29 Mart Cuma 2024

Diyarbakır Anneleri helallik bekliyor

Diyarbakır Anneleri helallik bekliyor

Kemal Kılıçdaroğlu'nun helalleşme misyonunu üstlenerek giyindiği derviş postu ile asıl helalleşmesi gerektiği kesimleri hatırlamasının faydalı olduğunu düşünenler arasındayım. Çünkü helalleşme önce 'hakkın teslim edilmesiyle' ilgilidir. Bu epistemolojik başlangıçtan yola çıkarak tarihsel açıdan 2000 yılı sonrasından başlasak dahi Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesi gerekenlerin ilk sırasında Diyarbakır Anneleri'nin olduğunu iddia edebiliriz. Bir dönem krize sebep olan kaset olayı sonrası bir gazetecinin 'Genel başkan olmaya aday mısınız?' sorusuna 'Hayır, hayır, öyle bir şey söz konusu değil' cevabını verdikten sonra aday olarak Genel Başkanlık koltuğuna oturan Sayın Kılıçdaroğlu, arkasına hiç bakmadan yalnız bıraktığı Deniz Baykal'dan ve ailesinden helallik dileyecek mi?

 

Bir süredir CHP'nin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun şahinleşen siyasetini izliyoruz, elbette siyasetin şahinleşmesine dair birçok ülkeden alınan örnekleri kendi bünyesinde biriktiriyor Kılıçdaroğlu, orası net. Lakin bunu yaparken, örnek aldığı şahin kanatların farklı siyasetlerde nelere dair şahinlik gösterdiklerinden habersiz bir siyasal tavır sergiliyor. Çok değil daha birkaç gün önce "Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte partimizin hataları oldu. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım" cümlelerini kurdu ve sonrasında helalleşeceği bazı kesimleri tek tek saydı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ardından ise Selahattin Demirtaş da helalleşme propagandasına ortaklık etti ve "sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz" cümlelerini sarf etti. Demek oluyor ki, helalleşme bir yumuşak siyaset haline geliyor ve arzu politikasına dönüştürülüyor.

 

Evlat nöbetindekiler bekliyor

 

Kelimenin entomolojisine bakıldığı takdirde helal kavramının İslami bir ontolojisi olduğu görülür ve İslam açısından haram kılınmayanların helal olduğu sonucuna varılır. Dini, siyasete alet etmeme konusunda mangalda kül bırakmayan sayın Kılıçdaroğlu'nun, topluma yaklaşabilmek için yola çıktığı kavramın İslam ontolojili olması da elbette ayrı bir tartışma konusu ama bu helalleşme adımının azami bir oportünizme evirileceği de daha şimdiden kendisini belli ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşme misyonunu üstlenerek giyindiği derviş postu ile asıl helalleşmesi gerektiği kesimleri hatırlamasının ise faydalı olduğunu düşünenler arasındayım, çünkü helalleşme önce "hakkın teslim edilmesiyle" ilgilidir. Bu epistemolojik başlangıçtan yola çıkarak tarihsel açından 2000 yılı sonrasından başlasak dahi sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesi gerekenlerin ilk sırasında Diyarbakır Anneleri olduğunu iddia etmek doğru bir başlangıç olacaktır. Sadece Diyarbakır Anneleri değil, ülkenin birçok ilinde evlat nöbetinde olan ailelerden tek tek helallik alması gerekmektedir. Tam üç yıldır, "Evlatlarımızı HDP, PKK'ya teslim etti" diyerek feryat eden annelerin haykırışlarına rağmen HDP'ye "dostlarımız" diye hitap eden Kılıçdaroğlu'nun helalliği nereden başlatacağı açıktır. Sadece Diyarbakır'da değil Muş, Van, Hakkari ve Şırnak'ta, HDP'yi protesto ederek evlatlarını isteyen ailelerden tek tek helallik istemeli ve onların yanında PKK'ya lanet etmelidir.

 

Kaset komplosu unutulmasın

 

Kendi partisinin hataları veya günahları varken ve daha bu hatalarla yüzleşme ve helalleşme süreci başlatmamışken, HDP'ye "dostlarımız" diyerek HDP'nin hatalarına da ortak olan Kılıçdaroğlu, bu kadar yanlışı nasıl telafi edecek doğrusu merak edilmektedir. Mesela sayın Kılıçdaroğlu, Yasin Börü'nün katledilmesinde rol oynayan HDP'nin günahına ortak mıdır, Yasin Börü'nün ailesinden de helallik isteyecek midir ya da hendek olaylarında şehit edilen güvenlik güçlerimizin ailelerinden de helallik isteyebilecek midir? Yine dostlarından biri olan İyi partili Lütfü Türkkan'ın şehit ailesine ettiği küfrün günahına ortak olacak ve şehit ailesinden helallik isteyecek midir? Bunların yanında Kılıçdaroğlu "geçmişte partimizin de hataları oldu" ifadesini kullanırken süreç belirtmemektedir. Ayrıca bütün hataların geçmişe yüklenilmesi söz konusuyken meselenin Atatürk'e kadar gideceği bir aşamaya gelindiğinin de farkında değildir. Kılıçdaroğlu, helalleşmede Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü nerede konumlandıracağını netleştirmelidir. Hataların Gazi döneminde başladığını veya devam ettiğini ifade ettiği takdirde Gazi Mustafa Kemal'i, CHP'nin tarihinden silme çabasına girişmiş görünecektir. Sonraki süreçlere atfedilecek "parti hataları" ise ya İnönü ya Ecevit ya da Baykal dönemine ait olacaktır. Hangi liderin nasıl hatalar işlediği ve bu hataların nasıl telafi edileceği ise açık değildir. CHP'nin geçmiş liderlerini zan altında bırakarak yürütülecek siyaset CHP seçmenine yapılabilecek en büyük hakarettir. Bu adımıyla Kılıçdaroğlu, CHP geçmişinde yeni bir meşruluk sorunu ortaya çıkaracak ve kurucu kadroyu da "günah keçisi" ilan edebilecektir.

Tezkereye hayır diyen Kılıçdaroğlu, Mehmetçiklerden helallik isteyecek midir? Yada 15 Temmuz'u tiyatro olarak isimlendiren, kontrollü darbe imalarında bulunan ve darbe girişimini kahve içerek izleyen Kılıçdaroğlu, Erol Olçak'lardan ve diğer şehit ailelerinden helallik isteyecek midir? Bir nesli yetiştiren öğretmenler için "AK partiye oy veren öğretmen değildir" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, öğretmenlerden helallik isteyecek midir? Yıllarca devletin bekası için eğitim alan ve sonra da bürokraside yer edinen vali, kaymakam gibi statüler için "Militan valiler, uzman çavuşlar, kaymakamlar var" diyen Kılıçdaroğlu, hangi kaymakam ya da validen helallik isteyecektir? Sayın Kılıçdaroğlu, "Hâkimler savcılar alçak kurulu", "Yalakadan sanatçı olmaz" ve "İktidar olduğumuz ertesi gün bütün yandaş medyayı kapatacağız" cümleleri için hukukçulardan, sanatçılardan ve gazetecilerden de helallik isteyecek mi? Yıllardır AKM için demediğini bırakmayan ve sanatçılara sahip çıkmak gerekir diyen Kılıçdaroğlu, sanatçıları yalakalıkla suçladıktan sonra sırf politik arzu uğruna nasıl bir helalleşme süreci başlatacaktır, anlamış değiliz. Sadece bunlar da değil, kendi partisinde hala görevde olan Feyza Altun gibi nefret söylemi pompalayan isimlerle mi helallik serüvenini başlatacak? PKK'nın tehdit ettiği akademisyenlerden ve şehit edilen öğretmenlerin ailelerinden de helallik isteyecek mi? Böyle bir girişimde "tezkereye neden hayır dedin" sorusuna karşılık hangi helallikten bahsedebilir? Birkaç yıl önce "aile bakanı birilerinin önüne yatmış vaziyette" cümlesinin sarf ettiği için Aile eski bakanı sayın Sema Ramazanoğlu'ndan da helallik isteyecek mi? Tüm bunlarla birlikte yıllardır kaybettiği seçimlerden dolayı CHP seçmeninden de helallik isteyecek mi acaba? Elbette sadece CHP seçmeninden değil bir dönem krize sebep olan kaset olayı sonrası bir gazetecinin "Genel başkan olmaya aday mısınız" sorusuna "Hayır, hayır, öyle bir şey söz konusu değil" cevabını verdikten sonra aday olarak CHP Genel Başkanı olan sayın Kılıçdaroğlu, arkasına hiç bakmadan yalnız bıraktığı Deniz Baykal'dan ve ailesinden helallik dileyecek mi?

 

Sicili temiz değil

 

Anlaşıldığı kadarıyla sayın Kılıçdaroğlu'nun yöntemi "ölüm hak, miras helal" söylemi ile birlikte geçmişin unutulup dünya malı ile ilgilenmeye yönelik bir tavırdır. Asıl mesele, ölenleri gömmek ve onların mirası üzerinden inşa edilecek bir iktidar pazarlığıdır. Kılıçdaroğlu, CHP'nin günahlarını geçmiş yöneticilerin üzerine yıkarak onları unutturma ve kendisi de, Ebedi Şef ve Milli Şef ikileminden sonra bir Demokrat Şef diyalektiğine aday olma yolunda yalpalı adımlarla ilerliyor. Toplumsal hafızayı bir kenara bırakarak, kendisi adına helal gıda fuarı açan Kılıçdaroğlu, sözde iyi niyetle yanlışı meşru kılmanın yollarını arıyor. Şu bilinmektedir ki sayın Kılıçdarolu'nun helallik sicili temiz değil ve helalleşmede problem var. Çünkü Kılıçdaroğlu helalleşme kavramını bizzat din ile tüketiyor ve tüketimini teşvik ediyor. Helalleşme ruhsatı almadan ve etik denge gözetmeden meseleleri mubah kılma çabasına girişiyor. Hâlbuki helalleşmede vefa, değer bilirlik ve hakkı teslim etmek vardır. Suçlanan, karalanan, düşmanlaştırılan ve daha kötülerinin reva görüldüğü birilerinden tam da seçim sürecinde helallik isteme girişiminin faydacı bir yanı yok mudur? "Bizim de işimiz görülsün" mantığı özelde CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na genelde ise Millet İttifakı'na ve liderlerine yakışan tutumdur. CHP'nin şu anki kadrosu, hatalar yapan geçmiş CHP'nin kadrosunun devamıdır, önce hatalı olanların ayıklanması gerekmez midir? Buradan da anlaşılıyor ki "helallik" meselesi CHP için hesap işidir, gönül işi değil...

Yeni Yorum