan biri olduğu için Batı medyası bu meseleyi görmemezlikten gelmeyi tercih ediyor. Aksi durumda PKK ile kurduğu suç ortaklığını deşifre etmiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

Diyarbakır Anneleri’nden Ayşegül Biçer: “PKK en çok Süleyman Soylu'dan korkuyor”

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi kararlılıkla devam ediyor. Evlat nöbetinde kararlılık gösteren Ayşegül Biçer, evladının terör örgütü PKK'dan kaçmasıyla zafere ulaşmıştı. 24 TV'nin sevilen programı Arafta Sorular'da Star yazarı Esra Elönü'nün sorularını yanıtlayan Biçer, terörün pençesinden kurtulan oğlu ve yaşadıkları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Biçer çiftinin açıklamalarından öne çıkan başlıklar: 'PKK EN ÇOK SÜLEYMAN SOYLU'DAN KORKUYOR' PKK en çok Süleyman Soylu' dan korkuyor. Oğlum, "Süleyman Soylu televizyona çıktığında PKK titriyor." dedi. Bizlere ne mutlu ki böyle bir bakanımız var. Sonuna kadar bizlerle olan bir bakanımız var. Bizlerde sonuna kadar sayın bakanımızı yanımızda görmek istiyoruz. Biz Süleyman Soylu' dan, varlığından büyük bir güç alıyoruz. Kendi simasını televizyonda görmemiz bile bizi güçlendiriyor, cesaretlendiriyor. İlk günden beri yanımızda ve bize destek oluyor. Sonuçta benim çocuğum dağa kaldırılmıştı ve terörist olmuştu ama o ona rağmen bizlerin yanında oldu. Sayın bakanım, Cumhurbaşkanım bizleri, çocuklarımızı öyle bırakmadı, bizleri sahiplendi ve çocuklarımızın terörist olmalarına engel oldular. Bizleri evlatlarımıza kavuşturdular. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: O duygu anlatılmaz yaşanır. Çocuğumu perişan bir hale sokmuşlar, bir deri bir kemik haldeydi. Çocuğumu o halde görünce PKK ve onların siyasi kolu HDP'nin çirkin yüzünü bir kez daha görmüş oldum. O buluşma anı anlatılmaz yaşanır. Yılların özlemi bir volkan gibi patladı. Çocuğumu perişan bir hale sokmuşlar, bir deri bir kemik haldeydi. Çocuğumu o halde görünce PKK ve onların siyasi kolu HDP'nin çirkin yüzünü bir kez daha görmüş oldum. Oğlumu eski haline getirebilmek için 4 kol ile sarıldım. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Bu mücadele henüz bitmedi, sonuna kadar orada olmaya devam edeceğiz. PKK ve HDP'nin gerçek yüzünü tüm dünya görecek. HDP, Kürtlerin savunucu olamaz. Bizi yıldırmaya çalışıyorlardı. Annelerden korktuklarını düşünüyorum. Biz haklıydık onlar suçluydu. Sayın bakanımızın söylediği bir cümle var elimizde silah yoktu yüreğimizle mücadele ettik ve kazandık. Bu mücadele henüz bitmedi, sonuna kadar orada olmaya devam edeceğiz. PKK ve HDP'nin gerçek yüzünü tüm dünya görecek. HDP, Kürtlerin savunucu olamaz. HDP, PKK'nın finansal kaynağıdır. Burada kurulan siyasi partiler PKK'yı orada ayakta tutmaya çalışıyor. Diyarbakır Babası Rauf Biçer: HDP'li Belediyeler PKK'nın finansal kaynağıydı. Belediyeler HDP'den alındıktan sonra dağa çıkışlar azaldı. Çünkü ellerinde bir güç vardı. Çocuklarımızı belediye binalarında toplayıp onları kandırıp dağa gönderebiliyorlardı. Oğlumu götürdükleri zaman dünyamız yıkıldı. 40 yıldır PKK Kürtlere zulmediyor. Birilerinin buna dur demesi gerekiyordu. Biz anne ve baba olarak buna başkaldırdık. HDP PKK'nın siyasi koludur, finansal kaynağıdır. Belediyeler HDP'den alındıktan sonra dağa çıkışlar azaldı. Çünkü ellerinde bir güç vardı. Çocuklarımızı belediye binalarında toplayıp onları kandırıp dağa gönderebiliyorlardı. Belediyeler HDP'nin elinden alındığı günden beri 2021'de Türkiye'de 3 katılım olmuş. Çünkü belediye onlardayken ellerinde güç vardı. Diyarbakır Babası Rauf Biçer: HDP'ye destek veren partilere seslenmek istiyorum. HDP, Türkiye'yi bölmek istiyor, evlatlarımızı birbirine düşürüyor. Bunlara destek vermeyin. Bunlarla ittifak kurmayın. Bunlar bizim çocuklarımızı kaçırıyor. HDP'ye destek veren partilere seslenmek istiyorum. HDP, Türkiye'yi bölmek istiyor, evlatlarımızı birbirine düşürüyor. Bunlara destek vermeyin. Bunlarla ittifak kurmayın. Evlatlarımızı HDP götürüyor. Bunlar bizim çocuklarımızı kaçırıyor. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Kız çocuklarıma kabus yaşattılar. Okulda çocuklarımın önlerini kestiler. Büyük kız çocuğumu seni abine götüreceğiz diyerek kandırmaya çalışıp dağa götürmeye kalkıştılar, evimi kundakladılar. Çok zorlu bir süreç geçirdim. 17 Kasım 20218' de oğlum kandırılarak dağa götürüldü. 19 Kasım 2018'de PKK tarafından bana telefon geldi. Oğluma kod isim verilmişti. Yalvardım geri göndermeleri için ve bana kahkahalar ile cevap verdiler. Ben hiçbir zaman aslımı inkar etmedim. Bu Kürtlük ise ben bu yolda yokum. Kız çocuklarıma kabus yaşattılar. Okulda çocuklarımın önlerini kestiler. Büyük kız çocuğumu seni abine götüreceğiz diyerek kandırmaya çalışıp dağa götürmeye kalkıştılar, evimi kundakladılar. Çok zorlu bir süreç geçirdim. Ağabeyin orada, seni yanına götüreceğiz demişler. Bir gün sabah saatlerinde çocuklarımı okula götürürken bir kadın tarafından yolum kesildi. Son aşamalara geldiğimizde damarlarına basmışız ki biz uyurken evimi kundakladılar. Buradan diyorum ki HDP sözde Kürtlerin temsilcisi ama kendi halkını yakmaya kalktı. Kanımın son damlasına kadar, PKK bitinceye dek bu yoldan dönmeyeceğim. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Meral Akşener'in bir kadın olarak bizi anlamasını beklerdim, ilk gün yanımızda olmasını beklerdim, gelmedi. Bu güne kadar siyasi parti olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın partisi AKP ve MHP'den geldiler. Bazı kadın dernekleri geldi, birçok siyasi partiyi görmedik. Meral Akşener'in bir kadın olarak bizi anlamasını beklerdim, ilk gün yanımızda olmasını beklerdim, gelmedi. Kimler ile ittifak yaptıklarını biliyoruz. Kürt halkını onlar yordu. HDP, CHP ve İYİ Parti benim için PKK'ya eşittir. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Özellikle şehit ve gazi ailelerine çok teşekkür etmek istiyorum. Biz onlarla bir olduk. Eskiden olsa bize terörist ailesi diye hitap edeceklerdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Kürtleri sahiplendi, Türkiye'ye birlik beraberlik getirdi. Bu sadece anne ve baba eylemi değil. Aslında bunun içeriğinde her ırktan insanlar var. Bize destek veren kadın derneklerine, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Bizi ayakta tutan Neslihan Karslı Övünç ve Mehmet Yasin Arslan' a ve özellikle şehit ve gazi ailelerine çok teşekkür etmek istiyorum. Biz onlarla bir olduk. Eskiden olsa bize terörist ailesi diye hitap edeceklerdi. Sayın Cumhurbaşkanımız Kürtleri sahiplendi, Türkiye'ye birlik beraberlik getirdi. Türkiye'nin bekası, birliği ve sancağı için şehit ve gazi aileleri olarak birleştik. Kimse bizi yıldıramaz. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: PKK çöküyor, anneler PKK'yı bitirecek; tarihin en karanlık sayfalarına koyup gömecek. PKK çöküyor, anneler PKK'yı bitirecek; tarihin en karanlık sayfalarına koyup gömecek. Annelerin ben her zaman yanındayım. Ben evladımı kazandım onlarda kazanacak. Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Eylemin ilk haftası, kapımızın önünde bize pusu kurdular. Kapımızın önünde kafamıza silah dayadılar, eğer eylemi bırakmazsanız sizi burada oğlunuzu dağda öldürürüz dediler. Bir sürü farklı girişimde bulundular. Geri adım atmadık. Eylemin ilk haftası, kapımızın önünde bize pusu kurdular. Kapımızın önünde kafamıza silah dayadılar, eğer eylemi bırakmazsanız sizi burada oğlunuzu dağda öldürürüz dediler. Bir sürü farklı girişimde bulundular. Geri adım atmadık. Nefret ile üstlerine gittim. Eğer cesaretleri olsa 755 gündür orada feryat eden anne babalara bir açıklama yaparlar. HDP mecliste Kürtlerin savunucusuyum diyor fakat Kürtleri en çok ezen siyasi partidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden memnunuz. CHP-HDP İTTİFAKI Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Birisi sözde Atatürk'ün partisi diğeri terörist partisi. Ve bunlar ittifak yapıyorlar. CHP, HDP'siz adım atmıyor. Aslında Birisi sözde Atatürk'ün partisi diğeri terörist partisi. Ve bunlar ittifak yapıyorlar. CHP, HDP'siz adım atmıyor. Sen sözde Atatürk partisisin. Hiçbir siyasi parti ayırmadan gelip anne ve babaların dertlerini dinlemelerini istedik. Allah devletimden razı olsun. Bize sahip çıkan Türkiye Cumhuriyeti'ydi. Diyarbakır Annesi Ayşegül Biçer: Yasin Börü'nün katili, Selahattin Demirtaş'tır. Selahattin Demirtaş hapisten çıksın diyorlar, bunu asla kabul etmiyoruz. Yasin Börü'nün katili, Selahattin Demirtaş'tır. Selahattin Demirtaş hapisten çıksın diyorlar, bunu asla kabul etmiyoruz. En büyük suçlu Selahattin Demirtaş'tır. HDP, PKK'nın siyasi koludur, finansal kaynağıdır. HDP'nin siyasi hayatının tamamen bitmesi gerekiyor. Diyarbakır Babası Rauf Biçer: Biz orada sadece evlatlarımız için beklemiyoruz. Ülkemizin bekası için birlik beraberliği için oradayız. Bunları artık CHP'nin görmesi lazım, HDP'ye artık destek vermemesi lazım. Biz orada sadece evlatlarımız için beklemiyoruz. Ülkemizin bekası için birlik beraberliği için oradayız. CHP'nin artık destek vermemesi lazım. Bunları artık CHP'nin görmesi lazım, HDP'ye artık destek vermemesi lazım. Kürt sorununu neden PKK ile çözüyorlar? Kırk yıldır PKK Doğu'da zulmediyor. Hep Kürtleri öldürdü. Bu zulme dur demek için Doğu halkının uyanması lazım.

2 yıl önce

Diyarbakır annelerinden Ayten Elhaman: Oğlumu HDP'den istiyorum

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 761. gününde sürüyor. Anne Ayten Elhaman, oğlu Bayram'dan 4 yıldır haber alamadığını söyledi. Evlatlarının ellerinden alındığını belirten Elhaman, şöyle konuştu: "Oğlumu HDP'den istiyorum. HDP kandırıp götürmüş. Oğlumun hiçbir siyasi görüşü yoktu. Hayalleri vardı. Askere gidecekti. Kardeşlerine, bana düşkündü. 4 yıldır evladıma hasret kaldım. Bizden ne istediler? Kendi halinde geçinen insanlardık. Oğlum için sonuna kadar buradayım." Elhaman, oğluna güvenlik güçlerine teslim olması için çağrıda bulundu. Oğlu Fatih için eylem yapan Abdullah Demir de çocuklarını zalimlerin ellerinden kurtarmadan binanın önünden ayrılmayacaklarını dile getirdi. Evladını 5 yıldır aradığını kaydeden Demir, "Canımızı yakan HDP'dir. HDP çocuklarımızı kandırdı. Onlarda vicdan, merhamet yok. Son nefesime kadar HDP'nin peşini bırakmayacağım." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Muş'ta evlat nöbetindeki anne: Demirtaş'ın cezaevinden çıkmasını istemiyorum

Terör örgütü PKK tarafından çocuklarının kandırılarak dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan ailelerin, Muş'taki evlat nöbeti eylemi sürüyor. Her hafta çarşamba günleri HDP il binası önünde oturma eylemi yapan aileler, bugün de çocuklarına kavuşmanın hayaliyle nöbete devam etti. Bitlis'te 2015 yılında üniversitede okuyan kızı Sümeyye'nin PKK tarafından kandırılıp dağa kaçırıldığını belirterek evlat nöbetine katılan Süheyla Yenilmez, kızı gelene kadar eylemini sürdüreceğini söyledi. Son zamanlarda, Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden çıkarılması yönündeki söylemlere tepki gösteren Yenilmez, "Benim çocuğumu Bitlis'te okuldan kandırarak, dağa çıkardılar. Kız çocuğuydu ve hastaydı. 7 yıldır ben gözyaşı döküyorum. Demirtaş'ın cezaevinden çıkmasını istemiyorum. Diğer anneler gibi ben de burada evlat nöbetimi sürdürüyorum. Çocuğum gelene kadar, ben buradayım" diye konuştu. Dağa kaçırılan oğlu Ersin'e 'teslim ol' çağrısında bulunan annesi Ayten Koçhan ise, "Yolunuz yol değil. Onlar sizi kandırıyorlar. Gelin devletimize sığının, polisimize sığının. Yavrum dön gel, bütün anneler burada ve hepimiz sizin yolunuzu gözlüyoruz" dedi. Naciye Yılmaz da oğlu Osman'a, "Seni kandırdılar, bu yol, yol değil. Orada temiz yatmıyorsun, yemiyorsun, içmiyorsun, gezmiyorsun. Gel devletimize teslim ol" çağrısında bulundu.

2 yıl önce

Diyarbakır Anneleri’nden İmamoğlu’na: "Bu çadıra gelmesi için yürek lazım"

Çocuklarının terör örgütü PKK tarafından alıkonulduğu gerekçesiyle Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan ailelerin kararlı bekleyişi devam ediyor. Aileler, Diyarbakır'a ziyarete gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na tepki gösterdi. Sabah'ta yer alan habere göre, İmamoğlu, Elazığ'dan Diyarbakır'a gelirken aracıyla evlat nöbetinin sürdüğü bölgenin yakınından geçmesine rağmen ailelere ziyarette bulunmadı. "BU ÇADIRA GELMESİ İÇİN YÜREK LAZIM" Ekrem İmamoğlu'na tepki gösteren annelerden Ayşegül Biçer, "Bu çadıra gelmesi için yürek lazım" diyerek eleştirdiği İmamoğlu'nun HDP ve CHP'den izin alamadan anneleri ziyaret edemeyeceğini söyledi. "HDP ÇEKİNCESİ ONU BURAYA GETİRMEDİ" Eylemi başlatan annelerden biri olan ve iki yıl sonra oğlu Mustafa'ya kavuşan anne Ayşegül Biçer, "Anneler için gerçekten üzülüp açıklama yapan siyasiler, bu kente geldiğinde bize destek ziyaretinde bulunuyor. Ama ne yazık ki; hem CHP, hem İYİ parti anneleri görmezden gelmeye devam ediyor. Her açıklamalarında, 'HDP ile ortak değiliz' diyen CHP, konu anneler olunca da üç maymunu oynuyor. İmamoğlu'nun Diyarbakır gezisi bunu bir daha ortaya koydu. HDP, çekincesi İmamoğlu'nu buraya getirmedi" diye konuştu. "HDP KORKUSUNDAN MI GELEMİYORSUNUZ" 4 yıl önce kaçırılan oğlu Bayram için eylemini sürdüren Ayten Elhaman ise, Ekrem İmamoğlu'nun ikinci kez geldiği Diyarbakır'da annelerle bir araya gelemediğini belirterek, "Onlar HDP'den izin alamadığı için yanımıza gelemiyor. İmamoğlu'nun eşi Dilek hanımda bir anne. En azından Dilek hanım gelip buradaki anneleri dinleyip destek verebilirdi" dedi. Oğlu Özkan için eylem yapan Süleyman Aydın da, İmamoğlu'nun Diyarbakır ziyaretini eleştirerek, "Bizden bu kadar mı korkuyorlar, buraya gelmekten çekiniyorlar. Yoksa HDP korkusu mu onları buraya getirmiyor. Bu sorularıma İmamoğlu'ndan cevap bekliyorum" ifadelerini kullandı. HDP GENEL BAŞKANI İLE SERGİYE KATILDI Diyarbakır ziyareti kapsamında Ticaret ve Sanayi Odası'nın ev sahipliğinde iş adamları ile bir araya gelen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ressam Ahmet Güneştekin tarihi Keçi Burcu'nda "Hafıza Odası" sergisine HDP Genel Başkanı Mithat Sancar ile birlikte katıldı. İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte esnafı da ziyaret etti.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 24 25