24 Nisan Çarşamba 2024
2 yıl önce

Gazeteci Uğur Dündar suç örgütü elebaşı Sedat Peker’i övmek için para mı aldı?

Yılmaz twitter hesabından Uğur Dündar hakkında, “Yıllar önce şimdi hayatta olmayan Mehmet Ali Yaprak ile bir röportaj yapmıştım. Gaziantep'te yaşıyordu ve bana, "İstanbul'dan gelen ünlü bir gazeteciye hakkımda haber yapmaması için servet ödedim. Bu adam ülkede en fazla namustan meslek ahlakından bahseden biri" demişti...” dedi. https://twitter.com/bilgen1973/status/1442971051751874560?s=21 Özdil de Dündar hakkında benzer iddialarda bulunmuştu Geçtiğimiz aylarda Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Uğur Dündar’ın kurucuları arasında yer aldığı Artı 1 TV’nin kuruluşunu Sezgin Baran Korkmaz’ın finanse ettiğini iddia etmişti. Canlı yayında Yılmaz Özdil’e cevap veren Uğur Dündar canlı yayında ağzını bozmuş ve aynı gazetede çalıştığı Özdil’i çok ağır ifadelerle tehdit etmişti. Peker’den de para mı aldı? Son dönemde adı akçeli işlerle anılan Uğur Dündar’ın, yalnız kalan organize şu örgütü elebaşı Sedat Peker’i övmesi karşılığında para alıp almadığı merak konusu… Meslektaşlarından kınama Gazeteci Zeynel Lüle, Uğur Dündar’ın son dönemdeki Peker çıkışını kastederek “Son dönemlerde bazı meslek büyüklerimiz dahil 'Peker hayranlığı' başladı. Onun suç örgütü lideri olduğunu unutmayalım. Söyledikleri doğru, çünkü bizzat içinde. Savcılar dikkate almasa da biz alıyoruz. Ama 'halk kahramanı güzellemesi' yapmaya gerek var mı?” dedi.

2 yıl önce

Gazeteci İrfan Aktan'dan 140journos'a tepki: “Sedat Peker'in de olduğu bu kompozisyondan haberim olsaydı, asla konuşmazdım”

Aktan, Peker üzerinden yapılan belgeselde olacağından haberi olmadığını aktardı. Öte yandan Bülent Arınç da, "Peker belgeselinde olduğumu söylemediler" açıklamasını yaptı.  140 journos'un Bülent Arınç, organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker, İsmail Saymaz ve İrfan Aktan'ın yer aldığı "ya devlet başa" adlı devleti kötüleyen bir belgeseli yayınlandı. Aktan, belgeselde Sedat Peker'in de yer alacağından haberinin olmadığını belirterek 140journos ekibine tepki gösterdi.   Twitter'dan açıklama yapan Aktan, şunları kaydetti: "Bir süredir 'yakında bir Peker belgeseli yayınlanacak' fısıltılarına ben de kulak kabartıyordum. Meğer o belgeselde, haberim olmadan ben de varmışım!  140journos  ekibi beni arayıp 'farklı kesimlerden gazeteciler/siyasetçiler/tanıklarla röportaj' yapacaklarını söylemişlerdi  Benim açımdan aslolan kendi sözümdür diye düşünüp devletin Kürt politikasına, mevcut rejimin yapısına vs, dair yaklaşık bir saatlik bir röportaj verdim. Ama elbette Peker'in de olduğu bu kompozisyondan haberim olsaydı, aslı konuşmazdım. 21 yıllık gazeteci olarak 'belgeselde kimlerin olduğunu maalesef konuştuklarımıza söylemiyoruz' dediklerinde "o halde maalesef ben de konuşamam" demem gerekiyordu. Hata bende ama söylediklerimin arkasındayım. Keşke  140journos yaptığımız röportajın tümünü ayrıca yayınlasa... Benim açımdan Peker, yaptığı ifşalarla suçlarından azade kalmış biri olamaz. Zira o, halka karşı işlenmiş suçların bir aktörü ve hâlâ bunları gizlemeye devam ediyor. Demokratik bir sistem ortaya çıktığında bunların tümünün hukuk önünde hesabının verilmesi gerekiyor. Öte yandan hemen her hafta söyleşi yapan, başkalarının bana konuşmasını isteyen bir gazeteci olarak başkalarından gelen röportaj taleplerini imkân elverdikçe olumlu karşılıyorum. Ama dediğim gibi, böyle bir kompozisyonda yer almak, isteyeceğim son şey olurdu." Arınç: Peker belgeselinde olduğumu söylemediler Devleti kötüleyen, Sedat Peker belgeseli için konuştuğunu bilmediğini söyleyen Bülent Arınç da, "Benim konuşmamda Sedat Peker yok veya Sedat Peker'le bağlantılı bir şey yok. Sedat Peker belgeseline konuşmadım. Peker belgeselinde olduğumu söylemediler. Röportajın hangi maksatla kullanılacağını bilmiyordum" diye konuştu. Öte yandan söz konusu belgeselin başında, bu konuyla ilgili olarak, "Bu filmde yer alan kişi ve kurumların birbiriyle ilişkisi yoktur. Editoryal bir tercihle gizlilik sözleşmeleri kapsamında röportaj verenlerin isimleri birbirlerine bildirilmemiştir." açıklaması yer alıyor. 

2 yıl önce

Davutoğlu’nun Karar Gazetesi’nden gazetecilik adına skandal başlık: “İçişleri Bakanı tutuklandı”

Karar Gazetesi, Fransa'da eski İçişleri Bakanı Claude Gueant, mahkum olduğu davalar sonucunda devlete ödemesi gereken paraları ödemediği için hapse girdiği haberini ülke belirtmeden “İçişleri Bakanı tutuklandı” şeklinde tweet atarak bir skandala imza attı. İlk değil Karar Gazetesi Barış Pınarı Harekatı ile ilgili bir haberde “Terör örgütü TSK” ibaresini kullanıp ardından da tekzip yayınlamıştı. Yazarlarında Ahmet Taşgetiren ise Barış Pınarı Harekatı aleyhinde bir yazı yazmıştı. Yine, Karar gazetesi, FETÖ zanlısı kaymakam Kadir Güntepe yerine, Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk'ün görselini kullandığı için özür dilemişti.

2 yıl önce

HDP-Saadet Partisi görüşmesi sonrası gazetecilerden soru alınmadı

HDP'nin Eş Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan, Saadet Partisi Genel Merkezi'nde, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi. "SORU ALMAYACAĞIZ" Görüşme sonrası ortak basın toplantısı düzenlendi. İlk söz alan HDP'liler oldu. Genel bir değerlendirme yapmalarının ardından Karamollaoğlu da benzer şekilde kısa bir açıklama yaptı. Bir süre sonra "Hepinize teşekkür ediyorum. Hoşunuza gitmeyecek bir konu var. Soru almayacağız" diyerek konuşmasını tamamlayan Saadet Partisi lideri, basın toplantısını sona erdirdi.

2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu’nun bütün ayak oyunlarını ifşa etti… Gazeteci Nedim Şener, İBB sözcüsü Murat Ongun’un karizmasını fena çizdi

Dün akşam saatlerinde TVNET'te canlı yayınlanan Net Bakış programında, İBB'nin iş verdiği terör iltisaklı kişilere ilişkin hazırlanan iddianameden detayları veren Nedim Şener, çarpıcı iddialarda bulundu. CHP ve İYİ Parti'nin HDP'yi yanında tutarak, İstanbul seçimlerini kazanmanın diyetini ödediğini vurgulayan Şener, "HDP'nin desteğini almak için bu tür tavizler vermek zorunda kalıyorlar. İmamoğlu her şeyin farkında. Ortaya konan iddialar çok somut. PKK'ya bağlı dernek referansıyla İBB'de işe başlayanlar var ve maaşlarından her ay para kesilerek örgüte gönderiliyor. O yüzden panik halinde Anıtkabir'e gidip açıklama yapıyorlar" diye konuştu. İBB SÖZCÜSÜ ONGUN İDDİALARDAN YALNIZCA BİR TANESİNE KARŞI ÇIKTI Açıklamalar, İBB Sözcüsü Murat Ongun'u rahatsız etti. Şener'in söz konusu açıklamalara yer verdiği video paylaşımının altına yorum yapan İBB Sözcüsü Murat Ongun, onlarca iddiadan sadece 'yardım kartı' kısmını ispat etmesini istedi. ŞENER BELGELERİ PAYLAŞTI: 300 YETERLİ BİR RAKAM MI? Ongun'un, "335 sayfalık iddianamede böyle bir ifade yok. 'Yüzlerce yardım kartı' ifadeni ispat etmeni bekleyeceğiz" sözlerine iddianamelerden görsellerle yanıt veren Şener, "İddianamedeki bilgilere ve sizin İSPER personeli olanların telefon konuşmalarına göre; İBB’nin yardım kartlarının 300 tanesinin PKK'lı teröristlerin ailelerine dağıtılması yeterli bir rakam mı?" dedi.

2 yıl önce

Konya'da canlı yayın programını iptal eden Ali Babacan'a gazetecilerden resimli protesto

Kanal 42 televizyonuna konuk olarak katılması beklenen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, hava muhalefetini gerekçe göstererek katılamaycağını duyurdu. BABACAN'IN RESMİNİ KOYARAK PROTESTO ETTİLER Ancak programın katılmcısı gazeteciler Mücahit Enes Turbil ve Emre Özgül, Ali Babacan ile yapacakları programın, başlangıcına 5 saat kala DEVA Partisi tarafından iptal edilmesin ilginç bir yöntem ile protesto etti. Boş kalan konuk koltuğuna Ali Babacan’ın resmi bırakılırken, Babacan’a ayrılan koltuğa da "rezerve" yazısı konuldu. "DAHA ÖNCE DE SÖZÜNDE DURMADI" Canlı yayın sırasında açıklamalarda bulunan Gazeteci Mücahit Enes Turbil, Babacan'ın daha önce de söz vermelerine rağmen yayın yapmaktan çeşitli nedenler öne sürerek uzak durduğunu belirterek şunları söyledi: "KONYA'DA PARTİ PROGRAMINA GELDİ, BİZİ SAATLER KALA REDDETTİ" “Konya gibi zorlu bir şehirde gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Her kesimin kendini ifade edebilmesi için bütün baskılara rağmen yayın yapmanın gayretini veriyoruz. Bu kapsamda çeşitli programlar icra etmek için Konya’ya gelen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Bey'e de bir program talebinde bulunduk. Kabul edildi ama daha sonra hava muhalefeti gerekçe gösterilerek, özenle hazırladığımız program iptal edildi." "YEREL MEDYAYIZ DİYE Mİ GÖRMEZDEN GELİYORSUNUZ" "Başlamasına 5 saat kala programın iptal edilme kararının alınması doğru olmadı. Bu, DEVA Partisi’nin ilk iptal ettiği program da değil. Daha önce de söz vermelerine rağmen çeşitli gerekçelerle organize ettiğimiz programı iptal ettiler. Bizim amacımız körü körüne bazı şeyleri eleştirmek değil. Bizim tepkimiz iktidar olmadan iktidar havasına girenlere. Bizim tepkimiz Ali Bey ile vatandaşın arasına bilerek ya da bilmeyerek duvar örenlere. Ünlü bir yazar; ‘Eğer yürüdüğünüz yolda hiçbir zorluk yoksa o yol sizi hiçbir yere götürmez’ demiş. Doğru söylemiş. Yoksa yerel bir medya kuruluşu olduğumuz için mi sürekli bizleri görmezden geliyorsunuz?”

2 yıl önce

Fransız gazeteci Pascal-Moussellard'a göre Fransa'da demokrasi acı içinde kıvranıyor

Haftalık Fransız dergisi Telerama'nın editörü Pascal-Moussellard, dergi için kaleme aldığı makalede, Fransız halkının demokrasiye bağlı olduğunu dile getirdiğini ancak seçilmiş yetkililer ve kurumların getirdiği hayal kırıklıklarıyla bir kısmının daha otoriter bir rejimi kabul edebileceklerini belirttiğini yazdı. Cumhurbaşkanı seçimine 8 hafta kala, ülkede demokrasinin "nefes almakta zorlandığına" işaret eden Pascal-Moussellard, aralık sonunda yapılan bir ankette Fransızların yüzde 83'ünün demokrasiye bağlılıklarını dile getirdiğini ancak yüzde 46'sının da "iyi çalışan bir rejim olmadığı" görüşünü paylaştığını aktardı. Pascal-Moussellard, diğer yandan her 4 Fransız'dan 1'inin sağlık kriziyle mücadelede daha otoriter bir rejimin daha etkili olacağı" görüşünde olduğunu hatırlatarak, ülkedeki demokrasinin halkı ikna etme konusunda yeterli olmadığını vurguladı. ARZULANAN İLE YAŞANILAN DEMOKRASİ ARASINDA UÇURUM VAR Arzulanan demokrasi ile yaşanılan demokrasi arasında uzun bir mesafe olduğunun altını çizen Pascal-Moussellard, ülkede her geçen günün bu uçurumu açtığını kaydetti. Fransız gazeteci, "Her gün Cumhuriyet beşiğinde yaşadığı zannına kapılanlar ile seçtikleri insanlar ve kurumlar arasındaki mesafe büyüyor." değerlendirmesinde bulundu. Pascal-Moussellard, "Fransa, demokrasisiyle savaşıyor." diyerek, halkın politik olarak bir depresyonda olduğunu ve bunun yeni bir durum olmadığını ifade etti. SİYASİLERİN SÖYLEMLERİ TOPLUMDAKİ KOPUŞU TETİKLİYOR Olivier Pascal-Moussellard, politikacılar ve yöneticilerin Fransa'da demokrasi sistemini gerçek bağlamından evirerek başka bir noktaya sürüklediklerine, Orta Çağ'daki piskoposlar gibi tepeden inme bir anlayışla demokrasi naraları atmalarından yakınarak siyasetçilerin kampanyalarında özellikle banliyöleri hedef alan ayrımcı vaatlerinin halkı birbirinden kopardığına dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un aşı karşıtlarının canına okuyacağı açıklamaları ile Nicolas Sarkozy'nin "Banliyöleri karcher ile yıkayacağız" sözünden ilhamla banliyöleri sorunların merkezi gösteren sağcı cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse'in söylemlerini örnek gösteren Pascal-Moussellard, bunların Fransa'da var olan asıl toplumsal sorunlar ile siyasi tükenişin temel nedenlerini gizleme çabasının bir yansıması olduğu görüşünü paylaştı. Pascal-Moussellard, Berkeley Üniversitesinden siyaset bilimi profesörü Wendy Brown'un, "Demokrasi bugün tarihte eşi görülmemiş bir popülerliğe sahip ancak kavramsal olarak da hiçbir zaman bu kadar belirsiz ve önemli ölçüde içi boşalmamıştı." sözüne atıfta bulunarak asıl sorulması gerekenin herkesin dem vurduğu demokrasiden geriye neyin kaldığı sorusu olması gerektiğinin altını çizdi. Fransa Ulusal Araştırma Merkezinden (CNRS) araştırmacı Camillle Bedock'un "iktidara gelen cumhurbaşkanlarının sisteme dair reformun önemi vurgulandığında hemen anarşi naraları atarak, 4. Cumhuriyetin koruyuculuğunu üstlenmeye çalıştığı" değerlendirmesini paylaşan Pascal-Moussellard, "Demokrasiler bu şekilde mi batağa saplanıyor?" sorusunu sordu.

2 yıl önce

Avrupa’da ifade özgürlüğü var mı? Alman DW ‘yok’ diyen gazeteciyi kovdu…

Filistinli gazeteci Maram Salem'in işine, Yahudi karşıtı olmakla suçlanmasının ardından Alman medya ağı Deutsche Welle (DW) tarafından son verildi. Ancak asıl gerekçe, gazetecinin Avrupa'da ifade özgürlüğü olmadığını savunduğu sözleri. YAHUDİ KARŞITLIĞIYLA SUÇLANDI Almanya'da bir gazeteci, Salem'i ve meslektaşlarını Yahudi düşmanlığı ve İsrail karşıtı olmakla suçlayan bir rapor yayınladı. İddialar, Facebook'ta yayınlanan yorumlara dayanıyordu. Çalışanlarının kişisel sosyal medya profillerini inceleyeceğini duyuran DW, ardından da işten çıkarılmalarına yönelik karar aldı. İSRAİL'İN ADI BİLE GEÇMİYOR Filistinli gazeteci, anti-semitizm iddialarına yol açan gönderide Yahudilerden veya İsrail'den hiç bahsedilmediğini, yalnızca Avrupa'daki ifade özgürlüğüne yönelik tehdide değindiğini söyledi. SÖZDE ÖZGÜRLÜK SAVUNUCUSU Filistinli kimliği nedeniyle hedefe konulduğunu belirten gazeteci, "Özgürlük çağrısı yapan uluslararası bir medya şirketinin Avrupa'da ifade özgürlüğünü eleştirdiği için bir çalışanını ihraç etmesi nasıl mümkün olabilir?" diye sordu.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 15 16