25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

NaifAnaliz - Ali Naif Çakar | Bir Umuttur YouTube – 3 – Devlet, Kirpi, Mafya, Tilki

Bu kadar mafya dizisinin ilgi gördüğü bir toplumsallık içerisinde toplumun en çok ilgi gösterdiği dizilerin terörle mücadeleye ilişkin kahramanlık dizileriyle, organize suçlar ve kriminal vakalarla mücadele eden polisiye dizililer olduğunu unutmamak lazım. 90’ların senaryo mirası mafyatik dizilerin Türkiye’de “akılcılık tanrısının” “sosyal medya peygamberliğinin” “Youtube dinine” uzanan yolda organize suç kültürüyle maskelendiği günlerden geçiyoruz.   Bu yeni dinin kutsal sembolleri ise Hristiyanlıktaki teslis (üçleme) inancına benzeyen tripod (üç ayak) ve günümüzü temsilen kamera. Bu yeni dinin gelişimini ve nerelere gideceğini hep beraber göreceğiz. Bu yeni dini girişimin arkasından gidenler ve onu kutsayan haricileri ve dâhilîleri de hep beraber görmekteyiz. Sıratı müstakim üzere yol alanlara İslam yeter. Bu yeni dinin muhipleri bizden uzak olsun. Teolojik tartışmaları bir kenara bıraktıktan sonra gelelim heybenin diğer kısmına. FETÖ tipi yöntemlerle, sinsi tuzaklarla, durumdan vaziyet çıkarmalar, samimiyeti istismar etmelerle, insanın nefsine oynayan katakullilerle planlanmış yakınlaşma ve iş tutmalarla siyaseti tanzim etmek isteyen bir organize suç hamlesine karşı devlet, devlet gibi bir duruş sergiliyor. Birçok ismin içine karıştırıldığı bu video işlerine soylu bir darbe vuruldu. Adı geçmediği halde devletin ve milletin itibarını yurt dışından sallamak isteyenlere karşı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sürece müdahil oldu ve hedefi devletin itibarı olan bu mafya görünümlü küresel operasyona bir hançer darbesi indirdi. FETÖ ve PKK Türkiye’yi bir terör devleti yapmak istediler ancak başaramadılar. Bu beceriksizliklerini ve öğrenilmiş çaresizliklerinin üstünü örtmek için Türkiye’yi mafya devleti olarak göstermek istedikleri bir kurgunun içerisine sokmaya çalıştılar. Süleyman Soylu bu kurguya, bu oyuna bu plana vakit kaybetmeksizin dur dedi. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe! Devlet yarına bırakır ama yanına bırakmaz. Devlet sessizliği de unutmaz iftirayı da. Şanlı tarihinde ve o tarihin birer özeti olan Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında, 15 Temmuz’da korkutamadıkları milleti, yıkamadıkları, esir alamadıkları devleti mafyaya boyun eğdirmeye kalkıyorlar. Videolarda Abdulkadir Selvi özelinde gazetecileri, Demirören grubu özelide de tüm medyayı susturma stratejisini gütmekteler. Tam FETÖ aklı… Milli marşı “Korkma” diye başlayan bir milleti kirli ve çarpıtılmış bilgilerle, muhataplarının çevresinde dolanarak esir düşürmeye çalışan bu akılsızlık ve zekâsızlık devletin nizamından milletin sinesinden sert bir tokat daha yiyecektir. Kanı akmadan, canı çıkmadan yenilemeyecek bu milleti bir tripod ve kamerayla yenebileceğini, sindirebileceğini sanan akıl ve zekâ kıtlığı ancak sosyal medyada hüküm sürebilir. Eski Yunan’a dayanan Tilki ve Kirpi meselesi vardır. Kaplumbağa ve tavşan misali günümüze uzanan hayvanlar arası batılı hikayeler gibi. Tilki aynı anda çok işi yapabilir, kurnazdır, hırsızdır, ilkesi yoktur, çevresinin farkındadır, ahlaki bir kaygısı gütmez, dostu yoktur, dost olduğunu da hemen satar, amaca götüren her yolu mubah görür, hayvanlar aleminde de kargaya, aslana attığı kazıklarla nam salarak günümüze ulaşır. En önemli özelliği ise tüm kurnazlığına karşın korkaktır. Kirpi ise yaradılışında sırtındaki oklardan, dikenlerden başka bir sermayesi olmayan korunaklı, kimseye zararı olmayan, tabiata ve doğaya faydalı bir canlıdır. Tilki’nin kirpiyi avlama stratejilerinin tamamı her seferinde hüsranla son bulmaktadır. Koca hayvanlar aleminde Tilki’nin üstesinden gelemediği, kandıramadığı ve hüsranla karşılaştığı hayvan Kirpi’dir. Bugün kendini Youtube videolarındaki Tilki sembolizmiyle ifade eden mafya, terör ve küresel destek ağı devlet ve milletle sembolize ettiğimiz Kirpi’yi yenemez. Tilki’nin kıvraklığı, ahlaksızlığına karşı Kirpi’nin yapması gereken ilk şey yapabildiği o mükemmel savunma refleksidir, kıvrılıp top haline geldikten sonra dikenlerini/oklarını kaldırarak kendini savunur Kirpi. Tilki’nin tüm kurnazlığına ve ahlaksızlığına karşı galip gelen her seferinde Kirpi’dir. Unutmadan yazalım da; tek başına iş tutan tilkiyle, sürüyle iş tutan çakallar da kardeştir. Onların hikayesini daha sonraya bırakalım. Tilkiler, tilkileşenler, tilkiden medet umanlar bilsinler ki Kirpi yoluna, mücadelesine ve kararlığına devam ederken pazarlar Tilki postlarıyla doludur.  

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: "Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek. Buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek."

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar: Dünyanın gözü her zaman üzerimizdedir, her dönemde tüm hakikatler bize çevrilmiştir. Maruz kaldığımız muhtelif sorun başlıklarını ele alırken, tarih şuurunun rehberliğiyle kararlarımızı somutlandırmalıyız. Her zaman resmin büyüğünü görmeye odaklanmalıyız. Tutarlı olacaksak başkaca bir seçenek olmadığını bilmeliyiz. Bugüne kadar akıntıya kapılıp onun bunun dolduruşuna gelerek siyaset yapmadık. Dibi görünmeyen sulardan su içmedik, korkuya hiç rehin düşmedik. Türkiye'yi yakın markaja alarak karanlık operasyonlara hedef yapmak için ellerini ovuşturanlara taviz veremeyiz. Tam tersi olursa milletin yüzüne bakamayız. "HERKESİ UYARIYORUM, HEDEF TÜRKİYE'DİR" Telaşa kapılmadan, daha soğukkanlı davranmak mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin çevresindeki sinsi kuşatma sertleşmektedir. Asıl mesele gündemi işgal eden iddiaların hem taraftarlarından hem de cesametinden çok daha ötesidir. Yerli ve yabancı mihraklar tacizlerine, şer kampanyalarına hız vermişlerdir. Herkesi uyarıyorum; hedef Türkiye'dir. Bir tezgah kurulmuştur. Türkiye'nin üzerine gölge düşmesi, siyasi ve hukuki çözülme yaşaması konusunda alçak bir rekabet maalesef devrededir. Amaç Türkiye'nin itibarını lekelemektir.  Amaç Türkiye'nin mukavemetini kırarak her türlü müdahaleye açık hale getirmektir. 6 ay içinde başka bir Türkiye'nin görüleceğini söyleyen Kılıçdaroğlu kaosun bekçisi konumundadır. MERAL AKŞENER'E TEPKİ Asıl bizi düşündüren İP'in Başkanı tarafından üstlenilen provokatörlük rolüdür. Geçen haftaki grup konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı'nı katil Netanyahu'ya benzeten ve siyonizme gülücükler saçan bu şahsın, birkaç gün sonra Rize'yi ziyaret ederek müessif olaylara sebebiyet vermesi çok yönlü incelenmeli ve mercek altına yatırılmalıdır. İP Başkanı'nın bile bile sanki toplumsal huzurluğun fitilini tutuşturmak için Rize'ye gitmesi yalnızca öngörüsüzlükle izah edilemez. Bu şahsın, Netanyahu benzetmesinden sonra Rize'ye ziyareti baştan ayağa planlıdır.  Esnaf geziyorum diyenler esnafa tekme tokat musallat olmalıdır. İP'in Başkanı ateşle oynamıştır. 1959 Uşak olaylarında oluğu gibi şiddet olaylarının ilk halkası olması için ortaya çıkarılmıştır.  AA muhabirinin ısmarlama sorusu birden bire gündeme oturmuştur. Viranşehir Savcısı'nın durumu da bir başka üzerinde durulması gereken muammalı durumdur. Şaibeli olaylar üst üste çakışmış, biri biterken diğeri başlamıştır. PKK'NIN MAKET UÇAKLI SALDIRILARI PKK, YPG'ye eğitim ve silah desteği veren ülkeler çok tanıdıktır. Alayı dost ve müttefiklikten bahsederler ancak dürüst değillerdir, utanmaları yoktur. Yüzlerine bakınca ar damarlarının çatladığını hemen görürsünüz. Suriye'deki terör kamplarında ne arıyorsunuz? diye sorsanız iblisi bile hayrete düşürecek bahaneleri öne sürerler. Petrol kokusu aldılar mı kan kokusu almış köpek balığına dönerler. "BİZ HER ŞEYİN FARKINDAYIZ" Türkiye haksızlıklara karşıdır, adaletsizliklerin karşısındadır. Küresel emperyalizmin tam olarak karşı kutbundadır. Terörle mücadelede kahramanca devam ederken, bu mücadelenin içinde yer alan asker ve devlet adamlarını itibarsızlaştırma çalışmaları hain bir amaç taşır. Biz her şeyin farkındayız. Şirret kampanyayı görüyor ve takip ediyoruz. Türkiye'nin önünü kesmek için yarış halinde olanlar el ele vermişler, yıkım ittifakının potasında birleşmişlerdir. Tekraren uyarıyorum, oyun büyüktür, oyun kirlidir, çok boyutlu ve çok aktörlüdür. Libya'daki varlığımızın rövanşını almak istiyorlar. Doğu Akdeniz'deki tavizsiz duruşumuzdan korkuyorlar. Bölücü terör örgütü PKK'ya dünyayı zindan etmemizden dolayı üstümüze geliyorlar. Boyun eğmediğimiz için, al bayrağın solmasına müsaade etmediğimiz için deliye dönüyorlar. Terörist elebaşları Sofi Nurettin ile Aydın Şimşek'i gömdük ya, işte bunu hazmedemiyorlar. 104 emekli amirale bildiri yayınlattılar kimse yemedi... Cumhur İttifakı'nı karalayın, Türkiye'yi kötüleyin diye işbirlikçilerine tembihte bulundular, küçük bir azınlık dışında inanan çıkmadı. Çabalar boşuna, hevesler beyhudedir. Türkiye sömürge devleti, karpuz cumhuriyeti, aşiretler koalisyonu değildir. Hiçbir zaman da olmamış ve olamayacaktır. Bir suç varsa, suçluların delil ve belgelerle tespiti yapıldıysa adres bağımsız Türk mahkemeleridir.  "KİMSE İÇİŞLERİ BAKANI'NIN BOYUNA TASMA GEÇİREMEYECEK" İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna kimsenin gücü yetmeyecektir. "TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ VİDEO KAYITLARLA REHİN ALINAMAZ" Herkes yerini yurdunu bilmek zorundadır. Herkes ağzından çıkanlara dikkat etmekle mükelleftir. Türkiye'nin gündemi video kayıtlarla rehin alınamaz, sosyal medya iftiraları ile ele geçirilemez. Sayın Binali Yıldırım'ı evladıyla birlikte töhmet altında bırakmak, uyuşturucu ticareti ile ilişkilendirmek müfteriliktir. Tarafsız kalmak destek vermektir, kimsenin hakkı yok. Konu devletimizin saygınlığı ve bekasıdır. Biden lobisinin zehir saçan lobileri Türkiye Cumhuriyeti'ni düşüremeyecektir. İhanete teşne olanların bu gerçeği akıllarından çıkarmaması tavsiyemdir. Türkiye'yi düğümleyip seçime veya başka arayışlara zorlamak demokrasi düşmanlığının yansımasıdır. Türkiye bir hukuk devletidir.  Türkiye sokakta bulunmadı, harita üzerinde kurulmadı. Bağımsızlık hediye alınmadı, sınırlarımız icazetle çizilmedi, varsa kendine güvenen çıksın karşımıza... Eğer devletimizi, eğer milletimizin tarihi haklarını can pahasına savunamazsak bu beden hepimize haram olsun. Hiç kimse hayal peşinde koşmamalı, içinden geçtiğimiz dönemde herkesin sağduyunun rehberinde hareket etmesi, toplumsal huzurun korunması hususunda sorumlu davranması tarihi bir görevdir. biz hükümetimizin yanındayız. 7 düvelin karşısındayız çünkü biz Cumhur İttifakı'yız. Hep birlikte Türkiye'yiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu farklılaşma üzerine değil kucaklaşma üzerine şekillenmiş, mutabakat sağlanarak yeni devletin dayanakları tesis edilmiştir.  AP'NİN RAPORU Milliyetçi ülkücü hareketi terörle anmak sadece terör sevicilerin harcıdır. Yayınlanan rapor Avrupa değerlerinin inkarıdır. Türkiye eleştirisinin yer aldığı raporu kendilerine iade ettiğimizi, çok net olarak kınadığımızı söylemek boynumuzun borcudur. Rapor bir Haçlı organizasyonudur ve yok hükmündedir.  Çok şükür oradan bakınca ülkücü hareketten rahatsızlık duyulması bizim doğru yolda olduğumuzun göstergesidir. Gelecek ay yıldızlı bayrağın altındadır.  Gün saflarımızı sıklaştırma günüdür. AP'nin kabul ettiği rapor aslında malumun ilanından başka bir şey değildir. Husumet cephesi kalabalıktır. Nefret salgını Avrupa'ya vebadan daha şiddetli zarar vermektedir.

2 yıl önce

Bakan Soylu'dan Devlet Bahçeli'ye teşekkür

Bakan Soylu'nun açıklaması şöyle: "Devlet-i Ebed Müddet" anlayışının Cumhur İttifakı'nda vücut bulan ruhunu, güçlü iradesiyle bir kez daha ortaya koyan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Dr.Devlet Bahçeli'ye, Türkiye’ye operasyon çekmek isteyenlere karşı bugünkü tarihi hatırlatması için müteşekkiriz." Devlet Bahçeli ne demişti? "Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı'nın boynuna tasma geçiremeyecek. Buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecek."

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Zulüm 1453’de başladı diyenlerin soyu bozuk, sütü lekelidir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İstanbul'un fethinin yıldönümü nedeniyle Twitter üzerinden açıklama yaptı. Bahçeli'nin açıklaması şöyle: "Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla başlayan uzun Ortaçağ karanlığı İstanbul’un fethi ile sonlanmış, müteakiben Yeniçağ’ın kapıları açılmıştı. Fetihle birlikte yeryüzünün çehresi değişmiş, Türklüğün muzaffer ruhu aklın, adaletin ve ahlakın cihanşümul çağrısı haline gelmişti. Fetih bir istila, bir işgal, bir imha hareketi veya tevarüs edilen bir medeniyet birikimini yağma ve talan harabeliği değildir. Fetih, iman dolu gövdesiyle mücadele eden bir milletin gönül seferi, vicdan seferberliğidir. Çürümeye karşı taptaze ümitlerin dâhiyane sedasıdır. İstanbul’un fethinin yankıları hala devam etmektedir. Görülüyor ki, fethimizin onuruna fetretin ve nefretin zehrini bulaştırmak isteyenler oldukça faaldir. Bizans’ın köhneliğini rehber ve pusula yapanlar 568 yıldır girdikleri şizofren nöbetinde kabuslarla kıvranmaktadır. Ortaçağ alışkanlıklarından kurtulamayan, ilkel dürtülerinden arınamayan, ilkesiz ve iradesiz eğilimlerinden uzaklaşamayan iç ve dış odakların İstanbul’un fethine karşı tahammülsüzlükleri hiç kuşkusuz tedavisi imkansız klinik bir vaka, hatta bir zillet hastalığıdır. Dünyanın en büyük Türk kenti maalesef ehil ve emin olmayan, neye ve kimlere hizmet ettiği meçhul bulunan tehlikeli bir zihniyetin tasallutu altındadır. Kifayetsiz muhterisler İstanbul’un fetih mirasını ileriye taşımayacak kadar takatsiz, yükseltemeyecek kadar da taksirlidir. İstanbul, fethimizin düşmeyecek şehri, büyük Hakanımız Fatih’in dev emanetidir. Konstantinopolis sayfası şehit kanıyla mühürlenip kapatılalı 568 yıl olmuştur. Bu sayfayı tekrar açmaya heveslenmek tasfiye ve telini vatan evlatları için mecburi olan köksüz Bizans komplosudur. Bizans devleti tarihten silinmiş olsa da kokuşmuş hayaleti, zulmet hedefleri dolaşımdadır. İstanbul Türk-İslam medeniyetinin yüz akı, boğazın iki yanına tutunmuş incisi ve Türk milletinin iftiharıdır. İstanbul’suz Türkiye yetim, İstanbul’suz Türk-İslam alemi yalnız ve yuvasızdır. Efendimizin övgüsüne mazhar olmuş güzel komutanları, kutlu hünkarımız Fatih Sultan Mehmet Han’ı, manevi önderlerimizi, fethe memur edilmiş kahraman neferlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla yad ediyorum. İstanbul Türk milletinin has bahçesi, coğrafyaların bayraktarıdır. Unutulmasın ki, zulüm 1453’de başladı diyenlerin soyu bozuk, sütü lekelidir. Çünkü 1453’de karadan yürütülen gemilerin, surları döven millet kudretinin eliyle İstanbul çekim alanı, cazibe merkezi olmuş, insaniyetin, merhametin, hakka ve hukuka hürmetin mührüyle sivrilmiştir. İstanbul sevdamızın sancağı, kabul edilmiş dualarımızın mükâfatı, zaferlerimizin kaynağı, umutlarımızın vahası, son yurdumuzun ebedi varlığıdır. Şairin dediği gibi; Bulanık akan sular durulacak yeniden, Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden, Saâdet menziline varılacak yeniden, Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden. Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi ve Tarlabaşı Bulvarı’nın kesişim noktasında inşa edilen ve 1,5 asırlık bir hayali hakikatle buluşturan Taksim Camii’nin dün itibariyle resmen açılmasından büyük bir bahtiyarlık duyduğumu özellikle paylaşıyorum. Sembolik temeli 2017 yılının Şubat ayında atılan Taksim Camii’nin açık ve kapalı alanında 4 bin kişinin ibadeti mümkündür. İstanbul’a bir millet eserinin daha kazandırılması, inancımızın itibarına muazzam bir katkı sağlanması milletimizi sevince boğmuştur. Ayrıca bugün yerden yüksekliği 369 metre olan Avrupa’nın en büyük kulesinin hizmete sunulması bir diğer memnuiyet verici gelişmedir. Artık İstanbul’daki tüm radyo vericileri tek elde toplanarak İstanbul’un güzelliğine güzellik eklenecektir. Bu vesileyle Çamlıca Kulesi’yle birlikte Taksim Camii’nin yapımında ve hizmete açılmasında emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkese teşekkür ediyor şükranlarımı sunuyorum. Fethimizin 568’inci yıl dönümü kutlu olsun diyorum."

2 yıl önce

“Devleti yıkmamız lazım” diyen Ahmet Şık’a CHP’li Özgür Özel sahip çıktı

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında 'Seçimle yasayla bu iş olmaz. Bu işin yolu sokak sokak sokak' sözleriyle kalkışma çağrısı yapan ve 'Katil devleti yıkmalıyız' diyen TİP vekili Ahmet Şık yerine, ona tepki gösterenleri kınadı. Özel, 'Kendisine karşı kullanılan ifadeleri son derece endişe verici buluyoruz' ifadelerini kullandı. SEZGİN TANRIKULU DA SAHİP ÇIKMIŞTI Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında 2 ayrı resen soruşturma başlatılan Şık'a, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu destek çıktı. Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Tanrıkulu, Şık'ı etiketleyip "Ahmet Şık canımızdır ve dostumuzdur nokta" dedi. KALKIŞMA ÇAĞRISI YAPAN AHMET ŞIK NE DEDİ? Ahmet Şık, katıldığı bir yayında "Sosyal medya muhalifliğinden vazgeçin. Bu işin yolu sokak sokak sokak. Bu iş yasayla seçimle olacak değil. Bu iktidarı indirmenin yolu güçlü bir protesto hareketidir. Bunu yapamazsak çok şey kaybedeceğiz. Devleti yıkmamız lazım" ifadelerini kullandı. AK Parti’den tepki Özgür Özel’e AK Parti’li Gökcen Özdoğan Enç şu sözlerle tepki gösterdi. Enç, “Bu devleti yıkacaksın diyen Ahmet Şık ' a sahip çıkmak chpli Özgür Özel ' e düşmüş... Vallahi rezilsiniz!” dedi.

2 yıl önce

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus-Amerikan ilişkilerinin son yıllarda ABD’deki iç siyasi mücadeleye kurban edildiğini söyledi

Rusya ve ABD arasındaki ilişkilere değinen Putin, ABD ile birçok alanda çalışmaya hazır olduklarını dile getirerek, "Uluslararası ilişkilerde istikrar ve öngörülebilirlik en önemli değer. Amerikan ortaklarımız tarafından geçen yıllarda bu konuda bir şey göremedik." şeklinde konuştu. Putin, ABD’nin Rusya’yı seçimlere müdahale etmek ve siber saldırı düzenlemek ile suçladığına dikkati çekerek, "Rus-Amerikan ilişkileri son yıllarda ABD’deki iç siyasi mücadeleye kurban edildi." dedi. Daha önce, ABD’ye siber alanda birlikte çalışma teklifinde bulunduklarını hatırlatan Putin, ABD’nin bu teklifi reddettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: "Kimsenin birbirinin iç siyasi süreçlerine müdahale etmemesi gerekiyor. Ne ABD’in Rusya'nın ne de Rusya'nın ABD'in iç hayatına müdahale etmemesi lazım. Dünyadaki tüm ülkelerin halklarına barış içinde gelişmesine fırsat vermek gerekiyor. Kriz durumlarının, dışarıdan müdahale olmadan halk içinde çözülmesi gerekiyor ancak ABD yönetimi için bu çağrı, pek bir şey ifade etmiyor. ABD yönetiminin yine de diğer ülkelerdeki iç süreçlere müdahale edeceğini düşünüyorum. Bu süreç artık çok zor şekilde durdurulabilir, çünkü çok hızla yürüyor." NATO’nun siber alanını, "savaş" alanı olarak ilan ettiğini hatırlatan Putin, Rusya'nın bundan "rahatsız" olduğunu vurguladı. Putin, Biden’ın kendisini "katil" olarak tanımlamasına ilişkin ise "Çalışma esnasında, farklı taraftan saldırılara alıştım. Bu beni şaşırtmıyor. İnsanlarla uluslararası arenada birlikte çalışıyoruz, tartışıyoruz. Biz gelin ile damat değiliz ve birbirimize sonsuz sevgi ve dostluk konusunda yemin etmiyoruz. Biz ortağız ve bazı konularda birbirimizle rekabet ediyoruz. Sert söylem ise Amerikan kültürünün tezahürüdür." ifadelerini kullandı. "ÇİN’İN DÖRDÜNCÜ UÇAK GEMİSİNİ İNŞA ETMESİ BİZİM İÇİN TEHLİKE DEĞİL" Çin’in dördüncü uçak gemisini inşa etme durumunu değerlendiren Putin, bunun Rusya için tehlike oluşturmadığını söyledi. Putin, ABD’nin Çin’e göre daha fazla uçak gemisine sahip olduğuna dikkati çekti. Rusya'da hapiste bulunan Rus muhalif Aleksey Navalnıy ile bağlantılı kuruluşları aşırılık yanlısı olarak ilan edilmesi konusuna da değinen Putin, ülkede "yabancı ajan" yasasının yürürlüğe girdiğini anımsatarak, "Bu bizim icat ettiğimiz şey değil. Yabancı ajan yasası, ABD'de 1930'larda kabul edildi. Bu yasa, bizimkisine göre daha sert. ABD'nin iç siyasi hayatına müdahalenin önlenmesini amaçlamaktadır. Genel olarak, bu yasanın doğru olduğunu düşünüyorum." dedi. Putin, Rusya'daki birçok sivil toplum kuruluşunun dışarıdan maddi olarak desteklendiğini ve bu nedenle gerekli önlemleri aldıklarını savundu. Ülkedeki siyasi sistemin geliştiğine işaret eden Putin, "Rusya'da 34 kayıtlı siyasi parti var. Bu partilerden 32'si, eylülde ülke genelindeki çeşitli seçim süreçlerine katılacak." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Genel Başkanı Devlet Bahçeli: HDP hiçbir ad altında açılmamak üzere kapatılmalıdır

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: "İçinde yaşadığımız toplumda farklı çıkarları, şartları paylaşmaktan çıkan görüşler, çözüm önerileri vardır. Muhkem bir demokrasi kültürü bu yolla vasat bulacaktır. Demokrasinin var olabilmesi, işlevsellik kazanabilmesi sözle değil, öz ve içerik açısından benimsenmesiyle mümkündür. Sosyal ve siyasal yapıda farklılıklara saygı duyularak serbestçe ifade edilmesidir. Türk demokrasisine bu zaviyeden baktığımızda sağlıklı iktidar-muhalefet ilişkilerinin kurumsallaşmaması yatmaktadır. Partimiz yıllardan beri uzlaşma kültürünün eksikliğine vurgu yapmış, yeni bir siyaset anlayışının yerleşmesine önayak olmuştur. "MİLLİ İRADE GASPIDIR" Cumhur İttifakı'nın gayesi yeni sistemin kökleşmesini temin etmek, siyasetteki katılıkları yumuşatarak kutuplaşmaları törpülemektir. MHP uzlaşma kültürüne sahip olmayan siyasi partilerin toplumsal huzursuzluğu derinleştirdiğine inanmaktadır. Türkiye'nin çok partili demokrasi tecrübesinde 75 yıl geride kalmıştır. 1946'dan 2021'e uzanan zor ve sancılı süreçte demokrasi ve siyasi etik tartışmaları sıcaklığını korumuştur. İtiraf ile ifade edelim ki, Türk demokrasisinin 75 yıllık yolculuğunda güçlü temellere kavuşmasında önemli mesafe kat edilmiştir. Amacı ülkeye ve millete hizmet olan siyasetin ahlaki değerlerle bezenmesi bizim için mecburiyettir. Seçimlerin menfaat ve ihtiras yarışına dönüşmesi namuslu siyaset anlayışına dönüşmeyecektir. Vatandaşlarımızın aldatılması, umut tacirliğinin kamçılanması, halk dalkavukluğunun öne çıkması açıkça millet iradesine fesat karıştırmaktır. Bu milli irade gaspıdır. "BELEDİYELER ÖZERK YÖNETİM DEĞİLDİR" Gerçekte dürüstlük pahalı bir mülktür. Zillete düşmüş ucuz insanlarda asla bulunmayacaktır. CHP'nin 18-20 Haziran tarihinde düzenlenen belediye başkanları çalıştayı açılışında konuşan Kılıçdaroğlu yine baltayı taşa vurmuştur. Siyasi hıncına yenilen bu zatın ne sözü sözdür, ne siyaset anlayışı ülke ve millet yararınadır. Türkiye Cumhuriyeti egemenlik yetkilerini aracısız, doğrudan kullanmaktadır. CHP'li belediyeler özerk yönetim değildir. Nüfusun yüzde 54'ünün CHP'li belediyeler tarafından yönetildiğini vurgulamak potansiyel bir ayrımcılığın, devlet içinde devlet varmış gibi değerlendirme yapmanın şeklidir. Kılıçdaroğlu'nun ağzındaki bakla zehirlidir. Kılıçdaroğlu 4 milyon 550 bin haneye ayni yardım, 1,5 milyon haneye nakdi yardım yaptıklarını, borcu olanların suyunu kesmediklerini, 150 milyondan fazla maske dağıttıklarını duyurmuştur. Kılıçdaroğlu, bildiğimiz kadarıyla hazine bulmadı, mirasa konmadı, darphane kurmadı. Faturayı da cebinden ödemedi. İhtiyaç sahiplerine ne verildiyse helali hoş olsun. Ortada övülecek bir şey yoktur, her belediye başkanı gereğini yapmıştır. Bu ayıplı bir siyasettir. Biz hangi Kılıçdaroğlu'nun sözüne itibar edelim? Covid-19 boyunca yatağa aç girenlerden şikayet eden, yardım yapılmadığından bahseden Kılıçdaroğlu'na mı kulak verelim, yoksa 5 milyon haneye yardım yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu'nu mu ciddiye alalım? Bu Kılıçdaroğlu'nun kaç yüzü vardır? Merkezi hükümetin ve diğer belediye yönetimlerinin desteklerini hesaba kattığınızda ekonomik zorlukların bütçe imkanınca göğüslendiği anlaşılacaktır. CHP yönetiminin sosyo-ekonomik iddiaları çürümüş olacaktır. "DOST KATALOĞUNDA KİMLER VAR" Biz demiyoruz ki her şey güllük gülistanlıktır. CHP yönetiminin söylediği gibi kötümser bir Türkiye tablosu söz konusu değildir. Bizim askıda ekmek kampanyamızı tenkit edenler, askıda fatura uygulamasına geçtiler. Yapanı alkışlarız. Millet için varız, millete hizmet aşkıyla doluyuz. Devletin kasası milletin kesesi üzerinde hiç kimsenin istismar düzeneği kurmasına göz yummayız. Sanatçılara yardım yapıldığı söylenmiştir, bunlar kimlerdir? Kılıçdaroğlu'nun dost kataloğunda isimleri yazılı mıdır? Bu dost edebiyatının da suyu çıkmıştır. PKK'nın, FETÖ'nün, DHKP-C'nin, dış güçlerin sıralamadaki yeri neresidir. İktidara dostlarla değil, milletle ulaşılır. Terörist Demirtaş Kılıçdaroğlu'nun dostu mudur, Karayılan dost kategorisinde midir? Muharrem İnce dostlardan mıdır? Tavsiyem, akşamları video çekip paylaşmak yerine, Zeki Müren'in Eski Dostlar şarkısını dinleyerek kendisini avutmasıdır. Kılıçdaroğlu dost desin kıvransın, biz millet diyeceğiz, Türkiye diyeceğiz. Onlar dostlarıyla iktidar olacağız ezberine takılsalar ne yazar, biz cumhur ile Türkiye'yi geleceğin süper gücü yapacağız. TERÖRLE MÜCADELE Adalet bir sonuç değil, kutlu bir yolculuktur. Kuvvetsiz adalet, adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. Tarihin her döneminde Türk milleti adaletiyle sivrilmiş, adından, şanından gururla bahsettirmiştir. Terörle mücadelede başarının önündeki en önemli engellerden birisi bölücülüğü masum talepler olarak görmek isteyenlerin varlığıdır. Çağımızda terörizmin karanlık oyunların etkili vasıtası olduğu açıktır. Terör eylemlerinin de hedef alınan ülkeleri istenilen düzeye getirmek için stratejik senaryoların kirli yüzü olduğu bilinmektedir. Millet varlığına kast eden PKK terörüyle, teröristlerin imhası en üst seviyede büyük bir fedakarlıkla yürütülmüştür. Ülkemiz başka sahalara ayrılması gereken maddi imkanlarını terörle mücadeleye aktarmış, bu konuda da kayıplar yaşamıştır. Yıllardır süren bu eylemlerin arkasındaki stratejik nedenleri, küresel aktörleri, yerli işbirlikçileri dikkate almadan yapılacak yorumların asla doğru olmayacağını düşünüyorum. PKK terörünü silahsız bölücülükten bağımsız düşünmek, tek tek ele almak hepimizi yanlış sonuçlara götürecektir. Aslında kökleri Osmanlı İmparatorluğu'na dayanmasına rağmen 1984 yılında ortaya çıkan bölücülüğün PKK terör örgütünün yıllar içinde aldığı boyut, bir projenin parçası haline getirmiştir. "HDP PARTİ, MARTİ DEĞİLDİR" Türkiye PKK'nın ve bölücülüğün arkasındaki küresel aktörleri, muhataplarının yüzüne vurmuştur. NATO liderler zirvesinde, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ABD Başkanı'na yaptığı budur. ABD'nin müttefik olarak PKK/YPG'yi mi Türkiye'yi mi gördüğü sormuştur. Küresel aktörler tarafından bölücülük ve silahlı uzantıları yıkım enstrümanı olarak görmek mümkün olmayacaktır. ABD'nin son 30 yılda Irak'a yönelik iki ayrı savaşının siyasi sonuçlarını sebepleriyle birlikte değerlendirdiğimizde Türkiye'yi kıvama getirmek için kullanılan bölücülük oyunu ortaya çıkacaktır. Parti görünümlü bölücü odağının kumanda odası zalimlerin kontrolündedir. HDP silahsız bölücülüğün maşası olarak görevlendirilmiştir. HDP'nin PKK'dan, PKK'nın HDP'den hiçbir farkı olmadığı gerçeği ortaya çıkacaktır. AYM'nin HDP'nin kapatılması istemiyle açılan davayı kabul etmesi hayırlı bir gelişmedir. Kılıçdaroğlu kimin yanındadır, kimin tarafındadır? Bölücülüğü, terörü mü destekliyor? HDP parti marti değildir. HDP kapatılmalıdır, yöneticileri üzerinde hukuk ve adalet etkisini göstermelidir. Bu vatanı korumak yalnızca Anadolu'nun kavruk yüzlü delikanlılarının mıdır? Ne yapıyor bohem hayatın müdavimleri? Bodrum'da, Nişantaşı'nda nasıl caka satıyorlarsa bir zahmet bu külfete de dayanmayı denesinler. Ailelerinden biri teröre kurban gitseydi, böyle konuşmaya yürekleri el verecek miydi? İzmir HDP İl Binası'na yapılan saldırı alçak bir komplo olarak değerlendirilmelidir. TÜSİAD'A TEPKİ NATO'nun 2030 vizyon belgesine yapılan atıfta, ittifakın siyasi boyutunun güçlendirileceği, demokrasinin destekleneceği kayıt altına alınmıştır. Hiç kimse ne var bunlarda demesin, zarfa değil, mazrufa bakmak; maskeli küresel senaryonun devreye alınmaya çalışıldığını görmek sorumlu bir siyasettir. TÜSİAD Başkanı hemen pozisyon almış, hükümeti, ekonomiyi, hukuk ve demokrasi konusundaki eleştirilerini sıralamıştır. TÜSİAD hukuk devletiyle hiçbir şekilde bağdaşmayacak ilişki ağlarından şikayet etmiştir. TÜSİAD'ın dış telkinlere değil, milletimizin gerçeklerine saygı ve riayeti paradan daha önemli bir şeref meselesidir. "BU KATİL GERÇEKTE KİM?" Öyle bir gün seçilmiştir ki planlı toplantı iptal edilmiş, tek bir yönetici yoktur. HDP'liler araziye uymuşlar, kayıplara karışmışlardır. Olayın vuku bulduğu gün, asıl şahsın yerine kızı binaya gelmiştir. Deniz Poyraz'ın çay ile domates Türkiye aleyhtarlarının propaganda görseli olarak kullanılmıştır. Katilin bozkurt işareti yapan fotoğrafı anında servis edilmiştir. Bir taşla daldaki birden fazlaki kuşun vurulması hedeflenmiştir. Bu katil gerçekte kimdir? HTS kayıtları çıkarılmış mıdır? Bağlantıları kimleri işaret etmektedir? HDP'yi masumlaştırıp, partimizi, Cumhur İttifakı'nı suçlamak üzere bina edilen bu olayın altı üstü araştırılmalıdır. Kimin elinde ne bilgi, belge varsa adli makamlara teslim etmek durumundadır. Kılıçdaroğlu, 'Deniz'i öldürdüler, istiyorlar ki hiçbir genç mutlu olmasın' sözlerini neye dayanarak söyleyebilmiştir? Kılıçdaroğlu ne dediğinin şuurunda mıdır, 'haydut devlet' nedir? Son yıllarda uluslararası literatüre giren kavramlar genellikle hedef ülkeleri yalnızlaştırmak için kullanılmaktadır. "DENİZ POYRAZ KİM, BEN SÖYLEYİM" "ÖLDÜRÜLEN DENİZ POYRAZ, MİLİS İŞBİRLİKÇİSİDİR" İzmir'deki cinayetin ardından Türkiye'ye pusu kurmak isteyen haydut devletler yok mudur? Kılıçdaroğlu kime hizmet etmektedir? Dış politikayı 180 derece değiştereceklerini söyleyenler, bunları duymuş mudur? HDP eş başkanları 'katil devlet' sloganları atan alçakları kimler doldurmuştur? Kılıçdaroğlu'na 'haydut devlet' kavramını yerleştiren bu işin neresindedir? Katil ithamları soysuzluktur. Deniz Poyraz'ın kim olduğunu ben söyleyim, PKK'nın kırsal katılım sorumlusu, PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden milis işbirlikçisidir. Köy, kasaba ve şehirlerde yalnız görülen kişileri örgüte devşirmeye çalışan terörist demektir. Bu milis işbirlikçinin babası ise, herkesi şok eden açıklamalarda bulunmıştıur. 'Deniz benim değil, Kürdistan'ın denizidir.' İzmir'in göbeğinde bir PKK'lıyı arayıp bulamayacağı propaganda imkanı bulmuştur. Bu milis işbirlikçinin babası ise bir nevi canlı bomba gibi patlamıştır. Dağda bir aslan biliriz, o da şerefli Türk askerimiz, şerefli Türk polisimizdir. Eli silahlı vaziyette dağlarda gezenler görüldüğü yerde indirilecek açık hedeflerdir ve çakalın asıl suretleridir. Suçsuz, günahsız Aybüke öğretmenimiz şehit edilirken nerelerdeydiniz? Hiç sesiniz çıkmış mıydı? Ya Eren Bülbül, ya Necmettin Öğretmeniniz, emzikli bebekleri hatırlayanız kaldı mı? Alayınıza millet adına soruyorum, Deniz Poyraz'a sahip çıktınız, bu milletin çocuklarına sahip çıkabildiniz mi? Kan içen vampirlere sırtınızı dönün, teröristlere şamarı indirin. Birileri Türk-Kürt çatışmasının düşünü kuruyorsa, bu düşten kabusla uyandırmak bizim için hayat memat meselesi olacaktır. Kılıçdaroğlu'na diyorum, yabancı dostlarının tuzağına düşme. HDP'ye diyorum, emparyalistlerin ağına düşmeyin. Set olacağız, bariyer olacağız, baraj olacağız, kale olacağız, sur olacağız, Plevne'deki direniş, Kocatepe'deki dirayet olacağız. Zilletin önünü keseceğiz, oyunlarını bozacağız.

2 yıl önce

Kılıçdaroğlu’nun o sözünün karşılığı terör devleti mi?

Teröristbaşı Fetullah Gülen’in iade sürecini değerlendirirken, “Amerikalılar beni aradı. Türkiye Gülen’i usulüne göre istememiş” diyen, ancak bu ABD’lilerin kim olduğunu açıklamayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, benzer bir çıkış daha yaptı. Önceki gün grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, sözü Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara getirerek çok konuşulacak sözler sarf etti AB FİNANSE EDECEK İktidara geldiklerinde tüm Suriyelileri ülkelerine göndermeyi vaat eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: Buradan bütün vatandaşlarıma sesleniyorum: Allah’ın izniyle milletin takdiriyle iktidar olduğumuzda ilk yapacağımız işlerden birisi Suriyelileri Suriye’ye kardeşçe göndermek olacaktır. Irkçılık yapmıyorum. Onların evlerini yapacağız, yollarını, köprülerini, hastanelerini, her şeyini yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak, hepsini yapacaklar. Kim finanse edecek? Avrupa Birliği’nden alacağız. Bana söz verdiler. O zaman davulla, zurnayla kendi ülkelerine göndereceğiz.” TÜRKİYE DEFALARCA ÖNERDİ CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Suriye iç savaşının 11. yılı yaşanırken dillendirdiği projeyi, Türkiye daha önce defalarca masaya getirdi. Avrupa Birliği (AB) ile yürütülen müzakerelerde “Avrupa Birliği’nin taahhüt ettiği 6 milyar euroluk yardımla Suriyeli sığınmacılar için Türkiye sınırına yakın bölgelerde güvenli şehirler kuralım” önerisi sunuldu. YARDIMI ŞARTLI YAPTILAR Ancak taahhüt ettiği yardımın sadece yarısını serbest bırakan AB, gönderilen yardımların da Türkiye sınırları içerisindeki sığınmacılar için harcanmasını şart koştu. Aynı öneri Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, Mart 2019’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da gündeme getirildi. Erdoğan, Suriye’de 480 kilometre uzunluğunda ve 30 kilometre derinliğindeki bölgenin teröristlerden temizlenmesini, buraya 5 bin nüfuslu köyler ile 30 bin nüfuslu ilçeler inşa edilmesini önerdi. Tüm sosyal donatılar ve buraya yerleştirilecek insanlara gelir sağlayacak faaliyetlerin de düşünüldüğü proje kitapçık yaptırılarak dünya liderlerine dağıtılmıştı. Ancak tüm girişimlere rağmen ne AB ne de ABD’den bu konuda net bir destek gelmedi. LİBYA’DAN ÇEKİLME KARŞILIĞINDA MI Tüm bu süreç ortada dururken, Avrupa Birliği’nin defalarca reddettiği proje için ana muhalefet partisi liderine hangi sıfatla ne karşılığında söz verdiği merak konusu oldu. “AB, YPG’yi terör örgütü olarak görmeyen Kılıçdaroğlu’na Suriye’de kurulacak terör devletini tanıma karşılığında mı söz verdi?”, “AB için Kılıçdaroğlu’dan ‘ne işimiz var’ dediği Afrin, Libya ve Doğu Akdeniz’den çekilme sözü mü aldı?” sorularını akıllara getirdi.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 53 54