25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

İYİ Partili isimlerden Özdağ'a sert sözler: Korkak, şerefsiz, iftiracı, truva atı

iyi parti, meral akşener, buğra kavuncu, ümit özdağ, dursun ataş, kars, süleyman sırrı, mehmet aslan

3 yıl önce

AK Gençlik iftiracı T24’ü tiye aldı

ak parti, gençlik kolları, twitter, abd, ab, fon, t24, ti, kyk

2 yıl önce

27 Mayıs iftiralarla geldi: O iftiracılar yine işbaşında

Darbeye giden süreç, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde başladı. 27 yıllık tek parti CHP’si ağır bir yenilgi alarak yönetimi, Demokrat Parti’ye Adnan Menderes ve arkadaşlarına bırakmak zorunda kaldı. Menderesle birlikte Türkiye’nin yükseliş dönemi başladı. İktidara geldiği ilk günden itibaren ekonomide liberal bir politika izleyen Menderes, serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verdi. İthalata getirilen kısıtlamaları kalktı, enflasyon düştü, kredi faizleri düşürülerek özel sektörün önü açıldı. Tarımda makineleşme altın dönemi yaşadı. MİLLETİN DEĞERLERİ İLE BARIŞILDI Artan traktör sayısı ile toprağını daha işleyen çiftçinin mahsulü arttı. Türkiye yabancı sermaye ile de gerçek manada Menderes döneminde tanıştı. Yeni sanayi tesisleri ve bankaların da kurulduğu bu dönemde Türkiye’nin gayrisafi milli hasılası yılda ortalama yüzde 10’lara varan büyümeler yakaladı. Milletin değerleri ile kavgaya da bu dönemde son verildi. Arapça ezanı serbest bırakılması bu adımlardan birisi oldu. Eğitim, sağlık ve ulaştırma alanlarında da önemli icraatlara imza atarak halkın beğenisini topladı. Tüm bu adımlarla sarsılan vesayet odakları, yeniden iktidarını tesis etmek için 1950 ile 1960 yılı arasında defalarca girişimde bulundu. 10 yılda 11 cunta kuruldu, 6 müdahale girişiminde bulunuldu. SUİKAST GİBİ KAZA, PROVOKATİF GEZİLER Algı koalisyonunun yanı sıra bugün bile hala soru işaretleri barındıran meçhul girişimler yaşandı. Kıbrıs Antlaşması’nı imzalamak üzere Londra’ya giden Menderes ve heyetinin içinde bulunduğu uçak, 17 Şubat 1959’da iniş yaptığı sırada düştü. Menderes kazadan sağ kurtuldu. Ortam ısıtılırken İnönü, 1959 Nisan ayında “Büyük Taarruz” adı verilen ziyaretlere Uşak’ta provokasyonlarla başladı. CHP’ye yakın gazeteler ilde yaşanan olayları “İnönü’ye saldırı” diye lanse etti. Darbe hazırlıklarını hisseden Demokrat Parti 18 Nisan 1960’ta, CHP’nin seçim dışı yollar ile iktidara gelme çabasının araştırılması için Tahkikat Komisyonu kurulmasını istedi önerge kabul edildi. CHP lideri İsmet İnönü’nün “Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru bir haktır. Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam” ifadeleri 27 Mayıs’a giden yolun işaretlerinden biri oldu. ÖĞRENCİLER KULLANILDI Üniversiteler de kışkırtıldı. Ankara ve İstanbul’da öğrenci olayları başladı. DP hükümeti aleyhine gösteriler yapan üniversite öğrencileri, sokağa çıktı. “Yüzlerce öğrencinin öldüğü, kuyulara atıldığı, yakıldığı ve kıyma yapıldığı” yalanlarıyla gösterilerin şiddetlenmesi istendi. Şartlar olgunlaşınca dış destekli darbe için düğmeye basıldı. Türkiye, 27 Mayıs 1960 sabahı darbeye uyandı. 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, “DP’nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü” iddiasıyla 27 Mayıs’ta sabaha karşı yönetime el koydu. Yassıada’daki yargılamalar, 14 Ekim 1960’ta başladı. Yargılamalar sonucunda Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de sabaha karşı, Adnan Menderes ise İmralı Adası’nda 17 Eylül 1961’de saat 13.21’de idam edildi. İftiralar hiç durmadı İktidara gelişi ile birlikte yerleşik bürokrasi ve yönetimin hedefi olan Menderes ve arkadaşları sistemli bir yıpratma politikasına karşı da mücadele verdi. “Ekonominin iflas ettiği” propagandasıyla halk karamsarlığa itilirken İsmet İnönü, “pahalılık, yokluk, kıtlık” gibi bugünü aratmayan ifadelerle hükümetlere yüklendi. Bununla yetinilmeyerek medya devreye sokuldu. Halkın, hükümete olan güvenini sarsmak için aslı olmayan yolsuzluk haberleri servis edildi. Darbeye giden süreçte “Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu”, “Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı”, “Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı” manşetleri atıldı. Bu yalanların hiçbiri ispat edilemezken, iftiralar darbe sonrasında da devam etti. Menderes ve parti yöneticilerinin, darbe sonrası 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayla kaçmaya çalışırken yakalandığı yalanı ortaya atıldı. Darbeden sonra da yalanların ardı arkası kesilmedi. Adnan Menderes’in devletin kilitli kasasında erotik resimler ve kadın külodu bulundurmakla suçlandı. Bu iddia Yassıada dosyalarına da girdi. Menderes’e sanatçı Ayhan Aydan üzerinden de bir çok iftira atıldı. “Bebek Davası” bu iftiralardan birisi oldu. Menderes, Aydan’ın karnındaki bebeği öldürtmekle suçlandı. Bebeğin doğum sırasında eceliyle öldüğü tespit edilince dava düştü. Menderes’in örtülü ödenekten usulsüz harcamalar yaptığı iddiaları da medyada çarşaf çarşaf işlendi. İsmet İnönü: Menderes’i asın! 27 Mayıs’a giden süreçte CHP ve lideri İsmet İnönü de aktif rol oynadı. Darbe hevesli askerlere zaman zaman görüşmeler yapan İnönü, Uşak gezisi gibi Menderes’i hedef alan düzmece olayların da merkezinde yer aldı. Menderes ve arkadaşlarının idamında İnönü’nün etkili olduğu, İnönü’nün bu konuda ABD ile pazarlıklar yürüttüğü MBK Genel Sekreteri Albay Mehmet Şükran Özkaya’nın arşivinden çıkan bir itirafla ortaya çıkmıştı. Özkaya 15 Ağustos 1961’de daktilo ettiği bir yazıda İnönü’nün duruşunu şöyle özetlemişti: “İnönü idamlara ilişkin, Yüksek Adalet Divanı’na iletmek üzere ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya, İran ve Pakistan’dan idamların önlenmesine ilişkin yoğun baskı gördüklerini ifade eden bir yazıyı, MBK Başkanı Cemal Gürsel’e iletti. İletilen notun altında, ‘Diğerlerini ömür boyu hapis, Menderes, Zorlu, Polatkan’ın idamını onaylamanızı istirham ederim’ notu diğer sanıklardan Bayar ve arkadaşlarını idamdan kurtarmıştır.” Sivil ‘cumhur’a askeri reis 27 Mayıs’la birlikte üniformalı cumhurbaşkanlarının dönemi de başladı. İlk olarak parlamento dışından aday olabilme imkanı getirilerek askerlere yol açıldı. Ardından da 1961 Anayasası’nın yürürlükte kaldığı sürede 1961, 1965 ve 1973’te cumhurbaşkanı seçimleri yapıldı. Her üç seçimde de asker kökenli olan Cemal Gürsel, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçildi. Ardından darbe ile gelen Kenan Evren de eklenince Türkiye tam 29 yıl boyunca asker Cumhurbaşkanları tarafından yönetildi. Vesayet kurumsallaştı Darbeden sonda atılan adımlar 27 Mayıs’ı askeri müdahalenin de ötesine taşıyarak ‘darbelerin anası’ haline getirdi. Cuntacıların ihdas ettiği yeni kurum ve kuruluşlar, vesayeti kurumsallaştırdı, bir ucu 15 Temmuz’a kadar uzanan darbe/girişimlere zemin hazırladı. Millet iradesinin tecelli ettiği yasama organı olan TBMM, darbecilerin kurduğu Cumhuriyet Senatosu ve Anayasa Mahkemesi ile vesayet altına alındı. Cumhuriyet Senatosu 1980 anayasası ile kaldırılsa da Anayasa Mahkemesi’nin bazı kararları hala tartışmalara yol açıyor. Çankaya krizleri Darbecilerin kurduğu vesayet sistemi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de tam bir krize dönüştürdü. 1961 seçimlerinde partilerin cumhurbaşkanlığı seçiminde aday göstermesi cuntacıların dayattığı protokolle yasaklanarak Cemal Gürsel, Çankaya’ya kuruldu. Seçimlerde aday olmak isteyenlerde zorla engellendi. Çankaya Köşkü için 1973 yılında yapılan seçimler o dönem ülkeyi gerdi. Görevi sona eren Cevdet Sunay koltuğunu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’e bırakmak istedi. Gürler görevinden ayrıldı ve TBMM üyesi oldu, 13 Mart’ta seçim süreci başladı. Adalet Partisi (AP) ve DP, Gürler’in adaylığına karşı çıkarak kendi adaylarını gösterdi. Gürler’in karşısında AP’li üyelerce aday gösterilen Tekin Arıburun ve DP’li üyelerce aday gösterilen Ferruh Bozbeyli yer aldı. Arıburun ve Gürler, ilk altı turda seçilmek için gerekli oyu sağlayamayınca 21 Mart’ta adaylıktan çekildi. En çok oy alan iki adayın çekilmesi üzerine iki büyük parti, bir ara çözüm üzerinde anlaşarak görevdeki Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görev süresini iki yıl uzatacak Anayasa değişikliği üzerinde anlaştı. Ancak bu değişiklik, Millet Meclisi ve Senato tarafından reddedildi. O dönemdeki partiler anlaşamayınca yeni bir aday arayışına girdiler. AP, CHP ve CGP Fahri Korutürk’ün adaylığı üzerinde anlaşma sağladı. Korutürk, 6 Nisan 1973’teki oturumda yapılan 15. tur oylamada Cumhurbaşkanı seçildi. 367 garabetinde 27 Mayıs izi 2007 yılında yaşanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri krizinin kökleri de 27 Mayıs darbesine dayanıyor. 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçilmesinden önce Türkiye’de, gergin ve tartışmalı günler ile 367 krizi yaşandı. Gül, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, 357 oy aldı. CHP, oturuma 367 milletvekilinin katılmadığını gerekçe göstererek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. 27 Mayıs ürünü bir kurum olan AYM seçimin ilk turunu iptal etmesi üzerine seçim yenilendi ancak Gül adaylıktan çekildi ve seçim sonuçsuz kaldı. Gül, 22 Temmuz 2007 milletvekili seçiminin ardından yapılan Anayasa değişikliği sonrasında, 28 Ağustos 2007’de yapılan seçimde üçüncü turda Cumhurbaşkanı seçildi. Mağdurlar için komisyon TBMM’de geçen yıl kabul edilen bir teklifle tarihe kara leke olarak geçen Yassıada yargılamaları yok hükmünde getirilirken, mağdurları için de komisyon kurularak hak arama yolu sağlanmıştı. 1960 darbe mağdurlarının zararlarının tazmini amacıyla Adalet Bakan Yardımcısı Zekeriya Birkan başkanlığında oluşturulan komisyona başvurular önceki gün sona erdi. Birkan, Komisyonun, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığından 346 bin 510 sayfa, TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığından ise 247 bin 168 sayfadan oluşan dijital belge temin ettiğini bildirdi. Birkan, “Karar vermeye elverişli hale getirilen dosyalar gündeme alınarak karar verme sürecine geçilecektir” dedi. Türkiye büyümesin diye düğmeye basıldı 1960 darbesine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Serhan Yücel, Batı’nın darbeye katkısını şu ifadelerle anlattı: “Türkiye, ekonomik açıdan Batı desteğini alamaması üzerine rotayı Sovyetler Birliği’ne çevirdi. Darbe olmasaydı Menderes, temmuz başında Sovyetler’e gidecekti. Bu tek başına darbenin sebebi değil ama bu gezi en tepedeki faktörlerden biri. Öte yandan Türkiye’nin dış dünyada söz sahibi olmaya başlaması, büyümesi Batı’da rahatsızlığa neden oldu. Bu durumun tehdit olarak görülmesi üzerine Batı’lı güçler düğmeye bastı. Dış dinamikler böyle bir darbeyle ‘Türkiye büyümesin’ düşüncesini sağlayabilmek için Menderes hükümetini uzaklaştırdılar..”

1 yıl önce

Nedim Şener-Sedat Peker polemiğinde eski TİT’çi Semih Tufan Gülaltay da topa girdi: 'Ucuz iftiracı, FETÖ Mafya Sedat’

Geçtiğimiz günlerde Nedim Şener için, "Radarımdasın" diyen Sedat Peker'e Nedim Şener, "Namuslu gazeteciler kimseden korkmaz" cevabını vermişti. Sedat Peker, yönettiği Deli Çavuş adlı hesaptan yaptığı dünkü paylaşımında Nedim Şener polemiğini bitirecek açıklamalar yaptı. "SEN NAMUSLU ADAMSIN. PARA İÇİN RUHUNU SATMADIN" Peker, yeni paylaşımında gazeteci Nedim Şener için, "15 temmuz gecesinin hatırı var. Sen namuslu adamsın. Para için ruhunu satmadın" ifadelerini kullandı.  1996 yılında gerçekleşen Akın Birdal suikastinin faili olarak tanınan ve Türk İntikam Tugayları (TİT) grubunun kurucusu Semih Tufan Gülaltay, Sedat Peker Nedim Şener polemiğinde topa girdi.  "HANİ ONU DA REZİL EDECEKTİN? UCUZ İFTİRACI" Twitter hesabından paylaşım yapan Gülaltay, "SedatPeker ,güya NedimŞener'i de tehdit etti.Hep söylediği gibi "söz namus" dedi? Adamın açığı olmadığı için FETÖ mafya Sedat'a ağır karşılık verdi. Sedat hemen sindi.. "Nedim Şener sana ses etmiyorum" dedi. Hani onu da rezil edecektin? Ucuz iftiracı!" ifadelerini kullandı. 

1 yıl önce

Fondaş medya kavgası! İnce’den Yanardağ’a yaylım ateşi: ‘Tetikçi, iftiracı, yalancı, sahtekar…’

Memlekete Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Tele 1 VE Halk TV’nin objektif anlayıştan uzak yayıncılık politikalarını ifşa eden açıklamalarına yenilerini ekledi. İnce, “Sol havuz medyası var. Bunlar hazineden ve belediye kaynaklarından geçiniyor. Bağımsız gazeteciyiz diyorlar. Palavradan ibaret. Canlı yayınlarını veriyoruz, ücret alıyoruz diyorlar. Haraca bağlamışsınız her birinin tarifesi var. Hatta bir kanala ayda 600 bin lira veriyorlar. Ben sordukça ya susuyor, ya hakaret ediyor. Çünkü tetikçi, çünkü yalancı, çünkü sahtekar” dedi. “BELEDİYE KAYNAKLARINDAN GEÇİNİYOR” İnce, “Sol havuz medyası var. Bunlar hazineden ve belediye kaynaklarından geçiniyor. Bağımsız gazeteciyiz diyorlar. Palavradan ibaret. Canlı yayınlarını veriyoruz, ücret alıyoruz diyorlar. Haraca bağlamışsınız her birinin tarifesi var. Ben sordukça ya susuyor, ya hakaret ediyor. Çünkü tetikçi, çünkü yalancı, çünkü sahtekar. Bir belediyeyi açıkladım zaten. Hemen hemen hepsi yatırıyor. Genel merkezileri de yatırıyor. Hatta bir kanala ayda 600 bin lira veriyorlar. Bu Merdan denilen arkadaşın şöyle bir açıklaması var: ‘Fon alan gazeteciler bağımsız gazeteci olamaz’. Belediyeden beslenenler, bağımsız gazeteci mi olur? Haraca bağlamışsınız her birinin tarifesi var. Hangi belediye başkanı bunlara maaş ödemiyor, delikanlı olan çıksın ortaya. Adına da maaş demiyorlar, sözleşme yapmışlar da hizmet satın alma yapmışlar.” İfadelerini kullandı. “PARA VERMEDİĞİMİZ İÇİN HABERLERE ÇIKARMIYORLAR” Söz konusu basın kuruluşlarının objektiflikten uzak olduğunu kaydeden İnce, “Para vermediğimiz için haberlere de çıkarmıyorlar. Hangi belediyeye fatura kestin diyorum, susuyor Bana hakaret ediyor. Sarayın muhbiri diyor. Her ay belediyelere kaçar lira kesiyorsun. Genel merkezlere kaçar lira fatura kesiyorsun. Biliyorum ben bunu sormaya da devam edeceğim. Halk TV’ye parasıyla reklam verelim dedik, yayımlamadılar. Çünkü biz bir kerelik reklam vereceğiz. Büyük müşteriyi kaçırmak istemiyorlar. Sevsinler sizin demokratlığınızı, solculuğunuzu. Tırışka solcular. Yerli olacaksın, milli olacaksın, dürüst olacaksın. Bu yeni tetikçi televizyonlara RTÜK ceza kestiği zaman destek oldum. Halk TV’ye, Tele 1’e ceza kesildiğinde yanlarında oldum. Ama bunlar her şeyi parayla ölçer olmuşlar. Parayı verenin düdüğü çaldığı bir medya düzeni bu.” şeklinde konuştu. 20 SEÇİM KAZANDIRDILAR CHP’nin Erdoğan karşısındaki seçim yenilgilerine de değinen İnce, “Adam 2002’de kazandı, 2004’te kazandı, 2007’de kazandı, 2009’da yeniden kazandı. Adam 2010 referandumunu da kazandı. 2011 seçimlerini de kazandı. Adam 2014’ü de kazandı. 2015’te iki seçim kazandı. 2016 referandumunu da kazandı. 2017 seçimlerini de kazandı. 20 seçim kaybetmişler adam kazandı lafını bana bıraktırıyorlar. Hadi oradan. Adama 20 seçimdir kazandırdınız.” ifadelerini kullandı.

3 ay önce

Soylu’nun avukatından iftiracılara suç duyurusu

İçişleri eski Bakanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu’nun avukatı Abdullah Danışmaz, İBB’deki terör iltisaklı personel hakkında müvekkilinin söylemediği sözlerini çarpıtarak algı ve dezenformasyon amaçlı paylaşan kişiler ve bağlantılı olduğu kişiler hakkında yasal yollara başvuracağını duyurdu.