19 Nisan Cuma 2024
2 yıl önce

Ekrem İmamoğlu’na kentsel dönüşüm protestosu

Eyüpsultan'da kentsel dönüşüm projesi temel atma törenine katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bir grup mahalleli tarafından protesto edildi. Proje alanı içinde kalan parkın yıkılmasını istemediklerini belirten grup, İmamoğlu'nun makam aracını durdurmak istedi. Polisin uzaklaştırmak istediği protestocular önce İmamoğlu'nun koruma aracına ardından da makam aracına vurdu. Yaşanan arbede sırasında koruma aracını durdurmak isteyen Ayşe Topçu adlı kadın düşerek yaralandı. Polis protestocu grubu uzaklaştırarak yolu açtı. Ekrem İmamoğlu'nun içinde bulunduğu minibüs ve koruma araçları sokaktan uzaklaştı. SÖZDE YEŞİL ALAN KORUNACAK! Kentsel dönüşüm proje alanı içine dahil edilen parkın yıkılmamasını isteyen mahalleli KİPTAŞ'la anlaşan İmamoğlu'nu protesto etti.  İmamoğlu'nun bu hamlesi yine gerçek yüzünü gösterdi. Sözde yeşil alanların korunacağını iddia eden İmamoğlu, mahallelinin hem park alanını daraltacak hem de deprem toplanma bölgesini yok edecek. Mahalle sakinleri, "Bizimle konuşmadı, yazıklar olsun" dedi.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dünyadaki 7,5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil, İslam düşmanlığının küresel bir tehdit olduğunu anlatmalıyız."

Erdoğan, Ankara ATO Congresium'da düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndaki konuşmasına, kendisini dinleyenleri selamlayarak başladı. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu'nun insanlık, İslam alemi, Türkiye ve kurumları için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, görüşleri, değerlendirmeleri ve tartışmaları ile sempozyuma katkı verecek olan herkese teşekkürlerini sundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı'nın desteğiyle RTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT, Erciyes Üniversitesi ve SETA tarafından düzenlenen bu toplantının icrasında emeği geçen herkesi tebrik eden Erdoğan, "Sözlerime, karşımızdaki meselenin İslamofobi yani 'İslam korkusu' değil, düpedüz İslam düşmanlığı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Evet, Batı başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde İslam düşmanlığı hastalığı tıpkı kanser hücresi gibi hızla yayılmaktadır." dedi. Tarih boyunca farklı dinlere mensup insanlar arasında rekabet, gerginlik, hatta çok kanlı çatışmaların olduğunu belirten Erdoğan, Anadolu'yu ve Kudüs'ü ele geçirme hülyası ile gerçekleştirilen ve uzunca bir süre devam eden Haçlı Seferleri'nin yol açtığı yıkımların dünya tarihinin seyrini değiştirdiğini hatırlattı. "Osmanlı'nın Viyana kapılarına kadar dayanan fetihleri sırasında bu çerçevede ne ecdadı ne bizi ne de torunlarımızı zan altında bırakacak hiçbir müessif hadiseye rastlanamaz." diyen Erdoğan, buna mukabil Batı'nın, Türklerin şahsında somutlaştırdığı doğulu toplumlara karşı kibrini ve kinini "oryantalizm" kavramı adı altında daima koruduğunu söyledi. Bunun son örneklerinden birinin de Avusturya Başbakanlık binasına terörist İsrail'in bayrağının çekilmesi olduğunu belirten Erdoğan, bunun nerelere vardığını çok rahat anlamanın mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Esasen Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda girişilen geniş siyasi ve kültürel değişim hareketleri, Batı'nın bu bölgedeki farklılıkları kendi formatı içinde eriterek yeniden kurgulama gayretinden ibarettir. Çevremize baktığımızda yer yer kısmi başarılarına rastlayabileceğimiz bu yaklaşım, içerdiği dini ve etnik ırkçılık sebebiyle geniş bir taban tutmakta muvaffak olamamıştır. Bu başarısızlık, İslam dünyasında bitip tükenmek bilmeyen dış müdahaleler, iç çatışmalar, derin ve kanlı hadiseler şeklinde kendini göstermiştir. Yakın tarihte İslam düşmanlığının yol açtığı acıların, Bosna'daki katliamların, Arakan'daki kıyımlara halen Türkistan'dan Filistin'e pek çok yerde yaşanan trajedilere kadar sayısız örneği vardır." "OYALAYARAK GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR" Günümüzdeki İslam düşmanlığı dalgasının çok daha sinsi ve örtülü yöntemlerle yürütüldüğüne dikkati çeken Erdoğan, "Amerikan yönetiminin 11 Eylül saldırıları ardından başlattığı Müslümanları şeytanlaştırma stratejisi pek çok toplumun kültürel yapısında zaten var olan İslam düşmanlığı virüsünü tetikleyen bir işlev görmüştür." dedi. Erdoğan, bugün Avrupa'da Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerin, İslam'ı kendi meşreplerine göre şekillendirmek için yoğun çaba içinde olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Sanayi Devrimi'nin ardından kendi halkları ile birlikte sömürgeleştirdikleri pek çok coğrafyanın doğal kaynağı, alın teri ve kanı üzerinde güçlü bir güvenlik ve refah düzeni kuranlar, 21. yüzyıla ciddi endişelerle girdiler. Azalan nüfus artışı hızları sebebiyle demografik tehditlerle de karşı karşıya olan Batı ülkeleri, değişen küresel güç dengelerinin yol açtığı belirsizlikleri, kendi kamuoylarını faşist söylemlerle oyalayarak geçiştirmeye çalışıyor. Marjinal kabul edilen kimi ırkçı akımların artık siyasetin merkezine yerleşmeleri, Batı'nın içine düştüğü bataklıktan kurtulmak yerine, derine gömülmeyi tercih ettiğinin işaretidir. Uzunca bir süre dini özgürlüklerin kalesi olarak kendilerini dünyada seçkin bir konuma oturtanlar, bugün Müslümanlara ait her türlü sembolü yasaklama yarışına girmiştir. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'e, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselama, Müslüman kadınların ve erkeklerin kıyafetleri başta olmak üzere dini tercihlerini ifade eden sembollere yönelik saldırılar, bizzat devletler tarafından himaye edilmekte, dolayısıyla desteklenmektedir." "İSTATİSTİKLER VAHİM BOYUTLARI GÖSTERİYOR" İstatistiklerin sorunun ulaştığı vahim boyutları açıkça gösterdiğini belirten Erdoğan, Batı'da ırkçı ve İslam düşmanı saldırıların son 5 yıl içinde yüzde 250, bu saldırılarda hayatını kaybedenlerin oranının ise yüzde 700 arttığına dikkati çekti. Erdoğan, son 5 yıl içinde en büyük 5 Avrupa Birliği ülkesinde sivil toplum kuruluşlarına 15 binin üzerinde İslam düşmanlığı hadisesinin bildirildiğini aktardı. Avrupa'da mukim Türk vatandaşlarını hedef alan saldırıların oranında da geçen yıla göre yüzde 54 artış olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Bir süre öncesine kadar sadece göz yumulan, sessiz kalınan, polisiye hadiseler seviyesinde tutularak dikkatlerden kaçırılan İslam düşmanlığı, bütün bu faaliyetleri, artık anayasalara ve kanunlara derç edilmeye başlanmıştır. Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenen siyasi partilerle polis teşkilatları başta olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini sağlamakla sorumlu kamu otoriteleri adeta bir İslam düşmanlığı yarışına girişmiştir. Siyasetin ve kamu kurumlarının bu yönelimleri, Batı ülkelerinde yaşayan demokrat insanlar arasında da İslam'a ve Müslümanlara karşı temelsiz bir ön yargının gelişmesine yol açmaktadır. Halbuki özgürlüklerin ortadan kalktığı bir yerde, refahın da uzun süre varlığını sürdüremeyeceği gerçeğine sırtını dönenler, aslında İslam'a değil, kendi geleceklerine düşmanlık etmektedir." "ZİHNİYET AYNI OLUNCA..." "Şu gerçeğin akıl ve vicdan sahibi herkes tarafından kabul edileceğine inanıyorum." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih boyunca, İspanya'dan Almanya'ya kadar Yahudi düşmanlığı ayıbının mahcubiyetiyle dini ve etnik özgürlük pergelini olabildiğince açan Batı ülkeleri, şimdi aksi istikamette hızla yol almaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında bütün bu yaşanan Yahudi soykırımını kendilerince özel bir paranteze alanlar, bu defa hedef tahtasına Müslümanları yerleştirmişlerdir. Zihniyet aynı olunca sonuçların farklı çıkması mümkün değildir." Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: İSLAM DÜŞMANLIĞININ DEVAM EDECEĞİ ANLAMINA GELİYOR Asırlar boyu bizzat aydınlarını kullanarak kuşaklar boyunca kendi toplumlarını İslam'la özdeşleştirdikleri Türk korkusuyla yetiştiren Avrupa, böylece siyasi dağınıklığının yol açtığı sorunları saklamayı başarmıştır. Modern dönemde bu yaklaşımın kısmen devam etmesi, derin hafızadaki iç kavgaların sürdüğüne işaret etmektedir. Dünyadaki gelişmeler, Avrupa'nın sahip olduğu ekonomik zenginliği koruma daha da arttıracak yönde ilerlemektedir. Bu da İslam düşmanlığının devam edeceği anlamına gelmektedir. Bizlerin siyasi alandaki karşılığı da sürekli güçlenen islamofobi akımına karşı yeni ve daha etkili yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor. 7.5 milyarı aşkın insanın her birine İslam'ın değil İslam düşmanlığının küresel tehdit olduğunu anlatmalıyız. Bunun kolay bir yol olmadığını elbette biliyoruz. KENDİ ÜLKEMİZDE BİLE BU HASTALIĞIN TEZAHÜRLERİ İLE KARŞILAŞIYORUZ Kendi ülkemizde bile bu hastalığın çeşitli tezahürleri ile karşılaştığımız gerçeğini unutmamalıyız. Ezana, camiye, başörtüsüne tahammül edemeyenlere rastlayabiliyoruz. yıllardır süren laiklik tartışmalarının gerisinde dini özgürlüklerin korunmasından ziyade yasaklanması niyetlerinin yol açtığı gerilimler vardır. Bu çarpık zihniyet darbelerin en büyük bahanelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.  İsrail'in Filistin şehirlerinde yol açtığı yıkımın ve katliamın üstünü örterken kendi hayat hakkını koruyan insanların direnişlerine terör yaftası yapıştıran medya düzeninde işimizin zor olduğu ortadadır. 28 yıl önce PKK tarafından Bingöl - Elazığ yolunda alçakça şehit edilen 33 sivil ve silahsız askerimizi rahmetle yad ediyorum. Bize düşe görev gerçekleri dünyaya anlatmak için çalışmaktır. Dünyadaki mültecilerin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyorsa ortadaki öncelikle çözülmesi gereken birlik, dayanışma sorunu var demektir. İslam dünyası kendi arasında vahdeti tesis ettiğinde İslam düşmanlığına karşı verilecek mücadelenin kısa sürede neticeye ulaşması mümkündür. Bu tehdide maruz kalan tüm toplumların ve ülkelerin bir araya gelerek uluslararası alanda güçlü bir iletişim ağı kurmaları şarttır.

2 yıl önce

Organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’e cemevi temsilcilerinden tepki

“BİZ ALEVİLER VE KUTSAL DEĞERLERİMİZİ RAHAT BIRAKIN” Elazığ'ın yedi cemevi temsilcisinin imzasıyla yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; *Oluk oluk kan akıtacağını söyleyen, geçmişi karanlık organize suç örgütü lideri, güçlerinin sınırsız oldukları zamanlarda Muaviye’yi örnek alıp, düştükleri, yalnız kaldıkları zamanlarda Ali'ye sarılmaları manidardır. *Kimse Alevilerin masumiyetinden faydalanarak, kendini masum göstermeye kalkmasın. Aleviler ile hak ve adaletten ayrılmayan tüm insanların ortak değeri olan Hz. Ali, Ehlibeyt ve adaletin sembolü Zülfikar'ı kimse kendi pisliğine sığınak yapmasın. *Bu durum kabul edilir bir durum değildir. Biz aleviler ve kutsal değerlerimizi rahat bırakın, kirli oyuncaklarınıza malzeme yapmayın. *Hz. Ali ve Ehlibeyt temiz ve paktır. Hz. Ali diyor ki; “Affedilmeyecek günah, insanlara yapılan zulümdür” zulmedenin hangi taraftan olursa olsun hak katında yeri yoktur. Açıklamada imzası olan Cem Evleri şöyle: Elazığ Cem Kültür Vakfı Ehlibeyt Cem Evi ve Kültür Merkezi Sarıçubuk Cem Kültür Evi Sün Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği Şahinkaya Eğitim ve Kültür Merkezi Koruk Köyü Cem Evi Karakoçan Cem Evi

2 yıl önce

Emniyet Genel Müdürlüğü açıkladı: 574 kişi için 59 ilde dev operasyon

Emniyet Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde yasadışı olarak kapalı alanda esrar maddesi elde etmek maksatlı kenevir bitkisi yetiştirdiği değerlendirilen 574 şahıs tespit edildiğini belirterek Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde 59 ilde, tespit edilen 574 şüpheliye ait 630 adrese, 1213 ekip, 3644 personel ve 113 narkotik detektör köpeğin katılımı ile eş zamanlı operasyon başlatıldığını duyurdu. EGM Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı görevlilerince yapılan çalışmalarda ülke genelinde kapalı alanda yasa dışı esrar maddesi elde etmek amacıyla kenevir itkisi yetiştirdiği değerlendirilen 574 kişi tespit edildi. Şüphelilerin yakalanması için 59 ilde bu sabah eş zamanlı operasyon başlatıldı. Belirlenen 630 adrese yönelik yapılan operasyonda 1213 ekip, 3644 personel ve 113 narkotik detektör köpeği görev aldı. ANKARA'DA ŞAFAK BASKINI 59 il arasında Ankara da yer aldı. Narkotik ekipleri şafak vakti Başkent'te belirlenen adreslere baskın yaptı. Bazı evlerin kapıları çilingir ile bazıları da kırılarak açıldı. Narkotik dedektör köpeklerin de katıldığı operasyonda evler didik didik arandı. Bir evin odasında yapay sera kurularak kenevir yetiştirilidiği belirlendi. Özel ışıklandırma ve havalandırma sistemi olan seradaki kenevirlere el konuldu. Bazı evlerde ise saksıların içinde kenevir yetiştirildiği saptandı. Yapılan aramalarda farklı türlerde uyuşturucu da ele geçirildi. Operasyon kapsamında çok sayıda kişi gözaltına alındı. 3 BİN 644 PERSONEL KATILDI EGM'den yapılan açıklamada şöyle denildi: "Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız görevlilerince yapılan çalışmalar sonucunda; ülkemiz genelinde yasadışı olarak kapalı alanda esrar maddesi elde etmek maksatlı kenevir bitkisi yetiştirdiği değerlendirilen 574 şahıs tespit edilmiştir. Esrar elde etmek maksatlı yasadışı kenevir yetiştiriciliğinin önüne geçilebilmesi, işlenen suçların tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılabilmesi ve failleri hakkında yasal işlem yapılabilmesi amacıyla Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımız koordinesinde 59 ilimizde, tespit edilen 574 şüpheliye ait 630 adrese, 1213 ekip, 3644 personel ve 113 narkotik dedektör köpeğin katılımı ile eş zamanlı operasyon başlatılmıştır."

2 yıl önce

ABD'den teröristlere destek pozu

ABD'li general, PKK'nın Suriye kolu olan YPG'nin sorumlularıyla görüştü, yolladıkları zırhlı Bradley araçları arkasına alarak poz verdi. Hürriyet'in haberine göre ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joey Hood başkanlığında üst düzey bir heyetin 16 Mayıs'ta Suriye'nin Rakka kentinde YPG sorumluları ile görüşmesinden sonra geçtiğimiz cuma da ABD Merkez Kuvvetleri (Centcom) Komutanı General Frank McKenzie, Suriye'de en büyük bileşenini YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) denetimindeki bölgeyi ziyaret etti. ABD'li generale terör örgütü DEAŞ'a karşı yürütülen Doğal Kararlılık Operasyonu'nun komutan vekili İngiliz General Richard Bell de eşlik etti. Amerikalı general, Suriye'ye ziyaretinde hem zırhlı araçların önünde poz vererek bölgedeki mevcudiyetlerinin altını çizdi. DÖRT ÜSSE UĞRADI Güvenlik gerekçesiyle Suriye'nin kuzeyinde detayları açıklanmayan bir seyahat rotası izleyen General McKenzie'ye eşlik eden Amerikan AP haber ajansı ve ABC News muhabirleri, ziyaret sona erdikten sonra haberi yayınladı. Buna göre General McKenzie, Suriye'nin doğusunda biri Türkiye sınırına yakın dört Amerikan askeri üssüne uğradı. McKenzie, terör örgütü DEAŞ militanlarının aileleri ve yakınlarının yaşadığı Al Hol dahil bölgedeki kampların nüfusunun azaltılması gerektiğini, bu kapsamda 100 Iraklı ailenin ülkelerine iade edilebileceğini söyledi. Al Hol'de çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişi yaşıyor. 'BRADLEY'LERE BAKIN' Bir ABD askeri üssünde arkasında Amerikan M-2 Bradley modeli zırhlı araçların önünde poz veren general McKenzie, "Arkamdaki Bradley'lere bakın, tam şu anda konuşlandığımız üsse bakın. Bunun, taahhütlerimizin hayli güçlü bir ispatı olduğunu düşünüyorum" dedi. ABD, geçen yıl SDG'ye takviye Bradley zırhlı araç yollama kararı almıştı. Suriye'deki Rus güçleri geçen yıl bölgede Amerikan ve SDG devriyelerine müdahale edince General McKenzie daha fazla asker ve zırhlı araç talep etmişti. 'MAZLUM KOBANİ'YLE General Frank McKenzie, YPG'nin en üst düzey sorumlusu Mazlum Kobani kod adlı terörist Ferhat Abdi Şahin ile de geçen cuma bir araya geldi. Bu görüşme, Suriye'nin doğusunda adı açıklanmayan bir askeri üste gerçekleşti. Mazlum Abdi de görüşmeden bir gün sonra Twitter'dan, McKenzie ile görüşmesini paylaştı. Abdi, "Koalisyon güçlerinin devam eden mevcudiyeti, DEAŞ ile mücadele için ortak işbirliği ve bölgeyi koruma ile istikrara kavuşturma çabaları hakkında mesajlar aldık" dedi. McKenzie ile Abdi daha önce Temmuz 2020'de bir araya gelmişti. Bu arada basının McKenzie'ye eşlik eden İngiliz generale, "ABD askerlerinin Suriye'de ne kadar süre kalacağına" dair sorusuna Richard Bell, bunun ABD Başkanı Joe Biden'a kaldığı yanıtını verdi. EN AZ 900 ABD ASKERİ VAR Suriye'de kaç Amerikan askeri olduğu tam olarak bilinmiyor. Ancak ülkenin doğusunda ve kuzeyinde en az 900 ABD askerinin bulunduğu tahmin ediliyor. Washington yönetimi, bu askerlerin DEAŞ'ın yeniden güçlenmesine karşı SDG milislerine destek verdiğini belirtiyor. ABD desteğini alan SDG'nin denetimindeki bölgeler aynı zamanda Suriye'nin petrol rezervleri bakımından zengin bölgeleri olarak biliniyor. Bu detayı yeniden gündeme getiren Suriye Dışişleri Bakanı Faisal al-Mekdad yaptığı açıklamada, ABD'yi ülkenin doğal kaynaklarını yağmalamak ve silah vererek teröristleri güçlendirmekle suçladı. Bakan Faisal, Rusya ve İran'la birlikte "terörü yenmek ve ülkeyi normale döndürmek" için çalıştıklarını da kaydetti.

2 yıl önce

Tezgahları hiç değişmedi

Türkiye’yi hedef alan kaos planının figüranlarından birisi olan Sedat Peker, iftiralarına devam etti. CHP ve İYİ Parti ile muhalefetin uzantısı alan basından büyük destek gören algı operasyonu, 41 yıl önce Milli Görüş’ün merhum lideri Necmettin Erbakan’ı hedef alan kumpası hatırlattı. Türkiye’ye ambargo uygulayan ABD’ye İncirlik Üssü’nün kapatılmasına öncülük eden, 23 Temmuz 1980’de Kudüs’ü başkent ilan İsrail’e karşı yurt genelinde büyük gösteriler tertip eden Erbakan, düzmece bir ifadeyle ‘uyuşturucu’ kaçakçılığı ile suçlandı. KUMPAS MERKEZİ ALMANYA Erbakan’a yönelik kumpas Almanya’da tezgahlandı. Figüran olarak bir dönem Milli Selamet Partisi’nden (MSP) milletvekili seçilen ancak bir sonraki dönem ismi Necmettin Erbakan tarafından çizilen Halit Kahraman seçildi. MSP tarafından dışlanan Kahraman, siyasetten kopunca eroin ticaretine başladı. Avrupa’ya uyuşturucu kaçıran Kahraman, 14 Ekim 1978’de Almanya’da alıcı kılığına giren polise eroin satmak isterken yakalandı. BÖYLE SENARYO UYDURDU Bu davadan yargılanıp 7 yıl ceza alan Kahraman, Alman makamlarına verdiği ifadede Erbakan’a özetle şu suçlamaları yöneltti: “1977 seçimlerinde kampanya için malımı mülkümü sattım, mali bakımdan zor durumda kaldım. Bunun üzerine seçimden sonra Ankara’ya giderek Erbakan’ı ziyaret ettim. Bu sırada Fehim Adak da (Parti müfettişi) oradaydı. Erbakan, muhalefette oldukları için mali bakımdan bir şey yapamayacaklarını söyledi. Birkaç kez daha ziyaret ettim. Sonunda Erbakan bana, ‘Sana eroin versek Almanya’da satabilir misin’ dedi. Ben de kabul ettim. Bunun üzerine Erbakan Adak’a “Verin” dedi. Adak’la Çankaya’da, Yıldızevler’le Oran Sitesi arasındaki yolda buluşmayı kararlaştırdık. Buluşma günü Adak bir taksiyle randevu yerine geldi. Bir çanta içinde eroini teslim etti. Uyuşturucuyu Almanya’da arkadaşlarla sarmaya çalışırken yakalandım…” DARBEDEN 16 GÜN ÖNCE İTİBAR SUİKASTİ Alman makamları bir kaçakçının ifadesi ile 22 Haziran 1979’da Türkiye’ye bir yazı göndererek Erbakan hakkında takibat istedi. Ancak o günlerde basından gizlenen bu ifade zaman ayarlı olarak Türk ve Alman basınına olaydan yaklaşık 2 yıl sonra sızdırıldı. 26 ve 27 Ağustos tarihlerinde, İsrail’e karşı MSP tarafından düzenlenmesi planlanan mitingten (6 Eylül 1980 Konya mitingi) 9 gün, 12 Eylül darbesinden de 16 gün önce Necmettin Erbakan’a fiilen itibar suikastı düzenlendi. Alman basını ve Türk basını iddiaya çarşaf çarşaf yer verip suçlamaları gerçekmiş gibi pazarladı. İddiaları kesin bir dille yalanlayan Erbakan, “Kahraman’ın devre dışı bırakıldığı için iftira attığını” aktardı. Konunun araştırılması için savcılara çağrı yapan Erbakan, dokunulmazlığı bulunmasına rağmen ifade vermeye hazır olduğunu bildirdi. ALMAN İSTİHBARATI KONUŞTURMADI Türk makamları iddiaları birinci ağızdan dinlemek için Almanya’ya giderek Halit Kahraman’la görüşmek istedi. Türk güvenlik görevlileri Halit Kahraman’la cezaevinde Almanların olmadığı bir ortamda konuşmak istedi. Ancak hem Halit Kahraman, hem de Alman istihbaratı bu talebi reddetti. Alman polisinin nezaretinde gerçekleşen görüşmede de Kahraman aynı yalanları tekrar etti. İftira attım 12 Eylül darbesi gerçekleştikten, Necmettin Erbakan’a siyaset yasağı konduktan sonra Alman istihbaratının oyuncağı olan Kahraman çark etti. Kahraman, Schwerte Sulh Mahkemesi’ne bir ifade vererek Erbakan ve Adak’a iftira ettiğini açıkladı. Halit Kahraman itirafında şunları kaydetti: O tarihte polise ve Duisburg Sulh Mahkemesi’nde verdiğim ifadeler yanlıştı. Erbakan ve Adak adlı davalıları haksız yere eroin imal etmek ve satmakla suçladım. Ondan sonra vicdan azabı çekmeye başladım. Erbakan ve Adak adlı davalılardan intikam almak istemiştim. Çünkü bana çok kötü bir oyun oynamışlardı. 1977 yılı Türkiye’de seçim yılıydı. Ben Diyarbakır’da MSP için adaylığımı koymuştum. Önce seçim listesinde birinci yerdeydim. Sonra Erbakan ve Adak seçim listesinde hile yaptılar ve benim adım üçüncü yere kaydı. Bunun sonucu olarak milletvekilliğini kaybettim. Onun üzerine öyle kızdım ki davalı Erbakan ve davalı Adak’ı eroin imal etmek ve satmakla suçladım…”

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan önemli açıklamalar

ştırılmak istendiğini hep beraber gördük. Hakikaten bu meselelerin hangi siyasal sonuçlar doğurduğunu da bütün Türkiye gördü. Ben teşkilat başkanıydım. Sayın Davutoğlu ile çalıştım da. O dönem de çok iyi olmadığımız süreçler yaşadık. Biz 6-7 arkadaş biraraya geldik, 'bu mesele tehlikeyi bir noktaya gidiyor' dedik. 'Bunun geri dönüşü olmayacak' dedik. CHP ile kurulacak koalisyon 1 Kasım'dan sonra butlan oldu. Bir Recep Tayyip Erdoğan varlığı var. Siyaset bilgisi var, Türkiye'de yaptıkları var. Bir de dışarının eliyle onun sıkıştırılmaya çalışıldığı bir süreç var. Burada ortaya çıkan süreç tam anlamıyla, biz arkadaşımızla mücadele başlattık, 3-4 arkadaşımız ve o zaman da büyüklerimiz vardı. İsimlerini vermeyeyim. Sayın Davutoğlu'nun partinin içerisinde, partinin genel kuruluş kodlarını, yürüyüşünü, vizyonunu, sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuna uygun hareket etmediği kanaatini bir vesileyle gördük. Bir MKY öncesinde imzalar toplandı. Bunda benim de dahlim var. Arkadaşlarımızın da dahlim var. Ben burada olduğum için söylüyorum. Netice itibariyle HDP, Kuzey Suriye veya Apo veya başka bir şey meselesini kendi siyasal anlayışımızdan uzaklaştırmık olduk. Yıl 2015 ve 2016. Sonra Binali Bey genel başkan oldu. Bugün bir Kuzey Suriye'de bir devlet kurulmaya çalışılıyor. Suriye'nin içerisinde ABD'nin üsleri 6'dan 14'e çıktı. 2020 ve 2021'de. Bir taraftan bütün bunlar sağlanırken Türkiye'ye karşı bir ekonomik saldırı var. Bunu hep berebar yaşadık. Türkiye dağılsın, ekonomik olarak küçülsün, hareket kabiliyeti olmasın. Bizim istediğimiz bir anayasası olsun. Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak gibi ülkelerin konumuna düşsün. 17-25, 6-7 Ekim, 15 Temmuz. Bütün süreçlerin içerisinde Türkiye bir operasyona tabi tutuluyor. Dikkat ederseniz Türkiye'nin faizi 4-4,5'tu. Bugün 20 seviyelerinde. Burada Türkiye'nin üzerine getirilmeye çalışılan tam da budur. Burada hedef Türkiye. Çok basit bir operasyon var; Türkiye'de bugün siyasal istikrarı nasıl sağlıyor? İçeride bir problem gözükmüyor. Dün Cudi'de, Cudi Tenis Turnuvası yapıldı. Kimle sağlıyor? MHP ile Meclis'teki işbirliği ile. Tartışılmayacak siyasi üstünlük var. Başkanlık hükümet sistemi var. Siyasi istikrarsızlık yok. Peki ne yapmak lazım? Terörden bir şey yapılıyor mu? Hepimiz terörü unuttuk. Sultanahmet, Dolmabahçe, Ankara saldırıları, Gaziantep'e kadar DEAŞ, PKK her şey. Her gün bir bombanın patladığı, İstanbul'da kapanmayı göze alan alışveriş merkezleri vardı. Burada öznelikle benim alakam yok. Ben olayın tamamen fotoğrafını görüp, eski Türkiye'nin sol kalıntılarını süpürmeye geldiği andan itibaren birileri devreye girdiler. Özel Harp ne zaman kuruldu? Parasını kim verdi? Bunu rahmetli Ecevit söyledi. 6-7 Eylül olaylarını kontrgerilla örgütledi. Paşa kitapta 'biz yaptık' diyor. Sabri Yirmibeşoğlu. Bugünün işi mi? Erhan Tuncel ile Sedat Peker'i kim ortak yapar? Bu sorunun cevabını bana verir. Erhan Tuncel kim? Sedat Peker'e Erhan Tuncel'i kim emanet eder? Bireylerden değil bir sistemden bahsediyorum. Erhan Tuncel yıllardan beri bu ülkenin en önemli meselelerinden birisi olan Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi gözükmüyor mu? Hangi anlayış emanet eder? Bu kadar cürümün içerisinde olan bir kişi tecavüz etmiş bir kıza. Karakola gidiyor, emniyette teşhis ediyor 'budur' diyor. Dosya orada kapanıyor. Benim iddiam yok, belge var. Ben bir iddianın sahibi değilim. Tecavüzden dolayı karakola götürülüyor. Netice itibariyle orada herşey kapanıyor. Oradaki iki kişi, 'Biz Bilecik'ten aldık' diyor. Neyi alıyor? Silah ruhsatlarını. 'Bilecik'e hiç gitmedik' diyor. Bilecik'te kim var? Veli Küçük var. Doğru mu? Meselenin hangi iklimde oluştuğunu ifade etmek için anlatıyorum bunu. Genellemek çok yanlış bir şey olur. AK Parti siyasi hayatı içerisinde 2002'ye kadar eğer varsa, 2002'deki notları çok açık bir şekilde gösterebilirse arkadaşlar. O zamanın manşetlerinde 'Türkiye'yi mafya teslim aldı' başlığı var. Türkiye mafyaya teslim oldu. Ben AK Parti'de değilim o dönem. AK Parti'nin ilk meselesi budur. Avukatlar, iş adamları ve Türkiye'deki herkes bilir. AK Parti Türkiye'de ilk kez ekonomiyi sıçratmadı, mafyayı bitirdi. Özne seçilmemin sebebi şu; bir, ben hükümetin bir üyesiyim. AK Parti'nin yöneticiliğini de yaptım. Yalın kılıç mücadelemize devam ediyoruz. Terörle mücadelemize devam ediyoruz. Türkiye'de 15 Temmuz civarında 5550 kişi terör örgütüne katılıyordu. Şu anda, 12 kişi, üçü veya dördü yurt dışında. Bu katılmıyor demektir. Türkiye'de organize suç örgütleri açısından, ben Ankara'dan geliyorum, İzmirliler söylesinler, 355 suç şebekesini çökerttik, 393 uyuşturucu çetesi çökerttik. Eğer siz buna yalan derseniz ben herşeyi kabul edeceğim. Okulların önünde uyuşturucu çeteleri çocuklarımıza uyuşturucu satıyorlardı. Banzai içen çocuklar zombi gibi her tarafta duruyorladı. Bana İstanbul'da üç örneği göstersinler, Ankara'da göstersinler. AK Parti iktidarı dedi ki, 'Bunu yapmakla sen mükellefsin' . Ortaya konulan iradeyle bunu sağladık. Bu bir başarı mı? Bana göre başarı. Bu topyekün bir başarı. Sadece benim başarım değil. Bir de FETÖ ile mücadele yapıyoruz. Bizim üzerimizde FETÖ ile ilgili az gidiyorlardan tam tersi sert gidiyor diye eleştirenler var mı, yok mu? Her gün bir DEAŞ operasyonu yapılıyor mu? Türkiye'nin içinde istikrarsızlık sağlayamayacaklarsa, hükümetin uyguladığı politikalar ve aynı zamanda İçişleri Bakanlığı'nın müktesebatı. Benim İçişleri Bakanlığımı teslim aldığında 6500-7000 kişi kalmıştı. Kaymakamların üçte biri gitmişti. FETÖ'den dolayı gitmişti. Hiçbir mazeret ortaya koymadan Türkiye'de operasyonları yürüten, çocukları rahat rahat sokağa çıkartan bir anlayış. Ben açık söyleyeyim, bu operasyonun Türkiye'nin üzerine gelen operasyon olarak gördüm, bizim de kendimizi ifade edeceğimizi anladım ve ortaya çıktım.

2 yıl önce

İstanbul'dan Çin'e uzanan bahis operasyonu! 21 adrese baskın yapıldı: Onlarca kişi kurtarıldı

Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği'ne başvuruda bulunan İbrahim Ö. (35) ve Özgür B. (29) 2020'de bir teknoloji şirketinde çalışmaya başladıklarını, Çin ve Tayvan'dan şirkette çalışmak için gelen kişileri İstanbul Havalimanı'ndan alarak şirket sahibi Alimire P'ye götürdüklerini, şirketin de pasaportlarına el konulan bu kişileri çeşitli adreslerde zorla tutarak çalıştırdığını öne sürdü. Şebeke üyeleri, kurdukları pornografik sitelerden sanal bahis sitelerine yönlendirme yaparak çok sayıda kişiyi dolandırdı. İhbar doğrultusunda çalışma başlatan polis, 21 Mayıs'ta Üsküdar, Ümraniye, Fatih ve Sarıyer'de 21 adrese eş zamanlı baskın düzenledi. Adreslerde bulunan Çin, Tayvan, Singapur, Uganda ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 21'i kadın toplam 115 kişi muhafaza altına aldı. İncelemenin ardından 24 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin, kurdukları online oyun sitesi ve bahis sitesi üzerinden müşterilerine yüksek kazançlı bahis oranıyla para kazanma vadederek hesaplarını boşalttıkları iddia edildi. Adreslerde yapılan aramalarda 4 milyon 876 bin 364 dolar, 11 milyon 908 bin 520 lira, 18 bin 315 avro, 17 bin 510 Çin yuanı, 42 bin 750 Tayvan bahtı, 1705 Birleşik Arap Emirlikleri dirhemi, 3 bin 200 dinar, 50 Malezya ringgiti, 7 bin 800 Hong Kong doları, 254 cep telefonu, 96 dizüstü bilgisayar, 10 tablet, 24 harddisk, 39 taşınabilir bellek, 4 kayıt cihazı, 136 SIM kart, 1 milyon liralık hesap cüzdanı, 1 dijital para için soğuk cüzdan, 2 yüzük, 5 Cumhuriyet altını, 7 Ata altını, 2 yarım altın, 6 çeyrek altın ele geçirildi. Ele geçirilen para ve ziynet eşyalarının yaklaşık değerinin 53 milyon 243 bin 579 lira olduğu öğrenildi. Muhafaza altında bulunan 91 kişi emniyetteki işlemlerinin ardından Göçmen Kaçakçılığı ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğüne teslim edildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan 24 şüpheli ise Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildi.

1 2 ... 797 798 799 800 801 802 803 ... 947 948
Server Error
500
Server Error