23 Nisan Salı 2024
3 yıl önce

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias: Türkiye bölgenin büyük değişimcisi rolü oynuyor

Dendias, Yunanistan'ın, Mısır, İsrail, Ürdün, Kıbrıs, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile kurdukları iş birliğine Türkiye'nin de katılmasını arzu ettiklerini belirtti

1 yıl önce

Nikos Dendias bile bu kadar ileri gitmedi... Türkiye'nin Yunanistan'a verdiği cevabı beğenmeyen Aslı Aydıntaşbaş neyi temsil ediyor?

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın "Bugün Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ayasofya’nın, İmparatorluk Kapısı’ndaki Vandalizm gibi camiye çevrilmesi, tarihe saygı duyan herkesi üzüyor" şeklindeki açıklamasına Milli Savunma Bakanlığı'ndan çok sert tepki gelmiş ve “569 yıl önce fethedilen İstanbul’a, Roma İmparatorluğu’nun veya Bizans’ın hayalini kurarak bakmak, kuruntudan ibarettir. 1000 yıl öncesine özlem duyanlar kimin yayılmacı, kimin barışa engel olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu vesile ile 569 yıl önce İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve kahraman ordusunu rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz” ifadelerine yer vermişti. Bu cevaba çok bozulan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, MSB'nin tepkisini ‘TSK’nın yeni üslubu’ diye eleştirmişti. Türkiye Gazetesi Yazarı Yusuf Alabarda, eski vesayet günlerini özleyen ve askerlerin siyasete dizayn verdiği günleri hatırlatarak Aydıntaşbaş'ın aslında neyin peşinde olduğunu yazdı. Yusuf Alabarda'nın "Balans ayarı veren TSK özlemi ve Ayasofya" başlıklı yazısından ilgili bölüm şöyle: Geçtiğimiz hafta İstanbul’un fethinin 569. yıl dönümü, fethe yakışır etkinlikler ile kutlandı. Kutlamalarda Ayasofya-i Kebir Camii için İletişim Başkanlığınca hazırlanan ışık ve gökyüzü haritalama tekniği muazzam bir görsel şölene dönüştü. Gelgelelim, İstanbul şehrine vurulan Müslüman Türk’ün mührü ve buna dair hatırlatmalar Atina’daki müflis muhterisleri son derece rahatsız etti. Hücrelerine kadar işlediğine bizzat içlerinde yaşayarak şahit olduğum Müslüman Türk nefretinin bir tezahürüyle, Yunanistan Dışişleri makamındaki kifayetsiz muhteris “Ulusal hafızamız için kötü bir gün. Bugün Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ayasofya’nın, İmparatorluk Kapısı’ndaki Vandalizm gibi camiye çevrilmesi, tarihe saygı duyan herkesi üzüyor” mesajını paylaştı. Ayasofya-i Kebir Camii, 1453 yılında Müslüman Türk’ün idaresine geçtiğinden bu yana, dünya mirasının bir parçası olarak zaten göz bebeği gibi korunuyor, zira ulu mabet aynı zamanda atamız Fatih Sultan Mehmet Han’ın bizlere emaneti. Dendias’ın bu açıklamalarına MSB’lığı resmî sosyal medya hesabından “569 yıl önce fethedilen İstanbul’a, Roma İmparatorluğu’nun veya Bizans’ın hayalini kurarak bakmak, kuruntudan ibarettir. 1000 yıl öncesine özlem duyanlar kimin yayılmacı, kimin barışa engel olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu vesile ile 569 yıl önce İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han’ı ve kahraman ordusunu rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz” diyerek cevap verdi. Verdi vermesine lakin cevap Atina’dan değil, duvarlara ‘Zulüm 1453’te başladı’ diyen zihniyetten geldi. Uluslararası medya kartellerinde zaman zaman ‘Erdoğan’ı durdurmak istiyorsanız ülkenin ekonomisine saldırın’ tadında yazılar yazan Aslı Aydıntaşbaş, MSB’lığının ortaya koyduğu tepkiyi ‘TSK’nın yeni üslubu’ diye eleştirdi. Öncelikle anlaması gereken konu, bu türden siyasi paylaşımlar artık ceketin düzgün bağlanmış düğmeleri mucibince, TSK tarafından değil Bakanlık tarafından yapılıyor. Doğrusu da bu zaten. O yüzden mezkûr açıklama, anakronik kafayı temsil eden Aslı Aydıntaşbaş’ın iddia ettiği gibi TSK tarafından değil, Bakanlık tarafından yapıldı.   ALIŞIK OLDUKLARI TSK... Aslı Hanım ve fikirdaşlarının alışık oldukları ve özlemini duydukları TSK artık ortalarda yok. Demokratik bir ülkede silahlı kuvvetlerin konumlanması nasıl olması gerekiyorsa, Türkiye’de de o hâle geldi, gelmeye devam ediyor. Protokolde ana muhalefet partisi liderinin ve bağlı olması gereken Millî Savunma Bakanı’nın bile önünde yer alan, siyasete dair her konuda söylem üreten ve bunu kamuoyu ile pervasızca paylaşabilen, siyasal otonom alanı alabildiğine geniş bir TSK hakikatine dair tek kelime eleştiri getirmeyenler, Bakanlığın açıklamasını eleştirmekle meşgul. Ne acı… Kendisine açılan alan sayesinde dünyaca bilinen platformlarda yazılar kaleme alan bir yazarın düştüğü acınası durum, bir zamanlar ekranlarda ‘ben vurdum mu oturtan genelkurmay başkanı isterim’ diyen kabzımal ile aynı seviyede olmamalıydı. Elbette konu sadece Aslı Hanım ile mahdut değil, yıllardır kendisine amiral gemisi unvanı yakıştırmış bir gazetede her Yüksek Askerî Şûra sonrası ‘nerede o eski güzel günler’ tadında YAŞ yazıları kaleme alan yazar çizer taifesi için de aynı eleştiriler geçerli. İnşallah bir gün ‘Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Gözetimi ve Kontrolü’ teması ile, klişe Samuel Huntington misalleri vermeden, günümüzden çağdaş örnekler yazarsınız da okuduğumuza değer.