25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

Oda TV darbe girişiminden haberdar mıydı? Oda TV'nin 'Dimdik ayakta kalacağını sanıyordu' başlıklı haberi yeniden gündemde

Oda TV'nin darbe girişiminden sadece bir gün önce yani 14 Temmuz 2016'da "Dimdik ayakta kalacağını sanıyordu" diye sosyal medya hesabı twitterdan paylaşım yaptığı belirlendi. Mümtaz İdil isimli kişinin köşe yazısına atıf yapılan twitter paylaşımında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafının da kullanılması dikkat çekiyor. Yazıda İdil, şu skandal ifadelere yer vermişti: "Nasıl düştüğünü hiç fark etmedim. Ama düştü... Benim için çok da önemi yoktu düşmesinin, çünkü düşeceğini biliyordum. Düşmek bir eylemdi ve en azından hareket sağlıyordu. Düşmesi yaşamsal bir olaydı, iyi bile sayılırdı. Tek sıkıntı, düşmenin verdiği zarar olabilirdi. Onu da göze almam gerekiyordu. Düşmeyeceğini, hep dimdik ayakta kalacağını sanıyordu... Düştü..." Oda TV'nin bu paylaşımı 15 Temmuz hain kanlı darbe girişiminden önceden haberdar olduğu izlenimi uyandırıyor. Yapılan paylaşım Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmeye çalışacaklarının sinyalini veriyor.

2 yıl önce

Stoltenberg'den 'Afganistan' yorumu: Böylesine hızlı bir çöküş beklemiyorduk

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Afganistan'daki son durum ile ilgili açıklamalarda bulundu. Stoltenberg'in açıklamalarından satırbaşları; Kabil'de önceliğimiz tahliyelerin başarılı bir şekilde tamamlanması. Afganistan'da durum son derece üzücü ve endişe verici. Özellikle Türkiye, İngiltere ve ABD'ye teşekkür ediyorum. Afganistan'da sonsuza kadar kalma gibi bir niyetimiz hiç olmadı. Şu anda bölgede hiç askerimiz yok ve durumun nasıl geliştiğine bakın. Taliban'ın kontrolü yeniden ele geçirmesi gibi bir risk hep vardı. NATO'nun Afganistan'da olduğu yıllar boyunca güçlü sesler ve önemli bir ilerleme olduğunu gördüm. Afganistan'da kadın hakları başta olmak üzere insan haklarıyla ilgili durumu yakından izlemeye devam edeceğiz.

2 yıl önce

Fransız gazeteci Andlauer: Fransa ordusu için çalışan Afganlarla tahliye için iletişime bile geçilmedi

Afganistan'da ABD ordusunun çekilmesinin ardından Taliban'ın ciddi bir direnişle karşılaşmadan, 1 ay gibi kısa sürede Kabil'e girerek yönetimi ele geçirmesi, Batılı ülkelerde büyük endişeye neden oldu. Başta ABD olmak üzere, NATO göreviyle Afganistan'da bulunan diğer ülkelerin orduları için çalışan Afganlar, öldürülme endişeyisle tahliye edilmeyi bekliyor. ABD, kendi adına çalışan Afganları Moritanya ve Katar gibi üçüncü ülkelere tahliye ederken, bazı ülkeler bunu da yapmadı. Bunlardan biri de Fransa. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız ordusu ve büyükelçiliği için çalışan Afganların tahliye edileceğini açıklamasına karşın, şu ana kadar hiçbir adımın atılmadığı ortaya çıktı. "HİÇBİRİYLE İRTİBATA BİLE GEÇİLMEMİŞ" Fransız gazeteci Brice Andlauer'in Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Fransız ordusunun eski Afgan çalışanlarına ulaştığını kaydederek, "Macron'un pazartesi akşamı yaptığı açıklamaya rağmen hiçbiri tahliye edilmemiş, hiçbiriyle irtibata dahi geçilmemiş. Evlerine kapanmış bekliyorlar." ifadelerini kullandı. "SAVUNMA BAKANLIĞI, SÜRECİ BLOKE EDİYOR" Kabil'deki havalimanı ve Fransa'nın Kabil Büyükelçiliğine ulaşımın kalabalık ve Taliban kontrol noktaları nedeniyle kaotik durumda olduğuna dikkati çeken Andlauer, Fransız Ordusunun Eski Çalışanları Derneğinin, koruma talep eden eski Afgan çalışanların listesini Fransa'nın Kabil Büyükelçiliğine ilettiğini bildirdi. Gazeteci Andlauer, "Ancak Savunma Bakanlığı, süreci bloke ediyor gibi görünüyor." yorumunu yaptı. "70'TEN FAZLA KİŞİ KORUMA TALEP EDİYOR" Savunma Bakanı Florence Parly'nin 10 kadar Afgan çalışandan söz ettiğini belirten Brice Andlauer, "Koruma talep eden 70'ten fazla kişi var, umarız tarih bu defa tekerrür etmez." ifadelerine yer verdi. 80'E YAKIN AFGAN VİZE BEKLİYOR Fransız Ordusunun Eski Çalışanları Derneği Başkanı Adel Abdul Raziq da Fransız medyasına Fransa'nın Taliban’ın kontrolünü ele aldığı Afganistan’da Fransız ordusunun eski Afgan çalışanlarını yüzüstü bıraktığı açıklamasını yapmıştı. Bu durumdaki 80'e yakın kişinin vize beklediğini belirten Raziq, Fransız devletine vize bekleyen eski Afgan çalışanları için devreye girme çağrısında bulunmuştu.

2 yıl önce

Simpsonlar'ın geleceği "öngördüğü" 14 sıradışı an

İşte Simpsonlar'ın geleceği "öngördüğü" 14 andan oluşan bir seçki... Donald Trump Simpsonlar aslında Donald Trump'ın başkanlığını, 2000'de yayımlanan 11. sezondaki "Bart to the Future" adlı bölümde tahmin etmişti. Gelecekte geçen bölüm, o zamanlar ihtimal dışı görünen bir Trump başkanlığına atıfta bulunuyordu. (Ancak Trump'ın üçüncü parti adayı olarak yaşadığı başarısızlık [ABD'de iki büyük parti dışındaki adaylar bu terimle anılıyor, Trump 2000'de Reform Partisi adayı olmak için yarışmış ama adaylığı kesinleşmeden çekilmişti -ed.n.], bu komik hikaye için muhtemelen ilham kaynağı olmuştu). Lady Gaga 2012'de yayımlandığında Simpsonlar hayran kitlesinin büyük bir bölümü tarafından topa tutulan 23. sezondaki "Lisa Goes Gaga" bölümünde, Lady Gaga'nın (kendisi seslendirmişti) kablolara asılı halde bir stadyuma uçtuğu görülmüştü. Pop yıldızı, daha sonra bu gösteriyi 2017'deki Super Bowl devre arası şovunda, tuhaf şekilde benzer bir kıyafetle gerçek hayatta da yapmıştı. Nobel ödülü kazananı 2010'da yayımlanan bir bölümde göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sahnede Milhouse, Finli ekonomist Bengt R. Holmstrom'un Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanacağına dair bahse girmişti. Nitekim Holmstrom 6 yıl sonra (Oliver Hart'la birlikte) bu ödülü gerçekten de kazanmıştı. Biden-Harris başkanlığı Dizinin animatörü ve yönetmeni David Silverman kısa süre önce Twitter'da şaka yaparak, Joe Biden ve Kamala Harris'in Demokratik Parti aday listesinde birlikte yer alacağını tahmin ediyor gibi görünen 2019'dan bir kesitte, dizinin "geleceği bir kez daha öngördüğünü" söylemişti. Bölümün sonuna doğru (Batı Yakasının Hikayesi'ndeki "Amerika" şarkısının parodisini yapan Trump karşıtı bir şarkı) Biden ve Harris yan yana tasvir edilmişti. Ne var ki, ortak adaylıkları ve nihayetinde seçimi kazanmaları ancak sonraki yıl gerçekleşecekti. Higgs bozonu 1998'deki "The Wizard of Evergreen Terrace" bölümünde Homer, bir mucit olarak kariyer yapmak için Thomas Edison'dan ilham almıştı. Bir noktada Homer, bir karatahtaya Higgs bozonu parçacığının kütlesini aşağı yukarı tahmin eden bir denklem yazmıştı. Uzman Simon Singh, "Bu denklem Higgs bozonunun kütlesini tahmin ediyor" dedi. Eğer denklemi çözerseniz, bir Higgs bozonunun gerçek nano kütlesinden sadece biraz daha büyük bir kütle elde edersiniz. Homer'ın bu tahmini, Higgs bozonunun kütlesi keşfedilmeden 14 yıl önce yapmış olması bir bakıma hayret verici. Katil eşekarıları 4. sezondaki "Marge in Chains" bölümünden bir kesit geçen yıl viral olduğunda, dizinin yazarı Bill Oakley bile Simpsonlar'ın "2020'yi öngördüğünü" kabul etmişti. Söz konusu kesitte, Springfield sakinleri bir plaseboya erişim için birbirleriyle kavga ediyordu. Dizinin hayranları, burada Donald Trump'ın bilimsel dayanağı olmayan Kovid-19 tedavisi iddialarının öngörüldüğünü düşünmüştü. Dahası, sonradan kesitte azılı bir grubun katil arılarla dolu bir konteynırı devirdiği görülüyordu. Seyirciler de bunu geçen yıl yaşanan katil eşekarısı istilasının hayra alamet olmayan bir tahmini olarak yorumlamıştı. At eti skandalı 1994'teki "Sweet Seymour Skinner's Baadassss Song" adlı klasik bölümde, yemekhane görevlisi Doris'in (merhum Doris Grau), Springfield İlkokulu'nun yemeklerine "çeşitli at parçaları" koyduğu bir sahne yer alıyordu. 2013'te Birleşik Krallık, dana ürünlerinde at DNA'sı tespit edilmesini içeren bir skandalla sarsıldığında, bu sahne yürek burkan şekilde yeni bir önem kazanacaktı. Beatles mektubu Simpsonlar'ın ilk dönemdeki bölümlerinden birinde Marge, onlarca yıl önce Ringo Starr'a gönderdiği bir hayran mektubuna yanıt almıştı. Bu fikir, 50 yıl önce iletişim kurmaya çalıştığı Beatles üyesi Sör Paul McCartney'den 2013'te mektup alan iki Essexli kadın için gerçeğe dönüşmüştü. Akıllı saatler İlk ticari akıllı saat 2014'te piyasa sürülmüş olmasına rağmen fikir aslında Simpsonlar'ın 1995'teki "Lisa's Wedding" adlı bölümünde işlenmişti. Bölümde, Lisa'nın müstakbel eşi Hugh (Mandy Patinkin) çok işlevli bir kolsaati kullanırken görülüyordu. Disney-Fox birleşmesi 2019'da Disney'in 71,3 milyar dolara (yaklaşık 605 milyar TL) Fox'u satın alması bazı dikkatli Simpsonlar hayranları dışında dünyanın çoğunu şaşırtmıştı. Dizi, 1998'deki bölümünde 20th Century Fox stüdyolarının "Walt Disney Co.'nun bir koludur" şeklinde etiketlendiği bir şakada, Fox-Disney birleşmesini aslında "öngörmüştü". ABD'nin altın olimpiyat madalyası 21. sezondaki "Boy Meets Curl" adlı bölümde Homer ve Marge, bir karışık çiftler curling takımına katılarak sonunda Kış Olimpiyatları'na gitmiş ve son dönemdeki Simpsonlar'ın ruhuna uygun şekilde beklenmedik biçimde gelişen olaylarla, İsveç'i yenerek ABD adına olimpiyatlarda altın madalyayı eve götürmüştü. Şaşırtıcı galibiyet aslında 8 yıl sonra Pyongyang'da ABD erkekler curling takımının ülkenin bu sporda olimpiyatlardaki ilk altın madalyasını kazanmasıyla gerçekleşmişti.   Tom Hanks'in yemin töreni konuşması Tom Hanks, Joe Biden'ın başkanlık yemini töreni sırasında ulusa seslendiğinde, Simpsonlar hayranları topluca, 14 yıl önceki Simpsonlar: Sinema Filmi'nde yer alan ve bu anı tahmin etmiş gibi görünen bir sahneye işaret etmişti. Hanks, kameosunda "ABD yönetimi güvenilirliğini kaybetti, bu yüzden benimkinden biraz ödünç aldı" demiş, Twitter kullanıcıları da bunun aktörün yemin töreni sonrasında Biden yönetimi için düzenlenen, birlik mesajının verildiği özel TV programını sunmasıyla tuhaf bir benzerlik taşıdığını öne sürmüştü. ABD Kongre Binası isyanları 6 Ocak 2021'de ABD Kongresi'ndeki ölümcül Trump yanlısı ayaklanmalar, dünyayı şoke eden ve Amerikan demokrasisinin temellerini sarsan bir andı. Fakat bazı Simpsonlar hayranları, 1996 tarihli "The Day the Violence Died" bölümünde ABD Kongre Binası'nın basamaklarının öfkeli çizgi film karakterlerinden oluşan bir kalabalık tarafından işgal edildiği bir sahneye işaret ederek, dizinin isyanları aslında "öngördüğünü" ileri sürmüştü. Richard Branson'ın uzaya gidişi Virgin medya kralı Richard Branson, 2021'de uzayın sınırına yolculuk yaptı. Bu da bazı hayranların, 2014'teki "The War of Art" bölümünde dizinin aslında bunu tahmin ettiğini öne sürmelerine neden oldu. Bölümde, Branson'a epey benzeyen bir kişinin yerçekimsiz bir uzay gemisinde süzüldüğü görülüyordu. Ancak bu, bir kehanetten ziyade basit bir kestirimdi zira bölümün hazırlandığı dönemde Branson'ın gelecekte Virgin Galactic'i piyasaya sürmeyi hedeflediği çoktan duyurulmuştu.

2 yıl önce

Yunan basını ordusunu uyardı! Türkiye'nin iş birliği kaygı verici

Son dönemde Türkiye ile yarışabilmek için devasa askeri borçların altına giren Yunanistan'da yeni bir panik dalgası baş gösterdi. Yunan basını, Atina'nın dikkatini bir an evvel buraya çevirmesi gerektiğini yazdı. Türkiye Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, üst düzey Azerbaycan savunma yetkilileri ve başkent Ankara'da çeşitli alanlarda ikili askeri işbirliğini görüştükleri belirtildi Azerbaycan Genelkurmay Başkanı Korgeneral Karim Valiyev, Türkiye'ye yaptığı resmi ziyarette 12 Eylül'de Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Türk mevkidaşı Yaşar Güler ile bir araya geldi. Taraflar, askeri, askeri-teknik, askeri-eğitim, mühendislik ve diğer alanlarda işbirliğinin geliştirilmesini görüştüler. İkili, ülkelerinin orduları arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerine dayalı işbirliğinin başarılı bir şekilde geliştiğini kaydettiler. Azerbaycan ve Türkiye ordusu son zamanlarda çeşitli şekillerde ortak uluslararası askeri tatbikatlar yürütüyor. Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın açıklamasında, "Azerbaycan Donanması, Azerbaycan ve Türk denizaltı saldırı ve savunma ekiplerinin tatbikatlarının tamamlanmasına yönelik bir etkinlik düzenledi" denildi. Bakanlığa göre, törende konuşan Azerbaycan Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğamiral Subhan Bakirov, tatbikatlarda verilen görevlerin iki kardeş ülkenin askerleri tarafından başarılı ve profesyonelce yerine getirildiğini kaydetti. 'İTTİFAK YUNANİSTAN ALEYHİNE DERİNLEŞİYOR' Yunan basınında çıkan haberlerde "Türkiye-Azerbaycan askeri ittifakı Yunanistan için tehlikeli bir şekilde derinleşiyo" denilerek şöyle devam etti: Türkiye ile askeri bir çatışma durumunda Yunanistan'ın da Azerbaycan'ı potansiyel bir düşman olarak görmesi gerekiyor. Azerbaycan Hava Kuvvetleri'ne ait dört savaş uçağının 21 Haziran'da Türkiye'de gerçekleştirilen "Anadolu Kartalı 2021" Uluslararası Hava Tatbikatı'na katıldığı hatırlatıldı. Hem taktik hem de stratejik düzeyde, bu, Azerbaycan topraklarından Türk Hava Kuvvetlerine daha fazla stratejik derinlik sağlama olasılığı yaratacak. 'TÜRKİYE'DEKİ TESİSLERİ VURSAK BİLE...' Yunanistan'ın stratejik silahları, hava ve donanma mühimmatı ile Türkiye'nin içinde bulunan kritik hava tesislerini-havalimanlarını imha etmesi durumunda dahi, Azerbaycan'dan gelecek destek Türkiye'nin zararını minimuma indirecek. Mart 2021'in başında Türk Savunma Bakanlığı, Azeri birliklerinin gelişinin ardından Isparta'da 6 hafta sürecek Türk-Azerbaycan ortak askeri tatbikatının yapılacağını duyurmuştu. 'ASKERİ PERSONELİMİZ ENDİŞELENMELİ' Yukarıda sayılan endişeler, çok geç olmadan Yunan askeri personeli ve siyasi liderliğini endişelendirmeli. Yukarıdakiler, "Mavi Vatan" vizyonuyla birlikte Yunanistan'ı Ege için alarm zilini çalmaya itiyor. Yunan askeri kadrosu, ülkeye yönelik Türk askeri operasyonlarına Azerbaycan'ın da katılacağını artık kabul etmek zorunda. Son olarak, Azerbaycan, Türkiye ve Pakistan'ın 12-20 Eylül tarihleri arasında Bakü'de ortak askeri tatbikatlar düzenleyeceklerini belirtmek gerekir. Bunlar, üç ülke arasındaki bu türden ilk tatbikatlar olacak. Azerbaycan Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, "Üç Kardeş 2021 tatbikatlarının amacı, özel kuvvetleri arasındaki işbirliğini geliştirmek ve bilgi ve deneyim alışverişinde bulunmaktır." dedi. İSRAİL'E BEL BAĞLADI Doğu Akdeniz'de bir türlü istediği etki alanına kavuşamayan ve Türkiye ile girdiği yarış nedeniyle ciddi darbe alan Atina hükümeti, İsrail füzelerinden medet ummaya başladı. Yunanistan ve İsrail, Nisan ayında tarihlerindeki en büyük askeri anlaşmayı imzaladı. İlkbahardan itibaren Yunan medyası İsrail'den alınacak Spike NLOS füze sisteminin özelliklerini yazdı. İlk etapta beşinci nesil tanksavar füze sistemi olarak geliştirilen Spike NLOS, Rafael firması tarafından üretiliyor ve 32 kilometre menzilli. Yunan medyası, füze sisteminin denizde kullanılabilen versiyonuyla da ilgilenen Atina yönetiminin Spike NLOS'ları Türkiye karşısındaki adalara konuşlandıracağını da aktarmıştı. Ordu birliklerini güçlendirecek yerleşik sistemlere ek olarak, Apache saldırı helikopterlerinde İsrail Spike NLOS güdümlü füzelerin konuşlandırılmasına Genelkurmay Başkanlığı tarafından karar verildi. Silahlı Kuvvetlerin silahlanmasının güçlendirilmesine ilişkin yasa tasarısının mecliste yer almasıyla programda son aşamaya gelindi. 25 SİSTEMİN YANI SIRA EĞİTİM VE DESTEK ALINACAK Tanksavar taburlarına, adalardaki birimlere ve Evros'a yerleştirilmek üzere toplam 25 sistem satın alınacak. Ancak buna ek olarak, Ordu Hava Kuvvetleri'ne ait AH-64DHA Longbow Apache saldırı helikopterlerine yerleştirilecek bir dizi füze de satın alınacak. 250 milyon avroya mal olan program, sistem ve füze alımına ek olarak hem eğitim hem de destek sağlıyor. ROTASINI KENDİSİ DÜZELTİYOR Spike NLOS, Spike ailesinin uzun menzilli versiyonu ve hedefe "kilitlenen" ve rotasını sürekli olarak düzelten bir "Ateş Et ve Unut" sistemiyle çalışıyor. NLOS adı, operatörün korunan bir konumdan bile hedefle görsel temas gerektirmeden ateş etme yeteneğini gösteriyor ve bu özelik, bu füzenin en büyük avantajlarından birisi. 25 km'yi aşan uzun saldırı mesafesine sahip füze, İsrail kaynaklı kaynaklarına göre ise zorlu hava koşullarında bile termal sensörlerin yardımı ile 32 kilometreye kadar ulaşıyor. Yunan basınına göre Apache'yi "ölümcül" Spike NLOS ile donatma kararı, Yunanistan'ın hem Ege adaların hem de Evros'un savunması için kritik önem taşıyor. ÇOK AMAÇLI FÜZE SİSTEMİ Başlangıçta bir tanksavar füzesi olarak geliştirilen Spike NLOS, gemilerden, savaş araçlarından ve hatta helikopterlerden ateşlenebilen Çok Amaçlı Elektro Optik Füze Sistemine dönüştü. Yunan basınında, toprağın morfolojisi ve karşı karşıya oldukları tehditler göz önüne alındığında, özellikle adalarda Yunan Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları için hayati öneme sahip olduğu vurgulandı. Her sistemde sekiz fırlatıcı bulunurken, hedeflere bağlı olarak füze seçme yeteneğine bile sahip olacak. DENİZDE KULLANILABİLEN SİSTEMLERE DE TALİP Yunan Apache helikopterleri için alınacak füzeler de benzer yeteneklere sahip olacak. Her bir Spike NLOS'un, güçlü anti-tank Hellfire'ın menzilinin dört katı olması öngörülüyor. Halihazırda İsrail donanması tarafından kullanılan füzenin denizde kullanılan versiyonuna da Yunanistan'ın ilgisi olduğu bildirildi. AKINCI KORKUSU Bir diğer önemli unsur da, Akıncı'nın insansız hava araçları toplu inşasına girişmesi. Yunan medyasındaki yorumlara göre, bu durum Yunan kurmaylarında yoğun endişeye neden oluyor. Türkiye'nin Bayraktar TB2 silahlı insansız hava aracıyla (SİHA) başlayan devrimine yeni silahlar eklemesi, Yunanistan'dan yakın şekilde izleniyor. Son olarak Baykar grubunun ürettiği Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı'nın (TİHA) Türk ordusunun kullanımına sunulması, Yunan medyasında geniş şekilde yer buldu. 'Ankara tarafından sıcak sonbahar planlandı: Türkiye'nin silahlı insansız hava araçlarının seri üretimi Atina'yı endişelendiriyor' başlıklarını atan Yunan medyası, Türk ordusunun saldırı dronelarında doruk noktasına ulaştığını yazdı. New Post, "Ankara, Yunan-Türk iklimini keskinleştirme konusundaki açık istekliliğini göstermekten çekinmiyor" ifadesine yer verdi ve Akıncı TİHA'nın düşük maliyetli ve yüksek verimiyle tamamen agresif bir silah sistemi olduğunu belirtti. Sitedeki haber, "Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ'da yaygın ve başarılı bir şekilde kullanılan ünlü Bayraktar'dan sonra, Türkiye şimdi daha da gelişmiş Akıncı'nın toplu üretimine devam ediyor" cümlesiyle devam etti: "Türk SİHA'larının yer aldığı savaşlar, oyunun kurallarının değiştiğini gösterdi. Yunan Silahlı Kuvvetleri düzenli ve donanımlı bir ordu olmasına rağmen, modern insansız araçların ordu için ciddi bir risk taşıdığı gözden kaçmamalı." New Post'a göre, Bayraktar TB2'nin Akıncı TİHA ile birlikte kullanılması durumunda hava savunma sistemleri ciddi bir testten geçecek. Bu yüzden, Yunan ordusunun kurmayları büyük bir endişeye sahip. 'TÜRKİYE'NİN 'YENİ AVCISI' GÖKLERDE' 'Türkiye'nin yeni 'Avcı'sı göklerde' başlığıyla haberi sunan Huffington Post Yunanistan, Türkiye'nin filosuna yeni bir drone daha eklediğini ve Akıncı TİHA'nın Bayraktar TB2'nin daha gelişmiş versiyonu olduğunu okurlarına aktardı. Huffington Post'a göre, Türkiye halihazırda hem keşif hem de saldırı dronelarının bulunduğu büyük bir filoya sahip. Akıncı TİHA'nın özellikleri ise tamamen farklı. Akıncı, 900 kilodan fazla füze veya bomba taşıyabiliyor. Ta Nea gazetesine göre ise, 25 saat havada kalabilmesi ve taşıyabildiği füzelerle Akıncı TİHA olağanüstü özelliklere sahip. Ta Nea, Türkiye'nin drone diplomasisine yatırım yaptığını kaydedip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha geniş bir bölgeyi hedeflediğini bildirdi. Atina'nın Türk dronelarını yakından takip ettiğini belirten Ta Nea, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kurduğu "Bölgemizde bir taşı bile yerinden oynatmak isteyen önce Türkiye'nin iznini isteyecek" cümlesine vurgu yaptı. Kathimerini gazetesi de tıpkı Ta Nea gibi Erdoğan'ın cümlesini manşetten verdi, Cumhurbaşkanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan fotoğrafları haberinde yayınladı. Yunan medyasından Proto Thema 'Türkiye saldırı drone'u da kazandı' başlığıyla haberi sundu, CNN Yunanistan ise 'Türkiye yeni savaş drone'nun üstündeki örtüyü kaldırıp gösterdi' dedi. AP'DEN DRONE ÜSSÜ HABERİ Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Türk insansız hava araçlarına ev sahipliği yapan hava üssünün, Doğu Akdeniz bölgesinde komşu ülkeler arasında tedirginliği artırdığını bildiriyor. AP, ulaştığı bir istihbarat raporunun hava üssünün ek insansız hava araçları, gözetleme uçakları, eğitim uçakları ve gelişmiş savaş uçaklarının planlı bir şekilde konuşlandırılması için yenilendiğini gösterdiğini yazdı. Güney Kıbrıs hükümeti, Türkiye'nin insansız hava aracı konuşlandırmasını güç alanını genişletmek ve potansiyel olarak önemli doğalgaz rezervlerine sahip bölgedeki kontrolünü artırmak için kullandığı bir araç olduğunu ileri sürüyor. İsrailli yetkililer üssü doğrudan bir tehdit olarak görmüyor ve konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınıyor. Ancak Tel Aviv yönetiminin Doğu Akdeniz krizinde Güney Kıbrıs'ı açık şekilde desteklediği biliniyor. İsrail resmi yorum yapmaktan kaçınsa da, İsrail Bölgesel Stratejik Araştırmalar Enstitüsü analisti Gabriel Mitchell, insansız hava aracı üssünün Türkiye ile 'mevcut gerilimleri artıracak endişe verici bir gelişme' olduğunu savunuyor. AP'ye konuşan Mısırlı bir diplomat ise, KKTC'deki üsse konuşlandırılan ve tüm Doğu Akdeniz'i gözetleme kapasitesine sahip Türk dronelarının endişe yarattığını söyledi.

2 yıl önce

Türkiye ile imzalar atıldı: Katar ordusu yeni bir döneme giriyor

Dil okulunda gerçekleştirilen imza törenine Türkiye'nin Doha Büyükelçisi Mehmet Mustafa Göksu, Yunus Emre Enstitüsü (YYE) Müdürü Selçuk Kürşat Koca ve Katar Silahlı Kuvvetleri Dil Okulu Komutanı Tuğgeneral Hasan Abdullah Ahmed el-Abdullah katıldı. Törende konuşan Göksu, "Katar-Türkiye ilişkileri sadece ikili bir ilişkiden ibaret değil." dedi. "Türk dili eğitimi alanında iki taraf arasındaki iş birliği, bu ilişkilerin her düzeydeki gelişimini yansıtmaktadır." diyen Göksu, Katar ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bölgenin yararına olduğunu ifade etti. Göksu ayrıca, Afganistan'da Türkiye ile Katar arasındaki iş birliğinin olumlu yansımalarının müşahede edilmekte olduğunu ifade etti. YEE Müdürü Selçuk Kürşat Koca ise "Doha Yunus Emre Enstitüsü iki dost ve kardeş ülke olan Türkiye ve Katar arasında var olan ikili ilişkilerin eğitim ve kültür alanında daha ileriye götürülmesi amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir." dedi. Koca, şöyle devam etti: "Bu çalışmalarımızın önemli aşamalarından birisi de Türkçe öğretimidir. Yunus Emre Enstitüsü ile Katar Silahlı Kuvvetleri Lisan Okulu arasında imzalanan iş birliği protokolü ile Katar Silahlı Kuvvetleri personeline kendi mekanlarında Türkiye'yi, Türkçe'yi ve Türk kültürünü öğrenmelerine katkı sunulmuş olacak." Anlaşma kapsamında YEE, Katar Silahlı Kuvvetleri Dil Okulu'na ders kitapları, görsel ve işitsel materyaller sağlayacak. Ayrıca personele ücretsiz Türkçe dil kursları da verilecek.

2 yıl önce

Ordu Valiliği KYK yurduna yerleşemeyen ve kiralık ev bulamayan öğrencileri otele yerleştirdi

Ordu Üniversitesini kazanıp kayıt yaptıran öğrencilerin, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı KYK Yurtlarına yerleştirmeleri yapılıncaya veya kiralık bir ev buluncaya kadar kalacak yeri olmayan öğrenciler, Vali Tuncay Sonel’in girişimleriyle kiralanan otellerde misafir edilecek. Kalıcı barınma yeri olmayan üniversite öğrencilerinin, Ordu Valiliğince kiralanan otellerde geçici bir süreyle misafir edileceğini belirten Vali Tuncay Sonel, “Ordu’muza, ülkemizin çeşitli illerinden üniversite için gençlerimiz gelmekte bugünlerde. Yurt çıkmayanlar var, ev bulamayanlar var. Biz de Ordu Valiliği olarak otellerimizle anlaştık, öğrencilerimize evsahipliği yapmaya çalışıyoruz. Valiliğimizin hemen girişinde yer alan ‘Açık Kapı’ ofisimizde öğrencilerimiz karşılanıyor. Yurt çıkmayan ya da ev bulamayan öğrencilerimiz otellerimizde ağırlanıyor. Akşam yemeği kendilerine ikram ediliyor. Devletimizin şefkati ve merhameti genç kardeşlerimize gösteriliyor. Onlar bizim misafirimiz. Yurt çıkıncaya kadar ya da ev buluncaya kadar Valiliğimizin misafiri olarak temiz ve salgın şartlarına uygun, sağlıklı bir ortamda vakitlerini geçiriyorlar” dedi. "VERİLEN HİZMETTEN ÇOK MEMNUN KALDIK" İzmir’den, Ordu Üniversitesini kazanan oğlunu Ordu’ya getiren ve kalacak yer bulamayan Rahmi Palancı isimli öğrenci velisi, Vali Tuncay Sonel’in yapmış olduğu uygulamadan çok memnun olduklarını dile getirerek, “Ordu Üniversitesini kazanan oğlumu yurda yerleştirmek üzere dün İzmir’den yola çıktık sabah saatlerinde Ordu’ya geldik. Yurtta çıkmadığı için özel öğrenci yurtlarını aradık, ancak boş yer bulamadık. Son çare Valiliğe geldik. Ordu Valiliği sağ olsun bize yardımcı oldu ve bize kalacak yer gösterdi. Ordu Valisine teşekkür ediyorum. Verilen bu hizmetten çok memnun kaldık” diye konuştu. "BURADA MİSAFİR OLACAĞIM" Rize’den Ordu’ya gelen Elif Dayan isimli öğrenci de verilen hizmetten memnun olduğunu ifade ederek, “Barınma sorunu yaşadım. Yurtlarda şu an yer yok. Sorunumuzu iletmek üzere Sayın Valimize ulaştık. Sağ olsun ilgilendiler. Bu oteli ayarlamışlar. Ben de öğrenci belgemle birlikte buraya geldim ve burada misafir edileceğim. Bu hizmetten dolayı Ordu Valisine çok teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

2 yıl önce

Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar, TEKNOFEST'te gördüğü manzaradan dolayı gururlandığını belirtti

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, TEKNOFEST'21 için TÜBİTAK'ın onur konuğu olarak İstanbul’a gelen Prof. Aziz Sancar, TÜBİTAK Fen Lisesi’ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sancar'a Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ile TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal eşlik etti. TÜBİTAK Gebze Kampüsünde alkışlarla karşılanan Sancar, sınıfları gezdi, okulun eğitim müfredatına ilişkin bilgiler aldı. TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsünde (UME) öğrencilere bir konferans veren Sancar, yaptığı sunumda Türk dünyasının dünya bilimine katkısını tarihsel bir perspektiften değerlendirdi. Sancar, Türk dünyasını bilimsel katkı açısından benzer geçmişe sahip olduğunu vurguladığı Çin ile karşılaştırırken Princeton Üniversitesi’nden S. Frederick Starr’ın "Kayıp Aydınlanma: Orta Asya’nın Altın Çağı" isimli kitabına atıfta bulundu. Avrupa'da Orta Çağ'ın sürdüğü dönemlerde Türk dünyasının aydınlanma çağı yaşadığını kaydeden Sancar, bu dönemde Müslüman Türk dünyasından İbn-i Sina, Biruni, El-Cezeri, Uluğ Bey ve Harezmi gibi bilim adamlarının dünya bilimine önemli katkılar sunduğunu söyledi. Sancar, Türk dünyasında yaşanan aydınlanma çağının Ali Kuşçu gibi bilim adamlarıyla Osmanlıya da taşındığını vurguladı. Sancar, Türkiye'nin teorik eğitimde çok iyi olduğunu belirterek, "Ben doktora yaparken çok zorluk çektim. Çünkü deney yapamıyordum. Türkiye, bizi teorik alanda çok iyi hazırladı ama deney tecrübemiz eksikti. Bilim yapmak deneyle olur. Biz, çocuklarımıza erken yaşta deney yapmayı öğretmeliyiz." dedi.  ABD'de Türk Kültür Merkezi inşa ettiklerini anlatan Sancar, "Arka bahçesinde köşede Atatürk'ün büstü var, bir köşede de Piri Reis'in. Piri Reis'i koymamın sebebi, o dünya haritasını ben de DNA onarım haritasını yaptım. 'Benim Piri Reis haritam' dedim." ifadesini kullandı. Öğrencilere İngilizce bir sunum yapan Sancar konuşmasının başında "Sunum teknik değil Türkçe anlatılabilir. Türkiye'ye geldiğimde ilk iki hafta Türkçem tutuk olur. İkinci haftadan sonra dilim açılır. O yüzden müsaadenizle sunumu İngilizce yapacağım." demesi dikkat çekti. "Beni kim aday gösterdi bilmiyorum" Prof. Aziz Sancar, sunumun ardından öğrencilerin sorularına yanıt verdi. "Nobel'e nasıl başvurdunuz?" sorusu üzerine Sancar, şunları söyledi: "Başvurmak diye bir şey yok. Kendinizi Nobel'e aday gösteremezsiniz. Nobel, Kimya Komitesi Başkanı bizim onurumuza yemek verdiği zaman bana dedi ki: 'Ben uluslararası toplantılara gidemiyorum, herkes etrafıma toplanıp beni etkilemeye çalışıyor.' Nobel kendi propagandanızı yapmakla kazanılmaz. Beni, bugüne kadar, kim aday gösterdi bilmiyorum. En büyük gaye, Nobel değildir, kitaptır. 100 sene sonra benim buluşlarımı sizin gibi Türk çocukları okuyacaklar ve 'Bunu bir Türk yaptı.' diyecekler. Benim gayem oydu. Ben Nobel düşünmüyordum."  Sancar, "Neden DNA onarımı çalıştınız?" sorusunu şöyle yanıtladı: "DNA yapısı keşfedildiğinde, 'Bu genetiğin temel yapısıdır ve bozulmaz.' diye bir düşünce tarzı vardı. Sonradan baktılar ki röntgen ışınlarıyla güneş ışınlarıyla başka çevredeki kimyasallarla tahrip olunca mutasyona sebep oluyor, kanser oluyor. Benim doktora yaptığım hoca, ilk defa DNA'yı onaran bir mekanizma olduğunu keşfetmişti. Ama bu enzimin nasıl çalıştığını bir türlü çözemedi. Çünkü çözmek için enzimi arıtmak lazım. Enzim çok az miktarda yapılıyordu. Ben enzimi çoğalttım ve arıttım ve nasıl onarılır onu çözdüm. Başka onarım mekanizmaları var onlarla devam ettim. Bilimde bir testin nereye götüreceğini bilemezsiniz. Ben bununla uğraşırken bir de baktım ki insanlarda DNA onarım enzimine benzeyen bir protein var ama DNA onarımı yapmıyor. Bu ne yapıyor diye araştırırken bir baktım ki bu biyolojik saati kontrol ediyor. Bunun üzerine biyolojik saat üzerinde çalışmaya başladım ve ikisini birleştirdim. Şimdi biyolojik saat, DNA onarımını nasıl kontrol ediyor? Bunu kullanarak hem kanser önleminde hem de kanser tedavisinde nasıl kullanabiliriz, şimdi o çalışmayı yapıyoruz." "Ben çok milliyetçiyim, benim için büyük bir motivasyon" "Emeklerinizin karşılığını aldınız mı, amacınıza ulaştınız mı?" sorusu üzerine Sancar, şu cevabı verdi: "5 yıl gece gündüz çalıştık. İnsanda DNA nasıl onarılıyor bunu bulmak istiyorduk. Eğer önemli bir konu üzerinde çalışıyorsanız biliniz ki o konu üzerinde çalışan 5 kişi daha vardır. Eğer Japonya'dan biri bunu bizden bir ay önce bulsaydı, bizim 5 yılımız heba olurdu. Bilim yapmak kolay değil. Ben, bunu merak için yapıyordum insanlar nasıl onarılıyor. Çünkü bakterilerdeki proteinler insanlarda yok. Ama insanlarda da onarıldığını biliyordum ve bunu çözmek istedim. Sayısız uykusuz gecelerimiz oldu."  Sancar, "En iyi olmak, başarmak için ne gerektiği" şeklindeki bir soru üzerine şunları kaydetti: "Bazen yenilir, bazen yeneriz. Her şeyi ben başaracağım diye bir şey yok. Fatih'in meşhur bir sözü vardır. 'İstanbul, ya ben seni alacağım ya sen beni alacaksın.' İnatçı olacaksın ve istekli olacaksın ve bütün enerjini ona vereceksiniz. Bu fedakarlık ister, ailede zor durumlar yaratabilir. Siz gece yarılarına kadar çalışabilirsiniz hanım evde bekliyor. Denge kurmak gerek. Eğer istekliyseniz 'Ben yapacağım dersiniz' yaparsınız. Büyük işler yapmış çok bilim adamı pek mutlu değiller aslında. İkide bir söylemek istemiyorum ama ben çok milliyetçiyim. Bu benim için büyük bir motivasyondur. Ne kadar strese girsem, onun tesellisi var." Neden biyoloji? "Neden biyoloji?" sorusu üzerine Sancar, "Gelirken Hasan Hoca (Mandal) ile konuşuyorduk. Tıbbiyeye gittim doktor oldum. Orada öğrendim ki doktorlar teknisyen gibi çalışıyor. Mardin Savur'un Surgücü köyünde sağlık ocağında çalışıyordum orada çok tüberküloz vardı. Sağlık Bakanlığı kilolarca ilaç gönderiyordu. Merak ettim. Zatürre olunca penisilin veriliyor. Benim hayatım öyle kurtarıldı. Ben zatürre olmuştum kardeşimden kaptım. Kardeşim öldü. Ben de zatürre oldum, ben şanslı çıktım. Türkiye'ye penisilin yeni geliyordu. Penisilin iğnesi yaptılar ben iyileştim. Ama penisilin tüberkülozu tedavi etmiyor. Sordum soruşturdum, kitapları araştırdım cevabı yok. Ne mikrobiyologlar ne doktorlar biliyor. Sadece Türkiye'deki doktorlar değil dünyada bilinmiyordu. Doktorlar verilen şeyleri tatbik ediyor, bir araştırma yeni bir keşif yapmıyor. O bakımdan ben, meraklı bir kişi olarak, moleküler biyolojide doktora yapmaya karar verdim." ifadelerine yer verdi. Sancar, "Nobel'i Anıtkabir'e hediye etmeye nasıl karar verdiniz?" sorusuna yönelik de, "Söyleyeceğim ama kimse alkışlamayacak oldu mu?" dedi. Sancar, şöyle devam etti: "İlginç bir şey Nobel'i ben aldım. Onun heyecanı, kargaşalığı vardı. Eşime söyledim, eşim Amerikalı, 'Ben bunu Anıtkabir'e koyacağım.' 'Tabii başka ne yapacaksın?' dedi. O Amerikalı kadın. Çünkü ona Atatürk'ü anlatmıştım. Atatürk'ü birçok Türk'ten daha çok takdir ediyordu. Ben de hayret ettim. 'Yok, biz saklayalım.' demedi. Ben Atatürk'ün sayesinde oraya vardım. Çünkü Mardin'in Savur ilçesinde annesi babası okuma yazma bilmeyen bir çocuğun eğitim görüp Nobel alması Atatürk sayesinde oldu." "5 Türk Lirası'nın üzerindeki DNA resminin üzerinde hata olduğunu söylemiştiniz. Baktım ama hatanın nedenini yazan bir kaynak yok. Hatanın nedenini merak ettim." diyen bir öğrenciye de Sancar, "Oradaki sarmal, soldan sağa dönüyor, asıl DNA sağdan sola dönüyor." cevabını verdi. "Türkiye ileride" Soru cevap kısmının ardından Sancar'a teşekkür eden TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Mandal, kendisine günün anısına 1875'te kabul edilen metrik sistemin iki simgesinden biri olan ve 2018'de yürürlükten kaldırılan kilogram prototipi hediye etti. Sancar, konferansın ardından "Medikal Biyoteknoloji Araştırma Merkezi"ni ziyaret etti. TÜBİTAK MAM Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin, Sancar'a, merkezde yürütülen aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarına ilişkin bir sunum yaptı. Daha sonra Moleküler Biyoloji Laboratuvarı, Hücre Kültürü Laboratuvarı, Hücre Geliştirme Laboratuvarı ziyaret edildi. Sancar, daha sonra COVID-19 Türkiye Platformu'ndaki bilim insanları ile "Birlikte Geliştirme ve Birlikte Başarma” başlıklı toplantıda bir araya geldi. Toplantıda konuşan Sancar, Türkiye'yi aşı konusunda birçok ülkeden ileri bulduğunu söyledi. Sancar, platform bünyesinde gelecek salgınlar için de çalışmalar yapıldığını vurgulayarak, "Burada bilgi ve girişim bakımından güçlü bir altyapı var." dedi. Toplantının ardından Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Kacır, Sancar'a 2020 Ulusal Antarktika Bilim Seferi Hatırası bir tablo, TÜBİTAK Başkanı Mandal da üzerinde Piri Reis haritası olan bir kaftan hediye etti. TÜBİTAK Fen Lisesi TÜBİTAK Fen Lisesi, yetişmiş ve nitelikli insan gücü ve ileri düzey laboratuvarlarıyla Ar-Ge ve teknoloji dünyasının öncü araştırma merkezleri ve enstitülerini bünyesinde bulunduran TÜBİTAK Gebze Yerleşkesi'nde kuruldu. Lisede analitik düşünen, toplum ve çevre bilinci gelişmiş geleceğin lider bilim insanlarını yetiştirilmesi hedefleniyor. Yaklaşık 44 bin metrekarelik alana sahip lisede modern teknolojiyle donatılmış 24 derslik, 600 öğrenci kapasiteli öğrenci yurdu ve 10 ileri düzey temel bilim atölyesi bulunuyor. Bu eğitim ve öğretim yılı için 90 öğrencinin alındığı lisede eğitim, bir yıl İngilizce hazırlık olmak üzere toplam 5 yıl sürecek. Eğitim-öğretim yılının ilk döneminde öğrencilere seçmeli olarak Almanca ve İspanyolca dil eğitimi veriliyor. Öğrenciler, hazırlık sınıfından başlamak üzere öğrenim süresince aylık 500 lira karşılıksız burs alacak. Lisede, Biyoteknoloji, Malzeme Bilimi, Veri Analizi, Bilim, Teknoloji ve Sosyal Değişme, Sürdürülebilir Gıda ve Su Politikaları, İnovasyon Odaklı Proje Tasarımı, Yapay Zeka Uygulamaları, İnsan-Makina Etkileşimi, Nesnelerin İnterneti Uygulamaları gibi 28 farklı seçmeli dersin bulunduğu bir müfredat uygulanıyor. Gebze yerleşkesinde konaklama imkanı olan öğrenciler, TÜBİTAK laboratuvarlarını kullanabilecek. Kurumun merkez ve enstitülerinde staj yapabilecek. Kariyerleri boyunca mentörlük desteği, bilim söyleşileri, kulüp etkinlikleri, spor müsabakaları, teknik geziler ve daha pek çok olanak öğrencilere sunulacak. Liseye, 2020-2021 eğitim ve öğretim yılında resmi, özel ve imam hatip ortaokullarının 8'inci sınıfında öğrenim gören ve 2021 merkezi sınav sonuçlarına göre yüzde 1'lik başarı diliminde yer alan öğrenciler başvurdu. TÜBİTAK Fen Lisesi Merkezi Yetenek Giriş Sınavı’na başvurular, 2-4 Temmuz’da e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi üzerinden yapıldı. Giriş sınavı, 9 Temmuz'da 25 ilde gerçekleştirildi. Sınav sonuçlarına göre 37 farklı ilden 19’u kız 71’i erkek olmak üzere 90 öğrenci liseye yerleşti. Aziz Sancar Prof. Dr. Aziz Sancar, Mardin'in Savur ilçesinde doğdu. Hiç eğitim olmayan ailesinin 8 çocuğundan biriydi. Çocuklarının eğitimine önem veren ailesi sayesinde üniversiteye kadar Mardin'de okudu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde lisans eğitiminin tamamladıktan sonra ABD'ye lisansüstü eğitim için gitti. Doktora derecesini Teksas Üniversitesi'nden Moleküler Biyoloji alanında aldı. DNA tamiri ve hücre döngüsü gibi alanlarda uzmanlaştı. 2015 yılında DNA tamiri ile ilgili Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte Kimya dalında Nobel ödülü aldı.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 24 25