25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

Sabah Gazetesi Mahmut Övür, AYM Üyesi Engin Yıldırım’ı istifaya davet etti

mahmut övür, aym üyesi engin yıldırım, istifa, ışıklar yanıyor, sabah gazetesi, fetö, darbeci, yurtta sulh

1 yıl önce

Mahmut Övür: “Kemalciler-Ekremciler çatışması "kanlı mı olacak kansız mı?" bilemem ama sert geçecek.”

Övür yazısında, "Babacan bu çıkışıyla sadece 6'lı ittifakı değil, aynı zamanda Kılıçdaroğlu'nun CHP'deki iktidarını da sarsacak görünüyor. Bu saatten sonra -daha önce de yazdım- Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nu hiç durduramaz. CHP'de müthiş bir iktidar savaşı başlayacak. Kemalciler-Ekremciler çatışması "kanlı mı olacak kansız mı?" bilemem ama sert geçecek." ifadesini kullandı. 

1 yıl önce

Mahmut Övür'den Kılıçdaroğlu'na 'Hanım Kız' tepkisi: 'Sanıyorum 6'lı masadan umudunu kesti'

Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür, köşe yazısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun saldırgan tutumunu eleştirdi. Sürekli kurumlara ve kuruluşlara saldıran Kılıçdaroğlu, son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çevirmenini hedef almıştı. Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından"Erdoğan ne zaman diplomatik görüşmelerde çevirmen olarak yanına o hanım kızımızı aldıysa, ya milyonlarca kaçak sığınmacı ülkemize girdi ya da bedeli milletimize çok yüksek olan sözleşmelere imza attırdılar." ifadelelerini kullanmıştı.  Övür, Kılıçdaroğlu'nun bu tutumu için şu yorumda bulundu: Akıl alır gibi değil... Anlaşılan Kılıçdaroğlu, o kadar çaresiz ki, başörtülü bir genç kızı aşağılamaktan bile medet umuyor. Siyasi seviye buralara kadar inmişken, "Hani CHP değişmişti, hani gençlere güvenilecek, liyakat öne çıkarılacak, başörtülülere saygılı olunacaktı" demenin bir anlamı var mı? Bu sorunun cevabını da CHP Parti Meclisi'ne aldığı başörtülü hanım kızımız versin? İşte Matmut Övür'ün yazısı: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanıyorum 6'lı masadan umudunu kesti ki ne diyeceğini, nereye saldıracağını şaşırdı. Kurumlara saldırması, toplumsal kesimlere hakaret etmesi, 15 Temmuz direnişini "kontrollü darbe" diyerek itibarsızlaştırması yetmedi, şimdi de tam 15 Temmuz'un yıldönümünde hem Türkiye'nin dış politikasına saldırıyor hem de başörtülü bir genç kadını rencide edecek bir çıkışa imza atıyor. Büyük ihtimalle bunu da dünyanın gıptayla izlediği Başkan Erdoğan'ın çok yönlü ve ilkeli diplomatik hamlesini itibarsızlaştırmak için yapıyor. Kurduğu siyasi mantığı eminim Aziz Nesin'in Zübük karakteri bile kurmaz Herhalde Başkan Erdoğan'ın FETÖ ve YPG'yi NATO kayıtlarına geçirmesini hazmedemedi ki, o eziklikle "küresel dostlarının" bile ciddiye almayacağı, hatta "Nereden böyle bir müttefik bulduk?" diye hayıflanacakları şu cümleleri kuruyor: "Sevgili halkım, daha NATO'daki imzanın mürekkebi kurumadan Finlandiya ve İsveç'ten gelen skandal açıklamalar, Erdoğan'ın yine hiçbir şey alamadan imza attığını gösterdi." Medyada, İsveç veya Finlandiya'yla ilgili öyle "skandal" denebilecek bir habere rastlamadım. Acaba, bizim bilmediğimiz o skandal haberi Kılıçdaroğlu, yine kılavuzu Ünal Çeviköz'ü, o iki ülkenin büyükelçilerine gönderip öyle mi aldı? Doğrusu bunun kokusu yakında çıkar ama İsveç'le ilgili iki haberden söz edebiliriz. Biri Kılıçdaroğlu'nu yalanlıyor. Haberin özeti şöyle: "PKK'lı İsveç Parlamentosu Milletvekili Amineh Kakabaveh, İsveç'in dört teröristi Türkiye'ye iade ettiğini ve İsveç hükümetine güveninin kalmadığını söyledi." İkinci haber ise bir FETÖ'cüyle ilgili... Kılıçdaroğlu skandal olarak bunu mu kastediyor bilmiyorum ama sevindiğine göre bu olabilir: "İsveç'te Yargıtay'ın, Türkiye'nin 'FETÖ üyesi' olmakla suçladığı bir kişinin iade talebini geri çevirdiği bildirildi." Bu haber aslında İsveç'in sorunu ve onlar için skandal. Halletmek de onların işi. Daha çok benzer şeylerle karşılaşacağız. Şu dış politika analizi de Türkiye'yi çok seven(!) Foreign Policy dergisinde yayınlanacak düzeyde. Bu Batı hep böyledir, çok sevdikleri adama darbe yapar! "Öyle 'dış güçler' demeyi falan bıraksınlar. Batı, Erdoğan rejimine düşman değildir." Gelelim Kılıçdaroğlu'nun ucuz siyasetine... O tweet'lerin devamında Başkan Erdoğan'ın tercümanı olan başörtülü genç kızla ilgili, insani açıdan rencide edici, siyasi açıdan da ucube bir yaklaşıma imza atıyor: "Erdoğan ne zaman diplomatik görüşmelerde çevirmen olarak yanına o hanım kızımızı aldıysa, ya milyonlarca kaçak sığınmacı ülkemize girdi ya da bedeli milletimize çok yüksek olan sözleşmelere imza attırdılar." Akıl alır gibi değil... Anlaşılan Kılıçdaroğlu, o kadar çaresiz ki, başörtülü bir genç kızı aşağılamaktan bile medet umuyor. Siyasi seviye buralara kadar inmişken, "Hani CHP değişmişti, hani gençlere güvenilecek, liyakat öne çıkarılacak, başörtülülere saygılı olunacaktı" demenin bir anlamı var mı? Bu sorunun cevabını da CHP Parti Meclisi'ne aldığı başörtülü hanım kızımız versin?

1 yıl önce

"HDP'nin yolunu KCK çizer" diyen Mahmut Övür: CHP'nin hamlesi sadece PKK'yı meşrulaştırma işine yarayacak!

İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu, HDP'nin gelmesiyle artık koalisyon masasında milliyetçi muhafazakar tabanın incitildiğini, örselendiğini ve kaybedildiğini duyurduğu açıklamasında CHP ve masanın diğer ortaklarına ateş püskürdü. Ankara'da koalisyonun ve HDP'nin gündemini yeniden değiştiren ve büyük bir kırılmaya neden olan açıklamaları ne anlama geliyor? Konuyu hem masanın rahatsız ortakları hem de masaya şantajıyla gündemde olan HDP açısından değerlendiren Mahmut Övür bugün Sabah'taki yazısında HDP tarafı için de önemli ifadeler ve açıklamalara yer verdi. İşte Övür'ün yazısından öne çıkanlar: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına HDP'nin açık desteği ve "14 Mayıs'ta yol haritasını biz çizeceğiz" çıkışı, Altılı Masa'yı bir kez daha karıştırdı. Bu birlikteliğe İyi Partili milliyetçilerin ne tepki vereceği merak ediliyordu. İlk sert tepki Yavuz Ağıralioğlu'ndan geldi. Ağıralioğlu, deyim yerindeyse milliyetçilerin manifestosu niteliğinde bir çıkış yaptı. Zaman zaman Ağıralioğlu'nu, gelgitler yaşaması ve geri adım atması nedeniyle eleştirmiştim. Dünkü çıkışı biraz farklı gibi ama diğerlerine benzerse kendisini bitirir. Tersi olursa bu sözleri masada derin kırılma yaratır. "Biz umut olarak kurulmuş bu masada, ümitlerine pusu kurulmuş bir partiyiz. Akşener siyasi dayatmayla karşı karşıya kaldı diye itiraz ediyoruz." HDP'ye ilişkin söyledikleri de çarpıcıydı: "HDP'nin içinde olduğu bir denklemde, biz terörün gölgesinin düştüğü yerde olmayız, pazarlık vesilesi yapmayız dedik. Bu ilkesizliğe göz yumamayız." "PKK'ya katil diyemeyenlerin, övenlerin oyuyla pazarlık ettiği masadan şantaj dilini kapatmak zorundayız." CHP'NİN SÖZDE "KÜRT" AŞKI Seçim süreci de ülkenin esas meselelerinden çok popülist gündem etrafında dönecek gibi görünüyor. Bu Altılı Masa'nın, özellikle de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bilinçli bir tercihi. Şimdi de dikkat ederseniz, masa ve medyası, ne önerilen "7 kocalı Hürmüz" modeli, ne CHP'nin göstermelik "Kürt sorunu" çıkışı ne de PKK'yı tekrar siyasetin aktörü yaptıracak CHP-HDP gizli ittifakı üzerinde duruyor. Oysa cumhuriyeti kurmakla övünen CHP'nin son hamlesi, sadece PKK'yı meşrulaştırma işine yarayacak, sorunu çözemeyecek. İyi Parti bile buna tepki veremez hale getirildi. (Nihayet Ağıralioğlu o hassasiyeti hatırladı.) Kürtlerden de hem geçmişi hem de son dönemde atılan demokratik adımları unutmaları istendi. Tesadüf olmadığı belli; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun HDP'yle buluşmasından birkaç gün önce sürekli yurtdışı gezilerine götürdüğü yardımcısı Dr. Yunus Emre, "Bay Kemal Kürt sorununu nasıl çözecek?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Nasıl sorusuna da kısaca şu cevabı verdi: "Cumhuriyeti kuran parti olarak CHP'nin en önemli ilkeleri de eşitlik ve yurttaşlıktır. Cumhuriyetçi bir siyasal düşüncenin içinde barındırdığı bu öz, Kürt sorununun çözümü bakımından da önemli fırsatlar sunmaktadır." Peki, o fırsatlar Kürtlerin önünü mü açacak yoksa sadece nefes alamayacak hale getirilen Kandil'e can simidi mi olacak? Bu noktada sözü o yazıyı okuyan, süreci de yakından izleyen ve hayatıyla bedel ödeyen yazar Orhan Miroğlu'na bırakıyorum: FİLMİN GERİYE SARMASI BENİ ŞAŞIRTMAYACAK Diyarbakırlı gencin Ayşe isminde bir kıza gönlü düşmüş, çektiği aşk acısını, ıstırabını arkadaşlarına yana yakıla anlatır dururmuş... Sormuşlar arkadaşları; "Ayşe'nin bu aşktan haberi var mı?" diye. Diyarbakırlı genç, şöyle cevap vermiş arkadaşlarına: "Ayıpsınız, çaktırır mıyım hiç!" Yani adam âşık olmuş ama çaktırmıyor Ayşe'ye, çaktırmadan seviyor!
 Geçmişteki CHP, Kürtlerin celladıydı âşığı değil. Mecburi İskân, İstiklal Mahkemeleri, Dersim vs. ama bugünün CHP'sinin Kürt aşkı da biraz böyle bir şey, seviyor görünüyor ama çaktırmıyor Kürtlere! 'Kürt sorunu' diyor, ama sorundan ne anladığını bir Allah'ın kulu bilmiyor! Çözümün adresi Meclis diyor, çözüm için AK Parti hükümetlerinin Meclis'e getirdiği bütün reformları (TRT- KURDÎ dahil) şikâyet amacıyla Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor. CHP, Kürt meselesinde son çeyrek asırda oluşan müktesebatın, Ortadoğu'daki gelişmelerin çok çok uzağında, bir hafızası, bir tecrübesi yok, oluşmadı! Siyasi hafızası tek parti döneminin uygulamalarından oluşuyor. HDP'NİN YOLUNU MECLİS DEĞİL KCK ÇİZER İktidar olsa, her şeyin tepetaklak olması, filmin geriye sarması şahsen beni hiç şaşırtmayacak! CHP'nin seçim öncesi HDP'yle kurduğu ilişkilerin temelinde, HDP oyları var. Unutmayalım ki bu hareketlerin yol haritasını da CHP'nin iddia ettiği gibi Meclis değil hep KCK çizer!