24 Nisan Çarşamba 2024
1 yıl önce

Ukrayna donanması, Türk SİHA’larıyla Rusya’ya ait iki tekneyi batırdı

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş 67 gündür devam ederken Ukrayna Donanması bugün bir video paylaşarak Karadeniz’deki Yılan Adası yakınlarında Rus donanmasına ait iki savaş teknesinin batırıldığını duyurdu. TÜRK SİHA’LAR KULLANILDI Paylaşılan görüntülerde Türk yapımı SİHA’ların kullanıldığı belirtilirken, Rusya’ya ait Raptor tipi savaş gemisinin anında battığı belirtildi. Raptor devriye gemilerinin Karadeniz’in kuzeybatısında devriye gezdiği aktarıldı. GENELKURMAY BAŞKANI SOSYAL MEDYADAN DUYURDU Bir süre önce Ukrayna’nın saldırısında ağır hasar alan Moskva isimli amiral gemisinin olduğu bölgede olayın gerçekleştiği belirtildi. Genelkurmay Başkanı Valeri Zaluzhniy, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “Sabaha karşı iki Raptor tipi tekne Yılan Adası yakınlarında yok edildi” dedi. RUSYA’DAN HERHANGİ BİR AÇIKLAMA YOK Bölgedeki Rus personelinin tahliyesi ve yeni askerlerin taşınması için kullanılan Raptor teknelerine düzenlenen saldırı ile ilgili Moskova’dan bir açıklama gelmedi. Yüksek hızlı arama-kurtarma teknesi saatte 160 kilometre hıza kadar çıkabiliyor.

1 yıl önce

Sığınmacılarla Arap turistleri karıştırdılar! ‘Türkçü’ görünümlü hesaplardan Türkiye’ye ihanet…

Son günlerde hız kazanan ırkçı provokasyonda Türkiye’ye gelen turistler de hedef haline getirildi. Türkiye’nin turistik ve dini mekanlarında çekilen ve Müslüman turistleri gösteren videolarda ‘Türkiye işgal edildi’ algısı oturtmaya çalışıldı. FETÖCÜ HESAPLAR DEVREDE Türkiye’de yabancı düşmanlığını körükleyerek bir iç savaş çıkarma çabasında olan FETÖ’cü hesaplar bozkurt ve Atatürk görselleri kullandıkları Türkçü görünümlü hesapları ile milliyetçi Türk gençlerinin beynini yıkamaya çalışıyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan aldıkları dersler ile algı yönetimi ve manipülasyonda uzmanlaşan firari Fetöcüler, 15 Temmuz öncesi de aynı taktiği uygulamış; Atatürkçü görünümlü hesaplar vasıtasıyla AK Parti hükümetini devirmek için sosyal medyada algı yönetimi yapmıştı. TÜRKİYE’DE TURİST İSTEMİYORLAR FETÖ’cü hesapların algı yönetiminde kullandıkları videolarda Türkiye’deki turistik mekanları ziyaret eden turistlerin videoları yayınlandı. Ortadoğu ülkelerinden Türkiye’ye turizm amaçlı gelen ve milyarlarca dolar gelir bırakan turistleri hedef haline getiriyorlar. İSTANBUL’A GELEN HER 4 TURİSTTEN BİRİ ARAP Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) geçtiğimiz hafta yayımladığı araştırmaya göre, Ortadoğu bölgesinden Türkiye’ye gelen turist sayısı 2017’de bir önceki yıla göre yüzde 44 artarak 3.6 milyona çıkarken, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 45 artışla 703.000’e ulaştı. İstanbul’a gelen ziyaretçiler içinde Arap ülkelerinden gelen ziyaretçilerin payı artışını sürdürürken, kenti ziyaret eden her 4 turistten biri Arap oldu. REKOR KIRDILAR İstanbul’da 2010’da toplam ziyaretçiler içinde yüzde 10 olan Arap turistlerin payı 2017’de tüm zamanların rekoru ile yüzde 24.3’e yükseldi. Geçen yıl kente gelen 10 milyon 840.000 turistten Arap olanların sayısı 2 milyon 630.000 ulaştı. Arap turistlerin toplam turistler içindeki payı yüzde 24.3 oldu. Yılın ilk 4 ayında İstanbul’a gelen turist sayısı 4 milyon 200.000’e ulaşırken, bu turistlerin 967.000’ini Arap oldu.

1 yıl önce

“Türkiye işgal altında” yazıp PKK’lı hesaplara beğeni atıyorlar! İşte ‘Türkçü’ görünümlü ihanet çetesi…

Türkiye’de seçilmiş hükümeti sokak olaylarıyla indirmeyi amaç edinen Gezi ihanetinde hafızalarda yer edinen bir görüntü, hain kalkışmanın maksadını ve planlayıcılarını ortaya koymuştu. Atatürk posteri ve Türk bayraklarının arasına Öcalan posterleri ile PKK paçavralarını asan hainler asıl niyetlerinin Türkiye’yi karıştırmak olduğunu belli etmişti. AYNI OYUN BUGÜN SOSYAL MEDYA DA SAHNEDE Türkiye’de son dönemde artan sığınmacı düşmanlığı ve ırkçı provokasyonda da Gezi ihanetinde olduğu gibi kendilerine Türkçü maskesi takan hainler, PKK ve FETÖ terör örgütleri ile el ele vermiş durumda. “Türkiye’nin sınırları güvende değil, Türkiye işgal edildi, Sokağa çıkamıyoruz, Sessiz istila” gibi söylemlerle milliyetçi gençleri ağına düşüren hainlerin asıl niyeti; sokakları karıştırarak Türkiye’yi dış müdahaleye açık hale getirmek. HEM ‘TÜRKÇÜ’ HEM SELAHATTİN DEMİRTAŞ’A ÖVGÜ Sosyal medyada gün boyunca Suriyeliler başta olmak üzere Türkiye’ye sığınan yabancılara hakaret eden, Türkiye Cumhuriyeti devletini aciz ve işgal edilmiş gösteren provokatör hesaplar Türkçülük maskesini kullanıyor. Ümit Özdağ’ın paylaşımlarını RT eden hesaplar aynı anda PKK’lı isimlere de beğeni atıyor. JAHREİN VE EKİBİ SAHNEDE Twitter’da Jahrein isimli kullanıcının başını çektiği ekibin “Türkiye işgal ediliyor” yazdıktan sonra PKK ve FETÖ’cülerin paylaşımlarını beğenmeleri ve RT etmeleri de dikkatlerden kaçmıyor. Türkiye aleyhine olan her paylaşımı beğenen Jahrein’e ait sosyal medya ekibi Türkiye’de ırkçılığın bayraktarlığını yapan Ümit Özdağ gibi isimlere malzeme sağlamak için gün boyu yaptıkları manipülasyonlar, milliyetçi Türk gençleri tarafından da ilgi görüyor. İşte o provokatörler: Milliyetçi söylemlerle Türk gençlerini ağına düşüren ve etkileşim sayısını arttıran Jahrein ve ekibi başta CHP olmak üzere siyasi partilere sosyal medya desteği sağlamak için ise dev bütçelere anlaşma yapıyor. Son günlerde ırkçı Zafer Partisi için çalışan çetenin finansmanının ABD tarafından sağlandığı daha önce defalarca dile getirilmişti.

1 yıl önce

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın terör örgütü PKK ile görüştüğü ortaya çıktı! İşte şok eden ihanetin belgesi

PKK İLE AMERİKA’DA GÖRÜŞMÜŞ Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın 1997 yılında ABD’de terör örgütü PKK yöneticileri ile görüştüğü belgelendi. Gazeteci Bekir Tiryaki’nin sosyal medya hesabından yayınladığı belgeyle Özdağ’ın ihaneti belgelendi. FETÖCÜLERE DE YALAN SÖYLEME DERSLERİ VERMİŞTİ Son zamanlarda sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda yalan olduğunu bildiği halde ısrarla bazı iddiaları tekrarlayan Özdağ’ın zamanında ders verdiği FETÖ’cü teröristlerden sosyal medyada aldığı destek dikkatlerden kaçmıyor. FETÖ ile derin bağları bulunan Özdağ’ın çıkardığı derginin yazar kadrosunda firari Emre Uslu başta olmak üzere FETÖ’cü pek çok isim yer alıyor. ZEYTİN DALI OPERASYONUNU SABOTE ETMEYE ÇALIŞMIŞTI Türkiye ne zaman PKK’ya karşı sınır ötesi operasyona kalkışsa sokakları karıştırmak için harekete geçen Özdağ, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda da bugün olduğu gibi karışıklık çıkarmak için çok uğraşmıştı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda “Türk askerleri Suriye sınırları içinde aç, susuz haldeler, giymeye giyecek, yemeye yiyecek, banyo yapmaya yer bulamıyorlar” diyerek, Türk ordusunu adeta düşmanları karşısında aciz göstermeye çalışmıştı. TSK o günlerde “Bir kısım çok da iyi niyet taşımayan ferdi girişimleri dikkate alarak yapılan haberler, bizden önce halkımızı üzmektedir. Devlet bütün gücünü o bölgeye cömertçe seferber etmektedir” açıklaması yaparak adeta Ümit Özdağ’ı fırçalamıştı. Sonra, Zeytin Dalı Operasyonu’nda ortaya çıkmış ve “Afrin’i almak için ne verdiniz sorusunun sorulması gerekiyor” kara propagandasını yapmıştı. 4600 YPG’li teröristin öldürüldüğü ve Afrin’e huzur getiren operasyonda kime, ne verilmiş oldu? 4600 YPG’li terörist öldürülerek sadece CHP’ye üzüntü verilmiştir. CHP, HDP ve partisi İP, bu operasyona karşıydı ve aklınca onların düşüncelerini böyle propagandalarla güçlendirmeye çalışıyordu. Çok böyükkkkk Türk milliyetçisi olduğu söylenen Ümit Özdağ, Türk ordusunun operasyonunu sulandırıyordu ama terör örgütü YPG ve PYD’ye de aşk derecesinde sahip çıkan CHP’ye çıtını çıkaramıyordu. Özdağ, İdlib meselesini sulandırmak için de ekranlardaydı. Bu durumu fark eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın sosyal medyadan bu haline suçüstü yapmış ve “İdlib’de Türk askeri büyük bir beka mücadelesi ve şehitler verirken televizyon ekranlarına çıkıp provokasyon yapan, toplumu kaos ve infiale sevk etmeye, Türkiye düşmanlarının lehine algı operasyonu düzenlemeye yeltenen Ümit Özdağ’ın gerçek yüzünü gösterme zamanı geldi” paylaşımını yapmış ve Ümit Özdağ’ın ilişkilerine yönelik oldukça çarpıcı şeyler söylemişti.

1 yıl önce

Mansur Yavaş'a 'adrese teslim ihale!' sorusu: 'Ankara’nın 1.5 Milyar TL’si kimlerin cebine gitti?'

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “şeffaf ihale” söyleminin de içinin boş olduğu ortaya çıkarıldı. ”TWEET ATARAK ŞEFFAF OLUNMAZ” AK Parti Ankara İl Başkan Yardımcısı ve ABB Meclis üyesi Avukat Mehmet Yılmazer, “Mansur Yavaş. Dürüstlük, şeffaflık diyorsunuz. Şirketlere verilen işlerin üçüncü kişilere fahiş fiyattan verilmesiyle Ankara’nın 1.5 Milyar TL’si kimlerin cebine gitti? Belgeler ortada. Ankara’ya hesap vermelisiniz. Tweet atarak şeffaflık olmaz.” dedi.  GÖKÇEK: ‘HESAP VERECEKSİNİZ’  Avukat Mehmet Yılmazer’in paylaşımına destek veren Melih Gökçek de şu yorumda bulundu:  “ANKARA BELEDİYESİNİN CEBİNDEN SADECE  6 İHALEDE FAZLADAN ÇIKAN PARA  YÜZ MİLYON DOLAR… ŞEFFAF  MANSUR’UN (!)  İHALELERİNİN TAMAMI  ADRESE TESLİM.  YESİNLER SİZİN ŞEFFAFLIĞINIZI…  YANINIZA KÂR KALMAYACAK  HESAP VERECEKSİNİZ…  HELAL OLSUN SANA NİHAT YALÇIN (ABB MECLİS ÜYESİ)”

1 yıl önce

Kuzenine usulsüz ihale vermediğini açıklamıştı: Ortaklık bitti kirli ilişkiler gün yüzüne çıktı

Cumhuriyet Halk Partisi içinde gün yüzüne çıkan skandalların ardı arkası kesilmiyor... Bu olaylara bir yenisi daha eklendi.  CHP Çan Belediye Başkanı Bülent Öz'ün kuzeninin firmasına kıyak geçtiği ve belediye işlerini 'adrese teslim ihale' usülü verdiği iddia edilmişti. Öz, bu iddiaları reddeti ama gerçek ortaya çıktı.  2 SENE BOYUNCA İHYA ETMİŞ Çan'ın müteahhit kuzeni Özgür Erbil, belediyeden alacaklarını tahsil edemediği için suç duyurusunda bulununca gerçek ortaya çıktı. “Kuzenim benden ihale istedi, vermeyince de iftira attı” diyerek kendisini savunan CHP’li Belediye Başkanı Bülent Öz’ün son 2 sene içerisinde Fen İşleri Müdürlüğü üzerinden kuzenine onlarca iş aktararak ihya ettiği öğrenildi. ORTAKLIK BİTTİ KİRLİ İLİŞKİLER SAÇILDI Bu gelişmelerin ardından müteahhit kuzen Özgür Erbil, usulsüz ihalelerle ilgili Sabah'a konuştu. Firmanın, 2019’da 12 iş kalemi karşılığında Belediye’ye toplam 349 bin 632 lira fatura kestiği, 2020’de ise 30 iş kalemi için 938 bin 275 lira fatura kestiği ortaya çıktı. En yükseği 34 bin 800 en düşüğü 4 bin 153 lira olan satın almalardan müteahhit Erbil’e 2 yılda aktarılan toplam tutarın 1 milyon 287 bin 907 lira olduğu belirlendi. İLK KEZ KONUŞTU Çan Belediyesi’nde yaşanan yolsuzlukları, belgeleriyle birlikte Cumhuriyet Başsavcılığı’na detaylı bir şekilde anlatan Özgür Erbil, günler süren sessizliğini ilk kez SABAH’a bozdu. Başkan Öz’ün açıklamalarıyla aba altından sopa göstermek niyetinde olduğunu söyleyen Erbil, “Savcılığa sunduğum belge ve deliller ile yapmış olduğum suç duyurusunun sonunda haklı tarafın kim olduğu ortaya çıkacaktır.” dedi. 1 MİLYON 200 BİN LİRALIK FATURA KESTİK Başkan Öz’ün “Kuzenim usulsüzlük yapmamı istedi, yapmayınca da iftira attı ” iddialarını yalanlayan Özgür Erbil, “Sahibi olduğum Marmara Tedarik End. Mad. San. Tic. Ltd. Şti. üst yapı ihalelerine girmeye yetkili olan bir şirkettir. Ancak bugüne kadar Öz döneminde yapılan tüm ihaleli işler alt yapı işleridir. Yani biz istesek de, baskı da yapsak rica da etsek zaten bu ihalelere girme şansımız yoktur. Kaldı ki Mart 2019 tarihinde seçildikten sonra şirketim Belediye işleri için temmuz ağustos aylarında doğrudan temin işler için teklif vermeye ve iş yapmaya başlamıştır. Bu yapmış olduğumuz işlerin tamamı Belediye personeli tarafından onaylanan faturalar, yapılan iş kadar kesilmiştir. Yaklaşık kestiğimiz fatura tutarı 1 milyon 200 bin Türk lirasıdır. Yapmış olduğumuz işlere ait faturalar işleri teslim etmemize rağmen Başkan Öz’ün talimatı ile aylarca kestirilmemiş ve ödemeleri de tarafımıza yapılmamıştır. Ödemelerimizi icra yoluyla tahsil edebildik.” şeklinde konuştu. “ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİYOR” Bülent Öz’ün Belediye Başkanlığı koltuğunun verdiği güç ve güven ile kendisini haklı çıkarmaya çalıştığını ileri süren Erbil, “Bülent Öz’ün yapmış olduğu açıklamalar her ne kadar Savcılığa yapmış olduğum suç duyurusuyla alakalı olmasa da, konuyu çarpıtarak kamuoyunda beni suçlu ve iftiracı göstermeye çalışmaktadır. Konunun muhataplarına da aba altından sopa göstermek niyetinde olduğu açıktır. Bu sebepledir ki Savcılık soruşturmasında, şahit gösterilen tüm belediye personeli ve ticaret erbabı arkadaşlarımızın gerçekleri tüm açıklığı ile anlatmış olmalarını ümit ediyor; aksi açıklamaların, deliller ile sabit olduğunda suç teşkil edeceğini hatırlatmak istiyorum.” diye konuştu. POLİS NEZARETİNDE İFADEYE ÇAĞRILDILAR Çan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında; irtikap suçlamasıyla aralarında Belediye Başkanının şoförü Z.Y. ve danışmanı U.S’nin de bulunduğu birçok Belediye çalışanının ifadesine başvurulmasına karar verildi. Çan Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla Belediye’ye giderek muhasebe müdürü A.Y, şoför Z.Y. ve personel müdürü Ş.U’nun ifadesine başvurmak üzere karakola götürdü. 23 KİŞİNİN İFADESİNE BAŞVURULDU Emniyetteki işlemlerinin ardından Adliye’ye sevk edilen muhasebe müdürü A.Y, şoför Z.Y. ve personel Müdürü Ş.U. gecenin ilerleyen saatlerine kadar Savcı’ya ifade verdi. Personelin verdiği bilgiler doğrultusunda gece geç saatlerde Belediye Başkanı Öz’ün danışmanı U.S’nin ve CHP’li Belediye Meclis üyelerinin de aralarında bulunduğu toplam 23 kişinin ifadesine başvuruldu LÜKS DAİRENİN İÇ DEKORASYON FATURALARI SORULDU Sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden sorgulamada ayrıca Belediye’ye iş yapan firma yetkililerinin de Adliye’ye çağrılarak, tanık sıfatıyla ifadeleri alındı. Sorgulamalarda firmaya yetkililerine Belediye Başkanı Bülent Öz’ün geçtiğimiz yıl iki daireyi birleştirerek kuzeni Özgür Erbil’e yaptırdığı evin iç dekorasyon harcamaları, faturaları ve parayı kimden aldıkları sorulduğu belirlendi. İddiaya göre başkanın özel dairesinin lüks dekorasyon harcamaları farklı iş kalemleriyle Belediye’ye fatura edildi, bazılarını ise Özgür Erbil, başkandan bir türlü tahsil edemedi. KOSOVA GEZİSİNE BAŞKALARI DA GÖTÜRMÜŞ Ayrıca sorgulamada 2019 yılında Meclis kararıyla Kosova’da 6’ıncısı düzenlenen Business Forum Prizren’e katılan Belediye Başkanı Bülent Öz’ün kimleri bu geziye götürdüğü, yapılan harcamaların faturalarının kimlere kesildiği, Belediye Meclisi’nin geziye katıldığı ortaya çıkan Özgür Erbil’den haberlerinin olup olmadığı soruldu. “USULSÜZLÜK YAPMAMI İSTEDİ” Kuzeninin iddialarının deli saçmalığı olduğunu savunan Başkan Öz, “Yapılan pisliktir, karalamadır” diyerek hakkındaki iddiaları reddetmişti. Kuzeninin asılsız iddialarla Savcılığa şikayette bulunduğunu ileri süren Başkan Öz, “Şikayetle ilgili müdürlerimiz, memurlarımız, dışarıdan esnaflarımız ifadeleri alınmak üzere Adliye’ye çağırıldı. Bunların hiçbiri doğru değil. Yapılacak işlerde ‘Şu ihaleyi bana ver. Bu ihaleyi bana ver’ gibi sözleri oldu. Ben de, ‘Bu sözlerine dikkat etmesi gerektiğini, benim hiçbir şekilde Fen İşlerine dair işlerde A kişiye, B kişiye iş verme yetkim olmadığını söyledim. Yarım bıraktığı işlerini tam yapmışım gibi göstermemi, tam yapmışım gibi söylememi istedi. Ben bunu şiddetle reddettim.” demişti.

1 yıl önce

Bakan Soylu'dan Kılıçdaroğlu'na tepki: Bu konunun üstünü örtemezsin, bu Türkiye'ye bir ihanettir

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Polis Müzesi'nde gazete, televizyon ve haber ajanslarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği "Uyuşturucuyla Mücadele Toplantısı"nda açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Hedef kitlesi gençler olan uyuşturucunun, dünyanın karşı karşıya kaldığı en temel sorunlardan biri olduğuna işaret eden Soylu, Afganistan'ın eroinin üretim merkezi, İran'ın ise eroinin geçiş ve metamfetaminin üretim merkezi olduğunu söyledi. Bakan Soylu, Avrupa ve Çin'de sentetik uyuşturucu üretildiğini, uyuşturucu arzı konusunda ciddi tehditle karşı karşıya kalındığını dile getirdi. Avrupa'nın uyuşturucu kullanımını özgürlük alanlarıyla birlikte değerlendirdiğini ifade eden Soylu, eroinin, Türkiye'yi de içine alan rotasının bulunduğunu, kokainde ise temel rotanın, Amerika ile Avrupa arasında olduğunu anlattı. Türkiye'de de kokain yakalamalarında artış yaşandığını bildiren Soylu, "Ne hikmetse, bir türlü ortada olmayan kokain konteyneri senaryosu üzerinden, birileri tarafından, Türkiye'nin sanki 'kokain cenneti'ne döndüğü şeklinde bir algı da oluşturuldu. 2016'da 845 kilogram, 2021'de 2 ton 841 kilogram kokain yakaladık." diye konuştu. Süleyman Soylu, Belçika, Hollanda ve İspanya'da toplam 156 ton kokain yakalandığını aktararak, "Türkiye'nin, özellikle de Mersin Limanı'nın, kokain pazarı olduğu şeklindeki söylemler, maksatlı propagandadan başka bir şey değildir. Bunu, rakamlar da teyit etmektedir. Böyle bir gelişmeyi teyit eden hiçbir saha bulgusu da mevcut değildir." ifadesini kullandı. Uyuşturucu madde metamfetaminin de büyük bir tehlike olduğunu söyleyen Soylu, 2017'den itibaren saha baskısıyla bonzainin etkisinin, yaygınlığının en az seviyeye indirildiğini, bunun önemli bir başarı olduğunu vurguladı. "Gençler, zombi gibi meydanlarda yürüyorlardı" diyen Soylu, şu anda okul çevrelerinde, meydanlarda ve başka bir noktada böyle bir görüntüyle karşılaşılmadığına dikkati çekti. Avrupa'da ele geçirilen metamfetamin miktarının, 2010-2020 yıllarında yüzde 477 oranında arttığını, Avrupa'nın ve Türkiye'nin yeni bir tehditle karşı karşıya kaldığını ifade eden Soylu, Türkiye'nin metamfetamini tam olarak tanımadığına işaret etti. Bakan Soylu, Avrupa'da 2020'de 2,2 ton, Türkiye'de ise aynı dönemde 4,1 ton, geçen yıl da 5,5 ton metamfetamin yakalandığını açıkladı. "SOKAKTA 'METİN AMCA' İSMİYLE BİLİNİYOR" Uyuşturucu nedeniyle yaşanan ölümlerde, 2016'da yüzde 1,4 olan tek başına metamfetaminden kaynaklanan ölüm oranının, 2021'de yüzde 35,6'ya çıktığına dikkati çeken Soylu, madde bağımlılığından tedavi görenler arasında, metamfetamin bağımlılarının oranında artış yaşandığını aktardı. İçişleri Bakanı Soylu, "Bağımlılık yapma ihtimali çok yüksek. Sokakta 'Met,' 'Metin amca', 'Kristal' gibi isimlerle biliniyor. Diş eti bozuklukları ve kemiklerde erime gibi nedenlere yol açıyor." bilgisini paylaştı. Madde bağlantılı ölümlerde, Avrupa'da 2019 verilerine göre milyonda 15, Türkiye'de ise 2019 verilerine göre milyonda 6 olarak gerçekleştiğini dile getiren Soylu, Türkiye'nin kullanıcılık ve ölüm oranlarında Avrupa'nın altında yer aldığını kaydetti. Soylu, "Metamfetaminle mücadelemizi güçlü şekilde yapar ve yenersek Türkiye, dünyada uyuşturucuya bağlı ölümler konusunda en az ölümü yaşayacak ülke olacak. Bunu başarabilir miyiz, başarırız. Buradaki dert, metamfetamini mağlup etmektir." değerlendirmesinde bulundu. Uyuşturucu operasyonlarının, gözaltı sayısının arttığını belirten Soylu, "Uyuşturucuda tutuklu sayıları 2012'de 22 bin 445, 2016'da 37 bin 367. Beni çok eleştirmişlerdi, 'Uyuşturucu satanı görürseniz ayağını kırın' dediğimde, 2017'nin başıydı. Şu anda Türkiye'de uyuşturucudan tutuklu sayısı 106 bin 37. Bunun çok büyük bölümü, yüzde 90'ın üzerinde diyebiliriz, uyuşturucu satıcısıdır." diye konuştu. Türkiye'de 2016'da eroinin yüzde 24'ünün doğu sınırlarında, yüzde 76'sının ise batı illerinde yakalandığını hatırlatan Soylu, oluşturulan operasyonel kabiliyetle, geçen yıl bu tablonun terse çevrilerek, maddenin batı illere gitmeden sınırlarda ele geçirildiğini ifade etti. "BATAKLIK'TA FETÖ İLTİSAKI DA VAR" Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu ve suç geliri operasyonu olan "Bataklık Operasyonu"nu hatırlatan Soylu, "Özellikle bu operasyon başladıktan sonra basında bize karşı yürütülen karalama kampanyalarının yoğunluğunun uyuşturucu mücadelesi veren herkesi, teşkilatımızı itibarsızlaştırmaya yönelik propaganda faaliyetlerinin maksadını kamuoyunun takdirine bakıyorum." dedi. Süleyman Soylu, terörle ve uyuşturucuyla mücadelede yürütülen suç gelirleri operasyonlarının, son 2-3 yılda ortaya konulan, suçu kaynağında kesmeye çalışan en önemli adımlardan olduğunu vurguladı. "Bataklık'ta FETÖ iltisakı da var" diyen Bakan Soylu, bir soru üzerine, suçla ve suçluyla mücadele ettiklerine işaret etti. Soylu, "Benim şahsi açımdan, Bataklık Operasyonuna kadar her şey normaldi. Ben, Bataklık Operasyonu'nun kişisel hayatımda başka bir değişiklik açtığını düşünüyorum. Bundan rahatsız değilim. Çünkü o insanlar Türkiye'de yaşıyorlardı ve bu işi yapıyorlardı. Bataklık Operasyonu'nun ilk ihbarı şahsıma gelmiştir, cep telefonuma." yanıtını verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun uyuşturucu baronlarına bir şey yapılmadığı yönünde söylemlerde bulunduğunu anımsatan Soylu, bu ifadelerin uyuşturucuyla mücadele edenleri töhmet altında bıraktığını, Türkiye'nin mücadelesinin etkisizleştirilmeye çalışıldığını belirtti. Bakan Soylu, 2016-2021 yıllarında 945 suç organizasyon çetesinin çökertildiğini, bu operasyonlarda 9 bin 633 şüphelinin yakalandığını bildirdi. Toplantı sırasında kendisine bir not iletilmesinin ardından İçişleri Bakanı Soylu, "Bir baron daha şu anda gözaltında bugün itibarıyla. Uzun süredir peşindeydik, Urfi Çetinkaya'nın kardeşi. Urfi Çetinkaya'nın kardeşi şu an gözaltında. Uzun zamandır buna da projeli operasyon yapıyoruz." bilgisini paylaştı. KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na tepki gösteren Bakan Soylu, "Hangi konuyla alakalı olursa olsun SADAT'ın önüne gidene kadar, Et ve Süt Kurumu'nun önüne gidene kadar, hafif bir cesaretin varsa, bizim söylediğimiz büyükelçilik ile ilgili bir değerlendirme ortaya koy da görelim. Bu konunun üstünü örtemezsin. Bu Türkiye'ye bir ihanettir. Sen Türkiye'nin geleceğini Avrupalı bir büyükelçiye pazarlayamazsın." dedi.

1 yıl önce

Meral Akşener’in Türkçülük ile kavgası! Nihal Atsız ve Cemil Meriç’i bile okumamış…

Sultan Hamid, bin türlü siyasi tertiple bu azınlıkların azgınlıklarını yere sererken, onlarla birleşerek padişahı tahtından indiren kabadayılar: Türk, Musevi, Rum, Ermeni, Gördük bu rûz-i rûşeni! Şarkısını, bu unutulmaz ahmaklık ve ihanet bestesini söyleyerek meydanları çınlatıyor, Birinci Dünya Savaşı ile mütarekesine kadar Musevi, Rum ve Ermeni vatandaşların nasıl bir “rûz-i ruşen” beklediklerini anlamamak, anlayamamak gibi bir alıklıkla bir imparatorluğu idare ettiklerini sanıyorlardı. Sultan Hamid’i iyice anlamak için tahta çıktığı zamanı iyi bilmek lâzımdır. Sultan Aziz’in son zamanlarındaki çöküntü sırasında, memleketi yürütmek için beliren iki akımdan liberalizmi V. Murad, muhafazakârlığı II. Abdülhamid temsil ediyordu. Liberaller, İngiltere ve Fransa’ya bakarak parlâmento ile her şeyin düzeleceğine inanıyor, muhafazakârlar, 30 milyonluk imparatorlukta 10 milyon Türkün hâkimiyetini Çağlamak için mutlak idareye lüzum görüyordu. Masonlar, Sultan Murad’ı da mason yapmışlardı. Gerçek yüzünü Sultan Murad’a göstermeyen masonluğun arkasında ise yahudilik ve Avrupa emperyalizmi vardı. ilk Meşrutiyet Meclisinde, Hıristiyan mebusları, Türkiye’nin bir an önce parçalanması için Ruslar ile savaşa şiddetle taraftar olmuşlardı. Ve gerçekten de neredeyse imparatorluk dağılacaktı. Sultan Hamid, bunu gördükten sonra, meşrûtiyeti devam ettirseydi, elbette ki yanlış bir iş yapmış olurdu. Müslüman olmayan mebuslarla birlikte, dışardan körüklenen Arap ve Arnavut milliyetçiliklerine de set çekmek üzere Meclisi kapatması. Sultan Hamid’in en büyük başarısı ve hizmetidir. Bu meclis kapatılmasaydı ne olacaktı? 8 milyon hıristiyan ve 12 milyon müslüman yabancıya karşı, kültür seviyesi hepsinden geri 10 milyon Türk’le bu devlet nasıl tutulacaktı? Demokrasi bir çoğunluk rejimi olduğuna göre. Türklerden çok olan Araplar, mesela, resmî dilin Arapça olmasını teklif etseler ve Arnavutları da yanlarına alsalar, sonuç ne olacaktı? Bütün Türk olmayanlar birleşerek Osmanlı imparatorluğunun Avusturya – Macaristan gibi federatif bir devlet olmasını isteseler, bunun, nasıl önüne geçilecekti? Karışmak için fırsat gözleyen Avrupa devletlerini kışkırtmak üzere demokratik nümayişler yapılsa, bu, ne ile önlenebilecekti? İşte Sultan Hamid, Meclisi kapatarak bütün bu tehlikeleri önledi ve tahtından indirilmeseydi, daha da önleyecekti. Fakat onun hizmeti bu kadar da değildir. 1877 -1878 savaşından yenilerek çıkan Osmanlı ordusunu, o zamanın en mükemmel silâhları ile, meselâ mavzer tüfekleriyle silâhlandırdı. Denizci devletlerin ve Rusların denizden yapmaları mümkün taarruzlara karşı, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını tahkim etti. Ve, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle Fransızların 18 Mart 1915 saldırıları bu istihkâmla durduruldu. Mükemmel kurmaylar yetiştirdi. 1914-1918 Savaşı ile İstiklâl Savaşı’nı bunlar idare ettiler. Sultan Aziz’in, Ruslarla çarpışıp Kırım’ı kurtarmak için hazırladığı donanma, denizcilik tekniğinin değişmesi karşısında değerini kaybetmişti. 8-10 mil giden gemilerle artık iş görülemezdi. Bunları kadro dışı ederek iki zırhlı ile iki kruvazör aldı. Büyük Osmanlı borçlarının üçte ikisini ödedi. Pek çok okul açtı. Pek çok yol ve köprü, ayrıca hastahane ve çeşme gibi hayrat yaptırdı. Görülmemiş bir haber alma şebekesi kurdu. Yabancı elçilerden bile casusları vardı. Avrupa’da kuş uçsa haberi oluyor, aleyhimizdeki kararları önceden öğrenerek tedbirini alıyordu. Hilâfeti, Osmanlı Hanedanından almak için Mısır’da kurulan gizli bir derneğin üyelerinden biri Sultan Hamid’in adamlarından biri idi. Balkanlıların mezhep ve milliyet ayrılıklarını körükleyerek birleşmelerine engel olduğu gibi; İngiliz, Alman ve Rusları da birbirine düşürerek aleyhimizde birleşmelerini engelledi. Bunları yaparken de vezirlerinden, paşalarından kimseye güvenmemekte ne kadar haklı olduğunu zaman göstermiş ve koca vezirler, hiç sıkılmadan, yabancı elçiliklere, konsolosluklara sığınmışlardı. Çok namuslu ve dindar bir adam olduğu için, asla kan dökmemiştir. Mithat Paşa’yı öldürttüğü hakkındaki söylenti iftiradır. Gerçi o, Mithat Paşa’dan şüphe ediyor, onun Sultan Aziz’i öldürtmüş olduğuna inanıyordu. Fakat dindar bir insan olarak, kan dökmekten, bütün hayatınca çekinmiş, Mithat Paşa ile arkadaşlarının idam kararlarını müebbet hapse çevirmişti. İsteseydi idam kararını imzalayamaz mı idi? Buna hangi kuvvet engel olabilirdi? Bunu yapmayarak, sonra Taif’te suikasta girişecek kadar az zekâlı mı idi? Memleketi doğudan tehdit eden Moskof emperyalizmi ile batıdan tehdit eden Avrupa emperyalizmi ve onun temsilcisi İngiltere’ye karşı devleti savunan Sultan Hamid, ayrıca azınlıklar ve gaafil hürriyetçiler ile de uğraşmaya mecbur olmuş, güneyden gelen siyonizme de göğüs germiştir. Sultan Hamid için, Osmanlı imparatorluğunu, soyumuzun düşmanı Moskoflarla hilâfetin düşmanı İngiltere’ye, devletimizin düşmanları siyonizme ve azınlıklara, rejimin düşmanı hürriyetçilere karşı savunmak meselesi ve vazifesi vardı. Bunun için de, kendisinin, devlet başkam kalması gerekti. Kendisi çekilirse, devletin tutunama-yacağı hakkındaki düşüncesinin doğruluğu, çok geçmeden gerçekleşmiştir. Şimdi, bu kadar büyük bir dâvânın karşısında, Peyami Safa’nın ileri sürdüğü İsmail Safa’-nın sürgün edilmesi gibi hâdiselerin ne ehemmiyeti olabilir? İsmail Safa ne istiyordu? Oğlunun iddiasına göre hürriyet! Yani meşrutiyet, serbest seçim. Yani bir alay Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Bulgar, Yahudi ve Sırp’ın Türkiye’nin kaderi hakkında söz sahibi olması… Şimdi akıl, anlayış, vicdan ve millî şuur sahibi olarak düşünelim: Böyle bir sonuca razı olunabilinir mi? Sultan Hamid, sürgün ettiklerine aylık da bağladığına göre, Anadolu’nun en sağlam havalı yerlerinden biri bulunduğu, ahalisinin dinç ve gürbüz yapısı ile belli olan Sivas’ta İsmail Safa’-nın ölmesi Sultan Hamid’in kabahati mıdır? Verem olan İsmail Safa. İstanbul’da kalsaydı, ölmeyecek miydi? Babasına karşı beslediği sevgi dolayısıyla, Peyami Safa’nın bazı özel düşünceleri olması tabiidir. Fakat, her gün binlerce kişiye seslenen bir yazarın. Sultan Hamid gibi büyük bir padişahı Osmanlı sultanlarının en cahili ve kanlısı diye göstermeye kalkması, doğru mudur? “Bu dünyada herkes bir çok şeyin cahilidir. Yeter ki kendi işinin cahili olmasın!”. Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille isbat etmiş bulunan Sultan Hamid ise asla cahil değildir. Onun bir yüksek okul ve hattâ lise diploması yoktu. Fakat özel öğretmenlerle hayattan ve içinde yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğrenmişti. Ressam, hattat ve musikişinas idi. Doğu ve batı dillerinden bazılarını İnliyordu. Kurduğu çok değerli Yıldız Kütüphanesi, bugün, Üniversite Kütüphanesi’nin temelini teşkil etmektedir. Bayezid Umumi Kütüphanesini de yine o kurdu. Yani Sultan Hamid, Türk kültürüne kütüphane kurarak, pek çok okul açarak ve ilmi eserler yazdırarak hizmet etti. Onun kaatil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı kızıl sultanlığı benimsemek, onların emellerine hizmet etmek olmaz mı? Sultan Hamid, kızıl değil “Gök Sultan”dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarım şişirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir şey kazanır. İsmail Safa, İngiliz-Boer savaşında, İngilizlerin bir başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamid tarafından, haklı olarak, sürgün edilmiştir. Belki İsmail Safa, o zaman, İngilizlerin nasıl bir Türk ve müslüman düşmanı olduğunu bilmiyordu. Fakat, geniş haber alma imkânları ile her şeyi bilen Sultan Hamid, memleket aydınlarının düşman elçilikleriyle temasına müsaade edemezdi. Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki elmas madenlerini zaptetmek için, bir avuç Boer’e büyük ordularla saldıran İngiltere’yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonucudur? O günkü İngiltere’yi Boerleri yendi diye tebrik etmekle, bugünkü Moskofları Finlere karşı başarılarından dolayı alkışlamak arasında ne fark vardır? Merhum Gök Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlanmak için yaşadı. Siyasî dehası ile Avrupa’yı ve Moskof u oyalıyor, bir yandan da demiryolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu. Sultan Hamid ile onun düşmanları olan hürriyetçileri ölçüştürmek için, yalnız şu noktaya bakmak yeter: Hürriyet kahramanları (!), hürriyeti yok edip yüzlerce masumu astırdıktan sonra kaçtılar. Gök Sultan, bir tek siyasi idam yapmadanken korkunç siyasi güçlükleri atlatarak 33 yıllık saltanatında devleti ayakta tuttuktan sonra tahtından indirilirken, Moskof çarının Rusya’ya davetini; Selânik’ten Alman gemisiyle İstanbul’a gelirken de Alman İmparatorunun davetini reddederek vatanında bir sürgün ve mahpus gibi yaşamayı tercih etti Türkiye, dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Hamid, o yangınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi. Bu koşuşmaları sırasında yoluna çıkan bir iki çocuğa çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü, yurdun çevresinde yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu. Ve sokmadı da… Ne diyelim? Durağı cennet olsun.. ”ABDÜLHAMİD KATİYEN ZALİM DEĞİLDİ” Cemil Meriç ise Kızıl Sultan lâkabının tarihin en büyük yalanı olduğunu vurgulayarak, şunları söylüyor; Abdülhamid katiyen zalim değildi. Adına ve hatırasına eklenen “Kızıl Sultan” lâkabı tarihin en büyük yalanı. Boğdurulup yok edilen devrimci talebeler masalı yalan, çuvallara dikilip Boğaz’ın sularına atılan saraylı kadınlar hikâyesi yalan! ”ŞİDDETTEN NEFRET EDERDİ” Tam tersine… Abdülhamid şiddetten nefret ederdi. Tahammül edemezdi kan akmasına, maddî eza duyardı. Nefret ederdi darağacından. Affetme salahiyetini her vesileyle kullanırdı. Hatta suiistimal ederdi. Nizamî muhakeme tarafından verilen idam hükümlerinin hemen hepsi otomatik olarak sürgüne tahvil edilirdi. Siyasî hasımlarına karşı başlıca silahı sürgündü. Ustaca derecelendirilmiş bir sürgün: Yemen veya Fizan’da gözaltında bulundurulmaktan tutunda Payitaht’tan az veya çok uzak vilayet veya kazalarda valilik veya kaymakamlığa kadar. Sürgüne yollanılan maaş alır, iaşe ve ibatesi temin edilir ve daima Payitaht’a dönmek ümidini muhafaza ederdi. Çok defa efendi olarak gidilir, bey olarak dönülür, paşa olarak dönülürdü. Belki bu da bir hesaba dayanıyordu. Abdülhamid’in ayırıcı vasfı trimetrik (düzenleyici) olmaktır, kombinezonlara bayılır, kesin çözümlemelerden hoşlanmaz. Hiçbir bağlılığı önceden reddetmez, sönmez bir kin tutuşturmak istemez. Şiarı: korksunlar ama nefret etmesinler. ”MUNSİF VE ÂDİL OLUŞUNU POLİTİKAYA ATFETMEK DOĞRU OLMAZ” Bir kelimeyle faydacı ve şüpheci. Ne var ki, bu vasıflarının altında hakşinas ve âdil bir hükümdar saklıdır. Tebaalarının – siyasî olması da- medenî haklarına saygılı herkesin mülkiyet hukukuna riayetkâr bir padişah. Uzun süren saltanatı boyunca, makamından faydalanarak meşru olmayan bir kazanç elde etmeğe kalkıştığı veya birinin rızası hilafına ve kanunî bir tazminat ödemeden malını gasp ettiği görülmemiştir. Demek ki, munsif ve âdil oluşunu sadece hesaba ve sadece politikaya atfetmek doğru olmaz.

1 2 ... 15 16 17 18 19 20 21 ... 38 39