26 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

CHP Kırşehir Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı İdil Zaman, sosyal medya hesabından çarşaflı kadınlar ile dalga geçen bir video paylaştı

Balıkesir’in Edremit ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşu kapsamında CHP'li Edremit Belediyesi ve ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) tarafından düzenlenen törende, çarşaf içindeki kadının zincire vurulduğu görüntüler tepkilere neden olmuştu. CHP'li başkandan tepki çeken paylaşım O görüntüye tepkiler dinmemişken, CHP Kırşehir Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı İdil Zaman'dan çarşaflı kadınlarla dalga geçen bir paylaşım geldi. TikTok'ta çekilen çarşaflı kadın filtresine erkek yüzü yerleştirilen bir videoyu Instagram hesabından paylaşan Zaman, sosyal medyada tepki çekti. Zaman'ın gelen tepkilerin ardından Instagram hesabını kapattığı görüldü.

2 yıl önce

CNN yine algı peşinde: 'Norveç'teki saldırgan yakın zamanda Müslüman oldu' vurgusu

Norveç'te geçtiğimiz gece ülkenin güneyindeki Kongsberg kentinde düzenlenen oklu saldırı dünya kamuoyunun gündemine oturdu. 5 kişinin hayatını kaybettiği 2 kişinin de yaralandığı saldırının ise "terör bağlantısı" olup olmadığı araştırılıyor. Norveç polisi tarafından saldırganın da 37 yaşındaki Norveç'te yaşayan bir Danimarkalı olduğu duyuruldu. Konuyla ilgili başta sosyal medyada olmak üzere dünya medyasında çok farklı senaryolar da yazılıp çizilmeye başlandı. Daha önce Türkiye'ye karşı algı operasyonu yürüten CNN, yine sahnedeydi. Konuyla ilgili bugün Amerikan CNN muhabiri de, CNN TÜRK'te Büşra Arslan'a yaptığı açıklamada saldırganın kısa bir süre önce Müslüman olduğunu vurguladı. YENİ BİLGİLER GELDİ CNN muhabiri Melissa Bell, saldırganın radikal Müslüman olduğunu, Norveç polisinin de kendisini takip ettiğini belirterek "Bir adam elinde ok ve yay ile saldırıya geçti. Basın toplantısında detayları öğrendik. Öncelikli olarak 4 kadın ve 1 erkeğin yaşamını yitirdiğini biliyoruz. 2 kadının yaralı olarak hastaneye kaldırıldığını biliyoruz. Ama en önemlisi saldırganla ilgili bilgiler geldi, şu anda gözaltında kendisi. RADİKAL MÜSLÜMAN ŞÜPHESİ Şu ana kadar şunu biliyorduk, 37 yaşındaydı. Danimarkalıydı. Son yarım saatte yeni bir bilgi daha geldi. Kendisi daha önce polis tarafından tanınıyormuş. Özellikle de radikal olduğu şüphesi varmış. İslam dinine geçtiği de belirtiliyor. Ama daha önceden endişelenmemiş polis, geçtiğimiz yıl içinde." ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel Huber Köşkü'nde saat 12.00 sıralarında bir araya geldi. ERDOĞAN, MERKEL'E BOĞAZ'I ANLATTI Erdoğan ve Merkel, görüşme öncesinde Huber Köşkü'nün balkonuna çıkarak İstanbul Boğazı'nı izledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkel'e İstanbul Boğazı hakkında bilgi verdi. Erdoğan ve Merkel gazeteciler ile sahildeki vatandaşları da el sallayarak selamladı. Erdoğan ile golf aracına binen Merkel, köşkün sahil kısmındaki alana geldi. Golf aracını Erdoğan kullandı. Türkiye ve Almanya bayrağının yanında duran iki lider, burada bekleyen yerli ve yabancı çok sayıda gazeteciyi selamladı. Daha sonra iki lider, görüşme için köşkün içine geçti.  İKİ LİDERDEN ORTAK AÇIKLAMA İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar: İkili ilişkilerimizde zaman zaman sıkıntılı dönemler yaşasak da bunları aşmayı ve işbirliğimizi çok daha ileriye taşımayı başardık. Sayın Merkel ile ikili diyaloğumuz bölgesel konuların çözüme kavuşturulmasında da rol oynadı. 26 Eylül'de Almanya'da gerçekleştirilen seçim sonuçlarının Alman halkı için hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Merkel ile yürüttüğümüz başarılı çalışmaların aynı şekilde devam etmesini temenni ediyorum. Her zaman çözüm odaklı bir lider oldu. Türkiye olarak tam üyelik yolunda önümüze çıkan onca zorluğa rağmen Merkel'in çalışmalarını her zaman hatırlayacağız. Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesine ilişkin görüşlerimizi teyit ettik. Doğu Akdeniz, Afganistan, Libya ve Suriye'deki gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Almanya'daki Türk toplumu ilişkilerimizin en önemli sosyal yanını temsil ediyor. Bu yıl işgücü anlaşmasının 60. yıldönümüdür. Türk toplumunun emeklerini bu vesileyle bir kez daha takdir ediyoruz. Irkçılık, ayrımcılık ne yazık ki Avrupa'daki Türk toplumunun başlıca sorunu olmaya devam ediyor. Etkin tedbirler alınması büyük önem taşıyor.  Sayın Şansölye'nin bundan sonra da Türk-Alman dostluğuna katkı sağlayacağına eminim. İşte Angela Merkel'in açıklamaları... Bu karşılama için çok teşekkür ediyorum. Huber Köşkü çok özel bir bina, bir Alman işadamına ait ve son yıllarda gerçekten Türkiye ile çok iyi ilişkiler için çabaladık. Bu iyi ilişkileri sürdürmek için karşımızda çok fazla görev var. Almanya'da yaşamakta olan 4 milyona yakın Türkiye kökenli insan var.  Türkiye'de tutuklu bulunan Alman vatandaşlarına da değindik, insan hakları konularına da değindik. Almanya'da ırkçı, yabancı düşmanı olayları takip ettiğimizi ve bunlara her zaman karşı çıktık. Yasadışı göç konusu çok önemli bir konu. Suriyeli mülteci ve göçmenler konusunda Türkiye çok önemli çalışmalara imza attı. Afganistan'a insani yardım konusunda da görüştük. BM ile birlikte Afganistan'da felaketler yaşanmaması için çalışmalıyız. Suriye'deki durum konusunda yoğun bir bilgi alışverişinde bulunduk. İdlib'deki durum da halen gergin. Libya konusunu ele aldık. Berlin Konferası'ndan başlatılan devamı Fransa'da olacak. Kalıcı bir çözüme ulaşılmasını arzu ediyoruz. Libya'dan yabancı güçlerin çekilmesi gerektiğini ifade ettim. Ülkelerimizdeki duruma baktığımızda Türkiye'de orman yangınları oldu, Almanya'da sel felaketleri yaşandı. Bu olaylar iklimin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. G-20 konferansı gerçekleşecek. Çok kapsamlı bir görüşmemiz oldu. Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkileri de ele aldık. Halen burada aşılması gereken bazı sorunlar var ancak bunların sadece görüşülerek başarılacağını düşünüyorum. İşbirliği için görüş ayrılıklarına rağmen diyaloğumuzu sürdürdüğümüz için çok teşekkür etmek istiyorum. SORU-CEVAP - Ortak yoldan bahsettiniz, son 16 yıldan bahsettiniz. İnsan hakları ve tutuklu Alman vatandaşları konusuna değinmek istiyorum. Bu konuda ilerleme olup olmadığı konusunda bir fikriniz var mı?  Angela Merkel: Siz de bazı vakaları biliyorsunuz, tabi ki başarılar da oldu fakat yeni vakalar eklendi. Boşuna görüşmediğimizi düşünüyorum, farklı bakış açıları var. Terör suçlamasıyla ilgili, görüşmeler genelde başarılıydı diyebilirim. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Şunu hiçbir zaman bir kenara koyamayız. Her ülkede yargı bağımsızdır. Türkiye'de de yargı bağımsızdır, yargının vereceği karara müdahale etmem mümkün değil. - Mülteci anlaşması konusunda ne konuştunuz ve hangi konularda anlaşmaya vardınız? Angela Merkel: Almanya bir himayeci olarak burada çalışıyordu. İnsan kaçakçılığını engellemek istiyoruz. AB'nin Türkiye'yi bu konuda desteklemesi bir gereklilik. Çok olumlu projeler gerçekleştirildi. AB'nin mülteci komiseri Türkiye'ye gelmişti ve parlamentoda yeni bir dilim kararlaştırıldı. Suriyeli mülteciler konusunda Yunanistan'a yasadışı yollarla gidenler konusunda bir çözüme kavuşamadık. Süreç tam henüz işlemiyor. Almanya ve Türkiye bunu tek başına çözemeyecek, 21 üyesiyle birlikte AB'nin bunu ele alması gerekecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye bu işin adeta misafirhanesi durumunda. 5 milyon Suriye'den var, Irak'tan var, Afganistan'dan 300 bin var. Bizim ötelememiz, Yunanistan'ın yaptığı gibi mümkün değil. Biz bunlara aynı şekilde ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Göçleri bugüne kadar uyguladığımız gibi aynen kabulleniyoruz. Bir taraftan briket evler yaparak onları ağırlamayı da ayrıca bir görev telakki ettik. 60 bin evi tamamladık, hedefimiz. 100 binin üzerine çıkarmak. - Uzun yıllardır birlikte çalıştığınız kişiler arasında Sayın Cumhurbaşkanı. Kendisini bir siyasetçi olarak nasıl değerlendirirsiniz? Angela Merkel: Tabi biz burada birbirimize okuldaki gibi not vermek için burada bulunmuyoruz. Türkiye'de çok şey gelişti, çok gelişme oldu altyapı açısından olsun. İstanbul'a baktığımızda bunu görüyoruz.  Ekonomik sorunlara rağmen standartların ne kadar yükseldiğini de görebiliyorum. Türkiye bizim için önemli bir partner. Ben tabi ki insan hakları konusunda, bireysel özgürlükler konusunda eleştirdim her zaman. Tabi ki çözüm aradık, farklı bakış açılarımız olabilir ama birbirimize bağlıyız. Her zaman ortak çıkarlarımız var. Bunu sonraki hükümet de böyle görecektir.  Cumhurbaşkanı Erdoğan: 16 yıl kısa bir süreç değil. Benim de bir 19 yılım var. Bu süreç içerisinde birçok dünya liderleriyle bir arada çalıştık, görüştük. Sayın Şansölye Almanya'nın idaresinde başarılı bir sürece imza attı. Almanya-Türkiye ilişkileri çok daha farklı bir yere ulaşabilirdi. Koalisyon hükümetleri her zaman işleri zorlaştırıyor. Bizim Başkanlık Sistemi'ne geçmemizle birlikte koalisyonlardan kurtulduk. Temennimiz odur ki yeni yönetimle başarılı süreci aynen devam ettiririz. Almanya'da ciddi manada bir Türk potansiyeli var. Bizler de onlar orada mutlu oldukça, Türkiye-Almanya arasında mutluluğu yaşamak istiyoruz. 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. Angela Merkel: Ben şunu da eklemek istiyorum, koalisyon ortaklarımla bir sorun yaşamadım. Almanya'da bir Başkanlık Sistemi düşünmüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Siz bana zaman zaman gelip yaşadığınız sorunları anlatıyordunuz... Angela Merkel: Doğrudur, hayat böyle... - Almanya'da yabancı karşıtlığının yükselişi endişe verici... Köln Belediyesi'nin kararını nasıl buluyorsunuz? Angela Merkel: Almanya'da din özgürlüğü var. Biz insan düşmanlığı, ırkçılık ve başka dinlere karşı düşmanlık konusunda çok kararlı bir tutum sergiliyoruz. Başından bunların önünü kesmek istiyoruz. Çok üzücü olaylar, ırkçılık konusunda çok üzücü olaylar yaşadık. Kararlı bir şekilde bunları önlemek için çabalıyoruz. 

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik bu tehdidi, siyasi garabetini bir kenara bıraktım, aynı zamanda açıkça bir suçtur."

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları: Ziyaretimde bvakanlar ve vekillerin yanı sıra iş dünyasının temsilcileri de eşlik ediyor. Angola ve Togo'ya Türkiye'den Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk resmi ziyaretler olması hasabiyle bu seyahatimiz ayrıca önem taşıyor. Bu ziyaret ülkelerimiz arasında yeni bir dönemin de başlangıcı olacaktır.  Son dönemde Togo ile bakan düzeyinde gerçekleştirilen görüşmeler ikili ilişkilerimizde yeni bir ivme kazanmamıza neden oldu. Togo Cumhurbaşkanı'nın ev sahipliğinde Burkina Faso Cumhurbaşkanı ve Liberya Cumhurbaşkanı ile bir çalışma yemeğinde bir araya geleceğim. Nijerya geçtiğimiz yıl 2 milyar dolar büyüklüğündeki ticaret hacmi ile sahra altı Afrika'da en büyük ticaret ortağımız oldu. Bu rakamı 5 milyar dolar seviyesine taşımayı amaçlıyoruz. Türkiye ile Afrika'yı her alanda yakınlaştırmaya devam ediyoruz. Marrif Vakfı okullarımız, Kızılay ve TİKA gibi kurumlarımızın çalışmaları Afrikalı kardeşlerimizle gönül köprülerimizi sağlamlaştırıyor. Biz Afrika ülkeleri ile işbirliğimize asla kısa vadeli ve çıkar odaklı bakmıyoruz. Başkaları gibi eski sömürge düzenini yeni yol ve yöntemlerle devam ettirmek isteyenlerden değiliz.  SORULAR KILIÇDAROĞLU'NUN MEMURLAR VE BÜROKRATLARLA İLGİLİ SÖZLERİ Öncelikle bu açıklama CHP zihiyetinin vesayet zihniyeti olduğunun açık bir itirafıdır. CHP zihniyetinin ilk böyle bir çılgınlığı değildir. Hukuk dışı çağrı kamu düzenine ciddi bir tehdittir. Ne devlet yönetiminin, ne de milli iradenin ne olduğunu biliyorlar. Bunlardan uzak bir yapının tezahürü. Milletimiz de bunlardan bıktığı içindir ki başkanlık sistemini tercih etti. Yeni sistem bürokrasinin siyaset yapmasının önüne geçti. Yeni sistem bürokrasiyi gerçek anlamda idari bürokrasi haline getirdi. CHP'nin özlemini çektiği vesayet zihninin defterini çoktan dürdük. Türkiye bir hukuk devletidir. Bunu Bay Kemal'e hatırlatıyorum, kabile devleti değildir. Bay Kemal'in oyun oynadığı alan da değildir. Heves ettiğiniz günler geride kaldı. Cumhurbaşkanı'ndan en alt düzeydeki memura kadar herkes görevini hukuka göre yapmak zorundadır. Sen nasıl olur da bu ülkenin memurlarını tehdit edersin. Yerel seçimde iş başına geldiniz belediyeleri boşaltıyorsunuz AK Parti iktidarı elindeki gücü size karşı düşündü, böyle bir adım attı mı? Hayır. Kılıçdaroğlu'nun milletimizi ilk tehdidi de bu değildir. Hakimlerden başladı, polislere kadar pek çok kamu görevlisine tehditler savurdu. Şimdi bir de tarih veriyor. Pazartesiden itibaren bu ülkede memurların vay haline. Hadi bakalım göreceğiz, ne yapacağını göreceğiz. Bu ülkede memurunun haklarını savunan iktidar vardır. KILIÇDAROĞLU'NUN MERKEZ BANKASI'NI ZİYARETİ MB'nin bağımsızlığını tartışıyorsun, sana randevu verdi mi? Verdi. Bağımsız olmasaydı sana randevu vermeyebilirdi. Bağımsız olduğu için sana randevuyu istediği gün verdi. Ziyaretten çıktıktan sonra hala medyayı kandırmaya kalkıyorsun. Her şeyden önce bu dil vesayet ve darbe dönemlerinin dildiir. Biz CHP'nin bu diline alışığız. Bu zatın FETÖ'cülerin, PKK'lıların, kendilerini desteklediğini ilan eden bazı ülkelerin gazıyla kendisini rezil etmesinden açıkçası ben de utanç duyuyorum. Kamu düzenini bozmak için dostlarıyla söylem ve rol paylaşımı yapmışlar. Merkez Bankası ziyareti gerçekleri görmesi açısından umarım kendisi için faydalı olmuştur. Kim hangi bilgiyi verirse versin CHP yöneticilerinin bunları anlamadığı aşikardır. 

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu müjdeyi verdi: En kısa zamanda imzalayacağız

Bakanlar Soylu ve Niyazbekov, İstanbul Vilayetler Evi'nde gerçekleşen baş başa görüşme öncesinde değerlendirmelerde bulundu. Süleyman Soylu, Kırgızistan İçişleri Bakanı Niyazbekov'u, İstanbul'da ağırlamaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduklarını ifade etti. Kısa bir süre önce Kırgızistan Acil Durumlar Bakanı Boobek Azikeev ile bir araya geldiklerini hatırlatan Soylu, yine kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov riyasetinde yapılan karşılıklı görüşmelerde birlikte olduklarını dile getirdi. Soylu, Kırgızistan'ı dünyada ilk tanıyan devletin Türkiye olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: "Tarihi ve kültürel bağlarımızın yanı sıra ilk andan itibaren karşılıklı birbirimiz için ortaya koyduğumuz sahiplik aynı şekilde devam etmektedir. Kırgızistan'ın ve Kırgız halkının ülkemizin ve milletimizin gönlünde müstesna bir yeri vardır. İnşallah bugün yapacağımız toplantılar, ortaya koyacağımız adımlar, birlikte gerçekleştireceklerimizle bizim tarihsel olarak ve bugün üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Şunu ifade etmek isterim ki, Türkiye'nin özellikle göçten siber suçlarla mücadeleye kadar, uyuşturucudan terörizme kadar birçok alanda önemli gelişimleri mevcuttur. İnşallah en kısa zamanda Güvenlik İşbirliği Anlaşması'nı imzalayacağız. Ufak tefek redaksiyonları kaldı. Yine çok güçlü bir yolculuğu birlikte gerçekleştireceğiz. Birlikte yapacağımız çok iş var." Kırgızistan İçişleri Bakanı Ulan Niyazbekov da Kore'den dönerken İçişleri Bakanı Soylu ile buluşup, görüşmek için özellikle İstanbul'u seçtiğini belirtti. Soylu, Niyazbekov'un bu ifadesi üzerine, "İstanbul sizin şehriniz." yanıtını verdi. Konuşmaların ardından görüşme basına kapalı devam etti.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gerektiği zaman operasyon yapacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İtalya ziyareti dönüşünde gazetecilerin sorularını cevapladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İtalya ziyaretine ilişkin değerlendirmesi şöyle: G20 Roma Zirvesini hamdolsun başarıyla tamamladık. Roma’da iki gün boyunca “İnsanlar, Gezegen ve Refah” ana teması etrafında verimli toplantılar yaptık. Yıl boyunca yapılan çalışmaları gözden geçirdik. Zirve kapsamında, küresel ekonomik gelişmeleri ele aldık. Sağlık boyutuyla mücadelede önemli mesafe aldığımız salgının olumsuz ekonomik etkileri halen devam ediyor. Özellikle emtia fiyatları ve borçluluk oranlarının ciddi oranda yükseldiğini görüyoruz. Küresel enflasyon baskısı da aynı şekilde giderek artıyor. Bu çerçevede ekonomilerimizin dayanıklılığını artırmak amacıyla ne gibi önlemler alabileceğimizi değerlendirdik. Küresel enflasyonla mücadelede iş birliğinin önemine değindik. Ayrıca, koronavirüs salgınının küresel sağlık sistemine olan etkileri üzerinde fikir alışverişinde bulunduk. Aşı meselesinde süregiden adaletsizliğin ve ayrımcılığın önlenmesi gerektiğini vurguladık. Şu an klinik deneyleri yapılan TURKOVAC aşımızı, onaylanınca, milletimizle birlikte insanlığın da istifadesine sunacağımızı ifade ettik. G20 Zirvesinin ana başlıklarından biri de “İklim ve Çevre” idi. İklim değişikliğiyle mücadelede üzerimize düşeni yaparak Paris Anlaşmasını onayladığımızın bizzat altını çizdim. Bu konuda öncü ve proaktif bir rol üstlenmeye hazır olduğumuzu muhataplarımızın dikkatine getirdim. Zirve vesilesiyle, ev sahibi İtalya Başbakanı Sayın Draghi, Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın Von Der Leyen, Hollanda Başbakanı Sayın Rutte, önümüzdeki G20’nin ev sahibi Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Widodo, Amerikan Başkanı Sayın Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Macron, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Sayın Michel, Almanya Şansölyesi Sayın Merkel ile bir araya geldik. Tabi aday Şansölye ile de görüştük, hatta ikisi beraber geldiler. Yine zirve sırasında farklı ülkelerden katılımcılarla görüşmelerimiz oldu. Ziyaretim boyunca gerçekleştirdiğimiz istişarelerin ve ortaya koyduğumuz görüşlerin hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ediyorum. Soru-Cevap ABD Başkanı Sayın Biden ile görüşmenizin genel hatlarını neler oluşturdu? Görüşmelerden önce Amerikan tarafının Reuters kanalıyla bir mesajı vardı, Biden cenahlarından Türkiye’ye bir şekilde tansiyonun düşürülmesi konusunda telkinlerde bulunulacağı şeklinde. Ancak daha sonra her iki taraftan da görüşmenin çok olumlu geçtiği yönünde açıklamalar oldu. Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine dair değerlendirmeleriniz nelerdir? Sayın Biden ile samimi ve yapıcı havada bir toplantı yaptık. Toplantıda Mevlüt Bey, İbrahim Bey ve Hakan Bey benimle birlikteydiler. Kendisinin yanında da Dışişleri Bakanı ile güvenlik ve istihbarattan sorumlu isimler vardı. Toplantıyı gayet olumlu bir havada devam ettirdik. Afganistan, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz konularında iş birliğimizi güçlendirmenin yanı sıra özellikle de ekonomik ilişkilerimizi çok daha yoğun bir şekilde devam ettirme kararı aldık. Bunun için de arkadaşlarımıza gerekli talimatları verdik. Hemen Hazine ve Maliye Bakanlarımıza muhataplarıyla çok daha sık görüşmelerini söyledik. Böylece inşallah ekonomide ikili ticaret hacminde 100 milyar dolar hedefimize ulaşırız ve bu yolda yürürüz. Tabi NATO ittifakı ve stratejik ortaklık bağlamında atılacak adımları da istişare etme fırsatını bulduk. Hepsinden öte tabi bizim bu F-35 konumuz var. Malum bizim 1 milyar 400 milyon dolarlık yaptığımız bir ödeme var. Bununla ilgili olarak da F-16 tedarikini müzakere ettik.Bu konuda da kendilerinden olumsuz bir yaklaşım görmedim. Tam aksine yine bununla ilgili de Savunma Bakanlarımız birbiriyle görüşecekleri gibi Dışişleri Bakanlarımız da muhataplarıyla görüşerek inşallah iki ülke ilişkilerini ilgilendiren bu hassas konuyu da neticelendirmeyi umuyoruz. Biden “Çok kısa zamanda netice alamayabiliriz. Biliyorsunuz iki farklı bölümden, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan geçiyor. Malum, durum 50-50 ama ben elimden geleni yapacağım” dedi. Ben de kendisine “Bunu başarabileceğinize inanıyorum ve bu konuda şu anda ağırlığın sizde olduğunu görüyorum” dedim. İnşallah Savunma Bakanlarımız da birbirleriyle görüşmeleri devam ettirecekler. Bugünkü toplantıya katılan arkadaşlarımızın bu işi yakın markajda tutmasıyla inşallah bunu nihayetlendirirsek, burada iki tane önemli başlığımız olacak; biri tedarik, biri de elimizdeki F-16’ların modernizasyonu. Bunların da o arada inşallah yapılma durumu söz konusu olacak. Bir de kendisine Daha Adil Bir Dünya Mümkün kitabınızı takdim ettiniz bildiğimiz kadarıyla. Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi çalışması da vardı. Bu ikisiyle ilgili geri dönüşleri neler oldu? Gerek benim "Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabımı gerekse "Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi” kitabını Sayın Biden’a hediye ettim. “Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi” kitabında benim bir takdim yazım bulunuyor. Biden’a "Biliyorsun ben de çevreciyim" dedim. Biz bu kitapları verince o da "Ben de size kendi kitabımı takdim edeceğim” dedi. Onun da vefat eden oğlu hakkında yazdığı bir kitabı var. BM Zirvesi sonrası selefleriyle mukayese edip Biden için “Kendisiyle iyi başladık diyemem” demiştiniz. Bu sefer bu görüşmeden sonra bu kanaatiniz değişti mi? Tabi şartlar atmosfere göre değişiyor. BM sırasında farklı beklentilerimiz vardı. O farklı beklentiler olmayınca olay biraz daha farklı bir duruma doğru gitti. O gelişme farklıydı. Bu görüşme için medya da “20 dakikalık bir görüşme olacak” diyordu. Bizim görüşme 1 saat 10 dakika sürdü. Medyanın bizimle nasıl uğraştığını anlayın. Yani kendilerince “kabul etmeyecek, görüşmeyecek” de derler, 20 dakikaya da indirirler! Ama bizim görüşme 1 saat 10 dakika sürdü. O sürede de protokol sürekli geldi gitti, geldi gitti, onlara bir iki kez kaş göz yaptı. En sonunda da bir yerde artık görüşmeler vardı, bir taraftan da toplantı başlamıştı, hemen onlara gitmek zorunda olduğumuz için diğer programlara geçmek durumunda kaldık. Onun için BM Genel Kurulunun olduğu dönemden bu yana farklı bir sürecimiz oldu. Şimdi tabi bizim Türkevi tam BM’nin çapraz karşısında. İnşallah gün ola harman ola. Misafir ederiz, orada da görüşmemizi yapabiliriz, o da olur. Niye olmasın. Ayrıca güvenlik, savunma, ticaret, terörle mücadele ve bölgesel konular başta olmak üzere aramızdaki bütün konularla ilgili ortak bir mekanizma kurulması konusunda mutabık kaldık, anlaştık. İnşallah bu konuları da ilgili arkadaşlarımız bizzat yürütecekler. "Operasyonun yapılması gerektiği zamanda tabi ki operasyon yapılır" Anladığımız kadarıyla son derece sıcak ve samimi bir görüşme olmuş ama öte yandan bir de Amerika’nın bugüne kadar açıkça PKK/YPG’ye verdiği destek var. Silah eğitimi devam ederken Türkiye’nin onca uyarısına rağmen tatbikat yapmaya kadar gitti işler. Sizin bu konuda aslında çok açık ve net bir mesajınız vardı. Sorumluluklar karşılanmadığı sürece her an bir operasyon sinyali verdiniz, “Gerekirse operasyon yaparız bu bölgede” dediniz. Biden ile bu görüşmede de, buradaki basın toplantısında üzüntünüzü dile getirdiğinizi belirttiniz ve yeni bir sürecin bundan sonra başlayacağını söylediniz. Bu yeni süreçten ne bekliyoruz ve bundan sonraki süreç Türkiye’nin operasyon ihtimalini nasıl etkiler? Operasyonun yapılması gerektiği zamanda tabi ki operasyon yapılır. Ondan geri adım atılmaz. Bir defa terör örgütleriyle olan mücadelemizden bizim asla sarfınazar etmemiz mümkün değildir. Eğer karşımızda bir terör örgütü olan PKK/PYD/YPG varsa, ne gerekiyorsa biz bunu yaparız. Bundan da taviz vermeyiz. Bunu zaten biz kendilerine her zaman söyledik ve söylüyoruz. Bundan sonraki süreçte de NATO’da müttefiksek, NATO müttefiki olarak bizim ittifak halinde olduğumuz ortağımızın böyle bir şeye tevessül etmemesi gerekir. Yine aynı şekilde bundan sonraki süreçte de Türkiye’nin temel önceliklerinden olan bu meselede beraber çalışmamız gerektiği hususunda bugün de mutabakata vardık. Orada da kendilerinin olumsuz bir yaklaşımı olmadı. İtalya Başbakanı Draghi’yi kabul edişinizi sormak istiyorum. Özellikle Nisan ayında Draghi’nin atanmış bir başbakan olarak, defalarca seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı kullandığı bir ifade vardı. Bu Türkiye’de haliyle büyük bir tepki gördü. İtalya medyasında da sizin İtalya’ya gelmiş olmanızın ve bu kabulün bir telafi beklentisi oluştuğuna yönelik haberler çıktı. Draghi’nin şahsen bu hasarlı durumu telafi edebilmek için nasıl bir yaklaşımı oldu, bu konu hiç geçti mi, aranızda nasıl bir ilişki oluştu? Biz İtalya ile Berlusconi döneminden itibaren çok güzel, başarılı işler yaptık. Savunma sanayiinde de o dönemde çok ciddi bir adım atarak bu Atak helikopterlerimizi biz İtalya ile anlaşarak aldık. Onlarla buna başladık. Özellikle Atak helikopterlerinde müşteri çok ama bizim tek sıkıntımız, bu Rolls-Royce noktasında gerekli olan motoru istediğimiz miktarda temin edemediğimiz için ihracatında maalesef çok çok başarılı olamıyoruz. Atak helikopterlerinde elimizde bol miktarda Rolls-Royce motor olsa biz ciddi manada ihracat yaparız. Bu dönemde inşallah burayla adımları yeniden başlatıp atarken, onların motor teminini sağlamalarıyla biz Atak helikopter talebini karşıladığımız zaman savunma sanayiinde ciddi manada bir sıçrama daha yapmış oluruz. Olay sadece İHA, SİHA, Akıncı’da kalmaz. Aynı zamanda Atak helikopterleriyle de dünyada farklı bir yere geliriz. Bunun dışında da ben Biden’ın buraya farklı yaklaşım göstermediğini, onun da olumlu bir yaklaşım veya beklenti içerisinde olduğunu görüyorum. Temennim odur ki inşallah en kısa zamanda bu süreci başarılı bir şekilde sürdürürüz. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la görüşmenizin detaylarını da merak ediyoruz. Nasıl bir atmosferde geçti, hangi konular üzerinde duruldu? Görüşmenizin ikili ilişkilere etkisiyle ilgili değerlendirmeleriniz neler olur? Macron ile olan görüşmemizde 5-6 ana başlık vardı. Bunların merkezinde tabi Libya vardı. Libya ile ilgili Berlin Konferansının bir benzerini Paris’te yapmak istiyor. Bu bir yerde durumdan vazife çıkarmak gibi oluyor. Bizim oraya ısrarla eş başkan olarak gelmemizi istiyor. Dedim ki “Berlin’de zaten biz bu konferansı yaptık. Kaldı ki buraya bazı davetleriniz var; mesela Yunanistan, mesela İsrail, mesela Kıbrıs Rum kesimi… Bunların katılacağı bir Paris Konferansına biz katılamayız.” Durdu ve “Bir çalışma yaptırsak bunun üzerinde, özel temsilciler belirlesek” dedi. Ben de “Şartımız bu, bir defa bunlar olmayacak. Eğer Yunanistan buraya gelecekse özel temsilci falan da göndermeye gerek yok. Burada çok ısrarcı durumundaysanız özel temsilcileriniz kim, bunları da görelim ama burada Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rum kesimi olacak olursa bunu zaten yapamayız” dedim. Birincisi bu. Şimdi o da isimler verecek, biz de isimler vereceğiz, arkadaşlar aralarında görüşme yapacaklar. Fakat tabi bu şartlarımız yerine gelmedikten sonra olmaz. Bir diğer konu Afganistan meselesi. Afganistan ile ilgili de malum, askerimizi çektik, askerimiz artık orada yok. Tabi bunların sıkıntıları var; orada zaman zaman Fransızlar olabilir, bunların oradan alınması gibi… Dedik ki biz şu anda Katar’la çalışıyoruz, bir gayretimiz var ve bizim Afganistan’da Afganistan halkını yalnız bırakmak gibi bir düşüncemiz yok. Ondan sonra güney Kafkasları gündeme getirdi. Dedik ki biz geçen hafta oradaydık ve güney Kafkaslar'da da şu anda atılan olumlu adımlar var ve bu olumlu adımları da Sayın İlham Aliyev kardeşimiz kararlı bir şekilde sürdürmek istiyor. Hatta Paşinyan'la da görüşmesi oldu. Bu görüşmede de bölgede 6’lı bir platform oluşturalım konusu gündeme geldi. Rusya, Azerbaycan, Türkiye, İran, Gürcistan ve bunun yanında bir de Ermenistan, eğer hepsi de kabul ederse burada bir barış platformu oluşturmuş oluruz. Bizim derdimiz, bu da olursa isabetli olur. Macron’la görüşmemizde Libya ile ilgili konuda bizim askerlerimizin eğitmen olarak ve Libya’nın milli hükümeti ile anlaşmalı şekilde orada bulunduğunu da bir kez daha ifade ettim. "Macron'a 'bak seni aldatıyorlar' dedim" Yunanistan ve Fransa arasında yapılan anlaşma uyarınca Yunanistan Fransa’dan Rafale uçak alıyor, fırkateynler alıyor. Diğer taraftan olası çatışma durumunda belli açılardan Yunanistan ile beraber etme yönünde bir anlaşma gerçekleştirdiler. Bu tablo Doğu Akdeniz ve Ege’deki jeostratejik dengeyi ne yönde etkileyebilir? Sayın Biden’a da Macron’a da bu konuyu söyledik. Dedik ki bu Dedeağaç olayı nedir? Burada böyle bir üssün kurulması bizi, halkımızı ciddi manada rahatsız ediyor. Bununla ilgili olarak da Macron sahiplenemedi ve Rafale ile ilgili de "Onların parası var" dedi. Dedim ki "Bak seni aldatıyorlar. Bunların parası falan yok. Sadece Batı’ya 400 milyar avro borcu olduğunu biliyorum." "Paraları var" dedi. Her şey para! Tabi bir de üs meselesi var. Ama bu gelişmelerle ilgili bizim bütün derdimiz Türkiye olarak biz güçlü olacağız. Dünyada tek S-400’ü olan ülke biz değiliz. Hindistan da aldı. Aralık ayında da teslim alacaklar. Fakat Amerika’nın bütün etkili dergileri, Amerikan senatosundan üyeler, “Aman Hindistan’a S-400 yaptırımı uygulamayalım” diyorlar. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı da “Dışişleri ile Başkan Biden karar verir, yaptırım uygulanmayabilir Hindistan’a” diyor. Bir de F-16’nın en üst modelinin bir benzeri F-21 diye bir fabrika kurdu Lockheed Martin Hindistan’da. S-400 yüzünden Türkiye’ye F-16’yı verip vermemeyi kongrede tartışırken, Hindistan’a yaklaşımları bu şekilde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben Roma’daki görüşmemizden sonra böyle bir şeyin olmadığını görüyorum. Şu anda gerek Dışişleri Bakanımız gerek Savunma Bakanımız muhataplarıyla yapacakları görüşmelerle bu işi neticelendirirler ve biz de kendisiyle ayrıca yapacağımız görüşmelerle işi yakın takibe alırız. Tabi Hindistan meselesi önemli. Çünkü Hindistan NATO’da değil ama Türkiye NATO’da, senin ortağın. Dolayısıyla NATO’daki ortağınla böyle bir şeye girmiyorsun, NATO’da olmayan Hindistan’la böyle bir adım atmaya kalkıyorsun. Bu tabi bizi üzer. "TURKOVAC seri üretime girdikten sonra biz inşallah dünyada dengeleri biraz değiştiririz" G-20 sonuçlarıyla ilgili sormak istiyorum. Aşı milliyetçiliği konusunu basın toplantısında dile getirdiniz. Putin de bu nedenle Batı’yı suçladı. Batı’yı uluslararası aşı kampanyalarını etkilemekle, engellemekle ve Rus aşısını gündeme almayarak rekabeti engellemekle suçlayan bir açıklama yaptı. Bu konu, bazı aşıların kabul edilip bazı aşıların reddedilmesi konusu zirvede nasıl ele alındı? Bir diğeri İtalya Başbakanı Draghi’nin açılış konuşmasında söylediği yoksul ülkelerin aşıya erişmesi yüzde 3 gibi çok düşük bir oranda ve bir yıl içinde yüzde 70 aşama kaydedilmesi gerekiyor ki pandemiyle savaşılabilsin. Bu konuda gündem ne oldu? Sizin görüşlerinizi almak istiyorum. “Bir grup kurulmasını önereceğim” demiştiniz. Bunu kapsıyor mu? Avrupa’nın, G-20 ülkelerinin taahhüt ettikleri küresel iklim değişikliğiyle mücadele için bir para var. 100 milyar dolar gibi bir parayı emisyon hacmini, sera gazı etkisini azaltmak için vermeyi taahhüt ettiler. 2025’e kadar bu taahhütlerini yerine getirmeleri gerekiyor. Bu konu ne çerçevede dile geldi? Bir de dijital küresel uluslararası şirketlere vergi meselesi raporda vardı, bu konularla ilgili fikirlerinizi almak isteriz? Aşı konusunda biz şu anda bir iddiayla ortadayız. Bizim iddiamız TURKOVAC ve biz TURKOVAC’ta inşallah bu yıl sonuna kadar üretime tam manasıyla geçtiğimizde burada herhangi bir kıskançlık yapmadan bunu dünya ile paylaşacağız. Dünya ile bunu paylaşırken de adeta “Siz yapmadınız ama biz yapıyoruz” mesajı vereceğiz. Bu yaklaşımımızı çok kısa zamanda ürettiğimiz elektronik solunum cihazlarında da gösterdik. O solunum cihazlarını üretmeye başladığımız andan itibaren buna sahip olmayan Afrika ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeye gönderdik. Bunu da yaparken hasbi yaptık, hesabi yapmadık. Aynı şekilde biz yurt dışına ciddi manada oksijen tüpü de gönderdik. Bütün bunlar gerçekten o anlarda çok çok büyük önem arz etti. Tabi TURKOVAC seri üretime girdikten sonra biz inşallah dünyada dengeleri biraz değiştiririz. Küresel iklim değişikliğiyle mücadele için mali taahhüt konusuna gelince, verilen sözler hakikaten büyük. Mali noktada olmaktan öte özellikle Afrika ülkelerine yönelik çok ciddi bir destek olmadı. Merkel’in Afrika ülkelerine yönelik olumlu bir çıkışı vardı, “Oralara belli destekler verilmelidir” diye. Afrika ülkeleriyle ilgili en can alıcı destek ve hedef bizden oluyor. Türkiye olarak biz bu süreç içerisinde de her türlü desteğimizi Afrika ülkelerine verdik. Onları kendi başlarına bırakmadık. Aşı da verdik. Biz kendimiz henüz üretmedik ama kendimize aldığımız aşılardan Afrika ülkelerine ciddi manada gönderdik. Özellikle solunum cihazları da gönderdik. Müstakbel Almanya Başbakanı'nı nasıl buldunuz? Türkiye’nin önemi konusunda bilgilendirilmiş mi? SPD Yeşiller’le ortak olması söz konusu, oradan Türkiye’ye yönelik bazen garip mesajlar gelebiliyordu. Nasıl buldunuz Başbakan adayını? Sayın Scholz, bana göre sempatik biri. Şunu da unutmayalım ki Alman yönetiminde bakanlık yaptı. Yani dışarıdan gelen birisi değil. Aslında bize de yabancı değil. Yani SPD’nin içinde olan birisi ve ortak dostlarımız var. Zannediyorum biz çok fazla yabancılık çekmeyeceğiz. O da yabancılık çekmeyecek. İnşallah Kasım-Aralık gibi de hükümeti kuracaklarını söylüyor. Ben güveniyorum. Son zamanlarda Balkanlar’da endişe verici bir gerilim tırmanıyor. Özellikle Sırp lider Dodik’in açıklamaları korkutucu. Bu hususta değerlendirmeleriniz nelerdir? Balkanlarda, Bosna-Hersek’te zorluklarla tesis edilen barış ve huzur ortamını muhafaza etmek çok önemli. Türk halkının gönlünde de ikili ilişkilerimizde de burasının ayrı bir yeri vardır. Biz her zaman buradaki kardeş ülkelerin yanındayız. Temenni ederiz ki bundan sonra da barış, huzur ve güven ortamının devamı istikametinde hareket edilir. Biz bundan sonra da bu sürece destek olmayı sürdüreceğiz. İskoçya’ya neden gitmediniz? Glasgow’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği konulu Liderler Zirvesi için talep ettiğimiz güvenlik protokolü standartları vardı. Bunlar uluslararası bütün ziyaretlerimizde bize ve diğer bütün liderlere her zaman uygulanan protokoldeki standartlardı. Ancak bize bunların son anda karşılanamayacağı söylendi. Daha sonra bizim geri çevrilen talebimizdeki standartların başka bir ülke için istisnai olarak sağlanabildiğini öğrendik. Bu diplomatik teamüllere de uymuyordu. Bunu kabul edemezdik. İlgili birimlerimiz net bir duruşla görüşmelerini sürdürdü. Sağ olsun Boris Johnson da süreçle ilgilendi. İlk başta sorununun çözüldüğünü ifade etti. Fakat son anda bize geri dönüp İskoçya tarafının zorluk çıkardığını söyledi Taleplerimiz yerine getirilmeyince biz de Glasgow’a gitmekten vazgeçtik. Nihayetinde bu sadece kendi güvenliğimizle ilgili değil, ülkemizin itibarıyla da ilgili bir meseleydi. Biz milletimizin itibarını korumakla mükellefiz. Hiçbir yerde ülkemizin saygınlığına, izzetine halel gelmesine müsaade etmeyiz. Daha adil bir dünyayı ancak eşitlikçi bir yaklaşımla kurabileceğimizi de böylece bir kez daha göstermiş olduk.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: 'Nerede bu devlet?' dedirtmedik hiçbir zaman

Düzce'de 12 Kasım 1999'da meydana gelen depremin 22. yılı dolayısıyla Anıtpark Meydanı'nda düzenlenen anma töreni, afetin gerçekleştiği 18.57'de siren çalınmasıyla başladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu törende yaptığı konuşmada, depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi. Son iki yıldır Türkiye'de birçok afetle karşı karşıya kalındığını dile getiren Soylu, "Biz görevli bir milletiz ve bu topraklar da görevli topraklardır. Çok işimiz var bizim. Birçok sıkıntıyla, afetle, musibetle, belayla karşı karşıya kalıyoruz ama bilmenizi istiyorum, bu millet rahmetle buluşan bir millettir." diye konuştu. Soylu, Elazığ, Giresun, Van, Artvin, Rize, İzmir, Antalya, Muğla, Bartın ve Kastamonu'da çok sayıda felaket yaşandığını anımsatarak, şunları söyledi: "Şunun altını çizmem gerekiyor. Biz çocuktuk, memlekette deprem olurdu, sel olurdu. Kışın 6 ay Anadolu'nun köyleri kapanır, hamileler çocuklarını doğuramadan hayatlarını kaybederlerdi. Televizyonlarda hep şu söylenirdi: 'Nerede bu devlet?' Hep bunlarla büyüdük, bu bizim için öz güven yoksunluğuydu. Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde, Allah'a binlerce kere hamdolsun ki 'Nerede bu devlet?' dedirtmedik hiçbir zaman. Milletimizin en zor zamanında yanında olduk. Sadece bizler değil, devletin bütün kurumları, sadece onlar değil, sivil toplum örgütleri, gönüllüler. Kimisi bir parça ekmeğiyle, kimisi gönderdiği pabucuyla, kimisi mobilyasıyla, kimisi elini küreğine atarak temizlediği enkazla..." Türkiye dünyada birinci sırada Türkiye'nin, dünyanın en zengin ülkeleri içinde son 4 yılda yardım yapan birinci ülke olduğunu kaydeden Soylu, "Biz kimseye sırtımızı dönemeyiz, yalnız bırakamayız. Eski Türkiye'ye dönmemiz mümkün değildir artık. Daha güçlü, daha kuvvetli olacağız. Dünyanın birçok yerinde sıkıntı var. Kim bu sıkıntıya sırtını dönerse dönsün, eğer biz dönersek hem ecdadımıza ihanet etmiş oluruz hem de gelecek nesillerimize güzel bir emanet bırakmamış oluruz. Bangladeş'ten Yemen'e, Myanmar'dan Filistin'e kadar şuradaki insanlar ellerindekini oraya göndererek bir milletin nasıl olduğunu bütün dünyaya göstermişlerdir. Defalarca İdlib'e gittim, kolları kesik, bacakları olmayan, anne ve babalarını kaybetmiş çocuklar gördüm. Oralarda yetim evleri, köyleri oluştu. Bize 'Oralara sahip çıkmayın.' diyenler, ne bu medeniyetten nasibini almışlardır ne insanlıktan nasibini almışlardır ne de dinimizden kendilerine ait bir öğreti kalmıştır." ifadelerini kullandı. "Almanya, tam 3,5-4 ay vatandaşının yanına ulaşamadı" Bakan Soylu, Türkiye'yi hem depreme hazırlamak hem bu coğrafyada depremle karşı karşıya kalındığında felaket öncesi, o an ve sonrasında yapılacakları en iyi şekilde uygulamak için gece gündüz çalıştıklarını ifade ederek, bugün Tekirdağ'da 6 ülke ile deprem tatbikatı gerçekleştirdiklerini bildirdi. "Şu ana kadar 42 milyon vatandaşımıza temel afet eğitimi verdik." diyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hedefimiz yıl sonu itibarıyla 51 milyondu. İnşallah onu yakalayacağız. 81 vilayetimizde afet risk azaltma planları yaptık. Yıl sonu itibarıyla 80 ili bitirdik, bir İstanbul'umuz kaldı, onu da bitireceğiz. Bizden önce Almanya'da sel afeti yaşandı. Biz Kastamonu, Sinop ve Bartın'da sel afetiyle karşı karşıya kaldık. Biz onlarınkinden daha büyük olan bu afetle baş ettik, sahayı temizledik, vatandaşlarımızla birlikte olduk, bir ay içerisinde oradan çıktık ve şimdi de evleri yapmaya başladık. Almanya, tam 3,5-4 ay vatandaşının yanına ulaşamadı. Geldiğimiz nokta budur." Bakan Soylu, 2000-2020 yıllarında deprem sayısının 6 kat arttığına dikkati çekerek, kendilerine düşen görevin afetlere karşı en yüksek seviyede tedbir almak olduğunu sözlerine ekledi. Program, dua okunması ve deprem yıkıntıları şeklinde oluşturulan alana karanfil bırakılmasıyla son buldu.

2 yıl önce

İstanbul'da Halk Ekmek ürünlerine zam

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraklerinden İstanbul Halk Ekmek A.Ş (İHE), 250 gramlık normal ekmek dışındaki ambalajlı ürünlere yüzde 47’ye varan oranlarda zam yaptı. Zam oranı yüzde 12 ile 47 arasında değişiyor İHE'nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre, 250 gramlık normal ve kepekli ekmeğin 1,25 TL olan fiyatı değişmezken, diğer ekmek ve unlu mamul ürünlerinde yüzde 12 ila yüzde 47 arasında değişen oranlarda zam yapıldı. Zamla birlikte 670 gram tost ekmeğinin fiyatı 5,75 TL'den 8,50 TL'ye, 500 gramlık organik tam buğday ekmeği 7 TL'den 8,50 TL'ye, 200 gram galeta grissini 4,50 TL'den 6 TL'ye, 200 gram Akdeniz ekmeği 1,50 TL'den 2 TL'ye, 350 gram ruşeymli ekmek 5,25 TL'den 7,50 TL'ye, 400 gram çavdarlı ekmek 5,75 TL'den 7,50 TL'ye, 50 gramlık altın çörek 1,25 TL'den 1,50 TL'ye, 1 kilogramlık tam buğday unu ise 8 TL'den 9 TL'ye yükseltildi. İHE, ekmek ve unlu mamullere son olarak temmuzda zam yapmıştı. "2022'ye kadar fiyat artışı olmayacak" İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sözcüsü Murat Ongun dün yaptığı açıklamada İBB Halk Ekmek'te 2022 yılına kadar fiyat artışı olmayacağını belirterek şu ifadeleri kullanmıştı: "Bugün, gündelik hayatımıza etki edecek zamlar art arda geldi. İBB, Halk Ekmek’te de, şeker kullanılan diğer ürünlerde de 2022 yılına kadar fiyat artışı yapmayacak. Fiyat artışlarına direnmenin çok zorlaştığı günlerden geçiyoruz."

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 39 40