25 Nisan Perşembe 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanlığı, hizmet ve politikalarından duyulan memnuniyeti anketle ölçtü

Bakanlıktan yapılan açıklama şöyle; “İçişleri Bakanlığınca yapılan ankette, vatandaşların yüzde 82’si Bakanlık hizmetlerinden memnun oldu. Uygulanan politikalar arasında en yüksek memnuniyet ise yüzde 85,89 ile terör örgütleriyle mücadeleden duyuldu. İçişleri Bakanlığı, bağlı birimlerinde verilen hizmetlerin vatandaş memnuniyetini ölçmek için her ay düzenli olarak IVR (Interactive Voice Response) (Etkileşimli Sesli Yanıt) Robot teknolojisi yardımıyla anket düzenliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bağlı kuruluşları ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ve valiliklerce verilen hizmetlerin vatandaş memnuniyetini ölçmek amacıyla yapılan bu anketler, “hizmet” ve “politika” başlıklarında uygulanıyor. ‘Hizmetler anketi’ başlığında; alınan hizmetten genel memnuniyet, personel ilgisi, personel bilgi düzeyi, işlemin tamamlanma süresi ve birimin fiziki ortamı sorgulanıyor. Hizmet anketi başlığında, geçen mayıs ayında 205 bin 330 kişiye düzenlenen ankette, genel memnuniyet oranı yüzde 82 olarak ölçüldü. Terörle mücadele takdir topladı  ‘Politikalar anketi’ başlığında ise; terör örgütleriyle mücadele, trafik güvenliği uygulamaları, uyuşturucu ile mücadele, hırsızlık dolandırıcılık gibi asayiş olaylarıyla mücadele, kaçak göçle mücadele, afetlere hazırlık, kimlik kartı sürücü belgesi ve pasaport belgesi dâhil nüfus işlemlerindeki memnuniyet derecesine ilişkin belirlemeler yapılıyor. Mayıs ayında bu başlık altında 100 bin 291 kişiye düzenlenen ankette; politikalardan genel memnuniyet yüzde 75,08 olarak ölçüldü. Bakanlığın uyguladığı politikalar içinde en yüksek memnuniyet, yüzde 85,89 ile terör örgütleriyle mücadeleden duyuldu. Bunu yüzde 84,08 ile kimlik kartı, sürücü ve pasaport belgesi dahil nüfus işlemleri, yüzde 77,79 ile uyuşturucuyla mücadele politikaları izledi. Kişisel veriler korunuyor  Vatandaş Memnuniyet Anket Uygulaması, 2020 yılı Mayıs ayı itibarıyla IVR (Interactive Voice Response) (Etkileşimli Sesli Yanıt) Robot teknolojisi kullanılarak gerçekleştiriliyor. Bu teknoloji ile sesler yazıya, yazılar sese dönüştürülmesi temelli yapay zekâ sayesinde günlük 8 bin arama kapasitesiyle daha doğru sonuçlara varılabiliyor.  2020 yılı itibarıyla İçişleri Bakanlığı anketleri çeşitli dillerde yapılarak ana dilleri farklı olan kişilerin görüşleri de anket sonucuna dâhil ediliyor. Ayrıca, anket kapsamındaki verilen cevaplar anonimleştirildiğinden kişisel veriler de ihlal edilmiyor.”

2 yıl önce

Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin Afgan mülteci politikasına tepki gösterdi

Dışişleri Bakanlığı, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2 Ağustos'ta yaptığı Afgan göçmenlerle ilgili açıklamaya tepki gösterdi. "Ülkemizin rızası olmaksızın ülkemizde çözüm aranmak istenmesi kabul edilemez" Açıklamada, şöyle denildi: "ABD devleti, ABD merkezli STK'lar ve basın kuruluşları için çalışan Afganlar ve ailelerine yönelik göçmen kabul programı ile Afganların ABD'ye göç başvurularının bağlı oldukları kuruluşlar aracılığıyla üçüncü ülkelerden alınacağı belirtilerek, başvurular için ülkemize de işaret edilmektedir." ABD'nin açıklamasının Türkiye'de büyük bir göç krizine sebep olacağının vurgulandığı açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Öncelikle ABD'nin açıklaması bölgemizde büyük bir göç krizine neden olacak ve göç yollarında Afganların acılarını artıracaktır. Soruna bölge ülkeleri arasında çözüm bulmak yerine ülkemizin rızası olmaksızın ülkemizde çözüm aranmak istenmesi kabul edilemez." "ABD, bu kişileri almak istiyorsa uçaklarla ülkesine nakletmesi mümkündür" Açıklamada, Türkiye'nin yeni bir göç krizini üstlenecek kapasitesinin bulunmadığının altı çizildi: "Son 7 yıldır dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkemizin yeni bir göç krizini üçüncü bir ülke adına üstlenecek kapasitesi bulunmamaktadır. Türkiye olarak, ABD'nin sorumsuz ve ülkemize danışmadan aldığı kararı kabul etmiyoruz. ABD, eğer bu kişileri ülkesine almak istiyor ise doğrudan uçaklarla ülkesine nakletmesi mümkündür. Ülkemiz, hiçbir durumda üçüncü ülkelerin uluslararası sorumluluklarını devralmayacak, kanunlarımızın üçüncü ülkeler tarafından kendi amaçları için kötüye kullanılmasına izin vermeyecektir. Bölgemizde üçüncü ülkelerin kararları neticesinde yaşanan göç krizlerinin yükünün Türk milleti tarafından üstlenilmesini kimse beklememelidir."

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin göç politikası eleştirilerine tepki: Allah ıslah etsin

Bakan Soylu’nun açıklaması şöyle; “1- Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın; yeni belirlediği siyasi ikbal uğruna,   Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Sayın Cumhurbaşkanımıza, göç meselesi ile ilgili olarak sahada çalışan idari, sivil ve kolluk olmak üzere tüm personelimize iftira atan bu yaklaşımını kınıyor ve acilen hidayet diliyorum.   2- İç savaşların ve yoksullukların oluşturduğu Suriye ve Ortadoğu kaynaklı göçü yönetmede tüm dünyanın kabul ettiği bir başarıya sahip olan Türkiye, Düzensiz Göçle (kaçak) mücadele konusunda da pek çok bölgede olduğu gibi Afganistan'da da çekilme kararı sonrası olası senaryolar için, uzun zamandan beri ciddi bir hazırlık içindedir.   3- Fiziki hazırlık kapsamında; İran sınır hattımızın göç, kaçakçılık ve terörist girişleri açısından en kritik olduğu 152 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı örülmüş, 85 kilometrelik duvar çalışması son hızla devam etmektedir. Ayrıca 109 kilometrelik kısmı ise aydınlatma sistemi ile donatılmıştır.   4- Bunlara ek olarak, 79 kilometre boyunca kamera ve algılayıcı sistemler inşa edilerek düzensiz göç hareketliliklerinin sürekli olarak izlenebilmesi sağlanmıştır.     5- Termal kameralarla gece geçişlerinin önlenmesi sağlanırken aynı zamanda İHA’lar vasıtasıyla düzenli olarak sınırlarımız kontrol altında tutulmaktadır.     6- Doğu sınırımızın 740 kilometrelik kısmında kullanılacak ve entegre sınır yönetiminde kilit bir rolü olan elektro optik kuleler ve haberleşme kulelerinin %90’ı tamamlanmıştır.     7- Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı hudut birliklerinin yanı sıra yukarıda saydığımız teknolojik hamlelerle birlikte sınır bölgelerimizde ve geçen yıl kaçak göç rotası olarak belirlenen lokasyonlarda görevlendirilen ilave, 750 Özel Harekat Polisimiz ve 500 Jandarmamız, 7/24 devriye esasıyla, düzensiz göçle mücadelemize katkı sağlamaktadır.     8- Yine sınırlarımızda görevlendirilmek üzere 500 ek Güvenlik Korucusu kaydırılmıştır.     9- Sınırda yapılan devriye yollarımıza ek olarak termal kamera ile donatılan yüksek teknolojiye sahip 82 zırhlı devriye aracımız ile sınırdaki geçişlere anında müdahale edilmektedir.     10- Kısaca bahsedilen bu önlemler neticesinde 2020 yılında güney ve doğu sınırlarımızda 505.375 kişinin ülkemize yasa dışı yollarla girişi, sınırlarımızda engellenmiştir. 2021 yılında ise bugüne kadar 253.299 kişinin de aynı kapsamda geçişi engellenmiştir.   11- Son 7 yıldır dünyaya örnek bir göç yönetimi sergileyen ülkemizin söz konusu başarısı sadece uluslararası koruma, geçici koruma ya da düzenli göç alanından değil düzensiz (kaçak) göçle mücadele alanından da kaynaklanmaktadır.     12- Türkiye uzun yıllardır göçte hem hedef hem de geçiş (transit) ülkedir ve ciddi bir düzensiz (kaçak) göç baskısı ile karşı karşıyadır. Bu bağlamda, denizde ve karada, verilerini sık sık kamuoyu ile paylaştığımız düzensiz (kaçak) göçmen yakalamaları ve buna bağlı geri gönderme operasyonları gerçekleştirmektedir.   13- 2018 yılında 268 bin,  2019 yılında 454 bin, 2020 yılında 122.302 ve 2021 yılında ise 72.879 düzensiz (kaçak) göçmen sınırlarımız içerisinde yakalanmıştır.     14- Sınır dışı edilmek üzere idari gözetim kararı alınan yabancıların tutulduğu Geri Gönderme Merkezlerinin kapasitesi Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce devralındığında 1.700’lerde iken günümüzde 20 bin seviyesine çıkartılmıştır.     15- Yakalanan düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesinde yaklaşık %45, yakalama/sınır dışı etme oranıyla Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, bu konuda dünyada eşi benzeri olmayan bir başarıya ulaşmıştır.     16- İnsan ticareti ve göçmen kaçakçılığıyla mücadele acil yardım hattı özelliğine sahip olan YİMER 157 aracılığıyla Ege’de, 10 bini aşkın kişinin can kaybı önlenmiş ve bu başarısı neticesinde dünya birinciliğine layık görülmüştür.   17- Halen tüm göç hareketleri, kaynağından itibaren dikkatle takip edilmektedir. Muhatap ülkelerle görüşmeler–anlaşmalar yapılmaktadır. Son gelişmelerden kaynaklı Afganistan da dahil olmak üzere geçen yıllara nazaran kaynak ülkelerden henüz daha yüksek bir göç oluşmamıştır.   18- İdlib’te aldığımız ve bugün bizi eleştiren mahfillerin briket evler dahil o gün de karşı çıktığı tedbirler, yeni dalgalara karşı önceden tedbir alma ve süreci insani şekilde, güvenli alanlar oluşturarak bir strateji dahilinde yönetme anlayışımızın tezahürüdür.     19- Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Bahar Kalkanı ve Barış Pınarı Operasyonları sayesinde sınırımızın hemen altında hayatın normalleşmesine dair atılan adımların da göç yönetiminde ve düzensiz (kaçak) göçün önlenmesinde ciddi katkıları olmuştur.     20- Son olarak, ABD tarafından yapılan açıklama ülkemiz ile istişare edilerek alınan bir karar olmayıp Dışişleri Bakanlığımız tarafından, konuya ilişkin açıklama yapılarak gereken cevap kendilerine verilmiştir.   21- Siyasetin sorumluluğuna yakışmayan, devletin ve kurumların itibarına, çalışanların emek ve motivasyonuna zarar veren mesnetsiz, art niyetli ve her yönüyle hadsizlik olan bu ithamlara alışmayı, ısrarla tekrarlanan bu yalanlara mesai harcamayı, reddediyorum.     Allah ıslah etsin.”

2 yıl önce

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu'ndan 10 büyükelçinin açıklamasına tepki

ABD, Almanya ve Fransa dahil 10 ülkenin Ankara büyükelçisi, Osman Kavala'ya ilişkin açıklamalarına bir tepki de Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu'ndan geldi. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak egemenlik yetkilerini demokratik meşruiyete dayanan anayasal organları marifetiyle Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmekte olduğu vurgulanan açıklamada, temel erkler arasında yer alan yargı yetkisi de bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanıldığının altı çizildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı: "DİPLOMATİK AYRICALIKLAR MÜDAHALE ARACI OLAMAZ" "Hatırlatmak isteriz ki, diplomatların bulundukları ülkenin yargısal süreçlerine ve yasalarına saygı gösterme zorunlulukları hem uluslararası hukukun bir gereği hem de dış misyonların uyması gereken tartışılmaz bir diplomatik kuraldır. Diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıklar Türkiye'nin bağımsızlığına ve egemenlik haklarına karşı müdahalenin aracı olamaz". "DIŞ MÜDAHALE ÇABALARINI ŞİDDETLE REDDEDİYORUZ" Açıklamanın son bölümünde; hangi saik ve sebeple olursa olsun Türkiye'de bağımsız ve tarafsız mahkemelerde görülmekte olan davalara dış müdahale çabalarının şiddetle reddedildiği vurgulandı.

2 yıl önce

T24 yazarı, muhalefetin politikaları nedeniyle paniğe kapıldı!

2023 seçimlerine, "Başkanlık sistemini kaldırarak, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçme" vaadiyle gitmeye hazırlanan 6 muhalefet partisi, bu konudaki çalışmalarını tamamladı. CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti liderlerinin kısa süre içinde bir araya gelerek, ortak metni kamuoyuna açıklamaları bekleniyor. Ancak aylardır süren bu çalışma muhalefet medyasında bazı endişelere de neden oldu. T24 Yazarı Mehmet Y. Yılmaz, muhalafet partilerinin seçim vaadi olarak aylardır "güçlendirilmiş parlamenter sistem" modeli üzerinde çalışmalarını, "meleklerin cinsiyetini tartışmaya" benzetti! Sistem düzenlemesi vaadi ile seçimin kazanılamayacağını belirten Yılmaz, Millet İttifakı'nın ekonomik gelişmelere yoğunlaşması gerektiğini ifade ederek; "Bugünkü araştırmalar, Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunun çantada keklik olmadığını ortaya koyuyor." diye yazdı. T24 yazarı bu noktada muhalefetin hazırlıksız olduğunu savunarak "İktidar bir de sizin aklınıza uyar ve erken seçim kararı alırsa iyot gibi açıkta kalırsınız; kızacağınızı biliyorum ama söylemiş olayım." ifadelerini kullandı. Yılmaz şunları kaydetti; "Muhalefetin, gelecek seçimlere bir Anayasa değişikliği önerisi ile gitme kararlılığında olduğu anlaşılıyor. Bugünkü biçimiyle Başkanlık sistemi, Türkiye'nin en önemli sorunu elbette; çünkü bütün sorunların anası o. Ancak bu tartışma, bugün için bana, Bizans batarken sürdürülen meleklerin cinsiyeti tartışmasını çağrıştırıyor. Muhalefet elbette böyle bir hazırlık da yapmalıydı ancak bununla seçim filan kazanılmaz, bunu söylemiş olayım. Muhalefet partilerinin, yeryüzüne intikal etmelerinde fayda görüyorum. Bugünkü araştırmalar, Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunun çantada keklik olmadığını ortaya koyuyor. Araştırmalarda AKP'den uzaklaşmış gibi görünen kitle, muhalefet partilerinden hiçbirine yönelmiyor. Bu uzaklaşmayı, muhalefeti tercih kararına yönlendirecek şey ise yeni Anayasa vaatlerinden çok, ekonomiyle ilgili olmalı. Çünkü uzaklaşmanın temel nedeni ekonomik. Öte yandan TBMM seçiminde de muhalefetin Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşabilme olasılığı neredeyse mümkün değil. Bir mucize olur hem cumhurbaşkanı seçimini hem de TBMM'de Anayasa değiştirecek çoğunluğu muhalefet elde edebilirse, bugün yapılan hazırlığın bir anlamı olabilir. Bunların dışındaki seçim sonuçlarında bu hazırlık, arşiv süsler. Muhalefetin şu anda yapması gereken şey, hayali bir Anayasa değişikliği için enerji harcamak olmamalıdır."

"ERDOĞAN BAŞBAKAN OLARAK GELİR!" Muhalefetin cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanması halinde bir koalisyon Cumhurbaşkanı olarak icranın başında olacağını belirten Yılmaz bu konudaki endişelerini ise şöyle paylaştı;  "Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ulaşılsa bile neresinden baksanız bir seneye yakın bir süre o Cumhurbaşkanı bir icraat yapmak zorunda. Yapamadığı takdirde, Erdoğan bir yıl sonra yeniden seçilir, bu kez Başbakan olarak yeniden iktidara gelir."

2 yıl önce

“Karanlık odaların politika planlayıcısı”: Ümit Özdağ

Önce MHP’den ardından İYİ Parti’den kovulduktan sonra Zafer Partisi’ni kurarak, siyasi rant sağlamak adına sığınmacıları hedef alan ve nefret paylaşımları yapan Ümit Özdağ’ın karanlık geçmişini ve kirli ilişkilerini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin danışmanı Yıldıray Çiçek daha önce deşifre etmişti. “KARANLIK ODALARIN POLİTİKA PLANLAYICISI” Son zamanlarda sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda Türkiye’de bir iç savaş çıkarmak istercesine ‘nefret kusan’ Özdağ’ın çok iyi bildiği manipülasyon teknikleri ile milliyetçi gençleri sığınmacılara karşı tahrik ederek, sokağa çekmek istediği iddia ediliyor. FETÖ ile derin bağları bulduğu idda edilen Özdağ’ın çıkardığı dergide yazar kadrosunda firari Emre Uslu başta olmak üzere FETÖ’cü pek çok isim yer alıyor. EMRE USLU’NUN HOCASI Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın ders verdiği düşünce kuruluşlarında pek çok FETÖ’cü isim gibi Emre Uslu da ders almış. Özellikle FETÖ’cülerin uzman olduğu ‘medyada algı yönetimi’ derslerinin Ümit Özdağ tarafından verildiği biliniyor. Özdağ aynı zamanda FETÖ medyasının da önde gelen kalemlerinden ve yorumcularındandı… İşte, Ümit Özdağ’ın kirli geçmişine ışık tutan Yıldıray Çiçek’in o yazısı:   “Ümit Özdağ, sen Türkiye’nin en iyi ‘cambaza bak cambaza’ oynayanı, manipülasyoncususun, vefasızı, nankörü, karanlık odaların politika planlayıcısı, siyasetin en sinsi adamısın…” dersem, tarifi az ama net yapmış olurum. Tarifini az yaptık ama bu kişinin adı Ümit Özdağ desek, siz daha fazla tarifler yaparsınız. Ajandasındaki yol haritasını kim veriyor tam olarak bilmiyoruz. Ama deşifre edilmesi gereken yönleri olduğuna kesinlikle inanıyoruz. MHP’YE NASIL SIZDI? 2003-2004 yılları arasında MHP ve Ülkücü Hareket’te fiziken görünür olmaya başladı. Tam da “Acele işe şeytan karışır” atasözündeki gibi, görünür görünmez hemen MHP Genel Başkan adayı olmak için kapalı kapılar ardında planlara, sinsi propagandalara başladı. Ergenekon davasında yargılanan ve tutuklanan Veli Küçük’ün ortaya çıkan telefon görüşmelerinde yapılan tüm planların, Ümit Özdağ’ın MHP Genel Başkanı yapılması üzerine olduğunu göreceksiniz. Veli Küçük mahkemede verdiği ifadesinde “Ümit Özdağ’ın aile dostu olduğunu, Ümit Özdağ’ın daha önceden MHP içerisinde bir faaliyeti olmadığını, 2004 yılındaki görüşmenin yapıldığı tarihlerde Ümit Özdağ’ı siyasi arenada iyi bir yerde görmek istediklerini, bu nedenle Ümit Özdağ’ın Milliyetçi Hareket Partisi içinde etkin olmasını arzuladığını, bu konuda telefon görüşmesinde isimleri geçen tüm gazetecilerle görüşerek destek olmalarını istediğini, Ümit Özdağ’ın MHP’nin genel başkanı olması için çalışmasının tek sebebinin Ümit Özdağ’ın yönetime girmesini arzulaması” olduğunu beyan etmiştir. PİYASAYA SÜREN VELİ KÜÇÜK Veli Küçük bir telefon görüşmesinde aynen “BEN DEVLET BAHÇELİ’NİN YERİNE ÜMİT’İ GETİRCEM DİYE ŞEY YAPIYORUM ÜMİT’TE HEVESLİ BU İŞE”  cümlesini kuruyordu. İlginçtir, Veli Küçük ve onunla oturan- kalkan herkes Ergenekon davasından hapis yatarken, bu Ümit Özdağ bunlarla her toplantıda başköşede iken, onlarla her plan içindeyken ona dokunan olmamıştır. Oysa emekli komutan Veli Küçük “Ben evet dedim mi, Ümit hayır demez yani…” diyerek Ümit Özdağ’ın kendisinin adeta hizmet eri olduğunu ifade ediyordu. Ümit Özdağ’ın Veli Küçük’le başlattığı MHP üzerindeki hesapları hiç bitmedi. MHP kendisine parti içinde hizmet etme alanı açmış olsa da hep nankör davranmış ve hançerleyen olmuştu. Akrebin doğası dedikleri karakter, Ümit Özdağ’da hayat buluyordu. MHP’de MYK üyesi, milletvekili, genel başkan yardımcısı görevlerine dahi getirilse de o hep gizli ajandasına göre hareket etti. MHP temkinli ama komplekssiz  bir şekilde ona alan açsa da, o hep hançeri nasıl saplayacağını hesap etmiştir. Son hançeri de MHP’deki görevlerinden istifa ederek sözde muhaliflerin arasına katılmış ve daha sonra da Meral Akşener’in kurduğu İP isimli partide kurucu üye, genel başkan yardımcısı, milletvekili olmuştur. CANAN KAFTANCIOĞLU İLE KANKALIK MHP’den ayrılırken, AKP ile yakınlaşmayı bir suçlama olarak gösteren Ümit Özdağ’ın, kendi gittiği yeni oluşumun CHP-HDP yakınlığından çok mutlu olduğu görülmektedir. Barajı aşamayan partisi, CHP sayesinde milletvekili çıkarmıştır. Ümit Özdağ da onlardan biridir. MHP’den ihraç edildikten sonra ve İP isimli parti kurulmadan önce de CHP Genel Merkezi’ne adeta kamp kurmuştu. Sürekli Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşmeler yapıyordu. Sürekli MHP’nin AKP ile olan yakınlaşmasını sorgulayan Ümit Özdağ’ın, CHP’nin PKK ve HDP ile yakınlaşmasına dair hiç sorgulama yaptığını gören ve duyan var mı? Alın işte son yerel seçimlerde CHP-HDP ve Ümit Özdağ’ın partisi İP, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da, Mersin’de, Adana’da ve birçok yerde ittifak yaptı. Ümit Özdağ bir gün rahatsız oldu mu? Asla olmadı. Hatta İstanbul’da PKK-HDP sevdalısı Canan Kaftancıoğlu ile “omuz omuza yoldaş” misali, CHP’ye oy toplama programlarına katılıyordu. Manevi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, resmi lideri Meral Akşener’in, yoldaşı Canan Kaftancıoğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’nun, Tunç Soyer’in gayrimilli eylem ve söylemlerine bir gün olsun eleştiri getirememiş bu adamın tek derdi, AKP ve MHP’dir. İP’ini tutanlardan mı, gizli ajandasından mı, görevlendirilmiş halinden mi bilinmez, Türk devletinin yaptığı çeşitli operasyonlarda ortaya çıkıp, sürekli tarifindeki gibi “hileli yönlendirme” yapıyor, “cambaza bak” oynuyor ve atılan adımları “sulandırmaya” çalışıyor. ZEYTİN DALI OPERASYONUNU SABOTE ETMEYE ÇALIŞTI Bunu Türk devletinin yaptığı Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda çok denedi. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda “Türk askerleri Suriye sınırları içinde aç, susuz haldeler, giymeye giyecek, yemeye yiyecek, banyo yapmaya yer bulamıyorlar” diyerek, Türk ordusunu adeta düşmanları karşısında aciz göstermeye çalışmıştı. TSK o günlerde “Bir kısım çok da iyi niyet taşımayan ferdi girişimleri dikkate alarak yapılan haberler, bizden önce halkımızı üzmektedir. Devlet bütün gücünü o bölgeye cömertçe seferber etmektedir” açıklaması yaparak adeta Ümit Özdağ’ı fırçalamıştı. Sonra, Zeytin Dalı Operasyonu’nda ortaya çıkmış ve “Afrin’i almak için ne verdiniz sorusunun sorulması gerekiyor” kara propagandasını yapmıştı. 4600 YPG’li teröristin öldürüldüğü ve Afrin’e huzur getiren operasyonda kime, ne verilmiş oldu? 4600 YPG’li terörist öldürülerek sadece CHP’ye üzüntü verilmiştir. CHP, HDP ve partisi İP, bu operasyona karşıydı ve aklınca onların düşüncelerini böyle propagandalarla güçlendirmeye çalışıyordu. Çok böyükkkkk Türk milliyetçisi olduğu söylenen Ümit Özdağ, Türk ordusunun operasyonunu sulandırıyordu ama terör örgütü YPG ve PYD’ye de aşk derecesinde sahip çıkan CHP’ye çıtını çıkaramıyordu. Geçen günlerde de, İdlib meselesini sulandırmak için ekranlardaydı. Bu durumu fark eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın sosyal medyadan bu haline suçüstü yapmış ve “İdlib’de Türk askeri büyük bir beka mücadelesi ve şehitler verirken televizyon ekranlarına çıkıp provokasyon yapan, toplumu kaos ve infiale sevk etmeye, Türkiye düşmanlarının lehine algı operasyonu düzenlemeye yeltenen Ümit Özdağ’ın gerçek yüzünü gösterme zamanı geldi” paylaşımını yapmış ve Ümit Özdağ’ın ilişkilerine yönelik oldukça çarpıcı şeyler söylemişti. DERİN FETÖ BAĞLANTISI Onun ABD-İsrail ilişkilerine, kripto FETÖ destekçisi olduğuna, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olabileceğine dair iddiaları herkesin hafızasında sorgulama alanı açabilecek iddialar olmuştur. FETÖ’cü Emre Uslu’ya çıkardığı dergide yazı yazdıracak kadar olan yakınlığı ve Mümtazer Türköne’nin evindeki kapının arkasına görünmemek için saklanmaya çalışması bu şüpheleri hep canlı tutmuştur. MHP’de genel başkan yardımcısı iken şahitlerin huzurunda bana “ Devlet Bey 2004 yılında bana bir oda, bir makam verse muhalif olmazdım” demesi ve 15 dakika sonra “Türkiye’de farklı şeyler oluyor, olacak” demesi ve bu diyalogdan 2 hafta sonra MHP’den istifa ederek arkasına bakmadan çekip gitmesi, 15 Temmuz’u bunlar sayesinde biliyor muydu şüphesini bende de doğurmuştur. Çünkü en büyük makamı ve odayı almış bir adam, neden yeniden muhalif olmuş ve MHP’de hep büyük hesaplar yaparken, niye arkasına bakmadan kaçıp gitmiştir? Ve Fethullah Gülen’e büyük sevgisiyle bilinen Meral Akşener’in kurduğu partide görev almıştır? MHP’ye yönelik yaptığı eleştirilerin hepsi şimdi kendi partisinde yaşanırken, Polyannacılık oynaması bir tesadüf müdür? Partisinin HDP ittifakına susan, genel başkanı Meral Akşener’in “HDP, Kürt siyasal hareketinin temsilcisidir” sözüne bön bön bakan, ittifak ortakları CHP’nin PKK’nın siyasi kampı haline gelmesi karşısında üç maymunu oynayan Ümit Özdağ tamamen açığa düşmüştür. Fakat ya kendinin farkında değil, ya da rolünü İYİ oynamak adına hâlâ artistlik peşindedir. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın ciddi suçlama ve tespitlerinin o gün canlı yayında kendine sorulmasına “İçki şişede durduğu gibi durmuyor” diyerek hem iftirayla, hem saygısızca cevap vermiştir.   Biz Ümit Özdağ’ın özel hayatı hakkında söylenenler üzerinden yaptıklarını değerlendirecek olsaydık, Ümit Özdağ evinin yolunu bulamazdı. O yüzden olayın ciddiyetini kavramalı ve iftiralı içki şişesi muhabbetini dilinden düşürmelidir. Ümit Özdağ’ın bu üslubunu kullanan 2-3 müptezel daha vardır. Ne zaman köşeye sıkışsa aynı gevşekliği göstermektedirler. Ne oluyor bu cümleyi kurunca, gerçekler ortadan mı kalkıyor? İçki sizin midelerinize girince şişede durduğu gibi mi duruyor? Yoksa siz içmeden sarhoş olduğunuz için mi HDP ile ittifaka ses çıkarmadınız? Yoksa içtiniz de şişede durduğu gibi durmadığından dolayı mı HDP ile yol yürüyorsunuz? HDP’yi “Kürtlerin siyasi temsilcisi” yaptığınıza göre sadece şişelik değil sizdeki hadise! DEMİRTAŞ’A METHİYELER Ümit Özdağ seçimlerden sonra “Galiplerden birisi de hiç şüphesiz Selahattin Demirtaş’tır. Selahattin Demirtaş, Öcalan’ı yendi” diyerek, zaten sadece şişelik olmadığını göstermişti. “Batıda CHP ve İYİ Parti adaylarını destekleyeceğiz”, “Bugün için, Sn. İmamoğlu’nun söyleminin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü biz birlikte güzeliz.” ve “Sn. Öcalan’ın demokratikleşme ve barış için alacağı her türlü inisiyatifin yanında olacağımdan, başarısı için samimi çaba sarf edeceğimden kimsenin kuşkusu olmasın“ diyen terörist Demirtaş kazandıysa, terör örgütü PKK ve siyasi yaltakçısı HDP kazanmış olmuyor mu? Senin ki, şişe değil, büyük bir fıçı herhalde Ümit Özdağ? Ümit Özdağ her yönüyle şüpheli bir şahıstır. Gizli ajandasını hangi güçler yazıp eline veriyorsa ortaya çıkarılmalıdır. Böylelikle Türkiye’de şeytani plan ve propaganda yapanların bir sacayağı çökertilecektir. Hem Ergenekoncu denilenlerle, hem FETÖ’cülerle aynı anda iyi olan, PKK’nın partisi HDP ile de aynı hedeflere hizmet etmek için buluşan birinin mutlaka gizli bir ajandası vardır. MHP kurtuldu, Türkiye’nin de bu adamdan kurtulması gerekiyor.

2 yıl önce

CHP’nin Suriye politikasını Mihraç Ural mı belirliyor? Esed’in Hatay planında CHP’nin rolü… Grift ilişkiler yumağı

Esed rejimi ve rejimin Türkiye uzantıları tarafından son aylarda başlatılan Hatay tartışmaları, şehrin CHP’li Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın da devreye girmesiyle farklı bir boyuta taşındı. Aralık 2021’de “Hatay bizim toprağımızdır, geri alacağız” açıklamasını yapan Suriye diktatörü Esed’in ekmeğine yağ çalarcasına şehri tahrik eden ve bir iç savaş çıkması için uğraş veren CHP’li pek çok ismin fikir babası olarak Reyhanlı katliamının da sorumlusu olan ‘Esed Kasabı’ Mihraç Ural’ın adı öne çıkıyor. CHP’nin Suriye politikasına yön veren isim olarak tanımlanan terörist Mihraç Ural’ın CHP ile ilişkisi ise çok eskilere dayanıyor.  MİHRAÇ URAL KİMDİR? Mihraç Ural, 1956’da Hatay’da Nusayri-Arap milliyetçiliğinin egemen olduğu bir ailede doğdu. Baba Zeki el Kasım (Ural) Suriye Baas’ının ideologlarından Vehib el Gamin ve Muhammed el Zerka’nın en yakın arkadaşlarından biriydi. Aslen Nusayri olan Zeki Kasım sosyalist ve aynı zamanda Arap Milliyetçisi bir kafa yapısına sahipti. Hatay ve İskenderun’un Suriye’ye ait olduğu ve Türkiye’nin işgali altında olduğu tezini savunan Zeki Kasım Ural, bu çerçevede faaliyet yürüten Suriye merkezli Uruba hareketi çerçevesinde bu amaç uğruna Türkiye’de çaba sarf eden isimler arasında oldu. Sosyalist anlayışın egemen olduğu bir çevrede büyüyen Mihraç Ural’ın ilk terör faaliyeti 20 yaşında Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi’ne girmesiyle başladı. THKP-C, özü itibarı ile teori ve eylem ilişkisini Mahir Çayan’ın Kesintisiz Devrim yazılarından esinlenerek yeniden yorumlayan yönü ile dikkat çeken bir örgüt. Ankara ve Hatay o dönem örgütün en güçlü olduğu iki bölgeydi. Mihraç Ural, Adana, Hatay ve İskenderun bölgelerinde, bombalama, soygun ve yaralama eylemleriyle kısa sürede örgüt içerisinde yükseldi. 1976 yılında dahil olduğu THKP-C Acilciler Örgütü’nde bir çok terör faaliyetinde bulunan Mihrac Ural, 1980 yılında yakalanarak Adana cezaevine girdi. Ancak aynı yılın Mayıs ayında kaçırılarak Suriye’ye geçmesi sağlandı. ESED DESTEĞİYLE HATAY KURTULUŞ ÖRGÜTÜ’NÜ KURDU Suriye’de Esed ailesinin memleketi Kırdeha kasabasından ve aynı zamanda Cemil Esed’in sekreteri olan Malek Fadel ile evlenen Mihraç Ural, Türkiye’de yaşanan askeri darbe sonrası örgüt faaliyetlerini Suriye’ye taşıma amaçlı girişimlerde bulundu. Baas yönetimi tarafından Lazkiye’de tahsis edilen kampa 20’den fazla THKP-C militanını kaçak yollardan Suriye’ye getirdi. Mihraç Ural, Cemil Esed ve El Muhaberat’ın desteği ile ‘Hatay Kurtuluş Örgütünü’ kurdu. Türkiye’den Suriye’ye geçen birçok THKP-C militanı ve örgütün üst düzey isimlerinin Lazkiye’de karşılaştıkları yapının sosyalist bir devrimci hareketten çok Nusayri-Baas ideolojisine dönük faaliyetler olduğu itirazında bulunmaları girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep oldu. Mihraç Ural ve El Muhaberat tarafından Acilciler Örgütü’nün başta iki önemli yöneticisi Zihni Alan ve Müntecep Kesici öldürüldü. Bölgede 1980-2000 tarihleri arasında faili meçhul olarak kayda geçen ölü sayısı 12 oldu. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-C, (THKP-C) tüm ölümlerden Mihraç Ural’ı sorumlu tutarken, Ural’ın sosyalist devrim ideallerine ihanet ederek milliyetçi amaçlar için arkadaşlarını öldürttüğünü iddia edildi. ÇOCUK VE KADIN KATİLİ 1980’lerin ortalarında Mihraç Ural seçeneğini donduran Hafız Esed yönetimi tercihini Abdullah Öcalan ve PKK yönünde kullandı. PKK’nın kuruluşunun hemen ardından Suriye’ye kaçan Abdullah Öcalan, 19 yıl terör örgütünü Suriye’de Hafız Esed’in himayesinde yönetti. Öcalan ile PKK bu süreçte farklı bir boyuta evrilirken Mihraç Ural da Suriye’de Esed ailesinin sağladığı imtiyazlar sayesinde bir çok alanda etkin ticari faaliyetler yürüttü. Akaryakıt istasyonlarından inşaatçılığa, uyuşturucu trafiğinden sınırda devam eden insan ve ürün kaçakçılığına, Lazkiye sahil bölgesinde pansiyon ve gece kulübü işletmeciliğinden, deniz ticaretine birçok alana giren Mihraç Ural’ın terörist kimliği ile yeniden ortaya çıkışı 2011 Suriye İç Savaşı ile oldu. Mihraç Ural Mukaveme Suriye isimli bir örgüt kurarak rejimin destek verdiği milis direniş hattına katıldı. Lazkiye Sahili’nde yer alan El Basit Kasabası’nı merkez seçen örgüt ve lideri adını ilk olarak 2 Mayıs 2013 tarihinde Tartus iline bağlı Banyas Kasabası ve Beyda Köyü’nde gerçekleştirdiği katliam ile duyurdu. 384 sivilin katledildiği Tartus’a bağlı Banyas Kasabası ve Beyda köylerinde yaşanan elim olaydan birkaç gün önce yaptığı konuşmada Mihraç Ural, ‘Banyas bölgesine acilen müdahale edilmesi ve kimseye acımadan bölgenin temizlenmesi gerekiyor’ diyordu. Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Banyas mezaliminden sonra aynı isim Reyhanlı Saldırısı ile bir kez daha ortaya çıktı ve El Muhaberat ile birlikte gerçekleştirdikleri saldırıda bu sefer Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 52 sivili katletti. MERCİDABIK’IN İNTİKAMINI ALMIŞ Halen terör örgütü Mukaveme Suriye eğitim kamplarının yer aldığı El Basit’te Mihraç Ural tarafından 2 binden fazla sol terör örgütü mensubuna eğitim verildi. Yağmaya dayalı bir anlayış çerçevesinde faaliyet yürüten Mukaveme Suriye 40’tan fazla Türkmen köyünü işgal ederek yağmaladı. Aynı örgüt tarafından Bayır Bucak bölgesinde 300’den fazla Türkmen de vahşice katledildi. Osmanlı ve Sünni karşıtlığı temelinde propaganda yürüten örgüt lideri Mihraç Ural, Rus hava desteği ve Şii militanların aktif olarak katıldığı Türkmen Dağı savaşlarından sonra 550 yıllık işgalin sona erdiği ve Mercidabık’ın intikamının alındığını’ ifade etti. Türkmen Dağında kafaları kesilmiş Türkmen gençlerle poz vermekten çekinmeyen kanlı örgüt, bölgenin Türkmenlerden tamamen arındırılarak Nusayrilere tahsis edileceğini duyurdu. Lazkiye’de 45 Türkmen köy ve kasabası halen Mukaveme Suriye ve Esed’in şebbihalarının işgali altında bulunuyor. PKK İLE İŞBİRLİĞİ Arap-Nusayri milliyetçiliği temelinde söyleme sahip Mihraç Ural’ın yönettiği örgüt PKK’nın Suriye kolu PYD’ye de destek veriyor. Yıllarca Suriye’de kara para ve uyuşturucu trafiğinin içerisinde yer alan Mihraç Ural’ın Suriye dışında yürüttüğü yasadışı faaliyetlerde en önemli partneri ise terör örgütü PKK oldu. Afganistan-İran-Suriye uyuşturucu hattında önemli bir işleve sahip Mihraç Ural’ın deniz yolu ile Avrupa’ya sevk edilen uyuşturucu trafiğinden yıllık geliri 450 milyon dolar. ‘CHP’NİN SURİYE POLİTİKASINA YÖN VERİYOR’ İDDİASI İyi bir Cumhuriyet okuru olduğunu söyleyen Mihraç Ural’ın, CHP Hatay teşkilatında her daim sözünün geçtiği ve Nihat Matkap, Fuat Çay, Gökhan Durgun ve bir çok ismin kendisi sayesinde bugün bir yerlere geldiği yönünde ifadeleri var. Ural, “Gökhan Durgun, Fuat Çay ve Nihat Matkap’ı ben adam ettim” demişti. CHP Hatay teşkilatına hakim olduğunu söyleyen Ural’ın CHP içindeki bağlantıları bununla da sınırlı değil. Hemen her fırsatta Esed’i öven ve Türkiye’nin Esed ile barışması gerektiğini ifade eden CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Suriye politikasında da Mihraç Ural ile aynı çizgide olduğu ve hatta bu politikanın Ural’ın yönlendirmesiyle ortaya çıktığı iddia ediliyor. CHP’Lİ SAMANDAĞ BELEDİYESİ’NİN KONSERİNDE SKANDAL İSİM Suriye’de yüz binlerce insanı öldüren, milyonlarcasını zorunlu göçe maruz bırakan ve on binlercesini hapseden katil Beşşar Esed’e şarkılar yazan Suriyeli şarkıcı Ali Dik, Hatay’ın Samandağ ilçesinde geçtiğimiz aylarda konser verdi. Türkiye düşmanı Suriyeli şarkıcı Ali Dik, Samandağ’da Ray ve Koçak ailelerinin düğününde sahne almış; CHP’li milletvekillerinin de olduğu düğünde Türkiye ve Erdoğan aleyhine sloganlar atılırken, Mihraç Ural’a övgüler yağdırılmıştı. Samandağ Belediye Başkanı CHP’li Refik Eryılmaz ise , Twitter hesabından yaptığı paylaşımla, şarkıcı Ali Deek’i Hatay’da ağırladığını açıklamış Esed’in en sıkı destekçilerinden biri olan Deek için, “Sanatıyla ve Suriye halkına karşı gerçekleşen emperyal saldırılara karşı dimdik duruşuyla tanıdığımız Suriyeli sanatçı sevgili Ali Dik’le bir araya geldik güzel, hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Kendilerine bir kez daha  ilçemize hoş geldiniz diyorum” ifadelerini kullanmıştı. KILIÇDAROĞLU‘NUN ROZET TAKTIĞI DARBECİ TÜRKER ERTÜRK İLE ESED’İN SARAYINDA 103 emekli amiralin darbe bildirisinde imzası bulunan Türker Ertürk emekli olduktan sonra CHP’de siyasete başlamış, “YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” sözleriyle gündem olmuştu. Esed’in kuzeni Rami Mahluf’a ait Dünya Televizyon kanalının davetlisi olarak Suriye’ye giden emekli Tuğamiral Türker Ertürk’ün, Reyhanlı katliamının emrini veren THKP/C Acilciler Grubu lideri Mihraç Ural’la Esed’in sarayında bir araya gelip, hatıra fotoğrafı çektirdiği ortaya çıkmıştı. https://twitter.com/eha_medya/status/1378484208163815428?s=21&t=eyGpuXUvwAV_1Blc8BGLcw CHP’LİLER ÖLDÜ DİYE YAS TUTMUŞTU 2016 yılında Suriyeli muhalif grupların saldırısında Mihraç Ural ağır yaralanmış ve öldüğü haberleri gelmesi üzerine CHP’nin sosyal medya hesapları matem rengi olan siyaha bürünmüştü. CHP tarafından fonlanan Merdan Yanardağ ise 2009 yılında Ural’a düzenlenen suikastı haber yaparken, teröriste övgüler yağdırmıştı.

2 yıl önce

AK Parti İstanbul İl Başkanı Kabaktepe: AK Parti politikası Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bize şunu öğretti, 'başka bir dünya mümkün'

Ümraniye Belediyesi ev sahipliğinde "Ukrayna'nın İşgali ve Türkiye'nin Dış Politikası" programı Ümraniye Nikah Sarayı'nda düzenlendi. Program Dr. Murat Yılmaz moderatörlüğünde gerçekleşirken Gazeteci İhsan Aktaş, Prof. Dr. Haluk Alkan ve Diplomasi Vakfı Direktörü Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin konuşmalarını gerçekleştirdi. Programa AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım da katıldı. Konuşmacılar devam eden Ukrayna'nın işgali ve Rusya'nın saldırıları ve bu süreçte ortaya çıkan gelişmeleri ele aldı. Programda ayrıca Türkiye'nin bu süreçteki dış politikası, tutumları ve barış odaklı çalışmaları ele alındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna savaşında yapmış olduğu barış çalışmaları ve gerilim olan diğer bölgelerde yapmış olduğu barış çalışmaları ve alınan sonuçlar ele alındı. "CUMHURBAŞKANIMIZIN DİPLOMASİDE NASIL BAŞARILAR ELDE ETTİĞİNİ HEP BERABER İDRAK EDİYOR VE GÖRÜYORUZ" Program açılışında konuşan Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım, "Dünya'da devlet adamının kalmadığı bir zamanda Cumhurbaşkanımızın diplomaside nasıl başarılar elde ettiğini hep beraber idrak ediyor ve görüyoruz. Bu tür konuşmalara, konferanslara, panellere ihtiyacımız var. Bu sebeple il başkanımıza çok teşekkür ediyorum" dedi. "BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN" AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, "Bu günlerde dünyamız önemli bir dönemden geçiyor ve çok farklı hadiseler yaşıyoruz. Herkes kendi döneminde bu cümlenin en anlamlı karşılığını bulduğunu ifade eder. Latifeyi bir kenara bırakacak olursak, dünya kendi hayatımızda gördüğümüz süreçlerden daha farklı zaman dilimlerini ve olayları yaşayarak bu zaman diliminden geçiyor. AK Parti politikası Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bize şunu öğretti, 'başka bir dünya mümkün'" dedi. Dr. Murat Yılmaz, "Hemen hatırlayalım güneyimizdeki 2 ülke bölünüp parçalanma tehlikesinde. Hemen yukarılarında Azerbaycan ve Ermenistan arasında ihtilaf vardı, Ermenistan hiç bir konuda anlaşamayan büyük devletlerin müşterek gayretiyle Azerbaycan'ın topraklarını işgal etti ve 30 senedir bir takım müzayedeler adı altında bu işgali meşrulaştıracak bir tarih seyri içerisindeydik. Hamdolsun Türkiye'nin dirayeti ve gayretiyle bu 30 yıllık işgal sona erdirildi" dedi. Gazeteci İhsan Aktaş, "Azerbaycan'da, Ukrayna'da yada Afrika'da, Kafkasya'da dışarıdaki Türkiye günden güne büyüyor. Dışarıda bir Recep Tayyip Erdoğan var bu da günden güne büyüyor, devleşiyor. Bir de içeride bir Türkiye var, gece gündüz muhalefetin karaladığı. Muhalefetin görevi karalamak. Dolayısıyla ben çoğu zaman dışarıdaki Türkiye ile içerideki Türkiye'nin yakınlaştırılmasına dair her zaman atıf yapmak istiyorum" dedi. Diplomasi Vakfı Direktörü Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, "Putin'in geçmişine dair bilinen çok fazla bilgi yok aslında bakarsanız bir KGB ajanı. Fakat geçmişine dair bir kaç garip detay var bugün anlatacağım detaylar önemli gelebilir. Dikkat ederseniz Putin sürekli Neo Nazi'ler diyor, bu Nazi imgesi Putin'in aile geçmişinde çok önemli bir bilgi. Çünkü Putin'in babası kuşatmada Naziler ile çarpışırken ağır yaralanmış birisi. Putin'in abisi yine aynı Nazi kuşatmasında ölmüş çocukken. Aile geçmişinde böyle bir Nazi hikayesi var sürekli atıf yapması bu hikayelere tekabül ediyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasını jeostratejik bir felaket olarak tanımlamış ve o dağılan Rusya'dan kopan cumhuriyetlerin hiç bir zaman egemenliğini kabul edememiş, hazmedememiş birisi" dedi.

1 2 3 4 5 6 7