25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

İstanbul Bilişim’e dolandırıcılık davası... Üzerine kayıtlı mal varlığı yok

istanbul bilişim, dolandırıcılık, dava, üzerine mal yok, nurettin yavuz

3 yıl önce

Ekrem İmamoğlu’nun babasına ‘dolandırıcılık’ davası

İbb, ekrem imamoğlu, babası hasan imamoğlu, dolandırıcılık davası, 7 yıla kadar hapis istemi, yargıtay, bakırköy 7. ağır ceza mahkemesi, avukat burcu aydın, avukat ali asker kazak, chp

3 yıl önce

Ekrem İmamoğlu ile babasının nitelikli dolandırıcılık davasına ret

İddianamede, sanıklar Ekrem İmamoğlu ve babası Hasan İmamoğlu'nun 'nitelikli dolandırıcılık' suçundan ikişer yıldan yedişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan yargılamada, Ekrem ve Hasan İmamoğlu'nun beraatine karar verilmişti. Şikayetçilerin avukatı, yerel mahkemenin kararını temyiz etmişti. Dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 8 Mart 2018'de eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle beraat kararını bozmuştu

2 yıl önce

Emniyet bünyesinde "Dolandırıcılık Şube Müdürlüğü" kuruldu: Devlet kesinlikle para istemez

Hırsızlık suçunun azalmasında önemli rol oynayan Asayiş Daire Başkanlığında, Kovid-19 salgınıyla, teknoloji kullanılarak yapılan dolandırıcılık yöntemlerine karşı vatandaşların bilinçlendirilmesi ve bu yöntemle dolandırıcılık yapanların özel yöntemler kullanılarak belirlenmesi amacıyla yapısal değişikliğe gidildi. Bu kapsamda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun talimatıyla Dolandırıcılık Şube Müdürlüğü kuruldu. Daha önce Asayiş Şube Müdürlüğü çatısı altında, özellikle dolandırıcılık suçlarıyla mücadelede başarılı çalışmalara imza atan Murat Sarıyıldız Dolandırıcılık Şube Müdürü olarak görevlendirildi. Müdürlükte görev alacak diğer personel de titizlikle seçildi. DEĞİŞİKLİK İL EMNİYET MÜDÜRLÜKLERİNE DE YANSIYACAK Murat Sarıyıldız, yeni kurulan Şube Müdürlüğünün kuruluş amacı hakkında açıklamalarda bulundu. "Son zamanlarda dolandırıcılık konusunda teknolojik gelişmelerle birlikte yapısal bir değişiklik oldu. Bu yapısal değişiklikle, dolandırıcılıkla daha etkin mücadele amacıyla Asayiş Daire Başkanlığı bünyesinde Dolandırıcılık Şube Müdürlüğü kuruldu. Faaliyetlerimize bundan sonra böyle devam edeceğiz" ifadelerini kullanan Sarıyıldız, değişikliğin il emniyet müdürlüklerine de yansıyacağını belirtti. Sarıyıldız, Asayiş Şube müdürlükleri bünyesinde yankesicilik ve dolandırıcılık büro amirlikleri bulunduğunu, yankesicilik kısmının hırsızlık büro amirliklerine devredileceğini ve yeni kurulacak Dolandırıcılık Büro amirliklerinin sadece dolandırıcılık suçlarını aydınlatacağını söyledi. Sarıyıldız, il emniyet müdürlüklerinin operasyonlarına desteğin yanı sıra merkezde yapacakları analizlerle kapsamlı operasyonlara katkı sağlamayı hedeflediklerini belirtti. Asayiş Daire Başkanlığı'nın geçmişte de vatandaşın dolandırıcılık suçlarına karşı bilgilendirilmesi için bir dizi çalışma yaptığını anlatan Sarıyıldız, bu amaçla vatandaşlara SMS'ler gönderildiğini, vatandaşlarla toplantıların yapıldığını, afişler ile emniyetin sosyal medya hesapları üzerinden ve cami hutbelerinden konuya ilişkin bilgilendirme faaliyetlerinin yürütüldüğünü kaydetti. DOLANDIRICILIK YÖNTEMLERİNE KARŞI UZMANINDAN ALTIN ÖĞÜTLER Bilgilendirme çalışmalarının aralıksız süreceğini belirten Sarıyıldız, vatandaşları dolandırıcılık yöntemlerine karşı uyararak şunları kaydetti: "Vatandaşlarımız özellikle kendisini polis, asker ve savcı olarak tanıtıp 'adınız terör örgütüne karıştı, altınınızı, paranızı bize verin, inceleyeceğiz' şeklindeki telefon aramalarına kesinlikle itibar etmesin. Parasını, ziynet eşyasını kesinlikle vermesin. Cep telefonlarına gelen 'Hediye kazandınız' veya bir hukuk bürosundan 'Adınıza icra takibi başlatıldı para gönderin' şeklindeki mesajlara itibar etmesinler. Bu tür mesajlara vatandaşlarımız, hakkında bir icra takibi olmasa bile korkusundan inanıyor. Bu yönde bizim bilgilendirme çalışmalarımız devam ediyor. Güvenli internet sitelerinden alışveriş yapsınlar, kapora adı altında bir para gönderimi yapmasınlar." "DEVLET KESİNLİKLE PARA İSTEMEZ" "Devlet kesinlikle para istemez" diyen Sarıyıldız, soruşturmayı yürüten polisin, vatandaşı en yakın karakola davet ederek ifadesini aldığını söyledi. Sarıyıldız, vatandaşlardan bu tarz durumlarla karşılaşmaları halinde en kısa sürede 112'yi arayarak bilgi vermelerini istedi.

2 yıl önce

Yeniçağ’ın ‘dolandırıcılık’ davası açtığı Batuhan Çolak’ın Trabzon’daki Suriyeli aileyle ilgili yalanı ortaya çıktı

Son zamanlarda göçmenler konusunda peş peşe provokatif ve yalan haber paylaşan Batuhan Çolak isimli gazeteci, geçtiğimiz yıl çalıştığı Yeniçağ gazetesinden ‘hırsızlık ve nitelikli dolandırıcılık’ suçlamasıyla kovulmuştu. Son zamanlarda göçmenler konusunda peş peşe provokatif ve yalan haber paylaşan Batuhan Çolak isimli gazeteci, geçtiğimiz yıl çalıştığı Yeniçağ gazetesinden ‘dolandırıcılık’ suçlamasıyla kovulmuştu. Yeniçağ’ın avukatı Faruk Daşkaya, Batuhan Çolak ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Yeniçağ ile iş akdinin feshinin akabinde gazete idaresinin yaptığı incelemede Batuhan Çolak’ın internet servisi için çalıştıklarını beyan ederek iki kişiye ücret tahakkuk ettirdiği, İzmit’de ikamet ettikleri ve 1 gün dahi mesai yapmadıkları belirlenen Recep Ali Korkmaz ve kardeşi Resul Korkmaz’a tahakkuk edilen ücretleri, ‘Ben kendilerine elden vereceğim’ diye alıp Yeniçağ’ı dolandırdığı tespit edilmiştir. Batuhan Çolak, ayrıca gazetemizin envanterinde kayıtlı laptopu gazete dışına çıkarmış ‘iade et’ ihtarnamesine rağmen iade etmemiştir. Yeniçağ’a ait internet google şifrelerini de kendisine çekilen ihtarnameye rağmen gazete idaresine vermeyerek kurumumuzu maddi ve manevi zarara sokmuştur” DOLANDIRICILIKTA BU DEFAKİ HEDEFİ GOOGLE Yeniçağ’dan kovulduktan sonra Aykırı isimli haber sitesini kuran Çolak, sitesinin gelirini artırmak için ise Türkiye’deki Suriyeliler ve diğer göçmenleri kendisine hedef seçti. Hemen her gün sosyal medyada çok rağbet gören mülteciler konusunda yalan haber paylaşan Çolak, bu sayede hit alarak Google Adwors üzerinden kendisine gelir sağlıyor. SON YALANI TRABZON’DAKİ SURİYELİ AİLE Gün boyunca sosyal medyada ‘Suriyeliler’ kelimesiyle arama yapan Çolak, yerel medyada ve sosyal medya hesaplarında bulduğu paylaşımları uydurduğu senaryolar ile gerçekmiş gibi servis ediyor. Geçtiğimiz gün Trabzon’daki Haber61 sitesinde yayınlanan bir haberde “Trabzon’da Suriye’deki savaştan kaçarak 9 yıl önce Türkiye’ye gelen ve 2019’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilen Sahar Zalt ve Mohamad Haj Rabee ailesinin Trabzon’daki bir hastaneyle ilgili yaşadıkları sorun” aktarılmıştı. Haberi bulan Çolak, aktarılan olayı tamamen çarpıtarak sitesine tıklanma sağlamak için yine yalana başvurdu. HABER61’DEN BATUHAN ÇOLAK’A GAZETECİLİK VE AHLAK DERSİ Haber61 sitesinin yazı işleri müdürü Songül Mazlum, Batuhan Çolak’ın yalanını deşifre eden ve ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçuyla yargılanan Çolak’a gazetecilik dersi verdi. İşte o yazı:   Size baştan sona hatalarla ve yanlışlarda dolu olarak kaleme alınmış “Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başladı: Neden sağlık ücretsiz değil!” başlıklı bir yazı üzerinden başlatılan linç kampanyasının iç yüzünü anlatayım. Önce neden hatalarla ve yanlışlarla diye yazdığımı 6 madde de özetleyeyim sonra da haberin öyküsünden bahsedeyim. 1- Doğum öncesi hastane önünde parasızlık yüzünden bekletilen ailenin yanındaydık. İster Suriyeli olsun ister herhangi başka bir milletten olsun 42 haftalık gebe bir annenin ağrılar içinde hastane önünde bekletilmesine duyarsız kalmadık. Onlar bizim kapımızı çalmadı, biz aldığımız bir istihbarat üzerine ailenin yanında durduk. 2-“Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başladı.” deniyor. Hayır Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başlamadı. Mülteci olarak geldikleri ülkede Türk vatandaşlığı verildiği için kimliklerinin aktif olmasını istiyorlar. Turist olmadıkları için turist gibi ücret ödemek istemiyorlar. 3- Hastane ya da doktoru biz hedef haline getirmedik. İlk haberimizde ne hastane ismi verdik ne de doktor. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü kullandığı cevap hakkında, hastane ismini açık açık verdi. Hastanedeki doktorlar da dolayısıyla bundan etkilendi. İkinci haberimizde hem Sağlık Müdürlüğünün cevap hakkına yer verdik hem de ailenin elindeki belgelere. Keza “Gerçek dışı bilgiler” diye yalan haber yapmakla suçlanınca belgeleri ortaya koymak boynumuzun borcu oldu. 4-Sağlık Müdürlüğü “Hastadan herhangi bir ücret alınmamıştır” diye cevap hakkını kullandı. Oysa bizim elimizde doğumdan önce ödenen 55 ve 73 TL’lik dekont ve doğumdan sonra çıkarılan 2 bin 756 TL’lik bir borç vardı. Biz bunu haber yaptık. Haberimizin de arkasındayız.  Şu an bu borç ödenemediği için doğum kontrolleri yaptırılamayan bir bebek var. Ne yapalım, sırf aile Suriyeli diye bir bebeğe sağlık hizmeti verilmemesini mi alkışlayalım? “Sağlık hizmeti vermeyin, hepsi ölsün!..” başlıkları mı atalım? 5-Sağlık Müdürlüğü “Gebelik takipleri öncesinde özel hastanede yapılmış” diyor. Hayır, bu aile özel hastanede muayene olmadı. Özel bir muayenehanede tanıdık bir hayırsever vasıtasıyla ücretsiz muayene oldu. 6- Sırf Suriyeli aile, Türk kimlikleri aktif hale getirilmesini istedi diye ortaya “hain” profili çıkarmak, ne ahlaki ne de vicdani bir şeydir. Keşke bu aykırı kafalar ırkçılığı değil de vicdanlarını birazcık körükleyebilse… Zaten var olan Suriyeli düşmanlığı üzerinden duyar kasmak tam da gazetecilik etiği! *** Madde madde yaptığım tespitlerin ardından haberin öyküsünü de sizinle paylaşayım. 4 Mart günü değer verdiğim bir insan tarafından arandım. 42 haftalık Suriyeli bir kadının doğum sancısı başladığı halde parasız muayene edilmediğini, hastane önünde kalakaldıklarını söyledi. Yanıma iki arkadaşımı alarak hemen hastaneye gittim. Hastane önünde çektiği ağrı yüzünden belli olan bir anne ve eşini gördüm. Linç kampanyasında ön plana çekildiği gibi Suriyeli bir aileyi değil, çaresiz iki insanı gördüm. Yani olaya “Suriyeli bunlar, kahrolsunlar, ölsünler, gitsinler, bitsinler, bana ne, ya da bize ne vb.” penceresinden bakmadım. Neden sağlık hizmeti alamadıklarını, yaşadıkları mağduriyete neyin yol açtığını sordum. Mohammed Haj Rabee, 9 yıl önce Türkiye’ye geldiklerini ve 2019 yılının 9. ayında cumhurbaşkanlığı kararıyla Türk vatandaşlığı aldıklarını ancak kimliklerinin aradan yıllar geçmesine rağmen aktif hale getirilmediğini anlattı. Bugün Türk kimlikleri aktif hale getirilmediği için ve artık Göç İdaresi tarafından verilen kimliklerinin de aktif olmadığı için bir çıkmaza düştüklerini ve sağlık hizmetlerinde para talep edildiğini aktardı. Yani yazıda bahsedildiği gibi Türk vatandaşı oldular da ücret ödememek için devleti kötülüyorlar gibi bir safsatanın gerçeklikle bir bağı yok. Bir aile arafta bırakıldı. Ne mülteciler ne de Türk vatandaşı… Yani yazıda bahsedildiği gibi “bizim gibi” değiller. Türk vatandaşlarından alınan muayene ücreti onlardan tahsil edilmiş olsaydı 20 Ocak 2022’de yine şehrimizdeki bir hastaneden “Turistin Sağlığı Hastalarından Elde Edilen Gelirler” başlığı adı altında tahsilatlar yapılmazdı. Bu aile Türk vatandaşıysa turist statüsünde tahsilat yapılamaz, mülteciyse Göçmen kimlikleri aktif olur ve ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanır. Burada ikisi de yok. Savaştan kaçıp geldikleri ülkede turist muamelesi görmüşler. Aileden önce 200 TL civarında bir para istediler.  Aileye yardımcı olmak adına ödemeyi kartla yapmak istedim. Kartla ödeme yapılamayacağını ifade edince para çekmek için dışarı çıktım. Döndüğümde ücreti 55 liraya çektiklerini ve ailenin de bu ücreti ödeyebildiğini öğrendim. Haberi yazmak için ofise döndüm ve 42. haftalık bir hamile kadının acılar içinde bekletilmesini eleştirerek “Sen nasıl bir hastanesin?” başlığını attım. 55 lira yüzünden bir annenin sancılar içinde bırakılmasınaydı tepkim? Eğer senin benim gibi Türk vatandaşıysalar ellerinde Türk kimlikleri olmalı, değillerse göçmen kimliği olmalı… Kimliksiz bırakılan bir insana “Neden çalışıp para kazanmıyorsun?” diye tepki gösterip kayıt dışı istihdama özendirmeyeceğiz herhalde ya da neden dilencilik yapmadıklarını sorgulamayacağımızı ümit ediyorum. *** Haber yayınlandıktan sonra söz konusu hastaneden ismini paylaşmayacağım bir doktor aradı. Anne Hakları gereği ücret alınamayacağını ve yardımcı olmak adına bizi bilgilendirmek istediğini söyledi. Görüşmeden memnuniyet duyacağımı ve konu hakkında aileyi de bilgilendireceğimi söyledim. 8 Mart’ta aileyle bağlantı kurdum. Yaptığım görüşmeyi anlatıp, doktorla irtibatlandırabileceğimi söyledim. Çocuğun doğduğunu ve doğum belgesi alamaya gideceklerini öğrendim. Sonrasında bana 2 bin 756 TL borç çıkarıldığına dair dönüş yapıldı.  9 Mart’ta ismini paylaşmak istemediğim beni arayan doktoru geri aradım, açmadı. Dönüş yaptığında da ben farklı bir haber takibinde olduğum için açamadım. Ofise döndüğümde masamda İl Sağlık Müdürlüğünün cevap hakkı vardı. Metni inceledim. “Hastadan herhangi bir ücret alınmamıştır, gerçek dışı bilgiler” vb. şeyler yazıyordu. Bu sefer aileden ödeme yaptıklarına dair dekontları istedim. Hem hastanenin cevabının hem de ailenin beyanlarının ve belgelerinin yer aldığı bir haber daha yaptım. Bu kez de ödeme yapıldığı halde ödeme yapılamadığına dair açıklama yapıldığından “Suriyeli bir aileye yaşatılan mağduriyet yok sayıldı” diye bir haber yaptım. Bugün 2 bin 756 TL ödenemediği için bir bebek kimliksiz kaldı. Üstelik İl Sağlık Müdürlüğü alınan ücretleri yok sayıyor, talep edilen ücreti de yok sayıyor. Özel hastaneye gitmediğini ifade eden bir aileyi, “Özel hastaneye gitmişler, paraları var” şeklinde lanse etmeye çalışıyor. *** Sırf Suriyeliler diye yaşanılan bu olayı destekleyenler desteklesin, linç edenler hız kesmeden devam etsin… Benim vicdanımda da, insanlığımda da bir ailenin yaşaması gereken senaryo bu değil. Yazımı Ümmetimizin büyük bir bölümünün unuttuğunu ve bir önce hatırlaması gerektiğini düşündüğüm bir vasiyetle sonlandırıyorum. Veda Hutbesi Resûl-i Ekrem Hz. Muhammed: “Sözümü iyi dinleyin ve belleyin. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.”

1 yıl önce

Dolandırıcılık ve cinsel tacizden yargılanan Batuhan Çolak’ın sahtekârlığı deşifre oldu

Yeniçağ’da Genel Yayın Yönetmenliği yaptığı dönemde kayın biladerlerine çalışmadıkları hâlde maaş bağlatan ve ‘’nitelikli dolandırıcılık’’ suçlamasıyla yargılanan, geçtiğimiz aylarda da avukat bir kadına cinsel tacizde bulunduğu için yargılanan, ‘’Aykırı’’nın Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak’ın sahtekârlığı deşifre oldu. AYKIRI’DAN “SURİYELİ GAZETECİLER TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALAN YAYINLAR YAPIYOR’’ YALANI Çolak yönetimindeki Aykırı gazetesinde, Türkiye’ye sığınan Suriyeli gazetecilerin, İstanbul’dan yayın yapan Syria TV’den Türkiye’yi hedef alan yayınlar yaptığına dair yalan bir haber yapıldı. GÖRÜNTÜLER ESKİ, VİDEODA KONUŞAN SAROUT 2019’DA ÖLDÜ Haberde, ‘’ÖSO yanlısı göstericilerin Türkiye karşıtı eylemleri bu görüntülerle dünyaya servis edildi.’’ denilerek, bir video da paylaşıldı. Ancak Aykırı’nın paylaştığı görüntülerin eski olduğu ortaya çıktı. Bahsedilen mitingin 2019’dan önce Suriye’de yapılan ve Türkiye ile alakası olmayan bir mitinge ait olduğu ortaya çıktı. Ayrıca videoda konuşan Abdelbaset Sarout da 2019’da hayatını kaybetmişti.

1 yıl önce

Organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in gündeme getirdiği Mine Tozlu Sineren kimdir? Hakkındaki iddialar: Dolandırıcılık, 2 yıl işlem yasağı…

Hakkında piyasa dolandırıcılığı iddiası nedeniyle suç duyurusunda bulunulan ve 2 yıl boyunca işlem yasağı getirilen Marka Yatırım Holding’in patronu Mine Tozlu Sineren hakkında SPK şirketin zarara uğratılması ve finansal tabloların gerçeği yansıtmaması iddiasıyla suç duyurusunda bulunma kararı almıştı. Karar gereğince şirket yönetiminde olan diğer kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunulmuştu. Çanakkale’de doğup büyüdüğü öğrenilen Mine Tozlu Sineren’in iş hayatına finans sektöründe başladığı öğrenildi. Mine Tozlu Sineren’in ardından Capitol Alışveriş Merkezi’nde Halklar İlişkiler Müdür Yardımcısı görevini üstlendiği ve sonrasında ise birçok şirkete danışmanlık yaparak bilinir hâle geldiği duyuldu. 2017 ve 2018 yıllarında yapılan işlemlerde piyasa dolandırıcılığı yapıldığını tespit eden SPK, 15 kişi hakkında “Piyasa Dolandırıcılığı” suçu kapsamında işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunma kararı aldı. MİNE TOZLU SİNEREN DOLANDIRICI MI? Şirketin patronu olan Mine Tozlu Sineren, eşi İbrahim Sineren, Serhan Türkoğlu, Serdar Mendi, Gökhan Karatün, Nurullah Karahan, Atilla Altay, Onur Altın, Oktay Argındoğan, Onur Ateş, Volkan Atmaca, Sezen Göksügür, Abdurrahman Sinanoğlu, Ayşe Öztürk, Can Serkan Karatün hakkında 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 107/1 maddesi kapsamında suç duyurusu yapıldı. SPK tarafından yapılan suç duyurusunda, Mine Tozlu Sineren ve ekibi hakkında işlem bazlı piyasa dolandırıcılığı suçunun maddi unsuru “sermaye piyasası araçlarının alım ve satımını yapmak, emir vermek, emir iptal etmek, emir değiştirmek veya hesap hareketleri gerçekleştirmek” suçlaması yapıldı. 2 YIL İŞLEM YASAĞI Ayrıca yukarıdaki isimlere ek olarak Erkan Öztop’la birlikte 16 kişi hakkında Marka Yatırım Holding hissesinde 2 yıl işlem yasağı getirildi. ETKİN PİŞMANLIK HATIRLATMASI Sermaye Piyasası Kurulu suç duyurusunda bulunduğu şahısların etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabileceğini, bunun için de 15 kişinin beş yüz bin Türk Lirası’ndan az olmamak üzere, elde ettiği veya elde edilmesine sebep olduğu menfaatin iki katı miktarı parayı Kurul kararından itibaren 15 gün içinde; Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın e-tahsilat hesabına “6362 sayılı Kanunun 107/3 maddesi kapsamında etkin pişmanlıktan yararlanma karşılığı Hazineye ödenmesi gereken tutar” açıklama notu ile ödemesi ve aynı süre içinde Kurula ilgili belgeleri iletmesi gerektiğini hatırlattı. BANKA SATIN ALACAĞI SÖYLENİYORDU Marka Yatırım Holding’in patronu Mine Tozlu Sineren geçtiğimiz yıllarda TMSF’ye niyet mektubu yazdığını ve Türk Ticaret Bankası’nı satın alıp atom bank modeli ile büyümelerini sürdüreceklerini söylemişti. Ancak açıklamanın üzerinden yaklaşık 4 yıl geçmesine rağmen banka satın almaya ilişkin bir hamle gerçekleştirilmedi.

1 yıl önce

Bora Jet’in eski sahibi Yalçın Ayaslı’dan Sezgin Baran Korkmaz’a ‘dolandırıcılık’ davası

Hakkında ‘kara para aklama' ve ‘dolandırıcılık' suçlamalarından soruşturma açılan ve 15 Temmuz'da Avusturya'dan ABD'ye iade edilen Sezgin Baran Korkmaz hakkında bir dava da ABD'de yaşayan iş insanı BoraJet'in eski sahibi Yalçın Ayaslı tarafından açıldı. Ayaslı, firmasının Korkmaz'a satışı ile ilgili “kapsamlı gasp” iddiasıyla açtığı davanın dilekçesini 1 Eylül'de Kaliforniya Bölge Mahkemesi'ne sundu. Sözcü gazetesinden Uğur Dündar'ın haberine göre, Ayaslı davayı ABD'de 1970 yılında çıkarılan, organize suçlar, dolandırıcılık, şantaj ve yolsuzluk suçlarını cezalandıran RICO Yasası'na dayandırdı. Yasa, 20 yıl hapis, ağır para cezaları, elde edilen menfaatlerin geri alınması ve müsadere yaptırımlarını kapsıyor. Ayaslı dava dilekçesinde, Sezgin Baran Korkmaz, Lev Aslan Dermen (Levon Termendzhyan), Jacop Ortell Kingston, İsaiah Kingston, Fatih Akol, Kamil Feridun Özkahraman, Alptekin Yılmaz, Olessia Zoubkova'dan şikayetçi oldu. Dilekçede ayrıca Washakie Renewable Energy LLC, SBK Holdings A. Ş., SBK Holdings USA, Bugaraj Elektronik Ticaret ve Bilişim Hizmetleri A.Ş., Mega Varlık Yönetim A.Ş.'nin aralarında olduğu bazı şirketler yine davalı olarak yer aldı. Ayaslı'nın açtığı RICO Davası dosyasında ABD Hazinesi dolandırılarak elde edilen kara paranın BoraJet'i ele geçirmek ve Ayaslı'nın kıymetli gayrimenkullerine el koymak için de kullanıldığı, hileli işlemler, tehdit ve şantaj yollarına başvurulduğu öne sürüldü. Dava dilekçesine göre; Korkmaz amacına ulaşmak için bazı gazetecilere manipülatif haberler yaptırdı, birden fazla kez aralarında Ayaslı'nın ailesi, çalışanları ve avukatlarının da olduğu kişileri tehdit etti. Dilekçedeki iddialar arasında, Ayaslı'nın FETÖ'ye yakın olduğu iddiası ile uydurma haber ve köşe yazıları yazdırıldığı, sonrasında takipsizlikle sonuçlanan şikayetlerde bulunduğu yer aldı. Dilekçede şöyle denildi: “Bu haberler nedeniyle kredibilitesi düşen BoraJet'e kurtarıcı olarak gelip bedelsiz olarak ele geçirmiştir. Daha sonra dolandırıldığını iddia ederek şikayetçi olmuş, dava da beraatle sonuçlanmıştır. Ayaslı'nın şahsi malvarlığına da el koymaya çalışmıştır. Araç olarak Mega Varlık ve Armada Varlık Yönetim şirketlerini kullanmıştır.” ABD'Yİ DOLANDIRDILAR Termendzhyan, Kingston ve suç ortakları hakkında “ABD Hazinesi'ni, biodizel üretimi için sağlanan vergi iadesini almak amacıyla sahte belge ve işlemlerle dolandırarak en az 500 milyon dolar haksız kazanç elde ettikleri” iddiasıyla dava açılmıştı. Kingston kardeşler savcılıkla anlaşarak itiraflarda bulunmuş ve suç organizasyonunun çalışmasını deşifre etmişti. Termendzhyan anlaşmayı reddetti ancak yargılama sonucunda hepsi suçlu bulunmuştu. Bu yargılamalar sırasında Sezgin Baran Korkmaz'ın da suç örgütündeki önemli rolü ortaya çıkmıştı. Elde edilen suç gelirinin en az 134 milyon dolarının Korkmaz üzerinden Türkiye'de aklandığı tespit edilmişti. Bu yargılamalar sırasında firari durumda bulunan Korkmaz, Avusturya'da yakalanarak ABD'ye iade edilmişti.

1 2