19 Mart Salı 2024
3 yıl önce

Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz: Karadeniz'deki vaka artışının nedeni mutant virüs

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hasöksüz, koronavirüs haritasında artan vakaları değerlendirdi. Haritada kırmızı yerlerin çoğaldığına dikkat çeken Prof. Hasöksüz, " Karadeniz Bölgesi'nde Samsun'dan Trabzon'a olan kısımda o illerdeki günlük vaka sayısının gerçekten yüksek olması bu bulaşıcılığı çok yüksek olan mutasyona ait olduğunun göstergesi olduğunu düşünüyorum" dedi. Prof. Hasöksüz, Karadeniz'de gerek iş gerekse ailesel ilişkilerde yoğun davranışların rakamların yükselmesine neden olduğunu belirtti. 3.Dalga uyarısı Her ilin kendi özelliğine bağlı olarak hıfzıssıhha kurullarının bazı önlemleri artıracağını veya azaltacağını dile getiren Prof. Hasöksüz, "Günlük vakalara göre belirlenecek. Kasım ayında 30 bin rakamlarını gördük, Ocak ayında 5 bin rakamlarına düştük. Şimdi bunu 5 bin rakamlarının aşağısına çekemedik, bu rakamlar 9 bin oldu. Bu günlük rakamlar, günlük test yapılma oranlarına bakıldığı zaman düne kadar 6,8 idi test sayısına bağlı vakanın oranı, dün artık 7,32'e çıktı. Bu rakamların artması 3. dalganın habercisi olabilir" dedi. Yeni Şafak’a konuşan Prof. Hasöksüz, "Tedbirlerle ancak yayılım o kadar baskılanmış. Özellikle Karadeniz'deki tedbirlere vatandaşlar uyarsa, o bölgeyi rahatlıkla kurtarabiliriz. Yayılımının diğer şehirlere bölgelere engelleriz" dedi.

2 yıl önce

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: Hedefe yaklaştık

Sağlık Bakanlığı Toplum Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, AA muhabirine, salgınla mücadelede aşılamanın önemi ve Türkiye'nin aşı stratejisi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Uluslararası literatürde ve Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre, salgın söz konusu olduğunda bulaş yollarını engellemek ve aynı zamanda bağışıklık oluşturulması gerektiğini vurgulayan İlhan, salgınla mücadelede aşısı olan her virüs için de aşılama programının hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. İlhan, "DSÖ, mücadelenin hastalığın kontrol altına alınarak kazanılabilmesi için özellikle solunum yolu ile bulaşan koronavirüslerde yüzde 60-70 oranındaki grubunun aşılanması ya da hastalık geçirerek bağışık olmasının gerektiğini söylüyor. Bu nedenle aşı olmadan koronavirüsle mücadele etme şansı söz konusu değil." dedi. "TÜRKİYE'DE TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK STRATEJİSİ UYGULANIYOR" Salgının kontrol altına alınabilmesinde "sürü bağışıklığı" ve "toplumsal bağışıklık" stratejilerinin uygulanabildiğini dile getiren İlhan, şu açıklamalarda bulundu: "Sürü bağışıklığı, sürecin başında İngiltere ve İsveç'in denediği bir yöntemdi. Sürü bağışıklığı, toplumun kendi haline bırakılarak virüsün toplum içinde yüzde 60-70 oranında bulaşmasıyla kişilerin virüsle tanışması şeklindedir, yani toplumun serbest bırakılmasıdır. Toplumsal bağışıklık ise bu sürecin yani yüzde 60-70 oranında toplumun bağışık olma halinin belirli bir plan dahilinde aşılanma ile sağlanması şeklindedir." Salgının başından beri Türkiye'nin bu konudaki stratejisinin net olduğunu belirten İlhan, "Başından bu yana Türkiye'de 'toplumsal bağışıklık' stratejisi uygulanıyor." diye konuştu. "YÜZDE 25 HEDEFİNE ULAŞILDIĞINI SÖYLEMEK MÜMKÜN" Prof. Dr. İlhan, Türkiye'de ilk Kovid-19 vakasının tespit edildiği 11 Mart 2020'den itibaren olabildiğince az kişinin enfekte olması için çalışmalar yapıldığını dile getirerek, tedbir kararları ile aşı geliştirilinceye ve erişimi sağlanıncaya kadar az kişinin enfekte olabilmesi için mücadele verildiğini, aşıların devreye girmesiyle Türkiye'de de toplumsal bağışıklık için aşılama planlaması yapıldığını anımsattı. Toplumsal bağışıklığın oluşturulabilmesi için hedef grubun yüzde 60-70'inin aşılanması gerektiğinin altını çizen İlhan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'de 18 yaş üzeri vatandaşlara bakıldığında yaklaşık yaklaşık 60 milyon kişiden bahsetmek mümkün. Çünkü, 23 milyon 18 yaş altı gencimiz var. Bu doğrultuda Türkiye'de, 60 milyonun bağışıklanması gerekiyor. Şu an baktığımızda ülkemizde ikinci doz aşısı yapılan 9 milyon 600 bin kadar vatandaşımız var. Aynı zamanda şu an için koronavirüsü geçiren de yaklaşık 5 milyon vatandaşımız bulunuyor. Bu doğrultuda 15 milyon seviyesine gelindiği düşünülürse, yüzde 25 hedefine yaklaşıldığını söylemek mümkün." Toplumsal bağışıklığın kazanılmasında aşı teminin de büyük önem taşıdığını dile getiren İlhan, "Türkiye, dünyada farklı aşıları yapan nadir ülkelerden biri. Aşı çeşitliliği, aşı temininde elde edilen önemli bir kazanımdır." dedi. "40 YAŞ ÜZERİ AŞILANDIĞINDA, ÖLÜM RİSKİ TOPLUMDA DAHA DA AZALACAK" Prof. Dr. İlhan, toplumsal bağışıklığın kazanılması için uygulanan strateji kapsamında yüksek risk gruplarından başlanarak aşının uygulandığını hatırlattı. İlhan, 40 yaş üzeri vatandaşların aşılanmasıyla hastalığa bağlı ölüm oranlarının önemli oranda düşmesinin öngörüldüğünü anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü, kronik hastalıklar genellikle 40 yaşlarında başlıyor ve koronavirüs ölümlerine bakıldığında da en az bir kronik hastalığı olanların ölüm riskinin olmayanlara göre daha yüksek olduğuna şahit oluyoruz. Bu nedenle 40 yaş üzeri aşılandığında, ölüm riski toplumda daha da azalacak." "TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIĞIN KAZANILMASI İÇİN YÜZDE 60-70 HEDEFİ GÜZ DÖNEMİNDE GERÇEKLEŞEBİLİR" Toplum Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhan, toplumsal bağışıklığın kazanılmasının 18 yaş üstündekilerin aşılanmasıyla mümkün olacağını belirterek, "Aşı temininde sıkıntı olmaması halinde 18 yaş üstüne aşı yapılmasıyla birlikte, toplumsal bağışıklığın kazanılması için gerekli olan yüzde 60-70 hedefi güz döneminde gerçekleşebilir." diye konuştu. TOPLAM AŞI DOZU 23 MİLYON 868 BİN 550'YE ULAŞTI Sağlık Bakanlığı Covid-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu'nda 4 Mayıs 2021 saat 15.00 itibarıyla yer verilen tabloya göre 1.doz uygulanan kişi sayısı 14 milyon 182 bin 727, ikinci doz uygulanan kişi sayısı 9 milyon 685 bin 833 oldu. Uygulanan aşı dozu sayısı ise 23 milyon 868 bin 550 olarak kayıtlara geçti.

2 yıl önce

Bilim Kurulu Üyesi: “TURKOVAC uygulanan kişilerde ağır hastalanan veya hastaneye yatan olmadı”

Aynı zamanda TÜSEB'e bağlı Türkiye Aşı Enstitüsü Başkanı olan Prof. Dr. Ateş Kara, acil kullanım onayı başvurusu yapılan yerli inaktif Kovid-19 aşısı TURKOVAC'la ilgili yürütülen klinik çalışmalarda elde edilen ön sonuçları değerlendirdi. TURKOVAC aşısının klinik çalışmalardaki verilerinin oldukça olumlu olduğunu, inaktif aşı Sinovac'la yürütülen karşılaştırmalı verilerden de olumlu sonuçlar alındığını belirten Kara, TURKOVAC'la ilgili iki grup veri üzerinden değerlendirme yapıldığını anlattı. Kara, bu kapsamda ilk olarak yerli aşının etkinliğinin saptanmasına için bir gruba TURKOVAC, diğer gruba da mevcut kullanılan aşının uygulandığını ifade ederek, şu bilgileri paylaştı: "Şu ana kadar elde ettiğimiz verilerde, TURKOVAC uygulanan kişiler arasında ağır hastalanan, hastaneye veya yoğun bakıma yatan olmadığını gördük. Ayrıca diğer aşının uygulandığı grupta da çok ağır hastalanan olmadı. Kovid-19 pozitif olanların sayılarını karşılaştırdığımızda da TURKOVAC'da avantajlı olduğumuzu görüyoruz. Bu, aşının etkinliğini, koruyuculuğunu gösterme yönünden bir avantaj. Bu noktada ilk verilerimiz çok olumlu. Bu verilerin hepsi, detaylarıyla acil kullanım onayını değerlendiren komisyonlara sunuldu. Çok titiz değerlendiriliyor." Aşının yan etkileriyle ilgili ilk sonuçlar da olumlu Aşının yan etkilerinin ele alındığı, güvenlik yönüyle ilgili ikinci grup çalışmada ise yaklaşık 3-4 bin kişiye ulaşılmasının amaçlandığına dikkati çeken Kara, "Bu noktada başlangıca göre bir avantajımız var; inaktif aşılar genel anlamda kullanıldığı ve dünya genelinde yaklaşık 3,5 milyar kişiye uygulandığı için olası istenmeyen etkilerinin neler ve hangi sıklıkta olduğunu biliyoruz. TURKOVAC'ta da bu etkilerin görülüp görülmediğine bakıyoruz. O verilerin de olumlu olduğunu gördük" dedi. Kara, bu iki grup verinin acil kullanım onayı sürecinde avantaj sağlayan sonuçlardan olduğuna dikkati çekti. Aşının üretim aşamasına yönelik çok sayıda test uygulanıyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kara, aşının üretim aşamasına yönelik de çok sayıda test uygulandığının altını çizerek, TURKOVAC'ın üretilebilir olduğunun saptandığını söyledi. Ayrıca üretim sürecinde aşının antijen miktarının vücut açısından yeterli olup olmadığı ve son kullanma tarihinin belirlenmesine ilişkin, "stabilite" testlerinin yapıldığını anlatan Kara, TURKOVAC'ın onay alması durumunda üzerine "3 aylık kullanım süresi vardır" diye yazılabileceğini ifade etti. Bu kullanım süresinin periyodik olarak yapılacak stabilite testlerinden elde edilen sonuçlara göre 6 aya çıkabileceğini aktaran Kara, birkaç yıl sürecek testler sonucunda da kullanım süresinin 1 veya 2 yıl olarak belirlenebileceğini dile getirdi. Kara, aşılarla ilgili bu testlerin çok titiz, "kişiyi en fazla nasıl korurum" yaklaşımıyla gerçekleştirildiğinin altını çizdi. "Bizim en büyük avantajlarımızdan bir tanesi" Kara, TURKOVAC'ın hatırlatma dozu olarak uygulanmasına yönelik yürütülen klinik çalışmanın bulgularına ilişkin de şu bilgileri paylaştı: "İnaktif ve mRNA aşılarında ilk iki dozdan sonra uygulanan hatırlatma dozuyla, antikor seviyesinde hızlı bir zıplama görülüyor. TURKOVAC'ın hatırlatma dozu olarak uygulandığı çalışmalarda da böyle bir zıplamayı görüyoruz. Bu da bizim en büyük avantajlarımızdan bir tanesi. Veriler, aşının hatırlatma dozu olarak kullanılabilir olacağını gösteriyor." Kara, bu sonuçları bir araştırmacı olarak yorumladığına dikkati çekerek, esas çok yönlü değerlendirmenin TURKOVAC'ın acil kullanım sürecini inceleyen bağımsız ve tarafsız komisyondaki hocalar tarafından yapılacağını ve bunun sonucunda bir karara varılacağını vurguladı. TURKOVAC'ın acil kullanım onayı alması güvenilir olduğunu kanıtlayacak Komisyonun bu kapsamlı değerlendirmeleri sonucunda TURKOVAC'a acil kullanım onayı verilmesinin aşının her yönüyle güvenilir olduğu anlamına geleceğine işaret eden Kara, şunları kaydetti: "Yapılan incelemelerde üretiminin, istenmeyen etkilerinin, etkinliğinin 'uygun' şeklinde değerlendirilmesi durumunda, şu an nasıl ülkemizde istenirse mRNA, istenirse inaktif Sinovac aşısı olunabiliyor, üçüncü bir aşı olarak TURKOVAC da rahatlıkla kullanılabilir olacak. İsteyen herkes TURKOVAC'ı da aşı dozu olarak tercih edebilecek."

2 yıl önce

Bilim Kurulu toplantısı sonrası açıklama: Pozitif vakalarda karantina süresi yedi güne düşürüldü

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu, salgının seyri, karantina kuralları, tedbirler ve aşı programı gündemi ile toplandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca toplantı sonrası yazılı bir açıklamada bulundu. "HASTANE YÜKÜNDE ARTIŞ GÖZLENMEDİ" Bakan Koca, "Omicron varyantı beklendiği üzere önemli bir vaka artışına neden olmuş durumda. Vaka sayılarındaki artış hastanelere henüz benzer oranda yansımamıştır. Omicron varyantının en çok yayıldığı İstanbul’da hastane yükünde belirgin bir artış gözlemlenmemiştir. Omicron varyantının diğer varyantlarla karşılaştırıldığında daha az hasta ettiğini söyleyebilmek için yeterli veri olmamakla birlikte mevcut işaretler endişeye sebep olmamaktadır." dedi. KARANTİNA SÜRESİ YEDİ GÜNE DÜŞÜRÜLDÜ Karantina sürelerinin mevcut koşullar dikkate alındığında yeniden düzenlenmesinin uygun olacağına karar verildiğini ifade eden Bakan Koca, "Pozitif vakaların karantina süresi 7 gün olarak belirlenmiştir. 7. günden sonra hafif ya da hiç semptom göstermeyen kişiler için karantina süresi sona erer. Pozitif vakalar 5. Gün test yaptırmaları durumunda ve test sonucu negatife dönmüşse karantina süresi sona erer. Temaslı kişiler son 3 ay içinde hatırlatma dozu aşısını olmuş ya da hastalığı geçirmiş ise karantinaya alınmaz. Semptom takibi yaparak maske kullanımı ile günlük yaşamına devam eder. Aşısız ya da hatırlatma dozu aşısı üzerinden 3 ay geçmiş temaslı kişiler 7 gün karantinaya alınır. Semptom takibi yapılır. 5. gün test yaptırıp negatif olan kişiler karantinayı erken sona erdirebilirler." açıklamasında bulundu. "Yeni durumda kişisel tedbirlerin önemi artmıştır. Kişisel koruyucu ekipman kullanımı, kapalı ve havalandırması kısıtlı ortamlarda uzun süre geçirilmemesi ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi gerekmektedir." diyen Bakan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü: "Salgının yönetimi açısından hatırlatma dozu aşılarının önemi artmıştır. Mevcut aşı programımıza uygun olarak vatandaşlarımızın hatırlatma dozu aşılarını olması son derece önemlidir. Aşı olmuş kişilerin virüse karşı koruma altında olduğu, hastalığa yakalansa bile hastalığı hafif geçirdiği unutulmamalıdır. Vakaların kolay bulaştığı kapalı ve kalabalık ortamlar; A) Kalabalık toplantılar B) Ev içi kalabalık ve uzun süreli buluşmalar C) Havalandırması sınırlı eğlence mekanları D) Restoran ve kafeteryalarda geçirilen maskesiz uzun sürelerdir. Bu ortamlarda maske kullanımından taviz verilmemeli ve mümkün olan en büyük sosyal mesafeye uyulmalıdır. Eğitim kurumlarımızda alınması gereken tedbirleri içeren çalışma rehberine tam riayet edilerek hareket edilmelidir. Okullarımızda maske kullanımı, hijyen kurallarına uyum ve ortam havalandırma kurallarına tam uyum gerekmektedir. Okullarımızda yüz yüze eğitim devam edecektir. Ülkemizdeki tüm müesseseler kapanmadan okullarımız kapanmayacaktır. Tedbirlere uyarak eğitime devam edilecektir."

1 yıl önce

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü: Zorunlu kapatma gündemde değil

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, 2020- 2021'deki gibi tekrar kaotik bir ortama geri dönülmesine ihtiyaç olacağını düşünmediğini belirterek, 'Yani zorunlu bir kapatma ya da o öyle bir ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Öyle bir şey gündemde değil' dedi. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, zorunlu kapanmaların gündemde olmadığını belirterek virüse karşı toplumsal bağışıklık oluştuğunu söyledi. Riskli grupların dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlü, "Grip düşünün mesela. Daha önce grip geçirmiş olmanız sizin bir daha grip geçirmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Bu da onun gibi. Yani bu oluşan bağışıklık bütünüyle sizi hasta olmaktan korumuyor ama yine de oluşan bağışıklığın hastalığın ağır seyretmesini engelleyici bir özelliği olduğunu sanıyorum, ben böyle inanıyorum. Çünkü toplumda bir bağışıklık oluştu. Yani gerek aşılamalardan dolayı gerek hastalığı geçirenlerden dolayı. Yeterli düzeyde olmasa bile bir bazal koruma oluştu. Bu hastalığın daha hafif seyretmesine yol açıyor. Bir de virüsün geçirdiği mutasyon da aynı yönde olunca bu iyi bir gelişme. Ben artık 2020- 2021'deki gibi tekrar kaotik bir ortama geri döneceğimizi düşünmüyorum. Kötü günlerin geride kaldığını düşünüyorum" diye konuştu. 'KAPALI YERDE MASKESİZLİK RİSK' Risk gruplarının dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Özlü, şu ifadeleri kullandı: "Bir de yüksek riskli ortamlar var. Mesela toplu taşıma bunlardan bir tanesi, asansörler bunlardan bir tanesi, kapalı, dar ve havalandırılmamış. Diğer insanların kullanımına açık. Böyle bir yerde maskesiz bulunmak riskli elbette. Onlara dikkat etmek lazım. Bir de tabii düğün, dernek, nişan, söz, mevlit, konserler, sinemalar, tiyatrolar, mitingler, ibadet yapılan yerler, kalabalık ortamlar. Buralarda maskeli olmak lazım. Dikkatli olmak lazım. Mesafeyi korumaya çalışmak lazım. Tekrar kapanma beklentim yok. Yani zorunlu bir kapatma ya da o öyle bir ihtiyaç olacağını düşünmüyorum. Öyle bir şey gündemde değil. Zaten tüm dünyada da böyle bir beklenti yok. Sadece bazı ülkelerden maske kullanımı konusunda tavsiyeler var. Onu zaten biz baştan beri yapıyoruz. Ben şu anda da maske kullanıyorum. Mesela hastanede sürekli maske kullanıyorum. Onun dışında böyle dar, kapalı, iyi havalandırılmamış sosyal alanlarda maske kullanmaya devam ediyorum" dedi.