29 Mart Cuma 2024
2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi, Şentop-Soylu görüşmesini yazdı: “Sıcak havada geçen ve “Sık sık görüşelim” diye bitirilen bir görüşme…”

Selvi’nin yazısı şöyle; “Meclis Başkanı Soylu’nun istifasını istemiş mi? Ne olursunuz yazının başlığına bakıp, bu kadar cehalet ancak tahsille olur, demeyin. Bunca yıl siyaset kulisi yazıyorsun, Meclis başkanının bir bakanın istifasını istemek gibi bir yetkisinin olmadığından haberin yok mu, diye eleştirmeyin. Anayasaya göre bakanların istifasını ancak cumhurbaşkanı ister diye beni suçlamayın. Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görüşmesi hakkında yazılıp konuşulanları bir haftadır ağzım açık bir şekilde izliyorum. Yazılanları okuyunca kendime “Bir de siyaset kulisi yazıyorum diyorsun ama dünyadan haberin yok” diye kızdığım da olmuyor değil. Sadece ben değil tüm Ankara temsilcilerinin, siyaset yazarlarının hiçbirinin de bu işten haberi olmamış. Nasıl atlamışız... Öyle böyle değil. Uzun atlama... Maksat algı operasyonu olunca bilgiye gerek yok. Anayasa şöyle yazıyormuş, perde arkasında şunlar konuşulmuş, siyasi gelenek böyleymiş demenin de anlamı yok. ÖRNEĞİ YOK Parlamenter sistemle yönetildiğimizde hükümeti başbakan kurar, kabineyi cumhurbaşkanı onaylardı. Bakanların azli ise başbakanın talebi üzerine Cumhurbaşkanı’nın onayıyla gerçekleşirdi. AK Parti hükümetlerini geçtim, darbe dönemleri dahil Türk devlet geleneğinde Meclis başkanlarının bakanların istifasını talep etmesi gibi bir uygulama yok. Meclis Başkanı Şentop, Türkiye’nin en önemli hukukçularından biri. Şentop hangi yetkiye göre Soylu’nun istifasını isteyecekti? Zaten görüşmenin hiçbir yerinde de böyle bir talep yok. Tam aksine sıcak havada geçen ve “Sık sık görüşelim” diye bitirilen bir görüşme. ANAYASAYA GÖRE Başkanlık sisteminde ise bu yetki yine Cumhurbaşkanı’nda. Zaten Cumhurbaşkanlığı Kabinesi kuruluyor. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerinin sıralandığı Anayasa’nın 104. maddesinde, “Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir” deniyor. HİÇBİR DÖNEMDE YAŞANMAMIŞ Ne şimdiye kadarki 66 hükümet zamanında ne de AK Parti iktidarında kurulan 9 hükümette böyle bir örnek yaşanmamış. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan yetkilerine hâkim, yetkilerini sonuna kadar kullanan güçlü bir lider. Bir bakanının istifasını kendi isteyemiyor da Meclis başkanının mı istemesini bekliyor? Bunu başta hukuk adamı olan Mustafa Şentop kabul etmez ayrıca Erdoğan gibi güçlü bir lider yetkisini kimseyle paylaşmaz. GÖRÜŞME SICAK BİR HAVADA GEÇMİŞ Görüşmenin içeriğine ilişkin olarak kulislerin nabzını tutmaya çalıştım. 1)Her iki taraf görüşmenin sıcak bir havada gerçekleştiğini teyit ediyor. 2) Meclis Başkanı Şentop, İçişleri Bakanı Soylu’yu makam katında karşılamış. 3) Bir buçuk saat süren sıcak bir görüşmenin ardından Şentop konuğunu dış kapıya kadar uğurlamış. 4) Bir buçuk saat süren görüşmede ülke gündemindeki konular konuşulmuş. Soylu yanıtını yazılı olarak sunmuş. 5) Soylu’nun mektubunda 10 bin dolar alan siyasetçi iddiasının yargıya taşındığına yer verilmiş. Görüşmenin sonunda ise Şentop ile Soylu daha sık görüşme kararı almışlar.”

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi’den İmamoğlu’na: İşleri güçleri algı operasyonu. Şimdi de yemeğin fotoğrafı ve kamera görüntülerinin üzerine bir algı oluşturmaya çalışıyorlar

Selvi, “Doğruyu söylemedi. İstanbul felaketi yaşarken, insanlar yollarda mağdur halde kalırken Ekrem İmamoğlu’nun balıkçıda olduğu ortaya çıktı. Ama önce sessiz kalındı. Sonra bir saatlik bir yemek diye geçiştirilmeye çalışıldı. Oysa 2 saat 50 dakika süren bir yemek olduğu ortaya çıktı. Kamuoyuyla ve CHP Genel Merkezi’yle doğrular paylaşılmadı.” dedi. İBB yöneticilerinin işten çok algı ürettiğini vurgulayan Selvi, "İşleri güçleri algı operasyonu. Murat Ongun, tatil cenneti Cenevre’den attığı tweet’le sanki AKOM’da çalışıyor gibi bir hava verip eleştirenleri trollükle suçlamadı mı? Ama hiçbir algı operasyonu gerçekler kadar güçlü değildir. Ama bundan vazgeçmiyorlar. Şimdi de yemeğin fotoğrafı ve kamera görüntülerinin üzerine bir algı oluşturmaya çalışıyorlar" ifadesini kullandı.  Selvi yazısına şöyle devam etti: Ama burada bir odak sapmasına izin vermemek gerekiyor. Sorunun adını doğru koymalı. Önemli olan, İstanbul felaketi yaşarken Ekrem İmamoğlu’nun balıkçıda İngiliz Büyükelçisi ile saatler süren yemek yemesidir. Bu yemek hakkında ne öncesinde ne de olay ortaya çıktıktan sonra, başta CHP Genel Merkezi olmak üzere kamuoyunu bilgilendirmemesidir. “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” İstanbullular bu kışı geçirir ama İmamoğlu’nun yediği balığı unutmaz.

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi: Elektrik indiriminde Kabine'nin gündemindeki alternatifler

Selvi, bugünkü köşe yazısında elektrik faturası çalışmasında alternatiflerden birisinin Katma Değer Vergisi’nde indirim olduğunu söyledi ve "Gıdada yüzde 8’den yüzde 1’e düşürüldüğü gibi elektrikte de yüzde 18 olan KDV oranının indirilmesi gündemde. Ancak bu ticari işletmeler ile sanayi için değil, daha çok konutlar için öneriliyor" diye yazdı. Bir diğer alternatifin konutlardaki indirimli tarifenin 240 kilovat saate yükseltilmesi olduğunu aktaran Selvi, şöyle devam etti: "Konutlardaki indirimli tarife oranı 150 kilovat saatten 210 kilovat saate çıkarılmıştı. Bu günlük olarak 7 kilovat saate denk geliyordu. Bunun günlük 8 kilovat saate, aylık ise 240 kilovat saate yükseltilmesi de alternatifler arasında yer alıyor." “Küçük işletmelere kademeli tarife” Ticari işletmelerin elektrik faturaları can yakıyor. O nedenle kabine toplantısında ele alınacak konuların başında özellikle de orta halli esnafın yüksek gelen elektrik faturalarının desteklenmesi konusu geliyor. Büyük işletmelerden ziyade bakkal, manav, kasap, berber, kuaför, lokanta, kahvehane gibi küçük işletmelerin üzerinde duruluyor. Bu işletmelerin belirlenmesinde ciro mu yoksa elektrik tüketim oranları mı esas alınacak diye bir tartışma söz konusuydu. Belli oranda elektrik tüketim oranlarının esas alınması eğilimi ağır basıyor.Örneğin:1000 kilovat saate kadar olanlara indirimli tarife,2000 kilovat saate kadar olanlara ayrı tarife,3000 bin kilovat saat ve üzeri olanlara ise farklı tarife uygulanması gibi. “Dağıtım bedeline indirim” Bir alternatif de dağıtım şirketlerinin dağıtım bedellerinde indirim yapması yönünde. Meskenlerde ve küçük işletmelerde dağıtım şirketlerinin indirim yapması da alternatifler arasında yer alıyor. Dağıtım şirketlerinin maliyetlerinin dengelenmesi için de EÜAŞ’den firmalara verilen oranın yükseltilmesi gündemde. Selvi, faturalar konusunda hükümetin destek verdiği aile sayısının artırılmasının da masada olduğunu ifade etti. Hürriyet yazarının yazısına göre cemevleri, vakıflar ve dernekler de mesken veya meskene çok yakın bir tarife üzerinden ücretlendirilebilir.

1 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi: İmamoğlu’nun Karadeniz turu sönük geçti. Bizim uşaklar yüz vermedi

Selvi ayrıca, Belli ki strateji ekibi iyi çalışmış. İmamoğlu, yüzde 60 gibi bir oran ortaya attı. Şimdi de “Bu milletin en az yüzde 60’ının bir değişim istediği ortamda hep birlikte başaracağız, göreceksiniz” dedi. İmamoğlu milletin yüzde 60’ının değişim istediği mesajını kime veriyor? Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere 6’lı masaya veriyor. ‘Halkın yüzde 60’ı beni istiyor’ diyor. Çıtayı yüzde 60’a koyuyor" ifadesini kullandı. 

1 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi: “İmamoğlu davet ederse kabul etmeyeceğim”

Hürriyet yazarı Selvi de bugünkü köşesinde İmamoğlu’nun kendisine yönelik söylediği ifadeleri eleştirdi. Selvi, “İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı mücadelesine malzeme olmaya niyetim yok. O nedenle İmamoğlu davet ederse kabul etmeyeceğim” dedi. Selvi’nin yazısının bir kısmı şöyle: Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisine bazı gazetecileri davet etmesi ile başlayan ve ardından İBB Başkanı’nın ifadeleriyle gelişen tartışmalar devam ediyor. Hürriyet yazarı Selvi de bugünkü köşesinde İmamoğlu’nun kendisine yönelik söylediği ifadeleri eleştirdi. Selvi’nin yazısının bir kısmı şöyle: "Gezi daveti böyle mi yapılır? Güya ‘Siz Nagehan Hanım’a itiraz ediyorsunuz ama ben daha ötesini, Abdulkadir Selvi’yi davet edeceğim. Siz o zaman görün’ der gibi bir üslup nedir Allah aşkına?İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bir gazeteciyi gezisine davet edemez mi? Eder, cumhurbaşkanı adaylığı için bir hareket başlatan Ekrem İmamoğlu gezisine bir gazeteciyi davet edemez mi? Eder, beni davet etmesinde bir sakınca var mı? Yok. Ben İmamoğlu’nu izleyip yazamaz mıyım? Yazarım. Çünkü bu benim görevim. Ama tarz bu olmamalı. Ama gazeteci bir kavganın ortasına sürülen malzeme olmamalı. Bu bir. İkincisi ise İmamoğlu beni ilk kez davet etmiyor ki. Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olduğunu ilk yazan kişiyim. Kendisi de heyecanlı bir ses tonuyla arayıp, “Arkadaşlar söyledi. Benimle ilgili bir şey yazmışsınız?” diye adaylık konusunu sormuştu. Ben de kaynağımın sağlam olduğunu söylemiştim. Zaten süreç doğruladı." “Böyle yaptığı için gitmem” Selvi, bu durumda davete gitmeyeceğini belirtti: "İmamoğlu beni gezisine davet edemez mi? Eder. Normalde ben gider miyim? Giderim. Ama İmamoğlu’nun içine girdiği tartışmalı durumdan kurtulmak için benim adımı kullanması hiç şık olmadı. Normalde giderim. Ama böyle yaptığı için gitmem. Şimdiye kadar Özal’ı, Demirel’i, Erbakan’ı, Türkeş’i, Çiller’i, Yılmaz’ı, Ecevit’i, Gül’ü, Erdoğan’ı takip ettim. Kılıçdaroğlu’nun gezilerine katıldım. Ama bu olayda bir siyasi çekişmenin öznesi olmak istemedim. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı mücadelesine malzeme olmaya niyetim yok. O nedenle İmamoğlu davet ederse kabul etmeyeceğim. Gazetem Hürriyet bana her türlü imkânı sunuyor. Cumhurbaşkanı seçimindeki önemli siyasi figürlerden biri olduğu için İmamoğlu’nu izlerim, yazarım, yorumlarım. Doğrusuna doğru derim, yanlışını eleştiririm. Çünkü bu benim görevim"

1 yıl önce

Hürriyet yazarı Selvi: Ekrem İmamoğlu, alternatif il teşkilatı kuruyor

Selvi, bugünkü köşe yazısında Ekrem İmamoğlu ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu arasında geçtiği iddia edilen tartışmalara yer verdi Selvi, şunları kaydetti: "Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Belediyesi’nin bünyesinde alternatif bir il teşkilatı kurduğu düşünülüyor. Canan Kaftancıoğlu siyasi yasaklı ama fiili olarak il başkanı. Kaftancıoğlu’nun bir açmazı daha var. Siyasi yasaklı olduğu için milletvekili adayı olamıyor. Kaftancıoğlu görevi güvendiği bir isme bırakıp il teşkilatını perde arkasından yönetmek istiyor. Ekrem İmamoğlu, İBB bünyesinde alternatif il teşkilatı kuruyor. Belediyenin mali gücünü kullandığı için önemli isimleri yanına çekebiliyor. Canan Kaftancıoğlu, il teşkilatında operasyon yapıp Ekrem İmamoğlu’na yakın isimleri görevden alıyor. Ekrem İmamoğlu ile Canan Kaftancıoğlu arasında İstanbul İl Yönetimi’ndeki görevden almalar nedeniyle telefonda sert bir tartışma yaşanıyor. Canan Kaftancıoğlu’nun, “Şizofren” dediği İmamoğlu’na ulaştırılıyor. O tartışmadan sonra Ekrem İmamoğlu il başkanlığına baskına geliyor. Canan Kaftancıoğlu, önceden il binasını terk ediyor. Canan Kaftancıoğlu ile Ekrem İmamoğlu arasındaki kriz giderek büyüyor. Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylığına hazırlanan Ekrem İmamoğlu’nun karşısında Canan Kaftancıoğlu’nu destekliyor. Ama İmamoğlu da pes etmeye niyetli değil."