19 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

Tezgahları hiç değişmedi

Türkiye’yi hedef alan kaos planının figüranlarından birisi olan Sedat Peker, iftiralarına devam etti. CHP ve İYİ Parti ile muhalefetin uzantısı alan basından büyük destek gören algı operasyonu, 41 yıl önce Milli Görüş’ün merhum lideri Necmettin Erbakan’ı hedef alan kumpası hatırlattı. Türkiye’ye ambargo uygulayan ABD’ye İncirlik Üssü’nün kapatılmasına öncülük eden, 23 Temmuz 1980’de Kudüs’ü başkent ilan İsrail’e karşı yurt genelinde büyük gösteriler tertip eden Erbakan, düzmece bir ifadeyle ‘uyuşturucu’ kaçakçılığı ile suçlandı. KUMPAS MERKEZİ ALMANYA Erbakan’a yönelik kumpas Almanya’da tezgahlandı. Figüran olarak bir dönem Milli Selamet Partisi’nden (MSP) milletvekili seçilen ancak bir sonraki dönem ismi Necmettin Erbakan tarafından çizilen Halit Kahraman seçildi. MSP tarafından dışlanan Kahraman, siyasetten kopunca eroin ticaretine başladı. Avrupa’ya uyuşturucu kaçıran Kahraman, 14 Ekim 1978’de Almanya’da alıcı kılığına giren polise eroin satmak isterken yakalandı. BÖYLE SENARYO UYDURDU Bu davadan yargılanıp 7 yıl ceza alan Kahraman, Alman makamlarına verdiği ifadede Erbakan’a özetle şu suçlamaları yöneltti: “1977 seçimlerinde kampanya için malımı mülkümü sattım, mali bakımdan zor durumda kaldım. Bunun üzerine seçimden sonra Ankara’ya giderek Erbakan’ı ziyaret ettim. Bu sırada Fehim Adak da (Parti müfettişi) oradaydı. Erbakan, muhalefette oldukları için mali bakımdan bir şey yapamayacaklarını söyledi. Birkaç kez daha ziyaret ettim. Sonunda Erbakan bana, ‘Sana eroin versek Almanya’da satabilir misin’ dedi. Ben de kabul ettim. Bunun üzerine Erbakan Adak’a “Verin” dedi. Adak’la Çankaya’da, Yıldızevler’le Oran Sitesi arasındaki yolda buluşmayı kararlaştırdık. Buluşma günü Adak bir taksiyle randevu yerine geldi. Bir çanta içinde eroini teslim etti. Uyuşturucuyu Almanya’da arkadaşlarla sarmaya çalışırken yakalandım…” DARBEDEN 16 GÜN ÖNCE İTİBAR SUİKASTİ Alman makamları bir kaçakçının ifadesi ile 22 Haziran 1979’da Türkiye’ye bir yazı göndererek Erbakan hakkında takibat istedi. Ancak o günlerde basından gizlenen bu ifade zaman ayarlı olarak Türk ve Alman basınına olaydan yaklaşık 2 yıl sonra sızdırıldı. 26 ve 27 Ağustos tarihlerinde, İsrail’e karşı MSP tarafından düzenlenmesi planlanan mitingten (6 Eylül 1980 Konya mitingi) 9 gün, 12 Eylül darbesinden de 16 gün önce Necmettin Erbakan’a fiilen itibar suikastı düzenlendi. Alman basını ve Türk basını iddiaya çarşaf çarşaf yer verip suçlamaları gerçekmiş gibi pazarladı. İddiaları kesin bir dille yalanlayan Erbakan, “Kahraman’ın devre dışı bırakıldığı için iftira attığını” aktardı. Konunun araştırılması için savcılara çağrı yapan Erbakan, dokunulmazlığı bulunmasına rağmen ifade vermeye hazır olduğunu bildirdi. ALMAN İSTİHBARATI KONUŞTURMADI Türk makamları iddiaları birinci ağızdan dinlemek için Almanya’ya giderek Halit Kahraman’la görüşmek istedi. Türk güvenlik görevlileri Halit Kahraman’la cezaevinde Almanların olmadığı bir ortamda konuşmak istedi. Ancak hem Halit Kahraman, hem de Alman istihbaratı bu talebi reddetti. Alman polisinin nezaretinde gerçekleşen görüşmede de Kahraman aynı yalanları tekrar etti. İftira attım 12 Eylül darbesi gerçekleştikten, Necmettin Erbakan’a siyaset yasağı konduktan sonra Alman istihbaratının oyuncağı olan Kahraman çark etti. Kahraman, Schwerte Sulh Mahkemesi’ne bir ifade vererek Erbakan ve Adak’a iftira ettiğini açıkladı. Halit Kahraman itirafında şunları kaydetti: O tarihte polise ve Duisburg Sulh Mahkemesi’nde verdiğim ifadeler yanlıştı. Erbakan ve Adak adlı davalıları haksız yere eroin imal etmek ve satmakla suçladım. Ondan sonra vicdan azabı çekmeye başladım. Erbakan ve Adak adlı davalılardan intikam almak istemiştim. Çünkü bana çok kötü bir oyun oynamışlardı. 1977 yılı Türkiye’de seçim yılıydı. Ben Diyarbakır’da MSP için adaylığımı koymuştum. Önce seçim listesinde birinci yerdeydim. Sonra Erbakan ve Adak seçim listesinde hile yaptılar ve benim adım üçüncü yere kaydı. Bunun sonucu olarak milletvekilliğini kaybettim. Onun üzerine öyle kızdım ki davalı Erbakan ve davalı Adak’ı eroin imal etmek ve satmakla suçladım…”