25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

Netflix'ten Cemal Kaşıkçı itirafı

netflix, ceo reed hastings, cemal kaşıkçı, suudi arabasitan, pedofili, eşcinsellik

3 yıl önce

Cemal Kaşıkçı’nın akıbeti belli oldu! Parçalara ayırmışlar!

gazeteci cemal kaşıkçı, istanbul, suudi arabistan, adli tıp uzmanı al tubaigy, parçalara ayırmışlar, birleşmiş milletler raportörü agnes callamard, hatice cengiz, mahir abdülaziz mutreb, veliaht prens muhammed bin selman

3 yıl önce

“Gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı infaz eden timi taşıyan uçaklar Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın”

Anadolu Ajansı’nın CNN'den aktardığına göre, olay bir Suudi bakanın imzasıyla "çok gizli" ibaresiyle Washington bölge mahkemesine sunulan yeni belgelere dayandırıldı. Söz konusu belgelerin ilgili mahkemeye, Kanada’ya sığınan eski Suudi İstihbarat Subayı Saad Aljabri’nin Veliaht Prens Bin Selman aleyhinde Ağustos 2020’de açtığı dava sonucu sunulduğuna işaret edildi. Hala Toronto’da yaşadığı sanılan Aljabri, Kaşıkçı cinayetinden hemen sonra Veliaht Prens Bin Selman'ı, kendisini de infaz etmek için Kanada’ya bir ekip yollamakla suçlamıştı. 2017’de yatırım fonuna devredildi Haberde, belgelere göre Kaşıkçı’nın öldürüldüğü 2 Ekim 2018’de 15 kişilik suikast timini getiren iki uçağın Sky Prime Aviation adlı şirkete ait olduğu, söz konusu şirketin de Aralık 2017’de Muhammed bin Selman'ın kontrolündeki 400 milyar dolarlık Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'na devredildiği kaydedildi. Özel uçak filosunun sahipliğinin söz konusu yatırım fonu üzerine geçirilmesine dair daha önce bir bilgi bulunmadığına işaret edilen haberde, ilgili belgedeki kanıtın Kaşıkçı'nın ölümü ile Veliaht Prens Bin Selman arasında yeni ve başka bir bağlantı sağladığına dikkat çekildi. Kaşıkçı cinayetinin akabinde Wall Street Journal'da yer alan 10 Ekim 2018 tarihli konu hakkında bilgisi olan kişilere dayandırılan haberde de infaz timini taşıyan Gulfstream uçaklarının Muhammed bin Selman'ın kontrolü altındaki bir şirkete ait olduğu yazılmıştı.

3 yıl önce

ABD'den Cemal Kaşıkçı raporu: İnfaz emrini veren Prens Selman

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI), 2018 yılında hazırlanan ancak Donald Trump yönetiminin kamuya açıklamadığı "Kaşıkçı istihbarat değerlendirme raporunu" yayımladı. Başta Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) olmak üzere ilgili istihbarat kurumlarının katkıda bulunduğu raporda, Kaşıkçı cinayetini onaylayan kişinin Veliaht Prens olduğu kaydedildi. "TALİMATI PRENS SELMAN VERDİ" Raporda, "Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Türkiye'nin İstanbul kentinde yakalanması ya da öldürülmesine yönelik operasyonu onayladığı sonucuna ulaştık." ifadesi yer aldı. Ayrıca raporda, "Bu sonuca, Prens Muhammed bin Selman'ın, ülkede karar alma mekanizmalarını kontrol ettiği, cinayette Prens'in önemli bir danışmanının ve güvenlik ekibinin yer aldığı, Prens'in Kaşıkçı da dahil yurt dışındaki muhalifleri susturmak için şiddet içerikli adımlar attığı gerçeklerini baz alarak ulaştık." bilgisi verildi. "PRENS'İN BİLGİSİ DIŞINDA HAREKET ETMEZLER" Kaşıkçı cinayetinin işlendiği dönemde Muhammed bin Selman’ın yakınındaki kişileri kovma ve tutuklama ile korkuttuğuna işaret edilen raporda, "Bu durum, Prens’in yardımcılarının, Muhammed bin Selman’ın emirlerini sorgulayamadıklarını ve Prens'in onayını almadan önemli adımlar atamadıklarını göstermektedir." tespitinde bulunuldu. Raporda, Kaşıkçı’yı öldüren 15 kişilik ekibin 2 Ekim 2018’te İstanbul’a gittiği ve bu ekipte Muhammed bin Selman için çalışan kişilerin olduğunun altı çizildi.

3 yıl önce

Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin davada 3 tanığın bilgisine başvuruldu

Orta Doğu'nun etkin gazetecilerinden Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim 2018'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda katledilmesine ilişkin 26 sanığın yargılandığı davanın İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmasına, haklarında yakalama kararı bulunan firari 26 sanık katılmadı. İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bazı avukatların, sanıkları temsil ettiği duruşmada, Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı müşteki Hatice Cengiz ile avukatı da hazır bulundu. Duruşmada daha önce alınan ara karar gereği tanık olarak dinlenilmesine karar verilen 3 kişinin bilgisine başvuruldu. Tanıklardan İstanbul Koruma Şube Müdürlüğü görevlisi ve dönemin Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Al Otaıbı'nın koruması M.E.S, başkonsolosun olay tarihinde yıllık izinde olduğunu ve bu nedenle kendisine de olay günü için "izin yap" dediğini belirterek, "Herhangi bir şeyden şüphelenmedim." dedi. Araçta hep Arapça konuşulduğunu ve Arapça bilmediği için anlamadığını aktaran M.E.S, "Başkonsolosun şoförü Hakan da olay günü izinliydi ama Hakan'ı o gün arayarak çağırmış. Beni çağırmadı. Hakan'a sorduğumda bana, 'Büyükçekmece'de alışveriş yaptığını, sonrasında konsolosun amcasının oğlunu havalimanına bıraktığını' söyledi. Başkonsolos olaydan bir hafta sonra çıkış yaptı." diye konuştu. "Ne malum parçalara ayırıp götürmedikleri" Tanıklardan Hikmet Çetinkaya da Turan Kışlakçı'nın kendisini arayarak şoförlük yapmasını istediğini, olaydan sonraki gün konsolosluğa gittiklerini ve konsolosluk önünde gazeteciler dahil bir çok kişinin olduğunu anlatarak, "Konsoloslukta beklerken araçların giriş çıkışını yönlendiren vale gibi biriyle konuştum. Bu kişinin bana, 'Bunların nasıl bir devlet olduğunu bilmiyor musunuz? Uzaklaşın, boşuna beklemeyin' demesi üzerine, ben de 'Kameralar var, nasıl çıkaracaksınız, kaybolamaz' dedim. Aynı kişi bana, 'Ne malum parçalara ayırıp götürmedikleri' dedi." ifadesini kullandı. Başkonsoloslukta şoför olarak çalışan tanık Edip Yılmaz da, gördüğü herhangi bir şey olmadığını ve olaydan bir gün sonra haberlerinin olduğunu aktararak, "Olay günü biz eksi 3. kattaydık. Bizim bulunduğumuz odanın kapısını kapattı güvenlik müdürü. 'Ben gelmeden çıkmayın' dedi. Kapı 20 dakika kapalı kaldı. Daha sonra kapı açıldı. Yarım saat sonra dışarı çıktım. Olağanüstü bir şey vardı ama ne olduğunu anlayamadık. Ben Cemal Kaşıkçı'yı hiç görmedim. Eksi 3. katta bomba patlasa duymayız. Başkonsolosun, çalışan şoförler aracılığıyla haber göndererek rezidansa kimse gelmesin' dediğini, hatta özel şoförünün denediğini, onu bile almadığını duyduk." şeklinde konuştu. "Turan Kışlakçı'yı neden dinlemiyorsunuz?" Tanık ifadelerinin ardından beyanlara karşı diyeceği sorulan müşteki Hatice Cengiz, mahkeme heyeti başkanına, "Turan Kışlakçı'yı neden dinlemiyorsunuz?" diye sordu. Başkan da, "Turan Kışlakçı'yı tanık olarak çağırmışız. Gelmediği için hakkında zorla getirme kararı çıkarmışız." dedi. Söz alan Hatice Cengiz'in avukatı Ali Ceylan ise, "Amerikan (CIA) istihbarat raporunun dosyaya getirilmesini talep ediyoruz, dosyada olmayan isimler hakkında ihbarda bulunulmasını talep ediyoruz." dedi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Amerikan istihbarat raporunun getirilmesi talebini, davaya katkı sağlamayacağı ve tarafların bu konuda savcılıklara başvuru hakları olduğu gerekçesiyle reddetti. Sanıklarla ilgili yakalama kararları ile Turan Kışlakçı'nın aralarında bulunduğu dinlenilemeyen tanıkların zorla getirme kararlarının devamına hükmeden heyet, duruşmayı 8 Temmuz'a erteledi. Hatice Cengiz'den açıklama Duruşmanın bitmesinin ardından Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde avukatıyla birlikte bir açıklama yapan Hatice Cengiz, "Tanıklar dinlenildi. Biz mahkemeden, yeni açıklanan rapor kapsamında, ortaya çıkan yeni delillerin de davaya eklenmesini istedik. Bundan sonraki süreci avukatlarla beraber takip edeceğiz. Onun dışında söylenebilecek, bu en son yayınlanan rapor, doğrudan veliahta bir sorumluluk yüklüyor. Bu kapsamda mahkeme sürecine dahil olmasını istiyorum." dedi. İddianameden Orta Doğu'nun etkin gazetecilerinden, Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmüştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 117 sayfalık iddianamede, Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yapıp diğer sanıklara gerekli talimatları veren sanıklardan Ahmet bin Muhammed el-Asiri ve Suud el- Kahtani'nin "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürmeye azmettirme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Sanıkların en başından itibaren maktul Kaçıkçı'yı, Suudi Arabistan'a götürmek, kabul etmediği takdirde öldürmek üzere fikir birliği ve ortak suç işleme kararıyla hareket ettikleri, eylemi tüm ayrıntılarıyla planlayıp iş bölümünü gerçekleştirdikleri kaydedilen iddianamede, sanıkların suça doğrudan katıldıkları ve sonuç olarak ortak hakimiyet alanına aldıkları Kaşıkçı'yı boğarak öldürdükleri ifade ediliyor. İddianamede, sanıklardan Mansur Osman Abu Hüseyin, Maher Abdulaziz M. Mutreb, Salah Muhammed A. Tubaigy, Mustafa Muhammed M. Al-Madani, Saif Saad Q. el-Kahtani, Thaar Ghaleb T. Alharbi, Badr Lafi M. Alotaibi, Turki Musharraf M. Alshehri, Fahad Shabib A. Albalawi, Waleed Abdullah M. Alshehri, Muhammed Saad H. Alzahrani, Naif Hasan S. Alarifi, Abdulaziz Muhammed M. Alhawsawi, Halid Aedh G. Alotaibi, Meshal Saad M. Albostani, Muflih Shaya M. Almuslih, Ahmed Abdullah A. Almuzaini ve Saad Muid Alqarni'nin, "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. Birleşen iddianame Soruşturmasını sürdüren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistanlı firari 6 şüpheli hakkında ikinci bir iddianame hazırlanmıştı. Bu iddianamede de, Türkiye'ye gelen şüpheliler Ahmed Abdulaziz M. Aljanobi, Halid Yahya M. Alzahrani, Muhammed İbrahim A. Alzaid ve Obaid Ghazi A. Alasaadi'nin konsolosluk binasında, konutunda ve araçlarda cinayetten sonra delilleri yok ettikleri belirtilmiş, bu nedenle Kaşıkçı'nın cesedi veya cesede ait herhangi bir iz ve emare bulunamadığı kaydedilmişti. Şüphelilerden 2'sinin ağırlaştırılmış müebbet, 4'ünün 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen bu iddianame de mahkemece kabul edilerek davayla birleştirilmişti. Böylece davada sanık sayısı 26 olmuştu.