25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

CHP’li Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç alkollüyken çarptığı araç sahiplerinin tehdit edildiği ortaya çıktı

Mağdur kadın, “Tehdit edildim. İfademi değiştirmemi istediler. Ali Kılıç'ın arabayı kullanmadığını söylememi istiyorlar!” dedi. Ne olmuştu? CHP’li Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, alkollü olarak araca çarpıp kaçtıktan sonra Maltepe Belediyesi Özel Kalem Müdürü Umut Polat kaza yerine gelerek olayı kapatmak istedi.

3 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Milleti ve milletin seçtiği yönetimi tehdit edenlere hadlerini yine milletimizle bildireceğiz"

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından satırbaşları: 'ART NİYETLİ BİR GİRİŞİMDİR' Az önce yaptığımız toplantıda 2 gündür ülkemizi meşgul eden meselenin tartışmalarını ayrıntılarıyla değerlendirdik. Bir gece yarısı yapılan bu eylem yönetimi tartışmaları itibariyle kesinlikle art niyetli bir girişimdir. Hiçbir emekli kamu görevlisinin de topluca bu teşebbüs etme hakkı yoktur. Biz bu amirallerin, diplomatların son dönemde Kıbrıs'tan Karabağ'a kadar verdiğimiz mücadelede bir araya gelerek ülkemiz için destek bildirisi yayınladığını görmedik. Yine bunların, 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletimizin yanında yer aldığını görmedik.  'BUNA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DENEMEZ' Tartışmanın sebebi kesinlikle ifade özgürlüğü meselesi değildir. Buradakilerin bir kısmı çeşitli mecralarda dile getirmektedir. Hiçbirine yaptıkları açıklamalardan dolayı her hangi bir soruşturma açılmış değildir.  Ama bir gece yarısı, 104 emekli amiralin böyle bir girişimde bulunması asla kabul edilemez. Buna ifade özgürlüğü denemez. Yayınlanan bildirinin milletimiz nezdinde bu kadar sert tepki gösterilmesinin nedenini de çok daha büyük kampanyanın olmasıdır. Sözde aydın kesimler bir süredir yasamayı, yürütmeyi, yargıyı hedef almaktadır. Üstelik bunların bir çoğu da dikili bir taşı olmayan kişilerdir. Biz bildiri yayınlanır yayınlanmaz, siyasetçilerin duruşlarını güçlü bir şekilde beklerdik. Eğer böyle yapmış olsalardı, milli iradeye teşekkür için huzurlarınızda olacaktım. Demokrasi karşıtı tüm bildirilerin özellikle arkasında yer alan zihniyet, bu defa saffını aynı istikamette belirtmiştir. Ana muhalefet partisini bir kez daha demokrasiden yana tutum almaya çağırıyoruz. Buna karşı milli iradeden yana tavır koyan herkese şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. 'BİLDİRİYE KARŞI TÜM TAVRIMIZI ORTAYA KOYUYORUZ' Bugün de yaşananların muhasebesini milletimizle yapmak üzere bir araya geldik. Türkiye'de demokrasiye her saldırı bu tarz bildirilerin ardından gelmiştir. Merhum Menderes'e böyle yapmışlardır. 12 Eylül'den önceki hükümetleri aynı yöntemle sindirmeye çalışmışlardır. Kendi hükümetimizde bu yaklaşımlara en ağır şekilde tepki koyduğumuz için devamını getirememişlerdir. Milli iradeye açık tehditler karşısında en etkin şekilde tavır alınmadığı sürece milletimiz en yakın tarihimizden iyi biliyor. Bu sebeple yayınlanan bildiriye karşı tüm tavrımızı ortaya koyuyoruz. Milletimiz, kimin demokrasinin yanında durduğunu, kimin darbecilerin koltuğunun altına girdiğini görüyor. İnşallah, 2023 seçimlerinde bu yaşananları milletimizin takdirine sunacağız. 'DAHA İYİSİNİ BULANA KADAR BU SÖZLEŞMEYE DEVAM EDİYORUZ' Yapılan açıklamada 2 temel iddia ortaya konmaktadır. 1. Montrö anlaşmanın tartışmaya açılmasıdır. 2. basında yer alan bazı görüntülerdir. Boğazların statüsüyle ilgili sorunların çözümü sonraki yıllara bırakılmıştır. 1936 yılında boğazlarla ilgisi olmayan devletler Montrö sözleşmesini imzaladık. Dönemin şartlarında önemli bir kazanımdır. Boğazlardaki gemi trafiğinin yer yer seyir trafiğini tehdit edecek olması da meselenin ayrı boyutudur. Daha iyisi için imkan bulana kadar bu sözleşmeye devam ediyoruz. Bu sözleşmeyle ilgili diplomaside medyada bir çok görüş ortaya konulmuştur. Bugün de sözleşme tüm boyutlarıyla tartışmaya devam etmektedir. Hiç kimse akademideki medyadaki tartışmalar sebebiyle kimsenin yakasına yapışmamış, meseleyi farklı mecralara çekmeye çalışmamıştır. Fakat önceki gece yayınlanan bu bildiri bu kapsam dışındadır. Bu bizim egemenlik mücadelemizdir. Peki biz İstanbul Boğazı'nda egemen miyiz, maalesef. Bilhassa Kanal İstanbul boğazdaki egemenliğimizi tahsis edecektir. Vazifem, Türkiye'nin ve milletinin hak ve menfaatleri ne gerekiyorsa onu yapmaktır. Montrö'den çıkmakla ilgili bir çalışmamız yoktur. Fakat gelecekte böyle bir sonuç çıkarsa önümüze gelen her şeyi detaylıca değerlendirmekten de kaçınmayız. 'BUNUN MÜNFRETİ BİR HADİSE OLDUĞU AÇIKTIR' Geçmişte cübbeleriyle siyasileri hedef alanları demokrasi adına eleştirmiştir. Biz geçmişte milli iradeyi çiğneyen askerlerin yaptıklarını demokrasi adına doğru bulmadığımızı açıkça ifade etmiştik. Bugün de aynı noktadayız. Bunun münferit bir hadise olduğu açıktır. Söz konusu görüntünün yayınlandığı gün silahlı kuvvetlerimiz kendi içinde detaylı bir soruşturma yapmış ve sonuca bağlamıştır. Geçmişte darbe imalarını 'genç subaylar' rahatsız diye ifade edenlerin işi emekli amirallere havale ettiğini anlıyoruz. Sadece bu tartışma bile başlı başına Türkiye'nin darbe dönemleri anayasasından, yeni ve sivil anayasaya geçişinin işaretidir. Ana muhalefet partisinin başını çektiği kesimin bu tartışmaların ekonomik sıkıntıların üstünü kapamak için çıktığını bahane etmektedir. Salgın döneminde yaptığımız başarının sonuçlarını yarın milletimizle paylaşacağım. Şu anda bu 104 kişinin içerisinde bizzat CHP içinde üye olan, ailesi olanlar var. Siz bunları yakın zamanda medyada göreceksiniz. Bu işin merkezinde ana muhalefet partisinin ta kendisi var. Türk ekonomisini, yatırım istihdam üretim yönünde büyütmeyi sürdüreceğiz. İktidara geldiğimizden bu yana, ülkemizi biz nereden aldık, bugün neredeyiz. Yatırımlar dahil bunları kronolojik olarak Çarşamba günü milletimize açıklayacağım.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız."

Erdoğan, Ankara ATO Congresium'da düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndaki konuşmasına, kendisini dinleyenleri selamlayarak başladı. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nun insanlık, İslam alemi, Türkiye ve kurumları için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, görüşleri, değerlendirmeleri ve tartışmaları ile sempozyuma katkı verecek olan herkese teşekkürlerini sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı'nın desteğiyle RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT, Erciyes Üniversitesi ve SETA tarafından düzenlenen bu toplantının icrasında emeği geçen herkesi tebrik eden Erdoğan, "Sözlerime, karşımızdaki meselenin İslamofobi yani 'İslam korkusu' değil, düpedüz İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Evet, Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır." dedi. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik, hatta çok kanlı çatışmaların olduğunu belirten Erdoğan, Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyası ile gerçekleştirilen ve uzunca bir süre devam eden Haçlı Seferleri'nin yol açtığı yıkımların dünya tarihinin seyrini değiştirdiğini hatırlattı. "Osmanlı'nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında bu çerçevede ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz." diyen Erdoğan, buna mukabil Batı'nın, Türklerin şahsında somutlaştırdığı doğulu toplumlara karşı kibrini ve kinini "oryantalizm" kavramı adı altında daima koruduğunu söyledi. Bunun son örneklerinden birinin de Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail'in bayrağının çekilmesi olduğunu belirten Erdoğan, bunun nerelere vardığını çok rahat anlamanın mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Esasen Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda girişilen geniş siyasi ve kültürel değişim hareketleri, Batı'nın bu bölgedeki farklılıkları kendi formatı içinde eriterek yeniden kurgulama gayretinden ibarettir. Çevremize baktığımızda yer yer kısmi başarılarına rastlayabileceğimiz bu yaklaşım, içerdiği dini ve etnik ırkçılık sebebiyle geniş bir taban tutmakta muvaffak olamamıştır. Bu başarısızlık, İslam dünyasında bitip tükenmek bilmeyen dış müdahaleler, iç çatışmalar, derin ve kanlı hadiseler şeklinde kendini göstermiştir. Yakın tarihte İslam düşmanlığının yol açtığı acıların, Bosna'daki katliamların, Arakan'daki kıyımlara halen Türkistan'dan Filistin'e pek çok yerde yaşanan trajedilere kadar sayısız örneği vardır." "OYALAYARAK GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR" Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgasının çok daha sinsi ve örtülü yöntemlerle yürütüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, "Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırıları ardından başlattığı Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlev görmüştür." dedi. Erdoğan, bugün Avrupa'da Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerin, İslam'ı kendi meşreplerine göre şekillendirmek için yoğun çaba içinde olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Sanayi Devrimi'nin ardından kendi halkları ile birlikte sömürgeleştirdikleri pek çok coğrafyanın doğal kaynağı, alın teri ve kanı üzerinde güçlü bir güvenlik ve refah düzeni kuranlar, 21. yüzyıla ciddi endişelerle girdiler. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle de karşı karşıya olan Batı ülkeleri, değişen küresel güç dengelerinin yol açtığı belirsizlikleri, kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Marjinal kabul edilen kimi ırkçı akımların artık siyasetin merkezine yerleşmeleri, Batı'nın içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine, derine gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir. Uzunca bir süre dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini dünyada seçkin bir konuma oturtanlar, bugün Müslümanlara ait her türlü sembolü yasaklama yarışına girmiştir. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselama, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere dini tercihlerini ifade eden sembollere yönelik saldırılar, bizzat devletler tarafından himaye edilmekte, dolayısıyla desteklenmektedir." "İSTATİSTİKLER VAHİM BOYUTLARI GÖSTERİYOR" İstatistiklerin sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça gösterdiğini belirten Erdoğan, Batı'da ırkçı ve İslam düşmanı saldırıların son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranının ise yüzde 700 arttığına dikkati çekti. Erdoğan, son 5 yıl içinde en büyük 5 Avrupa Birliği ülkesinde sivil toplum kuruluşlarına 15 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesinin bildirildiğini aktardı. Avrupa'da mukim Türk vatandaşlarını hedef alan saldırıların oranında da geçen yıla göre yüzde 54 artış olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bir süre öncesine kadar sadece göz yumulan, sessiz kalınan, polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, bütün bu faaliyetleri, artık anayasalara ve kanunlara derç edilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partilerle polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri adeta bir İslam düşmanlığı yarışına girişmiştir. Siyasetin ve kamu kurumlarının bu yönelimleri, Batı ülkelerinde yaşayan demokrat insanlar arasında da İslam'a ve Müslümanlara karşı temelsiz bir ön yargının gelişmesine yol açmaktadır. Halbuki özgürlüklerin ortadan kalktığı bir yerde, refahın da uzun süre varlığını sürdüremeyeceği gerçeğine sırtını dönenler, aslında İslam'a değil, kendi geleceklerine düşmanlık etmektedir." "ZİHNİYET AYNI OLUNCA..." "Şu gerçeğin akıl ve vicdan sahibi herkes tarafından kabul edileceğine inanıyorum." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih boyunca, İspanya'dan Almanya'ya kadar Yahudi düşmanlığı ayıbının mahcubiyetiyle dini ve etnik özgürlük pergelini olabildiğince açan Batı ülkeleri, şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün bu yaşanan Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar, bu defa hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir. Zihniyet aynı olunca sonuçların farklı çıkması mümkün değildir." Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: İSLAM DÜŞMANLIĞININ DEVAM EDECEĞİ ANLAMINA GELİYOR Asırlar boyu bizzat aydınlarını kullanarak kuşaklar boyunca kendi toplumlarını İslam'la özdeşleştirdikleri Türk korkusuyla yetiştiren Avrupa, böylece siyasi dağınıklığının yol açtığı sorunları saklamayı başarmıştır. Modern dönemde bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki iç kavgaların sürdüğüne işaret etmektedir. Dünyadaki gelişmeler, Avrupa'nın sahip olduğu ekonomik zenginliği koruma daha da arttıracak yönde ilerlemektedir. Bu da İslam düşmanlığının devam edeceği anlamına gelmektedir. Bizlerin siyasi alandaki karşılığı da sürekli güçlenen islamofobi akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. 7.5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil İslam düşmanlığının küresel tehdit olduğunu anlatmalıyız. Bunun kolay bir yol olmadığını elbette biliyoruz. KENDİ ÜLKEMİZDE BİLE BU HASTALIĞIN TEZAHÜRLERİ İLE KARŞILAŞIYORUZ Kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Ezana, camiye, başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.  İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişlerine terör yaftası yapıştıran medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. 28 yıl önce PKK tarafından Bingöl - Elazığ yolunda alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum. Bize düşe görev gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyorsa ortadaki öncelikle çözülmesi gereken birlik, dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır.

2 yıl önce

2009’da yap-işlet-devret modelini savunan Kılıçdaroğlu bugün yatırım yapan uluslararası firmaları tehdit ediyor

12 yıl önce yaptığı bir konuşmada yap-işlet-devret modelinin faydalarını anlatıp savunan, İstanbul'daki metro projelerini bu yöntemle çok daha kolay yapabileceğini öne süren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün bu modelle yapılan projelere karşı çıkıyor ve durduracağını söylüyor. Son olarak Kanal İstanbul Projesi’ni hedef alan Kılıçdaroğlu, projeye yatırım yapacak uluslararası firmaları tehdit etti. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin bugünkü grup toplantısında Kanal İstanbul Projesi'ni iktidara geldiklerinde durduracaklarını söylemişti. Yatırımcılara tehdit: Size bir kuruş vermem Kılıçdaroğlu, "Kanal İstanbul Projesi'nde bulunan şirketlerin paralarını asla ödemeyeceğiz. Türkiye’de yatırım yapmalarının önünü keseceğiz. Yurt dışından yap işlet devlet modeli ile yapacağız diyorlar. Birisi gelir kanal yaparsa CHP iktidar olduğunda size bir kuruş para vermem" ifadelerini kullanmıştı. Yıllar önce yap-işlet-devret modelini savunuyordu Projeye yatırım yapacak firmaları tehdit eden Kılıçdaroğlu, yıllar önce katıldığı bir yayında yap-işlet-devret modelini savunup faydalarını anlatmış hatta İstanbul'un metro sorunu olduğunu belirterek bu modelle kolaylıkla "sorunun" üstesinden gelebileceğini ifade etmişti.

2 yıl önce

Çin Dışişleri Bakanı Sözcüsü Wang Wenbin: ABD, diğer ülkelere karşı yaptırımlar uygulayarak ve askeri olarak tehdit ederek, dünya düzeninin en büyük yıkıcısı olmaktadır

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, ABD'yi dünya düzeninin "en büyük yıkıcısı" olmakla suçladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wenbin, düzenlediği basın toplantısında, "ABD, diğer ülkelere karşı yaptırımlar uygulayarak ve askeri olarak tehdit ederek, dünya düzeninin en büyük yıkıcısı olmaktadır." dedi. MÜTTEFİKLERİMİZİN ÇOĞU ABD İLE AYNI FİKİRDE DEĞİL ABD’nin kurallarının temelini oluşturduğu düzenin, ABD'nin egemen olduğu hegemonik bir sistem olduğunu dile getiren Wenbin, müttefiklerinin çoğunun ABD ile aynı fikirde olmadığını belirtti. DÜNYA DÜZENİ HEGEMONİK DEĞİLDİR Wenbin, "Dünya düzeni hegemonik değildir veya ABD liderliğindeki bir klik tarafından oluşturulmamıştır. Tüm ülkeler gerçek manada çok taraflılığı uygulamalı, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini ilerletmeli ve insanlık için ortak geleceğe sahip bir toplum inşa etmelidir." dedi.

2 yıl önce

Polisleri tehdit eden şahıs tutuklandı

İzmir Emniyet Müdürlüğü ekipleri, uygulama yaparken durdurduğu bir otomobili ve içindeki şüphelilerin üzerini aradı. Yapılan aramada bir miktar uyuşturucu ele geçirilirken, şüpheliler ise gözaltına alındı. Haklarında işlem yapılan şüpheliler daha sonra serbest bırakıldı. Şüphelilerden Sadık Yıldırım olay yerinde ve emniyette kendi sosyal medya hesabından polislere tehdit ve hakaret içeren paylaşımlarda bulundu. Olayın ardından paylaşımları yaptığı tespit edilen şüpheli kısa süre içerisinde yeniden yakalanıp gözaltına alındı. Gözaltına alınmasının ardından tutuklanan şüphelinin adresinde iki ruhsatlı silah da ele geçirildi.

2 yıl önce

Ege ve Akdeniz'de alevlerle mücadele... Bakan duyurdu: Yerleşim yerlerini tehdit eden yangın yok

Bakan Pakdemirli'nin orman yangınlarında son durumla ilgili bilgiler verirken, yangınlarda 102 milyon liralık hasar beyanı olduğunu açıkladı. Pakdemirli şunları söyledi:  YUNANİSTAN'DAN UÇAK TALEBİ Filomuza dışarıdan gelen iki uçak, Yunanistan ve AB'deki yangınların ciddiyetinden dolayı ayrıldı. Yunanistan'ın uçak talebi var. Bunu değerlendirmeye çalışıyoruz. Bizdeki yangınların hafiflemesiyle beraber eğer sağlayabileceksek bunu da Yunanistan'a sağlıyor olacağız. Yatağan ilçesindeki orman yangını rüzgarın sert esmesiyle birlikte Çine ormanlarına sıçradı. Yangına 6 helikopter ve çeşitli personelle müdahale edildi. Muğla'da şu ana kadar 10 bin 400'e yakın sorti yapıldı, 180 bin ton su atıldı. Yangını kontrol altına alma çalışmaları sürüyor. Milas'taki yangın henüz kontrol atlında değil ama özellikle termik santralle ilgili riskler de azalıyor., Kavalıkdere, Köyceğiz yangınları devam ediyor ama hepsinde olumlu gidişat var. Dünyanın en güçlü ülkesi olabilirsiniz ama 15 ülkeyle savaşamazsınız. Biz aslında son günlerde bunu yaşadık ama son günlerde hızlı bir şekilde bu noktaya geldik. Bundan sonra inşallah tabii ki hiç yangın çıkmasın isteriz. Ama sezon bitimine kadar bu yangınlarla uğraşıyor olacağız. 102 MİLYON TL'LİK HASAR BEYANI VAR 19 yılda orman yangınlarıyla ilgili çok ciddi işler yapıldı. Yangınlarda 102 milyon liralık hasar beyanı var. En kısa zamanda yanan yerlerin yeşil bir örtüye kavuşmasını sağlıyor olacağız. TARSİM'le alakalı bir hafta içerisinde tüm ödemeleri gerçekleştireceğiz. Bugün Antalya'ya 9 milyon lira daha gönderdik. 2 işçi soğutma çalışmaları sırasında uçurumdan yuvarlandı. Helikopterle hastaneye kaldırıldılar. Hayati tehlikeleri yok. Sözlerimizle ve davranışlarımızla yangına körükle gitmemek lazım. Adı şükranla anılanlar bu ateşe benzin dökenler değil su taşıyanlar olacaktır. KURUM: YAPILAŞMAYA İZİN VERİLMEYECEK Bakan Kurum konuşmasında, yanan bölgelerde kesinlikle yapılaşmaya izin verilmeyeceğini belirtti. Kurum şunları söyledi: "Yangınlar sebebiyle Antalya'mızdaydık. Antalya'daki orman yangınlarının kontrol altına alınması ve dün başlayan yağışlarla birlikte soğutma işlemleri yürütülüyor. Muğla'da çıkan yangınlarda toplamda 303 mahalleden 37 mahallemiz afetten etkilenmiş durumda. 37 mahallenin hasar tespit çalışmaları yapıldı. 33 mahallede bu çalışmalar tamamlandı. Muğla'da 2 bin 923 bina incelendi,173 bina, 230 bağımsız birimin yangından etkilendiğini, ağır hasarlı ve yıkık olduğunu tespit ettik. Yangının bir kısmı özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanlarında gerçekleşti. Ne özel çevre koruma bölgesi ne doğal sit alanlarında yapılaşmaya izin verilmeyecektir. Özel çevre koruma bölgesi ve doğal sit alanları için bilim kurulu oluşturduk. Termik santralimizin bulunduğu bölgeyi, üçü mobil, 10 adet izleme istasyonu ile izliyoruz. Yüksek risk arz eden tehlikeli bir seviye olmadığı tespit edilmiştir" KARAİSMAİLOĞLU: DALAMAN'DAKİ YANGIN ÇOK GÜÇLÜ BİR MÜDAHALE İLE SÖNDÜRÜLDÜ Bakan Karaismailoğu ise Dalaman Havalimanı yakınlardaki yangına müdahale edilerek söndürüldüğünü belirtti. Karaismailoğlu, "Ülkemizin bütün kurumları elbirliğiyle bu büyük afetin üstesinden geldik. Bütün gücümüzü Muğla bölgesine konuşlandırdık. Bugün öğleden sonra Dalaman Havalimanı yakınlarında bir yangın başlamıştı. Çok güçlü bir şeklide müdahale edilerek söndürüldü" dedi.

2 yıl önce

Fatma Yasak'ı kaçırıp ölümle tehdit eden Alper Tasalı tutuklandı

Fatma Yasak, eşiyle yaşadığı sıkıntıları ve maruz kaldığını ifade ettiği şiddet olaylarını da paylaşımlarında anlatmıştı. Fatma Yasak'ın ihbarıyla gözaltına alınan Tasalı, soruşturmayı başlatan Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadesi alındıktan sonra tutuklama istemiyle nöbetçi Büyükçekmece Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmiş, nöbetçi hakimlik de adli kontrol tedbiri uyguladığı Tasalı'yı serbest bırakmıştı. Bu karara soruşturma savcılığınca itiraz edildi. İtirazı değerlendiren hakimlik, şüpheli Tasalı hakkında, "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçundan tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı. Karar sonrası şüpheli, tekrar yakalanarak gözaltına alındı. Ekipler tarafından Büyükçekmece Adliyesi'ne götürülen Tasalı'nın, çıkarıldığı Büyükçekmece Sulh Ceza Hakimliği'nce, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan tutuklanmasına karar verildi. Fatma Yasak, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İstanbul Esenyurt'ta boşanma aşamasındaki eşi tarafından silah zoruyla araca bindirilip Silivri'ye boş araziye götürülmeye çalışıldığını, şiddet gördüğünü ve tehdit edildiğini öne sürerek, yardım istemişti. Yasak, eşiyle yaşadığı sıkıntıları ve maruz kaldığını ifade ettiği şiddet olaylarını da paylaşımlarında anlatmıştı. Paylaşımlarında, "20 Ağustos'ta iş görüşmesine giderken bir araçla yaklaşan eşi Tasalı'nın elindeki silahla, ateş edip korkutarak kendisini zorla arabaya bindirdiğini ve araca binerken KADES uygulaması üzerinden 3 defa çağrı gönderdiğini" belirten Yasak, "eşinin kendisini Silivri'ye boş bir araziye götürdüğünü ve KADES'ten ihbarını gören ekiplerin kendisini aradığını" aktarmıştı. Şüpheli Tasalı, 20 Ağustos'ta savcılıkça alınan ifadesinde, "eşiyle 35 gündür görüşmedikleri, Doğan Araslı Bulvarı'nda tesadüfen gördüğü, arabayı önüne kırıp indiğinde elindeki silahın yanlışlıkla bir el ateş aldığı, korkup eşini araca binmesini söylediği" şeklinde beyanda bulundu. Tasalı, ifadesinin devamında, yolda eşinin telefonundan konum atmasıyla ilgili mesajları görünce aldattığından şüphelendiği, sinirle telefonu attığı, eşinin silahı merak edip incelediği, kendisinin şarjör ve mermileri çıkarttığı, aracın direksiyonuna eşinin geçtiği, barışmak istediğini söylemesi üzerine eşinin ailesinin evine gittikleri, silahı yanında götürdüğü ve suçlamaları kabul etmediğini beyan etti.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 19 20