20 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

Büyükada'da tahliye gerilimi! TÜGVA yetkilileri kira sözleşmesinin İBB tarafından usulsüz olarak tek taraflı bozulduğunu belirtti

Büyükada’da bulunan Şehir Hatları Vapur İskelesi çevik kuvvet tarafından kapatıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) arasındaki dün sabahtan beri süregelen yerin tahliye edilmesi yüzünden çıkan gerginlik nedeniyle polis ekipleri güvenlik önlemlerini sıklaştırıldı. Çevik Kuvvet tarafından binaya giriş çıkışlar yasaklandı. Daha önce BELTUR’un işlettiği, Büyükada Şehir Hatları Vapur İskelesi üzerinde bulunan ve işletmesi 2018 yılında 10 yıllığına İBB tarafından TÜGVA’ya verilen kafeterya, İBB’nin açmış olduğu davayı kazandığı iddiası üzerine tahliye edilmek istendi. Polis ile İBB zabıta ekipleri ve bazı vatandaşlar arasında arbede yaşandı. TÜGVA'NIN AÇIKLAMASI TÜGVA’dan yapılan konuya ilişkin yapılan açıklamada ise "İstanbul Büyükşehir Belediyesi özel hukuka tabi sözleşmemizi haksız bir şekilde tek taraflı olarak feshettiğini beyan etmiş ve bu haksız feshin tarafımızca kabul edilmemesi akabinde kaymakamlıktan tahliyemizi talep etmiştir. Kira sözleşmemizin devam ettiğine ilişkin açtığımız tespit davası sürecinin devam etmesi ve konuya ilişkin verilmiş bir mahkeme kararı olmaması nedeniyle kaymakamlık ve valilik İBB’nin bu talebini reddetmiştir. İBB bu kararı tanımayarak, yetkisiz zabıta kuvvetlerinin kaba kuvvetini kullanarak eşyalarımızı, hangi eşyaları götürüldüğüne ilişkin herhangi bir kayıt dahi tutulmadan, zorla binamızdan gasp etmiş ve bina dışına çıkarmıştır. Zabıta görevlileri sabah saatlerinden itibaren ilçe binamızın içinde, binadan çıkmamız halinde kalan eşyalarınızı da götürmek amacıyla takriben 30-40 kişilik bir ekiple, vardiyalı bir şekilde nöbet tutmaya (saat 23.00 itibarıyla) devam etmektedir. Konuya ilişkin hukuki süreç başlatılmış ve halen devam etmektedir. Biz Türkiye Gençlik Vakfı olarak hukukun üstünlüğüne inancımız gereği, şeffaflık prensibi içinde, yasa ve usule uygun şekilde ülkemizin gençleri için çalışmaya devam edeceğiz" denildi. İBB'NİN AÇIKLAMASI İBB tarafından konuyla ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, "Büyükada iskelesi tahliye süreci başladı. Büyükada İskelesinin üst katının tahliyesine ilişkin hiçbir hukuki engel kalmadı. Mahkeme kararının uygulanması için tahliye süreci başladı. İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 28 Mayıs 2021 tarihli, 2021-158 numaralı kararı ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdare Dava Dairesinin 2021-765 itiraz Numaralı, 06.07.2021 tarihli kararları ile Büyükada İskelesinin kesin olarak tahliyesine karar verildi. Hukuki sürecin İBB lehine tamamlanmasının ardından tahliye işlemine başlandı." denildi.

2 yıl önce

İş Bankası Genel Müdürü Aran: Dün akşamdan sabah 10'a kadar 1,75 milyar dolarlık döviz bozuldu

Aran'ın yayında öne çıkan ifadeleri şunlar oldu: Bu dönemi elbirliğiyle yönetmeye çalıştık. Dilimiz döndüğünce yeni ekonomik modeli anlamaya çalıştık ve desteğimizi sunmaya çalıştık. Kısa vadede bu model için yapılacaklar üzerinde çaresiz kalıyoruz. Bu önemli bir açmazdı. Bildiğimiz tek enstrüman faiz olduğu için hep faizi konuştuk. Yeni Bakan Nureddin Nebati, Dolmabahçe'de bizleri topladığında 'Faizi unutuyorsunuz, faiz dışında ne yapabileceğimizi' konuşalım mesajı verdi. Dün akşamki tedbirlerle birlikte Döviz’deki kazanımı TL'de kalarak sağlayacak bir enstrüman oldu. Biz Dolmabahçe'deki toplantıda dövize endeksli tahvil diye not almıştık. Yeni ekonomik modelin başarısı için ortam yaratıldı. Dün tarihi bir gün oldu, trendin kırıldığı bir gün oldu. "90 günlük fırsat penceresi" Hazine'ye yük bir iki çeyrek sürebilir, sonrasında normalleşme olur. Dün bize yeni modelin başarısı için bir fırsat penceresi açıldı. 90 günlük bir fırsat penceresi açılmış oldu. Umarım bu sefer bu fırsatı iyi kullanırız. Yatırım araçlarını çeşitlendirmek bizim görevimiz. Sürekli kamunun bir finansal ürün tasarlaması doğru değil. Sanırım faiz dışında bir imkan olduğunu göstermek için böyle bir enstrüman yaratıldı. Ama bankacılık için bizim görevimiz yaratıcı olarak yatırım araçlarını çeşitlendirmek. En uzun vadenin 60 gün olması çok doğru değil. Eğer bunu 90 güne çıkarıp müşterilerimizi ikna edersek önemli bir kazanım olur. Çünkü vade uyumsuzluğu baskı yaratıyordu. Fakat bunu yaşayarak göreceğiz. Vatandaşın 90 günlük mevduata nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Aslında müşterilerimizin yapmadığı bir şey değil. Ama kararlılık göstermeleri gerekiyor. Bu öngörülebilirliğin bir testi olacak. Ürün çok yeni. Mutlaka içinde birtakım değiştirilmesi gereken yanlar olabilir. Bunu ileride konuşuruz diye düşünüyorum. "1,75 milyar dolar bozuldu" Dün akşamdan sabah 10'a kadar 1,75 milyar dolarlık döviz bozuldu. İhtiyaç sahiplerinin almasıyla kur 13'te dengelendi. Sağlıklı bir durum. Yıl sonuna kadar bu dengede gider ve kura bakmayız diye umut ediyorum. Son düşüş yabancı para sahiplerinin TCMB'den daha güçlü olduğunu gösterdi. Asıl önemli olan piyasanın ikna olması. Biz bize kaldığımızda bir sorun görmüyorum. Yabancılar bile olsa artık döviz üzerinde bir risk yok. Fırsat penceresi açıldı ama iletişime dikkat etmemiz gerekiyor. Vatandaşın doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. "En büyük kırılganlığımız enflasyon" En büyük kırılganlığımız enflasyon ve enflasyon beklentileri. Getiri eğrisini mutlaka lehimize dönüştürmemiz gerekiyor. 90 günlük süre kabul edilirse vatandaş tarafından geliştireceğimiz araçların sayısı ve çeşitliliği de artacak. Bu noktada bankacılığın enflasyonun ineceğine katkı sunacağına inanıyorum. Yüksek enflasyon ile faiz arasındaki uçurum enstrümanları sınırlıyordu. Bankalar kur korumalı ürün dışında enflasyon korumalu ürünler de çıkarmalı. Enflasyonu bir hastalık olarak nitelendiriyorum. Faiz yüksek ateş. Ama asıl çözmemiz gereken hastalık enflasyon. Enflasyonu çözmeden yatırımcıyı ikna etmemiz mümkün değil. Birinci önceliğimiz enflasyonun ve beklentilerinin düşmesi olmalı. Bütün bankalar bu ürüne katılacaktır. Katılmamak için daha iddialı bir ürününüz olması gerekiyor. Toplantılarda böyle bir enstrümanı önermememiz bizim ayıbımız. Bu gibi durumlarda yaratıcılığımızı artırmamız gerekiyor. Bu şartlar altında bizler daha uygun daha sürdürülebilir ürünler çıkarmamız gerekiyor. "Ürün yarın bile hazır olabilir" TBB'deki toplantıdan sonra arkadaşlarımız bu gece yapacağı toplantıyla yarına bile hazır olabilir. Ben bankaların bu gece yapacağı çalışmayla yarına hazır olacağını düşünüyorum. Sisteme güven duymak çok önemli. Yastık altının geri geleceğini düşünüyorum. Bunun da izlerini görüyorum. Bugün efektif girişi gördük. Son 3 günü çıkarırsak İş Bankası özelinde yılbaşından bu yana 7,2 milyar dolarlık efektif girişi oldu. Sağda solda çıkan haberler dolayısıyla efektif çıkışı görülmüştü son günlerde. Artık bu gibi haberler tartışma dışında kalır diye düşünüyorum. Dünkü kararla birlikte TCMB'nin politika faizi daha önemli hale gelmiştir. Artık politika faizi herkes için belirleyici oluyor.

2 yıl önce

''7 Şubat MİT kumpası'' üzerinden 10 yıl geçti! ''Kumpas, Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozuldu''

15 Temmuz darbe girişimine kadar FETÖ'nün devlete yönelik en büyük eylemlerinden biri olan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, "FETÖ'nün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı açıktan giriştiği ilk operasyon" ifadeleriyle tanımlanan 7 Şubat 2012 tarihli "MİT kumpası"na ilişkin adli süreci derlendi. Emniyet ve yargı kurumlarının içine sızan FETÖ'cüler, kumpası, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK ile ilişki içindeymiş gibi gösterme bahanesiyle 7 Şubat 2012'de, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu bazı görevlilerini ifadeye çağırma ve haklarında yakalama kararı çıkarma şeklinde kurgulayarak gerçekleştirmek istedi. MİT Başkanı Hakan Fidan'ın yürütülen bir soruşturma kapsamında "şüpheli" olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına çağrıldığı bilgisinin paylaşıldığı haberler, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bir süre sonra, çoğunluğu FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden uzaklaştırılan, bazıları firar eden veya tutuklanan dönemin özel yetkili başsavcı vekilleri ve savcıların, bir devlet kurumuna ve temsilcilerine karşı böyle bir girişimde bulunduğu netleşti. O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönlendirmesiyle Hakan Fidan ve MİT görevlileri, soruşturmaya direnerek savcıların çağrılarına hiçbir zaman yanıt vermedi. KUMPASTAN SONRAKİ SÜREÇ KRONOLOJİSİ İfadeye çağırma işleminin ardından yaşananlara ilişkin kronolojik süreç ise şöyle devam etti: 10 Şubat 2012'de savcılar Sadrettin Sarıkaya ve Adem Özcan imzasıyla MİT görevlileri hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 11 Şubat'ta savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alınırken 13 Şubat'ta savcı Adem Özcan imzasıyla MİT'e gönderilen yazıda, 5 kişinin kurumla ilişkileri ve yardımcı istihbarat elemanı gibi bir görevlilerinin olup olmadığı soruldu. 17 Şubat'ta MİT Kanunu TBMM'de değiştirildi ve soruşturma izni Başbakanın iznine bağlandı. 18 Şubat'ta MİT görevlileri hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı. 20 Şubat'ta savcı Bilal Bayraktar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği yazıda, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesinin alınmasına ilişkin talimatın iade edilmesini istedi. 22 Mart'ta takipsizlik kararı verildi. 23 Şubat'ta soruşturma belgeleri, fezleke ve ekleri 5 torba içerisine 23 klasör olarak Başbakanlığa gönderildi. 11 Nisan'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, soruşturma için Başbakanlıktan izin alınıp alınmadığı soruldu. 18 Mayıs'ta savcı Bayraktar, Başbakanlıktan izin talebinde bulunulduğunu bildirdi. 14 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen yazıda, dosya hakkında "yetkisizlik" kararı verildiği ve dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği bildirilirken soruşturma dosyasının kısıtlanmasına karar verildi. 30 Ocak 2013'te Başbakanlık, MİT görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi. 22 Mart 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararı aldı. FETÖ ELEBAŞI GÜLEN'İN DE OLDUĞU 34 SANIK HAKKINDA HAZIRLANAN İDDİANAME Devam eden süreçte özel yetkili savcılık ve mahkemelerin kapatılması, soruşturmada görev alan başsavcı vekilleri ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesiyle FETÖ oluşumuna karşı başlatılan mücadelede kapsamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 7 Şubat MİT kumpasına ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 15'i firari 34 sanık hakkında 2020 yılının Şubat ayında iddianame hazırlandı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 Mart 2020'de kabul edilen iddianamede, "mağdur" olarak, "61. Hükümet Başbakanı olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 61. Hükümetin Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Emrullah İşler ve Binali Yıldırım gibi kabinede yer alan isimlere yer verildi. Ayrıca o dönem MİT Müsteşarı olan MİT Başkanı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personelleri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu da iddianamede "mağdur", MİT personeli M.Ö. ise "müşteki" olarak yer aldı. "FETÖ'NÜN HÜKÜMETİ YIKMAYA YÖNELİK İLK TEŞEBBÜSÜ" İddianamede, 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar geçen sürece bakıldığında, FETÖ'nün nihai hedefe ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile güç mücadelesine girdiğine dikkat çekilerek, "Başlatılan eylemlerin ilk aşamasının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi kurgu ve kumpas soruşturmalar olduğu, bu eylemlere 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla hız verildiği anlaşılmıştır. MİT soruşturması aslında FETÖ'nün seçilmiş Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni yıkmaya yönelik ilk teşebbüsüdür." ifadeleri kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, PKK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması, evlerinde arama yapılması ve haklarında yakalama kararı çıkarılmasının, o tarihte Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ameliyat olacağı güne denk getirildiğine vurgu yapılan iddianamede, "Bu şekilde kurgulanan operasyon, nihai hedefi seçilmiş meşru hükümeti devirmek olan emniyet, MİT ve yargı organlarına sızarak yerleşmiş olan FETÖ'nün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı açıktan giriştiği ilk operasyondur." değerlendirmesine yer verildi. FETÖ'nün, karşı olduğu çözüm sürecini engellemeye yönelik çalışması doğrultusunda ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya'nın, PKK soruşturması yürüttüklerine vurgu yapılan iddianamede, bu savcıların, Fidan'ın yanı sıra eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Fatma Afet Güneş, eski MİT personeli Hüseyin Emre Kuzuoğlu ve Yaşar Hakan Yıldırım ile M.Ö, hakkında, "PKK'ya bilerek yardım etme ve soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından soruşturma başlattığı hatırlatıldı. Kamuoyunda "Oslo görüşmeleri" olarak bilinen ses kayıtlarının 13 Eylül 2011'de basına sızdırıldığı ve 20 Aralık 2011'de müşteki M.Ö'nün MİT adına çalıştığı bilindiği halde evinde arama yapılarak gözaltına alındığı bilgisi verilen iddianamede, yurt dışına çıkış yasağı konulan M.Ö.'nün savcılık ifadesinin, gizlilik kararı bulunmasına rağmen basına sızdırıldığı, hatta Taraf gazetesi web sitesinde ismiyle birlikte fotoğrafının yayımlandığı anımsatıldı. M.Ö'nün MİT adına çalıştığı deşifre edilerek PKK'ya hedef gösterildiği ve can güvenliğinin tehlike altına girdiği de iddianamede kaydedildi. "KUMPAS, BAŞBAKAN'IN AMELİYATA GEÇ GİRMESİYLE BOZULDU" Kumpas soruşturmasıyla örgüt mensuplarının, MİT ile ilgili kamuoyunda, "PKK ile organize hareket eden teşkilat" algısı oluşturdukları ve yargıyı kullanarak MİT'i ele geçirme niyetini sergiledikleri aktarılan iddianamede, Hakan Fidan'ın gözaltına alınması maksadıyla gayret gösterildiği, gözaltına alınmasıyla birlikte, "emri Başbakan'dan aldığı" algısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin istifaya zorlanması ve hatta devrilmesinin planlandığı anlatıldı. İddianamede, bu kurgu ve kumpas soruşturmasının, istihbarat görevlileri hakkında soruşturmaların izne bağlanması sistemine geçilmesi ve Başbakan'ın ameliyata geç girmesiyle bozulduğu ve önlendiğine de işaret edildi. Örgütün kumpasa ilişkin yaptığı toplantı ve toplantı öncesinde iki FETÖ'cü mahrem imamın Amerika'ya gittiğinin tespit edildiğine yer verilen iddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi örgütün emniyet imamı "Kozanlı Ömer" kod adlı Osman Hilmi Özdil'in yardımcısı konumunda bulunan ve elebaşı Fetullah Gülen'le doğrudan görüşen firari sanıklar Çetin Özgür ve İlyas Şahin'in talimatını alma ve örgüt üyelerine iletmek üzere ABD'ye gittiklerinin belirlendiği anlatıldı. ÖRGÜT ELEBAŞININ TALİMATI SONRASI ANKARA'DA TOPLANTI İddianamede, örgüt elebaşından doğrudan alınan talimat sonrası örgütün emniyet ve yargı imamlarının ülkeye geri dönüşlerinin akabinde Ankara Kızılcahamam'da toplantı tertip edildiği belirtilerek, örgüt hiyerarşisi gereği FETÖ elebaşının talimatının emniyet birimlerine iletilmesinin örgütün "Marmara Bölge İmamı" olan "Arif" kod adlı sanık Ali Rıza Tekinkaya tarafından organize edildiği ifade edildi. İddianamede, söz konusu toplantıya örgütün sözde emniyet, yargı ile MİT imamlarının katıldığının ve toplantıya katılanlar arasında Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastine ilişkin davada firari sanık olan Murat Tokay ve Ahmet Kılınçarslan ile ABD'deki Hakan Atilla davasının hakimi Richard Berckman'ı 2014 yılında İstanbul'da ağırlayan hukuk bürosunun ortağı Murat Karkın'ın da olduğunun belirlendiği aktarıldı. İddianamede yer alan bilirkişi raporunda, "13 Ocak 2012'de Diyarbakır DTP il binasında yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen Oslo'daki görüşmelere ait ses kayıtlarının olduğu harddiskleri FETÖ'nün yerleştirdiği" belirtildi. "HAKAN FİDAN GELSE, KESİN TUTUKLANACAKTI" İFADESİ İddianamade, hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtilen eski polis memuru Ş.E'nin, olayın vahametini gözler önüne seren şu ifadesi yer buldu: "Tam kesin tarihini bilmemekle birlikte şubatın ortalarında büro amir yardımcısı Ayhan Albayrak (sanık) bir konuşmasında 'Hakan Fidan ifadeye gelseydi Sadrettin Savcı tarafından kesin tutuklanacaktı.' dediğini hatırlıyorum." İddianamede, meslekten ihraç edilen savcılar Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya hakkında ise Yargıtay'da aynı konuyla ilgili yargılandıkları için takipsizlik kararı verildiği hatırlatıldı. DAVA SÜRECİ VE İLK TAHLİYELER İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Mart 2020'de iddianameyi kabul etmesiyle, firari örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in yanı sıra, olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin ve "emniyet imamı" olan Çetin Özgür ile dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da aralarında bulunduğu 15'i firari, eski emniyet müdürlerinin aralarında olduğu 14'ü de tutuklu 34 sanığın yargılanmasına Silivri'deki büyük duruşma salonunda başlandı. Mahkemenin 22 Haziran 2020 tarihli ilk duruşmasında, iddianame ekinde yer alan belgelerin, milli savunmaya ve milli güvenliğe ilişkin devlet sırrı olabilecek nitelikte olmaları gerekçesiyle devlet sırrı sayılmasına karar verildi. Ayrıca MİT'i temsil eden avukatın talebi üzerine, kamu güvenliğini tehlikeye sokabilecek belge ve bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek adına, duruşmaların kapalı yapılmasına ve duruşma içeriğiyle ilgili yayın yasağı getirilmesine de hükmedildi. Yargılama sürecinde mahkeme, Fetullah Gülen ile olay tarihinde örgütün "yargı imamı" olan İlyas Şahin, "emniyet imamı" olan Çetin Özgür, "MİT mahrem hizmetler imamı" olan Murat Karabulut, "Marmara bölge imamı" olan Ali Rıza Tekinkaya ve dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Serdar Bayraktutan'ın da yer aldığı 15 firari sanık ile 1 tutuksuz sanığın dosyasını ayırdı. Kapalı yapılan 10 Aralık 2020 tarihli duruşmada, tutuklu yargılanan Aykut Güçlü, Oğuzhan Ceylan, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci, Veli Tuluy ve Erkan Ünal'ın, "yargılamanın geldiği aşama, tutuklulukta geçirdikleri süre, kaçma şüphesinin bu aşamada bulunmaması, savunmalarının alınmış olması ve delilleri karartma şüphelerinin ortadan kalması" nedenleriyle adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verildi. MÜTALAADA İSTENEN CEZALAR Davanın 15 Ocak 2021 tarihli duruşmasında savcı, esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu. Mütalaada, sanıklardan eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı, Ayhan Albayrak, Oğuzhan Ceylan ve Erkan Ünal'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "resmi belgede sahtecilik" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından da 12 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Sanıklardan gazeteci Mustafa Gökkılıç'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçundan 4,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen mütalaada, sanıklar Faik Şaşmaz, Fazıl Adnan İzgi, Mehmet Deveci ve Veli Tuluy'un ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar mahkumiyetleri talep edildi. Mütalaada ayrıca, sanık Aykut Güçlü'nün "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan, diğer sanıklar Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ın da "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" ve diğer suçlardan beraatleri yönünde karar verilmesi istendi. YENİ İDDİANAME İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19 Şubat 2021'de, 7 Şubat "MİT kumpası"na ilişkin, FETÖ'nün İstanbul bölge temsilcisi olduğu belirtilen firari şüpheli Ahmet Hamdi Parlak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı. İddianamede, örgütün kamu yapılanması ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimine giden süreçte gerçekleştirilen kumpas eylemlerine ilişkin önemli tespitler yer aldı. Londra'da ikamet ettiği belirlenen şüpheli Parlak'ın, "hükümete yönelik darbeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da 57 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianame, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davayla birleştirildi. 10 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASI Mahkeme, ayırma ve birleştirme kararlarında sonra 8'i tutuklu 18 sanık üzerinden devam eden yargılamada, 3 Mart 2021'deki duruşmada hükmünü açıkladı. 15 sanık hapis cezasına çarptırıldı, 3 sanık beraat etti. Heyet, sanıklar eski emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer, Kazım Aksoy, Erol Demirhan, Nuh Mehmet Damgacı ve Ayhan Albayrak ile örgütün "emniyet mahrem imamları" olduğu belirtilen Sebahattin Kaplan, Musa Metin, Bilal İrice ve Ahmet Kılınçarslan'ı "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Kazım Aksoy, Erol Demirhan ve Ayhan Albayrak'ı ayrıca hiyerarşik bir silsileyle "nitelikli resmi belgede sahtecilik" suçunu işledikleri gerekçesiyle 9'ar yıl hapis cezasına çarptıran heyet, bu 10 sanık hakkında, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" ve "silahlı terör örgütü üyeliği" suçlarından, yasa gereği hüküm verilmesine yer olmadığı, "devletin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından ise beraat kararı verdi. Sanıklar eski polisler Oğuzhan Ceylan, Veli Tuluy, Fazıl Adnan İzgi ve Erkan Ünal'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar hapisle cezalandıran heyet, gazeteci sanık Mustafa Gökkılıç'ı "silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 8 yıl 4 ay hapse mahkum etti. Mahkeme heyeti, sanık Faik Şaşmaz hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan "örgüt yöneticiliği" suçundan yargılandığı bir başka mahkemede beraat etmesi ve bu kararın kesinleşmesi nedeniyle davayı reddederken, diğer suçlardan ise beraatini kararlaştırdı. Diğer sanıklar Mehmet Deveci ve Aykut Güçlü'nün de tüm suçlardan beraatine karar veren heyet, "darbeye teşebbüs" suçundan cezalandırılan sanıklar Bilal İrice, Ahmet Kılıçaslan, Musa Metin ve Sebahattin Kaplan'ın hükmen tutuklanmasına, yattıkları süreye göre sanıklar Faik Şaşmaz ile Mustafa Gökkılıç'ın da adli kontrolle tahliyesine hükmetti. GEREKÇELİ KARARDA ÇARPICI TESPİTLER Mahkeme heyeti, kurduğu hükümle ilgili gerekçesini de 17 Haziran 2021'de taraflara sundu. Gerekçeli kararda, kumpasla ilgili, "MİT başkanı ve kurumda çalışan bazı personelin tutuklanmasına yönelik bir girişim olan ve kamuoyunda '7 Şubat krizi' olarak bilinen hadise, dönemin MİT imamının, MİT'in başına FETÖ mensubu bir şahsın atanması arayışları çerçevesinde düzenlenen bir operasyondur." ifadesi kullanıldı. FETÖ'nün geçmişte izlediği, "Türkiye'nin terör örgütleriyle ilişkili olduğu" minvalindeki kara propaganda faaliyetlerini halen yurt dışında sosyal medya başta olmak üzere çeşitli platformlar üzerinden PKK dışındaki farklı terör örgütleri üzerinden de sürdürdüğü belirtilen kararda, "Örgütün kara propagandasını örgüt fark etmeksizin sürdürmesi, delillere dayanmaksızın her argümanı 'Türkiye'ye zarar verme' hedefiyle gündeme taşıdığını göstermektedir" denildi. Kararda, şu tespitler de yer buldu: "Devletin MİT eliyle bir istihbarat faaliyeti olarak bahsi geçen görüşmeyi (Oslo görüşmeleri) yapması doğaldır, olağandır ve hatta zaman zaman zaruridir... Bu görüşmelerin yapılması suç da değildir ve fakat bu görüşmelerin ülkemiz aleyhine olacak ve kullanılacak şekilde sızdırılması suç teşkil etmektedir ki bu siyasal ve askeri casusluk suçuna vücut verir. Oslo görüşmelerinin kendisi de bir istihbarat faaliyetidir. Birtakım retoriklere ihtiyaç duyulması olağan sayılmalıdır. Olağandışı olan ise bunu bir siyasi iktidara, devlete ve devlet adına istihbarat faaliyeti yürüten kuruma ve görevlilerine yönelik saldırının malzemesi olarak kullanmaktadır. FETÖ'nün emniyet yapılanmasının hazırladığı ve mutfağında İstanbul TEM Şube müdürlüğünün bulunduğu bu operasyonlardan yola çıkılarak örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in MİT'i ele geçirme amacı, KCK operasyonlarında elde edilen M.Ö'nün beyanı ile gerekli algı ve yetkiyi yaratmakta zayıf kalmış, bunun taçlanması için ele geçirilen Oslo ses kayıtları bu sefer hedefe Hakan Fidan, Afet Güneş ve Emre Taner'i taşımıştır. Müdahil Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın o dönem Başbakan olarak soruşturmaya izin vermemesi ile bir nevi ilk darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır. Kendilerini açılım politikası sonrasında yaşanan kaotik olayların hedefi olarak istismar eden örgüt, aynı zamanda Kobani olayları ve hendek süreci olarak bilinen süreçte PKK terör örgütü ile yan yana kol kola olmaktan da geri durmamıştır." DOSYANIN YARGITAY'DAKİ İNCELEMESİ SÜRÜYOR Davanın temyiz edildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesi (istinaf), FETÖ 15 sanık hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarını hukuka uygun buldu. Delillerde ve işlemlerde bir eksiklik olmadığına, ispat bakımından da değerlendirmenin yerinde olduğuna karar veren daire, bu nedenle sanıkların yaptığı istinaf başvurularını esastan reddetti. Daire tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına da hükmetti. Dosyanın Yargıtaydaki incelemesi sürüyor.

2 yıl önce

Camilerdeki korsan müzik yayınını paylaşan CHP’li Banu Özdemir'e beraat kararı bozuldu

Camilerden yapılan korsan müzik yayınını paylaşan Banu Özdemir için verilen beraat kararı bozuldu. İzmir'de 2020 yılı Mayıs ayında bazı camilerden yapılan korsan müzik yayınını sosyal medya hesabından paylaşan CHP İl eski Başkan Yardımcısı Banu Özdemir, hakkında başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınırken sevk edildiği mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. 9 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Özdemir hakkında, 'basın yoluyla halkı alenen kin ve düşmanlığa tahrik etme' suçundan dava açılırken 2020 yılının aralık ayında görülen karar duruşmasında 50'nci Asliye Ceza Mahkemesi hakimi, Özdemir hakkında beraat kararı verdi. KARAR BOZULDU Mahkeme savcısı, hakimin kararını istinafa taşıdı. İtiraz üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12'nci Ceza Dairesi eksik soruşturma ve inceleme olduğu gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozdu. Dosyanın yeniden değerlendirilmesi belirtilen kararda, kamu barışının bozulma ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, camilerdeki müdahaleyle ilgili diğer soruşturmaya bakılıp aralarındaki bağlantının araştırılması ve bağlantı varsa birleştirilerek yeniden karar verilmesi gerektiği belirtildi.

1 yıl önce

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'da aktif rol alan askeri öğrencileri cezaevinde ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı'na başvurdu. Bakanlıktan 'Olur' cevabı alınca oyunu bozuldu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 15 Temmuz'da aktif rol oynayan ve FETÖ'nün Hava Harp Okulu yapılanmasında yer alan darbeci askeri öğrencileri cezaevinde ziyaret etmek istediği ortaya çıktı. FETÖ'cülere şirin gözükmek için KHK ile kamudan ihraç edilen örgüt mensuplarıyla toplantılar yapan CHP, 15 binden fazla KHK'lı ile bir araya gelmişti. Bu kişilere yeniden yargılama ve işe iade sözü veren CHP, bu sefer de darbeci askerlerle yakınlaştı. ZİYARET SÖZÜ VERDİ FETÖ, darbe girişiminden bu yana "askeri öğrencilerden darbeci olmaz" söylemleriyle kampanya yürütüyor, ancak askeriyeye de öğrenciler sayesinde güçlü bir şekilde sızdı. Örgüte kazandırılan küçük yaştaki çocuklar, askeri okullara yönlendirildi. FETÖ, çaldığı sınav sorularını da bu kişilere dağıtarak askeri okulları kazanmalarını sağladı. 15 Temmuz'da aktif rol alan darbeciler arasında askeri öğrenciler de bulunuyordu. Darbeci Hava Harp Okulu öğrencilerinin aileleri, CHP'nin TBMM'deki grup toplantısına katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşen aileler, Kılıçdaroğlu'ndan "Onları cezaevinde ziyaret edeceğim" sözü aldı. İZİN ÇIKTI, GİTMEDİ Adalet Bakanlığı ile temasa geçen CHP kurmayları, Kılıçdaroğlu'nun cezaevindeki Hava Harp Okulu öğrencilerini ziyaret etmek istediğini iletti. Talebe olumlu yanıt veren bakanlık, ziyaret için Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne dilekçe verilmesi gerektiğini bildirdi. Ancak Kılıçdaroğlu'nun, bakanlığın ziyarete izin verileceğini bildirmesinin ardından bu ziyaretten vazgeçtiği öğrenildi. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları tarafından herhangi bir dilekçe gönderilmedi. Yeni Şafak'ın haberine göre, Kılıçdaroğlu ve CHP kurmaylarının, bakanlığın izin vermeyeceği beklentisiyle cezaevi ziyaretini şova dönüştürme planı yaptığı düşünülüyor. BASKIN ALIŞKANLIK YAPTI Altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarının adı her öne çıktığında bir kuruma baskın düzenleyip gündeme gelmek istedi. Kılıçdaroğlu, muhalefet adı altında kamu kurumlarının kapısına dayanmayı alışkanlık haline getirdi. Sosyal medyadan "Geliyorum" diye Twitt atan Kılıçdaroğlu, emrivaki ziyaretlerine 15 Ekim 2021'de Merkez Bankası ile başladı. Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu tarafından ağırlandı. CHP liderinin ikinci adresi TÜİK oldu. Ancak dönemin TÜİK Başkanı Prof. Sait Erdal Dinçer, kurumu siyasi tartışmaların parçası haline getirmemek için randevu vermeyince kapıda kaldı. Mülakat tartışmalarını fırsat bilen Kılıçdaroğlu 30 Aralık'ta soluğu bu kez Milli Eğitim Bakanlığı'nda aldı. Ancak randevuya takıldı. Kılıçdaroğlu'nun kapıdan döndüğü son adres ise Et ve Süt Kurumu oldu. KHK'LILARLA FLÖRT CHP, KHK'lılarla ilk toplantıyı 2021'in Haziran ayında yapmıştı. O tarihten bu yana 50 şehirde bu toplantılar gerçekleştirildi. Kemal Kılıçdaroğlu ise 2021'in Ağustos ayından bu yana ihraç FETÖ'cülere göz kırpıyor. Sık sık bu konuyu gündeme getiren Kılıçdaroğlu, kamudan temizlenen örgüt mensuplarını yeniden devlet kurumlarına yerleştireceğini dile getiriyor. 35 ilde platform kuran KHK'lılar, CHP sayesinde 32 ilde daha örgütlenerek platform sayısını 67'ye yükseltti.

1 yıl önce

Meral Akşener'in prompteri bozuldu konuşmasını sürdüremedi

İYİ Parti' Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuşurken prompter bozuldu. Konuşmasını sürdüremeyen Akşener, önündeki kağıttan okuyarak sözlerine devam etti. Yaşanan arızanın düzeltilmesiyle konuşmasına devam etti.

1 yıl önce

Macaristan’ı ‘Türkiye sınırı’ diye paylaştılar! Algı operasyonu TikTok paylaşımlarıyla bozuldu

Türkiye’de son dönemde körüklenen sığınmacı düşmanlığı devam ediyor. Bazı siyasi aktörlerin ırkçı açıklamalarının da etkisiyle göçmenler üzerinden algı operasyonu yapılıyor. Toplumun huzurunu bozan her eylemi sığınmacıların gerçekleştirdiğini öne süren provokatörler, göçmenler üzerinden hükümeti hedef alıyor. Peş peşe yaşanan olaylar sosyal medyada sığınmacı karşıtı bir hareket başlattı. ALGI OPERASYONU TİKTOK PAYLAŞIMIYLA BOZULDU Nerede, ne zaman gerçekleştiği belli olmayan olayları sığınmacı provokasyonuna dönüştüren bazı hesaplar, algı oluşturma çabasını sürdürüyor. Bir sosyal medya kullanıcısının “Yahu bir ülkeye merdiven dayanır da girilir mi?” notuyla paylaştığı görüntü sosyal medyada gündem oldu. Tellere merdiven dayayan bir grup göçmenin geçtiği sınırın Türkiye sınırı olduğu öne sürüldü. Ancak sınırı geçen göçmenlerin TikTok’ta yaptığı paylaşım ortaya çıktı. GÖRÜNTÜ MACARİSTAN SINIRINDA ÇEKİLDİ Görüntüyü TikTok hesabından paylaşan kişinin kendisine “Hangi sınır?” diye soran takipçisine “Macar” diye yanıt verdiği görüldü. Ancak algı peşinde olan hesaplar, Macaristan sınırında çekildiği ortaya çıkan görüntüleri Türkiye’de çekilmiş gibi paylaşamaya devam etti.

1 yıl önce

Tunç Soyer'in fahiş zam oyunu TCDD tarafından bozuldu!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in kentteki toplu ulaşım araçlarına biniş ücretlerine yapmak istediği fahiş zam TCDD'den döndü. ZAMLARI GERİ ÇEKME ZORUNDA KALINCA TAM BİLETİ BÜKSELTMEK İSTEDİ İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir 6. İdare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı doğrultusunda mart ayından bu yana toplu ulaşım araçlarına her ay başında ÜFE oranında yaptığı zamları geri çekmek zorunda kalınca bu sefer UKOME Genel Kurulu'na tam bilet ücretinin 10 lira 23 kuruşa çıkarılması yönünde öneri sundu.

1 2 3