23 Nisan Salı 2024
2 yıl önce

Kabil Havalimanı'na dair Almanya'dan açıklama: ABD, Türkiye ve Taliban'la görüşüyoruz

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın açıklamaları şöyle; * Kabil havalimanındaki durum daha da kaotik bir hal alıyor. * ABD, Türkiye ve Taliban ile Kabil havalimanını nasıl çalışır durumda tutacağımızı görüşüyoruz. * Kabil havalimanı sadece güvenliğin sağlanması durumunda 31 Ağustos sonrası açık kalacak. * Kabil havalimanından tahliyelerin G7 tarafından koordine edilmesi önemli. * G7 ülkelerinin Afganistan'dan gelen göçmenler konusunun nasıl çözümleneceğini konuşması lazım.

2 yıl önce

Washington Post: CIA Direktörü, Kabil'de Taliban'ın siyasi lideriyle gizlice görüştü

CIA Direktörü William J. Burns'ün pazartesi günü Kabil'de Taliban'ın fiili lideri Abdülgani Birader'le gizlice görüştüğünü duyuran The Washington Post gazetesi, bunun, İslamcı örgütün Afgan başkentini 15 Ağustos'ta silah zoruyla ele geçirmesinden beri Joe Biden yönetimiyle arasındaki en üst düzey yüz yüze görüşme olduğunu belirtti. Görüşme, Afganistan'dan tahliyelerin 31 Ağustos mühletine dek tamamlanması operasyonunun fiyaskoya dönüşmesinin gölgesinde gerçekleşti. Meseleye hakim ABD'li yetkililere dayandırılan haberde, CIA'in konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçındığı, ancak görüşmenin muhtemelen ABD ordusunun Amerikan vatandaşlarını ve ABD öncülüğündeki NATO güçleriyle birlikte çalışan Afganları tahliye etmesi için yaklaşan mühlete odaklandığı aktarıldı. Dün Taliban Sözcüsü Süheyl Şahin, Sky News'e verdiği mülakatta, tahliyelerin 31 Ağustos sonrasına uzatılmasını ve bunun için bir miktar ABD askerinin Afganistan'da kalmaya devam etmesini reddetmişti. Şahin, tamamen çekilme için 31 Ağustos mühletinin ihlalinin sonuçları olacağı uyarısını yapmıştı. G7 (ABD, Britanya, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya) liderlerinin Afganistan krizini ele almak için bugün sanal toplantı düzenlemesi öncesi, Britanya Başbakanı Boris Johnson'ın ABD Başkanı Joe Biden'dan mühleti uzatmasını isteyeceği basına yansımıştı. Son 10 günde 58 bin 700 kişiyi Afganistan'dan çıkaran ABD ile müttefikleri, kendi yurttaşları ve kendileriyle işbirliği yapmış Afganları Kabil Havaalanı'ndan tahliye için zamana karşı yarış içinde. Ancak Kabil Havaalanı'nda Afgan erkeklerin uçak iniş takımlarına tutunarak kaçmaya çalışırken can verdiği, annelerin bebeklerini dikenler teller üzerinden askerlere attığı, izdihamda ve geri püskürtmek için açılan ateşte çocuklarla kadınların öldüğü sahneler yaşanıyor. Hal böyleyken, Biden, Taliban'dan kaçmaya çalışanların havadan tahliyesine daha fazla zaman kazanmaya yönelik müzakereler yürütmesi için artan baskıyla karşı karşıya. Birader kimdir? Geçen günlerde Katar'ın başkenti Doha'dan Kabil'e giderek hükümet kurma çalışmalarına başlayan Taliban'ın 2 numarası ve fiili lideri Abdülgani Birader, 2013'te ölen Taliban lideri Molla Ömer'in kız kardeşiyle evli olması ve kendisine 'kardeş' anlamına gelen 'Birader' unvanını vermesi bakımından en çok güvendiği kişilerden biriydi. Taliban'ın 4 kurucusundan biri ve 25 Mayıs 2016'da Taliban liderliğine gelen Molla Hibetullah Ahundzade'den sonra 2 numarası konumundaki Birader, 2010'da Pakistan'ın güneyindeki Karaçi kentinde güvenlik güçlerince yakalandı, ancak 2018'de eski ABD Başkanı Donald Trump'ın talebi doğrultusunda Washington ile barış görüşmelerinde yer alması için serbest bırakıldı. Ocak 2019'da Taliban'ın Doha'daki siyasi ofisinin başkanlığını üstlenen Birader, pek çok yabancı devlet yetkilisiyle görüşmeler yürüttü, Şubat 2020'de Trump yönetimi ile imzalanan barış anlaşmasına Taliban adına imza attı, anlaşma kapsamında Mart 2020'de Trump ile telefonda görüşerek, bir ABD başkanıyla görüşen ilk Taliban yöneticisi oldu.

2 yıl önce

Kabil Havalimanı'nda patlama

Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin ardından tahliye işlemlerinin sürdüğü Kabil Havaalanı'nda patlama oldu. Ölü ve yaralı sayısına ilişkin henüz bilgi yok.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dün Kabil'de gerçekleştirilen o felaketi, o kapsamlı terör saldırısını milletçe telin ediyoruz, kınıyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde: Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bosna Hersek ve Karadağ'ı ziyaret etmek üzere birazdan bölgeye hareket ediyoruz. Bu yıl içinde 3. kez bir araya gelmiş olacağız. Bosna Herkes güvenlik, istikrar ve kalkınmasına büyük önem verdiğimiz kilit bir ülkedir. İki ülkenin ortak iradesiyle, bu iradeye inşa ettiğimiz mükemmel ilişkilerimiz mevcut. Ziyaretimizde işbirliğimizi daha da ilerletmek için birlikte atacağımız adımları konuşma fırsatı bulacağız. Altyapı ve yatırım konuları olmak üzere son durumu değerlendireceğiz. Temaslarımızı tamamladıktan sonra cumartesi günü Karadağ'a geçeceğiz. Karadağ'a ilk resmi ziyaretimi gerçekleştirecek olmaktan bahtiyarlık duyuyorum. Görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra bölgesel konuları ele alacağız. Ziyaretim vesilesiyle ayrıca Tuzi şehrinde Sultan Fatih döneminde inşa ettirilmiş Nizan Camii ile Osmanlı şehitliğini de ziyaret edeceğiz. Türkiye olarak Balkanların tümüyle refah, huzur ve barış içinde kalkınmasına büyük önem veriyoruz. Bosna Hersek ve Karadağ ile ilişkilerimizin Balkanların istikrarına katkı sağladığına inanıyorum. SORU - CEVAP Afganistan'da tahliye süreci nasıl gidiyor? Öncelikle dün Kabil'de gerçekleştirilen o felaketi, o kapsamlı terör saldırısını milletçe telin ediyoruz, kınıyoruz. 72 kişinin şu ana kadar belirlenen insanın öldüğü bize gelen bilgilerde... Taliban'dan da ölenler söz konusu. DEAŞ üstlendi, DEAŞ'ın böyle bir süreç içerisinde bu adımı atmış olması da bölgede ve dünyada nasıl tehlikeli bir örgüt olduğunu ortaya koyuyor. Afgan halkına milletçe geçmiş olsun diyoruz. Bu menfur saldırıda Afganistan'da güvenliğin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Önceliğimiz vatandaşlarımızın Afganistan'dan tahliyesidir, yoğun bir şekilde çalışmalar sürüyor. TSK personelimizin tahliyesi de malum devam ediyor. Güzergahımız daha çok Kabil Askeri Havaalanı'ndan İslamabad'a gidip, oradan da THY uçaklarıyla ülkemize getiriyoruz. 20 yıldır Türkiye gerek devletiyle, gerek sivil yatırımcılarıyla hep Afganistan'da yer almıştır. Tüm çalışmalarda da gerekli adımları atmıştır. Biz tahliyeleri en hızlı şekilde tamamlayacağız, ilgili birimlerimiz en ufak bir rehavete kapılmadan bu adımları atıyor. Taliban ile temas devam ediyor mu? Taliban ile temas edilmesi konusunda eleştiriler var. Bu konuda değerlendirmeniz ne olur? Kimlerin nasıl, ne tür bu noktada eleştiriler yaptığını bilemem. Herkesin eleştiri hakkı vardır, istediği eleştiriyi yapabiliriz. Bizim de biriyle görüşmek için kimseden izin almak gibi lüksümüz yoktur. Büyükelçilikte 3,5 saat görüşüldü. Gerekirse yine bu tür görüşmeleri yapma fırsatımız olacak. Bu tür görüşmelerle süreci sağlıklı yürütmenin gayreti içindeyiz. onların beklentileri nedir, bizim beklentimiz nedir? Bütün bunları görüşerek yapacaksınız. Diplomasi nedir? Diplomasi işte budur. Şu anda da arkadaşlarımız bunu kararlılıkla yürütüyor. Merkel'in açıklamalarını nasıl buluyorsunuz? Bazı şeylerde çok geç kaldıkları ortada... Türkiye ile çalışma tespiti geç alınmış bir karar. Herkes Afganistan'ı terk ederken, biz terk etmedik. Göç baskının en yakın olduğu ülke Türkiye... Ama Türkiye'nin içindeki bazı mahfiller var ki, hep söylüyorum ya yalan terörü, bunlar yalan terörü estiriyorlar. Şu anda İçişleri Bakanlığımızın kayıtlarında mevcut Afgan göçmen sayısı 300 bin. Bay Kemal ve onun izinde gidenler 1,5 milyon olarak açıklıyorlar. Bunların hepsi yalan, adamların işi gücü yalan. Bir şaklaban da bulmuşlar, yalan terörünü sürdürüyorlar. 1 Eylül'den sonra Türkiye'nin oradaki tutumu nasıl olacak? Afganistan'daki tabloyu, durumu görmemiz lazım. Afganistan'da şu anda ciddi bir yönetim boşluğu söz konusu. Önce yönetiminin belirgin hale gelmesi, ondan sonra da biz o zaman kararımızı vereceğiz. THY şu anda bizim sivil asker neyse, nereden gidip alıyor İslamabad'dan gidip alıyor. Biz devletiz, devlet olarak da olması gereken neyse onu yapıyoruz. Taliban bize 'Havaalanının işletmesini siz yapın' teklifini yaptı, henüz karar vermedik. Şu anda uçak seferlerinin başlamasıyla ilgili acelemiz yok. Afgan halkı bizim asırlarca kardeşimiz olmuş ve onun dil, din vesaire bizimle aynı dünyayı paylaşmış olan insanlardır. Biz onlarla ayrı düşünemeyiz. İngiltere Savunma Bakanlığı mülteciler konusunda bir açıklama yaptı. Muhalefetten bu algıya destek geldi. Muhalefetten özür bekliyor musunuz? Siz bu muhalefetin bu tür yalanlarda hiçbir zaman geri dönüş yaparak özür dilediğinizi duydunuz mu? Bunların karakterinde böyle bir şey yok. Her şeyleri bunları yalan... Hayatları yalan. Bir de bulmuşlar bir kadın, yalan makinesi. Çıkartıyorlar televizyona, ona bol bol yalan söyletiyorlar ve onunla adeta sanki güç buluyorlar. BBC'nin yalan söylemesi normal karşılarım da bunları öyle görmek istemezdik. Bu ülkenin ana muhalefetisin, o kadar yangın, sel felaketleri oldu. Bu iktidar buralarda dünyanın hiçbir yerinde icra edilmemiş operasyonlar icra etti. Bir lehte açıklamalarını duydunuz mu? Tam aksine AFAD'ın yardım toplanmasına bile karşı çıktılar. Bunlar böyle kepaze bir takım! Şu anda AFAD'a destek olacak olanlar, göğüslerini gere gere AFAD'a yardımcı olabilirler. AFAD topladığı yardımlarla her türlü afet mücadelesini yürütüyor. Devletin, AFAD'a verdiği destek yok mu? Var tabii... 

2 yıl önce

CENTCOM: Kabil saldırısının planlayıcısı öldürüldü

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Sözcüsü Albay Bill Urban, yaptığı yazılı açıklamada, "ABD askeri kuvvetleri, bir DEAŞ/Horasan elebaşına yönelik ufuk ötesi terörle mücadele operasyonu yapmıştır." ifadesini kullandı. "Hedefi öldürdük, sivil kayıp yok" Söz konusu operasyonun Afganistan'ın Nangahar vilayetinde, insansız hava aracı ile yapıldığına işaret eden Urban, "İlk belirlemelere göre hedefi öldürdük. Sivil kayıp olmadığını biliyoruz." ifadesini kullandı. Ne olmuştu? Tahliye operasyonlarının devam ettiği Kabil Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı yakınlarında perşembe günü bir intihar saldırısı düzenlenmişti. Olayda 13 ABD askeri ve 170'den fazla Afgan sivil yaşamını yitirmişti. Saldırıyı DEAŞ/Horasan üstlenmiş, ABD Başkanı Joe Biden ise bu saldırıya karşılık verileceğini açıklamıştı.

2 yıl önce

Biden uyarmıştı! Kabil’de patlama…

Afganistan'ın başkenti Kabil'de patlama sesi duyuldu. Patlamanın havalimanı yakınlarında olduğu belirtildi. Ölü ya da yaralı olup olmadığı hakkında yetkililerden henüz bir açıklama yapılmadı Taliban bölgeye ilerliyor Patlamanın, Kabil Havalimanı'nın girişinde meydana geldiği belirtilirken, canlı bomba olduğu değerlendiriliyor. Öte yandan çok sayıda Taliban aracının bölgeye ilerlediği öğrenildi. Saldırıda bir eve roketin isabet ettiği, yaralıların olduğu bildirildi. Saldırı bekleniyordu Afganistan'ın başkenti Kabil'deki Hamid Karzai Havalimanı dışındaki bölgede geçen hafta peş peşe saldırılar meydana gelmişti. Saldırılarda ölenlerin sayısının 180 çıkmış, en az 150 kişi de yaralanmıştı. Hayatını kaybedenlerin 13’ünün ABD askeri olduğu kaydedilmişti. •ABD Başkanı Joe Biden, 24 ila 36 saat içerisinde Kabil Havaalanı'nı hedef alacak yeni bir saldırı beklediklerini söylemişti.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Kabil emniyetli değilse Ankara güvende olamaz

Bahçeli’nin konuşması şöyle; Aziz Vatandaşlarım, Değerli Dava Arkadaşlarım, Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler, Ülkemizin doğal felaketlerle mücadele ettiği sıkıntılı bir dönemde, müstesna bir açılış programı vesilesiyle sizlerle buluşmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Bu münasebetle hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Etimesgut’ta yaşayan her kardeşime en iyi dileklerimi sunuyorum. Başkent Ankara’nın parlayan yüzü, yükselen değeri olan Etimesgut’u her ziyaret edişimde daha gelişmiş, daha güzelleşmiş halde görmekten memnuniyet duyuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı yönetimi altındaki belediyelerin milletine adanmış bir şekilde çalışması hakikaten göz doldurmaktadır. İnsanımız her şeyin en iyisine layıktır. Yerel yönetimler millete hizmetin ilk halkasıdır. Belediye yönetimlerinin amacı, sadece taş üstüne taş koymak değil, aynı şekilde gönülden gönüle akmak, siyasi ayrım gözetmeksizin her vatandaşımızı samimiyetle kucaklamaktır. Şehrin emini olabilmek için bu şarttır. Sorduğumuz her hatır, tuttuğumuz her el, çaldığımız her kapı, aldığımız her dua, sildiğimiz her gözyaşı, güldürdüğümüz her mahsun yüz, biliniz ki iki dünyamızı da huzura kavuşturacaktır. Mesele yalnızca az oy aldım, çok oy aldım meselesi; veya şu kadar belediye bizde, bu kadarı onlarda konusu değildir. Aziz milletimize dürüst ve namuslu hizmet edenlere, nefsini yenip egosunu ayağının altına alanlara, insanımızın omuzlarına basmak yerine kendi omuzlarında yükseltenlere her zaman şükran duyarız, müteşekkir oluruz. Belediye demek, umudun kapısı, adaletli muamelenin tartısı demektir. Belediye demek, insanımıza safiyetle temas eden müşfik vicdan demektir. Belediye demek, dertlerin devası, kararmış gecenin aydınlığı, kabarmış ihtiyaçların çaresi demektir. Bildiğimiz budur, yaptığımız budur, irademiz budur. Bir belediye yönetiminin başarı düzeyi, en mağdur insanımıza ulaşma, onu dinleyip huzur ve esenliğine kavuşturma maharetiyle ölçülmelidir. Bir belediye yönetiminin başarı duvarı, şehrin merkez çeperinden en dış çemberine, insanlarımızın çehresinden bütün çevreye varıncaya kadar her yeri aynı görüş açısıyla kavrayıp geliştirme arayışıyla örülmelidir. Diyebilirim ki, Etimesgut Belediyesi hak ettiği başarıyı yakalamış, bu ilçemizde mukim vatandaşlarımızın takdir ve tebrikini fazlasıyla kazanmıştır. Yapımı tamamlanıp sırayı açılışının aldığı “Türk Tarih Müzesi ve Parkı” Etimesgut’a muazzam bir eser olarak kazandırılmış, geçmiş geleceğe halin müşahitliğiyle bağlanmıştır. Böylelikle başarı çıtası daha da yükselmiştir. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin 99’uncu yıl dönümünün bir gün öncesinde bir tarih ziyafetinin, bir medeniyet ziyasının takdimi, taltifi, tanıtımı hakikaten övgüye değerdir. Ergenekon’dan Cumhuriyet’e Türk tarihinin heykel, rölyef, anıt, bilgi panoları ve vesikalarını bir platformda teşhir eden Türk Tarih Müzesi ve Parkı’nın yapımında emeği geçen en başta Belediye Başkanımız Sayın Enver Demirel olmak üzere, sanatçısından mimarına, işçisinden müteahhidine, proje mühendisinden tasarım ustalarına kadar her kardeşime teşekkür ediyorum. Hepsini ayrı ayrı kutluyorum. Bu açık hava müzesini, gelecek nesillere emanet edilerek, onların tarih şuuruna erişmelerine destek olacak güzide bir yatırım, mümtaz bir eser olarak görüyorum. Üstelik çok da önemli telakki ediyorum. Tarihin derinliklerinden adeta bir define gibi çıkarılıp bugüne taşınan, bizi muhteşem bir maziye bağlayan her tarih ve kültür değeri zenginliğimizdir. Bu zenginliğin parayla mukayesesi, bir fiyat biçilmesi elbette imkânsızdır. Değerli Kardeşlerim, Türk Tarih Müzesi ve Parkı, mekan ve zaman olarak Türk dünyasını kavramıştır. İskit Saka döneminden başlayarak Cumhuriyet’e ulaşan bir tarih sergisi kıvamındadır. 60 bin metrekare alana kurulan kompleks; 7 bin metrekarelik kapalı müze, 200 heykel, 700 metrekarelik panoramik resimler, rölyef, anıt ve vesikalarla süslenmiş, serpilmiş ve sivrilmiştir. Aslına uygun olarak tasarlanmış bir Kırgız otağını, iki sanat galerisini ve 40 bin kitaplık bir Türkoloji kütüphanesini barındırması ayrıca takdire şayandır. Burada Türk tarihinin bir özeti vardır. Burada hâkim olan geçmişin anı ve hatıraları, aynı zamanda istikbalin irade ve istikametine uzanan köprübaşlarıdır. Merhum Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi; “Sıçrayıp ufuk değiştirmek bile ancak bir zemine basarak mümkündür. Bu zemin geçmişimizdir, onunla kuracağımız sağlıklı ilişki geleceğimizi belirleyecektir.” Geçmiş geleceğin aynasıdır. Bu aynaya bakan toplumlar orada kendi güç, birikim ve deneyimleri hakkında bilgi sahibi oldukları gibi, dost ve düşmanlarının da özelliklerini tanıyıp öğrendikten sonra, onlara karşı harekat stratejilerini belirlemektedir. Bu ayna kırılırsa, bu ayna ortadan kaldırılırsa, Allah muhafaza, ne bir geleceğimiz ne de milli gerçeklerimiz ayakta durabilecektir. Büyük milletlerin büyük tarihleri, çağları bir kırbaç gibi kullanan büyük ataları vardır. Türk milleti büyüktür, tarihi de, ecdadı da büyüktür. Bu büyüklük, ahlaktadır, akıldadır, adalettedir, insaniyettedir, hoşgörüdedir, muktedir ve mücadeleci bir ruhtadır. Tarih, insanlara, toplumlara yaşanmış hadiselerden doğru ve isabetli sonuçlar çıkarmaları için yön vermektedir. Ne kadar geriye bakabiliyorsak, hafızamız ne kadar derinlere inebiliyorsa, o kadar uzağı görmemiz mümkündür. Tarihin dipsiz uçurumu, dününü kaybetmiş, dününden kopmuş toplum ve devletlerle doludur. Bütün dünler bir bakıma bugünün sahnesini gösteren fenerlerdir. İnsan kök duygusunu dünüyle kazanmaktadır. Köksüzlük onmaz bir musibettir, akıbet de felakettir. Türkiye’nin ayaklarından çekmeye, önünü kesmeye heves edenlerin ortak sorunu köksüz oluşlarıdır. Tarihini bilmeyenler, tarihine yabancılaşanlar, hatta tarihini inkar edenler tedavisi imkansız köksüzlük hastalığına tutulmuşlardır. Zaman zaman dedelerini düşmanla bir görenler, ne arıyoruz Suriye’de, ne geziyoruz Libya’da, ne yapıyoruz Afganistan’da sorusunu soranlar yalnızca zillette değil, bununla birlikte ruhen sefalet içindedir. Fırsatını bulsalar, 950 yıl önce Malazgirt’te ne işimiz var diye itiraz edecek kadar soy ve onur problemiyle malul olanların her milli meselede kriz çıkarmaları aslında çetin bir açmazdır. Bunlar o devirde yaşasalardı, girecekleri saf hürmet ve rahmetle andığımız Sultan Alparslan değil, Romen Diyojen olurdu. Malazgirt’te atılan oklar onları hüsranla buluştururdu. Bunların fikri alınsaydı, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmak gereksiz ve maceracı bir girişim diye yorumlanırdı. Hatta o tarihlerde İstanbul’da esaret altında bulunmayı, Anadolu’da bağımsız ve şerefli yaşamaktan çok daha makul ve münasip kabul edecek kadar acizleşirlerdi. İzmir’in işgaline şahit olsalardı, tepkiye ne gerek var, Yunan munan, kardeş kardeş yaşayalım gitsin diyecek kadar bugünkü gibi küçülürlerdi. Hatta 26 Ağustos Büyük Taarruz’a, ardından 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne lüzumsuz insan ve silah kaybı diye bakarlar, utanmadan karşı çıkarlardı. Nitekim Aziz Atatürk, yattığı yerden başını kaldırıp mirasını yağmalayanlara baksa ya bunların iki yakasından tutar ya da CHP’nin kapasına kilidi asardı. Kökünü kaybeden insanlar varlığını tesadüflerin akışına teslim etmiş demektir. Türk milletinin özgüvenini tanımayanlar, her zorluk karşısında tahliye kapısı arayan kimliksizlerdir. Halbuki biz bu özgüvenle iftihar ediyoruz, itibarımızın ve ifade kudretimizin halaskarı olarak değerlendiriyoruz. Tarihini bilmeyenler tıpkı yatağına kırgın akan ırmaklar gibidir. Aynısıyla yolunu kaybetmiş, iradesini kaybetmiş, bilincini kaybetmiş, ümidini kaybetmiş, ülkülerini kaybetmiş, ülkesine sırt dönmüş çıkar ve ikbal düşkünlerinden farksızlardır. Türk milleti, ecdadını tanıdıkça, ecdadını öğrendikçe, daha büyük işler yapmak için kendinden inanç ve güç bulacaktır. Bugün tarihi pamuk ipliğine sarılı toplum veya devletlerin nasıl acıklı hallere düştükleri hepimizin malumu, herkesin bildiği bir gerçektir. Milli kimliğimizin esasları Türk kültür ve tarih imbiğinde damıtılmıştır. Bu kimlik ve nihayetinde billurlaşan kardeşlik hukuku; biz duygusunu kamçılamış, felaketler karşısında direnç, çileler karşısında siper işlevi görmüştür. Varsayalım içine gireceğimiz tek bir çadır, üstünde yatacağımız tek bir hasır olmasa bile, şayet birliğimiz varsa, kardeşliğimiz canlıysa, dayanışma ruhumuz ve istiklal sevdamız diriyse inanıyorum ki, Milli Mücadele yıllarında ilk direniş müfrezesi nasıl Ödemiş’te kurulduysa, yine aynısı tarih huzurunda gerçekleştirilecektir. Çanakkale Savaşı esnasında 215 okkalık top mermisini sırtlayan Seyit Onbaşıyla, Kilitbahir’de su yüzeyine çıkan Fransız denizaltısını neferleriyle batıran Müstecip Onbaşı bu milletin evladıdır, imkansızlığın kuşatmasını iman gücüyle yarmışlardır. 26 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da ilk kez düşman uçağı düşüren Pilot Yüzbaşı Fazıl Bey, Türk milletinin sinesinden doğmuş ve göklere istiklal sancağı çekmiştir. Silahlarımız patlamasa bile kaderimizin rotasını çizecek süngülerimiz vardır. Süngü yoksa dahi vatanımızın taşları husumetin başını yaracak kırattadır. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü sat 6.30’da başlayıp akşamüstü 17.30’da biten Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin harcı bu milletin bağımsızlığa düşkünlüğü, esarete düşmanlığıdır. Şu ibret verici tarihi benzerliğe lütfen dikkat ediniz: Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde esir alınan Yunan Başkomutanı Trikopis’e Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın davranışıyla, bu tarihten 851 yıl önce Malazgirt Meydan Muharebesi’nde esir düşen Diyojen’e Sultan Alparslan’ın davranışı aynıdır ve ikisi de asildir, soyludur, merhametlidir. Çünkü fıtrat aynıdır, kan aynıdır, duruş aynıdır, ikisi de Türkoğlu Türk’ün imrenilecek hasletidir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, zaferden sonra Çal Köyü’ne gelip, kırık bir kağnı üzerine serili haritayı inceleyerek tarihe geçen şu mesajını ve talimatını ilan etmişti: “Zalim ve gururlu bir düşman ordusunu, akıllara durgunluk verecek kadar kısa sürede, inanılmayacak kadar az zamanda imha ettiniz. Büyük milletimizin fedakârlıklarına layık olduğumuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk milleti, geleceğinden emin olmalıdır. Bütün arkadaşlarımın bunu gözönüne alarak ilerlemesini, herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve hamiyet kaynaklarını yarışırcasına vermeye devam etmesini talep ederim. Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” Bütün muhasım çevreler Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden elde edilen zaferle duracağımızı, kazanılan zaferle yetineceğimizi, bir savunma hattı kuracağımızı düşünürken, hesap hatası yaptılar. O günden bugüne ilerliyoruz ve ilerlemeyi sürdüreceğiz. Ve de asla durmayacağız. Bu emir halen geçerlidir. Zalimler dikkat etsinler, Türkiye aleyhine zulüm planı yapanlar ayaklarını denk alsınlar, Kocatepe’den Dumlupınar’a, oradan da İzmir’e bir kartal pençesi gibi geçip sel gibi akan iradenin Allah Allah sesleri hala tarihin kovuklarında çınlamaktadır. Bizim Afganistan ile ilgili düşüncelerimizi eleştirenlerin duydukları başka bir sestir. Üzerine basa basa diyorum ki, Anadolu’nun savunması, Anadolu’da yapılmaz, bu hattın stratejik noktalarından birisi olan Kabil’e kadar uzanır. Kabil emniyetli değilse Ankara güvende olamaz. Hızla değişen ve tehdit saçan şartlar karşısında askerimizin tahliyesi doğru bir tercih, yerinde bir karardır. Ancak ihtiyaç hasıl olursa, emperyalizmin terörist taşeronları eliyle önce bomba patlatıp sonra intikam alacağız sözüyle yeni bir bahane bulma çabasının yol açtığı sis bulutu dağılırsa, Türkiye’nin karşılıklı mutabakat çerçevesinde Afganistan’da bulunması tarihin, kültürün ve inancımızın gereğidir. Bizim Afganistan konusunda esasa ilişkin görüşümüz değişmemiştir. Bunun yanı sıra, Kabil’de geçtiğimiz günlerde düzenlenen hunhar terör saldırısını lanetliyor, kardeş ülke Afganistan’ın istikrara, güvenliğe, iç barış ve huzur ortamına süratle kavuşmasını diliyorum. CHP Genel Başkanı aklından çıkarmasın ki, tarih yapan da, yazan da kahramanlardır. Yazan da yapana muhakkak sadık kalmalıdır. Türk milleti kahraman bir millettir. Korkakların zafer hakkı olamaz, korkaklardan muzaffer çıkamaz. Bugün dünyanın şartları değişmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tesis edilen dünya düzeni temelinden sarsılmaktadır. Bu sarsıntı yeni bir düzenin habercisidir. Dün geç kaldık, bugün gecikemeyiz, bu düzende etkisiz ve pasif hareket edemeyiz. Şiddetlenen paylaşım ve bölüşüm mücadelelerinde Türkiye vicdanın sesi, haysiyet ve hakkaniyetin nefesidir. Hiçbir devletin ne yer üstündeki ne de yer altındaki bir zenginliği meselemiz değildir. Afganistan kaynaklı düzensiz göçü Kabil’de, muhataplarıyla konuşa konuşa, tam bir uzlaşma içinde köklü çözümlerle engellemek asıl öncelik olmalıdır. Kaldı ki, bizim orada din kardeşlerimiz ve soydaşlarımız vardır. Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız ne ise Afganistan’daki kardeşlerimiz de aynısıdır. Bu konu bir milli şuur, bir tarih şuuru konusudur. Merhum Hocamız Prof.Dr.Erol Güngör’den mülhem diyorum ki; Tarih şuuru, tarihin akışı hakkında belli bir görüş sahibi olmak demektir. İnsan tarih olaylarını manalı bir bütün içindeki parçalar hâlinde gördüğü anda “tarih şuuru” kazanmış olacaktır. Millî devletler “millî tarih şuuru” üzerinde kurulmuştur. Millî tarih şuuru millete ait tarihin basit vakalar yığınından ibaret değil de bugünkü kaderi çizen manalı bir zincirin halkaları hâlinde anlaşılmasından başka bir şey değildir. Tarih bir milletin hayatıdır; yani hayat içinde karşılaşılan ve büyük ölçüde başkalarınınkinden farklı olan şartların ve bu şartlara yapılan tepkilerin hikâyesidir; kültür ise bu tepkilerden doğan inanç, norm ve davranış özellikleridir. Bizim siyasetimiz, bizim önerilerimiz tarih ve kültür havzasında olgunlaşmaktadır. CHP bunu söylemiş, İP şunu söylemiş, bizim için sadece kuru gürültüdür. CHP Genel Başkanı vatanı ve bayrağı kırmızıçizgi olarak gördüğünü açıklamıştır. O zaman vatansızlarla, bayraksızlarla, bölücülerle ne arıyorsun, ne yapıyorsun, neyi amaçlıyorsun diye sormak da en tabii hakkımızdır. Çizgisi olanın fikri olur, duruşu olur, milli mensubiyeti olur. Bunlardan mahrum bir siyaset anlayışının üzeri de sadece sandıkta millet tarafından çizilir. Değerli Vatandaşlarım, Aziz Dava Arkadaşlarım, Bir yanda salgın, diğer yanda sel ve yangın afetleri kuşkusuz kabus gibi üstümüze çökmüştür. Allah’ın izniyle bugünleri aşacağız. Birbirimize tutunarak, birbirimize kol kanat gererek huzuru bulacağız. Gerek salgın hastalıktan, gerek sel ve yangın felaketlerinde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca yarın karşılayacağımız, 30 Ağustos 1922’de zaferle düğümlediğimiz Başkomutanlık Meydan Zaferi’nin 99’uncu yıl dönümü vesilesiyle şu hatırlatmalarda özellikle bulunmak istiyorum: Türk milleti varlığına ve kaderine sahip çıkacağını fedakârlıklarla ispatlamıştır. Son yurdumuzun üzerindeki kara bulutlar 99 yıl önce dağıtılmıştır. Çekile çekile bugünkü sınırlarına kadar gerileyen milletimizin kaybetmeye, yıkılmaya, yok olmaya tahammülünün olmayacağı açıkça anlaşılmış ve teyit edilmiştir. Türk milleti 30 Ağustos’ta geleceğini kurtarmış, son yurdunda payidar olarak kalacağını haykırmış ve garantiye almıştır. Nitekim Çanakkale’den Dumlupınar’a kadar oluk oluk akan şehit kanları, katlanılan zahmetler, ödenen bedeller Türk vatanının etrafını manevi surlarla çevirmiştir. Tam bir inanmışlıkla ifade etmek isterim ki, şehitlerimizin aziz ruhları Türkiye Cumhuriyeti’nin ebediyete kadar muhafızı, ecdadımızın hayır duası ise hepimizin yolunu aydınlatan ve gücümüze güç katan manevi destektir. Zaferlerimizden rahatsız olanlar, birliğimizden ve beraberliğimizden ürperenler ve ürkenler unutmasınlar ki, 30 Ağustos şuuru aynısıyla varlığını sürdürmektedir. Milletimizin Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferi’nin 99. Yıl dönümünü kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün milli mücadele kahramanlarını, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnet hislerimle anıyorum. Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun diyorum. Sözlerime son verirken, Türk Tarih Müzesi ve Parkı’nın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.

2 yıl önce

Son ABD askerleri de Kabil’den ayrıldı

ABD'li yetkililer son olarak bir C-17 kargo uçağının Salı günü yerel saatle gece yarısından hemen sonra ABD Büyükelçisi ile birlikte havalandığını söyledi. Yetkililer, askeri misyonun tamamlandığını ancak ülkeden ayrılamayanlara yardım etmek için diplomatik misyonun devam edeceğini belirtti. Son uçağı havalanmasının ardından Kabil'deki kutlamalarda silah sesleri de duyuldu. ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Kenneth McKenzie basın toplantısında "Afganistan'dan çekilmemizin ve Amerikan vatandaşlarının tahliyesi için girişilen askeri misyonun tamamlandığını duyurmak için buradayım" dedi. ABD'nin bölgedeki en üst düzey askeri komutanı olan General McKenzie, ABD ve koalisyon uçaklarıyla toplamda 123 binden fazla sivilin tahliye edildiğini ifade etti. Çekilme duyurusunun ardından kameraların karşısına geçen ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, "Bugün itibariyle Kabil'deki diplomatik varlığımızı askıya aldık ve Katar'ın başkenti Doha'ya taşıdık" şeklinde konuştu. Afganistan'dan çekilmeyi "büyük bir askeri, diplomatik ve insani girişim" ve ABD'nin şimdiye kadar gerçekleştirdiği en zorlu görevlerden biri olarak nitelendiren Blinken, Afganistan'da kalan ve ayrılmak isteyen insanlar için çalışmalara devam ettiklerini söyledi. ABD Başkanı Joe Biden da, Salı günü halka sesleneceğini duyurdu. Geri çekilmenin ardından Taliban güçleri, havalimanında kalan Amerikan ordusuna ait ekipmanları da ele geçirdi. Çekilen bazı fotoğraflarda Taliban militanların bu ekipmanları kullandığı da görüldü. Öte yandan Tümgeneral Chris Donahue, Afgan topraklarından ayrılan son ABD askeri olarak tarihe geçti. Son uçuşun, iki hafta süren tahliye operasyonuna DAEŞ-Horasan örgütünün düzenlediği iki saldırının ardından geniş güvenlik önlemleri altında yapıldı. ABD öncülüğündeki NATO güçleri, 11 Eylül saldırılarının ardından, 2001'de Taliban yönetimin devirmek için Afganistan'a girmişti.

1 2 3 4 5