23 Nisan Salı 2024
4 yıl önce

Hürriyet muhabiri, bekçilerle bir gece geçirdi: Oldukça kibarlar, vatandaşla iç içeler…

hürriyet, bekçi, vatandaş, kibar, hırsızlık azaldı

3 yıl önce

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi’den Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’e gönderme: 'Şehitlere değil ayakkabıya bakan kafa'

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Süleyman Soylu'nun askerlerle yer sofrasında yemek yemesini eleştiren Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'i isim vermeden eleştirdi. Selvi, ''Süleyman Soylu ve askerlerin ayakkabılarını çıkarıp oturması gibi korkunç bir tehlikeyi tespit etmişler! Ayakkabı çıktı ya, rejim elden gidecek demektir. Şehitlere değil, ayakkabıya bakan kafa.'' ifadelerini kullandı

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi, Şentop-Soylu görüşmesini yazdı: “Sıcak havada geçen ve “Sık sık görüşelim” diye bitirilen bir görüşme…”

Selvi’nin yazısı şöyle; “Meclis Başkanı Soylu’nun istifasını istemiş mi? Ne olursunuz yazının başlığına bakıp, bu kadar cehalet ancak tahsille olur, demeyin. Bunca yıl siyaset kulisi yazıyorsun, Meclis başkanının bir bakanın istifasını istemek gibi bir yetkisinin olmadığından haberin yok mu, diye eleştirmeyin. Anayasaya göre bakanların istifasını ancak cumhurbaşkanı ister diye beni suçlamayın. Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görüşmesi hakkında yazılıp konuşulanları bir haftadır ağzım açık bir şekilde izliyorum. Yazılanları okuyunca kendime “Bir de siyaset kulisi yazıyorum diyorsun ama dünyadan haberin yok” diye kızdığım da olmuyor değil. Sadece ben değil tüm Ankara temsilcilerinin, siyaset yazarlarının hiçbirinin de bu işten haberi olmamış. Nasıl atlamışız... Öyle böyle değil. Uzun atlama... Maksat algı operasyonu olunca bilgiye gerek yok. Anayasa şöyle yazıyormuş, perde arkasında şunlar konuşulmuş, siyasi gelenek böyleymiş demenin de anlamı yok. ÖRNEĞİ YOK Parlamenter sistemle yönetildiğimizde hükümeti başbakan kurar, kabineyi cumhurbaşkanı onaylardı. Bakanların azli ise başbakanın talebi üzerine Cumhurbaşkanı’nın onayıyla gerçekleşirdi. AK Parti hükümetlerini geçtim, darbe dönemleri dahil Türk devlet geleneğinde Meclis başkanlarının bakanların istifasını talep etmesi gibi bir uygulama yok. Meclis Başkanı Şentop, Türkiye’nin en önemli hukukçularından biri. Şentop hangi yetkiye göre Soylu’nun istifasını isteyecekti? Zaten görüşmenin hiçbir yerinde de böyle bir talep yok. Tam aksine sıcak havada geçen ve “Sık sık görüşelim” diye bitirilen bir görüşme. ANAYASAYA GÖRE Başkanlık sisteminde ise bu yetki yine Cumhurbaşkanı’nda. Zaten Cumhurbaşkanlığı Kabinesi kuruluyor. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerinin sıralandığı Anayasa’nın 104. maddesinde, “Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir” deniyor. HİÇBİR DÖNEMDE YAŞANMAMIŞ Ne şimdiye kadarki 66 hükümet zamanında ne de AK Parti iktidarında kurulan 9 hükümette böyle bir örnek yaşanmamış. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan yetkilerine hâkim, yetkilerini sonuna kadar kullanan güçlü bir lider. Bir bakanının istifasını kendi isteyemiyor da Meclis başkanının mı istemesini bekliyor? Bunu başta hukuk adamı olan Mustafa Şentop kabul etmez ayrıca Erdoğan gibi güçlü bir lider yetkisini kimseyle paylaşmaz. GÖRÜŞME SICAK BİR HAVADA GEÇMİŞ Görüşmenin içeriğine ilişkin olarak kulislerin nabzını tutmaya çalıştım. 1)Her iki taraf görüşmenin sıcak bir havada gerçekleştiğini teyit ediyor. 2) Meclis Başkanı Şentop, İçişleri Bakanı Soylu’yu makam katında karşılamış. 3) Bir buçuk saat süren sıcak bir görüşmenin ardından Şentop konuğunu dış kapıya kadar uğurlamış. 4) Bir buçuk saat süren görüşmede ülke gündemindeki konular konuşulmuş. Soylu yanıtını yazılı olarak sunmuş. 5) Soylu’nun mektubunda 10 bin dolar alan siyasetçi iddiasının yargıya taşındığına yer verilmiş. Görüşmenin sonunda ise Şentop ile Soylu daha sık görüşme kararı almışlar.”

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi: İddianamede yer alan ve İBB ile DİAYDER arasındaki ilişkileri ortaya koyan telefon tapeleri sıkıntılı

İddianameden bazı bölümler aktaran Selvi, şöyle devam etti: "1) İddianamede, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden DİAYDER’e 300 adet 100-150 bin lira tutarındaki yardım kartlarının verildiği, söz konusu yardım kartlarının DİAYDER Başkanı Ekrem Baran tarafından toplam 25 DİAYDER üyesine dağıtıldığı” tespitine yer veriliyor. 2) Ayrıca DİAYDER yöneticilerinin İBB’de yönetici N.T. ile konuşmaları yer alıyor. DİAYDER yöneticilerinin İBB’de sosyal yardımlardan sorumlu başkanla yaptıkları görüşmelerin üzerinde duruluyor. 3) Ayrıca H.P. isimli kişinin dağıtılacak yardım kolileriyle ilgili olarak İBB’nin kendilerinden isim istendiğine dair beyanları bulunuyor. 400 kişilik isim listesi öneriliyor. 4) Gassal olarak İBB’ye yerleştirilen Mehmet İnan, bir ay önce 4 bin lira olan maaşından bin lirasını ödemiş. Bir ay sonra ise 3 bin lira almış. Ne kadar ödemesi gerektiğini DİAYDER Başkanı Ekrem Baran’a soruyor. O da dörtte birini ödemesini istiyor. Bunlar hem siyaseten hem de hukuki olarak sıkıntı doğurabilecek işler. İstanbul halkı, Ekrem İmamoğlu’nu PKK’nın alt kuruluşu olan DİAYDER’e destek vermesi için seçmedi. Ama çok dikkatli yönetilmesi gerekiyor."

2 yıl önce

'MEB'in kapısının kilitlenmesini Kılıçdaroğlu’nun koruması talep etti' diyen Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, belge paylaştı

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KPSS'deki sözlü mülakatlar hakkında randevu alamadığını söyleyerek Milli Eğitim Bakanlığı'na gitmesini eleştirirken, kapıya zincir kilit takılmasını, Kılıçdaroğlu'nun korumasının talep ettiğini öne sürmüştü. Selvi, "Belgesiz konuşmam" demişti. CHP'den gelen cevapta ise iddianın 'hayal ürünü' olduğu belirtilerek Selvi'den söz konusu belgeyi yayınlamasını istemişti. 'İlgili bölümü yayınlıyorum' Selvi bugünkü yazında, "Dünkü yazımda Kılıçdaroğlu’nun korumasının kapının kilitlenmesini istediğini yazmıştım. Kılıçdaroğlu o belgenin açıklanmasını istedi. Ben de kamu görevlisi olan korumaların sıkıntıya girmemesi için o belgeyi yayınlamadığımı söylemiştim. Ama Kemal Bey’in talebi üzerine ilgili bölümü yayınlıyorum" dedi. "Bu arada CHP Genel Merkezi tarafından yapılan “Hayal mahsulü” açıklamasını ise size havale ediyorum. Hayal mahsulü hangisiymiş peki?" diyen Selvi, şu belgeyi paylaştı: Selvi, yazısının devamında "Ben Kılıçdaroğlu’nun istediği belgeyi açıkladım. Şimdi sıra Kemal Bey’de. Danıştay kararı var demişti, ben de kendisinden Danıştay kararını açıklamasını bekliyorum" ifadelerini kullandı. Öte yandan Selvi, KPSS tartışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanı Özer ile yaptığı konuşmayı da köşesinde aktardı: 'Bakan hassas' Mülakat konusundaki hassasiyetim nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’le dün tekrar konuştum. KPSS puanıyla mülakat arasındaki ilişkiyi sordum. Milli Eğitim Bakanı önce yöntemi anlattı. “Atama sürecinde öğretmenlerimizin KPSS başarıları ile sözlü mülakattaki başarıları arasındaki uyumu iki ölçüt üzerinden değerlendirdik. Bu ölçütlerden ilkinde, öğretmenlerimizin KPSS’den aldıkları puanlar ile sözlü mülakattan elde ettikleri puanlar arasındaki korelasyonu hesapladık” dedi. Bakan bu konuda hassas olduğu için ayrıntı verdi. “Mülakata gelen tüm adaylarımızı dikkate aldığımızda puanlar arasındaki korelasyonun 0.93 olduğunu belirledik. Korelasyonun en yüksek değerinin 1 olduğunu göz önüne aldığımızda, bu sonuç öğretmenlerimizin KPSS puanları ile mülakat puanları arasında oldukça güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. İlişkiye dair daha detaylı bir inceleme yapmak için KPSS puanlarını 50-60, 60-70, 70-80, 80-90 ve 90-100 aralıklarına ayırarak bu kategorilerin her birinde korelasyon katsayısını tekrar hesapladık. Sonuçlar, farklı kategorilerde de korelasyon katsayılarının 0.81 ile 0.97 arasında değiştiğini gösterdi” Peki bu ne anlama geliyor? Bu sonuçlar neyi gösteriyor? “Bu sonuçlar da alt puan kategorilerinde de KPSS puanları ile mülakat puanları arasında güçlü ilişkiler olduğunu ortaya koydu. Yaptığımız ikinci incelemede, KPSS puanları az önce ifade ettiğim puan aralıklarındaki öğretmenlerimizin mülakat sonuçlarının da aynı puan aralıkların bulunma oranlarını belirledik. Elde ettiğimiz oranların, yüzde 93.1 ile yüzde 100 arasında değiştiğini gördük. Özetle, yaptığımız her iki incelemenin sonuçları da KPSS puanları ile sözlü mülakat puanları arasında büyük bir uyum olduğunu açıkça gösterdi.” Bu verilerden memnun oldum. Elbette mülakatta elenen gençlerimiz üzüldü. Ben de isterdim öğretmen olmalarını ama burada işin içinde bir kayırma, torpil ve adaletsizlik var mı? Ona baktım. O nedenle Milli Eğitim Bakanı Özer’in açıklamasını ayrıntılı olarak paylaştım. Milli Eğitim Bakanı’nın bu konuda benden daha hassas olduğunu görmek ise sevindirdi.

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Optimar'ın seçim anketini paylaştı; "Anketlerde rüzgâr değişti"

Selvi'nin aktardığına göre Optimar’ın anketinde kararsızlar dağıtıldığı takdirde partilerin oy oranı şöyle çıkıyor: AK Parti: Yüzde 39.1, CHP: Yüzde 24, MHP: Yüzde 10.1, İYİ Parti: Yüzde 10, HDP: Yüzde 10 Selvi, "Doların düşüş trendine girmesi sadece ekonomik göstergeler değil, siyasi iklimin değişmesine de yol açmış. Optimar’ın kasım ayı anketinde AK Parti’nin oy oranı yüzde 37.5  çıkmıştı. Aralık anketinde ise AK Parti iki puanlık bir yükselişle 39.1’e yükselmiş" yorumunu yaptı.  Cumhurbaşkanlığı seçimi Optimar, ‘Cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy verirsiniz?’ diye de sordu. Erdoğan diyenlerin oranı yüzde 30.8 olurken, ikinci sırada uzun süredir Mansur Yavaş geliyor. Yavaş diyenlerin oranı yüzde 11.6 oldu. Ekrem İmamoğlu yüzde 9.6 ile üçüncü sırada yer alırken, dördüncü sıraya yüzde 7.3’le adaya bağlı seçeneği girdi. Kılıçdaroğlu ise yüzde 6.1’le beşinci sırada gelirken onu 4.1’le Meral Akşener takip etti. Abdullah Gül ise yüzde 1 oranıyla on birinci sırada yer aldı.

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi’den İmamoğlu’na: İşleri güçleri algı operasyonu. Şimdi de yemeğin fotoğrafı ve kamera görüntülerinin üzerine bir algı oluşturmaya çalışıyorlar

Selvi, “Doğruyu söylemedi. İstanbul felaketi yaşarken, insanlar yollarda mağdur halde kalırken Ekrem İmamoğlu’nun balıkçıda olduğu ortaya çıktı. Ama önce sessiz kalındı. Sonra bir saatlik bir yemek diye geçiştirilmeye çalışıldı. Oysa 2 saat 50 dakika süren bir yemek olduğu ortaya çıktı. Kamuoyuyla ve CHP Genel Merkezi’yle doğrular paylaşılmadı.” dedi. İBB yöneticilerinin işten çok algı ürettiğini vurgulayan Selvi, "İşleri güçleri algı operasyonu. Murat Ongun, tatil cenneti Cenevre’den attığı tweet’le sanki AKOM’da çalışıyor gibi bir hava verip eleştirenleri trollükle suçlamadı mı? Ama hiçbir algı operasyonu gerçekler kadar güçlü değildir. Ama bundan vazgeçmiyorlar. Şimdi de yemeğin fotoğrafı ve kamera görüntülerinin üzerine bir algı oluşturmaya çalışıyorlar" ifadesini kullandı.  Selvi yazısına şöyle devam etti: Ama burada bir odak sapmasına izin vermemek gerekiyor. Sorunun adını doğru koymalı. Önemli olan, İstanbul felaketi yaşarken Ekrem İmamoğlu’nun balıkçıda İngiliz Büyükelçisi ile saatler süren yemek yemesidir. Bu yemek hakkında ne öncesinde ne de olay ortaya çıktıktan sonra, başta CHP Genel Merkezi olmak üzere kamuoyunu bilgilendirmemesidir. “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” İstanbullular bu kışı geçirir ama İmamoğlu’nun yediği balığı unutmaz.

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi: Elektrik indiriminde Kabine'nin gündemindeki alternatifler

Selvi, bugünkü köşe yazısında elektrik faturası çalışmasında alternatiflerden birisinin Katma Değer Vergisi’nde indirim olduğunu söyledi ve "Gıdada yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüldüğü gibi elektrikte de yüzde 18 olan KDV oranının indirilmesi gündemde. Ancak bu ticari işletmeler ile sanayi için değil, daha çok konutlar için öneriliyor" diye yazdı. Bir diğer alternatifin konutlardaki indirimli tarifenin 240 kilovat saate yükseltilmesi olduğunu aktaran Selvi, şöyle devam etti: "Konutlardaki indirimli tarife oranı 150 kilovat saatten 210 kilovat saate çıkarılmıştı. Bu günlük olarak 7 kilovat saate denk geliyordu. Bunun günlük 8 kilovat saate, aylık ise 240 kilovat saate yükseltilmesi de alternatifler arasında yer alıyor." “Küçük işletmelere kademeli tarife” Ticari işletmelerin elektrik faturaları can yakıyor. O nedenle kabine toplantısında ele alınacak konuların başında özellikle de orta halli esnafın yüksek gelen elektrik faturalarının desteklenmesi konusu geliyor. Büyük işletmelerden ziyade bakkal, manav, kasap, berber, kuaför, lokanta, kahvehane gibi küçük işletmelerin üzerinde duruluyor. Bu işletmelerin belirlenmesinde ciro mu yoksa elektrik tüketim oranları mı esas alınacak diye bir tartışma söz konusuydu. Belli oranda elektrik tüketim oranlarının esas alınması eğilimi ağır basıyor.Örneğin:1000 kilovat saate kadar olanlara indirimli tarife,2000 kilovat saate kadar olanlara ayrı tarife,3000 bin kilovat saat ve üzeri olanlara ise farklı tarife uygulanması gibi. “Dağıtım bedeline indirim” Bir alternatif de dağıtım şirketlerinin dağıtım bedellerinde indirim yapması yönünde. Meskenlerde ve küçük işletmelerde dağıtım şirketlerinin indirim yapması da alternatifler arasında yer alıyor. Dağıtım şirketlerinin maliyetlerinin dengelenmesi için de EÜAŞ’den firmalara verilen oranın yükseltilmesi gündemde. Selvi, faturalar konusunda hükümetin destek verdiği aile sayısının artırılmasının da masada olduğunu ifade etti. Hürriyet yazarının yazısına göre cemevleri, vakıflar ve dernekler de mesken veya meskene çok yakın bir tarife üzerinden ücretlendirilebilir.

1 2