20 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

ABD Senatörü Bernie Sanders'tan Filistin konusunda 'Rotamızı değiştirelim' çağrısı

Sanders, New York Times’ta, İsrail’in son günlerdeki saldırılarına yönelik “ABD, Orta Doğu'da Yansız Bir Yaklaşımı Desteklemelidir” başlıklı bir makale yayınladı. İsrail ile Filistin arasında yaşanan her çatışmada, yıllardır aynı “İsrail’in meşru müdafaa hakkı” söyleminin dillendirildiğini hatırlatan Sanders, “Peki, ‘Filistin halkının hakkı nedir?' sorusu neden hiç sorulmuyor? Ve neden İsrail ve Filistin'deki şiddeti, yalnızca İsrail'e roketler düşerken fark ediyor gibi görünüyoruz?” diye yazdı. “KUDÜS’TE FİLİSTİNLİ AİLELER, UZUN YILLARDIR TAHLİYE TEHDİDİ ALTINDA YAŞIYOR” Sanders, Hamas tarafından fırlatılan roketlerin kabul edilemez olduğunu ancak bugün yaşanan çatışmaların bu roketlerle başlamadığının altını çizerek şöyle devam etti: “Kudüs’ün mahallesi Şeyh Cerrah’taki Filistinli aileler, zorla yerlerinden edilmelerini kolaylaştırmak için tasarlanmış yasal sistemde uzun yıllardır tahliye tehdidi altında yaşıyor. Son haftalarda, aşırılık yanlısı yerleşimciler onları tahliye etme çabalarını yoğunlaştırdı. Ve trajik bir şekilde, bu tahliyeler daha geniş bir siyasi ve ekonomik baskı sisteminin sadece bir parçasıdır.” İsrail’de Başbakan Benjamin Netanyahu hükümetinin Filistinlileri ötekileştirerek iki devletli çözüm olasılığını engellemek için yasa dışı yerleşim politikalarının peşinde koştuğunu vurgulayan Sanders, “İsrail, barış ve adalet yerine, o topraklarda eşitsiz ve demokratik olmayan kontrolünü sağlamlaştırıyor.” değerlendirmesinde bulundu. “ROTAMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ” Vermont senatörü, yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın şimdi dünyaya adalet ve demokrasi temelli bir yaklaşım sergileme şansı olduğuna işaret ederek, “Rotamızı değiştirmeli ve sivillerin korunmasına ilişkin uluslararası hukuku destekleyen ve güçlendiren tarafsız bir yaklaşım benimsemeliyiz.” şeklinde çağrıda bulundu. ABD’nin İsrail’e her yıl yaklaşık 4 milyar dolar yardımda bulunduğunu hatırlatan Sanders, Netanyahu hükümeti ile onun demokratik olmayan ve ırkçı davranışlarını artık savunmayı bırakmak gerektiğini kaydetti. Sanders, yazısını şu ifadelerle noktaladı: ABD'nin İsrailliler ve Filistinliler için geleceği inşa etmelerine yardım etmede önemli bir rol oynayacağına kuvvetle inanıyorum. Ancak ABD küresel sahnede insan hakları konusunda güvenilir bir ses olacaksa, politik olarak zor olsa bile uluslararası insan hakları standartlarını tutarlı bir şekilde korumalıyız. Filistin haklarının önemli olduğunu kabul etmeliyiz. Filistinlilerin yaşamı önemlidir.”

2 yıl önce

Macron'un telefonlarını dahi açmadı! Bölgeden siliniyorlar: Rotayı Türkiye'ye çevirdiler

İlişkilerin mutlaka yeniden başlayacağını ancak bunun yeni belirleyicilerle gerçekleşeceğini kaydeden Kasımi, Cezayir'in İspanya, İtalya, Almanya gibi Avrupa Birliği içinden yeni ortaklarla ilişkiler kurma konusunda önemli adımlar attığını; Rusya, Çin ve Türkiye'yle de stratejik ilişkilerini güçlendirdiğini aktardı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2 Ekim'de Le Monde gazetesinde yayımlanan "Cezayir'in sömürge tarihini Fransa nefreti üzerine inşa ettiği" şeklindeki sözleri, Fransa'nın Cezayir'deki "kanlı sömürge" tarihiyle ilgili tartışmaları ciddi şekilde tırmandırdı. Cezayir yönetimi, Macron'un açıklamalarına tepki olarak 3 Ekim'de hava sahasını Fransız askeri uçaklarına kapattı ve ardından Cezayir'in Paris Büyükelçisi Muhammed Anter Davud'u istişare için ivedilikle ülkeye çağırdı. CEZAYİR CUMHURBAŞKANI ÖFKELİ Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un sözlerinin, iki ülke arasında son dönemde büyük bir krizin yaşanmasına neden olduğu görülüyor. Fransa'nın tavrına tepkisini açık bir şekilde gösteren Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, arayı düzeltmek için girişimde bulunan taraf olmayacaklarını belirtiyor. Almanya'da yayınlanan haftalık siyasi dergi Der Spiegel'de Kasım ayı başında yayınlanan röportajda, Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun'un Fransız mevkidaşından gelen aramaları reddettiği ifade edildi. Macron'un açıklamalarının "çok tehlikeli" olduğunu kaydeden Tebbun, krizi hafifletmek için girişimde bulunmayacaklarını, "hiçbir Cezayirlinin, söz konusu hakaretleri yapanlarla tekrar temasa geçmesini kabul etmeyeceğini" söyledi. Fransa'daki Libya konulu Paris Konferansı'na katılan Cezayir Dışişleri Bakanı Ramazan Lamamra da, sadece Libyalıları desteklemek amacıyla Paris'te bulunduğunu dile getirdi. Lamamra, ziyareti süresince de Fransız mevkidaşıyla bir araya gelmedi. Elysee Sarayı'ndan yapılan bir açıklamada, Macron'un, söz konusu açıklamalardan kaynaklanan yanlış anlamalardan üzüntü duyduğu belirtilerek, kendisinin, "Cezayir ulusuna, tarihine ve bu ülkenin egemenliğine büyük saygı duyduğu" aktarıldı. KRİZ DAHA DA BÜYÜYEBİLİR Elysee Sarayı'nın bu açıklaması dışında, krizi aşmak için somut adımlar atılmaması nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerin yakın gelecekte krizin büyümesi de dahil tüm ihtimallere açık olduğu ifade ediliyor. Analistler, Macron'un Cezayir karşıtı aşırı sağın oylarını umarak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Cezayir ile gergin ilişkileri sürdürmek istediği değerlendirmesinde bulunuyor. AA muhabirine konuşan tarihçi Amir Rahile, Fransa'nın resmi tavrının, dostça davranma ve tehdit arasında gidip geldiğini belirtti. Siyasi Bilimler alanında çalışmaları bulunan İdris Atiyye de aynı görüşü paylaşıyor. Atiyye, Fransız Cumhurbaşkanlarının seçim kampanyaları sırasında daha önce de Cezayir'e yönelik "kabul edilemez" açıklamalar yaptığını kaydetti. Cezayir'e karşı bu tavrın ve Elysee Sarayı'na yeni liderlerin gelmesini beklemenin, krizi daha da büyütebileceğini ifade eden Atiyye, "Fransa Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan üzüntü açıklaması, asla bir özür olarak değerlendirilemez. Bu, tarihten ve siyasi boyutlardan uzakta ilişkileri yeniden normale döndürmek için yapılan bir manevra sadece." dedi. ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK Uluslararası kriz uzmanı Hasan Kasımi de Cezayir-Fransa ilişkilerinin en kötü dönemini yaşadığını söyledi. İki ülke arasında ilişkiler yeniden başlasa bile "eskisi gibi olmayacağını" kaydeden Kasımi, "Cezayir, siyasi anlamda, özel ekonomik ayrıcalıklar sağladığı Fransa'nın himayesi değil." diye konuştu. "Bugün Cezayir, Val de Grasse'nin Cezayir'i de değil." ifadesini kullanan Kasımi, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın 2013 yılında tedavi gördüğü Fransız hastanesine işaret etti. Kasımi, "Fransa'nın Buteflika'ya tedavi ve sağlık dosyasıyla milyonlarca avro imtiyaz karşılığında şantaj yaptığını" belirtti. İlişkilerin mutlaka yeniden başlayacağını ancak bunun yeni belirleyicilerle gerçekleşeceğini kaydeden Kasımi, Cezayir'in İspanya, İtalya, Almanya gibi Avrupa Birliği içinden yeni ortaklarla ilişkiler kurma konusunda önemli adımlar attığını; Rusya, Çin ve Türkiye'yle de stratejik ilişkilerini güçlendirdiğini aktardı. Cezayir'in hava sahasını Fransız askeri uçaklarına kapattığını belirten Kasımi, söz konusu adımın, karşılıksız ayrıcalıklar üzerine değil, eşitlik ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerin kurulması için yeni kuralların benimsendiğinin açık bir göstergesi olduğunu dile getirdi.

2 yıl önce

Rotayı Türkiye'ye çevirdiler! Türk şirketlerine ilgi arttı

Rekabet Kurumu verilerinden yapılan derlemeye göre, yabancı yatırımcılar 2017 yılında 47 işlemde Türk şirketlerine yatırım yaptı. Bu kapsamda yaklaşık 15,1 milyar liralık yatırım hedeflendi. Söz konusu dönemde ilk sırada 6'şar işlemle Hollanda ve Japonya kökenli yatırımcılar öne çıktı. Yabancılar, 2018 yılında ise 36 işlemde Türk şirketlerine yatırım gerçekleştirdi. Buradaki yatırım tutarı yaklaşık 14,9 milyar lira oldu. 2018 yılında yabancı yatırımcılar arasında ilk sırada 4 işlemle İtalya kökenliler yer aldı. Yabancı yatırımcılar 2019 yılında 46 işlemde Türk şirketlerine yatırım yaptı. Söz konusu yılda ilk sırada 7 işlemle Japonya kökenli yatırımcılar geldi. 2019'de yabancı yatırımcılar toplam 46 işlemde yaklaşık 36,2 milyar liralık yatırım yapılmasını planladı. 2020 yılında Türkiye kökenli şirketlerin devir konusu olduğu devralmalarda yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmesi öngörülen 34 ayrı işlemde toplam yatırım tutarı yaklaşık 10,7 milyar lirayı buldu. Bu kapsamda ilk sırada 5 işlemle Almanya kökenli yatırımcılar öne çıktı. GEÇEN YIL İLK SIRADA LÜKSEMBURG YER ALDI 2021 yılında yabancı yatırımcılar tarafından 50 ayrı birleşme ve devralma işleminde Türkiye kökenli şirketlere yatırım yapılması planlandı. Türkiye kökenli şirketlerin devir konusu olduğu birleşme ve devralmalarda yabancı yatırımcılar tarafından yapılması öngörülen toplam yatırım tutarı yaklaşık 22 milyar lira oldu. Aynı dönemde incelenen 1 özelleştirme işleminde işlem tarafları yabancı yatırımcılar olurken işlem bedeli 89,3 milyar lirayı buldu. Böylelikle 2021 yılında yabancı yatırımcılar tarafından toplam 51 işlemde Türkiye kökenli şirketlere öngörülen yatırım tutarı yaklaşık 111,3 milyar lira düzeyine çıktı. 2021 yılında yabancı yatırımcılar tarafından bildirilen işlem bedeli, özelleştirmeler dahil Türkiye kökenli şirketler için öngörülen toplam işlem bedelinin yaklaşık yüzde 81'ini oluşturdu. Yabancılar arasında yapılan sıralamaya göre ilk sırada 10 işlemle Lüksemburg kökenli yatırımcılar yer aldı. İkinci sırada 6 işlemle ABD, üçüncü sırada da 5 işlemle Birleşik Krallık kökenli yatırımcılar dikkati çekti. Bunları, 3'er işlemle Avusturya, Hollanda ve Japonya kökenliler takip etti.

2 yıl önce

Dünyanın başı çip kriziyle dertte! Rotayı Türkiye'ye çevirdiler: Talebe yetişemiyoruz

Dünyada çip krizi sürerken, üretim konusunda yeni gelişmeler yaşanıyor. Çip üretim tesislerinin sayısı artarken, yeni yatırımlar da açıklanıyor. Türkiye'nin de çip üretimi ve tasarımı konusunda girişimde bulunabileceği belirtiliyor. YOĞUN TALEP SÜRÜYOR! Dünyanın en önemli çip üreticileri arasında yer alan Amerikalı Microchip Technology'nin Başkan Yardımcısı bir Türk. Nuri Dağdeviren, 30 yıldır çip üretim ve tasarım sektöründe çalışıyor. Dağdeviren çip krizindeki son durumu ve Türkiye için fırsatları anlattı. Milliyet'in haberine göre, çip ürünlerinin arz ve talebi arasındaki büyük dengesizliğin devam ettiğini belirten Dağdeviren, "Firma olarak biz de müşterilerimizden halihazırda karşılayabileceğimizin çok üzerinde talep alıyoruz. Krizin bitiş tarihi konusunda bir tahminde bulunamam ama en az altı aydan önde bitmeyeceğini öngörüyoruz dedi. Dağdeviren, yeni çip üretim fabrikalarının kurulması konusunda birçok ülke ve şirketin çok önemli girişimlerde bulunduğunu da anımsatarak, "Yeni girişimler de sürüyor. Bu yatırımlar ileriye dönük çip üretim kapasitesini artıracak. Çip üretimi büyük sermaye yatırımları gerektirir ve yapılan yatırım karşılığı üretim kapasitesindeki artış 2-3 yıl alabilir" diye konuştu. BAŞARILI ÖRNEKLER Çip üretiminde Türkiye'nin şansı olup olamayacağı konusuna da değinen Dağdeviren, şöyle yanıtladı: "Çip üretimi için gerekli yatırım bütçeleri gerçekten büyük. Ama bence bu Türkiye'den girişimlerin önünde bir engel değil. Çünkü benzer yüksek yatırım, teknoloji ve uzun dönem istikrarlı girişim gerektiren birçok sektörde Türkiye'den çok güzel başarı örnekleri var. Benim önerim, uluslararası rekabetin güçlü olduğu sektörlerde başarıya ulaşmış girişimleri örnek alan bir yönetim stratejisi izlemek yönünde olur. Özellikle Türkiye içinden talebin net bilindiği bir alana odaklanarak gerekli ekosistemin adım adım Türkiye'de oluşturulması pratik bir yaklaşım olabilir. Üretim için 20-30 milyar dolarlık yatırımlar gerekebiliyor ama tasarım tarafında daha fazla fırsatlar olabilir. Şu anda dünyada pek çok çip üreticisi halihazırda sadece tasarım yapıp üretimini Uzakdoğu'da yaptırıyor. Çip üretiminin çok farklı alanları var. Biz Microchip olarak hem üretim hem tasarım yapıyoruz ama konunun sadece tasarım tarafında olan çok firma var." Üretimin, kamu, sanayi, üniversiteler iş birliğinde devletin teşviğiyle başlatılabileceğini dile getiren Dağdeviren, "Bir yerden başlamak gerekiyor ama sürdürülebilir olması lazım. İşletmeleri de sadece kurmak değil işletmek önemli. Konunun ilgili her alanının katılımıyla herkesin elini taşın altına koyarak Türkiye için üretelim demesi gerekir. Türkiye'nin iyi düşünerek, yaygın katılımla bu işin içine girmesi lazım" değerlendirmesini yaptı. TÜRK MÜHENDİSLER BU ALANDA ETKİN Mikro çip konusunda dünyada çalışan pek çok mühendis var. Türk mühendisler bu alanda isim sahibi. Nuri Dağdeviren, bu konuda da "Evet 30 yılı aşan bir süredir bu endüstride çalışan Türk arkadaşlarla geniş bir ağ oluşturduk. Birçoğunun Türkiye ile kuvvetli gönül bağı olan bu arkadaşlardan da bu endüstride Türkiye'den gelebilecek girişimlere faydalı katkılar olabilir" değerlendirmesini yaptı. Sektörün diğer yetkilileri de, devletin teşviğiyle, konunun taraflarının bir araya getirilmesiyle, yurtdışında bu alandaki iyi mühendislerin geri çağrılmasıyla, Türkiye'de özel sektör tarafından çip üretim ve tasarımının başlatabileceği belirtiliyor.

2 yıl önce

Enerjide vazgeçilmez rota Türkiye! Katar için de devredeyiz

İsrail-Mısır-Güney Kıbrıs üçlüsünde üretilen gazı Yunanistan'dan Avrupa'ya taşıyacak proje iptal olunca gözler yeniden Türkiye'ye döndü. Akdeniz'de Ankara'nın olmadığı bir projenin başarılı olmasının mümkün olmadığı tezi bir kere daha tescillendi. Rusya'dan çıkan gaz TürkAkım, Azerbaycan-Şah Denizi çıkışlı gaz ise TANAP hattı ile Türkiye üzerinden dünya piyasasına taşınıyor. İsrail-Mısır-Güney Kıbrıs üçlüsünde üretilen ve daha önce Yunanistan hattından Avrupa'ya taşınacak projenin iptali sonrası bu gazın da Türkiye üzerinden taşınması gündeme geldi. ABD Başkanı Joe Biden'in Avrupa'nın Rusya'ya dönük doğalgaz bağımlılığını bitirme adına Katar'ı işaret etmesinin ardından gözler yeni bir uluslararası nakil koridoru olarak Türkiye'ye çevrildi. Türkiye Gazetesi'ne konuşan eski BOTAŞ Gaz Alımı Daire Başkanı Arif Aktürk, Mısır deltası, Güney Kıbrıs Rum Kesimi Afrodit gaz alanı ve İsrail-Leviyatan yataklarından çıkan gazın pazarlanmasının İsrail için hayati önem taşıdığını ifade etti. Aktürk "Bu gazın Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşınma projesi çöktü. Bu konuda en akılcı adım Türkiye ile çalışmak ve bu rezervleri dünya piyasasına çıkarmak. Geç kalınmış olsa da tüm taraf ülkeler için bu proje tarihî bir fırsattır. Hem Doğu Akdeniz'deki gerilimi sonlandırma şansı da sunuyor" değerlendirmesinde bulundu. İRAN VE RUSYA'YA BAĞIMLILIĞI BİTİRİR Uluslararası Enerji Uzmanı Mehmet Öğütçü de mevcut durumda Türkiye'nin en pahalı gazı İran'dan aldığına dikkat çekti. Öğütçü "İlk anlaşmanın yapıldığı 1996 yılından bu yana İran'la sorun yaşıyoruz. Hemen her yıl kriz yaşanıyor. Şu ana kadar iki defa tahkime gidildi ve Türkiye, hakkını mahkeme yolu ile aldı. Şayet EastMed Projesi hayata geçirilirse Türkiye, taşıyıcı misyon yanında makul fiyatlardan gaz tedarik şansı da yakalar. Bu aynı zamanda Rusya ve İran'a olan bağımlılığı da önemli oranda azaltır" dedi. YILLIK 2 MİLYAR DOLAR KAYBIMIZ VAR İran'la yaşanan son kesintileri değerlendiren Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İran uzmanı Doç. Dr. Serhan Afacan ise şunları söyledi: Resmî açıklamalara göre gaz kesintisinin tek sebebi iç tüketim talebinin artması. Ancak bu 25 yıllık dönem boyunca nakil işlemlerinde sürekli sıkıntı yaşadık. Toplam ihtiyacımızın yüzde 15-20'lik kısmını İran'dan tedarik ediyoruz. Elde ettiğimiz verilere göre Türkiye, her bin metreküp gaz için Rusya'ya 425 dolar, Azerbaycan'a 335 dolar İran'a ise 490 dolar ödüyor. Bu, yıllık tüketim bazında 1,5 milyar doların üzerinde fark ve fazladan rakam demek. Türkiye'nin acil olarak yeni alternatifler bulmasını gerektiriyor. İran'ın gerek üretim, gerekse dağıtım ağı olabildiğince eski. Yenilemesi için 100 milyar dolardan fazla yatırım yapması zorunlu ancak mevcut ekonomik şartları bu yatırımı imkânsız kılıyor. Hatta bu gidişle sahip olduğu zenginliğe rağmen kendisi gaz satın alan ülke olacak. Afacan'a göre Türkiye'ye yönelik gaz kesintisinin döneminin İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Moskova programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail ile ilgili açıklamaları ve İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzok'un Türkiye'ye yapacağı ziyaretinden de bağımsız değerlendirilmemesi gerekiyor. Uluslararası enerji uzmanı Mehmet Öğütçü, Kuzey Irak'ta çok büyük gaz ve gaz rezervleri olduğunu vurguladı. Tespit edilen rezervin Türkiye için en ideal tedarik unsuru olduğunu kaydeden Öğütçü "Bu zengin potansiyeli gören Ruslar sahaya girdi. Rus Rosnev şirketi Barzani ailesine 3,5 milyar dolar verdi. Bu bölgede BOTAŞ'ın hazır petrol hattı var. Ancak Rosnev'in bu rezervleri işlemesi durumunda dağıtım Gazprom üzerinden yapılacak. Yani adres yine Rusya olacak. Türkiye'nin bu konuda çok ciddi avantajları var ve bu konu ile ilgili harekete geçmemiz gerekiyor' ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Daha önce FETÖ'cü Enes Kanter ile boy gösteren ABD'li Kongre üyesi, İBB Başkanı İmamoğlu ile görüştüğünü söyledi: “Türkiye'yi yeniden Batı rotasına sokmak için İmamoğlu ile görüştük”

ABD Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi’nin iki alt komitesi 31 Mart 2022 tarihinde “Doğu Akdeniz’de Fırsatlar ve Sınamalar: ABD’nin Çıkarlarını ve Bölgesel İşbirliğini İncelemek” başlıklı bir oturum düzenledi. Toplantıya başkanlık eden William R. Keating, Türkiye’nin yeniden Batı rotasına girmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu doğrultuda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla da görüştüklerini söyledi. Aydınlık gazetesinde yer alan habere göre, Dış İlişkiler Komitesi’nin alt komitelerinden birinin başkanlığını da yapan Keating’in sözleri, İmamoğlu’nun İstanbul’daki kar krizi sırasında İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott ile yaptığı gizli görüşmeyle birlikte düşünüldüğünde, “Başka görüşmeler de mi var?” sorusunu akıllara getirdi. İmamoğlu, Türkiye’nin yönünün NATO ve Batı olması gerektiği konusunda defalarca görüş belirtmişti. "DAHA FAZLA BEKLEYEMEYİZ, ONLARI BUNUN İÇİNE ÇEKMELİYİZ" Beş dakikalık söz hakkının önemli kısmını Türkiye’nin hizadan çıkmasına ayıran ABD’li parlamenter Bill Keating, Türkiye’nin ABD’yle ticaret mekanizmalarını işletmeye yöneldiğini ve ABD ile AB arasında bir anlaşmada dışarıda kalmaktan korkan bir ülke olduğunu söyledikten sonra şunları ekledi: "Rusya’yla kurdukları bağlantı mantıklı değil. Teknoloji konseyi, tedarik zinciri konuları, bu ekonomik meselelerde AB müttefiklerimizle daha yakın çalışacağımızı düşündüğümüzde Türkiye’nin değişmeyeceğini düşünmek hiç mantıklı değil. Değişecekler, gün gibi açık. Yerel olarak da İstanbul’da ve diğer bölgelerde demokratik çabalar var. Gidişat belirli bir doğrultuda ve gelecekte varacağı yer çok açık." "İBB BAŞKANIYLA GÖRÜŞTÜK, TÜRKİYE'NİN BU NOKTAYA GELMESİ İÇİN BEKLEYEMEYİZ" "ABD yaptığından farklı olarak ne yapabiliriz?" diyen Keating, sözlerine şöyle devam etti: "İstanbul Belediye Başkanı’yla, başka insanlarla oturumlar için görüştük. Bence bu artık oynamamız gereken bir kart. Türkiye’nin bu noktaya gelmesi için bekleyemeyiz. Onları bunun içine çekmemiz lazım. Onların öz çıkarları için, onların egemen çıkarları için. Gerçek çıkarlarının nerede olduğunu fark etmeleri için ABD mutlaka harekete geçmelidir." "KIBRIS’TA TÜRK İŞGALİ VAR, SİLAH AMBARGOSU KALKMALI" Oturumda uzmanlığına başvurulan tüm isimler ve görüş belirten kongre üyeleri, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını "işgal" olarak nitelerken ABD’nin halihazırda kademeli olarak kaldırdığı Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu tamamen kaldırması gerektiğini savundu. Rhode Island’dan kongre üyesi olan David N. Cicilline, "Kıbrıs Cumhuriyeti, Rusya’nın limanlarına gelme hakkını durdurdu, Rusya’ya yaptırım uygulayarak çok güçlü bir ortak olduğunu kanıtladı. Artık Kıbrıs’a silah ambargosunu tamamen kaldırmamız gerektiğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu balıkçıda patlayınca rotayı Kemal Kılıçdaroğlu’na çevirdi! İngiliz Büyükelçi Chilcott CHP Genel Merkezi’nde…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun farklı ülkelerin Türkiye'de görev yapan temsilcileri ile görüşmeleri sürüyor. Kılıçdaroğlu bugün İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Dominick Chilcott ile görüştü. CHP lideri, Chilcott'u partisinin genel merkezindeki makamında kabul etti. Görüşmede CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz eşlik etti. Basına kapalı gerçekleştirilen görüşmenin içeriğine ilişkin bilgi verilmezken, partinin resmi Twitter hesabından, "Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Birleşik Krallık Türkiye Büyükelçisi Dominick Chilcott'u, CHP Genel Merkezi'ndeki makamında kabul etti. Görüşmede CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz eşlik etti." notuyla fotoğraflar paylaşıldı. İmamoğlu ile balıkçı buluşması Kılıçdaroğlu ile görüşen Chilcott ise geçtiğimiz kış İstanbul'da yaşanan kar felaketinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmesi ile gündeme  gelmişti. İmamoğlu'nun İstanbul genelinde yaşanan felakette binlerce İstanbullu yollarda mahsurken, Chilcott ile bir balıkçıda buluşması büyük tepkiye neden olmuştu.

1 yıl önce

Düzensiz göçmenlerle 4 koldan mücadele: Diplomasi, sınır güvenliği, göç rotaları, sınır dışı

Hükûmet’in, düzensiz göçmenle mücadele kapsamında uyguladığı dört ayaklı strateji sonuç verdi. Bugüne kadar 2 milyon 626 bin 295 mültecinin sınırdan geçerek Türkiye’ye gelmesi engellendi. İşte dört ayaklı stratejinin ayrıntıları: DİPLOMATİK TEMAS Dört ayaklı stratejinin ilk ayağını, sorunun kaynağı olan ülkede, Türkiye’nin diplomatik girişimleriyle olayların çözüme ulaştırılması için atılması planlanan adımlar oluşturuyor. Bu konuda Afganistan ve Ukrayna örnek gösterilirken, siyasi sorunların çözülmesine yönelik destek girişimlerinin yanı sıra, TİKA ve Kızılay gibi kurumlar aracılığıyla gönderilen insani yardımlar etkili oluyor. SINIR GÜVENLİĞİ Van, Iğdır ve Ağrı gibi kritik illerdeki sınırlarda duvarların bu yıl sonuna kadar tamamlanması düzensiz göçü önlemede yüzde 90’ın üzerinde bir katkı sağlayacak. Ayrıca, Van’a yaklaşık 1.000 Polis Özel Harekât ve 1.080 Jandarma personeli takviyesinin yanı sıra, Van Gölü’ne de Sahil Güvenlik personeli gönderildi. Bu unsurlar,termal kamera, gece görüş cihazları ve optik kuleler gibi teknolojiyle desteklenecek. Böylelikle İran sınır güvenliği sağlanmış olacak. GÖÇ ROTALARI 12 vali koordinatör olarak görevlendirildi, göç rotaları ile güzergâhlar oluşturuldu ve buralara güvenlik birimleri yerleştirildi. Bu sayede, 39 bin 314 organizatör ve 1 milyon 246 bin 376 göçmen yakalandı. SINIR DIŞI Bu stratejinin dördüncü ayağını da yakalananların sınır dışı edilmesi oluşturuyor. Bu yıl 110 bin 968 kişi yakalanırken, bunların 35 bini sınır dışı edildi.

1 2