28 Mart Perşembe 2024
2 yıl önce

Otomotiv sektöründeki çip krizi büyüyor

Koronavirüs salgını, 2 yıl sonunda yarı iletken teknolojilerini de ciddi bir biçimde etkiledi. Fabrikaların işlervlerini yavaşlatması, bazı ülkelerin salgın nedeniyle ticarete kısıtlamalar getirmesi, otomobil sektöründe de çip sıkıntısını büyüttü. 8 MİLYONA YAKIN ARAÇ ÜRETİM KAYBI OLACAK Danışmanlık firması AlixPartners'dan yapılan açıklamada, çip krizi nedeniyle otomotiv sektöründe bu yıl 7,7 milyon araçlık üretim kaybının olmasının beklendiği kaydedildi. Şirketin mayıs ayındaki tahminlerinde üretim kaybının bu yıl 3,9 milyon olması bekleniyordu. ÇİP KRİZİ KAYNAKLI CİRO KAYBI TAHMİNİ 210 MİLYAR DOLAR Açıklamada, küresel otomotiv sektöründe çip krizi kaynaklı ciro kaybının ise 210 milyar doları bulacağının tahmin edildiği aktarıldı. Şirket mayıs ayındaki tahminlerinde söz konusu ciro kaybının 110 milyar dolar olacağını öngörmüştü. KARANTİNA ÖNLEMLERİ, KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ AlixPartners'ın Otomotiv ve Endüstriyel Uygulamalar Küresel Eş Lideri Mark Wakefield, çip krizinin şimdiye kadar azalmasının beklendiğini ancak Malezya'daki koronavirüs salgınına karşı uygulanan karantina önlemleri ile diğer yerlerde devam eden sıkıntıların işleri daha da kötüleştirdiğini ifade etti. "OTOMOBİL SEKTÖRÜ İÇİN HATAYA YER YOK" Çip sıkıntısının sektörün karşı karşıya olduğu çok sayıdaki aksaklıktan sadece biri olduğuna işaret eden Wakefield, "Otomobil üreticileri ve tedarikçiler için şu anda hataya yer yok. Her alternatifi hesaplamaları ve yalnızca en iyi seçenekleri uyguladıklarından emin olmaları gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

2 yıl önce

Miçotakis inkar etmişti, Çipras yerden yere vurdu: Pervasız bir yarışa sürüklüyor

Geçtiğimiz günlerde imzalanan Fransa-Yunanistan Savunma Anlaşması'na tepki gösteren Çipras, ülkenin yaralarını saracak ciddi, güçlü ilerici bir hükümet ile yeni bir başlangıca ihtiyacı olduğunu söyledi. Yunan basınında yer alan haberlere göre Çipras, silahlanma konusunun birileri için adeta 'altın yumurtlayan tavuk' olduğunu belirterek şu açıklamalarda bulundu: '5 milyar değerinde fırkateyn ve korvet alımı için anlaşma geldi... Rafale için 2,5 milyar daha harcadık ve 6 tane daha Rafale satın alma sözü verdik. Buna ek olarak, bu anlaşmanın hem çok ciddi eksiklikleri hem de sorunları var. Özellikle "Fransa'nın kıta sahanlığında ve özellikle Mısır ile sınırlandırılmış MEB'inde, Yunanistan'ı Türkiye'e karşı destekleme taahhüdünde bulunmuyor. Söz konusu noktalarda acil düzeltmeler olmadığı sürece böyle bir Anlaşmanın SYRIZA-PS tarafından kabul edilemeyeceği açıktır." 'PERVASIZ SİLAHLANMA YARIŞI...' Bununla birlikte, "hükümetin ulusal savunmadaki stratejik tercihleri" ve "dış politika" ile ilgili sorunun bu anlaşmanın ötesinde olduğunu vurgulayan Çipras, Yunan dış politikasının radikal bir değişimden geçtiğini belirtti. Özellikle, başbakanı 'pervasız silahlanma yarışıyla ülkeyi geri götürmekle' suçlayan Çipras, 'Şu anda borcu GSYİH'sının yüzde 220'sinden fazla olan, pandemiden yaklaşık 15 bin kişinin hayatını kaybettiği bir ülkede, 2020-2021 yılları arasında savunma bütçesi yüzde 41, sağlık bütçesi yüzde 12 arttı.' dedi. Bu yılın başında Fransa'dan 18 adet Rafale savaş uçağı alımı için anlaşma imzalayan Yunanistan, geçtiğimiz hafta üç fırkateyn için de imza attı. Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Türkiye ile bir silahlanma yarışında olmadığını iddia etse de, uzmanlar bunun aksini söylüyor. YRIZA'DAN TEPKİ GÖSTERMİŞTİ SYRIZA'dan yapılan açıklamada, özellikle Türkiye ile gerginlik yaşanan bir dönemde ordunun caydırıcı gücünün artırılmasından yana olsalar da, bunun egemenlik haklarının korunacağı ulusal bir strateji ile ülkenin ekonomik ve sosyal dinamikleri göz önünde bulundurularak yapılması gerektiği savunuldu. Açıklamda, ' "Hükümetin kararsızlıkları ve bunun akabinde gerçekleştirilen silahlanma alımları, 2020 sonbaharında ülkeyi sadece savunma ve diplomasi alanında desteksiz bırakmakla kalmadı, ülkeyi 10 milyar avroyu aşan bir silah alımı sürecine sokarak, bugün Yunanistan gibi yüklü borcu olan bir ülke için ödenecek bedeli artırdı. Deniz Kuvvetlerimiz için gerekli olan fırkateynler ve Hava Kuvvetlerimiz için gerekli olan F-16 modernizasyonu dışında, diğer silahlanma seçeneklerinin ne kadar öncelikli olduğunu ve ekonomimizin dayanıklılık gücüne oranla harcama sınırımızı ne kadar aştığını, bu çerçevede merak ediyoruz." ifadelerine yer verildi. 'TÜRKİYE KENDİ ÜRETİYOR, YARIŞAMAYIZ' İTİRAFI Hükümete tepki gösteren bir diğer parti MeRA25'in Genel Sekreteri Yanis Varoufakis, "Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa'nın Pasifik'te fikir ayrılığına düştüğü bir zamanda Miçotakis, Macron'un acısını dindirmek için Yunanistan'ı borca batırıyor. Bu ülke daha iyisini hak ediyor" dedi. Türkiye'ye karşı silahlanma yarışına girilmesinin bir hata olduğunu vurgalayan Varoufakis, "Sözde müttefiklerimizin kaprislerine, bir ücret karşılığında bile olsa boyun eğmeyelim" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin uçak gemisi inşa ettiğine dikkat çeken Varoufakis, "Atina hükümeti bunu yapabilir mi?" diye sordu.

2 yıl önce

TOGG CEO'su Gürcan Karakaş: 'Çip' biter, 'hücre' krizi çıkar, TOGG buna takılmaz

Dünya Gazetesi'ne konuşan TOGG CEO'su Gürcan Karakaş'ın açıklamaları şöyle: Dünyada otomotiv sektörü nereye gidiyor? Nasıl evriliyor? Elektrikli araçlar gerçekten de beklendiği gibi dünyada öne geçer mi? Bu ne zaman gerçekleşir? Elektrikli araçların en yoğun yollarda olduğu ülkeler hangileri? Otomotiv endüstrisi büyük bir hızla mobilite ekosistemine dönüşüyor, oyunun kuralları değişiyor. Ekosistem, sözlük anlamıyla canlı ve cansız varlıkların etkileşimleriyle oluşan ve birbirlerini besleyerek süreklilik arz eden bir düzeni tarif ediyor. Mobilite ekosistemi ise bütün ulaşım alternatiflerinin ve hayatımıza değer katacak her türlü hizmetin birbirine akıllı bir şekilde bağlı ve interaktif olduğu bir dünya demek. Bugünün otomobil dünyası ürün konseptini oluşturma, aracı geliştirme, üretme, satış ve sonrasındaki işleyişlerle ilgileniyor. Bizim işimiz ise başkalarının işinin bittiği yerde başlıyor çünkü biz otomobili yeni nesil akıllı bir mobilite cihazına dönüştürüyoruz. Değişen kullanıcı beklentileri doğrultusunda telefonda yaşanan dönüşüm bugün otomotivde yaşanıyor. Veri bazlı iş modelleri bu yeni dünyada çok önemli ve müthiş bir potansiyel. 2035'ten itibaren kârlılık havuzunun yüzde 40-50'sinin bu dünyadan geleceği öngörülüyor. Yakın gelecekte büyük olan değil, daha çevik, yaratıcı, iş birliğine açık, kullanıcı odaklı organizasyonlar başarılı olacak. Bu alandaki yarış henüz başlıyor. Başlangıç çizgisine gelen şirketler hemen hemen aynı hizadalar. Rakipler 100 yıllık otomobil markaları değil. Ama Çin'de şu an 3/4'ü otomobilin kendisinden çok yaratacağı ekosistemden pay almak üzere çalışan belki 500 tane TOGG gibi start-up var. Yani rakipler Çin'dekiler gibi hızlı, yalın ve çevik, elektrik-elektronikten, bağlantılı cihazlardan ve akıllı uygulamalardan anlayan şirketler. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2021 Küresel EV Görünümü raporunda, mevcut politikaların devamı halinde küresel ölçekte elektrikli otomobil sayısının halihazırda 11 milyon adetten 2030 yılında 145 milyon adete yükseleceği belirtiliyor. Böylece pazar payı da yüzde 7 olacak. Hatta rapor, hükümetlerin küresel iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak için adımlar atması halinde 2030 itibarıyla küresel elektrikli otomobil sayısının 230 milyon adete yükselmesi ihtimali bulunduğunu da vurguluyor. Yine ayrı rapora göre 2021 yılı ilk çeyrek döneminde küresel satışlar geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 140 artmış durumda. İlk çeyrekte Çin'de 500 bin, Avrupa'da 450 bin elektrikli otomobil satılmış. 2020 yılında pandemiye rağmen bir önceki yıla göre yüzde 41 artışla 3 milyon adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşmiş ve 2020 sonu itibarıyla elektrikli otomobil sayısı 10 milyon adede ulaşmış. Norveç merkezli DNV şirketi tarafından hazırlanan ve çevreci araçlara ilişkin öngörüleri içeren 'Enerji Dönüşümü Görünümü 2021' başlıklı raporda küresel binek araç satışlarının yüzde 50'sinin 2032'ye kadar elektrikli araçlardan oluşacağını öngörüyor. FULE CELL'E DÖNÜŞTÜRMEK ÇOK ZOR DEĞİL Toyota gibi bazı gruplar, elektrikli araç yerine hibrit araçları savunuyor. Hidrojen teknolojisinin yaygınlaşmasına kadar elektrikli araçların kullanımının pratikte pek de kolay olmayacağını öne sürüyor. Hidrojen teknolojisi otomotiv sektörünü nasıl etkileyecek? Biliyorsunuz bu tip gelişmeler yıkıcı teknolojiler. Olgunlaşmasını tamamlamamış bu tip yıkıcı teknolojilerin tamamını işimiz gereği takip ediyoruz. Sonuç olarak fuel cell'li otomobil de bir elektrikli otomobil. Elimizde iyi bir elektrikli otomobil olursa, teknolojisinin ve altyapısının verimli ve makul fiyatlı hale geldiği zamanda fuel cell'e dönüştürmek çok zor bir iş değil. Ancak bizim odağımızda doğuştan elektrikli bataryalı elektrikli otomobiller var. Otomotiv sektörü bir süredir çip sıkıntısı yaşıyor. Çip sıkıntısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz üretime başlamış olsaydınız bu süreci nasıl yönetirdiniz? Önümüzdeki dönemde benzeri sıkıntılar gündeme gelirse ne yapacaksınız? Evet çip krizi var. Çip krizinin sebeplerini de biliyoruz. Bu krizin bir sene daha süreceğini tahmin ediyoruz. Planlarımız doğrultusunda, yaptığımız rezervasyonlarla çip krizine takılmayacağımızı düşünüyoruz. Çip krizinden daha önemli bir kriz çıkacak; batarya krizi. Hücre yok. Tüm dünyada herkes daha fazla elektrikli araç üretmek için koştururken, dünyadaki hücre üreticilerinin kapasiteleri 2030 ve sonralarına kadar rezerve edilmiş vaziyette. Bu yüzden ortağımız Farasis'le kurduğumuz ve Gemlik'te üretim yapacak olan şirketimiz SiRo stratejik önemde. Biz başından itibaren bu işi planlayarak çözeceğimiz için batarya hücre krizine de takılmayacağız. DOĞUŞTAN ELEKTRİKLİ İLK SUV OLACAK Siz TOGG'un CEO'su olana kadar "Türkiye'nin Otomobili" olarak konvansiyonel bir araç üzerinde duruluyordu. Hatta 50 milyon dolara hazır prototip bile satın alınmıştı. Siz geldiniz, 'Türkiye'nin Otomobili'nin yönünü elektrikli araca çevirdiniz. O süreç nasıl gelişti? TOGG'un ortaklarını, bu işi başından beri ısrarla isteyen Cumhurbaşkanı'nı bu dönüşüme nasıl ikna ettiniz? Elektrikli araçlarda yarışın yeni başladığı bir dönemde bizim Türkiye olarak elimizi kaldırıp, "Bu yarışın içinde biz de varız ve bu oyunun içine dahil oluyoruz" dememiz birçok kesimin beklentilerinin dışında bir davranıştı ve o anlamda da ciddi bir yankı buldu. Gerek yaptırdığımız araştırmalarda gerek dışarıdaki bağımsız kuruluşların, danışman şirketlerin yaptığı araştırmalarda Türk tüketicisinin yüzde 70'inden fazlasının elektrikli araçlara geçmeye hazır olduğunu tespit ettik. Bu oran, kıyasladığımız zaman Avrupa'da ilk sıralarda. Diğer taraftan Türk tüketicisinin teknolojiye yatkınlığını, teknoloji kullanımını ve yeni teknolojilere hızlı bir biçimde adapte olduğunu da biliyoruz. Bu verileri de dikkate alarak yola çıktık. Yola koyulur koyulmaz ülke çapında 2 binin üzerinde kişiyle bir araştırma yapıldı. Bu araştırma ülkemiz pazarında C segmentinde bir SUV'a olan talebin yüksek olduğunu gösterdi. Pazar tahminleri de gelecek 7-8 yıl içinde Sedan pazarının yüzde 1-2, SUV'ların ise yüzde 8'in üzerinde büyüyeceğini işaret ettiği için ilk ürünün C-SUV olmasına karar verildi. Türkiye'de bu talep çok büyük ölçüde ithal edilen araçlarla karşılanıyor. Dolayısıyla tam bu alana gelecek yerli bir seçeneğin pastadan pay alacağı görüldü ve pastanın büyüyen dilimine talip olundu. TOGG olarak doğuştan elektrikli araçlar üreteceğiz. İçten yanmalı motorlar kullanmayacağız. Yani bir hibrit seçeneğimiz de olmayacak. Yakıt hücreli otomobiller de esas itibariyle elektrikli otomobiller. Gelecekte her iki tipi de yollarda göreceğiz ama zaman sıralamasında önceliği elektrikli araçlar alacak. Bu nedenle bizim odağımızda da elektrikli araçlar var. Otomobilimiz 2022 yılında piyasaya çıktığında Avrupa kıtasında geleneksel olmayan bir üretici tarafından üretilmiş ilk doğuştan elektrikli SUV olacak. TOGG'un elektrikli araç dünyasına oldukça iddialı hazırlandığını görüyoruz. Sizi bu kadar iddialı noktaya taşıyan güç, birikim nereden geliyor? Her şeyden önce şunun altını çizmek isterim. Küresel rekabete hazırlanan bir TOGG ekibi var. Çalışanlarımızın çok önemli bir kısmı uluslararası projelerde görev almış kişiler. Tersine beyin göçü ile 27 kişi Türkiye'ye dönerek ekibe katıldı. TOGG çalışanları arasında master ve doktora yapanların oranı yüzde 44. Yeni dönemde oyunun kuralları farklı. Biz de iş planımızı buna göre yapıyoruz. TOGG'u tamamen kullanıcı odaklı bir yaklaşımla oluşturuyoruz. Geliştirdiğiniz bir ürün gücünü tüketiciden almıyor ise bu ürün ve hizmet ölmeye mahkumdur. Biz daha başından itibaren akıllı cihazımızı tanımlarken kullanıcı odaklı, akıllı, empatik, bağlantılı, otonom, paylaşımlı ve elektrikli olarak tanımladık ve her türlü tasarımı, ürün geliştirmeyi de bu şekilde oluşturduk. Bu kavramlarımızı temsil eden USE-CASE MOBILITY® kavramını tüm dünyaya anlatıp, tescil ettiriyoruz. 350'den fazla use-case (kullanıcı senaryosu) çalışarak 40'ın üzerinde yenilikçi konsept belirledik. 2000'den fazla kişinin katıldığı kantitatif araştırma, 30'un üzerinde focus grup ile birebir görüşme yaptık. Önceliklendirdiğimiz konseptlere bağlı olarak Kullanıcı Yolculuğu haritası çıkardık. Mobilite ekosistemimiz içinde, özellikle de start-up'larla işbirlikleri çok önemli bir yer tutuyor. Yolculuğumuz içinde, tüm geliştirme süreçlerimizde bulabilirsek tercihen Türkiye'den bulamazsak dünyanın neresinde ise en iyileri bulup işbirliği yapıyoruz. Özellikle "smart living" (akıllı yaşam) diye tabir ettiğimiz alandaki bağlantılı teknolojilere hizmet edecek çözümler üreten ve yine "disruptive" dediğimiz, oyunun kuralını değiştirecek, ezberleri bozacak alanlarda adım atan start-uplar ilgi alanımızda. Mobilite çözümleri, big data, siber güvenlik, fintech, blockchain, oyunlaştırma, akıllı şebekeler/mobil servisler gibi stratejik alanlar belirledik. 226 start-up'ı inceledik, 125 startup ile görüştük, 24 start-up ile anlaşmalar yaptık ve 10 startup ile birlikte çalışıyoruz. Türkiye'deki mobilite ekosistemini start-up'larla birlikte dönüştürüyoruz. Küresel rekabetteki yerimizi Avrupa'da da güçlendirmek için Almanya'nın 12 inovasyon merkezinden biri olan Stuttgart'taki de:hub'da TOGG Europe GmbH adıyla şirketimizi kurduk. Startup ekosisteminin kalbinde yer alan, Murat Günak liderliğindeki TOGG Europe ile kullanıcı araştırmalarına başladık. IDEO'nun Münih Ofisi'nin başında olan Thomas Junk, kullanıcı deneyimi lideri olarak ekibimize dahil oldu. Üniversite-endüstri işbirliği kapsamında yeni teknolojiler geliştirebilmek için Ankara'da TOGG Araştırma Merkezi'ni (TAM) kurduk. Küresel rekabette fark yaratacak altyapıyı oluşturuyoruz. Şu anda otomobil fiyatları ülkemizde üzerindeki vergilerden dolayı oldukça yukarıda seyrediyor. Bu ortamda Türkiye'nin otomobilinin fiyatının da çok yüksek seyredeceği beklentisi hakim. İçerideki fiyatları ulaşılabilir kılmak için özel bir plan düşünülüyor mu? Fiyatlandırmamız 2022'nin sonu 2023'ün başında belli olacak. Aracımız pazara çıktığında elektrikli araçların fazla yaygınlaşmış olmayacağını öngörebiliyoruz. Dolayısıyla C Segmentinde içten yanmalı araçlarla, özellikle de dizel araçlarla rekabet edeceğiz. Özetle C SUV'un kendi sınıfında Türkiye'deki araçlarla rekabetçi olacak bir fiyatla piyasaya çıkacağını söyleyebilirim. TOGG BATARYASI 30 DAKİKADA YÜZDE 80 DOLACAK Mevcut elektrikli araçlardan satın alanlar şu anda İstanbul'dan Ankara'ya yolculuk yaparken tereddüt yaşıyor. Şarj istasyonu bulunsa bile şarj süresinin uzunluğu caydırıcı etki yapıyor. Siz menzili uzatmak, şarj süresini kısaltmak için neler yapıyorsunuz? İlk araçta bu süreler nasıl olacak? Otomobilimiz 30 dakikanın altında hızlı şarj ile yüzde 80 doluluğa ulaşacak. Doğuştan elektrikli modüler platform ile "300+" ve "500+" kilometre menzil opsiyonlarına sahip olacak. Aynı zamanda gelişmiş batarya yönetim ve aktif termal yönetim sistemlerinin sağladığı uzun ömürlü batarya paketine sahip olacak. 200 beygir güç ile 7.6 saniye, 400 beygir güç ile de 4.8 saniye altında 0-100 km/s hızlanabilecek. Bu güçlerdeki içten yanmalı araçların da menzillerine bakıldığında 500 kilometre bile olmadığı görülebilir. Demek ki konu menzilden ziyade, şarj alt yapısının gelişmiş olması. Şarj alt yapısında biz ilgili paydaşlarla uzun süredir koordineli şekilde çalışıyoruz. Nüfusun ve trafiğin yoğun olduğu yerlerde 25 kilometrekarede bir şarj ünitesi bulundurması planını yaptık. Dolayısıyla şarj konusu korku olmaktan çıkacak. YÜKSEK VERİMLİ BATARYA GELİŞTİRECEĞİZ TOGG olarak batarya konusunda da adımlar atıyorsunuz. Batarya konusundaki yol haritanız, stratejiniz nedir? Batarya konusunda dünya devi Farasis Energy ile ortaklık yaparak, Eylül 2021'de SiRo Silk Road Temiz Enerji Çözümleri şirketini kurduk. Mobilite ekosisteminin ülkemizdeki teknolojik dönüşümüne katkı sağlayacak stratejik bir adım attık. SiRo'nun 20 GWs'lik yatırımıyla başta yerli batarya ürünlerinin geliştirilmesi ve üretilmesi için çalışmaları başlattık. Batarya tesisimizi Gemlik'teki tesislerimizin yanına inşa edeceğiz. Yatırım izinleri çıkar çıkmaz temeli atacağız. Bataryalarımızda kullanılan kimya NMC denilen ve nikel, manganez ve kobalt karışımı ile elde edilen bir kimya olup, NMC bataryalar içinde nikel yoğunluğu yüksek sınıfta yer alıyor. Bu kimya sayesinde bataryamız yüksek enerji yoğunluğu sınıfında yer alan bir batarya. Bunun kullanıcıya faydası, aracının ortalama bir bataryalı elektrikli araçtan daha uzun menzile sahip olması oluyor. SiRo'nun öncelikli hedefi TOGG'un ihtiyacı olacak, uzun dönemli batarya talebini stratejik anlamda garanti altına almak ve batarya hücresi ile ilgili ArGe çalışmalarını ülkemizde gerçekleştirerek geleceğin yüksek verimli batarya teknolojilerini geliştirmek. Mevcut ve geliştirilecek olan batarya ürün gamı ile hem her tür elektrikli araç için batarya temin etmek, otomotiv dışı sektörlerde özellikle enerji sektöründe, önemli bir batarya enerji depolama sistemleri sağlayıcısı olmak diğer hedeflerimiz. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye'deki elektrik dağıtım altyapısı şarj istasyonlarını tam anlamıyla besleyecek durumda değil. Elektrik altyapısı Türkiye'nin otomobili yollara çıktığında hazır hale gelebilecek mi? Elektrik altyapısıyla ilgili devlet birimleriyle ortak bir şekilde ilerliyoruz. Akıllı şebeke ve şarj tabii ki otomobilimiz seri olarak banttan inmeden önce ülkemizde de hazır olacak. TEDARİKÇİLERİN YÜZDE 75'İ ÜLKEMİZDEN SAĞLANDI Türkiye'nin Otomobili nasıl bir yerlilik oranıyla banttan inecek? Yerlilik oranı daha sonraki yıllarda nasıl gelişecek? Tesislerimizi Gemlik'te inşa etmemiz bir tesadüf değil. Biz şu anda otomotiv dünyasının kalbindeyiz. Tüm yan sanayinin tam göbeğinde. Herkese eşit uzaklıkta ve hemen limanın yanında. İlk aracımız C SUV için tedarikçi seçimlerimizi tamamladık ve daha önce de açıkladığımız gibi tedarikçilerimizin yüzde 75'ini ülkemizden sağladık. Bu oran değer olarak bakıldığında yüzde 51'e karşılık geliyor. Ancak aynı zamanda pazara çıktıktan üç yıl sonraki yerlilik hedefimizin yüzde 68 olduğunu da duyurduk. Dolayısıyla tedarik sanayimizin TOGG'la birlikte dönüşüp yeni dünyaya hazır hale geleceğini söyleyebiliriz. İHRACATTA İLK HEDEF AVRUPA OLUR 'Türkiye'nin Otomobili'nin ihracat potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Toplam satışlar içinde ihracatın payının nerede görüyorsunuz? Kendi ülkesinde başarılı olamayan bir marka yurt dışı ihracatında da başarılı olamaz. O nedenle de biz 18 ay, belki 2 sene kadar sadece kendi ülkemizde kalmayı tercih ediyoruz. İlk nedeni, ülkedeki başarı, ikinci sebebi de sıfırdan, tamamıyla yeni dünyanın oyuncusu olan bir şirket kurmamız. Bu süreçlerin oturması, sistemlerin oturması otomobille beraber zaman alacak. İhracata ilk hedefimiz Avrupa pazarı olacak. Avrupa pazarında sadece bir ülkeye değil, başlangıçta birkaç ülkeyi hedefliyoruz. O nedenle de bir ülke isimi vermem doğru olmaz ama ilk gideceğimiz ülkelerin başında Almanya var. Fransa, İspanya, İtalya ve elektrikli araçların daha yaygın kullanıldığı İskandinav ülkeleri var diyebilirim.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Sarıyer'de kıraathane ziyareti: Vatandaşlarla çay içip sohbet etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sarıyer’de AK Parti Kısırkaya Mahallesi Kadın Kolları Başkanı Hatem Kurt'u ziyaretinin ardından Sarıyer Gümüşdere’de bir kıraathaneye uğradı. Cumhurbaşkanı Erdoğan burada çay içti ve vatandaşlarla sohbet etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ziyaretinde AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe de eşlik etti.

2 yıl önce

Türkiye genelinde 20 bin 843 adet tehlike arz eden köpek mikroçip uygulanarak kayıt altına alındı

Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Tanınan yasal süre içinde bugün saat 16.30 itibarıyla Ankara’da 1.925, İstanbul’da 4.858, İzmir’de 2.541 adet olmak üzere, Türkiye genelinde 20.843 adet tehlike arz eden köpek mikroçip uygulanarak kayıt altına alınmıştır. En çok tehlike arz eden köpek ırkı İstanbul’da kayıt altına alınmıştır. Bugün sona erecek kayıtlar halen devam etmektedir." denildi.

2 yıl önce

Dünyanın başı çip kriziyle dertte! Rotayı Türkiye'ye çevirdiler: Talebe yetişemiyoruz

Dünyada çip krizi sürerken, üretim konusunda yeni gelişmeler yaşanıyor. Çip üretim tesislerinin sayısı artarken, yeni yatırımlar da açıklanıyor. Türkiye'nin de çip üretimi ve tasarımı konusunda girişimde bulunabileceği belirtiliyor. YOĞUN TALEP SÜRÜYOR! Dünyanın en önemli çip üreticileri arasında yer alan Amerikalı Microchip Technology'nin Başkan Yardımcısı bir Türk. Nuri Dağdeviren, 30 yıldır çip üretim ve tasarım sektöründe çalışıyor. Dağdeviren çip krizindeki son durumu ve Türkiye için fırsatları anlattı. Milliyet'in haberine göre, çip ürünlerinin arz ve talebi arasındaki büyük dengesizliğin devam ettiğini belirten Dağdeviren, "Firma olarak biz de müşterilerimizden halihazırda karşılayabileceğimizin çok üzerinde talep alıyoruz. Krizin bitiş tarihi konusunda bir tahminde bulunamam ama en az altı aydan önde bitmeyeceğini öngörüyoruz dedi. Dağdeviren, yeni çip üretim fabrikalarının kurulması konusunda birçok ülke ve şirketin çok önemli girişimlerde bulunduğunu da anımsatarak, "Yeni girişimler de sürüyor. Bu yatırımlar ileriye dönük çip üretim kapasitesini artıracak. Çip üretimi büyük sermaye yatırımları gerektirir ve yapılan yatırım karşılığı üretim kapasitesindeki artış 2-3 yıl alabilir" diye konuştu. BAŞARILI ÖRNEKLER Çip üretiminde Türkiye'nin şansı olup olamayacağı konusuna da değinen Dağdeviren, şöyle yanıtladı: "Çip üretimi için gerekli yatırım bütçeleri gerçekten büyük. Ama bence bu Türkiye'den girişimlerin önünde bir engel değil. Çünkü benzer yüksek yatırım, teknoloji ve uzun dönem istikrarlı girişim gerektiren birçok sektörde Türkiye'den çok güzel başarı örnekleri var. Benim önerim, uluslararası rekabetin güçlü olduğu sektörlerde başarıya ulaşmış girişimleri örnek alan bir yönetim stratejisi izlemek yönünde olur. Özellikle Türkiye içinden talebin net bilindiği bir alana odaklanarak gerekli ekosistemin adım adım Türkiye'de oluşturulması pratik bir yaklaşım olabilir. Üretim için 20-30 milyar dolarlık yatırımlar gerekebiliyor ama tasarım tarafında daha fazla fırsatlar olabilir. Şu anda dünyada pek çok çip üreticisi halihazırda sadece tasarım yapıp üretimini Uzakdoğu'da yaptırıyor. Çip üretiminin çok farklı alanları var. Biz Microchip olarak hem üretim hem tasarım yapıyoruz ama konunun sadece tasarım tarafında olan çok firma var." Üretimin, kamu, sanayi, üniversiteler iş birliğinde devletin teşviğiyle başlatılabileceğini dile getiren Dağdeviren, "Bir yerden başlamak gerekiyor ama sürdürülebilir olması lazım. İşletmeleri de sadece kurmak değil işletmek önemli. Konunun ilgili her alanının katılımıyla herkesin elini taşın altına koyarak Türkiye için üretelim demesi gerekir. Türkiye'nin iyi düşünerek, yaygın katılımla bu işin içine girmesi lazım" değerlendirmesini yaptı. TÜRK MÜHENDİSLER BU ALANDA ETKİN Mikro çip konusunda dünyada çalışan pek çok mühendis var. Türk mühendisler bu alanda isim sahibi. Nuri Dağdeviren, bu konuda da "Evet 30 yılı aşan bir süredir bu endüstride çalışan Türk arkadaşlarla geniş bir ağ oluşturduk. Birçoğunun Türkiye ile kuvvetli gönül bağı olan bu arkadaşlardan da bu endüstride Türkiye'den gelebilecek girişimlere faydalı katkılar olabilir" değerlendirmesini yaptı. Sektörün diğer yetkilileri de, devletin teşviğiyle, konunun taraflarının bir araya getirilmesiyle, yurtdışında bu alandaki iyi mühendislerin geri çağrılmasıyla, Türkiye'de özel sektör tarafından çip üretim ve tasarımının başlatabileceği belirtiliyor.

2 yıl önce

Necip Hablemitoğlu suikastı soruşturmasında gözaltına alınan Nizamettin Afşar'ın FETÖ'cü Enver Altaylı'yla bağlantısı olduğu ortaya çıktı

Necip Hablemitoğlu suikastı soruşturması Nuri Gökhan Bozkır'ın Ukrayna'da paketlenip Türkiye'ye getirilmesi ile hızlandı. Bozkır dün "silahlı örgüt üyeliği" ve "tasarlayarak adam öldürme" suçlarından tutuklanırken, suikastta parmağı bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan diğer 6 şüphelinin sorguları ise sürüyor. Şüphelilerin bağlantıları da ortaya çıktı. ENVER ALTAYLI'YA ÇOK YAKIN Yeni Şafak'ın haberine göre; Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Nizamettin Afşar, "siyasi ve askeri casusluk" ve "silahlı terör örgütüne üyelik" suçlarından 23 yıl hapis cezası alan FETÖ/CIA ajanı Enver Altaylı'nın yakın adamı. Hablemitoğlu suikastinde de adı geçen Altaylı, 2019 yılında verdiği ifadede Afşar için şu ifadeleri kullandı: 26 YILLIK ADAMI "Nizamettin Afşar'ı 26 yıldır tanırım. 15 Temmuz günü (darbe girişiminin yaşandığı gece) Ankara'da Nizamettin Afşar'ın Çankaya Turan Güneş Bulvarı üzerinde bulunan ikametindeydim. Nizamettin Afşar benim 26 yıldan bu yana tanıdığım, evladım gibi sevdiğim, ailemden gördüğüm bir şahıstır. Benim her şeyimle ilgilenir. Ankara'da bulunduğum süre içinde şoförlüğümü de yapar." PARALAR AFŞAR'DAN GEÇİYOR Afşar'la Altaylı'nın bağlantıları bununla da sınırlı değil. 2019 yılında Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından hazırlanan bir raporda da Enver Altaylı'ya Nizamettin Afşar üzerinden para transferi yapıldığı belirtildi. Aynı şekilde Altaylı'nın da yine Afşar üzerinden para transferleri yaptığı iddia edilmişti.

2 yıl önce

Oto galeriden lüks cip çalan suç makinası çocuklar yakalandı

Ordu’da bir oto galeriye girerek lüks bir cip çalan 2 çocuk, polis ekiplerinin çalışması sonucu Fatsa ilçesinde yakalandı. ÇOCUKLAR KAYIPLARA KARIŞMIŞTI Edinilen bilgiye göre, Altınordu ilçesi Şirinevler Mahallesi’nde bir oto galerinin arka camından girerek satılık lüks cipi çalan kişilerin güvenlik kamerası incelemeleri sonucu S.Ö. (14) ve A.T. (13) olduğu tespit edildi. İlk çaldıkları aracın lastiğini patlatıp ara sokağa terk eden çocuklar, satılık bir başka cipi çalarak kayıplara karıştı. Bölgede geniş çaplı arama başlatan Ordu İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, kent güvenlik sistemi kamera incelemeleri sonucunda aracın en son Fatsa ilçesine giriş yaptığını belirledi. TERK EDİLMİŞ BULUNDU Bölgede aramaları sıkılaştıran polis ekipleri, galeriden çalınan cipi Kurtuluş Mahallesi Demir Sokak üzerinde ıssız bir alanda terk edilmiş şekilde buldu. Çocuklar ise Fatsa ilçesi şehir merkezinde yakalandı. Çocuklar sağlık kontrollerinin ardından Fatsa İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülürken, yakıtı bitmiş halde bulunan cip ise çekici vasıtasıyla otoparka götürüldü. Çocukların İlçe Emniyet Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından Ordu İl Emniyet Müdürlüğü’ne sevk edileceği öğrenildi. S.Ö. ve A.T.’nin daha önce de çaldıkları otomobille İstanbul’a kadar gittikleri öğrenildi.

1 2