25 Nisan Perşembe 2024
3 yıl önce

Yeniçağ yazarı Mehmet Faraç Belbuka Tepe Kalekol Üs Bölgesi'ndeki “yer sofrası”nı yazdı: “Unutmayalım; bu ülke yeniden terörün kan gölüne dönerse, herkes boğulur!..”

Yeniçağ Gazetesi yazarı Mehmet Faraç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yılbaşı gecesini Van'da, 2806 rakımda bulunan Belbuka Tepe Kalekol Üs Bölgesi'ndeki askerlerle geçirirken ‘yer sofrası’nda yemek yemesine getirilen akla ziyan yorumları eleştirdi

2 yıl önce

Yeniçağ’ın ‘dolandırıcılık’ davası açtığı Batuhan Çolak’ın Trabzon’daki Suriyeli aileyle ilgili yalanı ortaya çıktı

Son zamanlarda göçmenler konusunda peş peşe provokatif ve yalan haber paylaşan Batuhan Çolak isimli gazeteci, geçtiğimiz yıl çalıştığı Yeniçağ gazetesinden ‘hırsızlık ve nitelikli dolandırıcılık’ suçlamasıyla kovulmuştu. Son zamanlarda göçmenler konusunda peş peşe provokatif ve yalan haber paylaşan Batuhan Çolak isimli gazeteci, geçtiğimiz yıl çalıştığı Yeniçağ gazetesinden ‘dolandırıcılık’ suçlamasıyla kovulmuştu. Yeniçağ’ın avukatı Faruk Daşkaya, Batuhan Çolak ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Yeniçağ ile iş akdinin feshinin akabinde gazete idaresinin yaptığı incelemede Batuhan Çolak’ın internet servisi için çalıştıklarını beyan ederek iki kişiye ücret tahakkuk ettirdiği, İzmit’de ikamet ettikleri ve 1 gün dahi mesai yapmadıkları belirlenen Recep Ali Korkmaz ve kardeşi Resul Korkmaz’a tahakkuk edilen ücretleri, ‘Ben kendilerine elden vereceğim’ diye alıp Yeniçağ’ı dolandırdığı tespit edilmiştir. Batuhan Çolak, ayrıca gazetemizin envanterinde kayıtlı laptopu gazete dışına çıkarmış ‘iade et’ ihtarnamesine rağmen iade etmemiştir. Yeniçağ’a ait internet google şifrelerini de kendisine çekilen ihtarnameye rağmen gazete idaresine vermeyerek kurumumuzu maddi ve manevi zarara sokmuştur” DOLANDIRICILIKTA BU DEFAKİ HEDEFİ GOOGLE Yeniçağ’dan kovulduktan sonra Aykırı isimli haber sitesini kuran Çolak, sitesinin gelirini artırmak için ise Türkiye’deki Suriyeliler ve diğer göçmenleri kendisine hedef seçti. Hemen her gün sosyal medyada çok rağbet gören mülteciler konusunda yalan haber paylaşan Çolak, bu sayede hit alarak Google Adwors üzerinden kendisine gelir sağlıyor. SON YALANI TRABZON’DAKİ SURİYELİ AİLE Gün boyunca sosyal medyada ‘Suriyeliler’ kelimesiyle arama yapan Çolak, yerel medyada ve sosyal medya hesaplarında bulduğu paylaşımları uydurduğu senaryolar ile gerçekmiş gibi servis ediyor. Geçtiğimiz gün Trabzon’daki Haber61 sitesinde yayınlanan bir haberde “Trabzon’da Suriye’deki savaştan kaçarak 9 yıl önce Türkiye’ye gelen ve 2019’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilen Sahar Zalt ve Mohamad Haj Rabee ailesinin Trabzon’daki bir hastaneyle ilgili yaşadıkları sorun” aktarılmıştı. Haberi bulan Çolak, aktarılan olayı tamamen çarpıtarak sitesine tıklanma sağlamak için yine yalana başvurdu. HABER61’DEN BATUHAN ÇOLAK’A GAZETECİLİK VE AHLAK DERSİ Haber61 sitesinin yazı işleri müdürü Songül Mazlum, Batuhan Çolak’ın yalanını deşifre eden ve ‘nitelikli dolandırıcılık’ suçuyla yargılanan Çolak’a gazetecilik dersi verdi. İşte o yazı:   Size baştan sona hatalarla ve yanlışlarda dolu olarak kaleme alınmış “Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başladı: Neden sağlık ücretsiz değil!” başlıklı bir yazı üzerinden başlatılan linç kampanyasının iç yüzünü anlatayım. Önce neden hatalarla ve yanlışlarla diye yazdığımı 6 madde de özetleyeyim sonra da haberin öyküsünden bahsedeyim. 1- Doğum öncesi hastane önünde parasızlık yüzünden bekletilen ailenin yanındaydık. İster Suriyeli olsun ister herhangi başka bir milletten olsun 42 haftalık gebe bir annenin ağrılar içinde hastane önünde bekletilmesine duyarsız kalmadık. Onlar bizim kapımızı çalmadı, biz aldığımız bir istihbarat üzerine ailenin yanında durduk. 2-“Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başladı.” deniyor. Hayır Suriyeliler vatandaş olunca devleti suçlamaya başlamadı. Mülteci olarak geldikleri ülkede Türk vatandaşlığı verildiği için kimliklerinin aktif olmasını istiyorlar. Turist olmadıkları için turist gibi ücret ödemek istemiyorlar. 3- Hastane ya da doktoru biz hedef haline getirmedik. İlk haberimizde ne hastane ismi verdik ne de doktor. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü kullandığı cevap hakkında, hastane ismini açık açık verdi. Hastanedeki doktorlar da dolayısıyla bundan etkilendi. İkinci haberimizde hem Sağlık Müdürlüğünün cevap hakkına yer verdik hem de ailenin elindeki belgelere. Keza “Gerçek dışı bilgiler” diye yalan haber yapmakla suçlanınca belgeleri ortaya koymak boynumuzun borcu oldu. 4-Sağlık Müdürlüğü “Hastadan herhangi bir ücret alınmamıştır” diye cevap hakkını kullandı. Oysa bizim elimizde doğumdan önce ödenen 55 ve 73 TL’lik dekont ve doğumdan sonra çıkarılan 2 bin 756 TL’lik bir borç vardı. Biz bunu haber yaptık. Haberimizin de arkasındayız.  Şu an bu borç ödenemediği için doğum kontrolleri yaptırılamayan bir bebek var. Ne yapalım, sırf aile Suriyeli diye bir bebeğe sağlık hizmeti verilmemesini mi alkışlayalım? “Sağlık hizmeti vermeyin, hepsi ölsün!..” başlıkları mı atalım? 5-Sağlık Müdürlüğü “Gebelik takipleri öncesinde özel hastanede yapılmış” diyor. Hayır, bu aile özel hastanede muayene olmadı. Özel bir muayenehanede tanıdık bir hayırsever vasıtasıyla ücretsiz muayene oldu. 6- Sırf Suriyeli aile, Türk kimlikleri aktif hale getirilmesini istedi diye ortaya “hain” profili çıkarmak, ne ahlaki ne de vicdani bir şeydir. Keşke bu aykırı kafalar ırkçılığı değil de vicdanlarını birazcık körükleyebilse… Zaten var olan Suriyeli düşmanlığı üzerinden duyar kasmak tam da gazetecilik etiği! *** Madde madde yaptığım tespitlerin ardından haberin öyküsünü de sizinle paylaşayım. 4 Mart günü değer verdiğim bir insan tarafından arandım. 42 haftalık Suriyeli bir kadının doğum sancısı başladığı halde parasız muayene edilmediğini, hastane önünde kalakaldıklarını söyledi. Yanıma iki arkadaşımı alarak hemen hastaneye gittim. Hastane önünde çektiği ağrı yüzünden belli olan bir anne ve eşini gördüm. Linç kampanyasında ön plana çekildiği gibi Suriyeli bir aileyi değil, çaresiz iki insanı gördüm. Yani olaya “Suriyeli bunlar, kahrolsunlar, ölsünler, gitsinler, bitsinler, bana ne, ya da bize ne vb.” penceresinden bakmadım. Neden sağlık hizmeti alamadıklarını, yaşadıkları mağduriyete neyin yol açtığını sordum. Mohammed Haj Rabee, 9 yıl önce Türkiye’ye geldiklerini ve 2019 yılının 9. ayında cumhurbaşkanlığı kararıyla Türk vatandaşlığı aldıklarını ancak kimliklerinin aradan yıllar geçmesine rağmen aktif hale getirilmediğini anlattı. Bugün Türk kimlikleri aktif hale getirilmediği için ve artık Göç İdaresi tarafından verilen kimliklerinin de aktif olmadığı için bir çıkmaza düştüklerini ve sağlık hizmetlerinde para talep edildiğini aktardı. Yani yazıda bahsedildiği gibi Türk vatandaşı oldular da ücret ödememek için devleti kötülüyorlar gibi bir safsatanın gerçeklikle bir bağı yok. Bir aile arafta bırakıldı. Ne mülteciler ne de Türk vatandaşı… Yani yazıda bahsedildiği gibi “bizim gibi” değiller. Türk vatandaşlarından alınan muayene ücreti onlardan tahsil edilmiş olsaydı 20 Ocak 2022’de yine şehrimizdeki bir hastaneden “Turistin Sağlığı Hastalarından Elde Edilen Gelirler” başlığı adı altında tahsilatlar yapılmazdı. Bu aile Türk vatandaşıysa turist statüsünde tahsilat yapılamaz, mülteciyse Göçmen kimlikleri aktif olur ve ücretsiz sağlık hizmetinden faydalanır. Burada ikisi de yok. Savaştan kaçıp geldikleri ülkede turist muamelesi görmüşler. Aileden önce 200 TL civarında bir para istediler.  Aileye yardımcı olmak adına ödemeyi kartla yapmak istedim. Kartla ödeme yapılamayacağını ifade edince para çekmek için dışarı çıktım. Döndüğümde ücreti 55 liraya çektiklerini ve ailenin de bu ücreti ödeyebildiğini öğrendim. Haberi yazmak için ofise döndüm ve 42. haftalık bir hamile kadının acılar içinde bekletilmesini eleştirerek “Sen nasıl bir hastanesin?” başlığını attım. 55 lira yüzünden bir annenin sancılar içinde bırakılmasınaydı tepkim? Eğer senin benim gibi Türk vatandaşıysalar ellerinde Türk kimlikleri olmalı, değillerse göçmen kimliği olmalı… Kimliksiz bırakılan bir insana “Neden çalışıp para kazanmıyorsun?” diye tepki gösterip kayıt dışı istihdama özendirmeyeceğiz herhalde ya da neden dilencilik yapmadıklarını sorgulamayacağımızı ümit ediyorum. *** Haber yayınlandıktan sonra söz konusu hastaneden ismini paylaşmayacağım bir doktor aradı. Anne Hakları gereği ücret alınamayacağını ve yardımcı olmak adına bizi bilgilendirmek istediğini söyledi. Görüşmeden memnuniyet duyacağımı ve konu hakkında aileyi de bilgilendireceğimi söyledim. 8 Mart’ta aileyle bağlantı kurdum. Yaptığım görüşmeyi anlatıp, doktorla irtibatlandırabileceğimi söyledim. Çocuğun doğduğunu ve doğum belgesi alamaya gideceklerini öğrendim. Sonrasında bana 2 bin 756 TL borç çıkarıldığına dair dönüş yapıldı.  9 Mart’ta ismini paylaşmak istemediğim beni arayan doktoru geri aradım, açmadı. Dönüş yaptığında da ben farklı bir haber takibinde olduğum için açamadım. Ofise döndüğümde masamda İl Sağlık Müdürlüğünün cevap hakkı vardı. Metni inceledim. “Hastadan herhangi bir ücret alınmamıştır, gerçek dışı bilgiler” vb. şeyler yazıyordu. Bu sefer aileden ödeme yaptıklarına dair dekontları istedim. Hem hastanenin cevabının hem de ailenin beyanlarının ve belgelerinin yer aldığı bir haber daha yaptım. Bu kez de ödeme yapıldığı halde ödeme yapılamadığına dair açıklama yapıldığından “Suriyeli bir aileye yaşatılan mağduriyet yok sayıldı” diye bir haber yaptım. Bugün 2 bin 756 TL ödenemediği için bir bebek kimliksiz kaldı. Üstelik İl Sağlık Müdürlüğü alınan ücretleri yok sayıyor, talep edilen ücreti de yok sayıyor. Özel hastaneye gitmediğini ifade eden bir aileyi, “Özel hastaneye gitmişler, paraları var” şeklinde lanse etmeye çalışıyor. *** Sırf Suriyeliler diye yaşanılan bu olayı destekleyenler desteklesin, linç edenler hız kesmeden devam etsin… Benim vicdanımda da, insanlığımda da bir ailenin yaşaması gereken senaryo bu değil. Yazımı Ümmetimizin büyük bir bölümünün unuttuğunu ve bir önce hatırlaması gerektiğini düşündüğüm bir vasiyetle sonlandırıyorum. Veda Hutbesi Resûl-i Ekrem Hz. Muhammed: “Sözümü iyi dinleyin ve belleyin. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.”

1 yıl önce

İYİ Parti’nin yayın organı Yeniçağ yazarından Demirtaş güzellemesi: 'Türkü söyleyen adamdan zarar gelmez'

CHP'lilerin her fırsatta güzellemeler dizdiği Demirtaş'a bir övgü de Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ'dan geldi. "DEMİRTAŞ'TAN ZARAR GELMEZ" HDP Milletvekili Garo Paylan'ın da bulunduğu yayına katılan Demirağ, Demirtaş'tan övgüyle söz etti. Demirağ şu ifadeleri kullandı: "Bir kere bağlama çalan adamdan, türkü söyleyen adamdan zarar gelmez. Selahattin Demirtaş'in ben türkülerini dinledim, bağlamasını dinledim. HDP'nin Türkiye partisi olması yolunda çok ciddi adımlar attı. Ben Selahattin Demirtaş'ın son dönemlerdeki açıklamalarını tarihi buluyorum. 'Çanakkale şehitlerini ziyaret etmeliyiz, onlara dua etmeliyiz' bu çok güzel bir adım."

1 yıl önce

Teröristin parmak izine rağmen, CHP gibi İYİ Parti’nin yayın organı Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu da PKK’nın peşine takıldı!

https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1576076176853909504?s=46&t=B7YkLcAkxAS6kbasY2gbTg Mersin’in Mezitli ilçesindeki Tece polisevine terör örgütü PKK tarafından canlı bomba saldırısı yapıldı. Saldırıda 1 polisimiz şehit oldu. İçişleri Bakanlığı, saldırıyı gerçekleştiren teröristin PKK terör örgütünden Dilşah Ercan olduğunu duyurdu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, teröristin parmak izinin Dilşah Ercan ile uyuştuğunu açıkladı. Ercan’ın isminin, CHP’nin Tutuklu Gazeteciler Raporu’nda yer aldığı ortaya çıktı. https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1575578533547503616?s=46&t=xMpaEqy_ByU0OyKu9mPYTg Terör örgütü PKK ise Dilşah Ercan’ın yaşadığını, saldırıyı bir başka teröristin gerçekleştirdiğini, Ercan’ın da terör kampında yanlarında olduğunu ortaya attı. İYİ Parti’nin yayın organı Yeniçağ gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu da terör örgütü PKK’yı referans alarak, “Soylu'nun istifası yetmez Erdoğan da istifa etmeli” başlıklı skandal bir yazı kaleme aldı. https://twitter.com/medyaadami/status/1166412240855207941?s=46&t=B7YkLcAkxAS6kbasY2gbTg İYİ PARTİ DE, CHP VE PKK’YI AKLAMAYA ÇALIŞIYOR İYİ Parti’in yayın organı Yeniçağ gazetesinde yazar olan ve yalan haberleriyle bilinen Orhan Uğuroğlu, Mersin’de polis memuru Sedat Gezer’i şehit eden terörist Dilşah Ercan’ı CHP’nin savunduğu konusunda sessiz kalırken, PKK’nın CHP’yi aklama girişimlerine destek oldu. https://twitter.com/bilgiedinelim/status/1575707574149607424?s=46&t=_chWySyPthCyyfPsZ-rFxw

1 yıl önce

Yeniçağ Gazetesi’in “seçmen kütüklerinde 466 bin Suriyeli tespit edildi” yalanı

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklama şöyle; “Günümüz itibariyle 125 bin 563’ü 18 yaş ve üzeri, 96.108’i çocuk olmak üzere toplam 221 bin 671 Suriyeli Türk vatandaşlığını kazanmıştır. Bilindiği üzere bir kişinin doğum yerinin yurtdışı olması o kişinin yabancı olduğu anlamına gelmediği gibi Türk vatandaşlığını kazandığı anlamına da gelmemektedir. Yani vatandaşlık kazananların dışında kalan bu kişiler, yurtdışında doğan ve anne ve/veya babası Türk vatandaşı olan (doğumla Türk vatandaşı olan) vatandaşlarımızdır. Bu kapsamda nüfus kütüklerinde kayıtlı (vatandaşlık kazananlar dahil) doğum yeri Suriye olan 18 yaş ve üzeri 163 bin 044 kişi bulunmaktadır. Tekrar hatırlatmakta fayda var ki; Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından Genel Müdürlüğümüzden temin edilen ham verilerle birlikte 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanununun 7’nci ve 8’inci maddelerinde belirtilen hususlara göre diğer kurumlardan aldığı veriler (Silah altında bulunanlar, askeri öğrenciler, kısıtlılar, kamu hizmetinden yasaklı olanlar) düzenlenerek seçmen kütüğü oluşturulmakta ve bu ham veriler YSK tarafından siyasi partilerle paylaşılmaktadır.” https://twitter.com/tcnufus/status/1598661043361832960?s=48&t=anvJ_WZoMEpJPNf6O_DLhg

1 yıl önce

Yeniçağ haber müdüründen skandal sözler! "Hafız yetiştirmek asalak yetiştirmektir"

İYİ Parti'ye yakınlığıyla bilinen Yeniçağ gazetesinin haber müdürü Fatih Ergin, katıldığı bir programda skandal ifadeler kullandı.  HADSİZ SÖZLER... Dini inançları hedef alan Ergin, hafızlık icazet törenlerini hadsiz sözlerle eleştirdi. Ergin, "Görkemli hafızlık icazet törenleri yapıyorlar. Bu çağda hafızlık ne işe yarıyor? Hafızlık asalaklık adaylığıdır. Hafız yetiştirmek asalak yetiştirmektir.“ ifadelerini kullandı. 

1 yıl önce

Yeniçağ’ın ‘İsmail Çataklı’ yalanı elinde patladı! ‘Emekli savcı’ diye verdikleri isim FETÖ’cü ve rüşvetçi çıktı

İBB’deki PKK-KCK başta olmak üzere terör örgütleri bağlantılarının deşifre edilmesiyle zor günler geçiren Ekrem İmamoğlu’nun fonladığı Yeniçağ gazetesi, yalan haberlerine bir yenisini daha ekledi. İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın Kilis’te vali olduğu dönemde İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı yaptığını iddia etti. 2017 YILINDA KİLİS VALİSİ Yeniçağ’ın haberinde 2017 yılında Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı yaptığı yalanı ortaya atılan Çataklı’nın 07.08.2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak atandığı resmi kaynaklarda gözüküyor. SUÇ MAKİNESİ SAVCIYI REFERANS ALDI Daha önce yüzlerce haberi yalan çıkan ve resmi belgelerle yalan haberleri kanıtlanan Yeniçağ’ın haberine dayanak yaptığı ismin ise FETÖ bağlantılı Ömer Fatih Taze olduğu anlaşıldı. Taze’nin FETÖ ile iltisaklı ve savcılık yaptığı dönemde çalıştığı her şehirde hakkında ‘rüşvet alma’ suçlamaları yüzünden soruşturma açıldığı ortaya çıktı. Taze’nin şu sıralar Kahramanmaraş’ta müteahhitlik yaptığı ve milyonlarca dolar değerinde dairelerin sahibi olduğu iddia edildi. ÖZGÜR ÖZEL’DEN PKK’YI AKLAMA ÇABASI İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın kardeşiyle ilgili CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel tarafından ortaya atılan ‘FETÖ’den aranıyor’ yalanını devam ettirmek isteyen Yeniçağ’ın yüzüne gözüne bulaştırdığı skandal haberinin dezenformasyon yasasına göre değerlendirilmesi bekleniyor. Öte yandan CHP’li Özel, hakkında FETÖ’cü olduğuna dair hiçbir kanıt ve belge bulunmayan ve sadece isimsiz bir ihbar neticesinde ifadesi alınmak istenen Çataklı’nın kardeşi ile İBB’de çalıştığı ortaya çıkan ve devletin resmi belgelerinde ‘PKK-KCK’nın dağ kadrosunda’ olduğu kanıtlanan PKK’lı terörist arasında bağ kurmaya çalıştı. Özgür Özel’in PKK’lı teröristleri aklama girişimleri daha önce de defalarca gündeme gelmiş ancak neticeye ulaşamamıştı.

11 ay önce

Yeniçağ Haber Müdürü Fatih Ergin’in YİMER yalanı!

Göç İdaresi Başkanlığı’ndan yapılan açıklama şöyle; Son dönemde ‘gazetecilik’ adı altında iftira ve yalanlarıyla sistematik bir şekilde Başkanlığımızı hedef alan bir gazete haber müdürünün gündeme taşıdığı ve sosyal medyada dolaşıma sokulan “Yabancılar İletişim Merkezi’nde kaçak yabancıların çalıştırıldığı” iddiası tamamen gerçek dışı ve hayal ürünüdür.  Başkanlığımıza bağlı Yabancılar İletişim Merkezi’nde (YİMER) görev yapan tüm personel, 4857 sayılı İş Kanunu, 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa uygun olarak istihdam edilmektedir. 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa uygun bir şekilde ülkemizdeki yabancılara yönelik bilgilendirme hattı olarak 7 dilde faaliyetlerini sürdüren YİMER, aynı zamanda kayıt dışı istihdamın önlenmesi kapsamında da ihbar almakta olup bu ihbarlara ilişkin kolluk birimleri ve ilgili kurumlarla hızlı bir şekilde koordinasyon sağlamaktadır.  Ayrıca kurulduğu günden bu yana 17 milyon çağrı karşılayan ve karşıladığı bu çağrılarla insan ticareti mağdurları başta olmak üzere 14.900 insanın hayatını kurtaran YİMER ve Başkanlığımızla ilgili bu tür dezenformasyon ve provokasyon içeren açıklamalar iyi niyetle asla bağdaşmayan bir tutumdur. Başkanlığımızın itibarını zedelemeye yönelik olarak gazetecilik etik ilkeleri ve ahlaki değerler ile bağdaşmayacak şekilde üretilen yalan ve iftirayı ortaya atan bu kişi hakkında gerekli tüm hukuki yollara başvurulacağının bilinmesini isteriz. 

1 2