25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

Batı medyasından algı operasyonu! Kanal istanbul karşıtı lobiye İngiliz The Guardian'dan destek…

Türkiye, dev yatırımları arasına yeni bir eseri daha eklemeye hazırlanıyor. İstanbul üzerindeki gemi trafiği ile akaryakıt ve tehlikeli maddeleri taşıyan gemi geçişlerine ilişkin yükün azaltılması amacıyla bugün Kanal İstanbul için ilk köprünün temeli atılacak. "MUHALİF SESLER YÜKSELİYOR" Başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partilerinin her defasında engel olmaya çalıştığı projeye ilişkin Guardian'da yer alan haberde, "Muhalif sesler yükseliyor" denildi. Kanal İstanbul'un inşası sürecinde "Marmara su havzasının tamamen yok olacağı, İstanbul'un depremlere, kuraklık ve sel gibi aşırı hava olaylarına karşı daha savunmasız hale geleceği" iddia edildi. ALGI OPERASYONU Projenin çevresel etkisinin değerlendirmelerde göz ardı edildiği öne sürüldü. İki farklı denizi birbirine bağlayan böylesine büyük bir projenin "asla güvenli kabul edilemez olduğu" savunuldu. HÜKÜMETTEN İDDİALARA YALANLAMA Ancak hükümet, İstanbul'u dünya ticaretinin odak şehri haline getirecek projeye ilişkin iddiaların asılsız olduğunu belirtiyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, "200'ün üzerinde bilim adamı çalıştı. Bütün simülasyonlar, testler, kontroller yapıldı. Bu uzmanların verdiği karar sonucunda dezenformasyonların hiçbirinin doğru olmadığını herkes biliyor." şeklinde konuşmuştu.

2 yıl önce

Batı medyası PKK ile suç ortaklıkları alenileşmesin diye Diyarbakır annelerini görmüyor

PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklarının geri dönmesi çağrısı yapmak için bir grup Diyarbakırlı anne 3 Eylül 2019'da HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde eylem yapmaya başladı. Hacire Akar'ın HDP İl Başkanlığı binası önünde 22 Ağustos 2019'da başlattığı oturma eyleminden cesaret alan Türkiye'nin dört bir yanından aile de eyleme katıldı. Mart 2020'de protestolara katılanların sayısı 134'e yükseldi. Aileler, yeni tip koronavirüs (kovid-19) salgını döneminde de eylemlerine devam etti. Yaşlı ve kronik hastalığı olan anne-babaların dışındakiler salgın tedbirlerine dikkat ederek "Evlat nöbeti"ne ara vermedi. PKK'nın dağa kaçırdığı 32 aile kararlı direnişleri sonucu evlatlarına kavuştu. Ailelerinin "geri dön" çağrısına yanıt veren çocuklar diğer aileler için de umut oldu. Diyarbakır annelerin evlat nöbetinde gösterdikleri kararlı duruş HDP'nin kepenk indirmesine neden oldu. PKK ise ailelerin direnişini kırmak, eylemlerini sonlandırmak amacıyla başta tehdit olmak üzere birçok yolu denedi. Diyarbakır annelerini, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok bakan, siyasetçi, sanatçı, gazeteci, yazar, sporcu, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, kanaat önderi ve din adamı ziyaret ederek destek mesajları verdi. Ayıca Avrupa Parlamentosu üyesi Tomas Zdechovsky, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Denetim Komisyonu Türkiye eş raportörleri Jakob Wienen ve Yoomi Renström'un yanı sıra Ukrayna, İngiltere, Hindistan başta olmak üzere 9 ülkenin büyükelçileri Diyarbakır anneleriyle görüştü. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmacısı Bilgehan Öztürk, İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yusuf Özkır ve SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, uluslararası basının yaklaşık 3 yıldır devam eden Diyarbakır annelerinin "Evlat nöbeti" eylemlerine neden duyarsız kaldığını değerlendirdi. "PKK'yı terör örgütü kabul etmek onları zora sokar" Bilgehan Öztürk, Diyarbakır annelerinin eylemlerinin Kürt halkının PKK'ya yönelik en somut eylemlerinden olduğunu söyledi. Batı'nın, "Türk devleti Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor, o yüzden Kürtler de silahlı mücadele veriyor" şeklinde algıya sahip olduğunu ifade eden Öztürk, "Oysa Diyarbakır anneleri 'PKK, Kürtleri eziyor, haklarını ihlal ediyor' mesajı veriyor. Batı basını bu söyleme alışkın değil dolayısıyla bu gerçeği görmek işlerine gelmez." dedi. Öztürk, birçok Batılı devletin Suriye bağlamında YPG ve PKK ile askeri, istihbarat ve eğitim konusunda iş birliği yaptığını kaydetti. PKK'nın gerçek yüzünün ortaya çıkmaması için Batı basınını Diyarbakır annelerini görmezden geldiğine dikkati çeken Öztürk, "Diyarbakır annelerinin hikayelerine yer vermeleri PKK ile kurdukları suç ortaklığını aleni şekilde ortaya koyar. Dolayısıyla partnerleri olan PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul etmek kendilerini zora sokar. Kimse ayağına sıkmak istemez." diye konuştu. Batı'da ana akım medya, entelektüel ve siyasi partiler arasında PKK ve uzantısı parti ve yapılara sempatisi olduğunu kaydeden Öztürk, "Hele DEAŞ ile mücadele döneminde bir destan ve başarı hikayesi ürettiler, PKK'lı kadınlar Batılı değerlerin koruyucusu, savunucusu olarak moda dergilerine ve filmlere konu edildi. Barbar gerici vahşi DEAŞ'a karşı Batı'nın Orta Doğu'daki aydınlanmış ilerici müttefikleri olan 'Kürtler' (PKK) savaştı. Bu hikayeyi çöpe atmak demek olur." ifadesini kullandı. Batı medyasının Diyarbakır anneleri ile ilgili haber yapmasının Kürt ve insan hakları meselesini Türkiye'ye karşı siyaseten kullanmaması anlamına geldiğini vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: "Diyarbakır annelerine haberlerinde yer vermezler. Aksi halede iki yüzlülükleri ortaya çıkar. Zira hak ihlali yapan PKK'dır ve bizzat Kürt aileler bunu haykırmaktadır. Diyarbakır anneleri de Batılı bir görüntü yani makbul kadın, Kürt ve Doğulu profili çizmiyor. Batı için değerler hep Batılı ve makbul Doğulular için geçerlidir." "Batı medyası ideolojik at gözlüğü çıkarmama konusunda ısrarcı" İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Özkır, Türkiye'nin PKK terörüyle mücadelesinde son yıllarda iki kritik gelişme yaşandığını, bunlardan birinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT koordinasyonuyla PKK'nın sahadan silinmesi diğerinin ise Diyarbakır annelerinin mücadelesi olduğunu söyledi. Diyarbakır annelerinin "yeter artık" diyerek evlatları için ortaya koyduğu çabanın sosyolojik düzlemde PKK ile mücadelede güçlü etki oluşturduğunu dile getiren Özkır, "Terör örgütü kendini güçlü gördüğünü düşündüğü bir yerde anaların direnişi ile büyük bir kayıp yaşadı." dedi. Kadın hakları, çocuk hakları ve en temelde insan hakları bağlamında Diyarbakır annelerinin herkes tarafından desteklemesi gerektiğinin altını çizen Özkır, şöyle devam etti: "Barışçıl oturma eyleminin ve ürettiği sonuçlar objektif gazetecilik ilkeleri içerisinde alkışlanacak bir haber değerine sahip fakat Batı medyası bunu görmezlikten geliyor. Batı medyası, Türkiye'nin bütünlüğünü pozitif yönde etkileyecek birçok konuda olduğu gibi Diyarbakır anneleri konusunda da ya çarpıtma ya da görmeme yolunu tercih ediyor." Batı medyasının objektif gazetecilik kriterleriyle hareket etmediğinin altını çizen Özkır, şunları kaydetti: "Maalesef Batı medyası bu konuda da sınıfta kaldı. Batı medyası görmüyor diye Diyarbakır annelerinin muazzam direnişi gölgelenmez. Fakat onların hanesine Türkiye konusundaki çifte standartlı uygulamalarına bir başlık daha eklenmiş oluyor. Batı medyasının Türkiye'ye yönelik taktiği ideolojik at gözlüğünü çıkarmama konusunda ısrarcı. Bu saplantılı önyargıların onları kendi siyasetçilerinden bile geriye düşürüyor." "Terörist figürleri birer kahraman gibi gösterdiler" SETA Dış Politika Araştırmacısı Acun da Diyarbakır annelerinin evlat nöbetine Batı medyasının ilgisizliğinin asıl nedenin PKK'yı tehdit değil tam tersine Türkiye karşıtı bir araç olarak kullanmalarından kaynaklandığını söyledi. Avrupa Birliği (AB), ABD, Kanada, Avustralya gibi birçok ülkenin terör örgütleri listesinde yer almasına rağmen Batı dünyasının PKK ile angajman kurduğunu anımsatan, Acun şunları söyledi: "PKK'yı terör örgütü olarak tanımlarken anlaşma yapmayı, angajman kurmayı ahlaki olarak sorunlu görmeyen bir Batı dünyasıyla karşı karşıyayız. Bunu çok açık şekilde Suriye'de PYD ve PKK ile angajman içine girdiler, onlara silah ve askeri destek sağladılar. Terör figürlerini birer kahraman, birer özgürlük savaşçısı gibi sundular. PYD ve PKK'nın Suriye'deki insan hakları ihlallerini ise görmezden geldiler." Batı basınının, PKK karşıtı bütün argümanlara kulağını tıkadığını ifade eden Acun, "Aslında Diyarbakır annelerinin direnişi içinde doğrudan insani barındıran muazzam bir hikaye. Batı medyasının aradığı, haberleştirmeyi çok seveceği türden bir hikaye. Ancak PKK'nın şimdiye kadar karşı karşıya kaldığı en büyük ahlakı ve insani meydan okumalardan biri olduğu için Batı medyası bu meseleyi görmemezlikten gelmeyi tercih ediyor. Aksi durumda PKK ile kurduğu suç ortaklığını deşifre etmiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.

1 yıl önce

Pençe-Kılıç sonrası Batı medyasından kirli algı operasyonu! PKK'yı görmezden geldiler

Milli Savunma Bakanlığı, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyine teröristler tarafından Türkiye'ye saldırılarda üs olarak kullanılan bölgelere Pençe-Kılıç hava harekâtı icra edildiğini açıkladı. Sınır ötesinden gelen terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğini sağlamak, terörü kaynağında yok etmek maksadıyla, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 51'inci maddesinden doğan meşru müdafaa hakları doğrultusunda gerçekleştirilen harekatta da gerek planlama gerekse icra aşamasında çok hassas davranıldı. Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kılıç Hava Harekatı'nda toplam 89 hedefin imha edildiğini, sözde örgüt yöneticilerinin de bulunduğu çok sayıda teröristin etkisiz hale getirildiğini bildirdi. İŞTE TERÖRÜN FİNANSÖRÜ BATI'NIN BASINI! Türkiye'nin teröristlere yönelik harekatı, dünyada büyük ses getirdi. Terör örgütlerinin en büyük destekçisi olan Batı ülkelerinin basın organları, operasyona ilişkin yaptıkları haberlerde ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Amerikan The Wall Strett Journal: "Türkiye, İstanbul Bombardımanının Ardından Irak ve Suriye'deki Kürt Hedeflerini Vurdu" PKK'YI GÖRMEZDEN GELİP OPERASYONU ALGI MALZEMESİ YAPTILAR! Yapılan haberlerde, PKK'nın adını kullanılmayarak, "Kürt militan" ya da "Kürt hedefleri" ifadelerine yer verdi. İngiliz BBC: "Türkiye'nin Kürt saldırıları: Pençe-Kılıç Operasyonu militan üsleri hedef alıyor" Avrupa Birliğinin yayın organı Euronews: "Türkiye, İstanbul bombalamasından sonra kuzey Suriye ve Irak'taki Kürt hedeflerine saldırdı" İngiliz The Independent: "Türkiye, İstanbul sokak bombalamasından sonra Suriye ve Irak'taki Kürt hedeflerine saldırdı" İSTİKLAL'DEKİ SALDIRIDA DA PKK'NIN ADINI GEÇİRMEMİŞLERDİ Geçtiğimiz hafta, İstanbul'un en yoğun bölgelerinden Taksim Beyoğlu'ndaki terör saldırısı dünya tarafından alçak ifadelerle manşetlere taşınmıştı. İstanbul'daki saldırı PKK'yı görmezden gelerek sunan Batı medyası, terör ve PKK kelimeleri kullanımında seçici olmuştu. Amerikan New York Times, "Kürt militan" ifadesiyle tepki çekmişti.

11 ay önce

Batı medyasından kaos ve darbe çağrısı! Yeni Gezi hazırlığı

14 Mayıs seçimlerine günler kala Kılıçdaroğlu'nun zaferinden umut kesmeye başlayan Batılıların alttan alta kaos imasında bulunmaları dikkat çekiyor. Kılıçdaroğlu ile röportaj yapan Time dergisi, seçime gölge düşürmeye çalışarak Erdoğan'ın YSK'ya baskı yapması halinde Türkiye'nin kitlesel protestolara sahne olacağını iddia etti. FETÖ destekçisi CIA elemanı Michael Rubin, "Erdoğan ya ölüm ya sürgün ya hapis ya da idamla gider" dedi. Türkiye düşmanı Alman Bakan Cem Özdemir de "olası oy manipülasyonundan" endişeli olduğunu söyledi. Seçimlere 17 gün kala Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanacağını öngören Batı medyası, kaos planları hazırlamaya koyuldu. Yeni Şafak'ın haberine göre, Çok sayıda Batı menşeli yayın organı provokatif ve manipülatif haberlerle algı çalışmalarına hız verirken, son olarak Amerikan Time dergisi, 7'li Masa'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı röportajı okuyucularına servis etti. "Erdoğan'ı yenebilecek adam" başlığıyla yayınlanan röportajda, Erdoğan'ın kazanması halinde ülkede kaos ikliminin oluşabileceği ve 2013'teki Gezi Parkı ayaklanmasının benzerinin yaşanabileceği kaydedildi. Geçtiğimiz günlerde eski CIA danışmanı Henri Barkey, kaleme aldığı yazıda, "Seçim sonrası döneme hazırlık yapmalıyız" demişti. 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimine destek veren CIA danışmanı Michael Rubin de Türkiye'de seçim sonrası "darbe çağrısı" içeren skandal bir yazı kaleme aldı. Almanya'da Türkiye karşıtlığıyla bilinen Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir ise 14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimleri'ne yönelik kara propagandaya girişti. Yazıda iftiralara ve komplo teorilerine sıkça yer verilirken, Gezi benzeri yeni bir kalkışma olması halinde Kılıçdaroğlu'na hazır olup olmadığı soruldu. KALKIŞMA İÇİN NABIZ YOKLADI Söyleşide algı operasyonuna başvuran Amerikan dergisi, isimsiz analistlerin değerlendirmelerine yer vererek, seçimlerin az bir farkla bitmesi halinde "Erdoğan'ın yüksek seçim kuruluna baskıda bulunarak, seçimleri iptal ettirebileceği ve yeniletebileceği" iddiası üzerinden, böylesi bir gelişmenin "2013 yılında yaşanan Gezi Parkı benzeri bir kalkışmayla sonuçlanabileceğini" belirterek adeta beklentisini dile getirdi. Röportajda Kılıçdaroğlu'na "Böyle bir direnişi yönetir misiniz?" sorusu yöneltildi. Dergide, Kılıçdaroğlu'nun direnişin içinde olmasa da böyle bir girişime taraftarlarının hazır olduğunun kaydedilmesi, "Batı seçim sonrası kaosa oynuyor" değerlendirmesine sebep oldu. RUBİN'DEN SKANDAL SÖZLER Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan düşmanlığıyla bilinen, CIA ve Pentagon'un psikolojik harp elemanı olarak kullandığı FETÖ destekçisi Michael Rubin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın küçük rahatsızlığını fırsat bilerek, "Erdoğan Ölürse Kutlama İçin Çok Erken Olacak" başlıklı skandal bir yazı kaleme aldı. ABD ve AB'ye seslenen isim, "Türkiye'de toplu tasfiye yapın" ifadeleriyle düşmanlığını açıkça ifade etti. "İlkokullardan üniversitelere, ordudan kamuya her yere müdahale edilmeli" ifadelerine yer veren Rubin, "Hapishane kapıları açılmalı ve siyasi cadı avlarının kurbanları tazmin edilmelidir" sözleri ile FETÖ'cülerin serbest bırakılması gerektiğini savundu. Yazıda, "Erdoğan ya ölümle ya sürgünle ya hapisle ya da idamla gider" ifadeleriyle darbe imasında bulunan Rubin, "Türk kuvvetleri Suriye, Irak ve Kıbrıs'tan çekilmelidir. Ermenistan ve Yunanistan'ı tehdit etmeyi bırakmalılar" dedi. ÖZDEMİR'DEN KARA PROPAGANDA Türkiye düşmanlığı ile bilinen Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir ise, 14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçimleri'ne yönelik kara propaganda kervanına katılan bir diğer isim oldu. Özdemir, Alman basınından RND'ye verdiği demeçte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaybetmesini istediğini açıkça dile getirdi. Türkiye seçimlerine yönelik algı oluşturmaya çalışan Özdemir, 'olası oy manipülasyonundan' endişeli olduğunu söyleyerek kara propagandaya girişti. Cem Özdemir, geçtiğimiz günlerde Alman askeri üniformasıyla poz vermişti. BATI İLE MEDENİLEŞECEKMİŞ! Time dergisi röportajında 7'li koalisyonun adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk dış politikası ve Türkiye'nin küresel konumuna ilişkin skandal ifadelerde de bulundu. Türkiye'nin tüm dünyada itibar gören, ulusal çıkarları esas alan milli ve yerli dış politikasını hedef alan Kılıçdaroğlu, Batı'ya tam teslimiyet anlamına gelebilecek, "Seçilmesi halinde NATO, AB ve ABD ile ilişkileri düzelteceğini ve Türkiye'yi yeniden medeni dünyanın bir parçası yapacağına" ilişkin sözler sarf etti. Kılıçdaroğlu'nun sözleri Türkiye'ye hangi gözlükle baktığı sorusuna ve tek yönlü dünya görüşüne sahip olduğu yorumuna sebep oldu.

6 ay önce

1756 Filistinli çocuğun öldürülmesini görmezden gelen Batı medyası İsrail'in akıl almaz yalanına sarıldı

7 Ekim'den bu yana İsrail'in 1756 çocuğu öldürdüğü gerçeğini görmezden gelen Batı medyası, İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın internet hesabından paylaşılan 'Hamas 40 bebeğin başını kesti' yalanına sarıldı. İsrail hükümetinin yalanı, ABD Başkanı Biden'ın ağzından da resmileştirilerek kamuoyu önünde sistematik bir algı mühendisliği yapıldı.