25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

Cumhuriyet yazarı Tuncay Mollaveisoğlu CHP'nin paralı tetikçisi çıktı! Valilik soruşturma başlattı

CHP'nin finanse ettiği bilinen medya organlarından bir tanesi olan Cumhuriyet Gazetesi'nin köşe yazarı Tuncay Mollaveisoğlu, önce organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in sözcülüğüne soyunmuş, daha sonra da kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın Artı1 kanalını finanse ettiği haberiyle gündeme gelmişti. CHP'nin tetikçisi Cumhuriyet'te bugün de "Bakan Soylu, iddiaya göre Korkmaz'ın uçan sarayını seçim döneminde özel taksisi gibi kullanmış" başlıklı köşe yazısıyla piyasaya çıktı. CHP'Lİ BELEDİYELERE YIKAMA YAĞLAMA Mollaveisoğlu'nun Yeniçağ gazetesinde yazar olduğu dönemde de köşesinde sürekli CHP güzellemesi yaptığı, 6 Mart tarihli köşe yazısında Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Muğla Büyükşehir adayı Osman Gürün'e övgü dolu kelimeler sarf ettiği görüldü. MOLLAVEİSOĞLU'NU CHP'NİN FONLADIĞI ORTAYA ÇIKTI Bağımsız Büyükşehir Adayı Behçet Saatcı ile Demokrat Parti Büyükşehir Adayı Mehmet Kocadon'u hedef alarak, bu ikisine verilecek oyun AK Parti'ye yarayacağını ifade eden Tuncay Mollavesioğlu'nun Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından, "Danışman" olarak işe alındığı ortaya çıktı. BÜYÜKŞEHİR'İN BELGESİ DOĞRULADI Mollavesioğlu'nun işe alındığı ile ilgili Büyükşehirce yayınlanan bir yazı tartışmalara da beraberinde getirdi. 02 Mart 2018 tarihli Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı'na ait Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Cumhur Çoban imzası ile yayınlanan yazıya göre, Tuncay Mollavesioğlu 15 Şubat 2018 tarihi itibariyle Muğla Büyükşehir Belediyesi'nde "Danışman" olarak işe alındı.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI Cumhuriyet Gazetesi'nde bir takım manipülatif haberlere imza atan ve aynı zamanda Muğla Büyükşehir Belediyesinde danışman kadrosunda görev yapan ve belediyeye uğramadan maaş aldığı bilinen Tuncay Mollaveisoğlu hakkında Muğla Valiliğince soruşturma başlatıldı. KİŞİYE ÖZEL KÖŞE YAZISI Bu olayla birlikte Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün'ün büyük bir seçim skandalına imza attığı ortaya çıkmış ve "Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesi ile maaşı ödenen Tuncay Mollavesioğlu, seçim sürecinde Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı'na özel köşe yazısı yazsın diye mi işe alındı?" sorusunu gündeme getirmişti. Osman Gürün ise bu hamlesiyle siyasi rakipleri tarafından da etik olmamakla eleştirilmişti. ORGANİZE SUÇ LİDERİ SEDAT PEKER, DOLANDIRICI SBK, SOYLU OPERASYONU... Tuncay Mollaveisoğlu şimdi de organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker'le ilgili algı operasyonlarına Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde devam ediyor. Mollaveisoğlu'nun "Peker'in sırları ve tek partide 5 ton kokain", "Peker, iktidarın Susutluk Kamyonu mu?" gibi köşe yazılarıyla suç örgütü lideri Sedat Peker'in tetikçiliğini yaptığı görülüyor. CHP'nin medya yapılanması içinde yer alan Mollaveisoğlu, daha sonra kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın tetikçilik yapmak üzere kurdurduğu ve finanse ettiği Artı1 kanalıyla gündeme geldi. Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, sosyal medya hesabından kara para aklamakla suçlanan Sezgin Baran Korkmaz'ın kanalı finanse ettiğini iddia etmiş, Özdil'in bu iddiasına gazeteci Uğur Dündar sert tepki göstermişti. Mollaveisoğlu, yine aynı yazıda "Sonra Gezi olayları oldu... Artı 1'de, Gezi'yi baştan sona yayımlama kararı aldık..." ifadeleriyle Türkiye'ye diz çöktürme operasyonu olan Gezi teröründe kendisinin ve satılık medyanın nasıl bir rol aldığını adeta itiraf ediyor. KARA PARAYLA SATI ALINAN GAZETECİLERDEN! Tuncay Mollaveisoğlu, Artı 1 kanalının kara parayla kurdurulması operasyonunun da merkezindeki isimlerden bir tanesi. Yılmaz Özdil'in hakkında kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla kırmızı bülten olan ve Avusturya'da tutuklanan SBK Holding'in sahibi Sezgin Baran Korkmaz'ın Uğur Dündar'ın da kuruluş döneminde yorumculuk yaptığı Artı 1 TV'yi kurdurduğu iddiası ortalığı karıştırmıştı. Bu iddiaların ardından Uğur Dündar, "Sen nasıl olur da benim namusuma şerefime ima yollu laf söylersin ayıp be utan utan yazıklar olsun sana yerin dibine gir! Karşıma çıkarsan çok fena yaparım..." ifadeleriyle Yılmaz Özdil'e çok sert tepki göstermişti. "SORMAYAYIM O HALDE..." Özdil, "SBK iddianamesinde yazılanları sordum, Tele1'de değerli ağabeyim Uğur Dündar'la Tuncay Mollaveisoğlu beni eleştiriyor, sormayayım o halde..." ifadeleriyle bir paylaşımda daha bulundu. 40 MİLYONLUK SKANDAL! "PARAYI ERDOĞAN TOPRAK TOPLADI" CHP yandaşı yazarların ifşaları CHP'deki milyonluk vurgunu da gün yüzüne çıkardı. Can Ataklı'nın kanalın kurulması için toplanan 40 milyon liranın CHP'li bir yönetici tarafından buharlaştırıldığını açıklamasının ardından CHP'li eski Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin de iddiaları doğruladı. Dönemin CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ise o paraların CHP Milletvekili Erdoğan Toprak tarafından toplandığını açıkladı. BELEDİYELER HARACA BAĞLANDI CHP'li eski Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, sürecin Gezi'den sonra başladığını anlattı. Buna göre Halk TV'nin yanında yeni kanal için düğmeye basıldı. "Kanalın başına da Uğur Dündar gelecek" denildi. Bir otelde toplantı yapıldı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan Toprak'a düşüncesini sorduğunda Toprak, "10 belediye 300 bin dolar verirse yeterli destek sağlanmış olur" yanıtını verdi. Böylece para toplamaya başladılar. CHP'nin kurmak isteği kanal için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, küçük belediyelerden 300'er bin, Maltepe ve Sarıyer'den 2'şer milyon dolar istedi. TOPRAK'A PARAYI ELDEN VERDİM Dönemin CHP'li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de Toprak'ın kendisinden televizyon kanalı kurulmak için para istediğini söyledi. Toprak'ın Levent'teki ofisine gittiğini belirten Erzen, "Param yoktu, oğlumun düğünündeki altınlarını kuruş kuruş hesap ederek, bir kâğıda yazarak Erdoğan Toprak'a bürosunda verdim ve para yetmedi. Üzerine 48 milyar verdim" dedi. KANAL BATTI, PARA BUHAR OLDU CHP'li başkanların çoğu, genel başkan yardımcısı Erdoğan Toprak'ın Levent'teki ofisinde paraları ödedi. İddiaya göre kanal, ABD'de kara para aklamasıyla tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz'ın parasıyla kuruldu. Toplanan 40 milyon lira ise hiçbir zaman kanala gitmedi. Kanal battı, 40 milyon lira ise sırra kadem bastı. Partililer kayıp paranın peşine düşerken Toprak, olayı yalanladı. "Tüm iddialar, aday olamayan bazı kişilerin intikam çabalarının sonucu" diyerek eski belediye başkanlarını suçladı. BUGÜN DE SOYLU OPERASYONUYLA GÜNDEMDE CHP'nin tetikçisi bugün de yine Cumhuriyet'te "Bakan Soylu, iddiaya göre Korkmaz'ın uçan sarayını seçim döneminde özel taksisi gibi kullanmış" şeklinde algı kokan bir habere imza attı. Cumhuriyet'in iddiasına jet hızıyla yanıt veren Bakanlık, "Faturası ekte paylaşılan uçak kiralama hadisesi; 2017 yılında Ankara'daki bir sivil havacılık şirketinden ücreti mukabilinde yapılmış bir uçak kiralama işlemidir. Seçim yasakları sebebiyle 16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu çalışmaları sırasında son bir haftada, esasen İçişleri Bakanlığı'na ait uçak ve helikopterler olmasına rağmen siyasi etik gereği bu araçlar kullanılmamış, seçim çalışmalarında daha önce de zaman zaman yapıldığı gibi, bedeli bizzat İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından karşılanmak suretiyle, en uygun fiyatı veren Söğüt Havacılık A.Ş. adlı ticari işletmeden uçak kiralama yoluna gidilmiştir." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Kılıçdaroğlu, ahlak ve etik kaygısı taşıyorsa Türk gençliğinden derhal özür dilemek mecburiyetindedir

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları: Geride bıraktığımız hafta sonu sayıları 2 buçuk milyona ulaşan kardeşlerimizin gelecekleri için ter döktüğü YKS sınavı 3 etap halinde gerçekleştirilmiştir. Dileğim her gencimizin dileklerinin gerçek olmasıdır. Evlatlarımızın hayatını 2 günlük bir sınava mahkum etmenin adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur. Yürürlükteki sınav sistemi yeni baştan ele alınmalı, okul öncesi sürecini de hesaba katan modelle her evladımızın ilgi alanına uygun eğitim alanının temini sağlanmalıdır. Üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır. Toplam üniversitelerin kontenjan sayısı 1 milyonu aşmaktadır. Türkiye, sınavsız üniversiteye geçişi başarabilecek kapasiteye sahiptir. Gençlerimizi yarış atı gibi göremeyiz. İlköğretim ve orta öğretimde uygulanacak müfredat ile ortaöğretim başarısını ve olgunlaşma sınavını esas alan üniversiteye geçiş sistemi uygulanmalıdır. Artık üniversite sınavlarına neşter vurmanın zamanı gelmiştir. Buna karşılık MHP dert etmiş, Türk gençliğinin sınav maratonlarında eriyip gitmesinde gönlü ve vicdanı razı olmamıştır. Bu düşüncemiz yeni değildir, dönüp bizlere düşen sorumluluğun farkına varalım. BAHÇELİ'DEN ÇAĞRI: GELİN BU ÜNİVERSİTE SINAVLARINI KALDIRALIM Siyasi muhataplarımıza çağrımdır, gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım. Gençlerimizi bunaltmayalım. Gençlerimiz eğitim, sağlık, istihdam ve serbest zamanlarının değerlendirilmesiyle ilgili sorunlarının çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. İnancımız, irademiz ve eğitim politikalarımızın genel ilkeleri bunlardır. Bütün gençlerimiz ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim görmelidir. Türk gençliğini istismar hesaplarına alet etmeye çalışanların oyunlarını bozmak için tetikte bekliyoruz. Belki anne babaları kadar olmasa da Türk gençliğini çok seviyoruz, alayını bağrımıza basıyoruz. Gençlerimizin hassasiyetleriyle oynayan sorumsuz ve vicdansız siyasetçileri görünce kahroluyoruz. 'SINAVSIZ ÜNİVERSİTE' MHP'NİN SEÇİM BEYANNAMESİNDE DE YER ALIYORDU MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2018 seçimleri öncesinde açıkladığı partisinin seçim beyannamesinde 'sınavsız üniversite' vurgusu yapmıştı. 26 Mayıs 2018'de partisinin seçim beyannamesini açıklayan Bahçeli 'Ön lisans mezunlarına lisans tamamlama imkanı sağlanması ve üniversiteye giriş sınavının kaldırılması"na yönelik ayrı bir başlık açmıştı. MHP'nin seçim beyannamesindeki ilgili bölüm şu şekilde yer bulmuştu: *Gençlerin fırsat eşitliği çerçevesinde eğitim imkânlarından yararlanmaları sağlanarak eğitim düzeyi yükseltilmelidir. Gençler, ilköğretim ve orta öğretim kademesindeki yönlendirme çerçevesinde ve yetenekleri ölçüsünde istedikleri bölümde yükseköğretime devam etme imkânına kavuşturulmalı, aldıkları eğitimle çağın şartlarına, ekonomik ve sosyal hayata hazırlanabilmelidir. 'KATARLILARA SINAVSIZ TIP' İDDİASI İddia şuydu: 'Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecekti'. CHP Genel Başkanı, mesajıyla gençlerimizi galeyana getirmek için fitne tezgahını açtı. YKS'ye bir gün kala gençlerimizi kışkırtmaya niyetlenen Kılıçdaroğlu, kendini rezil etti. Yalan makinesi yine tekleyip su kaynattı.   Katarlı gençlerin sınavsız tıp okumaları gerçek dışı bir iddiaydı. Bu yalanı haberleştiren bazı haber siteleri ise hemen U dönüşü yapmış ve özür dilemişlerdir ancak Kılıçdaroğlu'ndan henüz ses, seda çıkmamıştır. Kılıçdaroğlu dürüst ve namuslu bir siyaset yaptığına inanıyorsa Türk gençliğinden derhal özür dilemesi gerekir. Gençlerimize ayıp etmiştir.  Kılıçdaroğlu'na açık bir teklif sunuyorum: Kendisini kimler tutsak almışsa korkmasın bize itiraf etsin. Yardımsa yardım edelim, yeter ki maruz kaldığı girdaptan çıkabilsin. Fidye istiyorlarsa karşılayalım, heba olup gidiyor. Atarı gideri bırak Sayın Kılıçdaroğlu, mertçe bize derdini söyle. Siyasi itirafçı olabilirsin, pişmanlık kanunundan da elbette istifade edebilirsin. Fincancı katırlıları ürküyormuş, varsın ürksünler. Özü doğru olanın sözü de doğrudur. Haklı olan doğru olandır. Atalarımız ne güzel söylemiş, ak koyun ak bacağından kara koyun kara bacağından asılır. Eğri değiliz, hak yolundayız, hakikatin ardındayız. Biz doğru ve dürüst olmaktan korkmuyoruz. MHP işte böyledir. Milletimiz adına doğruyu söyleriz. Bilinmelidir ki, teröriste terörist katile de katil deriz. Sözümüzü esirgemeyiz, eğer diyemezsek kahramanların yüzüne bakamayız. Herkes sussa bile biz sonuna kadar konuşuruz. Sonunu hesap ederek vatan ve millet müdafaası olmaz, olamaz, yapılamaz. Misket bombasını bacaklarının arasına sıkıştırıp silah arkadaşlarını fedakarca korumuştur. Bu kahraman Uzman Çavuş Yusuf Yayla'dır ve onun tertemiz alnından öpmek boynumuzun borcudur. Merak etmesin Yusufumuzu her birlikte ayağa kaldıracağız. Gece gündüz gibi karşımızda olan bu farkı kalbi kararmamış, aklı kiralanmamış, vatana ve millete düşman kesilmemiş her insanımız görecektir. Teröristlere methiyeler dizenler nasılsınız? Milis işbirlikçiler sizin olsun, şehitler bizimdir, gaziler bizimdir. TERÖRLE MÜCADELE Teröriste terörist diyemediğiniz sürece günahla birliktesiniz. Yerimizde saymayacağız, vatan diyeceğiz, bayrak diyeceğiz, şehit diyeceğiz. Art niyetli güruhun maskesini düşürmekle kalmayacağız, yırta yırta söküp atacağız. Sözümüz senettir. Biz sussak tarih susmayacak. Onlar sanıyorlar ki bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar. İmanımız, irademiz, kınına sığmayan kılıcımızdır. Artık sınır ötesinde yuvalanmış hainlerin kökünü kazımak gerekir. PKK terör örgütü ikinci kuşakta sıkışmıştır. Terörist Ulaş Doğan'ın imhası hainlerin sonunun geldiğine açık delildir. Türkiye bu terör müsibetinin üstesinden gelecektir. "AB İLE İLİŞKİLER DÜĞÜMLENMİŞTİR" Herkesi uyarıyorum; çok daha kaotik bir dönem önümüzdedir. AB Zirvesi Brüksel'de yapılmıştır. Bu zirvede Türkiye yine ihmal edilmiştir. İnsanlık etik bir çöküş yaşarken, AB'nin hala kendi sahasında top çevirmesi bir defa akıl tutulmasıdır. AB'nin ülkemizde Doğu Akdeniz'de tek taraflı hareketlerinden uzak durmasını aksi halde yaptırımların devreye gireceğini söylemesi ileri düzeyde bir tehdittir. AB ile ilişkiler düğümlenmiştir. Mazlumlar, AB'nin gündem başlıkları arasında yer almamıştır. AB dürüst değildir, samimi değildir, dahası Türkiye'nin aleyhine çalışmaktadır. İşbirlikçisi de zillet ittifakıdır.  Bunlar Türkiye'ye demokrasi getirecekmiş. 15 Temmuz'da hükümet devrilirse üzülmem diyen at hırsızı Dalton kime mesaj veriyor, kimlere sinyal yakıyor. Kılıçdaroğlu'na yeni bir talimat listesi mi dağıtıyor? Yeni kaos planları mı devreye sokacaksınız? Bu nasıl bir ahlaksızlıktır? Bunlar Türkiye'yi ne sayıyorlar? Öyle yağma yok... FETÖ görünümüyle bunak Dalton ekibinin ana unsuru olduğu görüyoruz. Türk siyasetine sürülmek istenen lekeleri bu kapsamda ele alıyoruz. Ne gam ne tasa, zalimlerin tuzağı varsa Türk milletinin de kırılamayacak bir mukavemeti vardır. Hepsini besmele duymuş şeytana çevirecektir. BAŞKANLIK SİSTEMİ AÇIKLAMASI 9 Temmuz 2021 tarihi ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 3 yılı geride kalacaktır. Dünya siyaset tarihinde kansız, kavgasız, kargaşasız bir sistem değişikliği nadiren görülmüştür. Türkiye bunu başarmıştır. Türk tipi başkanlık sistemi ülkemizin demokratik gücünü teyit etmiştir. Yeni hükümet sistemi refah, bereket ve bolluk demektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi arayışları israftır, izansızlıktır. Algı oyunlarına ve aldatma kampanyalarına itibar edecek kimse kalmamıştır. Başkanlık sisteminde başkanın partisiz olması gerektiğini söylemek ile parlamenter sistemde başbakanın partisiz olması gerektiğini söylemek aynıdır. Milleti yanıltarak siyaset yapamayacaklarını zillete düşenlerin çok iyi anlamalarında sonsuz yararlar olacaktır. Zillet ittifakı cumhurbaşkanını TBMM'nin seçmesi için hazırlık yapmaktadır. Bunların iktidara gelmeleri hayal ötesi bir beklentidir. İP'in görüşüne göre sistemi güçlendirme adına koalisyon protokolü öngörülmüştür. Daha önce de seçim kanunlarında koalisyon protokolü önerilmiştir.  KANAL İSTANBUL SÖZLERİ Kanal İstanbul projesini samimiyetle destekliyoruz. Bu proje Türkiye ve İstanbul'a güç katacaktır. Yapılanı yıkmak cinayettir, varsa gücün, varsa zekan daha iyisini yaparsın. Dostları tarafından kulağına fısıldanan yalan yanlış bilgilerle çarkı dönen birine bu devletin yönetimi teslim edilemez. Kılıçdaroğlu bir tarafta öfkenin ve intikamın duygusunun olmadığı bir ülkede yaşamak istediğini söylüyor, diğer tarafta iktidar kesimiyle selamı sabahı kesmesini söylüyor. Onlar duracak biz koşacağız, onlar gerileyecek bir ilerleyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yeni bir anayasayla taçlandırıp geleceğe taşıyacağız.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: Ne sentetik uyuşturucunun, ne esrarın, eroinin, kokainin ana vatanı Türkiye değildir

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kırıkkale'de, Huzur Köy Bağımlılıkla Mücadele Merkezi'nde düzenlenen "En İyi Narkotik Polisi Anne ve STK Buluşmaları"nda yaptığı konuşmada, büyük ve zengin bir medeniyetin evlatları olduklarını söyledi. Bazılarının, Türkiye'yi musibetlerle karşı karşıya bırakmak isteyebileceklerini belirten Soylu, şöyle konuştu: "Elbette ayağa kalkmayalım, dünyaya sözümüzü söylemeyelim, medeniyetimizi anlatmayalım, iyilikleri önermeyelim, kötülüklerden sakındırmayalım, etrafımızdaki coğrafyada kavgaya, husumete, kadınlara, çocuklara ve yaşlılara yapılanlara 'dur, ne yapıyorsunuz' demeyelim diye, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bütün dünyaya bu ülkenin, Anadolu'nun medeniyetini, güçlülüğümüzü anlatmayalım diye elbette ki hep bizi ayağımızın önüne baktırmak isteyebilirler. Biz bu tuzağa düşmeyelim, düşmeyeceğiz. Onun için biz 9-5'çi değiliz." Bakan Soylu, bu neslin çok sıkıntılar çektiğini, darbeleri, ekonomik saldırıları, ABD'den parmak sallamaları, Avrupa'dan tehditleri görüldüğünü aktardı. Türkiye'nin her tarafının teröre bulaştırılmak istenildiği ve birçok meseleyle karşı karşıya kaldıklarını anlatan Soylu, şöyle devam etti: "İnançlarımızla, değerlerimizle, kültürümüzle, örfümüzle ve adetimizle bizi sınamak istediler. Biz bunun hepsini yaşadık. Ne yapalım? Bizden sonraki nesiller bu sıkıntıları yaşasın diye bırakalım mı? Eğer biz şu neslin yaşadıklarını yeniden onlara tecrübe ettirmek istiyorsak, elbette ki bırakalım, istediklerini yapsınlar. Ama Türkiye'den 21. asırdan önce elde ettiğimiz tüm tecrübe ve kazanımlarla birlikte bambaşka bir yolculuğa başladık. İşte onlardan, oralardan daha farklı yapmalıyız. Eğer daha farklı yapmaz ve rutine ayak uydurursak, aynı musibet, bela, tezgah ve oyunlarla hep beraber karşı karşıya kalırız. Son eyvah para etmez." "Ne sentetik uyuşturucunun, ne esrarın, eroinin, kokainin ana vatanı Türkiye değildir" Soylu, uyuşturucu ile mücadeleye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak değil, bir baba yüreğiyle sahip çıktığını vurguladı. Uyuşturucu ile mücadeleyi bırakmayacaklarını çünkü tehlike altındakilerin çocuklar ve gelecekleri olduğunu dile getiren Soylu, "Onlardan vazgeçemeyiz. Çünkü biz bu meseleyi sadece narkotik raporlarından takip ediyor değiliz. Arkadaşlarımız şahittirler, Bana gelen bir mesaj, karşılaşacağım birisi olacak da ben sırtımı döneceğim... O annenin veya babanın söylediği 'evladımı bu illetten kurtarın' dediğini başarana kadar inatla bu işi takip ediyoruz. Çünkü onların bir duası bizim doğru yolda gitmemizi sağlar, bir ahı da bizi tepe taklak eder. Biz bunun bilinci içerisindeyiz." diye konuştu. Bakan Soylu, bu işin önünü arkasını boş bırakamayacaklarını ve kenardan seyredemeyeceklerini belirtti. Bazı batılı ülkelerin baktığı gibi farklı pencerelerden de bakamayacaklarını vurgulayan Soylu, şöyle devam etti: "Bakın, uyuşturucu meselesi, Türkiye'ye iki farklı kanaldan zarar vermektedir. Birincisi gençlerimizi zehirliyor, ikincisi PKK terör örgütü başta olmak üzere tüm suç örgütlerini besliyor. Göçmen kaçakçılığının uyuşturucuyla ilgisi var. Terör örgütlerinin ilgisi var. Mafyatik yapıların, suç örgütlerinin bu işle ilgisi var. Dolayısıyla biz uyuşturucu mücadelesini sağlıklı vermeden, ne ülkemizde huzuru ve sükunu tam olarak sağlayabiliriz ne de evlatlarımızı koruyabiliriz. Türkiye olarak bu meselede, küresel bir baskı ve sorumluluk altındayız. Bu problem, ithal bir problemdir. Dünyaca bilinen önemli hiçbir uyuşturucu maddenin ana üreticisi Türkiye değildir. Hiçbir uluslararası raporda böyle bir kayda rastlayamazsınız. Ne sentetik uyuşturucunun, ne esrarın, eroinin, kokainin ana vatanı Türkiye değildir. Ama bütün bunlar birtakım karanlık yapılarla bizim kapımıza dayanan zehirlerdir." "Sadece geçen yıl yakaladığımız uyuşturucunun piyasa değeri 165 milyar lira" Soylu, "Orta Doğu'dan Avrupa'ya doğal uyuşturucu gider, Avrupa'dan Orta Doğu'ya sentetik uyuşturucu gider. PKK bunun en büyük sevkiyatçısıdır ve ne yazık ki bu zehirlerin bir kısmı da bizim ülkemizde bizim gençlerimize sunulmaya çalışır. İşte onun için biz bu işi oluruna bırakamayız. Bu işin hem arzıyla hem bağımlılık tarafıyla mücadele etmek zorundayız. Bizim bir tarzımız var. Yaptıklarımızı anlatırız, başarımızı ortaya koyarız ama 'sıfır kayıp' rakamına ulaşana kadar da işimiz bitti demeyiz." dedi. Türkiye'nin, uyuşturucu meselesinde coğrafi konumu dolayısıyla riski yüksek ülke olduğuna dikkati çeken Soylu, şunları kaydetti: "Sadece geçen yıl yakaladığımız uyuşturucunun piyasa değeri 165 milyar liradır. Bunun 2011'deki piyasa değeri yaklaşık 2 milyar liraydı. 2017 ve 2018'de bu rakam 20 milyar lira seviyesindeydi. Bunu yapmasaydık ne olacaktı? Bu, birilerinin kazancı haline gelecekti. Bu sadece bizim ülkemizde değil, dünyada da birçok genci zehirleyecekti. Bunun kazananı bizler ve insanlık. Kaybedeni de uyuşturucu tacirleri, baronları, sevkİyatçıları ve uyuşturucu üretenler. Biz her hafta 4 bin uyuşturucu satıcısını gözaltına alıyoruz. Çünkü bunun da oluşturduğu öyle veya böyle ekonomisi var. Alıyorsun, içeri atıyorsun. Uyuşturucu baronları, yerine yeni satıcılar bulmaya çalışıyor. 2016'da 7 bin 600 kişi tutuklanmış, 2017'de 21 bin, 2018'de 23 bin, 2019'da 25 bin kişi, geçen yıl salgın olmasına rağmen tüm yıl boşunca yine aynı rakam 23 bin 693. Bir taraftan uyuşturucu yakalıyoruz, bir taraftan satıcıları yakalıyoruz. Rakam belli, 92 bin 665 kişi var şu anda uyuşturucu satıcısı. Bunların yüzde 97-98'i uyuşturucu satıcısı ve baronudur. Bu rakam az bir rakam değil." "Kamu kaynaklarını yüzde 35,3 oranında arttırdık" Soylu, Kırıkkale'de, Huzur Köy Bağımlılıkla Mücadele Merkezi'nde düzenlenen "En İyi Narkotik Polisi Anne ve STK Buluşmaları"nda yaptığı konuşmada, şu anda meydanlarda, camilerde, sokak başlarında "zombi" gibi durup, kendini kaybetmiş, ne olacağını bilmeyen ve çaresiz durumda olanlarla ilgili tablolarla karşı karşıya kalmadıklarını söyledi. Uyuşturucuya karşı büyük bir mücadele ortaya koyduklarına dikkati çeken Soylu, şöyle devam etti: "Peki sonuç ne olmuş. 920 kişiymiş, 941 kişiymiş uyuşturucuya bağlı ölen. Bunu biz belirlemiyoruz, adli tıp belirliyor. 657'ymiş, 342'ymiş, şimdi de 314. Bu rakamı gittikçe aşağı indirmeye çalışıyoruz. 15-64 yaş aralığında ömründe 1 kez uyuşturucu kullananların yüzde olarak oranı, Fransa'da 5,6, Almanya'da 4,1, İtalya'da 6,9 ve Türkiye'de ise 1,2'dir. Sentetik hap için Fransa ve Almanya'da 3,9, Hollanda'da 10,8, Türkiye'de 1,4'tür. Ben rakamlarla ve uluslararası ölçeklerle konuşuyorum. Esrarda Fransa'da 44,8, Almanya'da 28,2, Türkiye'de ise 2,7'dir. 15-64 yaş aralığında madde bağlantılı ölümlerde milyon kişi başına ölüm oranı Fransa'da 9, Hollanda'da 20, İsveç ve Norveç'te 77, İngiltere'de 76, Türkiye'de ise 5,55'tir ki bu 2018'in rakamı. Yani bunun yarısına inmiş durumdayız. Uyuşturucuya bağlı ölümlerdeki sayı, 2017'de 941'di, 2020 sonu itibarıyla 314'e düştü." Bakan Soylu, 2021 atık su analizi raporuna göre, 37 Avrupa şehri karşılaştırmasında günlük ortalama esrar tüketiminde Amsterdam'ın birinci, Paris'in dördüncü, Zürih'in sekizinci sırada olduğunu belirterek, Türkiye'de sadece İstanbul'un 29, Adana'nın 35. sırada olduğunu bildirdi. Bu rakamların, 2021 Avrupa Uyuşturucu Raporu'nda ve Avrupa Uyuşturucu Madde Bağımlılığı İzleme Merkezi Raporu'ndaki rakamlar olduğunu anlatan Soylu, şöyle devam etti: "Yani uluslararası verilerdir, bizim verilerimiz değildir. Bizden de veriler vereyim. 2016'da uyuşturucu suçundan tutuklamaların sayısı 7 bin 601'di. 2020'de bu sayı 23 bin 693 oldu. 2016'da 81 bin olan operasyon sayımız, 2020'de 158 bin 960'a ulaştı. Daha önce paylaşmadığım bir detay daha vereyim. Sadece 2018-2020 arasında uyuşturucu ile mücadeleye ayırdığımız kamu kaynaklarını yüzde 35,3 oranında arttırdık. Yine bir uluslararası veri, Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2019 yılında dünyada küresel düzeyde en fazla eroin yakalaması gerçekleştiren ülke Türkiye'dir. Dünyanın tamamında yakalanan miktar 96 tondur. Bunun 20 tonu, Türkiye tarafından ele geçirilmiştir. Anlatmak istediğim şudur, Türkiye bir yandan ciddi bir arz baskısı altındadır, AB ülkelerinin uyuşturucu madde yakalamalarının toplamından fazlasını, hatta bazı başlıklarda iki, üç katını tek başına yakalamaktadır. Bir yandan da küresel bir terör örgütünün kurduğu küresel bir uyuşturucu ticareti ağıyla mücadele etmektedir. Bir yandan terörle ve düzensiz göçle mücadele etmektedir." Soylu, 2020'nin sonunda "En İyi Narkotik Anne" projesine başladıklarını belirterek, şu ana kadar 90 bin anneye ulaştıklarını ve eğitim verdiklerini söyledi. Şimdi gaza bastıklarını ve yıl sonuna kadar hedeflerinin 500 bin anneye ulaşmak olduğunu vurgulayan Soylu, "500 bin anneye 'En İyi Narkotik Polisi Anne' projesini anlatacağız. İnşallah seneye hedefimizi daha çok yükseltme gayretinde olacağız. Biz bu işi sadece kolluk çalışması olarak ele alıyor değiliz. Bir yandan kolluk çalışması yapıyoruz, diğer yandan tedavi süreçlerinde bağımlılıkla mücadelede Sağlık Bakanlığımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, Yeşilay, tüm kurumlarımız ve sivil toplum örgütlerimizle koordinasyon içerisinde olmaya çalışıyoruz." diye konuştu. Bakan Soylu ve beraberindekiler, Huzur Köy Bağımlılıkla Mücadele Merkezi'ni gezerek, bilardo bulunan salonda gençlerle oyun oynadı. Tedavi amaçlı serayı da gezen Soylu, Huzur Köy Sanat Atölyesi'nde "Merdo" türküsünü söyleyen gençlere eşlik etti. Daha sonra merkezdeki halı sahada penaltı atışı yaparak, gençlerle bir süre zaman geçiren Soylu, basına kapalı gerçekleştirilen toplantıda, anneler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi.

2 yıl önce

Devlet Bahçeli: Orman yangınlarını siyasi ranta çevirmek için tetikte bekleyen fırsatçıların  derin bir gaflet ve sorumsuzluk girdabına kapıldıkları esefle görülmekte

MHP Genel Başkanı Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada; 30 ilde çıkan orman yangınlarının milleti derinden üzdüğünü, 8 kişinin hayatını kaybettiğini, binlerce hektarlık alanın canlılarıyla birlikte yandığını belirtti. Bahçeli, yangınlarda 62 yerleşim yeri ve 26 bin kişinin tahliyesinin sağlandığını; Adana, Antalya, Muğla, Mersin ve Osmaniye'nin afet bölgesi ilan edildiğini hatırlattı. Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün imkanları harekete geçirilmiş, yangına her saha ve muhitte fedakarlıkla karşı konulmuştur. Böylesi dönemlerde milli birlik ve yardımlaşma duygumuzun canlı tutulması, aklıselim ve kalbi selim bir tutumla felakete direnç gösterilmesi tarifsiz önemdedir. Türk milleti neşe ve sevinçte bir olduğu kadar acı ve tasada da birdir ve beraberdir" dedi. 'TEHLİKELİ ALDATMADIR' Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in yangınlara ilişkin açıklamalarının siyasi etik ve erdemle bağdaşmadığını belirterek, "Türkiye'nin zor günlerinde yangından nemalanma rekabetine tevessül etmek, bununla da yetinmeyerek 'iktidara muhalefet ediyorum' derken felaketle kol kola girmek namertliktir. Bu namert ve nankör siyaset anlayışı zillete düşen muhalefet partileri açısından kaygı ve utanç verici bir rezalettir. Turizm kentlerindeki orman alanlarının betonlaştırmak için yakıldığını, bu maksatla da Turizm Teşvik Kanunu'nda değişiklik yapıldığını iddia etmek akıl ve ahlak dışı bir uydurmadır. CHP Genel Başkanı'nın İP Başkanına benzer şekilde, yanan orman sahalarına 'bir tuğla koyarsanız beni çiğnemek zorunda kalırsınız' sözü saptırma olduğu kadar tehlikeli bir aldatmadır" dedi. 'ÜST AKIL TARAFINDAN KURGULANIYOR' Bahçeli, Türkiye'nin planlı kaos sürecine sokulup, toplumsal mukavemetinin zayıflamasının, sosyal ve ekonomik direncinin zaafa uğramasının hedeflendiğini savunarak, şunları kaydetti: "Bu yolla da her türlü dış tesir ve telkine açık olması, nihayet müdahale edilebilir bir kıvama gelmesi üst bir akıl tarafından kurgulanmaktadır. Orman yangınları münasebetiyle, maksadı menfur ve melun bir kısım sosyal medya hesaplarından yabancı ülkelere çağrı yapılarak yardım taleplerinin yoğun olarak gündeme taşınması Türkiye'yi aciz ve muhtaç bir ülke gösterme sinsiliğinin şifreli mesajı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Her türlü felaketle de başa çıkabilecek muktedirliğe ve muvaffakiyete hamdolsun ziyadesiyle haizdir. Ancak bunu hazmedemeyen çevrelerin devletin haysiyet ve hükümranlığını masumiyet pozları vererek tartışmaya açma çabası basit bir kurnazlık, ucuz bir kara kampanyadır. Yönetilmeyen bir ülke tablosunun tesis ve temini amacıyla iç ve dış işgal cephesinin yangın kapısını zorlaması ve bu çerçevede yoğunlaşan ilişki ve irtibatların gün geçtikçe deşifre olması dikkatli hiçbir gözden kaçmamaktadır."

2 yıl önce

Help Turkey etiketinde paylaşım yapan hesapların çoğunun sahte ve bot olduğunu tespit edildi

Katar Hamad Bin Halife Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak da görev yapan Mark Owen Jones, "Help Turkey" ve "Global Call" etiketleriyle yapılan paylaşımların gerçek insanlar ve ünlüler tarafından kullanılmakla birlikte, sahte ve bot hesaplar üzerinden yapay olarak yayıldığını ve bu yönüyle bir manipülasyon kampanyasının ürünü olduğunu açıkladı. https://twitter.com/marcowenjones/status/1422275280891269124?s=21 Görünürde Türkiye'de devam eden orman yangınlarına dikkati çekmek üzere uluslararası yardım çağrısı yapan İngilizce ve farklı dillerdeki mesajlar, çok sayıda hesap tarafından yinelenerek paylaşılmıştı. Jones, söz konusu etiketleri Twitter hesabında yaptığı seri paylaşımlarla analiz etti. Bot ve sahte hesaplar Jones, "Help Turkey" etiketi için dünya genelinde 46 bin hesaptan yapılan 160 bin etkileşim üzerine yaptığı ağ analizinde, etiketle en fazla paylaşım yapanların sahte ve bot hesaplar olduğunu tespit etti. Bu tür hesaplardan örnekler veren Jones, etiket ile en fazla paylaşım yapan "@ege20281770" adlı hesabın, aynı gün (2 Ağustos) içinde yaratılan bir hesap olduğuna ve etiket belirli bir yaygınlığa ulaştıktan sonra tüm paylaşımlarını sildiğine dikkat çekti. Jones ayrıca "Badboy2147" adlı mevcut bir hesabın da etiketi kullanarak yoğun paylaşımlar yaptıktan sonra kullanıcı adını değiştirdiğini ve tüm paylaşımlarını sildiğini belirledi. Etiketle en fazla paylaşım yapan 7 bin 400 hesaptan en az 70'inin isim değiştirdiğini veya kapatıldığını belirten Jones, tam rakamın belirlenebilmesi için daha detaylı inceleme yapılması gerektiğini vurguladı. Kopyala ve yapıştır Jones, etiket aracılığıyla yürütülen kampanyada bir diğer dikkat çekici noktanın, hazır mesajların kopyala yapıştır yöntemiyle paylaşılarak yayılması olduğuna işaret etti. Mevcut paylaşımı yeniden paylaşmak yerine içeriğini yeni bir "twit"e kopyalayarak paylaşmanın anlamsızlığına değinen Jones, bu yönteme başvuran 35 bin tekil paylaşım yapıldığının ve bu paylaşımların Türkiye'de gece yarısını geçen bir saatte yoğunlaştığının altını çizdi ve mesajların belirli bir merkezden yapay olarak üretilerek yayılmış olabileceği değerlendirmesinde bulundu. Jones, Koreli pop müzik gruplarının hayran hesapları üzerinden yapılan destek paylaşımlarının da manipülasyon amaçlı kullanılmış olabileceğine vurgu yaparak "Help Turkey etiketinin çok fazla manipülasyon içerdiği açık. Gerçek insanlar ve ünlüler tarafından yayılmakla birlikte binlerce sahte hesap tarafından yapay olarak yönlendirilen bir etiket bu." dedi. "Help Turkey" bir manipülasyon kampanyası örneği Jones, "Help Turkey" etiketiyle yapılan paylaşımların "manipülasyon" kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Bu türden kampanyalarda etiketlerde birden çok şey bir arada bulunur. Gerçek, meşru kullanıcılar vardır, bu etiketleri teşvik eden ve yayan influencer'lar vardır ve özellikle bu örnekte gördüğümüz gibi manipülasyon vardır. Tek bir kişinin veya merkezin yönettiği çok sayıda bot ve sahte hesap etkileşimi arttırmaya ve etiketi trendler içine sokmaya çalışır. Mümkün olduğunca çok paylaşım yaparak etiketi Trend Topic (TT) haline getirmeye çalışırlar. 'Help Turkey' etiketinde bu manipülasyonun varlığını tespit edebiliyoruz." ifadelerini kullandı. Jones, böyle bir manipülasyonu kimin, neden yapmış olabileceği sorusuna, "Bunun manipülasyon olduğunu biliyoruz ama neden başladığını bilmiyoruz. Bu yöntemin zaman zaman reklam ve pazarlama amacıyla kullanıldığını biliyoruz. Ama burada amacın bu olduğunu söylemek mümkün değil. Bu sistematik manipülasyonun arkasında kimin olduğu belli değil. Genelde kişiler ve organizasyonlar bu türden operasyonları o ülkelerdeki hükümetleri zor duruma sokmak için yaparlar. Bunları yapan organizasyonların çok sayıda adı olabilir; PR ajansı, reklam ajansı vs. ama asıl amaçları budur; hükümeti zayıf göstermek." değerlendirmesinde bulundu. "İnsanları öfkeye, endişeye ve paniğe sürüklemek istiyorlar" Bu türden siber saldırıların insanların bilgiye erişimini engellemeyi ve algısını etkilemeyi amaçladığını vurgulayan Jones, "Bu manipülasyonu yapanlar, 'Help Turkey' etiketine tıklayan insanları öfkeye, endişeye ve paniğe sürüklemek istiyorlar. Onları mevcut hükümetin işlevini yerine getiremediğine ikna etmeye çalışıyorlar. Saldırının amacı bu. Bu türden bir operasyonu yürütmek son derece geniş ve maliyetli bir çaba, bunu yalnızca paylaşımların sayısında gözlemlemek mümkün." şeklinde konuştu. Gençler kaynağını bilmedikleri içerikleri paylaşmamalı Jones, sosyal medya kullanıcılarının bu türden sistematik saldırılara karşı korunmak için kaynağını bilmedikleri içerikleri paylaşmaktan kaçınmaları gerektiğini vurgulayarak, "Genç kullanıcılar kendilerini sosyal medya manipülasyonuna karşı eğitmeli. Kim olduklarını bilmedikleri, daha önce paylaşımlarını görmedikleri kaynakların içeriklerini paylaşmaktan kaçınmalı." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

'Help Turkey' etiketiyle yapılan ve suç unsuru teşkil eden paylaşımlara ilişkin soruşturma başlatıldı

Başsavcılıktan yapılan açıklamada bazı illerde orman yangınlarının çıktığı 28 Temmuz 2021 tarihinden bu yana bir kısım haber ve sosyal medya sitesi üzerinden yapılan paylaşımlarla ilgili teknik inceleme ve araştırma yaptırıldığı belirtildi. Bu inceleme ve araştırma neticesinde bazı kişi ve grupların gerçek veya bot hesaplar üzerinden organize bir şekilde halk arasında endişe, korku ve panik yaratmaya, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetini aşağılamaya çalıştıklarının saptandığı belirtilerek, "Söz konusu hesaplar ile yangın olayına ilişkin bilgi kirliliğine yol açan gerçek dışı içeriklerin dolaşıma sokulduğu, konuya hassasiyeti olan sosyal medya kullanıcılarının tahrik edilmesiyle kaos ortamı yaratılmaya çalışıldığı, daha önce de bu hesaplar üzerinden benzer yöntemlerle terör örgütlerinin propagandalarının yapıldığı, dezenformasyon ve yıpratma haberlerinin ön planda tutularak çoklu bir strateji belirlendiği, araç olarak ise Twitter isimli sosyal medya platformunun aktif kullanıldığı (#helpturkey ana başlığı altında yapılan paylaşımlar, Militer Doktrin ve News Page Turkish isimli Twitter hesaplarında yapılan paylaşım ve yorumlar) tespit edilmiştir" denildi. Açıklamada "Paylaşımların içeriklerinin tetkiki neticesinde; teknik düzlemde bir manipülasyonla birlikte asılsız iddia ve haberlerin dolaşıma sokulması gibi stratejiler izlenerek yangınla mücadele eden ilgili kamu görevlilerinin ve gönüllülerin yangının söndürülmesine yönelik çalışmalardaki moral ve motivasyonunu olumsuz yönde etkileyen, bölge halkını ümitsizliğe sevk eden, yangınla mücadelede devletin acziyet içerisinde olduğunu gösteren görsel ve yazılı içeriklerin suç oluşturduğu değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmenin sonucunda Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen 'kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret', 'Cumhurbaşkanına hakaret', 'Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetini aşağılama', 'halk arasında endişe, korku ve panik yaratma', 'toplumun belli bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik etme' gibi suçların işlendiği kanaatine varılmıştır" ifadeleri kullanıldı. Bu itibarla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca suç unsuru içerdiği tespit edilen paylaşımlarla ilgili re’sen soruşturma başlatıldığı kaydedildi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "En kısa sürede enflasyonu kontrol altına alarak raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar... Ecdanın bize miras bıraktığı bu köklü kurumla iftihar ediyoruz. UNESCO'ya verdiğimiz dosyamızı Azerbaycan ve İran ile birlikte hazırladık. 2021 senesini Ahi Evran yılı olarak ilan ettik. Kardeşlerim ecdadımız dünyada Fetih kabiliyeti yanında devlet kurma kabiliyetiyle de maruftur. Bu devletler sadece kılıçla kurulmadı. Ahi Evran'ın 32 başlık altında sınıflandırdığı ahilik teşkilatı asırlarca bu topraklarda dayanışmanın bel kemiği olmuştur. Kadıları, ustaları, kalfaları, çırakları ile devleti erkanını ve hatta padişahları da kuşatan bu itibarlı kurumlarımız işte böyle etmiştir. Ahiliğin düsturları her çağda ve şartta geçerli kılan, onun özü ve fıtratıyla insanlığı merkezine almasıdır. Bugün adına toplam kalite yönetimi denen yaklaşımlar, ahilerimiz tarafından asırlardır zaten uygulanmaktadır. Ahiliğin sosyal yönü üreticiyle satıcı arasında olduğu kadar zengin ile fakir arasında kurduğu dengedir.  İnsanlığın bugün geldiği nokta, teknoloji ve bilimde kat edilen mesafe böyle bir birikimin neticesidir. Asırlar öncesinden zemin hazırlayanlar olmasaydı kendimizi şu an çok farklı ve dramatik bir yerde bulabilirdik. Yahya Kemal'in deyimiyle kökleri mazide olan ati olarak bizlere düşen görev tarihimizin iz bırakan olaylarını önce kendimiz hatırlamak sonra herkese hatırlatmaktır. Hedeflerimizi bu şekilde büyüteceğiz. Biz hep bu anlayışla hareket ettik, ediyoruz. İşte bunun için 2023 hedefleri diyoruz, 2053 vizyonu, 2071 vizyonu diyoruz. "ESNAFIMIZI, BUGÜNÜMÜZ VE YARINIMIZIN MANEVİ TEMİNATI OLARAK GÖRÜYORUZ" Ahi olabilmek için öncelikle çalışmak, bir meslek sahibi olmak gerekir. Ahi Evran'ın da deri ustası olduğu riayet ediliyor. Bir ahinin tezgahı halka olduğu kadar Hakka hizmet yeridir. Mesela demiri döven bir zanaatkar o demirle birlikte nefsini de terbiye eder. Sizler böyle bir geleneğin önümüzdeki temsilcilerisiniz. Esnaf sadece alan, satan, ticaret yapan bir meslek değildir. Esnaf aynı zamanda o muhitin gözü, kulağı, yol göstericisidir. Türkiye'de ailesinde esnaf olmayan neredeyse kimseyi bulamazsınız. Bugünkü büyük şirketlerimizin hemen hepsinin de hikayesi küçük bir dükkandan, atölyeden başlar. Esnafımızı, milletimizin emaneti, bugünümüz ve yarınımızın manevi teminatı olarak görüyoruz. Kapısı 72 millete açık olan esnafın olduğu yerde din, dil, ırk ayrımı olmaz. Usta çırak ilişkisiyle kazanılan kabiliyetler, aynı zamanda gençlere vatan ve millet sevgilisi, saygıyı, dürüstlüğü de öğretir. Devirler geçse de dünya değişse de değişmeyecek olan bizim birliğimiz, kardeşliğimizdir. Bu millet ne imtihanlardan geçti. Son 8 yılda yaşadıklarımız bile bir ibret vesikasıdır. Kardeşliğimiz sayesinde, milletimizin desteği, tüm bunlarla beraber hepsinin üstesinden geldik. Bundan sonra da aynı şekilde büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını birlikte gerçekleştireceğiz. KORONAVİRÜS DÖNEMİNDEKİ DESTEKLER 2 yıldır dünyayı sarsan, her ülkeye ağır darbeler vuran bir salgınla mücadele veriyoruz. Bu salgın bizi de etkiledi. Kaybettiğimiz her vatandaşımızla birlikte yüreğimize ateş düşüyor, canımız yanıyor. Ülkemizde vakaların görülmeye başladığı günlerden itibaren salgının esnafımız üstündeki yükünü azaltmak için tedbirler aldık. Halkbank vasıtasıyla işletme kredisi ve ticari kredi kartı desteklerini hayata geçirdik. 760 bin esnafımız yaklaşık 19 milyar TL faiz indirimi kredisi kullandı. 2020 yılı içinde toplam kullanılan kredi miktarı 43 milyar TL'ye ulaştı. Ağustos sonu itibariyle 2021 yılında ise 140 bin esnaf ve sanatkara 17 milyar TL kredi temin ettik. Salgın nedeniyle iş yapamayan esnafımızın kredi sicillerine mücbir sebep kaydı düşülmesine imkan sağladık. Kredilerden yararlanma şartlarını kolaylaştırdık. Gelir kaybı desteği başlığı altında 5 milyar TL'nin üstünde hibe desteği verdik. Toplamda 4.3 milyar TL'nin üzerinde ödeme yaptık. İcra ve haciz takip işlemlerini durdurduk. Yıllık gelir vergisi, beyanname verilme ve ödeme süresini uzatıp SGK prim ödemelerini erteledik. KDV oranlarını asgari düzeye indirdik. Tezgahını açık tutmanızı sağlamak için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Ülkemizde kökünü bir türlü kurutamadığımız endişe havasını yaymak için uğraşsa da sizler bu samimi adımlarımızı biliyorsunuz. Hamdolsun, gelişmiş ülkelerin bile ciddi sarsıntılar yaşadığı dönemde biz kayıplarımızı kısa sürede telafi ederek yolumuza devam ediyoruz. Sıkıntılarımız, sorunlarımız, dertlerimiz yok mu? Elbette var ama hiçbiri üstesinden gelemeyeceğimiz hususlar değildir. Ekonomideki son gelişmeleri sizler de görüyorsunuz. Dünyanın en yüksek büyüme rakamlarına biz ulaştık. İhracatta rekor üstüne rekor kırıyoruz. İstihdam salgın dönemi öncesinin dahi üstüne çıktı. "ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALARAK FAHİŞ FİYAT ARTIŞLARININ ÖNÜNE GEÇECEĞİZ" Bu başarıları yakaladığımıza özellikle dikkat çekmek istiyorum. Hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları da biliyoruz. Fırsatçılarla mücadele etmek suretiyle enflasyonu kontrol altına alarak fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz. Her sorunumuz kendiliğinden çözüm yoluna girecektir.  "ŞEKER PANCARI ALIM FİYATI TON BAŞINA 420 LİRADIR" 2021 alım fiyatlarını da açıklamak istiyorum. Geçtiğimiz yıl 23 milyon tonla cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştık. Bu yıl da bereketli bir yıl geçireceğimize inanıyorum. Bu yılki şeker pancarı alım fiyatımız ton başına 420 liradır. Yüzde 25'lik bir artışı ifade eden şeker pancarı alım fiyatının ülkemize ve çiftçilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

2 yıl önce

FETÖ destekçisi Alparslan Kuytul’dan "Soylu GörevdenAlınsın" etiketi! Bakan Soylu’yu hedef aldılar..

https://twitter.com/genelgundem/status/1498713396132388865?s=21 15 Temmuz'u bir proje olarak tarif edip, darbe girişiminde bulunan FETÖ'cü hainleri de 'kandırılmış saf Müslümanlar' olarak tanımlamasıyla bilinen Alparslan Kuytul ve ekibi, Türkiye’nin çeşitli illerinde provokasyon girişiminde bulunmalarına izin vermeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu ve Emniyet teşkilatını sosyal medyadan “Soylu GörevdenAlınsın” etiketiyle hedef aldı. https://twitter.com/alparslankuytul/status/1498709370019930113?s=21 PROVOKASYON GİRİŞİMLERİNE FETÖ DESTEĞİ Furkan Vakfı kurucusu Alparslan Kuytul’un gönüllüleri, FETÖ medyasının da destek verdiği provokasyonlada polislerin ailelerine ve devlet büyüklerine küfürler ediyor, gözaltı başladığı zaman ise cep telefonlarına sarılıyor. Alınan görüntüler hemen WhatsApp gruplarına atılarak FETÖ medyasına ulaştırılıyorlar. https://twitter.com/boldmedya/status/1492471750340358153?s=21

1 2 3 4