19 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

İran’dan nükleer açıklaması: “Baskı altında kabul etmeyiz”

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılan ve haziranda ara verilen nükleer görüşmelere yeniden başlamaya hazır olduklarını ancak baskı altında müzakereyi kabul etmeyeceklerini söyledi. İran Cumhurbaşkanı Reisi, devlet televizyonunda yayınlanan röportajında, Tahran'da muhafazakarların oluşturduğu yeni hükümet döneminde ülkesinin izleyeceği iç ve dış politika hakkında değerlendirmelerde bulundu. Önceki hükümet döneminde halkın hükümete yönelik güven duygusunun zayıfladığını belirten Reisi, "Bu dönemde, halkın zedelenmiş güvenini yeniden inşa etmeliyiz. İnsanların güvenini yeniden kazanmanın yolu dürüst olmaktır. Bütün devlet adamları dürüst olmalı ve verilen sözü dürüstçe yerine getirmeli ancak yerine getirilmiyorsa neden yerine getirilmediğini halka açıklamalıdır." diye konuştu. Kendi hükümetleri döneminde yolsuzlukla mücadele edeceklerini vurgulayan Reisi, şöyle devam etti: "Bu hükümetin bakanları, yetkilileri ve yöneticileri yolsuzlukla mücadele konusunda bir anlayışa sahip çünkü hükümetteki şartımız her düzeydeki tüm yöneticiler için yolsuzlukla mücadeledir. Kameralar önünde halka cevap vermek sadece Cumhurbaşkanı'nın görevi değildir. Yöneticilerimizin her biri kendilerini her düzeyde sorumlu tutmalı ve halkımız her konuda bilgilendirilmelidir." Konuşmasının bir başka bölümünde ülke dışındaki İranlılara ülkeye yatırım yapma çağrısında bulunan Reisi, "Yurt dışındaki İranlılara, İran'ın yatırım için güvenli ve öngörülebilir olduğunu söylüyorum. Devlet kurumları da yatırım almaya hazırdır. dedi. "KOMŞULARIMIZLA İLİŞKİLER ÖNCELİĞİMİZ" Afganistan'daki gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan İran Cumhurbaşkanı, Afganistan'daki sorunların çözümünün bu ülkedeki halkın iradesiyle kurulacak bir hükümetin oluşturulmasıyla mümkün olacağını belirtti. Afganistan halkının iradesiyle doğan bir hükümeti desteklediklerini ifade eden Reisi, ülkedeki çatışmaların durdurulmasının da önemini vurguladı. Reisi, Afganistan konusunda farklı ülkelerden 50'den fazla yetkiliyle temas kurduğunu ve görüşmelerin süreceğini kaydetti. Afganistan'ın güvenliğini İran'ın güvenliği olarak kabul ettiklerini dile getiren Reisi, "Sadece Afganistan değil, tüm komşu ülkelerin güvenliği bizim güvenliğimizdir ve komşularımızla ilişkilerin önceliğimiz olduğunu defalarca dile getirdim." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

İran, nükleer müzakerelerin başlamasına haftalar kala Hürmüz Boğazı'nın ucunda gövde gösterisine girişti

ABD savaş gemisiyle sıcak noktada yaşanan 'çatışma'nın görüntüleri dünyayı sarstı, günler sonra resmi medya bu kez ateşlenen füzeler ve havalanan jetlerin fotoğraflarını paylaştı. İran, nükleer müzakerelerin başlamasına haftalar kala Hürmüz Boğazı'nın ucunda gövde gösterisine girişti. Savaş uçakları, helikopterler, denizaltılar, drone'lar ile başlayan 'savaş oyunu'na komandolar ve paraşütçüler de katıldı. Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı, İran'ın dünyadaki petrol tankerlerinin yüzde 20'sinin geçtiği Hürmüz Boğazı'nda 1 milyon kilometrekareden fazla bir alanı kapattığını bildiriyor. İran kara, hava ve deniz kuvvetlerinin yer aldığı Zülfikar-1400 adlı tatbikatta, Tahran yönetiminin kendi üretimi silahlı insansız hava araçları da (SİHA) özellikle dikkat çekici. Milliyet'in derlediği habere göre, Mekran kıyısından canlı yayınlar yapan İran resmi televizyonu, dev 'savaş oyununun amacını' yabancı tehditlerle ve muhtemel müdahalelerle yüzleşmeye hazırlık olarak sundu. Yerel medyada yer alan fotoğraflarda ise, Basra Körfezi'nde manevra yapan deniz araçları, helikopterlerden inen komandolar ve büyük çaplı patlamalar göze çarptı. ZAMANLAMA DİKKAT ÇEKİCİ Al Jazeera, dev tatbikatın Umman Denizi'ndeki ABD sürtüşmesinden günler sonra, Pazar günü sabah saatlerinde başladığını hatırlatarak zamanlamasına vurgu yaptı. Ünlü televizyon kanalı ayrıca, İran Devrim Muhafızları'nın 2021'de İsrail'i tehdit eden çok sayıda gövde gösterisine imza attığını ve Azerbaycan sınırında da tatbikat yaptığını hatırlattı. Tatbikatı sözcüsü amiral Seyyid Mahmud Musevi, ABD'nin doğrudan adını vermeden Washington'ın Ortadoğu'da işgalci ve istikrarı bozucu bir rol oynadığını söyledi. TARİH 25 EKİM! 2020 ilkbaharında ABD ve İran'ın savaşın eşiğine kadar geldiği ve saldırı emrinin dakikalar kala iptal edildiği büyük gerilim, bir kez daha Basra Körfezi'nde sahne aldı. İran Devrim Muhafızları, 3 Kasım Çarşamba günü yaptığı açıklamada, ABD tarafından Umman Denizi'nde İran'a ait bir petrol tankerine el koyma çabasının 25 Ekim tarihinde engellendiğini duyurdu. Tahran yönetiminin açıklamasına göre, İran askerleri söz konusu tankerin güvertesine indi, kontrolü ele geçirdi. Tankerin yönü değiştirildi ve yeniden İran sularına döndürüldü. Ancak ABD ordusuna göre, durum İran'ın anlattığı gibi değil. Pentagon, İran birliklerinin Vietnam bandıralı bir petrol tankerine el koyduğu sırada ABD donanmasının olay yerinde olduğunu aktardı. Uluslararası medyaya konuşan ABD'lilere göre ayrıca, İran'a ait onlarca insansız hava aracı Çarşamba gününden itibaren Hürmüz Boğazı'ndaki Amerikan gemisi Essex'e kadar yaklaştı. İran medyası ise, ABD ve İran güçlerinin 25 Ekimde karşı karşıya geldiği olayın görüntülerini yayınladı. Video kaydı, İran askerlerinin helikopterden bir tankere indiği görüntülerle açılıyor. İran helikopterinden ABD savaş gemisine birçok kez nişan alındığı görülürken, medyada yer alan haberlerde olay yerine çok sayıda ABD helikopteri ve savaş gemisinin geldiği savunuldu. ABD'lilerin çabasının tankerinin kurtarılmasını engelleyemediğini kaydeden İran medyası, helikopter ve savaş gemilerinin rotayı tıkama girişiminin de başarısız olduğunu ileri sürdü. CNN Internatinoal, görüntüleri 'İran, ABD donanmasıyla geçen ay gerçekleşen 'çatışma'nın görüntülerini paylaştı' başlığıyla ekranına taşıdı, Pentagon'un söz konusu iddiaları reddettiğini belirtti. B-1B LANCER'LA GÖZDAĞI ABD ordusu, 31 Ekim tarihinde bütün Ortadoğu semalarında devriye gezen ünlü bombardıman uçağı B-1B Lancer'ın fotoğraflarını resmi internet sitesinden yayınlamıştı. B-1B Lancer'a eşlik eden uçaklar arasında Suudi Arabistan'a ait F-15'ler, İsrail'den bir F-15, Mısır ordusuna ait F-16'lar ve Bahreyn hava kuvvetlerinden bir F-16 vardı. Tahran'ın yeniden nükleer müzakerelere döneceğini açıklamasına rağmen Ortadoğu'da ABD ve müttefikleri ile İran yönetimi arasında tırmanan gerilim özellikle dikkat çekici. İran ve Batılı ülkeler, 29 Kasım'da bir kez daha masaya oturacak. TRUMP NEREDEYSE SAVAŞA GİRİYORDU Nükleer anlaşma, İran ile P5+1 ülkeleri arasında 2015 yılında imzalandı. ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya'nın taraf olduğu anlaşma, İran'ın uranyum zenginleştirme programını kısıtlaması karşılığında ülkeye uygulanan yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesiyle rüzgar tersine döndü. Orta Doğu'da koşulsuz şekilde İsrail'i destekleyen Trump, başkanlık koltuğuna oturduktan iki yıl sonra, 2018'de tarihi anlaşmadan çekildi. Ayrıca yine aynı yılın sonlarında İran'a karşı yeni yaptırımlar açıkladı. Donald Trump, petrolün yanı sıra İran'ın en büyük ihracat gelir kaynağı olan demir-çelik, alüminyum ve bakır sektörlerini de kapsayan yeni yaptırımları ise Mayıs 2020'de devreye soktu. Tahran yönetimi de anlaşmadan kısmen çekildiğini ilan etti. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, zenginleştirilmiş uranyum seviyesini artıracaklarını açıkladı. Haziran ayının ortasına gelindiğinde ise, İran nükleer anlaşmadaki limitin aşılacağını ve 300 kilogram zenginleştirilmiş uranyum için son tarihin 27 Haziran 2020 olduğunu duyurdu. Tüm bunlar olurken, dünyanın en önemli enerji güzergahı Basra Körfezi'nde bazı petrol tankerlerinde patlamalar oldu. ABD ve Ortadoğu'daki müttefikleri, patlamalardan İran'ı sorumlu tuttu. İran'ın bir ABD insansız hava aracını füzeyle vurması ise, şimşek yüklü bulutların çarpışmasına yol açtı. Donald Trump, İran'a saldırı emri verdiğini ve 10 dakika kala söz konusu saldırıyı iptal ettiğini söyledi. Pentagon, uçak gemisi USS Abraham Lincoln ve diğer savaş gemilerini Mayıs ayında Ortadoğu'ya gönderdi. Washington ayrıca Ortadoğu'daki müttefik ülkelerine Patriot füze savunma sistemi bataryası da konuşlandırdı. Trump'ın Kasım 2020'deki seçimleri kaybetmesiyle iktidara gelen Joe Biden yönetiminin, İran'ın nükleer müzakerelere dönmesini istediği biliniyordu. Taraflar, bu ayın 29'unda yeniden masaya oturacak.

2 yıl önce

Erdoğan'dan 3'üncü santral mesajı: Nükleere karşı çıkmak ihanet değilse gaflettir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Hizmet Binası ve Yapımı Tamamlanan Enerji Santrallerinin Açılış Töreni'ne katıldı. Burada yaptığı konuşmada, EPDK'nın kuruluşundan bugüne kadar ortaya koyduğu tablonun gurur vesilesi olduğunu söyleyen Erdoğan, kurumun enerji piyasalarının serbestleştirilmesi ve düzenlenmesindeki uygulamalarıyla uluslararası düzeyde takip edilen bir yapıya dönüştüğünü belirtti. Kurumsal kapasitesini güçlendirerek bugünkü seviyesine ulaştırdıkları EPDK'nın en önemli eksikliğinin uzun yıllar kendine layık bir hizmet binasının bulunmaması olduğunu ifade eden Erdoğan, 2015 yılındaki 6'ncı Dünya Enerji Düzenleme Forumu'nda bu ihtiyacın giderilmesiyle ilgili talimatları vererek, çalışmaları başlattıklarını anımsattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 yıl gibi bir sürede tamamlanan EPDK yeni hizmet binasının hayırlı olmasını diledi. Yeni binanın ev sahipliği yaptığı kurumu en güzel şekilde temsil eden bir mimariye ve altyapıya sahip olduğunun görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, yatay mimari anlayışıyla, insan odaklı bir şekilde inşa edilen, en yüksek seviyede enerji verimliliğini hedefleyen binanın çatısının tamamının güneş enerjisi ve su ısıtma panelleriyle kaplı olduğunu aktardı. Bu panellerin binada kullanılan enerji ve suyun önemli bir bölümünü karşıladığını dile getiren Erdoğan, modern çalışma alanlarının yanı sıra binada kreş, mescit, konferans salonu, fuaye, sergi bölümü, kütüphane ve kapalı otopark gibi her türlü ihtiyacın düşünüldüğünü bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mimarisiyle, konumuyla, yeşil ergonomi anlayışının tezahürü olan altyapısıyla göz dolduran bir eseri daha Türkiye'ye kazandırmanın gururunu yaşadıklarını belirterek, eserin inşasına katkı veren kurumlara ve çalışanlara teşekkür etti. EPDK'nın, yeni binasında enerji sektöründe oynadığı kritik rolü çok daha başarılı bir şekilde devam ettireceğine inandığını vurgulayan Erdoğan, bugün ayrıca özel sektörün Adıyaman, Balıkesir ve Bingöl'de inşa ettiği yenilenebilir enerji santrallerinin de açılışını gerçekleştireceklerini hatırlattı. "YATIRIMCILARIMIZI CANIGÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin çatıda yapılan en büyük güneş enerjisi projesini, çöp gaz elektrik üretim tesisini, Avrupa'nın en büyük birleşik yenilenebilir elektrik üretim santralini bugün resmen hizmete alıyoruz. Enerji sektörümüze güç katacak Adıyaman, Balıkesir ve Bingöl'deki kardeşlerimize istihdam imkanı sunacak bu önemli yatırımların da ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Salgın şartlarına rağmen Türkiye'nin geleceğine ve potansiyeline inanan yatırımcılarımızı canıgönülden tebrik ediyorum." diye konuştu. Türkiye ekonomisinin son 19 yılda olağanüstü bir iki dönem haricinde yüksek büyüme trendini sürekli devam ettirdiğine dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin enerji talebinin, ekonomik büyümesine ve nüfusuna paralel olarak arttığını söyledi. Elektrik enerjisi tüketiminin sadece bu yıl yüzde 8 seviyesinde arttığına işaret eden Erdoğan, "İlgili kurumlarımızın yaptığı çalışmalar, elektrik enerjisi talebimizin yılda ortalama yüzde 3,5 oranında artacağını gösteriyor. Ekonomimizin salgın şartlarına rağmen yakaladığı ivmeyi devam ettirmesi durumunda bu oranlar daha da yukarıya çıkacaktır. Hükümet olarak, gerek ülkemizin artan enerji ihtiyacını gerekse küresel ekonomik görünümü dikkate alarak, çalışmalarımızı yürütüyoruz." bilgisini paylaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2017 yılında açıkladıkları Milli Enerji ve Maden Politikası'nın, bu süreçte kendilerine ve enerji sektörüne rehberlik ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Daha çok yerli, daha çok yenilenebilir şiarıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızın hedefi enerji ihtiyacımızı yerli ve milli imkanlarla sürekli, kaliteli ve uygun fiyatlarla karşılamaktır. Bunun için yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını devamlı yükseltiyoruz. Rüzgar ve güneş enerjisinde 2027 yılına kadar 10'ar bin megavatlık ek kurulu güç katkısı hedefliyoruz. Enerji havuzumuza nükleer enerjiyi de ekleyerek üretim portföyümüzü daha da çeşitlendirmeyi ve zenginleştirmeyi arzu ediyoruz." Mersin'e eylül ayında yaptığı ziyarette Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ni de ziyaret ederek, gelinen aşamayı bizzat yerinde gördüğünü anlatan Erdoğan, "Her biri 1200 megavat güce sahip 4 üniteden oluşan 4 bin 800 megavat kapasiteli olarak planladığımız santralimizle ilgili çalışmalar devam ediyor." sözlerini sarf etti. "NÜKLEER ENERJİYİ ÜLKEMİZE KAZANDIRMAKTA KARARLIYIZ" Akkuyu Nükleer Santrali'nin ilk ünitesini 2023 yılında devreye almayı planladıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Böylece Türkiye'yi dünyada nükleer enerjiyi işleyen ve kullanabilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına dahil etmiş olacağız. Akkuyu'nun ardından süratle 2'nci, hatta 3'üncü nükleer güç santralimiz için hazırlıklara başlayacağız. Her ne kadar çevrecilik adına sokakları yakıp yıkanlar, attığımız her adım gibi bunu da eleştirseler de biz nükleer enerjiyi ülkemize kazandırmakta kararlıyız. Dünyanın 32 ülkesinde 443 nükleer güç santrali halen faaliyetteyken 'Türkiye nükleer enerjiye sahip olmasın' demek ihanet değilse gaflettir. Ülkemizin temiz nükleer enerjiye ulaşma çabalarını dile dolayanların, çevre duyarlılığından ziyade başka gündemlerle hareket ettiği açıktır. Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığına, Türk milletinin refahına dair yüreğinde zerre kadar hassasiyeti olanın nükleer enerjiye karşı çıkması mümkün değildir. Burada asıl sorgulanması gereken, Türkiye'nin bu adımı neden 20-30 sene evvel atmadığıdır. Dünyanın özellikle 60 yıldan fazla süredir kullandığı bu imkana bizim bu kadar geç kavuşuyor olmamız ülkemiz adına büyük bir kayıptır. Akkuyu'nun hizmete girmesiyle hem ülkemizin bu eksikliğini giderecek hem de iklim değişikliğiyle mücadelemize önemli bir katkı sağlamış olacağız." Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla istifade etmenin yollarını aradıklarını belirten Erdoğan, bu alanda son 19 yılda ciddi mesafe katedildiğini söyledi. Türkiye'nin kendi akarsuları, rüzgarı, güneşi ve jeotermal kaynaklarından elde edilen enerjinin payının yüzde 290 arttığına dikkati çeken Erdoğan, "Bugün yenilenebilir enerji kurulu gücümüz 52 bin 140 megavat değeri ile toplam kurulu gücümüzün yüzde 53'lük kısmını oluşturuyor. Jeotermal enerjisi kurulu gücü bakımından 2020 yılı verilerine göre Avrupa'da birinci, dünyada ise dördüncü sıradayız." diye konuştu. Türkiye'nin 2020 yılında toplam yenilenebilir kurulu gücünde dünyada 12'nci, Avrupa'da 5'inci sırada yer aldığını dile getiren Erdoğan, "Nereden nereye." ifadesini kullandı. Geçen yıl üretilen elektrik enerjisinin yüzde 57,4'ünün yerli, yüzde 42,5'inin yenilenebilir kaynaklardan elde edildiğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti: "Özel sektörümüzün de yatırımlarıyla, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji sepetimizdeki payını her geçen gün arttırıyoruz. Allah'ın ülkemize bir lütfu olan akarsulardan, güneşten, rüzgardan en etkin şekilde faydalanmanın gayreti içindeyiz. Bugün rüzgar türbinleri Türkiye'nin dört bir yanını kuşatırken, rüzgardan elektrik üretiminde ardı ardına rekor kırıyoruz. Artık vatandaşlarımızın binalarının çatılarına yerli üretim güneş panelleri kurarak kendi enerjisini üretebildiği bir dönemi yaşıyoruz. Ancak sermaye düşmanlığı, anti-emperyalizm, yerli kaynaklarımızdan yararlanma çabalarını engellemeyi çevrecilik zanneden marjinal örgütlerin burada da piyasaya sürüldüğünü görüyoruz. Dünyanın en temiz enerji kaynaklarına karşı çıkmanın çevre ile bir ilgisi olmadığı açıktır. Nasıl ağaç bahanesiyle vizyon projelerimize kastedenlere fırsat vermediysek, çevre diyerek enerji hamlemizi dinamitlemeye çalışanlara da meydanı boş bırakmayacağız. Türkiye düşmanlarına piyonluk yapanlara rağmen, ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklarını azami düzeyde kullanmaya devam edeceğiz." Etrafı zengin petrol ve doğal gaz kaynakları ile çevrili bir ülke olarak Türkiye'nin son yıllarda arama ve sondaj çalışmalarında bir paradigma değişikliğine gittiğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye'de çok uzun yıllar boyunca petrol ve doğal gaz arama çalışmalarının genellikle kiralama usulüyle yapıldığını anımsattı. "TARİHİMİZİN EN BÜYÜK DOĞAL GAZ KEŞFİNE İMZA ATTIK" Özellikle derin deniz sondajlarında Türkiye'nin tamamen dışa bağımlı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ciddi kaynak ayrılan, büyük meblağlar harcanan bu çalışmalardan yakın tarihe kadar olumlu bir sonuç çıkmadığını söyledi. Daha önce kiralama veya benzeri yöntemlerle yürütülen bu faaliyetleri milli imkanlarla sürdürmeye karar verdiklerini belirten Erdoğan, o dönemki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile halefi Fatih Dönmez'in alınan bu kararı titizlikle hayata geçirdiğini kaydetti. Erdoğan, 3 sondaj ve 2 sismik araştırma gemisinin Türkiye'nin filosuna dahil edildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti: "Sahip olduğumuz filoyla 2018 yılından bu yana 14 derin deniz kuyusu açtık. Akdeniz ve Karadeniz'deki iki ve üç boyutlu sismik aramalarımızı ne yaptık? 6-7 katına çıkarttık. Karalama kampanyalarına ve gizli-açık sabotajlara rağmen, sabırla yürütülen bu çalışmalar neticesinde hamdolsun geçen sene Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğal gaz keşfine imza attık. Toplam 540 milyar metreküplük bu keşifle Türkiye artık farklı bir lige yükselmiştir. Ülkemizi ve hükümetimizi hedef alan çirkin saldırıların sebeplerinden birisi de kendi kaynaklarımızı milletimizin istifadesine sunma kararlığımızdır. Tilki yetişemediği üzüme ne dermiş? Koruk dermiş. Şimdi muhalefet, anası ile yavrusuyla hepsi de ne diyor? Koruk. İsteseniz de istemeseniz de sondaj gemilerini de artıracağız, sismik araştırmaları da artıracağız ve Karadeniz'de de Akdeniz'de de nerede ne var ne yok bunları bulup çıkartacağız." "MİLLETİN SEVİNCİNE GÖLGE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞTILAR" "Nasıl savunma sanayi alanında yapılan hamleler, Türkiye'yi pazar olarak görenleri rahatsız ediyorsa, enerji konusunda attığımız adımlar da bazı çevreleri rahatsız etmektedir." diyen Erdoğan, doğal gaz keşfinin ardından medyada ve sosyal medyada yazılanları hatırlattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kanal kanal gezerek ne dediler? 'Keşfettiler ama çıkaramazlar.' diyen gafillerden, 'gazın ekonomik fayda sağlamayacağını' iddia eden sözde ekonomistlere kadar bir sürü saçmalığa şahit olduk. Milletin mutluluğunu paylaşmak yerine günlerce sükut orucu tutan siyasetçileri, parti genel başkanlarını gördük. Türkiye'nin başarısını yabancılar dahi takdir ederken, içimizdeki bu gafiller ağızlarını her açtıklarında keşfi önemsizleştirmek için adeta seferber oldular. İçlerindeki nefreti ortaya seren hezeyanlarla milletin sevincine gölge düşürmeye çalıştılar. Oysa ki bu keşfin ülkemiz için taşıdığı anlam izahtan varestedir. Karadeniz'deki gazın devreye girmesi, Türkiye'yi rahatlatacak, doğal gaz tedarikinde elini güçlendirecek, ekonomimizdeki çarpan etkisi artacaktır. İnşallah gazı çıkardığımız anda biz, bu gazı kiminle paylaşacağız? Tabii ki halkımızla paylaşacağız. Varsın anası, yavrusu düşünsün. Biz, devlet olarak görevimizi yapacağız. Ayrıca ülkemizin derin denizlerde arama, sondaj ve üretim kabiliyetleri üst bir noktaya ulaşacaktır. Bu gemilerimiz oralarda da kiralama olarak görev yapacaktır." "KARADENİZ GAZININ KULLANIMA HAZIR HALE GETİRİLMESİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ" Erdoğan, Karadeniz gazının ilk fazının 2023'te kullanıma hazır hale getirilmesi için yoğun bir şekilde çalıştıklarını bildirdi. "Çok daha güçlü, bağımsızlığını daha da perçinlemiş bir ülke olarak Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlamayı arzu ediyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "2002'den beri verdiğimiz zorlu ve kutlu mücadeleyi, aziz milletimizi asırlık bir hayaline daha kavuşturarak inşallah taçlandırmak istiyoruz. Bu süreçte hükümetimiz, resmi kurumlarımızla beraber özel sektörümüze de elbette ağır sorumluluklar düşüyor. Türkiye'nin her alanda olduğu gibi enerjide de tarihi başarılara imza atmasının gerisinde özel sektörümüzün dinamizmi ve cesareti var. Özel sektörümüz 200 milyar doların üzerinde sabit sermaye yatırımıyla hem ülkemizin gücüne güç kattı hem de istihdam seferberliğimiz ve arz güvenliğimizde öncü rol oynadı. Biz de özel sektörümüzü teşvik ederek, sıkıntılarını çözerek, onlara gereken her türlü desteği verdik." Koronavirüs salgını sürecinde yaşananların, son 19 yılda atılan bu adımların ne kadar doğru, ne kadar isabetli olduğunu gösterdiğini belirten Erdoğan, "Kaptanın hüneri dalgalı denizde belli olur. Buradan hareketle Türkiye, salgının yol açtığı zorlukları en hızlı atlatan ülkelerden biri olmuştur." dedi. Ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerinin şehir hastanelerinden rahatsızlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Hale bak... Eğer bu şehir hastanelerimiz, hastanelerimiz olmamış olsaydı biz bu koronavirüsle nasıl savaşacaktık, nasıl bu mücadeleyi verecektik? Şimdi ise bu hastanelere gidenler memnuniyetlerini ifade etmekle kalmıyorlar, şimdi yeni bir şey daha uydurdular. Ne diyorlar? 'Hastane var da doktor yok.' Elinize dilinize dursun. Nerede doktor yok, hepsi de var. Dün 40 bin personel daha ilave etme kararını Kabine Toplantımızda aldık ve açıkladık. Bundan sonra da erken vakitli ve etkili tedbirler alarak proaktif bir anlayışla çalışmalarımızı sürdüreceğiz." Salgının olumsuz küresel etkileri sebebiyle vatandaşların sırtına binen yükü hafifletirken iş dünyasına da destek olacak projeleri hayata geçireceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Dün Kabine Toplantımız sonrasında alınan kararları ve salgın sürecinde enerji başlığında milletimize verdiğimiz desteklerin icmalini paylaştık. Türkiye'ye ve millete dair hiçbir hedefi, ideali olmayan felaket çağrıcılarına prim vermeden yolumuza hep beraber kararlılıkla devam edeceğiz. Son 19 yıldır olduğu gibi 2023'e giden süreçte de özel sektörümüzle tam bir dayanışma içerisinde hareket edeceğimize inanıyorum. Sizlerden, Türkiye'ye güvenmenizi, Türkiye'nin aydınlık yarınlarına yatırım yapmayı sürdürmenizi bekliyorum." Cumhurbaşkanı Erdoğan, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun yeni hizmet binası ile enerji santrallerinin hayırlı olmasını dileyerek bu eserlerin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenleri tebrik etti.

2 yıl önce

Fransa ve Suudi Arabistan, İran'ın nükleer programını geliştirmesinden endişe ediyor

Suudi Arabistan ve Fransa, İran'ın nükleer programını geliştirmesinden endişe duyduklarını açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Körfez turunun son ayağı olan Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından ortak yazılı açıklama yapıldı. Suudi Arabistan haber ajansı SPA'da yer alan açıklamaya göre, Suudi Arabistan ve Fransa, İran'ın nükleer programını geliştirmesinden büyük endişe duyduklarını ifade etti. İki ülke ayrıca, balistik füzeler ve insansız hava araçlarının kullanımı da dahil olmak üzere İran'ın bölge istikrarını sarsan faaliyetlerine karşı koymanın gerekliliği üzerinde durdu. Fransa, İran'ın nükleer silah sahibi olması ya da bunu geliştirmesine izin vermemeye kararlı olduğunu vurguladı. İki ülke, Lübnan hükümetinin, finans, enerji, yolsuzlukla mücadele ve sınır denetimini içeren kapsamlı reformlar yapması gerektiğini belirtti ve bunun gerçekleştirilmesi için Lübnan ile birlikte çalışma konusunda anlaştı. Fransa ve Suudi Arabistan, Lübnan ordusunun rolünün güçlendirilmesi ve silahların sadece devletin meşru kurumlarının elinde olması gerektiğine işaret etti. Açıklamaya göre, Lübnan halkının yaşadığı sıkıntıları hafifletmek için Fransa-Suudi Arabistan insani yardım mekanizması kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, daha önce basına yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman ve Lübnan Başbakanı Necib Mikati ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini söylemişti. Mikati ise söz konusu görüşmeyi, Riyad ve Beyrut yönetimleri arasındaki tarihi ilişkilerin yeniden canlandırılması için "önemli bir adım" olarak nitelendirmişti. Macron, çıktığı Körfez turunda Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın ardından bugün Suudi Arabistan'a geçmişti.

2 yıl önce

ABD'li senatör, Biden'a Rusya'nın Ukrayna tehdidine karşı nükleer silah seçeneğini önerdi

ABD'nin Mississippi Senatörü ve Silahlı Kuvvetler Komitesi Üyesi Cumhuriyetçi Roger Wicker, ABD Başkanı Joe Biden'ın Ukrayna'yı tehdit eden Rusya'ya karşı nükleer silah dahil her türlü askeri seçeneği masaya koyması gerektiğini söyledi. Rusya'nın Ukrayna sınırına yakın bölgelere askeri yığınak yapması Washington'u kaygılandırmaya devam ediyor. Cumhuriyetçi Senatör Wicker, söz konusu kriz üzerine Biden'ın, Rusya Devlet Başkanı ile yaptığı görüntülü görüşmeye ilişkin Fox News televizyonuna açıklamalarda bulundu. Putin'in askeri yığınağı pazarlık unsuru olarak da kullanabileceğini belirten Wicker, ancak Rus liderin daha önce 2008'de Osetya Savaşı'nda ve 2014'te Kırım'ın ilhakıyla Batı dünyasını şaşırttığını ifade etti. Wicker, Biden'ın Putin'e ABD'nin kararlılığını gösterdiğini umduğunu kaydederek Ukrayna'da 200 ABD askerinin olduğunu ancak bunların eğitim amacıyla orada bulunduğunu dile getirdi. ABD'nin elindeki seçeneklere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Wicker, NATO'nun doğu kanadına askeri yığınak yapılabileceğine ve gerektiği takdirde "askeri adım" atılmasına destek vereceğini vurguladı. "Askeri adımdan" kastının ne olduğuna ilişkin bir soruya ise Wicker, şu ifadeleri kullandı: "Askeri adım, Karadeniz'e gemilerimizi konuşlandırıp Rusya'nın askeri kapasitesinin üzerine yıkım yağdırmak anlamına gelebilir. ABD askerlerini sahaya indirmek olabilir, bunu masa dışında bırakmamak gerektiğine inanıyorum. Aynı zamanda ilk taarruz için nükleeri de seçeneklerin dışında bırakmamalıyız. Bunun olabileceğini beklemiyorum ama bu seçeneği masadan kaldırmamak gerekir. Başkan'ın her şeyin masada olduğunu söylemesi gerekir." ABD yönetimi, uzun süredir Rusya'nın askeri yığınak konusunda niyetini açıklaması gerektiğini ifade ediyor. Biden yönetimi, Rusya'nın Ukrayna'ya girmesi durumunda "ağır bedeller ödeyeceği" konusunda Moskova'yı uyarmıştı ancak söz konusu bedelin "askeri bir bedel" olması beklenmiyor.

2 yıl önce

Wall Street Journal: Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya Rus doğal gazına bağımlı hale geldi

Elektriğinin yüzde 25'ini 17 nükleer santralden sağlamakta iken santrallerin sayısının 6'ya düşmesiyle enerji darboğazına giren Almanya, Rusya'ya bağımlı hale geldi. Wall Street Journal, Rus doğal gazının ülkeye pahalıya mal olduğunu, 1 megawatt-saat enerjinin 50 avrodan 300 avroya fırladığını yazdı. Amerikan ekonomi gazetesi Wall Street Journal (WSJ), önceki gün yayınladığı başyazıda, Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkesi Almanya'nın yaşadığı enerji krizini ele aldı. Gazete, 10 yıl önce Almanya'nın elektrik ihtiyacının yüzde 25'inin faaliyetteki 17 nükleer santral tarafından karşılandığını ancak eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Japonya'daki Fukuşima nükleer felaketinden sonra hayata geçirdiği politikalar neticesinde bugün yalnızca 6 nükleer santralin kaldığını belirtti. Mevcut nükleer santrallerden üçünün de yıl sonunda faaliyetlerini durduracağı bildirilirken, ekonomik, jeopolitik ve iklim çerçevesinde kendine zarar veren bir politikanın zor olduğu ifade edildi. ALMANYA RUS DOĞAL GAZINA BAĞIMLI HALE GELDİ Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya'nın Rus doğal gazına bağımlı hale geldiğine işaret eden WSJ, 2010-2020 döneminde bir megawatt/saat enerji fiyatı ortalamasının 50 euro olduğuna, 2021 içinde ise altı kat artışla 300 euroya fırladığına işaret etti. Fransa'nın da nükleer enerjiyi devre dışı bırakmaya başlamasıyla benzer bir sorunla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken gazete, Berlin'in, ülkede elektrik ihtiyacını karşılamak için Moskova'ya her geçen gün bağımlılığının artığını belirterek, Rusya'nın Ukrayna ve Doğu Avrupa'daki siyasetine karşı cılız çıkışlarda bulunmasını da taraflar arasındaki ilişkilerde yaşanan dengesizliğe bağladı. Ayrıca Almanya'nın nükleer karşıtı siyasetinin Avrupa için yıkıcı sonuçlar oluşturacağı uyarısında da bulunuldu.

2 yıl önce

Yunanistan'da gizli silah paniği: Türkiye gizlice nükleer ve kıtalararası silahlar mı geliştiriyor

Türkiye'nin savunma sanayii alanında çığır açan projeleri dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, komşu Yunanistan'ı panikletti. Yunan medyasında yer alan bir makalede, Türkiye'nin görünenlerin dışında nükleer ve kıtalararası silahlar geliştiriyor olabileceği belirtildi. Yunanistan'ın savunma alanında yayınlar yapan Defence Point haber portalında yayımlanan makalede, 'Türkiye'nin boru hattında başka gizli askeri programları var ve herhangi bir dış tehdidi ortadan kaldıran yeni yetenekler geliştiriyor. Bu, savunma sanayii başkanı İsmail Demir tarafından ifade edildi. 'Rakibi kim olursa olsun şaşırtacak silahlarımız olacağını açıkça söyleyebilirim. Yapacak çok işimiz var, hatta uzun bir yolumuz var ama Türkiye'yi kolay kurban olarak gören herkes pişman olacaktır" dedi. açıklamaları uzmanlar tarafından Türkiye'nin gizli silah ve savunma programları izlediğinin bir işareti olarak yorumlandı." ifadelerine yer verildi. Makalede, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde yabancı silah sistemlerinden kurtulmak için çalıştığı belirtilirken, dış savunma bağımlılığının %20'ye indirildiği belirtildi. TÜRKİYE'NİN NÜKLEER VEYA KITALARARASI SİLAHI VAR MI? Makalede, 'Demir'in açıklamaları, muhtemelen Türkiye'nin savaş durumunda kullanabileceği füze sistemleriyle ilgili. Yetkili, Türkiye'nin Fransız-İtalyan Eurosam ile iş birliği içinde uzun menzilli bir füze programı yürüttüğünü kabul etti. Ancak, Türkiye'nin nükleer silahlar da dahil olmak üzere kitle imha silahlarına sahip olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor.' ifadeleri kullanıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, nükleer savaş başlığı taşıyabilecek füzeler geliştirmekten söz ettiği hatırlatılırken, Türkiye'nin nükleer silah edinmemek için dış baskıyı kabul etmediği de açıkça ifade edildi. SIK SIK GÜNDEME GETİRİYORLAR Türkiye'nin son yıllardaki politikalarından rahatsız olan Yunanistan'ın medyası, Türkiye'nin gizli silah programları üzerinde çalıştığını sık sık gündeme getiriyor. Geçtiğimiz haftalarda Apopseis'te Dr. Konstaniua Apostolu-Katsaru imzasıyla yayımlanan bir başka makalede, Ankara'nın 'nükleer silahlara sahip olabileceği' iddia edilmişti. Apostolu-Katsaru, Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nden, Rusya'da 'nükleer teknolojiler' üzerine eğitim alan öğrencilere ve Pakistan'la ilişkilere kadar çeşitli hususlara dikkat çekerek, Türkiye'nin bu alanda çalıştığını hatta bunu başarmış bile olabileceğini ileri sürmüştü. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN NE DEMİŞTİ? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2019'daki bir hitabında, 'Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim. Bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana dedi ki, 'Bize böyle böyle diyorlar, benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı silah var ama Rusya'nın Amerika'nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım' dedi." Erdoğan konuşmasında, 'Şimdi hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ne diyorlar? 'Sakın ha sen yapma' diyorlar. Yanı başımızda İsrail. Var mı? Var. Ve bütün her şeyiyle onunla korkutuyor. Değerli kardeşlerim biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz.' ifadelerini kullanmıştı.

1 2 3