19 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

CHP ve İYİ Parti'den istifa ederek MHP'ye katıldılar

MHP İl Başkanı Veysel Şahin, partisinin Ödemiş ilçe binasında düzenlenen programda, daha önce CHP ve İYİ Parti'de siyaset yapan 27 kişinin, MHP'yi tercih ettiğini söyledi. Partilerine katılımların artarak devam edeceğine inandığını vurgulayan Şahin, şöyle konuştu: "Partilerindeki milli olmayan hadiseleri gördükçe gerçeği anlayan arkadaşlarımız, MHP'ye yöneliyor. Bu bizi hakikaten mutlu ediyor. Bunun tüm Türkiye'de olduğu gibi İzmir'de de devam edeceğine yürekten inanıyorum. İnşallah rozet takma programlarını 2023'e kadar sık sık yapacağız. Partimize yeni katılan arkadaşlarımıza hoş geldiniz diyorum."

2 yıl önce

Gelecek Partisi'nden istifa edip MHP'ye geçtiler

MHP Bayraklı İlçe binasında gerçekleştirilen törende partiye katılanlara rozetleri partinin İzmir İl Başkanı Veysel Şahin tarafından takıldı. Şahin, yaptığı konuşmada, partilerine katılımlarının sürdüğünü, yarın da Karabağlar ilçesinde partilerine geçişleri kabul edeceklerini söyledi. Muhalefet partilerinin Türkiye'yi kaosa sürüklemeye çalıştığını kaydeden Şahin, "Bu katılımlar devam edecek. İnşallah hayırlısı olur. 2023'e kadar bu hızla devam edeceğiz." dedi.

2 yıl önce

MHP'li Yalçın: Türkeş'in gerçek ailesi, MHP camiasıdır

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, "Kurucu liderimiz başbuğ Alparslan Türkeş tarafından MHP ve Ülkücü Hareket'e bırakılan manevi ve siyasi mirasın; vakıf görünümlü bir çatı altında örgütlenen maksatlı çevrelerce istismar gayretlerinin artması üzerine partimizce harekete geçilmiştir. Başbuğumuzun manevi mirasını korumak, adını, davasını ve bizlere emanet ettiği Türklük ülküsünü gerçek varisleri ve sahipleri olarak kıyamete kadar yaşatmak maksadıyla kendisinin adını taşıyan bir vakfın kurulması kararlaştırılmıştır. Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı adını taşıyacak vakfın kuruluş çalışmaları başlatılmış olup en kısa zamanda tamamlanacaktır. Vakfın kısa adı TATSAV olacaktır" dedi. 'MEVCUT VAKFI HİÇBİR ÜLKÜCÜ KABULLENEMEZ' TATSAV faaliyete geçtikten sonra Alparslan Türkeş'i ve onun banisi olduğu Ülkücü Hareketi bundan böyle hiç kimsenin istismar edemeyeceğini kaydeden Yalçın, "Bunu yapan ailesi de olsa; Alparslan Türkeş adının ve geride bıraktığı kutlu mirasın sinsi amaçlar için kullanmasına müsaade edilmeyecektir. Böylece; MHP'nin birlik ve bütünlüğünü bozmayı, Ülkücü Hareket'in tarihi misyonunu engellemeyi, camiamızda ikilik çıkarmayı hedef alan entrikaların döndürülmesi çabalarına son verilmiş olacaktır. Merhum Alparslan Türkeş'in gerçek ailesi, MHP camiası ve ülkücü harekettir. Milliyetçi-Ülkücü Hareket'te kan bağı değil; can ve inanç bağı, aidiyet hissi ve bilinci esastır. Alparslan Türkeş'in gerçek evlatları onun yolundan hiç ayrılmamış MHP camiasının mensupları ve ülkücülerdir. CHP'li Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a ve Kripto Abla rolünü üstlenmiş Heval Meral'e hizmet eder hale gelen mevcut vakfı, hiçbir ülkücü kabullenemez. Mansur Yavaş vasıtasıyla CHP'nin siyaset değirmenine su taşıyan ve İP Müdiresi Meral Akşener'in kirli emellerine alet olan bir vakfı istemiyoruz. MHP camiası ve Ülkücü Hareket olarak, entrika müstahsili mevcut vakfı tanımıyoruz" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

MHP lideri Bahçeli: Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı Başkanı ben olacağım

MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı'nın kurulacağını, vakfın başkanının kendisi olacağını açıkladı. Bahçeli, "Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı kurulacak. Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı Başkanı ben olacağım" dedi.

2 yıl önce

MHP lideri Bahçeli'den 'ekonomik OHAL' tepkisi: Gafilliktir, şuursuzluktur

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi esnasında özellikle zillet ittifakı partileri vasıtasıyla sahnelenen ilkesiz, iradesiz ve itibarsız görüntüler milletimizi derinden yaralamıştır. Bu süreçte CHP, HDP, İP ve diğer marjinal partiler arasındaki ilişki, irtibat ve ittifak ziyadesiyle billurlaşmış ve bilenmiştir. TBMM’ni terörize etmek, olay çıkarmak, kavga ve dövüş ringi haline getirmek maksadıyla arkası önü hesaplanmış planlı bir tahrik kampanyası devamlı surette tırmandırılmıştır. Bilhassa CHP ile HDP sözde Kürdistan ortak paydasında buluşmuşlar, Türkiye karşıtlığında birleşmişler, milli irade karşısında tecessüm eden husumet cephesine girmişlerdir. Nitekim TBMM Genel Kurulu’nda demokrasi ayıpları, ahlak kayıpları, akıl tutulmaları, devlete ve millete meydan okuyan küstahlıklar zincirleme şekilde cereyan etmiştir. Birbiri ardına tetikledikleri skandallarla Gazi Meclisi’mizi sabote eden muhalefet partileri ülkemizin demokratik imajına ve hukuk prestijine zarar vermekle kalmamışlar, bütçe müzakerelerinin saygınlığına da gölge düşürmüşlerdir. TBMM’nin bir asrı aşan şerefli mazisinde böylesi bir karanlık tablo hiç görülmemiş, hiç yaşanmamış, hiç var olmamıştır. Türkiye sahip olduğu beşeri cevher, ekonomik kapasite, diplomatik kabiliyet, tarih ve kültür hazinesi, potansiyel güç ve jeopolitik müktesebatla büyüklüğünü her saha ve zeminde göstermiş bir ülkedir. Hiçbir sorunumuz çaresiz ve çözümsüz değildir. Ancak zillet ittifakının yegane propaganda retoriği yıkım edebiyatıdır. Hayatın olağan akışına, hadiselerin Film şeridi gibi geçişine ne bir yorum, ne bir teklif, ne de sağduyulu ve sorumlu bir fikir getiremeyen bu çürümüş siyaset ittifakı Türkiye’nin en ciddi talihsizliği ve rahatsızlığıdır. KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIK AÇIKLAMASI Maalesef Türkiye aylardır, zillet ittifakının meçhul ve müphem “Cumhurbaşkanı adayı” üzerinde devam edegelen fuzuli tartışmalarla meşgul edilmektedir. Sivriltilmeye çalışılan sipariş isimler etrafında yoğunlaşan adaylık karmaşasının esasen taktik bir siyaset kurnazlığı olduğu da gözümüzden kaçmamaktır. Buna rağmen zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayını belirlemeye, CHP Genel Başkanı’nın iddia ve ifade ettiğinin aksine, ittifakı oluşturan partilerin genel başkanlarının mezun olmadığı açıktır. Hala ve henüz zillet partilerinin sırtını yasladıkları efendilerinden bir aday işareti alamadıkları ortadadır. CHP Genel Başkanı ne kadar heveslense de, ne ölçüde heyecanlanıp iki de bir “İttifak kabul ederse cumhurbaşkanı adayı olmaktan gurur duyarım” dese de çabaları beyhudedir; çünkü bu sakil zihniyet karar ve irade haysiyetini çoktan yabancı güçlere devretmiştir. Zillet ittifakının ruhu ve ruhsatı Türkiye düşmanlarının eline geçmiştir. Anlaşılan odur ki, cumhurbaşkanı adayının hüviyeti çerçevesinde bilinçli ve sistematik bir arayış canlı tutulmaktadır. İsimleri kamuoyunda parlatılan genel başkanlar ve belediye başkanları ise alttan alta polemikleri kaşıyıp kamçılamaktadır. Türk milleti böyle bir gergin atmosfere mahkum ve müstahak görülemeyecektir. Türkiye’nin geleceğine dair en küçük hazırlıkları, dişe dokunur bir tane projeleri bulunmayanların cumhurbaşkanı adayının kimliği ve kişiliğiyle ilgili gündem oluşturma, bunu da sürekli sıcak tutma gayeleri milletimize karşı saygısızlık, aynı zamanda ağır bir kusurdur. CHP Genel Başkanı’nın İP Başkanı’na Başbakanlığı layık görmesi, İP Başkanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ikinci Fatih’e benzetip yüzünde Rabbi Yesir gördüğünü ileri sürmesi birbirine kumpas hazırlayan, birbirinin kuyusunu kazan zillet partilerinin traji komik hallerine ve hezeyana batmış siyasi tükenişlerine bariz delildir. "CHP VE YEDEKLERİ KRİZ İÇİNDEDİR" Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde fiilen ve hukuken bulunmayan Başbakanlık makamına ittifak ortağını yakıştıran ve uygun bulan Kılıçdaroğlu hem muhatabıyla alay etmekte, hem de dipsiz bir uçuruma itmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işe alınan terör örgütleriyle irtibat ve iltisakı olan militanlar hakkında İP Başkanı’nın sessiz kalması ise bir başka rezalet, işlenen suça bir diğer ortaklıktır. CHP ile İP’in yabancı büyükelçilerle veda ziyareti bahanesiyle seriye bağlanan kuşkulu görüşme trafiği Türkiye’nin aleyhine tezahür eden dış tahkim ve desteğin bir bakıma tescili şeklinde ele alınmalıdır. Milli iradeden umudunu kesen bu partilerin yabancı ülkelerin himayesine özlem duymaları gayri milliliğin ulaştığı hazin boyutları göstermesi bakımından ibretliktir. İP’in yöneticileri tarafından Kılıçdaroğlu’na yönelik “kazanamaz, o halde aday olmamalı” mesajları da misilleme siyaset hamleleri şeklinde okunmalıdır. CHP ve yedekleri kriz içindedir. Türkiye’ye verecekleri hiçbir şey de yoktur. Aklıselim iflası yaşayan zillet ittifakının dağınıklığı ve terör örgütleriyle yakınlığı kabul edilemeyecek bir güvenlik sorunu olarak karşımızdadır. Terörist Demirtaş’ın kardeşi tarafından tezkere kararı nedeniyle övülen, PKK’nın takdirini kazandığı itiraf edilen CHP’nin siyasi rant uğruna her değeri ayaklar altına alması, bu çerçevede şeytanla bile görüşmeye ve uzlaşmaya hazır olması tek kelimeyle utanç vesikasıdır. Diğer yandan Türkiye ekonomisiyle ilgili asılsız ve mesnetsiz açıklamaların, muhalefet saflarına döviz fiyatlarını dahil etme izansızlıklarının tarihi bir hata olduğunu yakında herkes görecektir. İşgal girişimiyle yapılamayan, darbe teşebbüsüyle başarılamayan, terör saldırılarıyla ulaşılamayan hain süreç ekonomik saldırılarla, toplumsal hareketlenmelerle tamamlanmak istenmektedir. Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çöküş senaryosunu kaleme alanların, erken seçim dayatmasının gerekçelerini imal ve ikmal etmeyi amaçlayan iç ve dış çıkar gruplarının milli hassasiyetlerimize ve milletimizin hürriyet haklarına vahim bir cephe açtıkları vicdanı olan her insanımızın malumudur. Bu cephe fitneyle bezenmiş, anti demokratik ve faşizan eğilimlerle temellendirilmiştir. Türk milletinin bu oyuna düşmesi, dış bağlantılı bu anafora batması hayal mahsulü bir beklentidir. Yönetilemeyen bir Türkiye algısının yerleştirilmesinin köşe taşlarını döşemek için geceli gündüzlü nifak nöbetine girenler, Biden lobisinin ivmesiyle hedeflenen iktidar değişiminin bir an evvel sağlanacağına sabitlenmişlerdir. Bu vahim bir kumardır, bedeli de çok ağırdır. Joe Biden’in seçilmeden önce demokratik kanallardan Türkiye’de yönetimin el değiştirilmesi gerektiğini ifşa etmesi nihayetinde alçak bir siyasi ihale olarak zillet partileri tarafından benimsenmiştir. Ne var ki, son günlerde ABD’de silahlı isyan çıkacağına dair uyarılar, bu ülkede demokrasinin 2024 yılında rafa kalkacağı yönündeki değerlendirmeler, yanlış hesap içine girenlerin başına nelerin gelme ihtimalini de gözler önüne sermiştir. ABD yönetimi, Türkiye’den önce kendi siyasi birliğine kafa yormalı, zayıflayan toplumsal huzur ve barış iklimini muhafaza etmek için emek ve mesai harcamalıdır. Türkiye’de iktidarı belirleme hak ve yetkisi sadece ve sadece büyük Türk milletidir. Bunun dışında her yol gayri meşrudur, darbeciliktir, kanunsuzluktur, sonuna kadar mücadele edeceğimiz şerefsiz bir kalkışma sayılacaktır. Mutlaka da başı ezilecektir. Hiçbir ahlaki ve ekonomik temeli olmayan fiyat ve döviz kuru artışlarıyla ülkemizi teslim almaya, siyasi ve sosyal çalkantıların fitilini tutuşturmaya çalışan mihraklara bedeli ne kadar ağır olsa da taviz vermek tarihi haklarımızdan vazgeçmek manasına gelecektir. FETÖ, PKK, DEAŞ’la mücadele kararlılıkla ve kesintisiz devam ettirilmeli, bunların ve destekçilerinin ekonomimize karşı menfur komplolarına elbirliğiyle, aynı şekilde milli seferberlik anlayışıyla karşı koyulmalıdır. İsveç hükümetinin YPG’ye 376 milyon dolar para yardımı sözü vermesi da uluslararası hukukun ihlali, iki ülke arasındaki diyalogların inkarı, insan haklarının imhası, terörizmin kanlı emellerine iğrenç bir ikramdır. 'EKONOMİK OHAL' TEPKİSİ Ayrıca ekonomideki konjoktürel gelişmeleri ve isabetli politika tercihlerini çarpıtıp OHAL’den bahsetmek gafilliktir, şuursuzluktur. Yükselen, toparlanan ve dengeye gelen Türkiye ekonomisinde olağanüstü hiçbir şey yoktur. Geleceğe güvenle bakmak varken, makroekonomik parametrelerle ilgili cahilce polemikler yapmak yalnızca krizseverlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir, kısa süre sonra her şey eskisinden daha iyi olacaktır. Dünyanın dört bir tarafı kaynarken, çevremiz kuşatma altındayken, Türkiye’nin iç cephesini düşürmeye, kaleyi yıkmaya azmetmek vatana ve millete ihanetle eşdeğer bir aymazlıktır. Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimler, Kıbrıs sorunu, Balkanlar’daki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımıza mücavir alanlardaki stratejik hesaplar ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir. Bu kapsamda istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenlerin cumhurbaşkanı adayı falı açmaları, yeniden parlamenter sistem istekleri ve üstelik ekonomik meseleleri provoke etme sinsilikleri ters tepecek, aziz Türk milleti bu hesabı zillet faillerinden tek tek soracaktır. Seçimlerin yapılacağı 2023 yılı Haziran ayı milli diriliş ve milli birliğin zaferini müjdelemektedir. Türkiye’nin geleceğini dış güçler, zillete düşmüş siyasi zihniyetler değil, Türk milleti tayin ve temin edecektir. Bunun dışında her şey felakettir ki, buna seyirci kalmamız, vahim gelişmeleri ağırdan almamız mümkün olmayacaktır.

2 yıl önce

MHP İstanbul İl Başkanı Birol Gür'den CHP'li İBB Başkanı İmamoğlu'na sert tepki: HDP’ye bedel ödüyor!

CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Ekrem İmamoğlu'nun PKK, FETÖ, DHKP-C ve MLKP ile bağlantılı isimleri İBB'de işe aldığı ortaya çıkmıştı. Yaşanan gelişmelerle ilgili özel açıklamalarda bulunan MHP İstanbul İl Başkanı Birol Gür CHP'li İBB Başkanı İmamoğlu'nun terörün siyasi ayağı HDP'ye büyük bir bedel ödediğini belirtti. Gür, 'Seçimlerden önce HDP ile ittifak yapılan şehirlerde bu endişemizi dile getiriyorduk.' dedi. İşte Birol Gür'ün yaptığı açıklamalardan başlıklar: SEÇİMLERDEN ÖNCE UYARDIK Seçimlerden önce HDP ile ittifak yapılan şehirlerde bu endişemizi dile getiriyorduk. 31 Mart 2019'da HDP örtülü, İyi Parti tamponlu bir seçim yaptık. Ekrem İmamoğlu bugün HDP'ye büyük bir bedel ödüyor İYİ Parti'nin buradaki pozisyonu bu karanlık işbirliğini kamufle etmek ve pastadan pay almak. Bu sol örgütlerin İBB'deki kadrolaşması çok beklenen bir durumdu. İBB'NİN 3 KURULUŞUNDA YOĞUNLAŞTILAR Bize 2019 seçimlerinden bu yana bilgiler ulaşıyor. İBB iştirakleri arasında İSPARK, Ağaç A.Ş ve İSPER'de bu yasadışı sol örgütlerin yoğunlaştığını biliyoruz. Bizim bir rakam vermemiz doğru olmaz, İçişleri Bakanlığı'nda bu konuda en doğru veriler mutlaka vardır. İBB'Yİ İMAMOĞLU YÖNETMİYOR SON DAKİKA Ekrem İmamoğlu geçtiğimiz günlerde İBB'deki personel alımı ve kadrolaşma ile ilgili bazı rakamlar vermeye çalıştı. Arkasında duran Basın Danışmanı Murat Ongun kendisini 3 kez düzeltmek zorunda kaldı. Ekrem Bey kendi konusuna vakıf bile değil. Bu kadrolaşmalar başkaları tarafından yönetiliyor. MURAT ONGUN ÇARPITIYOR Burada bir kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılıyor. Terör örgütü üyeliği iddiası ile yakalanmış, davası devam eden kişilerin, kesinleşmiş mahkeme kararı yok diye İBB'de kritik pozisyonlarda çalışmasına göz mü yumacağız? Bu şehirde yaşayan tüm insanların mahrem bilgilerine ulaşabiliyorlar. Bu bilgileri kimlerle paylaşıyorlar. Bu sorulara mutlaka cevap verilmeli. BU ÖRGÜTLERE İHALELER VERİLİYOR MU Sadece kadrolaşma da değil. Mesela yasadışı sol örgütlere hizmet alımı ve ihaleler veriliyor mu? Bu örgütlerle iltisaklı olanlar bu ihalelerden pay alıyor mu? Burada önemli bir rant var. Güneydoğu'daki çukurları kim kazdı? Bu örgütlere belediyelerden kaynaklar aktarılmadı mı? Bunlar kesinleşmiş mahkeme kararı yok denilerek geçiştirilecek meseleler değil.

2 yıl önce

MHP lideri Bahçeli'den Kılıçdaroğlu'na tepki: Yalan siyasetinin orkestra şefi

Bahçeli'nin açıklaması şöyle: "2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifiyle 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifinin Meclis Genel Kurul görüşmelerine 6 Aralık 2021 Pazartesi günü başlanmıştır. Bu kapsamdaki yasama çalışmaları nice engellemelere rağmen 12 günde tamamlanmıştır. Böylelikle mezkûr kanun teklifleri Cumhur İttifakı’nın iradesiyle kabul edilerek kanunlaşmıştır. Plan ve Bütçe Komisyon aşaması da dahil olmak üzere bütçe müzakerelerinin tüm etaplarında bozuk zihniyet siyasetinin, bozguncu zillet siyasetçilerin ortalığı karıştırmak için nasıl çırpındıkları ayan beyan ortaya çıkmıştır. Herkes mayasına ve meşrebine uygun davranmıştır. Maalesef TBMM’nde demokrasi ihlalleri, hukuk inkarları, özgürlük istismarları, akıl ikilemleri, ahlak ilkesizlikleri kahredici seviyelerde yaşanmış, zillet ittifakı tarafından yaşatılmıştır. Ölçü ve ayarlar iyice kaçarak milli iradeye gölge düşürülmüştür. Bu kapsamda olmak üzere vuslatının 748’inci yıl dönümünde rahmetle andığımız Hz.Mevlana’nın dediği aynen şudur: “Gönül gözün dehlizidir. Gönüle ne gelirse oradan göze gelir ve şekillenir.” Baktığını görmeyen, gördüğünü itiraf edemeyen, çarpıtmayı meslek edinen siyaset kofluğunun gönlü kara, gözü karanlıktır. Özellikle dün akşam üç beş Komünist-Marksist kalıntının, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay konuşurken sergiledikleri nezaketsiz, edepsiz ve terbiyesiz muamele ve müdahaleler hakikaten sabır taşını çatlatacak boyutlara ulaşmıştır. Gazi Meclis’te böylelerinin olması hazin bir ayıptır. Ancak demokrasi adabını taşımaktan bihaber olan ilkel siyaset anlayışlarının yıkıcı ve tahrip edici tenkitleri millet nezdinde yok hükmündedir. Haklı ve meşru eleştiri başka, sancılı ve erdemsiz tavır başkadır. TBMM’nin mehabetine yapılan kesif saldırı aslında aziz milletimize yapılmıştır. Ve kabulü imkansızdır. Bütçe müzakereleri devlete hakaretin, millete hıyanetin fırsat kapısı görülemeyecek, buna da hiç kimsenin hakkı olamayacaktır. Kalbi pırıl pırıl, tıpkı dalgasız deniz gibi olan milletimin güzel insanlarına samimiyetle ve inançla hizmet etmek varken; kaba, haşin ve yaralayıcı siyaset üslubunu benimsemek yanlıştır, yozlaşma alametidir. Bugün CHP Genel Başkanı Kayseri’de yine su kaynatmış, yine kayış koparmış, 2022 yılı bütçesinin yoksuldan alıp zengine kaynak aktaran bir bütçe olduğunu utanmadan zırvalamıştır. İzan, irade, itibar ve insaftan mahrum bir siyasetçinin düşebileceği en kötü durumlara bu şahıs düşmüştür. Türkiye ekonomisi şu anda sert bir kuşatma altındadır. Karşımızdaki tablonun hiçbir ekonomik temeli yoktur. Rasyonel mülahazalarla cari gelişmelerin izahı yapılamayacaktır. Ama yalan ve riya siyasetinin orkestra şefi Kılıçdaroğlu’na göre sandık gelirse döviz de inecektir. Kaldı ki fiyatların tırmanışı ekonominin teorik kalıplarına aykırıdır. Döviz yükselirken borsanın düşmesi, üstelik piyasalarda anormal oynaklıkların kısır döngü içinde artış sergilemesi Türk milletinin ve Türkiye’nin düşmanca bir senaryoya maruz kaldığına bariz işarettir. Anlık fiyat değişimleri, gün içinde defalarca fiyat etiketlerinde yapılan tadilatlar en ince detayına kadar ele alınmalı ve bu vahim sorunun üzerine gidilmelidir. Fiyatların yükselmesi, faiz-döviz kuru arasındaki ilişkiyle değil, vatana ve millete yönelik ekonomik suikastla bağlantılıdır. Türkiye’nin döviz piyasasıyla oynayan kimlerdir? Vurguncular kimlerdir? Yağmacıların merkezi ve milliyeti neresidir? Bunların FETÖ’yle ve emperyalist komployla bağı araştırılmakla birlikte fiyat ve stok bylokçuları da acilen deşifre edilmelidir. Çünkü mesele milli güvenlik meselesi haline dönüşmüştür. Ederi bir dolar olan alçakların dolar üzerindeki oyunlarına teslim olacak bir Türkiye asla yoktur. Dik duruşumuzu bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır. TÜSİAD’ın sorunlu açıklaması, Kılıçdaroğlu’nun TÜSİAD’la paslaşması, erken seçim dayatması, fiyat ve döviz kuru artışının siyasileştirilip istismar hattının kurulması kararlılıkla mücadele edilmesi gereken ve sessiz kalınmasının fahiş sonuçlara neden olacağı menfur bir durumdur. Ayrıca hayatları boyunca hep eleştiren, kara çalmaktan başka bir şey bilmeyen, ama var olan sorunlara karşı da sadra şifa tek bir çözüm getiremeyen müflis sol ve Marxsist iktisatçılar ahlaksızca felaket tamtamları çalmaktadır. Eşzamanlı olarak CHP Genel Başkanı ellerini ovuşturmaktadır, dili zehirli, siyaseti de zillettir. “Bir taraftan kendilerine, ‘biz milliyetçiyiz' diyorlar, bir taraftan da Türk Lirası'nın değerini pula döndürdüler.” diyen Kılıçdaroğlu özellikle bilmelidir ki, zihniyetinin bizim nezdimizde gavur puluyla beş kuruş değeri yoktur. Türk lirası milli itibarımız, ekonomik istiklalimizin ana direğidir. Kayseri’de milliyetçilik nutukları atan Kılıçdaroğlu’nun tek umudu ekonomik tetikçiler, terör örgütleri, zalimlerin kumpası, hainlerin eylemleri, Türkiye düşmanlarının projeleridir. Ondan milliyetçi olamaz, olsa olsa emperyalizmin muhbiri, zulmün muhibbi olacaktır. Türk milleti bu badireyi atlatacaktır. Devletimize, hükümetimize güvenimiz tamdır. Ekonomide uygulanan model ve programın her türlü iç ve dış provokasyonu etkisiz hale getirerek Türkiye’yi daha güçlenmiş, daha kalkınmış bir refah seviyesine denge ve disiplinle ulaştıracağına sonuna kadar inandığımızı bilhassa paylaşıyorum. Gerek 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun gerekse de 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunun devletimize, milletimize, hükümetimize hayırlı olması niyazım ve temennimdir. 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyor, ahlaki ve demokratik ilkelerden kopmayan, taşıdıkları vekalet görevlerini bihakkın temsil eden değerli milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Hayra karşı gelelim, ahirimiz ve akıbetimiz de hayır olsun inşallah."

2 yıl önce

MHP Lideri Bahçeli'den teşkilatlara, ''temel ihtiyaç ürünlerinde indirim'' kampanyasına destek talimatı

MHP liderinin, halkın tükettiği temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatlarında indirime gidilmesi için yurt çapında başlattığı teşvik ve katılım kampanyası çerçevesinde verdiği talimat, Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın imzasıyla teşkilatlara gönderildi. Vatandaşa hizmet noktasında katkı sunmayı hedefleyen MHP, çalışmaya hız vermek için milletvekilleri, Merkez Disiplin Kurulu ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerini de görevlendirdi. "Her kesimin elini taşın altına koymasının zamanı gelmiştir" Teşkilatlara gönderilen talimatta, döviz kurundaki suni artış bahane edilerek uzun zamandır ekonomide olumsuz ve karamsar bir hava estirilmek istendiği vurgulandı. Birtakım fırsatçıların spekülatif ortamdan yararlanıp temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarında aşırı artışlar yaptıklarına dikkat çekilen talimatta, piyasa spekülatörleri ve kara doymayan bazı simsarların, mal stoklamak ve dövizdeki artışa paralel zamlar yapmak suretiyle fahiş kazançlar elde ettiklerinin altı çizildi. Ölçüsüz fiyat artışı furyası ve gerçek üstü piyasa şartları sebebiyle vatandaşların alım gücünün düşmekle kalmadığı, ekonomik sıkıntılara duçar olan halkın önemli bir kesiminin temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmaya başladığına işaret edilen talimatta, şunlar kaydedildi: "Ancak kur korumalı TL vadeli mevduat sisteminin hayata geçirilmesi üzerine, döviz kurunda uzun süredir biriken spekülatif köpük temizlenmeye başlamış, dolara koşma yarışı da sonlandırılmıştır. Birkaç gün öncesine kadar hızına yetişilemeyen kur artışları, yeni mevduat sistemiyle dizginlenmiş, piyasalar hızla sakin bir havaya bürünmüştür. Hem kurdaki yükselişi bahane ederek fahiş artışlarla vatandaşı soyma yarışına giren bazı firma ve kuruluşların, hem de siyasi spekülatörlerin kar oyunu bozulmuştur. Piyasalarda beklenen güven, yine hükümetten beklenen adımlarla sağlanmıştır. Ancak kurdaki düşüş hızı, kur bahane edilerek her alanda, her kalemde artırılan fiyatların gerçek ve makul rakamlara indirilmesinde görülmemektedir. Kur reel değerlerine çekilirken, fiyatlardaki abartılı artışların sonlandırılması ve özellikle temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili piyasa rakamlarının da gerçek değerlerine indirilmesi gerekmektedir. Artık herkesin, her kesimin elini taşın altına koymasının zamanı gelmiştir." "Bire bir temasa geçeceklerdir" Talimatta, MHP'nin bu kapsamda yurt çapında teşvik ve katılım kampanyası başlattığı vurgulanarak, "Bu bağlamda MHP teşkilatları bulundukları il ve ilçelerde esnafla, üretici ve tüccar kesimiyle, süpermarketlerin yöneticileriyle, sanayicilerle bire bir temasa geçeceklerdir. Teşkilat mensuplarımız, milletimiz adına ilgili herkesten indirim kampanyasına katkıda bulunmalarını talep edeceklerdir." ifadesi kullanıldı. "Kampanyaya katılımın yaygınlaştırılması için çabalarımız sürecek" MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin, 30 Kasım tarihli TBMM Grup Toplantısında dile getirdiği, "Mal ve hizmet üreten, satan, pazarlayan firmalarımızın, şirketlerimizin, kurumlarımızın toplumsal rahatlama adına, temel ihtiyaçların fiyatlarında yüzde 2 ile 5 arasında indirime gitmeleri milli birlik ve dayanışmamızın manevi harcıdır." ifadelerine de yer verilen talimatta, "Bu ifadeler, partimizce başlatılan kampanyanın ilk işaret fişeği olmuştur. Nitekim Sayın Genel Başkanımızın bu çağrısına bazı firma ve kuruluşların olumlu karşılık verdiği, ardından da bir kısım tüketim mallarının fiyatlarında indirime gidildiği memnuniyetle görülmüştür. Söz konusu kampanyaya katılımın yaygınlaştırılması için çabalarımız sürecektir." denildi.

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 31 32