25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

Le Monde: ’Demokrasi Zirvesi büyük hayal kırıklığı'

ABD Başkanı Joe Biden'ın dünyadan 100 ülke temsilcisinin katılımıyla 9-10 Aralık'ta sanal ortamda gerçekleştirdiği Demokrasi Zirvesi sona erdi, ancak zirvenin sonuçlarına ilişkin eleştiriler sürüyor. Fransa'nın en büyük gazetesi Le Monde, "Joe Biden'ın demokrasi zirvesi hayal kırıklığı yarattı" adlı başyazısında, "Zirve, hem konuk listesiyle eleştirildi, hem de Başkan Biden'ın ABD'nin her zaman demokratik ideallere uymadığını kabul etmesi Amerikalıları rahatsız etti" yorumu yaptı. LİSTEDE ABD ÇIKARLARI Fransız gazete, özellikle zirvenin davetli listesini şu sözlerle eleştirdi: "Davetliler listesine baktığınızda, Washington'ın bölgesel çıkarları, davet edilen rejimlerin doğasına genellikle üstün geliyor. ABD tarafından finanse edilen bir demokrasi gözlemevi Freedom House'un sıralamasına göre, davetli listesinin en az 3'te 1'i o listeden çıkarılmalıydı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti veya Brezilya listeye girmesine rağmen, hangi farkla Türkiye ve Tunus giremedi. Davetliler listesinde yer almayan Rusya ve Çin de bu nedenle zirveyle dalga geçiyor."

2 yıl önce

Sanatçı Hülya Avşar'dan simit açıklaması: “Sizin gibi düşünenler demek ki başımızda olsa; ne demokrasi kalır, ne konuşma özgürlüğü…”

Sosyal medya hesabından bir açıklama yapan ünlü sanatçı " Kendim kazandım, hala kazanıyorum. Bunun hesabını kimseye vermedim, size hiç vermeyeceğim" dedi. İşte Avşar'ın cevabı: 1-Sakinleştiyseniz sıra bende. O kadar konuşmamın içinden, hep birlikte bugünleri aşacağız kısmı değil de “Simit”e takılanlar; hiçbirinizi takmıyorum ve saymıyorum. Benim simit yeme meseleme gelince, yerim ya da yemem ama bildiğim bir şey var, kendim kazandım, hiç de kolay olmadı 2-Hala da kazanıyorum. Bunun hesabını kimseye vermedim, size hiç vermeyeceğim. Sizin gibi düşünenler demek ki başımızda olsa; ne demokrasi kalır, ne konuşma özgürlüğü… Diyeceğim şu ki” Gerekirse simit yiyeceğiz, ama bugünleri beraber atlatacağız.”

2 yıl önce

Darbeler ve Demokrasi Söyleşisi… Cumhurbaşkanı Erdoğan: Alçak oyunları bozacak kararlılığa sahibiz

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:  "HALA AYNI SİNSİLİKLER PEŞİNDELER" Açılışı vesilesiyle bir araya geldiğimiz Adnan Menderes Müzesi'nin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Ülkemiz demokrasi tarihini en şanlı ve en hüzünlü sayfasını oluşturan Menderes dönemi nesilden nesile aktarılması gereken ibretlerle bezelidir. Bu müze rahmetli Menderes'in Yassıada'dayken mahpustayken hasretle yad ettiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra yeni devletimizi inşa ederken pek çok zorlukla karşılaştığımız bir gerçektir. Gazi Mustafa Kemal sonrası dönemde CHP sadece zihniyet olarak değil, filende faşizmin kıyılarında dolaşan bir parti haline gelmiştir. Demokrat Parti ve Menderes dönemi Türkiye'inin demokrasi ve kalkınma mücadelesinin en önemli taşlarından birisidir. Darbe döneminde yaşananlar ilk gününden idam gününe kadar tüm aşamalarıyla milletimizin gönlünde onarılamaz yaralar açmıştır. O dönem Menderes'e yeteri kadar sahip çıkılamadı.  Dün kendi siyasi hırsları uğruna, ülkeyi Menderes'in idamına sürüklemekten çekinmeyenler hala aynı sinsilikler peşindeler. Dün Menderes ve arkadaşlarına hangi itamı yapıyorlarsa bugün farklı ithamlarla bize yöneltiyorlar. Şöyle bir geriye baktığında; 1960 darbesi olmasaydı Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma yolculuğu hangi istikamette sürerdi diye sormak geliyor. Türkiye'yi siyasette ekonomide, güvenlikte felç etmeyi kafasına koyanların bitmek bilmeyen oyunlarıyla geçen yıllara üzülmemek elimizde değil. Ülkemize kazandırdığımız güçlü altyapı sayesinde bu alçak oyunu bozacak kararlılığa sahip olduğumuz bir döneme girdik. Aşağıda merhum Menderes'în hizmetleriyle alakalı o kronolojik haritayı gördüğümde 20 seneyi hatırlamamak elimde değil. ÜMRAN MENDERES: ÇOK MUTLUYUM Bugün duygu hali içindeyim. Çok mutluyum. Çok arzu ediyordum bu müzenin yapılmasını. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla hayata geçirildi. Sayın bakanımızın emekleri çok fazla. Umarım gençlerimiz de burayı gezerler. Demokrasi için verilen mücadeleye şahitlik ederler. Ülkesini seven, çalışan bu değerli insanlarımızı rahmetle anmak istiyorum. Nur içinde yatsın içim. Bugün görseydi o da çok mutlu olurdu. Çok mutlu ve gururluyum. TORUNU ADNAN MENDERES: ONU TANIMAK İSTEYENLER İÇİN ÇOK ÖNEMLİ Çok duygulandık heyecanlandık. Adnan Menderes adı yollarda, köprülerde, her yer karşımıza çıkıyor. Maalesef Adnan Menderes'i gerçekten tanıyan, bu ülke için hissettiklerini ideallerini yapmak istediklerini bilen çok az insan var. Onu tanımak isteyenler için ortamların oluşması çok çok önemli. Ancak buna benzer gerçekçi, bilimsel çok da uzak olmayan tarihin hiç de bilinmemesi, tanıtılması gerçekten çok önemli. SORU-CEVAP
ERDOĞAN'DAN TARIM VE ENERJİ MESAJI 10 yıllık başbakanlık dönemini yol ve dava arkadaşlarıyla beraber çok çileli geçiyor. Adnan Menderes ve arkadaşları 10 yılın içerisine Türkiye Cumhuriyeti tarihinde öyle her babayiğidin sığdıramadığı eserleri sığdırmışlardır. Onlar bizim için izdir. Bizler de o izleri takip ederek tarımda, ekonomide, ulaşımda atmamız gereken adımları atıyoruz. İnşallah tarımla beraber Karadeniz'den petrolümüzü de çıkardığımızdan andan itibaren durum çok farklı olacak. HDP'Lİ SEMRA GÜZEL'İN PKK'LI TERÖRİSTLE FOTOĞRAFI: TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ Adımlarımızı attık. Geçenlerde konuşmamda da söyledim. Biz bu parlamentoda bunları görmek istemiyoruz dedik. Hemen müracaatımızı yaptık. Onunla beraber 14 kişi var. Süratle dokunulmazlıklarının kaldırılması için adım atıldı. Onun diğerlerinden dosyasını ayırıp, bir an önce adım atılsın diye Meclis Başkanı ile konuştum. Diğerlerinin de dokunulmazlıklarının kaldırılması için sürecin başlatalım dedim. Meclis başkanımızın da düşüncesi bu şekilde. Daha sonra yargı süreci başlayacak. Bunun da takipçisi olacağız. Kandille ilgili ana muhalefetin başındaki zat, 'İktidara gelirsek başlarına geçireceğiz' diyor. İktidara gelemeyecek de... Şimdi bakıyorsunuz onlarla el ele hareket ediyor. O gün geldiğinde nasıl Kandil'i başlarına yıkacaksınız? Biz sürekli bombalıyoruz. Tek bunlardan terörist kalmayıncaya kadar mücadelemiz devam edecek. Bu parlamento ve bu milletin paraları onların cebine girmemeli. SÜLEYMAN SOYLU: 15 TEMMUZ GERÇEKLEŞSEYDİ TARİHİ DEĞİŞTİRECEKLERDİ Bu talimatı 4 yıl önce verdiğiniz zaman. Bugün konuşmanızda söylediğiniz, 'Çine çayının altında keşke böyle bir müze yapılabilse' diye. Biz, 'Böyle bir müze yapılabilir mi?' diye baktık. Bekir Bey böyle bir imkanın olabileceğini söyledi. Ve bu adım talimatınızla başladı. Özellikle bu müzenin zenginleşmesi için fakat gördüğümüz şuydu. 27 Mayıs'tan sonra tarihi silmeye çalışmışlardı. Aklıma şu geldi. Eğer 17-25 Aralık ya da 15 Temmuz gerçekleşseydi tarihi değiştireceklerdi. Ve sizin talimatınızla herkesin gayretiyle burada ufak bir tarih düzeltmesini yapmak istedik ve siz bunun en büyük boyutunu Yassıada'da yaptınız. Aslında bu meselelere sahip olan insanların yüreğinde bir kıvılcım meydana getirdiniz. İlk feribotun ismini Adnan Menderes koydunuz.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İktidara giden yolun sandık yerine yabancı devletlerin kapısında aranmasını, demokrasimiz adına çok tehlikeli görüyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Trabzon İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: Bu muhteşem buluşma için Trabzon İl Teşkilatı'na, milletvekillerine, gençlik ve kadın kollarımıza teşekkür ediyorum. İşte bu gençlik hiçbir partide olmayan bir gençlik. Hazırlıklarımızı kimseye prim vermeden TEKNOFEST gençliği olarak yola devam edeceğiz. Türkiye'ye daha fazla yatırım kazandırarak, ülkemizi daha güçlendirerek geçmiştekilerin emanetlerine hakkıyla sahip çıkıyoruz. Türkiye’ye daha fazla yatırım kazandırarak ve güçlendirerek, geçmişteki büyüklerimizin emanetine hakkıyla sahip çıkıyoruz. Çıktığımız kutlu yolculukta tam 20 yıldır kararlılıkla yürütüyoruz. Türkiye'yi tarihinin en büyük yatırım hamleleriyle buluşturmaya devam ediyoruz. İktidara giden yolun sandık yerine yabancı devletlerin kapısında aranmasını, demokrasimiz adına çok tehlikeli görüyoruz. Milletlerinin hak ve hukukunu savunmak için görevlendirilen büyükelçilerin muhalefetçe arzuhal makamına dönüştürülmesi Türkiye'nin bağımsızlığı adına vahim. Şimdi buradan bir müjde paylaşmak istiyorum. Trabzonspor Zaman Tünelini kuruyoruz. Burada 410 metrekarelik müze ve sergi alanı, 4 boyutlu salon, hatıra alanları olacak. Şehrimizin misafir ve ziyaretçilerine gösterilecek. Bu yatırımın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

2 yıl önce

Fransız gazeteci Pascal-Moussellard'a göre Fransa'da demokrasi acı içinde kıvranıyor

Haftalık Fransız dergisi Telerama'nın editörü Pascal-Moussellard, dergi için kaleme aldığı makalede, Fransız halkının demokrasiye bağlı olduğunu dile getirdiğini ancak seçilmiş yetkililer ve kurumların getirdiği hayal kırıklıklarıyla bir kısmının daha otoriter bir rejimi kabul edebileceklerini belirttiğini yazdı. Cumhurbaşkanı seçimine 8 hafta kala, ülkede demokrasinin "nefes almakta zorlandığına" işaret eden Pascal-Moussellard, aralık sonunda yapılan bir ankette Fransızların yüzde 83'ünün demokrasiye bağlılıklarını dile getirdiğini ancak yüzde 46'sının da "iyi çalışan bir rejim olmadığı" görüşünü paylaştığını aktardı. Pascal-Moussellard, diğer yandan her 4 Fransız'dan 1'inin sağlık kriziyle mücadelede daha otoriter bir rejimin daha etkili olacağı" görüşünde olduğunu hatırlatarak, ülkedeki demokrasinin halkı ikna etme konusunda yeterli olmadığını vurguladı. ARZULANAN İLE YAŞANILAN DEMOKRASİ ARASINDA UÇURUM VAR Arzulanan demokrasi ile yaşanılan demokrasi arasında uzun bir mesafe olduğunun altını çizen Pascal-Moussellard, ülkede her geçen günün bu uçurumu açtığını kaydetti. Fransız gazeteci, "Her gün Cumhuriyet beşiğinde yaşadığı zannına kapılanlar ile seçtikleri insanlar ve kurumlar arasındaki mesafe büyüyor." değerlendirmesinde bulundu. Pascal-Moussellard, "Fransa, demokrasisiyle savaşıyor." diyerek, halkın politik olarak bir depresyonda olduğunu ve bunun yeni bir durum olmadığını ifade etti. SİYASİLERİN SÖYLEMLERİ TOPLUMDAKİ KOPUŞU TETİKLİYOR Olivier Pascal-Moussellard, politikacılar ve yöneticilerin Fransa'da demokrasi sistemini gerçek bağlamından evirerek başka bir noktaya sürüklediklerine, Orta Çağ'daki piskoposlar gibi tepeden inme bir anlayışla demokrasi naraları atmalarından yakınarak siyasetçilerin kampanyalarında özellikle banliyöleri hedef alan ayrımcı vaatlerinin halkı birbirinden kopardığına dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un aşı karşıtlarının canına okuyacağı açıklamaları ile Nicolas Sarkozy'nin "Banliyöleri karcher ile yıkayacağız" sözünden ilhamla banliyöleri sorunların merkezi gösteren sağcı cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse'in söylemlerini örnek gösteren Pascal-Moussellard, bunların Fransa'da var olan asıl toplumsal sorunlar ile siyasi tükenişin temel nedenlerini gizleme çabasının bir yansıması olduğu görüşünü paylaştı. Pascal-Moussellard, Berkeley Üniversitesinden siyaset bilimi profesörü Wendy Brown'un, "Demokrasi bugün tarihte eşi görülmemiş bir popülerliğe sahip ancak kavramsal olarak da hiçbir zaman bu kadar belirsiz ve önemli ölçüde içi boşalmamıştı." sözüne atıfta bulunarak asıl sorulması gerekenin herkesin dem vurduğu demokrasiden geriye neyin kaldığı sorusu olması gerektiğinin altını çizdi. Fransa Ulusal Araştırma Merkezinden (CNRS) araştırmacı Camillle Bedock'un "iktidara gelen cumhurbaşkanlarının sisteme dair reformun önemi vurgulandığında hemen anarşi naraları atarak, 4. Cumhuriyetin koruyuculuğunu üstlenmeye çalıştığı" değerlendirmesini paylaşan Pascal-Moussellard, "Demokrasiler bu şekilde mi batağa saplanıyor?" sorusunu sordu.

2 yıl önce

HDP ve Kılıçdaroğlu’nun sivil itaatsizlik çağrısına Ali Babacan’dan destek: “Demokrasilerde protesto önemlidi!”

İktidarın yüksek elektrik faturalarını düşürmeye yönelik bütün çabalarına rağmen HDP ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sivil itaatsizlik çağrılarına Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan da destek geldi. Partisi'nin Ekonomi ve Finans Politikaları Eylem Planı'nı açıklamak için basın mensuplarının ve kameraların karşısına geçen Ali Babacan'a, Kılıçdaroğlu'nun "Bugünden itibaren gelecek hiçbir elektrik faturamı ödemeyeceğim." ifadeleri soruldu. "PROTESTO EN DOĞAL HAK" DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’da, protesto ve boykot hakkının vatandaşların en doğal, anayasal hakkı olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı; "Elektrik faturaları gerçekten olumsuz etkiliyor. Vatandaşlarımızın karşı çıkması bir uygulama bu. Demokrasilerde protesto önemlidir. Protestoların yasalarda gösterildiği gibi yapılması gereklidir. Doğaldır.” https://twitter.com/genelgundem/status/1450825215190183937?s=21

2 yıl önce

Alman Basınına konuştu! HDP’nin demokrasi cephesinde olduğunu savunan Kaftancıoğlu: “Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler”

Uluslararası medya kuruluşları, Türk siyasetiyle ilgili birçok isim hakkında parlatma çalışmalarına devam ediyor. Fransa’da liberal çizgide yayın yapan Le Monde gazetesi, daha önce Meral Akşener ve Canan Kaftancıoğlu’nun Erdoğan karşısında önemli kadın figürler olduğunu iddia etmişti. Son olarak Alman Die Welt gazetesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile röportaj yaptı. "HDP demokrasi gücü" Terör örgütü ile ilişkisi nedeniyle kapatma davası açılan HDP’yi ‘demokrasi güçleri’ arasında gösteren Kaftancıoğlu şunları söyledi: “Şunu ifade etmek lazım Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde bulunduğu ittifakta HDP yok. HDP aday çıkarmayınca HDP seçmeninin bizim adayımıza oy verme davranışı söz konusu. Mücadele, demokrasiden yana olanlar ile demokrasiye karşı olanlar arasındadır. Özgürlük ve demokrasi için savaşmak isteyenler bizimle birlikte mücadele edebilirler"

1 yıl önce

Türk demokrasisinin utanç tarihi: 27 Mayıs 1960

Tarihe bir utanç vesikası olarak geçen 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle Anayasa ve TBMM feshedilirken ülkenin başbakanı ve iki bakanı idam edildi. Takvimler 1960 yılını gösterdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti 37 yaşındaydı. İktidarda, 10 yıl önce ülkedeki tek parti devrine son veren Demokrat Parti (DP) bulunuyordu. Başbakan koltuğunda 14 Mayıs 1950 ve 2 Mayıs 1954 seçimlerinden zaferle çıkan Adnan Menderes oturuyordu, Cumhurbaşkanı ise Celal Bayar'dı. 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde, DP ilk büyük zaferini kazanmış, yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclis'e girmiş, CHP ise ancak 69 sandalye kazanabilmişti. DP'nin ilk yıllarında yaptığı en önemli icraatların başında, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun Meclis'e sunulup kabul edilmesi gelmişti. Katılımın yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleştiği 1954 seçimlerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalmayı başaran DP, ilk yıllarından itibaren sivil ve askeri kanadın muhalefetiyle karşı karşıya kaldı. Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı haberi üzerine Ankara, İstanbul ve İzmir'de halkın sokağa dökülmesiyle 6 Eylül 1955'te başlayan "6-7 Eylül Olayları"nda, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarılmış, kiliselere ve mezarlıklara saldırılarda bulunulmuştu. 6-7 Eylül olaylarına ilişkin Yassıada'da dava açılmasında en büyük rol, Fuad Köprülü'nün olmuştu. 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece 8 gün sonra bir gazeteye röportaj veren Köprülü, 6-7 Eylül Olayları ile ilgili, dönemin Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu ve Başbakan Adnan Menderes'i suçlayarak, "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur." ifadelerini kullandı. Atatürk'ün evinin bombalanması hadisesinin de bir tertip olduğunu ileri süren Köprülü, "Bizzat tertipçisi Menderes'tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir." iddiasında bulundu. Bu iddialar üzerine, darbeden sonra Yassıada'da alelacele bir 6-7 Eylül Olayları davası açılmış ve Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu, altışar yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. DP'nin kurucularından ve Dışişleri Bakanı olan Fuad Köprülü ile hayli uzun süren bir çekişme içine giren Zorlu, 1957 seçimlerinden sonra 25 Kasım 1957'de Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Fuad Köprülü'nün kişisel husumeti nedeniyle böyle bir röportaj verdiği ve Zorlu'nun mahkum edilmesini istediği iddia edilmişti. 9 SUBAY OLAYI DP, 1957 seçimlerinde oy kaybetmiş olmasına rağmen 424 sandalye kazanmayı başardı. Seçimlerden kısa süre sonra yaşanan "9 Subay Olayı", ordu içinde bir grup subayın hükümete komplo hazırlamak suçundan tutuklanıp yargılanmaları şeklinde gerçekleşti. DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu örgüt, 1950'li yılların ikinci yarısında genişlemeye başladı. Hükümete yapılan ihbar neticesinde ortaya çıkan grup, DP iktidarına karşı darbe düzenlemek amacıyla kurulmuştu. 9 Subay Olayı, yaklaşık 3 yıl İstanbul'da etkinlik gösteren, ordu içindeki gizli örgütün kısa dönemde zayıflamasıyla son buldu. İSTANBUL VE ANKARA'DA SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950 yılında iktidara gelen DP, 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi. Muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü'nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı iddiaları ortaya atıldı. Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı. İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar daha da şiddetlendi. Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi. Ankara'da 5 Mayıs 1960'da bir öğrenci grubu, "555K" yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi. Adnan Menderes, kendisine karşı eylem yapılan yere giderek eylemcilerin arasına girdi. O sırada bir genç Menderes'in boğazını sıktı. "Ne istiyorsun?" diye sorduğu gençten "Hürriyet istiyorum." cevabını alan Menderes, "Bir başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?" ifadesini kullandı. 21 Mayıs'ta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar "sessiz" yürüyüş yaptı. 27 MAYIS'TA SABAHA KARŞI YÖNETİME EL KONULDU Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs'ta sabaha karşı yönetime el koydu. Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle "ihtilal" duyuruldu. Bildiride şöyle denildi: "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimiz, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır." ANAYASA VE TBMM FESHEDİLDİ "Ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü" iddiasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu. Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı. Adnan Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi. Bu tutuklamaların yanı sıra 235 general ve 3 bin 500 subay emekli edildi. 147 öğretim görevlisinin işine son verildi ve 520 hakim ve yargıç görevden alındı. Yassıada'daki yargılamalar, 14 Ekim 1960'ta başlayıp 15 Eylül 1961'de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi. Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı. Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92 kişiye 20 yıl ile 6 yıl arasında ağır hapis, 94 kişiye de 5 yıl ağır hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları da kısa süreli hapis cezaları aldı, bazıları ise beraat etti. Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi. YASSIADA, "DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI" YAPILDI TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

1 2 3 4 5 6