20 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

BM'den Taliban açıklaması: Eski Afgan güvenlik gücü personeli "intikam" amaçlı öldürdü

BM İnsan Hakları Konseyinin 48'inci oturumu İsviçre'deki BM Cenevre Ofisi'nde ilk gün oturumuyla devam ediyor. Taliban'ın, 15 Ağustos'ta Kabil'de kontrolü ele almasının ardından Yüksek Komiser Bachelet'in Afganistan'daki insani duruma ilişkin uyarıları devam ediyor. Bachelet, 47 üyeli Konseye hitaben yaptığı konuşmada, "Pencşir Vadisi'ndeki çatışmaların sonucu olarak sivil kayıplardan ve insan hakları ihlalleri ile ilgili raporların yanı sıra oradaki korkunç insani durumun neden olduğu artan zorluktan endişe duyuyorum." dedi. Ülkenin insani ve ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Bachelet, özellikle kadınlar ile etnik ve dini topluluklar başta olmak üzere ülkedeki insan hakları durumundan derin endişe duyduğunu ve ülkenin "yeni ve tehlikeli" bir aşamaya girdiğini kaydetti. ÜLKEDE GELİŞEN DURUMU İZLEMEK İÇİN MEKANİZMA KURULMASI GEREKİYOR Bachelet, Taliban'ın, bazı eski Afgan güvenlik gücü personelini "intikam" amaçlı öldürdüğüne ve önceki yönetimde çalışan bazı yetkililer ile bunların ailelerinin "keyfi gözaltına" alındığına dair Ofisine "güvenilir iddialar" ulaştığını bildirdi. Keyfi gözaltına alınanların bir kısmının serbest bırakılmakla beraber bazılarının ölü bulunduğuna işaret eden Bachelet ayrıca, Taliban'ın belirli hükümet yetkililerinin ve ABD güvenlik güçleri ve şirketleriyle iş birliği yapan kişilerin evlerinde arama yaptıklarına dair çok sayıda iddia aldıklarını aktardı. Afganistan'daki artan insani krizden derin endişe duyduğunu belirten Bachelet, ülkedeki gelişen durumu izlemek için bir mekanizma kurulması çağrısında bulundu. Bachelet, ayrıca Afganistan’a hakim olan Taliban’ın ilan ettiği "geçici hükümet"te yer alanların tamamına yakınının Peştunlardan oluşmasına tepki gösterdi ve hükümette kadınlara yer verilmemesinden üzüntü duyduğunu sözlerine ekledi.

2 yıl önce

Koronavirüs aşısı olmayan Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro: BM Genel Kurulu’na katılacağım

Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kuruluna katılmak üzere ABD’nin New York kentine gideceğini duyurdu. Bolsonaro, koronavirüs (Covid-19) aşısı olmamasına rağmen BM Genel Kuruluna katılacağını ve konuşma yapacağını söyledi. Öte yandan, Bolsonaro’nun BM Genel Kurulu’na katılmasına izin verilip verilmeyeceği belirsizliğini koruyor. New Yorklu yetkililer, BM Genel Kurulu’na katılım için aşı sertifikası gösterme şartı getirilebileceğini ifade etmişti. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise bu şartın ülke liderlerine dayatamayacağını belirtmişti. Aşı karşıtı söylemleriyle sık sık gündem olan Bolsonaro, geçtiğimiz yıl koronavirüse yakalanmasına rağmen aşı olmama yönündeki ısrarını sürdürüyor.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: BM ve uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı görmezden gelinemez

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Güç ve Paradoks: 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlamak' başlığıyla düzenlenen TRT World Forum'un açılışını video mesajla yaptı. İnsanlık olarak bir süredir ekonomik, sosyal, siyasi, beşeri boyutları olan büyük bir sağlık krizi ile mücadele ettiklerini belirten Erdoğan, "Yaklaşık 2 sene önce hayatımıza giren Covit-19 salgını etkisini yitirmekle birlikte gündemimizi işgal etmeyi sürdürüyor. Salgının artçı sarsıntılarını, ekonomi başta olmak üzere farklı alanlarda hissetmeye devam ediyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, devasa krizin ardından hayatın eski normaline dönmesinin zaman alacağını belirterek, "Bu süreçte yaşananlar, artık dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermiştir. Son 2 yılla damgasını vuran bu salgın, bireylerin hem kendilerine hem içinde bulundukları topluma hem de küresel siyasete yaklaşımlarını kökten değiştirmiştir. Küresel sistemdeki tenakuz ve paradokslar daha önce hiç olmadığı kadar gün yüzüne çıkmıştır. Özellikle refah bakımından dünyada üst sıralarda yer alan ülkelerin sağlık ve sosyal yardım altyapılarının ne derece kırılgan olduğu görülmüştür. Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında dünyada barış ve adaleti sağlamakla görevli kurumlar bir kez daha sınıfta kalmıştır. Az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri kaderlerine terk edilmiş, ticarette korumacılık artarken tedarik zincirlerinde kırılmalar yaşanmıştır. Ekonomik sıkıntılarla birlikte batılı ülkelerde nefret suçları ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Sosyal devlet kavramı ağır yara alırken gelir adaleti daha da kötüleşmiş, İslam düşmanlığı ve göçmen karşıtlığı yeniden alevlenmiştir. Nitekim buzdağının sadece görünen kısmı olsa bile istatistikler bizi, vatandaşlarımızı ve tüm insanlığı bekleyen tehditleri ortaya koyuyor" diye konuştu. 'HAKKI İLE DEĞERLENDİREMEDİK' Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupalı siyasetçilerin toplumu tıpkı kanser hücresi gibi saran İslam düşmanlığı ile mücadele etmek yerine bunu istismar etmenin, siyasi ranta çevirmenin, oya devşirmenin hesabını yaptığını belirterek, "Uzun yıllardır bu tehditlere dikkat çeken bir siyasetçi olarak; şahit olduklarımız karşısında endişelerimiz daha da artıyor. Açıkçası küresel barış ve adaleti tesis yolunda tarihi bir fırsatın heba edildiğini görmekten üzüntü duyuyoruz. Bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan Koronavirüs salgınını ne yazık ki iş birliği ve dayanışma açısından hakkı ile değerlendiremedik. Dünya genelinde 5 milyona varan ölümleri, virüse veya yetersiz sağlık hizmetlerine bağlamak hem kolaycı hem de hatalı bir yaklaşım olacaktır. Bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli sebebi, zayıf yerine güçlüyü koruyan, paylaşma yerine sömürüyü teşvik eden kanaat yerine hırsı, bencilliği, tamahkarlığı özendiren mevcut sistemdir" dedi. 'SİSTEMİN HALİHAZIRDAKİ YAPISIYLA DEVAM ETMESİ MÜMKÜN DEĞİL' Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı sonrası temelleri atılan, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tahkim edilen bu sistemin uzun süredir adalet ve istikrar üretmediğini belirterek, şöyle konuştu: "İslam aleminin söz hakkının olmadığı, Afrika'nın, Latin Amerika'nın, Güney Asya'nın taleplerinin dikkate alınmadığı sadece gücü elinde bulunduran 5 ülkenin çıkarlarının gözetildiği bu sistemin halihazırdaki yapısıyla devam etmesi mümkün değildir. Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kurumlardaki reform ihtiyacı artık görmezden gelinemez. Türkiye olarak bu reform ihtiyacını, 'Dünya 5’ten büyüktür' ifadesi ile dile getirmekteyiz. Bu konudaki somut tekliflerimizi, kısa süre önce 'Daha Adil Bir Dünya Mümkün' diyerek milletimizle ve tüm dünya ile paylaştık." 'MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ' Sadece eleştirilmek yerine temsilde adaletin sağlandığı ve veto imtiyazının kaldırıldığı bir Birleşmiş Milletler için ilkeli, kapsamlı, stratejik ve uygulanabilir bir model sunduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "76'ncı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında yaptığım görüşmelerde, ülkemizin bu çabalarının makes bulduğunu görmekten ayrıca memnuniyet duydum. Tüm mazlum ve mağdurlar adına yürüttüğümüz bu mücadeleyi çok daha yukarılara taşımakta kararlıyız. İnsanı merkeze alan, adaleti ve hakkaniyeti önceleyen, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu küresel bir düzen kurulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. ‘Güç ve Paradoks: 21. Yüzyılda Büyük Stratejiyi Anlamak' teması altında TRT World Forum'da yapılacak tartışmaların bizlere yeni ufuklar açacağına inanıyorum" dedi.

2 yıl önce

Irak ve Suriye tezkeresi TBMM'den geçti

Irak ve Suriye'ye asker göndermeyi içeren tezkerenin süresi, CHP ve HDP'nin "hayır" oylarına karşı AK Parti, MHP ve İYİ Parti'nin "evet" oylarıyla 2 yıl daha uzatıldı.

2 yıl önce

BM'den iklim kriziyle mücadele çağrısı: Yok Oluşu Seçme

Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı (UNDP), petrol ve kömür gibi fosil yakıtların insanlar ve çevreye yönelik etkilerine dikkati çekmek için "Yok Oluşu Seçme" kampanyasını başlattı. Kampanya kapsamında hazırlanan kısa videoda, nesli tükenen bir dinozor, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşma yaparak fosil yakıtlardan uzak durulması ve "yok oluşun seçilmemesi" çağrısı yapıyor. UNDP tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yoksul ülkelere iklim kriziyle mücadele için gereken her 1 dolara karşılık, fosil yakıtların finansmanına 4 dolar harcanıyor. Gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle mücadelesine yardım için gereken finansmanın 4 katı olan 423 milyar dolar, her yıl fosil yakıtları sübvanse etmek için kullanılıyor. BM, gelişmekte olan ülkelere iklim kriziyle mücadele için her yıl 100 milyar dolar finansman sağlanması çağrısı yapıyor. Araştırmada, fosil yakıtlara ayrılan para ile herkese Kovid-19 aşısı yapılabileceğine ya da dünyada aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılabileceğine dikkat çekiliyor. Uluslararası Para Fonuna (IMF) göre, fosil yakıtların çevreye olan maliyeti de göz önünde bulundurulduğunda rakam 6 trilyon dolara çıkıyor. Araştırmaya göre, fosil yakıtlara ayrılan bu fonlar iklim kriziyle mücadeleyi engellemekle kalmayıp sosyal eşitsizliği de derinleştiriyor. Gelişmekte olan ülkelerde, fosil yakıtlar için harcanan kamu kaynaklarının yaklaşık yarısı ise nüfusun en zengin yüzde 20'sine fayda sağlıyor. 2015'te varılan Paris İklim Anlaşması'na göre, ikim değişikliğiyle mücadele için küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması hatta 1,5 derece ile sınırlandırılması gerekiyor. BM Çevre Programının (UNEP) son raporuna göre ise 2050'ye kadar sıfır karbon hedefine ulaşılması için verilen mevcut taahhütler, iklim felaketinin önlenebilmesi için yeterli bulunmuyor. Paris İklim Anlaşması'na taraf ülkelerin mevcut taahhütleri ile dünya 2,7 santigrat derecelik sıcaklık artışına doğru ilerliyor. Uzmanlara göre, küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılabilmesi için sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar yüzde 55 azaltılması gerekiyor.

2 yıl önce

BM iklim zirvesinde 100'den fazla lider anlaştı: Hedef 2030'a kadar durdurmak

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 26. Taraflar Konferansı'nda (COP26) 100'den fazla lider "Ormanlar ve Arazi Kullanımına İlişkin Liderler Bildirgesi"ni imzaladı. Liderler, bildirge kapsamında 2030'a kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmayı ve bu durumu tersine çevirmeyi taahhüt etti. Liderler ayrıca bu hedefe yönelik 12 milyar dolar kamu ve 7,2 milyar dolar özel sektör finansmanı aktarmayı vaat etti. Bildirgede, ormanları ve diğer karasal ekosistemleri korumak ve restorasyonlarını hızlandırma, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eden ve ulusal ticaret politikalarını hayata geçirme, kırsal geçim kaynaklarının geliştirilerek dayanıklılığın artırılması, sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğini teşvik edecek politikaların tasarlanması, yerel topluluklar için destek sağlanması ve finansmanın uluslararası hedeflerle uyumlu hale getirilmesinin kolaylaştırılması için taahhütte bulunuldu. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Küresel Orman Uygulamaları Lideri France Price, bildirgeye ilişkin açıklamasında, ormansızlaşmanın durdurulmasına yönelik verilen taahhütlerin acilen uygulanması gerektiğine işaret ederek, "Ormanlar, insan, ekonomik ve sosyal refah için kritik öneme sahip ekosistem hizmetleri sağlıyor ancak ormanlarda endişe verici boyutlardaki kayıp devam ediyor." ifadesini kullandı. Hükûmetlerin katılımı, hesap verebilirliği ve şeffaflığı artırarak arazi ve orman yönetimini iyileştirme çabalarını hızlandırması gerektiğini kaydeden Price, "Hükûmetleri, bugün açıklanan orman ve arazi kullanımı taahhütlerini iddialı, zamana bağlı hedefler ve bu hedeflerin izlenmesi ve doğrulanması için ortak bir şeffaf çerçeveyle tamamlamaya çağırıyoruz. Kaybedecek zamanımız yok. Uygulama, doğa açısından olumlu bir geleceği güvence altına alacak sonuçlar elde etmenin anahtarı." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

İklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan ve TBMM'de onaylanan Paris Anlaşması bugün itibarıyla Türkiye'de yürürlüğe girdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eylüldeki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olacağını açıklamasının ardından anlaşma, 6 Ekim'de TBMM'de onaylandı. Anlaşmanın onaylanmasına ilişkin karar 7 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanırken, Türkiye'nin Paris Anlaşması'na ilişkin onayı 11 Ekim'de BM Sekretaryası'na bildirildi. Böylece, onayın sekretaryaya bildirilmesinden sonraki 30'uncu gün olan 10 Kasım itibarıyla anlaşma Türkiye'de yürürlüğe girdi ve Türkiye anlaşmaya taraf olan 192'inci ülke oldu. Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi, politikalarda ve yasalarda küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine uygun şekilde düzenlenme yapılmasını sağlayacak hukuki ortamı oluştururken, Türkiye ulusal katkı beyanlarına ilişkin güncellemelerini bu çerçevede yapacak. Yasal bağlayıcılığı olan anlaşma kapsamında daha önce emisyonlarını 2030'a kadar yüzde 21 artıştan azaltma taahhüdünü veren Türkiye'nin, ilk adım olarak, enerji, atık, ulaşım, binalar ve tarım sektörlerindeki emisyon azaltım hedeflerini içeren ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek BM Sekretaryası'na sunması planlanıyor. Türkiye'nin güncelleyeceği ulusal katkı beyanlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 2053'te net sıfır emisyona ulaşma hedefine yönelik yol haritasının oluşturulması bekleniyor. ULUSLARARASI KAMUOYUNDAN TÜRKİYE'NİN ANLAŞMAYI ONAYLAMASINA DESTEK Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası İcra Direktörü Patricia Espinosa, İskoçya'nın Glasgow kentinde 31 Ekim'den beri devam eden 26. Taraflar Konferansında(COP26) Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olmasına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Türkiye'nin bu adımından duyduğu memnuniyeti dile getiren Espinosa, "Böyle bir anlaşma için herkesi bir araya getirmenin uzun bir süreç olduğunun bilincindeyiz. Türkiye'nin de anlaşmaya tam bir taraf olmasından dolayı mutluyuz." dedi. Espinosa, Türkiye'nin uluslararası alanda önemli bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, büyük bir ekonomi. Bu nedenle, Paris Anlaşması'nın kapsadığı tüm alanlarda Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede yapabileceği katkı çok önemli." diye konuştu. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol ise 10 Kasım itibarıyla Paris Anlaşması'nın Türkiye'de yürürlüğe girmesinin son derece önemli bir adım olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bu adımın Türkiye'nin temiz enerji konusunda daha güçlü ve seri adımlar atmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Biz de Uluslararası Enerji Ajansı olarak Türkiye'nin bu attığı adımları ve Paris Anlaşması'nı yürürlüğe koymasını destekliyoruz." Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson ise, Paris anlaşmasını onaylayıp taahhütlerini yerini getiren her ülkenin kendisine fayda sağladığını dile getirdi. İklim değişikliğiyle mücadelede karbon nötr ekonomi oluşturmanın yeni iş olanakları ortaya çıkaracağını ve ekonomik büyüme sağlayacağını aktaran Simson ,"Ayrıca, bu adımlar iklim değişikliğiyle mücadele etmeye yardımcı olacak. Hangi ülke Paris Anlaşması'na katılıyorsa hem kendi vatandaşı için hem de küresel boyutta doğru bir karar vermiş olacak." dedi. 2050'DE NET SIFIR EMİSYON HEDEFLENİYOR Paris Anlaşması, Aralık 2015'te Paris'teki COP21'de imzalanırken, 4 Kasım 2016 itibarıyla yürürlüğe girmişti. Anlaşmanın 197 imzacısı bulunmasına rağmen, onaylayan 191 ülke bulunuyordu. Türkiye'nin de anlaşmayı onaylamasıyla bu sayı 192'ye çıktı. Paris Anlaşması'nı imzalamasına rağmen taraf olmayan 5 ülke (Eritre, Irak, İran, Libya, Yemen) bulunuyor. Küresel emisyonların 2030'a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması ile 2050'de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması amaçlanıyor. Bu kapsamda, ülkelerin emisyonları azaltmak için atacakları adımlara yönelik ulusal katkı beyanlarını 5 yılda bir güncellemesi bekleniyor. Paris Anlaşması'nın kabulünün 5'inci yılında ise ülkelerin bir kısmının güncellediği ulusal katkı beyanlarına göre, emisyonların 2030'a kadar yaklaşık yüzde 13 artacağı hesaplanıyor. Bu kapsamda, iklim değişikliğiyle mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için anlaşma kapsamındaki taahhütlerin acilen eyleme dönüşmesine ihtiyaç duyuluyor. Diğer yandan, devam eden COP26 müzakerelerinde Paris Anlaşması'nda eksik kalan konuların ele alınarak tamamlanması hedefleniyor.

2 yıl önce

TBMM Başkanı Şentop 'Benzeri yok' diyerek şehit yakınına küfreden İYİ Partili Türkkan'a tepki gösterdi

Şentop, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileler Federasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, 15 Temmuz Derneği Başkanı Abbas Gündüz ve beraberindeki heyeti kabul etti. "BÖYLE BİR HAKARETİN GEÇMİŞTE ÖRNEĞİ YOK" Heyetin görüş ve değerlendirmelerini dinledikten sonra, İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın Bingöl'de bir şehit yakınına küfretmesine ilişkin açıklama yapan Şentop, "Benim bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla bu ağırlıkta açık ve galiz bir hakaretin geçmişte benzeri, bir örneği yok." diye konuştu. "KİMSENİN SAVUNMASI MÜMKÜN DEĞİL" Bu olayı kimsenin savunmasının mümkün olmadığını dile getiren Şentop, "Bu konunun hukuk içerisinde takip edileceğini hepimiz biliyoruz. Bununla ilgili hiçbirimizin şüphesi yok. O şehit yakınlarımız da kendi haklarını, hukuklarını takip edecektir." dedi.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 24 25