16 Nisan Salı 2024
2 yıl önce

BM'den iklim kriziyle mücadele çağrısı: Yok Oluşu Seçme

Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı (UNDP), petrol ve kömür gibi fosil yakıtların insanlar ve çevreye yönelik etkilerine dikkati çekmek için "Yok Oluşu Seçme" kampanyasını başlattı. Kampanya kapsamında hazırlanan kısa videoda, nesli tükenen bir dinozor, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşma yaparak fosil yakıtlardan uzak durulması ve "yok oluşun seçilmemesi" çağrısı yapıyor. UNDP tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yoksul ülkelere iklim kriziyle mücadele için gereken her 1 dolara karşılık, fosil yakıtların finansmanına 4 dolar harcanıyor. Gelişmekte olan ülkelerin iklim kriziyle mücadelesine yardım için gereken finansmanın 4 katı olan 423 milyar dolar, her yıl fosil yakıtları sübvanse etmek için kullanılıyor. BM, gelişmekte olan ülkelere iklim kriziyle mücadele için her yıl 100 milyar dolar finansman sağlanması çağrısı yapıyor. Araştırmada, fosil yakıtlara ayrılan para ile herkese Kovid-19 aşısı yapılabileceğine ya da dünyada aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılabileceğine dikkat çekiliyor. Uluslararası Para Fonuna (IMF) göre, fosil yakıtların çevreye olan maliyeti de göz önünde bulundurulduğunda rakam 6 trilyon dolara çıkıyor. Araştırmaya göre, fosil yakıtlara ayrılan bu fonlar iklim kriziyle mücadeleyi engellemekle kalmayıp sosyal eşitsizliği de derinleştiriyor. Gelişmekte olan ülkelerde, fosil yakıtlar için harcanan kamu kaynaklarının yaklaşık yarısı ise nüfusun en zengin yüzde 20'sine fayda sağlıyor. 2015'te varılan Paris İklim Anlaşması'na göre, ikim değişikliğiyle mücadele için küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması hatta 1,5 derece ile sınırlandırılması gerekiyor. BM Çevre Programının (UNEP) son raporuna göre ise 2050'ye kadar sıfır karbon hedefine ulaşılması için verilen mevcut taahhütler, iklim felaketinin önlenebilmesi için yeterli bulunmuyor. Paris İklim Anlaşması'na taraf ülkelerin mevcut taahhütleri ile dünya 2,7 santigrat derecelik sıcaklık artışına doğru ilerliyor. Uzmanlara göre, küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılabilmesi için sera gazı emisyonlarının 2030'a kadar yüzde 55 azaltılması gerekiyor.

2 yıl önce

Millet İttifakı'nda 'tezkere' krizi! İYİ Partili Dervişoğlu: CHP'nin durumu tartışılır

İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, katıldığı canlı yayında CHP'nin Suriye ve Irak tezkeresine "hayır" demesine ilişkin konuştu. CHP'nin 2019'da evet dediği tezkereye şimdi hayır demesini eleştiren Dervişoğlu, "CHP'nin durumu tartışılır." ifadesini kullandı. Mehmetçik'in gerektiğinde Irak ve Suriye'ye gönderilmesi konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, CHP ve HDP'nin "hayır" oylarına karşı AK Parti, MHP ve İYİ Partinin "evet" oylarıyla kabul edildi. CHP'nin tezkereye "hayır" demesi gizli ittifak ortağı HDP tarafından olumlu karşılansa da diğer ortağı İYİ Parti'nin tepkisini çekti. CNN Türk ekranlarında CHP'ye tepkisini dile getiren İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, "4 Ekim 2019 tarihli tezkere ile hükümetin TBMM'nin gündemine getirdiği ve oylattığı diğer tezkere arasında herhangi bir fark olmadığını göreceksiniz. En önemli ve en belirgin fark bu tezkerenin iki yıllık olmasıdır." dedi. "CHP'NİN DURUMU TARTIŞILIR" Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşi siyasallaştırmadan anlatmaya çalışayım; bu iki tezkere arasında üzerinde tartışılacak bir şey yok ise ilk tezkereye evet deyip bugün hayır diyenin durumu tartışılır. CHP'nin durumu tartışılır"

2 yıl önce

Merkel, Putin’e Polonya-Belarus sınırındaki sığınmacı krizine müdahale etmesi çağrısında bulundu

Sosyal medya hesabından Merkel-Putin görüşmesine ilişkin açıklama yapan Seibert, "Şansölye Merkel, Polonya-Belarus sınırındaki duruma ilişkin Rusya Devlet Başkanı Putin'i aradı. Merkel, Belarus rejimi tarafından göçmenlerin araç olarak kullanılmasının insanlık dışı ve kabul edilemez olduğunun altını çizdi. Merkel, Putin'den bu krize müdahale etmesini istedi" dedi.

2 yıl önce

Biden, Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizinden "büyük endişe" duyuyor

ABD Başkanı Joe Biden, Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizinin büyük endişe kaynağı olduğunu, buna ilişkin kaygılarını Rusya ve Belarus'a ilettiklerini söyledi. Biden, hafta sonu tatilini geçirmek üzere Camp David'e hareketinden önce Beyaz Saray muhabirlerinin Belarus-Polonya sınırındaki krizine ilişkin sorusunu yanıtladı. Biden, sürecin büyük endişe kaynağı olduğunu kaydederek, "Endişemizi Rusya ve Belarus'a ilettik. Bu durumun bir sorun olduğunu düşünüyoruz." ifadelerini kullandı. ABD Başkanı Yardımcısı Kamala Harris de Fransa ziyaretinde konuya ilişkin açıklamasında, krizi yakından ve kaygıyla izlediklerini belirtmişti. BELARUS, SIĞINMACILARI TUTMAYACAĞINI AÇIKLAMIŞTI Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, 6 Temmuz'da yaptığı konuşmada, ülkesinin AB ile Geri Kabul Anlaşması'nı askıya alma sürecini hatırlatarak, Rusya ve Belarus'a yönelik Batı'nın tutumundan sonra artık savaştan kaçan insanları kendilerinin alamayacağını ifade etmişti. Avrupa'ya gitmek üzere Belarus'a gelen bu kişileri ülkede tutmayacaklarını söyleyen Lukaşenko, "Polonya, Litvanya, Letonya, Ukrayna ile sınırlarımızı kapatacağımızı ve Afganistan, İran, Irak, Libya, Suriye, Tunus'tan gelen mülteciler için 'yerleşim yeri' haline geleceğimizi düşünenler yanılıyor. Biz hiç kimseyi tutmayacağız. Onlar bize gelmiyorlar, aydınlanmış, sıcak, rahat Avrupa'ya gidiyorlar." demişti. AB, Belarus yönetimini, Irak gibi ülkelerden gelen sığınmacıları AB ülkeleri Polonya, Litvanya ve Letonya sınırlarına göndererek "düzensiz göçü araç olarak kullanmak ve Birliği bu yolla istikrarsızlaştırmaya çalışmakla" suçluyor. İki ülke arasında sıkışan sığınmacıların soğuk hava koşulları ve yetersiz beslenme nedeniyle zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiği son 2 ayda, bu sebeplerle yaklaşık 10 kişinin hayatını kaybettiği belirtiliyor.

2 yıl önce

Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus sınırındaki göçmen kriziyle ülkesinin hiçbir ilgisi olmadığını açıkladı

Rusya Devlet Televizyon Radyo Kurumu'na (VGTRK) röportaj veren Putin, Rusya'nın Belarus sınırındaki göçmen kriziyle hiçbir ilgisi olmadığını, oradaki insanları Rus havayolu şirketlerinin taşımadığını söyledi. Putin, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ve Almanya Başbakan Vekili Angela Merkel'in birbirleriyle görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Putin, "Bu görüşme umarım yakın zamanda gerçekleşir, bu çok önemli zira göçmenler öncelikli olarak Almanya'ya gitmeye çalışıyor" dedi. Sputnik'in haberine göre, Avrupa'daki göçmen krizinin askeri ve ekonomik iki nedeni olduğunu söyleyen Putin, bunları Ortadoğu'daki askeri operasyonlar ve AB'de refah seviyesinin yüksek olması şeklinde sıraladı. Lukaşenko ile Rusya'dan Avrupa'ya gaz sevkiyatını durdurabilecekleri yönündeki açıklaması hakkında görüşeceğini de belirten Putin, karşılıklı anlaşmalarının ihlali olacak olsa da teorik anlamda bu yönde bir talimat verilebileceğini, ancak durumun bu seviyeye varmamasını umduğunu ekledi.

2 yıl önce

Enerji Piyasası Denetleme Kurumu: Akaryakıtta herhangi bir ikmal krizi söz konusu değil

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu: Bir kez daha vurgulamak isteriz ki; akaryakıt piyasamızdaki fiyat hareketleri serbest piyasa koşullarında, kamu otoritesinin herhangi bir müdahalesi ya da kararı olmadan oluşmaktadır.

2 yıl önce

TOGG CEO'su Gürcan Karakaş: 'Çip' biter, 'hücre' krizi çıkar, TOGG buna takılmaz

Dünya Gazetesi'ne konuşan TOGG CEO'su Gürcan Karakaş'ın açıklamaları şöyle: Dünyada otomotiv sektörü nereye gidiyor? Nasıl evriliyor? Elektrikli araçlar gerçekten de beklendiği gibi dünyada öne geçer mi? Bu ne zaman gerçekleşir? Elektrikli araçların en yoğun yollarda olduğu ülkeler hangileri? Otomotiv endüstrisi büyük bir hızla mobilite ekosistemine dönüşüyor, oyunun kuralları değişiyor. Ekosistem, sözlük anlamıyla canlı ve cansız varlıkların etkileşimleriyle oluşan ve birbirlerini besleyerek süreklilik arz eden bir düzeni tarif ediyor. Mobilite ekosistemi ise bütün ulaşım alternatiflerinin ve hayatımıza değer katacak her türlü hizmetin birbirine akıllı bir şekilde bağlı ve interaktif olduğu bir dünya demek. Bugünün otomobil dünyası ürün konseptini oluşturma, aracı geliştirme, üretme, satış ve sonrasındaki işleyişlerle ilgileniyor. Bizim işimiz ise başkalarının işinin bittiği yerde başlıyor çünkü biz otomobili yeni nesil akıllı bir mobilite cihazına dönüştürüyoruz. Değişen kullanıcı beklentileri doğrultusunda telefonda yaşanan dönüşüm bugün otomotivde yaşanıyor. Veri bazlı iş modelleri bu yeni dünyada çok önemli ve müthiş bir potansiyel. 2035'ten itibaren kârlılık havuzunun yüzde 40-50'sinin bu dünyadan geleceği öngörülüyor. Yakın gelecekte büyük olan değil, daha çevik, yaratıcı, iş birliğine açık, kullanıcı odaklı organizasyonlar başarılı olacak. Bu alandaki yarış henüz başlıyor. Başlangıç çizgisine gelen şirketler hemen hemen aynı hizadalar. Rakipler 100 yıllık otomobil markaları değil. Ama Çin'de şu an 3/4'ü otomobilin kendisinden çok yaratacağı ekosistemden pay almak üzere çalışan belki 500 tane TOGG gibi start-up var. Yani rakipler Çin'dekiler gibi hızlı, yalın ve çevik, elektrik-elektronikten, bağlantılı cihazlardan ve akıllı uygulamalardan anlayan şirketler. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2021 Küresel EV Görünümü raporunda, mevcut politikaların devamı halinde küresel ölçekte elektrikli otomobil sayısının halihazırda 11 milyon adetten 2030 yılında 145 milyon adete yükseleceği belirtiliyor. Böylece pazar payı da yüzde 7 olacak. Hatta rapor, hükümetlerin küresel iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak için adımlar atması halinde 2030 itibarıyla küresel elektrikli otomobil sayısının 230 milyon adete yükselmesi ihtimali bulunduğunu da vurguluyor. Yine ayrı rapora göre 2021 yılı ilk çeyrek döneminde küresel satışlar geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 140 artmış durumda. İlk çeyrekte Çin'de 500 bin, Avrupa'da 450 bin elektrikli otomobil satılmış. 2020 yılında pandemiye rağmen bir önceki yıla göre yüzde 41 artışla 3 milyon adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşmiş ve 2020 sonu itibarıyla elektrikli otomobil sayısı 10 milyon adede ulaşmış. Norveç merkezli DNV şirketi tarafından hazırlanan ve çevreci araçlara ilişkin öngörüleri içeren 'Enerji Dönüşümü Görünümü 2021' başlıklı raporda küresel binek araç satışlarının yüzde 50'sinin 2032'ye kadar elektrikli araçlardan oluşacağını öngörüyor. FULE CELL'E DÖNÜŞTÜRMEK ÇOK ZOR DEĞİL Toyota gibi bazı gruplar, elektrikli araç yerine hibrit araçları savunuyor. Hidrojen teknolojisinin yaygınlaşmasına kadar elektrikli araçların kullanımının pratikte pek de kolay olmayacağını öne sürüyor. Hidrojen teknolojisi otomotiv sektörünü nasıl etkileyecek? Biliyorsunuz bu tip gelişmeler yıkıcı teknolojiler. Olgunlaşmasını tamamlamamış bu tip yıkıcı teknolojilerin tamamını işimiz gereği takip ediyoruz. Sonuç olarak fuel cell'li otomobil de bir elektrikli otomobil. Elimizde iyi bir elektrikli otomobil olursa, teknolojisinin ve altyapısının verimli ve makul fiyatlı hale geldiği zamanda fuel cell'e dönüştürmek çok zor bir iş değil. Ancak bizim odağımızda doğuştan elektrikli bataryalı elektrikli otomobiller var. Otomotiv sektörü bir süredir çip sıkıntısı yaşıyor. Çip sıkıntısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz üretime başlamış olsaydınız bu süreci nasıl yönetirdiniz? Önümüzdeki dönemde benzeri sıkıntılar gündeme gelirse ne yapacaksınız? Evet çip krizi var. Çip krizinin sebeplerini de biliyoruz. Bu krizin bir sene daha süreceğini tahmin ediyoruz. Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Tüm dünyada herkes daha fazla elektrikli araç üretmek için koştururken, dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette. Bu yüzden ortağımız Farasis'le kurduğumuz ve Gemlik'te üretim yapacak olan şirketimiz SiRo stratejik önemde. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine de takılmayacağız. DOĞUŞTAN ELEKTRİKLİ İLK SUV OLACAK Siz TOGG'un CEO'su olana kadar "Türkiye'nin Otomobili" olarak konvansiyonel bir araç üzerinde duruluyordu. Hatta 50 milyon dolara hazır prototip bile satın alınmıştı. Siz geldiniz, 'Türkiye'nin Otomobili'nin yönünü elektrikli araca çevirdiniz. O süreç nasıl gelişti? TOGG'un ortaklarını, bu işi başından beri ısrarla isteyen Cumhurbaşkanı'nı bu dönüşüme nasıl ikna ettiniz? Elektrikli araçlarda yarışın yeni başladığı bir dönemde bizim Türkiye olarak elimizi kaldırıp, "Bu yarışın içinde biz de varız ve bu oyunun içine dahil oluyoruz" dememiz birçok kesimin beklentilerinin dışında bir davranıştı ve o anlamda da ciddi bir yankı buldu. Gerek yaptırdığımız araştırmalarda gerek dışarıdaki bağımsız kuruluşların, danışman şirketlerin yaptığı araştırmalarda Türk tüketicisinin yüzde 70'inden fazlasının elektrikli araçlara geçmeye hazır olduğunu tespit ettik. Bu oran, kıyasladığımız zaman Avrupa'da ilk sıralarda. Diğer taraftan Türk tüketicisinin teknolojiye yatkınlığını, teknoloji kullanımını ve yeni teknolojilere hızlı bir biçimde adapte olduğunu da biliyoruz. Bu verileri de dikkate alarak yola çıktık. Yola koyulur koyulmaz ülke çapında 2 binin üzerinde kişiyle bir araştırma yapıldı. Bu araştırma ülkemiz pazarında C segmentinde bir SUV'a olan talebin yüksek olduğunu gösterdi. Pazar tahminleri de gelecek 7-8 yıl içinde Sedan pazarının yüzde 1-2, SUV'ların ise yüzde 8'in üzerinde büyüyeceğini işaret ettiği için ilk ürünün C-SUV olmasına karar verildi. Türkiye'de bu talep çok büyük ölçüde ithal edilen araçlarla karşılanıyor. Dolayısıyla tam bu alana gelecek yerli bir seçeneğin pastadan pay alacağı görüldü ve pastanın büyüyen dilimine talip olundu. TOGG olarak doğuştan elektrikli araçlar üreteceğiz. İçten yanmalı motorlar kullanmayacağız. Yani bir hibrit seçeneğimiz de olmayacak. Yakıt hücreli otomobiller de esas itibariyle elektrikli otomobiller. Gelecekte her iki tipi de yollarda göreceğiz ama zaman sıralamasında önceliği elektrikli araçlar alacak. Bu nedenle bizim odağımızda da elektrikli araçlar var. Otomobilimiz 2022 yılında piyasaya çıktığında Avrupa kıtasında geleneksel olmayan bir üretici tarafından üretilmiş ilk doğuştan elektrikli SUV olacak. TOGG'un elektrikli araç dünyasına oldukça iddialı hazırlandığını görüyoruz. Sizi bu kadar iddialı noktaya taşıyan güç, birikim nereden geliyor? Her şeyden önce şunun altını çizmek isterim. Küresel rekabete hazırlanan bir TOGG ekibi var. Çalışanlarımızın çok önemli bir kısmı uluslararası projelerde görev almış kişiler. Tersine beyin göçü ile 27 kişi Türkiye'ye dönerek ekibe katıldı. TOGG çalışanları arasında master ve doktora yapanların oranı yüzde 44. Yeni dönemde oyunun kuralları farklı. Biz de iş planımızı buna göre yapıyoruz. TOGG'u tamamen kullanıcı odaklı bir yaklaşımla oluşturuyoruz. Geliştirdiğiniz bir ürün gücünü tüketiciden almıyor ise bu ürün ve hizmet ölmeye mahkumdur. Biz daha başından itibaren akıllı cihazımızı tanımlarken kullanıcı odaklı, akıllı, empatik, bağlantılı, otonom, paylaşımlı ve elektrikli olarak tanımladık ve her türlü tasarımı, ürün geliştirmeyi de bu şekilde oluşturduk. Bu kavramlarımızı temsil eden USE-CASE MOBILITY® kavramını tüm dünyaya anlatıp, tescil ettiriyoruz. 350'den fazla use-case (kullanıcı senaryosu) çalışarak 40'ın üzerinde yenilikçi konsept belirledik. 2000'den fazla kişinin katıldığı kantitatif araştırma, 30'un üzerinde focus grup ile birebir görüşme yaptık. Önceliklendirdiğimiz konseptlere bağlı olarak Kullanıcı Yolculuğu haritası çıkardık. Mobilite ekosistemimiz içinde, özellikle de start-up'larla işbirlikleri çok önemli bir yer tutuyor. Yolculuğumuz içinde, tüm geliştirme süreçlerimizde bulabilirsek tercihen Türkiye'den bulamazsak dünyanın neresinde ise en iyileri bulup işbirliği yapıyoruz. Özellikle "smart living" (akıllı yaşam) diye tabir ettiğimiz alandaki bağlantılı teknolojilere hizmet edecek çözümler üreten ve yine "disruptive" dediğimiz, oyunun kuralını değiştirecek, ezberleri bozacak alanlarda adım atan start-uplar ilgi alanımızda. Mobilite çözümleri, big data, siber güvenlik, fintech, blockchain, oyunlaştırma, akıllı şebekeler/mobil servisler gibi stratejik alanlar belirledik. 226 start-up'ı inceledik, 125 startup ile görüştük, 24 start-up ile anlaşmalar yaptık ve 10 startup ile birlikte çalışıyoruz. Türkiye'deki mobilite ekosistemini start-up'larla birlikte dönüştürüyoruz. Küresel rekabetteki yerimizi Avrupa'da da güçlendirmek için Almanya'nın 12 inovasyon merkezinden biri olan Stuttgart'taki de:hub'da TOGG Europe GmbH adıyla şirketimizi kurduk. Startup ekosisteminin kalbinde yer alan, Murat Günak liderliğindeki TOGG Europe ile kullanıcı araştırmalarına başladık. IDEO'nun Münih Ofisi'nin başında olan Thomas Junk, kullanıcı deneyimi lideri olarak ekibimize dahil oldu. Üniversite-endüstri işbirliği kapsamında yeni teknolojiler geliştirebilmek için Ankara'da TOGG Araştırma Merkezi'ni (TAM) kurduk. Küresel rekabette fark yaratacak altyapıyı oluşturuyoruz. Şu anda otomobil fiyatları ülkemizde üzerindeki vergilerden dolayı oldukça yukarıda seyrediyor. Bu ortamda Türkiye'nin otomobilinin fiyatının da çok yüksek seyredeceği beklentisi hakim. İçerideki fiyatları ulaşılabilir kılmak için özel bir plan düşünülüyor mu? Fiyatlandırmamız 2022'nin sonu 2023'ün başında belli olacak. Aracımız pazara çıktığında elektrikli araçların fazla yaygınlaşmış olmayacağını öngörebiliyoruz. Dolayısıyla C Segmentinde içten yanmalı araçlarla, özellikle de dizel araçlarla rekabet edeceğiz. Özetle C SUV'un kendi sınıfında Türkiye'deki araçlarla rekabetçi olacak bir fiyatla piyasaya çıkacağını söyleyebilirim. TOGG BATARYASI 30 DAKİKADA YÜZDE 80 DOLACAK Mevcut elektrikli araçlardan satın alanlar şu anda İstanbul'dan Ankara'ya yolculuk yaparken tereddüt yaşıyor. Şarj istasyonu bulunsa bile şarj süresinin uzunluğu caydırıcı etki yapıyor. Siz menzili uzatmak, şarj süresini kısaltmak için neler yapıyorsunuz? İlk araçta bu süreler nasıl olacak? Otomobilimiz 30 dakikanın altında hızlı şarj ile yüzde 80 doluluğa ulaşacak. Doğuştan elektrikli modüler platform ile "300+" ve "500+" kilometre menzil opsiyonlarına sahip olacak. Aynı zamanda gelişmiş batarya yönetim ve aktif termal yönetim sistemlerinin sağladığı uzun ömürlü batarya paketine sahip olacak. 200 beygir güç ile 7.6 saniye, 400 beygir güç ile de 4.8 saniye altında 0-100 km/s hızlanabilecek. Bu güçlerdeki içten yanmalı araçların da menzillerine bakıldığında 500 kilometre bile olmadığı görülebilir. Demek ki konu menzilden ziyade, şarj alt yapısının gelişmiş olması. Şarj alt yapısında biz ilgili paydaşlarla uzun süredir koordineli şekilde çalışıyoruz. Nüfusun ve trafiğin yoğun olduğu yerlerde 25 kilometrekarede bir şarj ünitesi bulundurması planını yaptık. Dolayısıyla şarj konusu korku olmaktan çıkacak. YÜKSEK VERİMLİ BATARYA GELİŞTİRECEĞİZ TOGG olarak batarya konusunda da adımlar atıyorsunuz. Batarya konusundaki yol haritanız, stratejiniz nedir? Batarya konusunda dünya devi Farasis Energy ile ortaklık yaparak, Eylül 2021'de SiRo Silk Road Temiz Enerji Çözümleri şirketini kurduk. Mobilite ekosisteminin ülkemizdeki teknolojik dönüşümüne katkı sağlayacak stratejik bir adım attık. SiRo'nun 20 GWs'lik yatırımıyla başta yerli batarya ürünlerinin geliştirilmesi ve üretilmesi için çalışmaları başlattık. Batarya tesisimizi Gemlik'teki tesislerimizin yanına inşa edeceğiz. Yatırım izinleri çıkar çıkmaz temeli atacağız. Bataryalarımızda kullanılan kimya NMC denilen ve nikel, manganez ve kobalt karışımı ile elde edilen bir kimya olup, NMC bataryalar içinde nikel yoğunluğu yüksek sınıfta yer alıyor. Bu kimya sayesinde bataryamız yüksek enerji yoğunluğu sınıfında yer alan bir batarya. Bunun kullanıcıya faydası, aracının ortalama bir bataryalı elektrikli araçtan daha uzun menzile sahip olması oluyor. SiRo'nun öncelikli hedefi TOGG'un ihtiyacı olacak, uzun dönemli batarya talebini stratejik anlamda garanti altına almak ve batarya hücresi ile ilgili ArGe çalışmalarını ülkemizde gerçekleştirerek geleceğin yüksek verimli batarya teknolojilerini geliştirmek. Mevcut ve geliştirilecek olan batarya ürün gamı ile hem her tür elektrikli araç için batarya temin etmek, otomotiv dışı sektörlerde özellikle enerji sektöründe, önemli bir batarya enerji depolama sistemleri sağlayıcısı olmak diğer hedeflerimiz. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye'deki elektrik dağıtım altyapısı şarj istasyonlarını tam anlamıyla besleyecek durumda değil. Elektrik altyapısı Türkiye'nin otomobili yollara çıktığında hazır hale gelebilecek mi? Elektrik altyapısıyla ilgili devlet birimleriyle ortak bir şekilde ilerliyoruz. Akıllı şebeke ve şarj tabii ki otomobilimiz seri olarak banttan inmeden önce ülkemizde de hazır olacak. TEDARİKÇİLERİN YÜZDE 75'İ ÜLKEMİZDEN SAĞLANDI Türkiye'nin Otomobili nasıl bir yerlilik oranıyla banttan inecek? Yerlilik oranı daha sonraki yıllarda nasıl gelişecek? Tesislerimizi Gemlik'te inşa etmemiz bir tesadüf değil. Biz şu anda otomotiv dünyasının kalbindeyiz. Tüm yan sanayinin tam göbeğinde. Herkese eşit uzaklıkta ve hemen limanın yanında. İlk aracımız C SUV için tedarikçi seçimlerimizi tamamladık ve daha önce de açıkladığımız gibi tedarikçilerimizin yüzde 75'ini ülkemizden sağladık. Bu oran değer olarak bakıldığında yüzde 51'e karşılık geliyor. Ancak aynı zamanda pazara çıktıktan üç yıl sonraki yerlilik hedefimizin yüzde 68 olduğunu da duyurduk. Dolayısıyla tedarik sanayimizin TOGG'la birlikte dönüşüp yeni dünyaya hazır hale geleceğini söyleyebiliriz. İHRACATTA İLK HEDEF AVRUPA OLUR 'Türkiye'nin Otomobili'nin ihracat potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Toplam satışlar içinde ihracatın payının nerede görüyorsunuz? Kendi ülkesinde başarılı olamayan bir marka yurt dışı ihracatında da başarılı olamaz. O nedenle de biz 18 ay, belki 2 sene kadar sadece kendi ülkemizde kalmayı tercih ediyoruz. İlk nedeni, ülkedeki başarı, ikinci sebebi de sıfırdan, tamamıyla yeni dünyanın oyuncusu olan bir şirket kurmamız. Bu süreçlerin oturması, sistemlerin oturması otomobille beraber zaman alacak. İhracata ilk hedefimiz Avrupa pazarı olacak. Avrupa pazarında sadece bir ülkeye değil, başlangıçta birkaç ülkeyi hedefliyoruz. O nedenle de bir ülke isimi vermem doğru olmaz ama ilk gideceğimiz ülkelerin başında Almanya var. Fransa, İspanya, İtalya ve elektrikli araçların daha yaygın kullanıldığı İskandinav ülkeleri var diyebilirim.

2 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Ukrayna'daki kriz diplomasi yoluyla çözülmeli

Çavuşoğlu, İsveç'te düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) 28. Dışişleri Bakanları Konsey Toplantısı'ndaki konuşmasında, küresel güvenlik durumunun 1975'te imzalanan Helsinki Nihai Senedi'nden bu yana büyük ölçüde değiştiğini belirterek "Küreselleşmeyle birlikte güvensizlik de küreselleşti; terör, organize suç, yabancı düşmanlığı ve düzensiz göç her yerde artıyor." ifadesini kullandı. Tüm bunlara rağmen 50. yılına yaklaşan Helsinki Nihai Senedi'nin güncelliğini koruduğunu ancak AGİT'in 1975'in iş birliği ruhundan uzak olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Aramızdaki güven eksikliğini gidererek bu iş birliği ruhunu canlandırmalıyız." değerlendirmesinde bulundu. Mevlüt Çavuşoğlu, AGİT coğrafyasındaki güvenlik sorunlarının etkin şekilde ele alınması gerektiğine işaret ederek şöyle devam etti: "Güney Kafkasya'da kalıcı barış için bir fırsat penceresi var. Minsk Grubu eş başkanları da grubun daimi üyeleriyle birlikte yeni gerçeklere dayalı katkı sunabilir. Ukrayna'daki kriz, diplomasi yoluyla çözülmeli. Minsk anlaşmaları ve uluslararası hukuka riayet önemlidir. Kırım Tatarlarına yönelik insan hakları ihlallerinden de endişe duyuyoruz. Gürcistan ve Moldova'da barışçıl ve sürdürülebilir çözüm çabalarını desteklemeye devam etmeliyiz. Ara buluculuk çalışmalarımızı değişen güvenlik ortamına sonuç odaklı bir yaklaşımla adapte etmeliyiz. Bunun için Finlandiya ve İsviçre ile eş başkanlık yaptığımız Arabuluculuk Dostları Grubu'ndan istifade etmeliyiz." "1975'İN İŞ BİRLİĞİ RUHUNU CANLANDIRMALIYIZ" Çavuşoğlu, ortak değerleri tehdit eden iki konu olduğunun altını çizerek şu ifadeleri kullandı: "Birincisi; çeşitli AGİT ülkelerinde yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve antisemitizmin yükselişi devam ediyor. Bu tehlikeli eğilimlere göz yumamayız. İkincisi; terör örgütlerinin insani boyut toplantılarına katılmasına izin verilerek, bir zamanlar fikir birliğiyle kararlaştırılan kurallar göz ardı ediliyor. Bu, 1992 Helsinki Belgesi ve üzerinde anlaşmaya varılan diğer belgelerin lafzına ve ruhuna aykırıdır." Türk Devletleri Teşkilatını AGİT Bakanlar Toplantısı'na konuk olarak davet ettiği için İsveç dönem başkanlığına teşekkür eden Çavuşoğlu, Teşkilatın, AGİT çalışmalarına katılmasının AGİT'in ortak çabalarına katkı sunacağını vurguladı. Bakan Çavuşoğlu, "AGİT'in coğrafyamızda barış ve güvenlik konusunda daha büyük bir rol oynaması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle Ukrayna'daki AGİT Ukrayna Özel Gözlem Misyonu da dahil olmak üzere misyonlarına aktif olarak katılıyoruz. Potansiyelimizi tam olarak kullanmak için 1975'in iş birliği ruhunu canlandırmalıyız." diye konuştu.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 22 23