20 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

ABD Başkanı Joe Biden, FETÖ elebaşı Gülen’e övgüler dizen, ‘senatör olursam Türk varandaşlığından çıkacağım’ diyen Mehmet Öz'ü görevinden aldı

https://twitter.com/genelgundem/status/1494557058137575437?s=21 Cumhuriyetçi Parti'den Pensilvanya Senatörlüğü için yarışan Dr. Mehmet Öz’e Beyaz Saray’dan kötü haber geldi. https://twitter.com/genelgundem/status/1504323482506702854?s=21 ABD Başkanı Joe Biden’ın ofisi, gönderdiği resmi mektupla Öz’den Başkanlık Spor, Fitness ve Beslenme Konseyi’nden istifa etmesini istedi. İstifa etmediği taktirde Öz'ün görevden alınacağı bildirildi. Aynı mektup, aynı partiden Georgia Senatörlüğü'ne aday olan Herschel Walker'a da gönderildi. Öz ve Walker, 2018'de dönemin ABD Başkanı Donald Trump tarafından konseye atanmıştı. Trump, görev süresinin bitmesine az bir süre kala, Aralık 2020'de ikiliyi tekrar atamıştı. Beyaz Saray, Biden yönetiminin federal işlere aday olan kişilerin kurul ve komisyonlarda görev almasına izin vermediğini bildirdi. Öte yandan Öz, mektubun ardından yaptığı açıklamada istifa etmeyeceğini duyurdu. "Biden'ın sağlık gibi önemli bir konuyu siyasete alet etmesi üzücü" diyen Öz, ABD baş tıbbi danışmanı Anthony Fauci'nin istifasının istenmesi gerektiğini söyledi. 61 yaşındaki Öz, Öz şu ifadeleri paylaştı: "Biden sağlığı siyasete alet etmek istiyorsa beni görevden almak zorunda." Bununla birlikte Walker henüz bir açıklama yapmadı. Böylece hem Öz hem de Walker dün akşam itibarıyla fiilen Başkanlık Spor, Fitness ve Beslenme Konseyi'ndeki görevlerinden alındı. Senatör adayı, Türk kökenleri sebebiyle de geçen haftalarda tartışma konusu olmuştu. Öz ise seçilmesi halinde Türk vatandaşlığından çıkacağını 16 Mart'ta duyurmuştu.

2 yıl önce

ABD'li uzman Richard Outzen: Türkiye Rusya ile iletişimi olan, aynı zamanda Rusya'yı caydırma yeteneği olan tek NATO üyesi

NATO'nun tarihi olağanüstü zirvesi, savaşın gölgesinde, Brüksel'de gerçekleşiyor. NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan, Ukrayna ile ilişkileri iyi olan ve Rusya ile görüşebilen tek NATO üyesi Türkiye'nin söyleyecekleri ise hayati önemde. TRT Haber'in sorularını cevaplandıran ABD'li ve Avrupalı uzmanlar, Türkiye'nin konumunu değerlendirdi. George Mason Üniversitesi'nde Jeopolitika Danışmanı olan Richard Outzen'e göre Türkiye hem Rusya hem de Ukrayna ile iyi ilişkilere sahip. Türkiye Rusya ile iletişimi olan, aynı zamanda Rusya'yı caydırma yeteneği olan tek NATO üyesi. "ZELENSKİ ARABULUCU OLMASI İÇİN BİRKAÇ KEZ TÜRKİYE'YE BAŞVURDU" ABD ve Batı Rusya'yı caydıramadı. Rusya, Ukrayna'ya saldırdı. Batı ağır yaptırımlarla uluslararası toplumdan dışladığı Rusya'ya, diplomasi masasına dönüş çağrısını yineliyor. Bu konuda da Türkiye'nin önemine vurgu yapılıyor. German Marshall Fund'dan Alexandra De Hoop Scheefer "Türkiye gerek askeri gerek siyasi destek anlamında önemli bir role sahip. Eğer bir nihai anlaşmaya varılacaksa bu Türkiye'yi arabulucu pozisyonunu kullanmaya zorlayacaktır. Zira Türk yapımı SİHA'lar çok önemli rol oynuyor ama bence daha da önemlisi Zelenski arabulucu olması için birkaç kez Türkiye'ye başvurdu." diyor. Endişelerin gerçekleşmemesi noktasında Türkiye'nin ittifak içerisindeki kritik önemi sıklıkla dile getiriliyor. ABD yönetimi Türkiye'nin bu rolüne her fırsatta atıfta bulunuyor.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan NATO Liderler Zirvesi'nde önemli mesajlar: Müttefikler arasında ambargo olmamalı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Belçika'nın başkenti Brüksel'de NATO Olağanüstü Liderler Zirvesi'ne katıldı. Zirve marjında liderlerle peş peşe görüşmeler gerçekleştiren Erdoğan, Rusya-Ukrayna krizinin çözüme dair önemli mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısında özetle şöyle konuştu: Belçika makamlarına da zirveye başarılı ev sahipliklerinden ötürü takdirlerimi iletiyorum. Ukrayna ve Rusya savaşı bugün itibariyle 1. ayını geride bıraktı. NATO müttefikleri olarak güncel gelişmeleri ve ittifakın aldıkları liderler seviyesinde bir araya geldik. 25 Şubat'ta gerçekleşen zirvenin ardından NATO'nun birlik ve beraberlik mesajı vermesi anlamlıdır. Kırım'ın İlhak'ını tanımadığımızı ve tanımayacağımızı ifade ettik, etmeyeceğimizi sürdürüyoruz. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısına tutumumuz da bu ilkeli tutumuzla nettir. Tahrip olan şehirler, okullar, evler bütün varlığını bir bavula sığdırmış mülteciler savaşın kanlı yüzünü bizlere bir kez daha hatırlatmıştır. Bu savaş kadınlar ve çocuklar üzerinde izleri yıllarca silinmeyecek travmalara yol açıyor. "MÜZAKERE SÜRECİNİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN ADIMLAR ATTIK" Öncelikle Ukrayna ve Rusya Karadeniz'den komşumuz olan 2 ülkedir. Son 11 yıldır Suriye'deki savaşın yükünü adeta tek başına taşıyan bir ülke olarak bölgedeki sükunun sağlanması için çalışıyoruz. Taraflar arasındaki müzakereleri yakından takip ediyor ve destekliyoruz. Müzakere sürecini kolaylaştırmak için birçok adım attık. Müzakerelerde bazı noktalarda ilerleme kaydedilmesini ihtiyatlı iyimserlikle karşılıyoruz. "MONTRÖ SÖZLEŞMESİ'Nİ GERİLİMİ AZALTMAK İÇİN KULLANIYORUZ" Montrö Sözleşmesinin sağladığı yetkileri Karadeniz'de gerilimi azaltmaya yönelik kullanıyoruz. 56 TIR bölgeye insani yardım göndermiş durumdayız. Göndermeye de devam ediyoruz. Türkiye'ye giriş yapan Ukraynalıların sayısı ise 60 bine yaklaştı. Gerek AFAD, Kızılay gibi resmi kurumlarımız sahada büyük özveriyle çalışıyorlar. Son 8 yıldır dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan bir ülkeyiz. Dostlarımızın içinde bulunduğu zorluğu iyi anlıyoruz. Mültecilere sahip çıkma konusunda uluslararası toplumun başarısız olduğunu tecrübemizle iyi biliyoruz. Başta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere kapısına gelen mültecileri desteklemeli, elini taşın altına koymalı. "MÜTTEFİKLER ARASINDA AMBARGOLARIN GÜNDEME DAHİ GELMEMESİ GEREKİR" İttifakın Avrupa Atlantik'e yönelik kaygılar konusunda kapsamlı görüş-alışverişinde bulunduk. Gerçekçi ve stratejik yaklaşımla hareket etmesi şarttır. İttifakın Rusya'ya ya da başka bir ülkeye tehdit oluşturacak durumda olmadığının altını bir kez daha çizmiş olduk. Güvenliğin bölünmezliği ilkesine özellikle dikkat çektim. Türkiye, ittifak dayanışması ruhunu esas alarak NATO'nun caydırıcılık ve savunma tekniklerine gerekli katkıyı vermeye devam edecektir. Savunma sanayimizin önüne bizzat NATO müttefiklerimiz tarafından konan ambargoların kaldırılması lazım. Bu konudaki beklentilerimizi liderlerle açıkça paylaştım. Bugünkü toplantımız Haziran ayındaki NATO toplantısına giden süreçte önemli bir adım. Müttefikler arasında gizli-açık ambargoların gündeme dahi gelmemesi gerekir.  Dünya liderlerinin çoğuyla kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdim. Bugün de temaslarımın yanında Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya, Estonya, İspanya, Birleşik Krallık liderlerilye görüşmeler gerçekleştirdim. Bu görüşmelerle meslektaşlarımla ağırlıklı Ukrayna meselesini ele aldık. Vize serbestisi sürecinde esneklik sağlanmasına dair beklentimizi bir kez daha mevkidaşlarımla paylaştım. "AMACIMIZ İKİ LİDERİ BİR ARAYA GETİRMEK" Türkiye üzerinde yoğunlaşan değil, yaptığımız çalışmalarla ilgili Türkiye'ye şükranlarını sunan ülkeler oldu. Putin ve Zelenski görüşmelerimizi bundan sonra da devam ettireceğiz. Bütün gayretimiz bu iki lideri bir araya getirmek ve barış atmosferi oluşturmak. Beyaz Rusya'da devam eden teknik altyapının çalışmalarda. Bir Kırım ve Donbas meselesi var ki buna Ukrayna'nın sıcak bakması mümkün değil. Zelenski'nin referanduma getirme amacıyla "Ukrayna halkının vereceği karar" diyerek akıllı bir liderlik uygulamasını ortaya koymuştur. "ZELENSKI ARABULUCU OLMAMIZI BİZZAT İSTİYOR" Bu görüşmeler devam ediyor. Bir işin teknik altyapı olarak devam ettiği görüşmeler var. Bunun yanında Zelenski'nin bizimle yaptığı görüşmelerdeki talebidir. Türkiye'nin bu işlerde arabuluculuk rolü üstlenmesini bizzat istiyor. Rusya'nın da bunu olumsuz olarak görmesi mümkün değil. Temennimiz o dur ki bu süreç içinde eğer Türkiye'nin arabuluculuğuna yönelik talep gelirse biz buna hazırız. Burası Ankara, İstanbul olur. Buralarda görüşmeyi yapmak üzere bu adımı atmaya hazır olduğumuzu söyledik. Liderlerle görüşmemizdeki yaklaşım Türkiye'nin kurduğu ilişkilerin ne denli sıcak olduğu, ne denli olumlu yaklaşım sergilediğidir. Tabi bundan dolayı bize teşekkürleri oldu. Attığımız adımlardaki sıcak temaslar liderlerin dikkatini çekiyor. Türkiye olarak aynı yaklaşımı sürdürmeye devam edeceğiz. Bizim sayın Putin'le de olumlu istikametimiz oldu, sayın Zelenski ile de olumlu istikametimiz devam edecek diye söylemiştim. Bizim temennimiz barışın sağlanması. TÜRKİYE-FRANSA İLİŞKİLERİ Fransa seçime gidiyor. Ve bu dönemde Macron'la ağırlıklı olarak gündemimiz Rusya-Ukrayna arasındaki savaştı. Bunun dışında Türkiye-Fransa ilişkileriyle alakalı, gerek askeri, ekonomi, kültürel konularında nereye geldik. Bundan sonra neler yapabiliriz diye görüştük. Temennimiz, seçim sonrası bu süreci Türkiye-Fransa ilişkileri olarak devam ettirmek. Görünen gerçek şu; O da hemen hemen NATO ülkelerinin çoğu yaptırımlar üzerinden hareket ediyorlar. Yaptırımların dışındaki yöntemlerin faydalı olamayacağı düşüncesi hemen hemen hepsinde aynı.

2 yıl önce

Erdoğan'dan NATO dönüşü açıklamalar! Türkiye'nin enerji hedefi, arabuluculuk konusu, S-400 iddiaları, yaptırımlar...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Olağanüstü Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi vesilesiyle gerçekleştirdiği Belçika ziyareti dönüşünde gazetecilerle yaptığı söyleşi: NATO Olağanüstü Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi münasebetiyle Brüksel’e gerçekleştirdiğimiz ziyareti tamamladık. Küresel güvenlik algısında ciddi değişikliklerin yaşandığı bir dönemde NATO müttefikleri olarak bir araya geldik. Zirveye dair detaylı değerlendirmelerimizi Karargah’daki basın toplantısında paylaşmıştım. Burada sadece birkaç hususa kısaca değinmek istiyorum. Zirvede, Rusya-Ukrayna savaşındaki gelişmeleri ve bunun yansımalarını müttefiklerimizle etraflı biçimde değerlendirme fırsatı bulduk. Ateşkesin ve barışın sağlanmasına yönelik sürdürdüğümüz yoğun diplomatik girişimler hakkında müttefiklerimizle bilgiler paylaştık. Krizin tırmanmaya başladığı noktadan itibaren NATO’nun rolünün önemini vurgulamıştım. NATO’nun insicamının korunmasına dair tavrımızı burada da açıkça ifade ettim. Günlük siyasi hesaplar uğruna NATO’nun yıpratılmaması gerektiğini dile getirdim. Zirvemiz her açıdan verimli ve başarılı geçti. Bu kapsamda değerli dostum Genel Sekreter Stoltenberg’in görev süresinin bir yıl daha uzatılmasını memnuniyetle karşıladık. Bu, bizim de kuvvetle desteklediğimiz bir karardı. Nitekim gerçekten ittifakla alınan bir karar oldu ve bir yıl daha uzatıldı. Toplantı marjında, Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya, Estonya, İspanya ve Birleşik Krallık Başbakanlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdim. Gelinen noktada Türkiye’nin NATO müttefikleri arasındaki müstesna konumunun ve bölgesindeki kritik rolünün daha iyi anlaşıldığı aşikardır. Hem müttefiklerimiz hem de dünyanın bunun idrakine artık daha fazla varmış olduğunu gördüm ve buna da inanıyorum. Bu yıl Haziran ayında NATO’nun Madrid Zirvesi düzenlenecek. Brüksel’deki Liderler Toplantısı, Madrid Zirvesine giden süreçte kritik bir dönemeci teşkil etmiştir. Türkiye, her zaman olduğu gibi bu zirveler vasıtasıyla da NATO’nun geleceğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Ziyaretimizin ve temaslarımızın hayırlara vesile olmasını Rabbim’den temenni ediyorum. SORU: Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında NATO-AB ilişkilerini nasıl değerlendirirsiniz? Bu işgal bize neler gösterdi? NATO Genel Sekreteri “Güvenliğimiz konusunda yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu yüzden caydırıcılığımızı ve savunmamızı daha uzun vadede yeniden düzenlemeliyiz.” şeklinde açıklaması olmuştu. Bu yeni dönemde Türkiye’nin rolü konusunda neler söylersiniz? Bir de kimyasal ve nükleer silahların kullanımı konusunda dünya adeta diken üstünde, karşılıklı açıklamalar geliyor, bu konudaki görüşleriniz nedir? Her şeyden önce bu kriz iki hususu gözler önüne serdi. Bunlardan birincisi Avrupa güvenliğinin temel taşı, temel yapısı NATO’dur. Bunu çok açık, net olarak görmüş bulunuyoruz. İkincisi, Türkiye bölgesel güvenliğin temini için vazgeçilmez bir müttefiktir. Gerek ikili görüşmeler gerekse zirve toplantısı esnasında liderlerin birçoğu bunu dile getirdiler. 70 yıllık üyeliğimizde NATO’ya en kapsamlı katkıları veren Türkiye, müttefiklerden farklı olarak bunu her yönüyle karada, denizde, havada, siyasi etkinliklerinde ortaya koyan bir ülke oldu. İttifak dayanışması ruhuyla üzerimize düşeni imkanlarımız ölçüsünde yapmaya da devam edeceğiz. Bu süreci de Türkiye aynı kararlılıkla, güvenilirlikle yine sürdürüyor. Hatta bu konuda örnekliğini ortaya koyuyor. Bunu da bütün siyasi liderler olsun, komuta kademeleri olsun, bizimle paylaşıyorlar. Bunu da iftiharla gördük. Bundan dolayı da tabii memnuniyetimizi özellikle ifade etmek isterim. Diğer taraftan, kitle imha silahlarının kullanımını elbette insanlığa karşı işlenmiş suç olarak değerlendiriyoruz. SORU: Ukrayna-Rusya savaşının başından beri etkin bir diplomasi yürütüyorsunuz. Bu süreçte garantörlük ve arabuluculuk konusu tartışmaya açıldı. Türkiye garantör ülke olacak mı? Garantörlük söz konusu olduğu takdirde Ukrayna ve Rusya şartlarını yerine getirmezse bu Türkiye için bir sorun teşkil eder mi? Savaşı sonlandırmak için başından itibaren büyük gayretler ortaya koyduk. Bu gayretlerimizi gerek liderler seviyesinde şahsım sürdürdü, gerekse Dışişleri Bakanımız muhataplarıyla birçok görüşme yaptı. Hatta Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarını Antalya’da bir araya getirdi. Ardından bir Moskova ziyaretini, bir Lviv ziyaretini de gerçekleştirdi. Yine bunun dışında Milli Savunma Bakanımın muhataplarıyla yaptığı birçok görüşme oldu. Bunları devam ettiriyorlar. Tabii bütün bunlar garantörlük, bunun dışında arabuluculuk görevini Türkiye’nin yapabileceğinin en güzel örneği oldu. Burada Rusya ile Ukrayna arasında müzakere edilen 6 başlık var. Ama bu 6 başlığın 6’sını da her iki taraf kabullenmiyor. Özellikle 4 başlık üzerinde bir mutabakat varmış gibi bir durum söz konusu. Bunlardan bir tanesi özellikle bu NATO meselesiyle ilgili. Ukrayna ilk başlarda bu konuya önemle asılıyordu ama daha sonra NATO üyeliğinden çekilebileceğini Zelenskiy ifade etmeye başladı. Bir diğer konu, özellikle Rusya’nın resmi dil olarak kabul edilmesi meselesi. Zelenskiy bunu da kabul etti. Zaten Rusça Ukrayna’nın hemen her yerinde konuşulan bir dil. Bu noktada da bir sorun yok. Bir diğer konu silahsızlanma meselesi. Tabii Ukrayna bir devlet, yani silahsızlanmayı A’dan Z’ye kabul söz konusu değil. Ama bu konu da anlaşılamaz değil. Yani orada da belli tavizlerin verilebileceğini Ukrayna tarafı ifade etti. Dördüncü konu, ki yine Ukrayna’nın da burada bir mutabakatı var; o da bu kolektif güvenlik dedikleri mesele. Bu konuda da Ukrayna olumlu bir yaklaşım ortaya koydu. Ama tabii Ukrayna Kırım ve Donbas konularında bu kadar rahat değil. Donbas meselesinde en sonda güzel bir adım attı, bana göre akıllı bir liderlik diyebiliriz ve “Bu konuda referanduma gitmem gerekir” dedi. Bu konuyla orayı kestiler. Şu anda böyle bir durum var. Kaldı ki Rusya 2014’te Kırım’ı işgal ettiği zaman, biz çok açık, net bu işgale karşı çıkmıştık ve o günden sonra da Putin ile yaptığım her görüşmede bu işgale karşı çıktığımızı hep söylemiştim. Ama o zaman Batı bu işgale bugün olduğu gibi çok açık, net bir tavır koymamıştı. Bu tavrı koymadıkları için işte bugün başımıza bunlar geldi. Tabii Kırım ile beraber Donbas, Donesk, Luhansk vesaire bütün bunlar Kırım’ın adeta bir çarpanı oldu. Ve biz bu konudaki tavrımızı bu şekilde ortaya koyduk. Tabii bu 6 başlığın 4’ü için şu anda Ukrayna tarafından olabilir deniyor ama diğer ikisi hakkında olumlu bir yaklaşım söz konusu değil. Şimdi benim bugün Zelenskiy ile bir görüşmem olacak. Putin ile büyük ihtimalle yine hafta sonu veya hafta başı bir görüşmem olabilir. Bu görüşmelerde de bu NATO’daki görüşmelerin kendileriyle bir müzakeresini, değerlendirmesini yapıp, bundan sonraki sürece yönelik “Artık barış için atılacak adımın mimarı sen olmalısın” demeliyiz. “Buna bir onurlu çıkış yap” demek suretiyle bu işi tatlıya bağlamanın yolunu aramamız lazım. SORU: Türkiye’nin ABD ile sürdürdüğü yeni F-16'lar, F-16 modernizasyon kitleri konusunda olumlu gelişmeler var mı? Türkiye’nin Kiev’de kalan A400m uçaklarının geri getirilmesi konusunda bir süreç, teknik hazırlık var mı? Karadeniz’de döşenmiş bazı mayınların serbest kalması neticesinde ortaya çıktığı iddia edilen tehlike, ifade edildiği gibi ciddi bir boyutta mıdır? NATO bu konuda Türkiye’ye teknik bir destek verebilir mi? F-16’larla ilgili olarak görüşmelerimizi Milli Savunma Bakanımız muhataplarıyla yürütüyor ve bu konuda şu an itibarıyla olumlu bir süreç devam ediyor. Uçakların modernizasyonuyla ilgili olumlu yaklaşımlar var. Diğer taraftan yeni alımlarla ilgili olarak da olumlu yaklaşımlar var. Biden’ın bana “Ben kongreye bu konuyla ilgili olumlu yaklaşımımı sunacağım ve konunun da takipçisi olacağım.” istikametinde ifadeleri oldu. Temenni ederim ki bu istikamette eğer netice devam ederse, noktalanırsa o zaman biz yeni alacağımız F-16’lar ve eldekilerin modernizasyonunu süratle bitirme fırsatını bulacağız. Mayınlar konusuna gelince, bu konuyla ilgili olarak, bütün tedbirler tarafımızdan alınmıştır. Gerek Milli Savunma Bakanımın gerek Deniz Kuvvetleri Komutanımın ortak kanaati, bunlar böyle başıboş bir durumda değil. Ayrıca bu mayınların kendilerini kilitleme durumu söz konusu. Yani su yüzüne çıktığı anda bu mayınlar kendi kendini kilitliyor, adeta kendi kendini patlatıyor. Böyle bir özelliği de var. Bunun dışında da Deniz Kuvvetlerimiz her türlü tedbiri almış vaziyette. A400m uçaklarıyla ilgili olarak hem Ukrayna hem de Rusya ile temaslarımızı sürdürüyoruz. Bize her türlü teminatı veriyorlar. Diyorlar ki “Şu an itibarıyla bunu çekmeye kalkarsak, hava sahasında sıkıntılar var. Bundan dolayı böyle bir riski göze almayalım. Biz sizinle irtibat halindeyiz ve sağlıklı bir duruma girildiği anda bu uçakları sizlere göndereceğiz.” SORU: Biden ile ayaküstü sohbetiniz oldu, bunu merak ediyoruz. Amerika’nın S400’lerin Ukrayna’ya verilmesini istediği iddiası Amerikan basınında yer aldı. Türkiye, bu ciddiye alınacak bir iddia diyerek aynı yerden cevap verdi. Hatta Fahrettin Bey “Batı dünyası bu tür asılsız iddialar yerine önce koşulsuz F-35 programına Türkiye’yi katsın.” dedi. Siz keza pek çok defa bu konu kapandı dediniz. ABD inatla, ısrarla neden bu konuyu tekrar gündeme getiriyor? Bir de Amerikan şirketlerinin Rusya’dan çıkacak olması nedeniyle biraz böyle sıkıntılar yaşanırken yine de bu şirketlerin Türkiye’ye gelişi konusunda beklentiniz nedir? Her şeyden önce S400 konusunda nasıl en başta bizim için bu iş kapanmıştır dediysek, bugün de biz aynı noktadayız. Bu konu bizim için kapanmıştır. Bunlar savunma noktasında bizim kendi malımızdır, bu bitmiştir. Bir diğer konu Wall Street Journal’ın yazdığına karşı İletişim Başkanımız gerekli cevabı bütün hassasiyetiyle zaten vermiştir. O cevap onlara yeter de artar bile. Daha fazlasına da bu konuda gerek yok. Çünkü bunların bütün işi ortalığı karıştırmak. “Buradan acaba Türkiye’ye nasıl bir darbe vururuz da onu sıkıntıya sokarız” böyle bir gayretin içindeler. Anında müdahale ederiz, sonuç alamazlar. Diğer boyutta, sadece Amerikan şirketleri değil, dünyanın birçok markası, grubu Rusya’dan ayrılıyor, çıkıyor. Bunlardan ülkemize gelenlere tabii ki kapımız açıktır, buyursunlar gelsinler deriz. Bunun dışında yine belli sermaye gruplarından ülkemize gelip bizde imkanlarını park etmek isteyenler olursa onlar için de tabii ki kapımızı kapalı tutmayız. Buna da kapımız açıktır. Yaptırımlar noktasında da BM’nin belli çizgilerini biz de değerlendiririz ama şunu da unutmayalım ki bütün bu adımları atarken bizim Rusya ile olan ilişkilerimizi bir kenara koymamız mümkün değil. Bunu ben çok önce de açıkladım biliyorsunuz. Zira bugün sadece doğal gaz düşünüldüğünde, kullandığımız doğal gazın yaklaşık yarısını biz Rusya’dan alıyoruz. Bunun yanında Akkuyu Nükleer Enerji Santralimizi bugün Rusya ile yapıyoruz. Biz bunu da bir kenara koyamayız. Ben bunu bugün Macron’a da söylediğimde “haklısın” diyor. Yani orada yapılacak herhangi bir şey söz konusu değil. Bu konudaki hassasiyetimizi korumak durumundayız. Birincisi ben halkımı karda kışta soğukta bırakamam. İkincisi sanayimizi tamamen sıfırlayamam. Bunları korumak durumundayız. Biz devletiz, 85 milyon nüfusumuz var. Üzerimize düşen her türlü görevi de yaparız, yapıyoruz. Şu anda Ukraynalılar için 56 civarında insani yardım tırını biz bölgeye gönderdik. Bunların içerisinde gıdası var, giyeceği var, ilacı var. Bunlar hala artarak da devam ediyor. SORU: İki yıl kadar önce Fransa lideri Macron, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti.” demişti ve siz de buna çok sert bir yanıt vermiştiniz. Bugün baktığımız noktada bırakalım NATO’nun beyin ölümünü yeniden doğuşunu izliyoruz. Macron ile de bir araya geldiniz. Kendisinin de bu krizde arabuluculuk çabaları oldu. Öncelikle Fransa’nın bu çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD Başkanı Biden ile ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? İlk göreve geldiğinde “Diğer ABD Başkanları gibi başlamadık” demiştiniz. Macron ile ilgili kısımdan başlayalım. Demek ki NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmemiş. Böyle bir şey de söz konusu değilmiş. O çok talihsiz bir açıklamaydı. Bu talihsiz açıklamanın ardından da Macron şu anda NATO içerisinde en aktif rolü oynayan liderlerden bir tanesi durumunda. Epey gayretli. Gerek Ukrayna gerek Rusya gerek diğer ülkelerle olan görüşmelerde Macron’u çok aktif görüyorum. Bununla ilgili olarak da diğer ülkelerin, liderlerin Macron’a bakışı da değmişmiş vaziyette. Bütün bunlarla birlikte de Türkiye-Fransa arasında attığımız bazı adımlar vardı. O adımları, Türkiye-Fransa ilişkilerini yeniden ele almak ve hatta Türkiye-Fransa-İtalya olarak üçlü attığımız adımları yeniden hayata geçirmek için çalışmalarımızı sürdürmeyi karar altına aldık. Temennim odur ki inşallah seçim sonrası bu yeni süreci güçlü bir şekilde başlatırız diye düşünüyorum. Biden’a gelince, Biden ile bu zirvede ayaküstü bir hal hatır sorduk. Önümüzdeki süreçte kendisiyle telefon diplomasisiyle bazı konuları ele alma fırsatımız olacak. Ama tabi burada Milli Savunma Bakanım muhatabıyla bu F-16’lar konusunu görüştü. SORU: Üçlü dediğiniz Fransa-İtalya-Türkiye STAMP-T füzesini mi kastediyorsunuz? Evet, Eurosam. O konuyu Macron ile görüştüğümüz gibi Draghi ile de görüştük. Draghi de benden sonra Macron ile yaptığı görüşmede bu konuyu açtı. SORU: Savaşın başlamasından bu yana gerek Avrupa gerek ABD’nin çözüme yönelik somut adımlar atmadığını görüyoruz. Zirvede tansiyonun düşürülmesi ya da çözüm odaklı bir eğilim gördünüz mü? Aslında liderlerin büyük bir çoğunluğu tansiyonun düşürülmesinden yana. Çünkü ortada son devrin en büyük felaketi yaşanıyor. Binlerce çocuk, kadın, sivil maalesef öldürülüyor. Bütün bunları görüp de hala “vurun gitsin” demek mümkün değil. İşin maddi boyutuna baktığımız zaman o da ayrı bir felaket. Şimdi bütün bu gelişmeler karşısında en kısa yoldan burada ateşkes nasıl olur, bunun hesabı, gayreti içindeler. Bu konuda herkes ateşkesin bir an önce olması hususunu gündeme getiriyor. Temennim odur ki burada hep birlikte yapacağımız bir dayanışmayla bunu sağlayalım, bunu başaralım. Eğer bunu başarabilirsek gerçekten insanlığa en büyük hizmeti yapmış oluruz. SORU: Rusya-Ukrayna savaşı sonrası liderler son dönemde arka arkaya ülkemize geliyorlar. Bu sadece Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle mi oluyor? Türkiye yaptıklarınızla kilit ülke konumuna geldi ama acaba yeni bir koridor veya yeni bir düzen için mi liderler Türkiye’ye geliyor? Özellikle Libya ve Doğu Akdeniz denkleminin de liderlerin Türkiye’ye gelmesinde etkisi var mı? Ağırlıklı olarak tabii ki Rusya-Ukrayna, bu işin ana başlığını teşkil ediyor. Elbette bu ziyaretlerle birlikte ikili ilişkilerimizi masaya yatırma fırsatımız da oluyor. Gelen ülkelerle bölgeye dair sorunları da masaya yatırıyoruz. Mesela Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardeşimin günübirlik ziyaretinde ana başlığımız Rusya ve Ukrayna oldu. Kendisi de Rusya’yı en iyi tanıyan liderlerden biri. Sayın Putin ile olan ilişkileri malum. Bu savaşı da en iyi analiz edenlerden biri. Bunları kendisiyle çok açık, net konuşma fırsatımız oldu. Polonya Cumhurbaşkanı Duda da burada hakikaten takdire şayan birisi. Polonya bölgede 2 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapıyor. Diğer taraftan şu anda Ukrayna’dan sonra Rusya’nın hedefinde olabileceğini düşünüyor. Onun için de tabii kendine göre bütün tedbirlerini alıyor, almak durumunda. Örneğin bugün, Biden Polonya’ya gidiyor. Tabii Ukrayna bir NATO ülkesi değil ama Polonya aynı zamanda bir NATO ülkesi. Polonya’nın bizimle olan diyalogları da ileri derecede. Bu özelliği de var. Dolayısıyla onunla olan münasebetlerimizde öncelikli Rusya-Ukrayna olayı var ama bunun yanında da tabii Polonya ile ilgili savunma sanayiine yönelik ilişkilerimizi, ekonomik alandaki ilişkilerimizi görüşme fırsatımız oldu. Diğer yandan Yunanistan’ın ziyaretinde tabii ki Yunanistan-Türkiye ilişkilerindeki malum sıkıntıların ortadan kaldırılmasına yönelik ne gibi adımlar atabileceğimizi görüşme imkanımız oldu. Bundan sonraki süreçte aracılarla değil biz direkt olarak kendimiz görüşmelerimizi yapalım, özel temsilcilerimiz vasıtasıyla görüşmelerimizi yapalım, böyle sürdürelim diyoruz. Yine diğer gelen liderlerle de iki ülkenin arasındaki ilişkileri ele aldık ama öne çıkan yine Rusya-Ukrayna konusu oldu. En önemli ziyaretlerden bir tanesi de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyaretiydi. Biz bu süreçte İsrail Başbakanı Benet’in de gelme durumu söz konusu. Onun da gelişiyle birlikte Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni bir süreci başlatma durumumuz olabilir. Bunun Filistin meselesine de olumlu yansımaları olacağına inanıyoruz. Burada tabii daha çok Doğu Akdeniz ile ilgili birlikte neler yapabiliriz konusu var. İkili ilişkilerde birlikte atabileceğimiz en önemli adımlardan bir tanesi olarak öyle zannediyorum ki burada yine doğal gaz konusu öne çıkabilir. Bunların değerlendirmeleri için önce Dışişleri Bakanımı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımı, taraflar tarih belirledikten sonra İsrail’e göndereceğiz. Bu görüşmeleri Dışişleri Bakanımızın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın İsrail’de yapacakları çalışmayla başlatmış olacağız. SORU: Krizler dünyada güç dengelerini değiştiriyor. Türkiye’nin kararlı bir dış politikası var ve zaman Türkiye’yi haklı çıkardı. Türkiye’nin dünyada bir enerji sıkıntısı yaşanırken, liderlerin Türkiye’ye ziyaretleri, bunların hepsini bir araya getirecek olursak, Türkiye’nin enerji hub’ı olma hedefi vardı, bu hedefte mesafenin azaldığını söyleyebilir miyiz? İnşallah bu önümüze yeni kapılar açacak. Şu anda açıklamayacağım. İnşallah bu yaptığımız görüşmelerle birlikte önümüze enerjide çok daha farklı alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda “Bu da nereden çıktı” diyeceksiniz. Bu görüşmelerden inşallah şöyle dört dörtlük bir sonuç çıkacak. İlk görüşmeleri yaptık, inşallah arkadaşlarımız da görüşmeleri devam ettirecekler, bu görüşmelerin devamında da biz bunun açıklamasını yapacağız. SORU: Dünyada gıda güvenliği çok dillendiriliyor. Bu konudaki tehlikeye işaret ediliyor. Türkiye açısından petrol ve gıda güvenliği konusunda neler söylersiniz? Gıda güvenliği konusunda tabii her türlü tedbiri alıyoruz. Bugün dünyada gıda güvenliği noktasında sıkıntının yaşanmadığı bir ülke var mı? Her ülkede az veya çok bir sıkıntı var. Biz de bu noktada kısmen bu tür sıkıntıları yaşıyoruz ama bütün tedbirlerimizi alıyoruz. Diyelim ki kırmızı ette mi sıkıntı var, ona göre adımlarımızı atıyoruz ve hemen süratle mekanizmalarımızı çalıştırıyoruz. Öbür tarafta diyelim ki şeker yok dediler. Bir de baktık ki birçok yerde stoklar, depolar dolu. Denetimlerle tepelerine binince hemen şekerler ortaya çıktı. Ayçiçek yağı dediler. Onda da yine Azak Denizi’ndeki 5 tane gemimiz geldi, böylece bir anda o iş çözülmüş oldu. Hububatta da benzer durumlar söz konusu oldu. Rusya ve Ukrayna’daki ciddi miktarda hububat, bakliyat yüklü gemilerimiz geldiler, geliyorlar. Türkiye, bu sektörlerde Allah’ın izniyle sıkıntı yaşamaz. Türkiye bunları aşmaya muktedir, güçlü bir ülke. Ancak Türkiye’de muhalefetin siyasi ahlakı iflas etmiş durumda. Sıkıntı burada. Muhalefetteki siyasi ahlakın iflas edişi ancak işte bu tür dedikoduları, bu tür manipülasyonları ortaya çıkarıyor ve bu manipülasyonlardan da benim vatandaşım ister istemez rahatsız oluyor. Biz bütün bunları süratle aşabilecek kabiliyetteyiz, güçteyiz, bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Şu an itibarıyla da önümüzde Ramazan var. Ramazan ile birlikte inşallah vatandaşlarımıza en ufak bir sıkıntı, en ufak bir endişe yaşatmayacağız ve huzurlu bir Ramazan’ı halkımızla birlikte yaşayacağız. SORU: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, grup toplantısında “Geçmişte Türkiye sözü dinlenen bir ülkeydi ama şu anda Türkiye deyince sırtlarını dönüyorlar.” diye cümle sarf etti. Bununla değerlendirmeniz nedir? Arka arkaya bütün devlet başkanları, hükümet başkanları ülkemize geliyorken, bunun yanında bizimle yoğun bir telefon diplomasisi yürütüyorken nasıl herkes sırtını dönmüş oluyor? Sadece Mart ayında liderlerle 40’ın üzerinde yüz yüze görüşmem ya da telefon temasım oldu. Rusya Devlet Başkanı Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile sürekli telefon görüşmeleri yapıyoruz. ABD Başkanı Biden ile de telefonla görüştük. Yine bu ay Azerbaycan Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev’i, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’i, Almanya Şansölyesi Scholz’u, Polonya Cumhurbaşkanı Duda’yı, Güney Kore Başbakanı Kim Boo-Kyum’u, Hollanda Başbakanı Rutte’yi, Kosova Cumhurbaşkanı Osmani-Sadriu’yu ülkemizde misafir ettik. BM Genel Sekreteri Guterres, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, AB Komisyonu Başkanı Leyen ve AB Konseyi Başkanı Michel’in yanı sıra Fransa, Avusturya, Moldova, Sırbistan, Litvanya, Belarus, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan cumhurbaşkanları ile Hollanda, İngiltere, Kanada Başbakanlarıyla ayrıca telefon görüşmelerimiz de oldu. Antalya’da da NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Arnavutluk Başbakanı Rama, Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Slovenya Cumhurbaşkanı Pahor, Bosna Hersek Başkanlık Konseyi üyeleri Caferoviç ve Dodik, Bulgaristan Başbakanı Petkov, Gine Bissau Cumhurbaşkanı Embalo, Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Barzani, Nijer Cumhurbaşkanı Bazum, Sierra Leone Cumhurbaşkanı Bio, Liberya Cumhurbaşkanı Weah ile görüştük. Bu NATO Zirvesinde de yine Fransa Cumhurbaşkanı, İtalya, Estonya, İspanya ve Birleşik Krallık Başbakanlarıyla ikili görüşmeler yaptım. Tüm bu görüşmeler bu ay içerisinde oldu. Her biri de ülkemizin barış için yürüttüğü diplomasi çabalarını takdir ettiklerini özellikle belirtiyor. Şimdi kalkıp da “Dünya Türkiye’ye sırtını dönüyor” demek akılla, mantıkla izah edilecek bir şey değil. SORU: Merak edilen bir başka mesele de turizm konusunda Türkiye’nin önümüzdeki sürece nasıl gireceği? Rakamlarda bir farklılık beklenir mi? Böyle bir dönemde turizmde bir patlama veya ciddi bir yükseliş çok iddialı bir ifade olur. Ama Turizm Bakanım bu konuda çok çok gayretle ülkelerle görüşmeleri sürdürüyor. Aynı şekilde biz de gerek Rusya gerek Ukrayna gerek Polonya, bütün bölgelerle yine görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Başta Putin olmak üzere onlar da turizmde biz özellikle önünü kesmeyeceğiz, teşvik edeceğiz ve Türkiye’ye vatandaşlarımızın gidişi noktasında herhangi bir engel koymayacağız dediler. Şunu da söylüyorlar; belki para konusunda Ruble, yani kendi milli paralarımızla bu işi yapalım diye bir çıkış söz konusu olabilir. Bunu zaten biz normal zamanda Rusya’ya teklif etmiştik. Milli paramızla, yerli paramızla bunları yapalım ve Ruble ile Türk Lirası olarak bunu çalıştıralım demiştik. Şimdi de haklılığımız tam ortaya çıkıyor ve Ruble-TL ve farklı ülkelerle de bunu o ülkelerin paralarıyla yapabileceklerini söylüyorlar. Bu adımı bu şekilde atacağız. Bunun yanında Polonya Cumhurbaşkanı Duda da “Biz vatandaşlarımıza Türkiye’ye turizm için gitmeleri noktasında tavsiyede bulunuyoruz” dedi. Bize Ukrayna’dan 2 milyonun üzerinde, Rusya’dan 5 milyonun üzerinde turist geliyor. Biz Türkiye olarak güvenilir bir ülke olmamız hasebiyle turist çekme noktasında inanıyorum ki çok ciddi sıkıntılar yaşamayacağız ve İngiltere’den de biz bundan sonraki süreçte daha fazla turist alma imkanını da yakalayacağız. Almanya’dan da hakeza öyle. Çalışıyoruz, çalışacağız. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile iyi bir görüşmemiz oldu ve Almanya-Türkiye arasındaki diyaloglardan da bundan sonraki süreç için ümitliyim. SORU: Yılbaşında asgari ücret ve memur maaş zammı belirlendikten sonra “Gerekirse yıl ortasına doğru enflasyon ve günün koşulları değerlendirilerek tekrar bir değerlendirme yapılabilir” dediniz. Geçtiğimiz günlerde masada işçi adına pazarlıkları yürüten Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da biz bir davet gelirse zevkle o masaya otururuz dedi. Bir gündem var mı, yıl ortasında asgari ücretle ilgili yeni bir gelişme, bir zam olur mu? Bir de emekliler için bayram ikramiyesi ödeniyor, onların da bir zam beklentisi var, emeklilere de bir müjdeniz olacak mı? Şu anda daha üçüncü aydayız. Yıl ortasına geldiğimiz zaman zaten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanım da önüme mevcut durumu getirir. Zaten Vedat Bey sendikalarla bugüne kadar samimi görüş alışverişinde bulunmuştur. Yapılacak görüşmeler neticesinde de yıl ortasında böyle bir değerlendirme gerektiğinde biz kesinlikle vatandaşımızdan, hele hele işçimizden böyle bir şeyi esirgemeyiz. Veren el alan elden hayırlıdır. SORU: Seçim Kanunu değişikliğiyle ilgili muhalefetin eleştirileri ve iddiaları var. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu Seçim Yasası’yla ilgili olarak bizler Cumhur İttifakı olarak çalışmamızı bütün samimiyetimizle ortaya koyduk. Barajı belirledik ve bu konuda da MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli en ufak bir tereddüt göstermedi. Yine böyle bir uçak seyahatinde barajı açıklamıştık ve yüzde 7 demiştik. Yüzde 7 baraj teklifimizi o zaman Sayın Devlet Bey de aynen kabul edip gerekli ekibine talimat vermişti. Baraj konusu yüzde 7 olarak şu anda ilgili arkadaşlarımızın çalışmalarına girmiş oldu. Zaten üzerinde durulan konu da daha çok bu baraj meselesiydi. Baraj konusunda da ihtilaf falan da olmayınca zaten çalışmaları bitirdik. Arkadaşlarımız da gerek Hayati Bey gerek Feti Bey bu yapılan çalışmayı Meclis’e taşıdılar. Şu anda Meclis’te de Anayasa Komisyonunda kabul edildi. Fazla zaman harcamadan süratle inşallah bu yeni yasayı çıkaracağız.

1 yıl önce

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Bazı NATO ülkeleri Ukrayna Savaşı'nın bitmesini istemiyor

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, katıldığı CNN Türk canlı yayınında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu "BAZI NATO ÜLKELERİ UKRAYNA SAVAŞI'NIN BİTMESİNİ İSTEMİYOR" 'Ukrayna-Rusya Savaşı neden bitmiyor?' sorusuna yanıt veren Bakan Çavuşoğlu, "Bazı NATO ülkeleri Ukrayna Savaşı'nın bitmesini istemiyor" diye konuştu. Bakan, İstanbul'daki müzakerelerin ardından sürecin çok uzamayacağını düşündüklerini fakat NATO toplantısı sonrasında savaşın neden devam ettiğini anladıklarını, "NATO'nun içerisinde savaşın bitmesini istemeyen ülkeler var" diyerek ifade etti. "ZELENSKİY VE PUTİN İSTANBUL'DA GÖRÜŞEBİLİR" Bakan Çavuşoğlu, "Putin ile Zelenskiy'in İstanbul'da bir araya gelme olasılığı hala masada mı?" sorusuna ise, "Hala masada, şartlar oluşursa bir araya gelecekler." diyerek yanıt verdi. "İSTANBUL GÖRÜŞMELERİNDEN SONRA SAVAŞIN UZAYACAĞINI DÜŞÜNMÜYORDUK" Çavuşoğlu'nun konuya ilişkin açıklamaları şöyle: "Bu kadar uzayacağını düşünmüyorduk. Özellikle İstanbul'daki görüşmelerden sonra uzayacağını düşünmüyorduk. NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sonrasında böyle bir kanaat oluştu. Çünkü bu savaşın devamın etmesini isteyen ülkeler var. NATO'nun içerisinde savaşın devam etmesini isteyenler var. Rusya devam etsin güç kaybetsin istiyorlar. Ukrayna'yı bir rekabet alanı olarak görmemek lazım. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı kabul edilemez. Güvenlik garantileri detaylarına geldiğimizde bu savaşın devamına yönelik bir kanaat oluştu bizde." GÖNDERİLEN GÖÇMEN SAYISI 21 BİN Çavuşoğlu, "Düzenli düzensiz göçmen sayısı 5 milyona yakın. Biz Türkiye olarak göçmenleri göndermeye devam ediyoruz. Bu sene gönderilen göçmen sayısı ilk 3 ayda 21 bin." bilgisini paylaştı.

1 yıl önce

Beyaz Saray'dan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği yorumu: Türkiye ile çalışıyoruz

Jen Psaki, Beyaz Saray'daki günlük basın toplantısında, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin açıklamasını değerlendirdi. "Türkiye'nin bu konudaki konumunu netleştirmeye çalışıyoruz." ifadesini kullanan Psaki, birçok NATO ülkesinin Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelik sürecine desteğini açıkladığını anımsattı. Psaki, "Türkiye ve atadığı temsilciler ile çalışmaya devam ediyoruz." dedi. NE OLMUŞTU? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cuma namazını kıldığı İstanbul Üsküdar'daki Hz. Ali Camisi'nin çıkışında basın mensuplarına İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği sürecine ilişkin yaptığı açıklamada, "Biz şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içerisinde değiliz. Çünkü daha önce Yunanistan ile ilgili NATO konusunda bir yanlış yaptılar bizden önceki yönetimler ve Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı NATO'yu da arkasına alarak takındığı tavrı biliyorsunuz. Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz. Kaldı ki İskandinav ülkeleri ne yazık ki terör örgütlerinin adeta misafirhanesi gibi. PKK'sı, DHKPC'si İsveç'te, Hollanda'da yuvalanmış durumdalar. Ve oraların hatta daha da ileri gidiyorum parlamentolarında da yer alıyorlar. Bu noktada bizim olumlu bakmamız mümkün değil." ifadelerini kullanmıştı.

1 yıl önce

Putin’den, Finlandiya Cumhurbaşkanı'na "NATO’ya üyelik hata olur" mesajı

Finlandiya Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Niinistö, görüşmede Putin'e 2021'in sonlarında Rusya'nın ülkelerin NATO'ya katılmasını önlemeyi amaçlayan taleplerinin ve Şubat ayında Ukrayna'ya saldırı başlatmasının Finlandiya'nın güvenlik ortamını temelden değiştirdiğini söyledi. Doğrudan ve anlaşılır şekilde gerçekleştirildiği ifade edilen görüşmede Niinistö, Finlandiya'nın önümüzdeki birkaç gün içinde NATO üyeliğine başvurmaya karar verdiğini belirtti. Rusya'nın Ukrayna'daki saldırılarının yol açtığı insani acılardan derin endişe duyduğunu söyleyen Niinistö, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin sivillerin tahliyesinin sağlanmasına ilişkin mesajlarını da iletti. "FİNLANDİYA RUSYA'NIN KOMŞUSU OLMANIN GETİRDİĞİ SORUNLARI DOĞRU VE PROFESYONEL BİR ŞEKİLDE ELE ALMAK İSTİYOR" Finlandiya'nın NATO'ya katılarak kendi güvenliğini güçlendireceği ifade edilen Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, "Finlandiya gelecekte de Rusya'nın komşusu olmanın getirdiği pratik sorunları doğru ve profesyonel bir şekilde ele almak istiyor" denildi. Görüşmenin Finlandiya'nın talebi üzerine yapıldığı kaydedildi. PUTİN: "FİNLANDİYA'NIN NATO ÜYELİĞİ HATA OLUR" Görüşmeye dair Kremlin'den yapılan açıklamada ise, "Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusunda bulunma niyetiyle ilgili olarak açık bir görüş alışverişi yapıldı" denildi. Açıklamada, "Vladimir Putin, Finlandiya'nın güvenliğine yönelik herhangi bir tehdit olmadığı için geleneksel askeri tarafsızlık politikasından vazgeçmenin bir hata olacağını vurguladı" ifadeleri kullanıldı. Finlandiya'nın dış politikasında böyle bir değişikliğin, uzun yıllardır iyi komşuluk ve işbirliği ruhuyla inşa edilen ve karşılıklı yarar sağlayan Rusya-Finlandiya ilişkilerini olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekildi. Liderler ayrıca Ukrayna'daki durumu da görüştü. Açıklamaya göre Putin, Kiev yönetiminin diyalogla ilgilenmediği için Ukrayna ile müzakerelerin askıya alındığını söyledi.

1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO üyeliğine olumlu bakmadığını söylemişti: İşte İsveç'in teröre destek sabıkası

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olmasına olumlu bakmadığın belirtti. Türkiye'nin aktif mücadele yürüttüğü terör örgütlerine açıkça destek veren İsveç'in NATO üyeliği Ankara tarafından reddediliyor. Diplomatik kaynaklar, "ifade özgürlüğü" bahanesiyle terör örgütlerine aleni şekilde verilen desteğin kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. YPG'ye şimdiye kadar İsveç'ten 210 milyon dolarlık destek aktarıldığı belirtiliyor. TERÖR ÖRGÜTÜ YPG'YE ALENİ DESTEK Sabah gazetesinden Betül Usta'nın haberine göre, İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde liderliğindeki heyetin terör örgütü YPG temsilcileriyle görüşmeleri sonucu 2023 yılında terör örgütüne 376 milyon dolar destek verilmesi kararlaştırıldı. İsveçli bakan gizleme gereği dahi duymadan sosyal medya hesabından ülkesinin YPG ile ortak olmayı sürdürdüğü açıklamasında bulundu. İsveç Savunma Bakanı Hultqvist de "SDG" adını kullanan terör örgütü YPG/PKK'nın sözde genel komutanı Ferhat Abdi Şahin'le görüşmesinde, "İsveç olarak, sizlerle uzun süre iş birliği yapmaya ve yardım etmeye hazırız" ifadesini kullandı. İsveç parlamentosunda ayrıca PKK ile bağlantılı 6 milletvekili bulunuyor. FETÖ İÇİN DE GÜVENLİ LİMAN OLDULAR İsveç, terör örgütü PKK ve uzantılarının yanı sıra terör örgütü FETÖ'ye de destek sunuyor. İsveç, 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'den kaçan çok sayıda FETÖ üyesine oturma ve çalışma izni verdi. FETÖ'cü Today's Zaman'ın Ankara Temsilcisi firari Abdullah Bozkurt, İsveç'ten yaptığı yayımlarla manipülasyonlarını sürdürüyor. İsveç kaynaklı haberlere göre 2015'te 253, 2016'da 738, 2017'de, 872, 2018'de 493 FETÖ'cü ülkeden sığınma ve çalışma izni istedi. İsveç kanunlarına göre, devamlı çalışma izni alan kişiler 5 yıl sonra İsveç vatandaşı olabiliyor. Göçmen Dairesi yetkilileri de Türkiye'de hapse girme olasılığı olan FETÖ'cülerin iltica taleplerinin kabul edildiği, hapis olasılığı olmayanların Türkiye'ye dönmelerinde sakınca görülmediği şeklinde açıklamalar yaptı. ÇAVUŞOĞLU'NDAN KRİTİK TEMASLAR NATO Dışişleri Bakanları Gayrı resmi Toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine karşı tutumunu gerekçeleriyle muhataplarına aktaracağı kaydediliyor. Çavuşoğlu'nun 18 Mayıs'ta ABD'ye gerçekleştireceği ziyarette de konunun gündeme gelmesi bekleniyor. AFRİN HAREKATI SONRASI SİLAH SATIŞINI DURDUDU NATO üyeliği tartışılan Finlandiya ise PKK'yı doğrudan terör örgütü olarak tanımıyor ancak AB kararlarından dolayı terör örgütü olarak tanıyan ülkeler arasında yer alıyor. Resmi kanaldan ülke bazında doğrudan açık destek verilmese de bireysel olarak ve bazı STK'lar aracılığıyla PKK/PYD'ye destek sunuluyor. Finlandiya, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik askeri operasyonunu kınayarak Afrin harekâtı nedeniyle Türkiye'ye silah satışını durdurma kararı almıştı.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 17 18