19 Nisan Cuma 2024
1 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bizim derdimiz Türkiye'yi en iyi 10 ekonomiden biri yapmak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hasankeyf-Gercüş Tüneli'nin açılış töreninde  açıklamalar yaptı. Erdoğan, hükümet olarak üzerilerine düşeni yapma gayretinde olduklarını belirterek, "Ülkemizi ve özellikle bölgemizi, varlık içinde yokluğa muhtaç edenlerin derdi biz değiliz. Onlar karanlık odakların peşindeler. Bizim derdimiz Türkiye'nin dünyanın en gelilmiş ilk 10 ülke arasına çıkarmak" ifadelerini kullandı.  Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle 39.4 kilometrelik yolun bugün yaptığımız tünelle birlikte bağlantı yolları tamamlanmıştır. Yaklaşık 2.5 yılda 910 milyon liralık yatırım turarıyla Hasankeyfimiz'e kazandırılan tünelin hayırlı olmasını diliyorum. Biz hükümet olarak kendi üzerimize düşeni yapma gayretindeyiz. Ülkemizi ve özellikle bölgemizi, varlık içinde yokluğa muhtaç edenlerin derdi biz değiliz. Onlar karanlık odakların peşindeler. Bizim derdimiz Türkiye'nin dünyanın en gelilmiş ilk 10 ülke arasına çıkarmak. Türkiye'nin asırlık kayıplarını 20 yılda tamamlarken, çok daha büyük hedeflerin altyapısını hazırlıyoruz. Ilısu barajı sizlerin gözleri önünde gerek Batman, gerek Mardin, sizlerin iç içe olduğu dev bir baraj. Şimdi bu güzel tünelle bu viyadükle bu güzel şehirlerimizi birbirine bağlıyoruz. Batman çok bedel ödedi, Mardin çok bedel ödedi. Bu bedelleri verdiğimiz mücadeleyle bitirdik. Herkes küçülmeden dert yanarken, biz büyümeyi konuşuyoruz. Geçmişte böyle kritik dönemlerle ülkemizin önünü vesayetle, darbeyle kesenler bu sefer başaramayacaklar. Türkiye'yi küresel krizden ayrıştırma konusundaki somut neticelerini yılbaşından itibaren daha net görmeye başlayacağız. Atalarımızın sabırla koruk helva olur sözüne kararlıkla umutla işimize bakacak, vizyonlarımızın altını dolduracağız.

1 yıl önce

Muhalefet, Ekrem İmamoğlu'nun gerçek yüzünü gördü, adaylık planları değişti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına aday olarak kimin çıkarılacağı konusunda henüz anlaşamayan muhalefet partileri arasında amansız bir yarış var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kasım ayında adaylığını açıklamaya hazırlanıyor. İyi Parti'de ise oklar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na dönmüş durumdaydı. Ancak Ekrem İmamoğlu ile Sözcü gazetesi arasında yaşananlar, İyi Parti'nin planlarını değiştirmesine yol açtı. İmamoğlu haberlerden rahatsız oldu, zabıta ordusunu eve gönderdi Sözcü gazetesi, İBB'yle ilgili yaptığı bazı haberlerin ardından Ekrem İmamoğlu'nun hedefi haline geldi. İBB, 50 kişilik zabıta ordusunu Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay'ın annesinin evine gönderdi. Evde kaçak yapılaşma kontrolü yapan zabıta ekiplerinin tavırları da oldukça çirkindi. Yaşanan bu olayın ardından konu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na kadar gitti. Özür dilemedi Sözcü gazetesi, Ekrem İmamoğlu'ndan özür bekledi ancak beklenen özür bir türlü gelmedi. Yaşananların ardından Sözcü gazetesi, Ekrem İmamoğlu ile ilgili hiçbir habere yer vermedi. Ekrem İmamoğlu'nun medya üzerinde bu kadar ağır baskı oluşturması İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i de oldukça rahatsız etti. Kılıçdaroğlu'na razı oluyor Akşener'in, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Ekrem İmamoğlu'na olan güveninin her geçen gün azaldığı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına daha sıcak bakmaya başladığı da kulislerde konuşuluyor. Barış Yarkadaş: Meral Akşener kaygı duyuyor TV100 ekranlarında Taksim Meydanı programında izleyicilerin karşısına çıkan Barış Yarkadaş, yaşananlarla ilgili şunları söyledi: "Bir gazete sizi rant ilişkilerinden dolayı eleştirdiyse, 83 yaşındaki annesinin evine zabıtayı göndermeniz kabul edilemez. Bu tavır Meral Hanım'a da anlatılınca, Ekrem Bey'deki bu otokratik eğilimlerden dolayı bir kaygı duyuyor. İlginç değerlendirmeler yapıyor.." Sözcü: İmamoğlu ile iki aydır bir problemimiz var Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Medyascope'a konuşan Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, "İmamoğlu ile yaklaşık iki aydır bir problemimiz var. Bize ne yaptığını kendisine sorun. Ne yaptığını duysanız gazeteciler olarak sizin de çok ağırınıza gider, bize hak verirsiniz" ifadelerini kullanmıştı.

1 yıl önce

Türkiye'den dost ülkeyle ortak sondaj: Görüş birliğine vardık

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, TRT Haber özel röportajında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in açıklamaları şöyle: Biz özellikle son yıllarda hep ulusal iletim şebekemizi alt yapımızı güçlendirdik. Hem de özellikle komşu ülkeler Avrupa pazarı bakımından baktığımızda onların arz güvenliğini güçlendirecek önemli roller üstlendik. Bunlar TANAP, TürkAkım gibi projeler. Biz alt yapımızı güçlendirirken bir defa yeni kaynak girişlerini sağladık. Boru hatları ile Rusya'dan, Azerbaycan'dan, İran'dan doğal gaz alıyoruz. Önceden bunlar birer hat olarak gelmişti. Şimdi biz bunların sayılarını ve kapasitelerini de artırdık. İran'dan tek boru hattı ile geliyor evet, Azerbaycan'dan sadece Bakü-Tiflis-Erzurum hattı vardı. En son buna TANAP da eklenmiş oldu. TANAP hem Türkiye'ye gaz taşıyor, hem de Avrupa İtalya'ya kadar giden bir boru hattından bahsediyoruz. Keza Rusya'dan biz eskiden batı hattı dediğimiz Ukrayna-Romanya-Bulgaristan üzerinden aldığımız bir boru hattı vardı. Akabinde Mavi Akım devreye girmişti Samsun'dan. Şimdi ise TürkAkım-2 hat devreye girmiş oldu. Bunlardan birisi doğrudan ulusal iletim sistemimize bağlı, TürkAkım-2 adını verdiğimiz diğer boru hattı Bulgaristan üzerinden yine Avrupa'ya gaz tedariği sağlayan bir proje. Sadece bunlarla da kalmadık aslında, LNG kapasitemizi işleme kapasitemizi artırdık. Sadece iki tane LNG kara terminali varken biri İzmir'de diğeri Marmara Ereğlisi'nde, bunlara biz iki tane de FSRU ismi verdiğimiz gemi üzerinde gazlaştırma imkanı olan iki ünitemizi devreye aldık. Biri Hatay Dörtyol'da diğeri de yine İzmir Aliağa'da. Bir üçüncüsü de yıl sonuna kadar tamamlanacak Saros'da terminal işlemleri bitti oraya da tabi gemi FSRU ile ilgili araçlarımız görüşmelerimiz de devam ediyor. Yine yer altı depolarınız olmazsa kış aylarında yoğun tüketimin olduğu anlarda sistemin dengesini koruma imkanınız olmaz. Bunun için de ne yaptık, Tuz Gölü devreye girmiş oldu 3-4 sene önce. 1,2 milyar metreküplük doğal gaz depolama kapasitemiz var. Orada kapasite artırma çalışmalarımız devam ediyor. 2 yıl içinde oradaki kapasitemizi 5,4 milyar metreküpe çıkartacağız. Silivri'de yer altı depomuz vardı yaklaşık 3 milyar metreküplük oradaki çalışmalar da tamamlanmak üzere. Yıl sonuna kadar oradaki kapasitemizi de 4,6 milyar metreküpe çıkartacağız. Biz bu alt yapımızı güçlendirirken, sadece Türkiye'deki talebi karşılamak üzere değil, aslında Türkiye jeopolitik pozisyonu ve coğrafyası itibarıyla da kaynak ülkelere yakınlığı ve talep ülkelere yani tüketim noktalarına yakınlığı itibarıyla son derece stratejik bir yerde bulunuyor. Artık bunu sadece biz söylemiyoruz, hem talep tarafındaki ülkeler, komşu ülkeler başta olmak üzere hem de bize gaz tedariki yapan kaynak ülkeler artık Türkiye'nin bu stratejisinin bir an önce hayata geçirilmesi noktasında da niyetlerini ifade ediyorlar. İşte gaz merkezi aslında ifadesi de buradan doğdu. Türkiye sadece gazın ticaretinin yapılacağı bölge ve merkez olmayacak. Aynı zamanda dağıtımının da yapılacağı bir merkez olacak. İstanbul'da şu anda bizim bir ulusal enerji piyasasını işleten bir borsamız var. Günlük elektrik ve doğal gaz tarafında toptan doğal gaz piyasası da orada çalışıyor. Şimdi biz oradaki teknolojik alt yapımızı bu yeni merkez için de kullanacağız. "KARADENİZ GAZIYLA BİRLİKTE KENDİ GAZIMIZI DA SİSTEME VERECEĞİZ" Dağıtım merkezi ağırlıklı olarak Trakya'da olacak. Çünkü birçok boru hattının girdiği yer orası. Yine doğudan gelen boru hatlarının büyük kısmı aslında batıda termine oluyor sonlanıyor. Bu yönler itibarıyla baktığımızda ciddi bir potansiyel olduğunu söyleyebiliriz. Biz tabi kaynak ülkelere yakınlıktan bahsederken aslında bir taraftan da kaynak ülke olma yolunda da ilerliyoruz. Karadeniz gazı ile birlikte aslında kendi gazımızı da sisteme dahil etmiş olacağız. Oradaki ihtiyaçlara göre bu gazın ihracatı bile gündeme gelecek. Burada önemli olan şu; Kaynak çeşitlinin oldukça fazla olmuş olması ve gazın gaz ile rekabetine bir ortam oluşturulması en önemli araç ve avantaj olarak değerlendiriyoruz. Bugün Avrupa'daki birçok hub noktalarına baktığımızda da bizim kadar kaynak girişi olmayan birçok ülkede aslında sınırlı sayıda kaynak girişiyle bu hubları yani merkezleri işletmeye çalışıyorlar. Biz birçok ülkeden kaynak girişi yapacağız ve çok daha avantajlı çok daha rekabetçi fiyat belirlemiş olacağız. Rusya tabi önemli bir aktör, önemli bir kaynak ülkesi. Daha düne kadar Avrupa'nın kullandığı gazın üçte birini Rusya sağlıyordu. Bizim de baktığımızda tüketimimizin içerisinde yüzde 40'lar mertebesinde Rus gazının ağırlığı var. Fakat tek kaynak ile bu merkezleri işletmeniz mümkün değil. Önemli bir aktör olması lazım ama bunun yanı sıra işte Hazar Bölgesi'ndeki başta Azerbaycan olmak üzere oradaki gazların Türkiye'ye getirilmesi, İran gazı geliyor, keza Irak'ta bir takım çalışmalar var. Aslında bizim Irak sınırına kadar giden bir boru hattımız var. Orası yeni bir alternatif olabilir. Yine LNG olarak baktığınızda birçok esnekliğe sahibiz. Körfez ülkeleri yani Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Umman buraya gaz gönderebilir ki nitekim görüşmeler yapıyoruz. Gelelim Akdeniz'e, Cezayir'den zaten alıyoruz. Libya ile gaz temaslarımız var. Mısır'ın, İsrail'in gazı da gelebilir uygun şartlar sağlanırsa. Hatta Türkiye Afrika'da Nijerya'dan gaz alabiliyor. Yine belki birçoğumuzun bilmediği Amerika'dan biz LNG alabiliyoruz. Zaman zaman Asya Pasifik pazarlarından gaz alternatifleri ve teklifleri alabiliyoruz. Bu yönü ile baktığımızda dünyadaki emsal merkezlere göre kaynak girişi ve çeşitliliği en zengin olan ülkelerden birisi neredeyse 15'e yakın ülkeden gaz girişi var. Bu bir avantaj, tabi konu sadece arz tarafı ile de sınırlı değil. Yarın bu getirdiğiniz gazın kullanılması ve satın alınması lazım. Bu yönü itibarıyla baktığımızda başta Balkanlar olmak üzere yani Avrupa'nın güneydoğu ve doğusundaki ülkeler olmak üzere. Onların da zaman zaman bizimle temasa geçtiğini ve Türkiye'den gaz alma taleplerini olduğunu ben geçmişte de ifade etmiştim. Onları da yine bir masa etrafında toplayacağız. Burada kazan-kazan mantığı ile herkesin anlaşabildiği uzlaşabildiği, şeffaf, güvenli bir pazar ve piyasa oluşturma hedefi var. Bununla alakalı hazırlıklarımızı yapıyoruz. Yıl sonuna kadar önce kendi yol haritamızı çıkaracağız. Muhtemelen de belki ocak-şubat gibi de bir uluslararası gaz konferansı düzenlemek suretiyle hem kaynak ülkelerini hem de talep, kullanıcı ülkeleri bir araya getirmek suretiyle bu pazarın işletilmesi için gerekli olan görüş ve fikirleri alacağız. Sonrasında da zaten hızlıca bunu devreye koyacağız. Rusya ile bizim tabi ticaretimiz çok yönlü olarak devam ediyor. Enerji en büyük kalemlerden birisi şüphesiz. Turizm var, gıda var, diğer emtia fiyatları var. Öteden beri de neredeyse yaklaşık 5-6 yıldır her iki lider de milli paralarla ticaretin önünü açma yönünde niyetlerini ifade etmişlerdi. Gelinen bu noktada aslında süreci biraz daha hızlandırmış oldu. Son görüşmelerimizde bir mutabakat söz konusu. Bununla alakalı olarak tabi teknik bir takım çalışmaların da tamamlanması gerekiyor. Kısmen Ruble üzerinden ticaret başladı. Bunu önümüzdeki aylarda biraz daha yoğun bir şekilde göreceğiz. Her iki tarafta da bu konuda bir görüş birliği söz konusu. Tabi bu milli paralarla oluyor olması ülkelerin diğer yabancı dövizlere, para biriminden olan ihtiyaçları da azaltmış olacak. Enerji ürünleri özellikle petrol, doğal gaz stratejik emtialar arasında sayılıyor. Dolayısıyla bazen paranız olsa bile alamayabilirsiniz. Bazen çok miktarda kaynağınız olabilir ama satın alamayabilirsiniz. Sattırmazlar, yani pazarlara erişiminizi engelleyebilirler. O açıdan özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın bu bölgelerle olan sıkı siyasi, iktisadi iş birliğinin meyvelerini de alıyoruz. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Daha önce Körfez ülkelerinden LNG ticaretimiz vardı başta Katar olmak üzere. Şimdi en son geçtiğimiz aylarda Umman'a bir ziyaretimiz söz konusu oldu. Oradan belki LNG ticaretini başlatma imkanımız var. Geçtiğimiz hafta Birleşik Arap Emirlikleri'ndeydik oradan yine öyle bir imkan olduğunu değerlendirdik. Endonezya, Malezya'ya gittik. Onlar da doğal gaz üreten ticareti yapan ülkeler. Onlar tabi daha çok Asya Pasifik pazarlarına yakın olduğu için eğiliyorlar. Ancak şöyle bir gelişme de oldu, özellikle Malezya için söyleyim. Hem Malezya'da petrol, doğal gaz arama ve üretimine ilişkin hem de Türkiye'de iş birliği yapabilir miyiz bunları konuştuk. Prensipte de görüş birliğine vardık. Bizim şimde yeni stratejimiz şu şekilde ilerliyor; Bu ülkelerle yani bizim gaz veya petrol satın aldığımız ülkelerde o sahalarda üretimde de pay almak gibi bir düşüncemiz, niyetimiz var. Onlar da buna son derece pozitif bakıyorlar. Biz onları da Türkiye'ye davet ettik. Türkiye'deki petrol ve doğal gaz arama, üretimde birlikte iş birliği yapabiliriz diye. Özellikle Afrika başta olmak üzere birçok ülkeden bize son dönemdeki bu bizim denizdeki operasyon kabiliyetimizi artırmamızdan dolayı çok teklif geliyor. Oralarda da yine bu dost ve kardeş ülkelerle birlikte hareket edebiliriz. İşte yarın bir Cezayir seyahatimiz olacak, yine orada bizim LNG aldığımız, petrol aldığımız, petrol ürünleri aldığımız önemli bir ülke. Orada da bazı projeler var. Onlar da bizi davet ettiler. Bu ülkelerle biz karşılıklı iş birliğine üçüncü ülkelerdeki iş birliğini masaya yatırdık. En kısa sürede de ben meyveleri alacağımızı düşünüyorum. KARADENİZ'DE YENİ KEŞİF YOLDA Sakarya Gaz Sahası'nda üretime hazırlık çalışmaları sürüyor. Karadeniz gazını karaya ulaştırmak için deniz altında yapılan boru hattı yüzde 97 tamamlandı. (Karadeniz gazı) Mart sonuna kadar ilk gazı sisteme vereceğiz. Bunu herkes mutfağında kullanabilir hale gelecek. Libya özellikle bu coğrafyada en büyük petrol ve gaz rezervlerinin sahibi ülkelerden birisi. Maalesef uzunca bir süredir iç çatışmalar, iç savaştan dolayı bu imkan ve potansiyelini aslında iyi değerlendiremeyen ülkelerden birisi. Türkiye yine orada barışın tesisi, istikrarın tesisi adına aslında önemli roller üstlendi. Şu anda hamdolsun bir uzlaşı söz konusu. Biz aslında Libya'da iç savaştan önce de arama-üretim faaliyetlerine devam eden bir ülkeydik. Türkiye Petrolleri orada bazı üretim sahalarında bu çalışmalarını yürütüyordu. Savaşla birlikte ara vermiştik. Şimdi yeniden müzakereler başladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile birlikte biz kalabalık bir heyet halinde biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda oraya bir ziyaret gerçekleştirdik. Orada bir mutabakat zaptı da imzaladık. Mutabakat zaptı petrol ve gaz alanlarında iş birliğini arama-üretim faaliyetlerinde müşterek çalışmayı içeriyor. Akabinde de zaten biz Türkiye Petrolleri'nden bir ekibi gönderdik. Bir kaç defa gidip geldiler. Orada kara alanlarında ve deniz alanlarında petrol arama, üretim faaliyetlerinde bir ortak çalışmayı öngörüyoruz. Bundan tabi memnun olan ve olmayan ülkeler var. O onların bileceği bir şey. İki özgür, egemen ülke karşılıklı iş birliği konusunda bir anlaşma yaptıysa bundan diğer ülkelerin bence çekinmemesi lazım. Netice itibarıyla orada çıkartılacak petrol ve gaz, hidrokarbon ürünleri başta o ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak sonra şu anda biz neyi konuşuyoruz; petrol ve doğal gazı arz tarafındaki yetersizlikten bahsediyoruz. Aslında bu tip çalışmalar arz tarafında üretim artışı sağlayacak, baktığınızda sadece iki ülkenin menfaatine değil bölgesel hatta küresel olarak bu faaliyetlerin bir an önce neticelenmesi enerji krizinin çözümüne de son derece önemli katkı sağlayacaktır diye değerlendiriyoruz. Libya ile olan müşterek çalışmalarımız da bu yönde devam ediyor. Kışa dönük hazırlıklarımızı tamamladık. Depolarımız eylül ayı sonu itibarıyla full dolu. Henüz daha depolarımızı kullanmaya başlamadık. Depolar ne zaman kullanılacak, boru hatları ile gelen gazın yetersiz kaldığı noktalarda sistemi desteklemek amacıyla tasarlanmış projeler. Dolayısıyla şu anda depolarımız dolu olduğu için çok daha rahat giriyoruz. Bunun yanı sıra boru ile aldığımız gazda ilave görüşmelerimiz, kapasite artırma çalışmalarımız var, İran ve Azerbaycan başta olmak üzere. Bunun yanı sıra LNG sözleşmelerini yaptık. Düzenli devam eden kontratlarımızın yanı sıra zaman zaman spot piyasalardan da gaz tedariki yapıyoruz. Komşumuz Avrupa'ya göre çok daha rahat olduğumuzu söyleyebilirim. Avrupa'daki durum biraz daha farklı çünkü onlar özellikle Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaştan dolayı Rusya'dan gaz alımını ve petrol alımını azaltma yönünde bir girişimleri söz konusu. Bir yanda tabi alternatif kaynak üretme imkanı da yok bunu da görmek lazım. Çünkü yıllarca boru hattı ile almış olduğunuz gazı ki aşağı yukarı yıllık 150 milyar metreküptür Avrupa'nın Rusya'dan almış olduğu. Bu sene ifade edilen rakamlar bunun 50 milyar metreküpün altında gerçekleşeceği şeklinde. Neredeyse üçte iki oranında bir azaltım söz konusu. Peki 100 milyar açığı nasıl yönetecek siniz? Avrupa ülkeleri şu anda LNG tedariki ile kısmen bunu çözmeye çalışıyorlar. Yazın depolarını doldurdular bu kışı daha rahat atlatabilmek için. Buna rağmen olağanüstü tedbirlere de başvurdular. İş yerlerinde, evlerde, kamu ve özel tesislerde enerji tasarrufu noktasında da ciddi yaptırımlar ve tavsiyeleri söz konusu. Konutlarda bunu ancak vatandaşlarınızı bilinçlendirmek suretiyle belki bunu yapabilirsiniz. Tek tek konutlara gidip bu gazı kısma imkanınız yok. Öyle bir teknoloji de yok zaten. Milyonlarca hanenin gazını belli bir yerden kesemezsiniz. Onlar şu anda aktif olarak tasarrufu belli sanayi kuruluşlarından bekliyorlar. Nitekim ülkeden ülkeye göre değişmekle birlikte yüzde 20 ila 30 arasında doğal gazın ve elektriğin daha az kullanılması konusunda sanayi tesisleri ile görüşüyorlar. Bu tabi neye yansıyacak? Ekonomilerine maalesef olumsuz yansıyacak. Çünkü düşünün bir fabrikanız işte yüzde 100 kapasite ile çalışırken yüzde 70 kapasiteye düşmüş olacak. Üretim yavaşlayacak, ekonomik bunun sonuçları çıktıları olacak hiç şüphesiz. Nitekim son aylarda gelen ekonomik verilere baktığınızda başta Avrupa bölgesi olmak üzere bir resesyon görüntüsü söz konusu. Yani bir duraksama, ekonomilerde bir daralma söz konusu. Bunun altında yatan neden de tabi bu enerji fiyatlarının bir yüksekliği bir de kıtlığı. Yani erişimin engellenmiş olması olarak değerlendirebiliriz. Bu açıdan Türkiye daha rahat giriyor. Bizim de işte tedarikçilerimiz, sevkiyat programlarına uyduğu takdirde biz bu sene sıkıntı yaşamadan kışı atlatmış olacağız. Pandemiden sonra ekonomiler hızla toparlanmaya başlamıştı. Şöyle bir yıl geriye sardığımızda aslında. Birikmiş bir takım talepler hızlıca realize olmaya başlıyordu. Ondan dolayı da fiyatlarda bir yükselme zaten seyretmiştik. Arkasından bu sene şubatta başlayan Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim ve savaşa dönüşmesi sebebiyle fiyatlar hiç kimsenin daha önce öngörmediği şekilde ciddi olarak yükselmiş oldu. Pandemiden önce 1000 metreküp doğal gazın fiyatı uluslararası fiyatlarda 150 dolar seviyesindeyken, bu rakam 3000 dolarlara kadar çıktı. Neredeyse 20 kat arttı. Şu anda hafif bir gerileme var son bir kaç haftadır bunu görüyoruz. Bu ne kadar devam eder bilmiyoruz. Problem burada fiyatların yüksekliği kadar bir de oynaklığı. Öngörülebilirlik maalesef çok daraldı. Önümüzdeki ay doğal gazın, petrolün fiyatı ne olacak bunu bilemiyorsunuz. Gazı özellikle sadece konutlarımızı ısıtmak için kullanmıyoruz. Sanayide çok kullanılan bir ürün. Bir başka kullanım alanlarından birisi de elektrik üretimi. Elektrik üretiminde de gazın payı arttığı için doğal olarak yüksek yakıt maliyetinden dolayı elektrik üretim maliyetleri de arttı. Buna dönük olarak da bir takım çareler, tedbirler hem Avrupa hem biz aldık. Biz daha erken davrandık. Şimdi bir yıl önce biz bunları görmüştük ve yapmış olduğumuz birincil düzenlemeler gerek yasa seviyesinde, gerekse ikincil düzenlemelerle üretim kaynaklarına göre kaynak maliyetleri farklı çünkü. Mesela yenilenebilir enerjinin üretim maliyeti, linyitten üretilen elektriğin üretim maliyeti ile doğal gaz santrallerinin üretim maliyeti farklılaştı. Biz kaynak bazlı üretim maliyetlerini dikkate alarak onlara belli sınırlar getirdik. Bu mart ayında. Bakın şimdi Avrupa daha geçen hafta buna benzer bir kararı komisyondan zorla geçirdi. Arada uçurum olduğu için bu netice itibarıyla tüketicilerin aleyhine yansıyor bu bir. İkincisi buna rağmen biz yüksek maliyetleri vatandaşlarımıza daha az oranda yansıtmak için de ciddi oranda sübvansiyon uyguladık. Yani geçtiğimiz yılı mesela hatırlatacak olursak; Sadece doğal gazdaki sübvansiyon tutarı 80 milyar lira civarında. Elektrikte 20 milyar liraydı bu sene bu rakam muhtemelen bunun belki iki katını aşacak gibi görünüyor. Çünkü rakamlar geçen seneye göre ciddi manada arttı. Evet zorunlu olarak bazı artışları yaptık biz de, yani Hazine'nin maliyenin taşıyabileceği bir yük var. O yükü büyük bir kısmı aslında oraya alıyoruz. Özellikle de hane halkını yani dar gelirli ve orta gelirli vatandaşlarımızı biliyorsunuz destekleyebilmek için bir elektrikte kademeli uygulamaya geçtik. Zaruri ihtiyaçlar için olan elektrik kısmını yaklaşık 240 kilovatlık kısmı birinci kademe dediğimiz daha düşük kademeden faturalandırıyoruz. Orada neredeyse yüzde 50 civarında bir sübvansiyon söz konusu. Doğal gazın sübvansiyonu zaman zaman yüzde 80'i bile aştığı dönemler oldu. Şu anda yüzde 75'ler seviyesinde devam ediyor. Bir vatandaşımız kendisine aylık gelen fatura mesela 250 liraysa aslında bin liralık maliyeti biz 250 lira olarak faturaya yansıtıyoruz demektir. Yani 750 lirasını kaynağında BOTAŞ, dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığımız milli bütçemizden karşılıyoruz demektir. Bu uygulama devam edece mi? Elbette yine devam edecek. Önümüzdeki iki yılda da devam edecek. Fakat maliyetler tekrar oturup hesaplanacak ve bu uygulamaya da yine aynı şekilde vatandaşımızın lehine sürdürüceğiz.

1 yıl önce

Bakan Çavuşoğlu’ndan İsveç ve Finlandiya’ya ‘taahhüt’ hatırlatması: Adımlar yetersiz

Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde toplanan kabine sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, İsveç Başbakanı Kristersson’un bugün Türkiye’ye yapacağı ziyarette NATO üyeliği için gelişme olup olmayacağı sorusuna, şu yanıtı verdi: “Somut adımların atılması bakımından kritik bir toplantı olacak. İsveç Hükümeti zaten tüm açıklamaları ile bu yönde adım atacağını söylüyor. Daha önce Üçlü Muhtıranın uygulanmasını takip için kurulan Daimi Ortak Mekanizmanın ilk toplantısı Helsinki’de düzenlenmişti. Şimdi de Daimi Ortak Mekanizma Stokholm’de toplanacak. Bir önceki hükümet seçim öncesinde bu toplantıyı Stokholm’de yapmaya cesaret edemedi, o yüzden Finlandiya’da olmuştu. Şimdi Stokholm’de olacak. Bu toplantıda tekrar Mutabakat Zaptı masaya yatırılacak, 3’lü bir şekilde ne yapıldı, ne yapılmadı bunlar gözden geçirilecek. Oradan da rapor gelecek. Ondan sonra tekrar bir değerlendirme olacak. Her iki ülke de bazı adımlar attılar, ancak bu aşamada taahhütlerini yerine getirdiklerini söylemek zor. Gelecekte atılacak adımların belirlenmesi konusunda bugün yapılacak toplantının kritik olduğunu değerlendiriyoruz. RUSYA TAHILINDA ENGELLER TAM KALKMADI Çavuşoğlu tahıl koridoru anlaşmasına ilişkin de şu ifadeleri kullandı: “Çok yoğun bir temas trafiği var dikkat ederseniz. Rusya anlaşmaya döndükten sonra da yoğun bir telefon trafiğimiz oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız, Putin, Zelenskiy ve BM Genel Sekreteri Guterres’le görüştü. Ben de, yine BM Genel Sekreteri Guterres, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile telefonla temas ettim. Ayrıca NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile de görüştüm. Keza, Hollanda Dışişleri Bakanıyla da bir görüşme yaptım. Hollanda özellikle gübre ihracatında önemli bir ülke. Bu arada BM Genel Sekreterinin de bazı temasları var. Genel Sekreter, Rus tahıl ve gübre ihracatının önündeki engellerin kalkması için görüşmelerde bulunuyor. Rusya’nın tahıl ve gübre ihracatının önündeki engeller tam olarak kalkmadı. Rusya’nın beklentilerinin karşılanması yönünde hangi adımlar atılacak, onları değerlendiriyoruz, çalışmaları koordine ediyoruz. KORİDORA İTİRAZ GELMEZSE SÜRESİ UZAYACAK İstanbul Anlaşmasının süresi dört ay. Taraflarca itiraz gelmemesi halinde anlaşmanın süresi uzayacak. Tekrar bir anlaşmaya gerek yok. Rus gübresinin ihracatı, varılan mutabakatın bir parçası. Rusların bu taleplerinin karşılanmadığına ilişkin bazı endişeleri var. Şimdi bu tereddütleri ortadan kaldırmak için diplomasi işliyor.” MISIR’LA NORMALLEŞME İSTEDİĞİMİZ HIZDA DEĞİL Bakan Çavuşoğlu, Mısır’la normalleşme süreci için de, “Her seferinde söylüyoruz, Mısır ile normalleşme süreci bizim istediğimiz düzeyde hızlı değil ama bu bizden kaynaklanmıyor” değerlendirmesini yaptı. BAE’li mevkidaşı ile görüşmeye de değinen Çavuşoğlu, “Artık ikili düzeyde attığımız adımlara ilaveten Afrika dahil üçüncü ülkelerde de neler yapabileceklerimizi ve diğer projeleri konuşuyoruz” ifadelerini kullandı. Suriye ile şu an planlanmış bir temas olmadığını belirten Çavuşoğlu, “İstihbarat düzeyinde temaslar devam ediyor” diye konuştu. 'KARŞILIK VERECEĞİZ' Bazı Türk yetkililere Yunanistan’a giriş izni verilmemesi sorusuna Çavuşoğlu, “İzmir’deki olayla bunun bir bağlantısı yok. Ancak Yunanistan’ın bilerek uyguladığı bazı yasaklar var. Biz de bu konuya ilişkin olarak Yunan makamlarını uyardık. Bazı yetkililerimize yönelik Yunanistan’a giriş yasağının devam etmesi halinde, buna karşılık vereceğiz” yanıtını verdi. 'İLİŞKİLERİMİZ NORMALLEŞMEYE BAŞLADI' Çavuşoğlu, Arap Ligi Zirvesi’nde uzun bir aradan sonra Türkiye’ye kınama çıkmaması hakkında da, “Türkiye’ye yönelik iki tane sürekli kabul edilen karar vardı. İlk defa uzun bir aradan sonra bu iki metin kabul edilmediği gibi bildiride de Türkiye’ye herhangi bir atıfta bulunulmadı. Bunun sebebi, Mısır ve Körfez ülkeleri dahil bazı Arap ülkeleri ile ilişkilerimizin normalleşmeye başlaması. Bizim kaldı ki Mısır ile bir mutabakatımız var. Yani ilişkiler normalleşirken uluslararası platformlarda birbirimize karşı gelmeyeceğiz. Ayrıca, Arap Ligi Zirvesi kararlarını, Arap ülkeleri arasındaki sorunların çözülmesi, Filistin davası gibi ortak davamızın birlikte savunulması ve Arap Ligi ülkeleriyle iş birliğimizin artmasına vesile olması bakımdan da olumlu buluyoruz” değerlendirmesini yaptı.

1 yıl önce

CHP’li Bodrum Belediyesi şaşırtmadı! Göz dikmedikleri bir çocuk parkı kalmıştı!

Muğla’nın Bodrum ilçesinde daha önce denize sıfır oyun alanlarını bir otele peşkeş çekmeye çalıştığı iddia edilen Bodrum Belediyesi bu sefer de çocukların ücretsiz olarak kullandığı park alanlarına göz dikti. PARA YOKSA SPOR YOK Halka açık çocuk parkları, içinde basketbol sahası ve tenis kortları bulunan spor alanları özelleştirilerek kiraya verdiği iddia edilirken vatandaşların sosyal alanlarından yararlanabilmek için ücret ödeyecek. AYLIK 15 BİN TL İÇİN... Yeniasır gazetesinden Adem Ülker'in haberine göre; Bodrum Belediye Başkanı CHP'li Ahmet Aras'ın başlattığı bu uygulama sonucunda Torba Mahallesindeki içinde çocuk parkı da olan spor tesisleri özel bir şirkete kiraya verildi. Edinilen bilgiye göre, özel bir şirketle yıllık 180 bin lira olmak üzere 5 yıllığına anlaşıldı. Yani aylık sadece 15 bin TL. Kiraya verilen 1600 metrekarelik yeşil alanda, çocuk parkının yanı sıra vatandaşların da ücretsiz olarak yararlandığı spor tesisi, tenis kortu, basketbol sahası, soyunma odası ve tuvalet bulunuyor. Yeni uygulamadan sonra vatandaşlar bu tesisleri kullanabilmek için para ödemesi yapmak zorunda. TEPKİ SONRASI ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMA Tepkiler üzerine Bodrum Belediyesi'nden açıklama yapıldı. Açıklamada, "Tenis kortları dışındaki oyun ve spor alanları ihale kapsamı dışındadır, halkın kullanımına her zaman açıktır" denildi. Belediyenin açıklamasıyla ihale belgesinin çakışması dikkat çekti. Belgede kiraya verilen yer, "Spor tesisi, tenis kortu, basketbol sahası, soyunma odası ve tuvalet" olarak belirtiliyor. ÇOCUK PARKINI SÖKTÜ, İTİRAZ ÜZERİNE GERİ ADIM ATTI İddiaya göre Yalıkavak'ta bir otelin sahibi hemen önlerinde denize sıfır çocuk oyun parkını restoran haline getirmek için Aras'la görüştü. Aras teklifi kabul etti ve parktaki oyun aletlerini bir gecede söktü. Yalıkavaklı aileler durumu öğrenince hem Aras'a hem de otel yöneticilerine büyük tepki gösterdi. Aras geri adım atmak zorunda kaldı ve oyun aletlerini tekrar parka yerleştirdi.

1 yıl önce

Devlet Bahçeli: AK Parti’nin siyasi parti ziyaretleri doğru bir adım… CHP neyse de HDP odur

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Değerli arkadaşlarım, muhterem misafirler, sayın basın mensupları, haftalık olağan meclis grup toplantımız nedeniyle yapacağım konuşmama geçmeden evvel hepinizi selamlıyorum. Televizyon ekranlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Doğan her canlının vakti geldiğinde taşıdığı ruh emanetini teslim etmesi mukadderdir, bundan kaçış yok. Büyük halk ozanımızın Aşık Veysel'in vurguladığı gibi 'Can kafeste durmaz uçar, ay dolanır yıllar geçer, dostlar beni hatırlasın' Mühim olan duayla, şükranla hatırlanmaktadır. Selanik'teki ahşap evde doğup cumhuriyetin doğuşunu sağladı. Gün geldi tıpkı kargalar gibi düşmanı da İzmir'e kadar kovaladı. Türk milletinin istikbal ve istiklali onun emsalsiz mücadelesiyle, anıtlaşmış yüksek ülküleriyle pırıl pırıl parladı, milletini yetim bırakmadı. Bütün eğitim süresinde büyük bir kumandan vasfının hamurunu yoğurdu. Atatürk demek üstün nitelikli bir dava adamı demektir. Atatürk demek milli mücadelenin başı, cumhuriyetin başarısı demektir. O bir insandır, kuşkusuz fanidir ve şimdi naciz vücudu vatan toprağına emanettir. Bizzat kendisi demişti ki "Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olmak, dünyaya gelmektir" Atatürk kurucu bir liderdir, ilk Cumhurbaşkanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk de tıpkısının aynısıdır. Türk devlet zincirinin halkaları birbiriyle iç içe geçmiştir. Gazi Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak kıymetidir. Türk milliyetçiliği, Türkiye'nin bağımsızlığını temin etmekle kalmamıştır. Atatürk liderliğindeki kurucu kahramanlar, sömürgeciliğe karşı Türk milletinin iradesini Türk milliyetçiliğiyle perçinlemişlerdir. 10 Kasım bir matem günü değil, yaşanmış onca hadisenin bir ifade günüdür. 2 gün sonra vefatının 84. yıldönümünü anacağımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletine sevdalı bir devlet adamıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emanetleri MHP ve Cumhur İttifakı'ndadır. Bu milli emanetlere asla leke sürdürülmeyecektir. Aziz Atatürk'ü minnetle yad ediyorum. Biz hepsinden razıyız, ruhları şad, mekanları cennet olsun niyazındayım. Arsız ve ahlaksız bölücüler hesap verecekler, Aziz Atatürk'ün en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak ve yaşatılacaktır. Tarihimizin her noktasında derinlere tutulmuş manevi bir hissiyatın berrak izlerini görmek mümkün ve muhtemeldir. İhmal edemeyeceğiz bir gerçek varsa o da şudur; bizim için milli hafızada yer etmiş her toprak vatandır. Artık sızlanmaya gerek yoktur. Türk milleti belini doğrultmuştur. Dünyanın konuştuğu bir Türkiye tablosu karşımızda asılıdır. Mağdurların sesi olan bir Türkiye gerçeği hepimize bir gurur yaşatmaktadır. Ülkemiz uzadıkça uzayan bir köprü, bir kucaklaşma sahası, ümitleri yeşerten bir yardımseverlik şahikası olarak sivrilmiştir. Aktif ve atılgan bir diplomasiye müdahil bir Türkiye'ye ulaşılmıştır. Yegane kuvvet Türk milletidir, Cumhur İttifakı'dır, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Türkiye siyaset eliyle pergelin sabit ayağını başkent Ankara'ya koyup diğeriyle 360 derecelik bir bakış açısına erişmiştir.  TAHIL SEVKİYATI KRİZİNİN AŞILMASI Tahıl sevkiyatı durdurulmuştu. Kapanan tahıl koridoru Sayın Cumhurbaşkanımızla Rusya Başkanı Putin'in görüşmesi sonucu tekrar açılmıştır. Hatta Sayın Erdoğan ile Putin arasında varılan mutabakata göre tahılın Afrika ülkelerine ücretsiz nakli kararlaştırılmıştır. Çok şükür açlar doyurulacaktır. 10 milyon tondan fazla tahıl taşınmıştır. Yüzde 13'lük kısmı Afrika ülkelerinin hissesine düşmüştür. Sosyal ve ekonomik alaboralar gittikçe yaygınlaşmaktadır. Türkiye tahılın diğer ülkelere eriştirilmesi konusunda tüm dünyaya insanlık dersi vermektedir. İnsan haklarını sözde değil özde ve samimiyetle savunan ülke Türkiye'dir. Türkiye bu alanda bayrak gibi dalgalanmaktadır. Bu mesele iman meselesidir. Biz kalp gözünden bakıyoruz, Batı kâr gözüyle bakıyor. Bilinmelidir ki mazlumların çığlığını duymayanlar sağır değil sahte ve samimiyetsiz odaklardır. Aynı şeyi petrol zengini bazı İslam ülkelerinin yöneticileri için de söylemek ahlaki tutarlılık gereğidir. Türkiyemizle iftihar ediyoruz. Mensubiyetinden onur duyduğumuz milletimizle övünüyoruz. Fırsat kollayanlarla çetin bir hesaplaşmaya girmekten asla kaçınmayacağımızı açık seçik haykırıyoruz. Zaman Türkiye zamanıdır, zemin Türk vatanıdır. Zafer ise Türk milletinindir. Hep birlikte yapacağız. ABD'DEKİ ARA SEÇİM Bugün ABD'de ara seçimler yapılacaktır. 435 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nin tamamını oylarıyla belirleyecektir. ABD, sosyal, ekonomik ve siyasi kördüğümün pençesindedir. Siyasetteki sert kutuplaşma ABD'yi kuşatmıştır. Başkan Biden, cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanmasıyla kendisi hakkında azil süreci başlatılacağını açıklamıştır. Biz demokratik süreçlerin harfiyen işlemesini temenni ediyoruz. Kaos içindeki bir ABD'nin, dünyanın diğer ülkelerine de tesiri olacağını düşünüyoruz. Brezilya'da seçimler yapılmış, 11 yıl aradan sonra Lula yeniden başkan seçilmiştir. Ayrıca Kore Yarımadası'nda gerginlik günbegün tırmanmaktadır. Doğu Asya küresel mücadelelerin ağırlık merkezlerinden birisi haline dönüşmüştür. Pakistan Eski Başbakanı'na yapılan suikast girişimi yeni bir çatlak eklemiştir. Bu ülkede derin anlaşmazlıkların kapağı iyice açılmıştır. Avrupa ülkeleri yaklaşan kış aylarından dolayı ısınma nedeniyle panikleyip kıvranmaktadır. Türkiye bu konuda çok rahattır. NATO'nun Madrid Zirvesi'nde imza alınan muhtıra ile İsveç ve Finlandiya'nın terörle aralarına nasıl mesafe koydukları incelenmesi gereken bir konudur. Henüz ikna edici bir sonuç alınmış veya görülmüş değildir. İsveç iş muhalefeti PKK/YPG'nin kontrolündedir.  NATO GENEL SEKRETERİ'NE TEPKİ NATO Genel Sekreteri'nin TBMM'de nasıl bir karar alacağını dikte etmesi bize göre edepsizliktir. Stoltenberg’in dili buyurgandır ve yaralayıcıdır. TBMM’de ne yapacağını, nasıl karar alacağını dikte etmesi bize göre edepsizliktir. Kararımızı alırken Türkiye’nin çıkarlarına bakarız. NATO Genel Sekreteri boyunu aşan sularda kulaç atmaktan vazgeçmeli. Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir. Türkiye oyalanıyorsa millet asla teslim olmayacaktır. Sayıları 6 mı 7 mi yoksa 8 mi olduğu bile muamma olan zillet dedikodunun anaforuna düşmüştür. Bu savrulmaya siyaset diyen zillet ittifakı demokrasinin cellat başıdır. Millet namına bu tespitleri yapmak ana görevimizdir. Doğruya doğru demeyi inançla sürdüreceğiz. Lütfen bir an olsun şu söylediklerimi gözünüzün önünde canlandırmanızı istiyorum. Almanya'nın ana muhalefet partisi başkanı İstanbul'a gelse ve video kaydı yapıp ülkesine verip veriştirse ne düşünürdünüz? Bu manzaraların size göre gerçekleşme ihtimali ne kadardır? Böyle bir zillete düşmeleri akla ve mantığa muhakkıf mıdır? Bunların hepsi CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yapmış ve imkansızı başarmıştır. Kılıçdaroğlu, özel görevle yetkilendirilmiş taşeron bir siyasetçidir. Bu görev Atatürk'ü itibarsızlaştırma ve CHP'yi silme görevidir. Bu görevin temelinde Dersim İsyanı'nın rövanşını almak yatmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun hiçbir söz ve eylemi CHP'nin geçmiş genel başkanlarıyla bağdaşmamaktadır. ABD'den sonra Birleşik Krallık'ta soluğu alan Kılıçdaroğlu hezeyan nöbetine girmiştir. Kayıp 8 saatin hemen ardından Birleşik Krallığın sokaklarında kendisini ve partisini rezil etmiştir. Bir ara Londra tefecilerine ağzına geleni söyleyen Kılıçdaroğlu bu kez tefecilerin kafesine girmiştir. Türkiye'nin gri listede olduğunu lanse eden Kılıçdaroğlu bizim için simsiyah bir şahsiyettir, iftira madenidir. Birleşik Krallığın gri listede olduğunu bilmeyecek kadar Türkiye karşıtıdır. 342 milyar dolarlık teknoloji yatırımı yapan bir grupla buluşmuş. Gençlere seslenen Kılıçdaroğlu ihtiyaçları olan parayı bulduğunu söylemiş. Trajikomik bir Film senaryosu değildir. Kılıçdaroğlu'nun anlata anlata bitiremediği temiz para mavrasının perde arkasında kanlı bir geçmiş, çalınmış emekler, gasp edilmiş servetler vardır. Temiz para derken Türkiye'yi narko devlet olarak ispiyonlayan Kılıçdaroğlu, sömürgeciliğin inzibat görevlisidir. 1 değil 1000 kere yazıklar olsun diyorum. Hiç mi etrafında sevenin kalmadı? Temiz bahanesiyle peşine düştüğün parayı, emirler listesine tutuşturan kim sana tamam diyecek? O temiz dediğin paraya yılın başında tefeci parası diyordun. Boş değirmenden arıyorsun, bir yanında et kavuruyor diğer yanında harman savuruyorsun. Türk milletinin her kuruşu temizdir, helaldir, alın teridir. Türk milleti cebi para dolsun diye ruhunu kiraya asla vermeyecektir. Türkiye'yi sağda solda parti odalarında kara parayla itham edenler, Türk polisine uyuşturucu ticaretiyle ilgili çamur atan kim olursa olsun bizim gözümüzde tescilli vatan hainidir. Bu çok kirli bir FETÖ ağzıdır. Kılıçdaroğlu'nun söylediği söze bakın, girdiği ilişki ağına bakın. Kılıçdaroğlu kara para incelemek istiyorsa HDP'yi incelesin. Sandık Londra'da, Washington'ta kurulmayacak. Türk milleti Türkiye'yi karalayanlara demokrasi meydanını dar edecektir. Sayın Kılıçdaroğlu burada sana ekmek yoktur. Zillet ittifakını Türk milleti geri gelmemek üzere götürecektir. AK PARTİ'NİN HDP İLE GÖRÜŞMESİ Başörtüsünü güvenceye alan anayasa değişikliğini sonuna kadar destekliyoruz. Bizim görüşümüz bellidir, karar ve irademizde değişiklik yoktur. Bu değişikliği ya TBMM'de ele alıp sonuca gidelim ya da halk oylamasına gidelim. Bu iki seçeneğe de hazırız. Bu arada AK Parti heyetinin Meclis'te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret etmesi son derece doğal bir adımdır. HDP ile niye görüşülmüş, günlerdir cevabı aranan sorular bunlardır. HDP'ye nasıl baktığımızı tekrar etmeye tenezzül etmiyorum. Bizim gözümüzde HDP neyse CHP de odur ve aynısıdır. Bizim görüşüldüğüne değil makul ve demokratik çözümün nasıl olacağına bakıyoruz. Kabağa değil öze odaklanıyoruz.  Fitne tezgahı açanlara, bozguncu telkinlere, ikiyüzlü tahriklere, oyun içinde oyun kuranlara Cumhur İttifakı'nı sorgulayanlara kapalıyız, alayına birden yüzümüzü dönmüş durumdayız. Topuna diyorum ki haydi başka kapıya. MHP'yi eleştiren malum basın mensuplarına sesleniyorum; nereye gidiyorsanız gidin.

1 yıl önce

Ekrem İmamoğlu, ikinci ‘Erdoğan’ olma hayalleri peşinde! Tek amacı mağduriyet…

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu'nun İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun davasına bakan eski hâkimin "İmamoğlu'na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem telkin edildi" dediğini iddia ederken Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi köşesinde bugün  “İmamoğlu'na siyasi yasak gelecek mi?” sorusunu ele aldı. Selvi, "İmamoğlu'na siyasi yasak gelecek mi?" başlıklı yazısında şunları kaydetti: 11 Kasım Cuma günü Ekrem İmamoğlu’nun YSK üyelerine, “ahmak” dediği için yargılandığı davanın duruşması var. İmamoğlu, 4 yıl 1 ay hapis talebiyle yargılanıyor. Eğer 1 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılırsa İmamoğlu’nun siyasi yasaklı olacağı ifade ediliyor. Bu durumda İmamoğlu’nun belediye başkanlığı düşürülecek. Belediye Meclisi’nde çoğunluk AK Parti’de olduğu için yapılacak seçimle AK Partili bir isim belediye başkanı olacak. Her duruşma öncesinde Ekrem İmamoğlu, kamuoyunu harekete geçirecek bir adım atıyor. Geçen sefer kitleler Anadolu Adliyesi’nin önüne yığılmıştı. Bu kez de “Ahmak” diye bir video hazırlatmış. AHMAK VİDEOSU Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı denilince iki şey ön plana çıkıyor. Biri sürekli olarak polemiğe girmek, ikincisi ise mağduriyet oluşturmak. Duruşma öncesinde hazırlatılan videoyu izleyince İmamoğlu’nun yeni bir mağduriyet peşinde koştuğunu görüyorsunuz. Bir defa videonun adı “Ahmak”. Videoda o kadar çok “ahmak” vurgusu yapılıyor ki adeta mahkeme heyetine sübliminal olarak mesaj veriliyor. “Ben ahmak dedim ve bana bundan dolayı bir ceza verin” gibi bir ısrar hissediliyor. Her İmamoğlu olayında olduğu gibi burada da bir de algı operasyonu yapılıyor. Sanki davayı AK Parti açtırmış gibi bir hava veriliyor. Oysa İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulunanlar, YSK üyeleri. YSK eski Başkanı Sadi Güven, “İmamoğlu’nun sözlerini savcılığa ben bildirdim. O konuşmayı kurula karşı yaptığını düşünerek böyle bir ihbarda bulunduk” demişti. MAĞDUR ROLÜ İmamoğlu’nun siyasi yasak getirilip AK Parti tarafından koltuğu elinden alınmış bir İstanbul Belediye Başkanı rolünü oynamak istediği çok belli. Erdoğan da bir şiir okuduğu için İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan alınıp hapse atılmış, oradan Cumhurbaşkanlığı’na kadar yükselmiş bir lider değil mi? İmamoğlu’nun da ikinci Erdoğan olma hayalleri peşinde koştuğu düşünülebilir. Ama Erdoğan’ın hikâyesi farklı, İmamoğlu’nun hikâyesi farklı. BAŞKA YOLLAR VAR Ancak şunu söylemek isterim. İmamoğlu 1 yıldan fazla hapis cezası alsa da mutlaka siyasi yasaklı olacak diye bir zorunluluk yok. Hukuk içinde birden fazla yol var. Adli para cezası verilir ya da hâkim hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verirse siyasi yasak söz konusu değil. HAYAT ÖPÜCÜĞÜ OLUR Ayrıca Erdoğan hapisse hapis, siyasi yasaksa yasak... Bunları yaşadı. Bu çözüm değil. Siyasetçinin cezası siyaseten olmalı. Parti liderlerinin grup konuşmalarını izlediğimizde “ahmak” sözü onların yanında hafif kalıyor. Bu durumda hepsine ceza verecek olsanız her salı günü bir parti liderinin hapse girmesi gerekir. Ayrıca bu tür cezalar ters teper. İstanbul seçimlerinde bunu gördük. Milyonlarca İstanbullunun oyunu alan bir belediye başkanının yargı kararıyla önünün kesilmesi vicdanlarda ters teper. Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Necati Özkan, İmamoğlu’nun hikâyesini yazdığı kitaba, “Kahramanın Yolculuğu” ismini vermişti. Belli ki İmamoğlu, yolunun siyasi yasaklardan geçerek gerçek bir kahramana dönüşmesini çok arzu ediyor. Siyasi yasaklı olması demek İmamoğlu’na hayat öpücüğü gibi gelir.

1 yıl önce

İsveç'ten iadesi istenen FETÖ'cü görüntülendi: Türkiye karşıtı lobinin bayraktarılığını yapıyor

İsveç'ten iadesi istenen firari FETÖ'cü Mustafa Kemal Şirin Stockholm'de ortaya çıktı. FETÖ elebaşının da tercihi olan krem rengi pardösüsü ve spor şapkasıyla görüntülenen Mustafa Kemal Şirin'i, yakalanma korkusunun sardığı anlaşılıyor. Rusya'nın 2003'te casusluktan kovduğu Şirin, İsveç'te FETÖ'nün Türkiye karşıtı lobisinin bayraktarlığını yapıyor. RUSYA'DAN 'ULUSAL GÜVENLİĞE TEHDİT' GEREKÇESİYLE KOVULDU Mustafa Kemal Şirin, FETÖ'nün Rusya'daki okullarının kapatıldığı dönemde örgütün Rusya İmamıydı. Halen FETÖ'nün aktif İsveç ülke sorumluluğunu yürüten Mustafa Kemal Şirin, dönemin Rusya Federasyonu Başkan Vekili olarak görev yapan Vladimir Putin tarafından imzalanan bir kararla 2003 yılında 'ulusal güvenliğe tehdit' gerekçesiyle Rusya'dan kovulmuştu. Batılı istihbarat örgütleriyle derin iltisakı nedeniyle 2003 yılında Rusya Federasyonu'na girişi tamamen yasaklanan ve aynı zamanda Rusya'da faaliyet yürüten Tolerans Vakfı Başkanı olan Mustafa Kemal Şirin, Rusya'ya yönelik istihbarat ve casusluk faaliyetlerini, Pensilvanya da gerçekleştirilen şura kararıyla 'İskandinavya İmamı' olarak İsveç'e yerleşti. İsveç'i FETÖ'nün merkez üssü yapmak için faaliyetlere girişen Şirin, SweTurk federasyon kurucu başkanlığı ve Nordic Business AB yönetim kurulu başkanlığını da bir dönem yürüten, terör örgütünün İsveç'teki tüm faaliyetlerinden sorumlu olan Şirin'in 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında firari fetullahçıları ülke çapında koruma ve kollama görevini de üstlendi. Mustafa Kemal Şirin, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi olarak İsveç makamlarından istediği 11 azılı Fetullahçının iadesini engellemeye yönelik İsveç resmi makamlarıyla temasları yürüten isim. Şirin, İsveç'in önemli üst düzey siyasetçilerine yönelik tüm lobi faaliyetlerini PKK terör örgütünün sorumlularıyla birlikte gizlice yürütüyor. Fetullahçı Terör Örgütü'nün İsveç örgütlenmesinin temelini 2011 yılında atarak FETÖ'nün İskandinavya ülkeleri arasında merkez üslerinden biri haline getiren Mustafa Kemal Şirin, gizli faaliyetlerini 5 Temmuz 2012 tarihinde Stockholm ALVSJÖ Bölgesi Stora Mans Vag 11 B adresinde SWETURK adlı paravan derneği kurdu. Şirin, İsveç ülkesinde terör örgütünün tüm paravan operasyonlarını sözde kar amacı gütmeyen bu sivil toplum kuruluşu üzerinden yürüttü. TÜM MAL VARLIĞI DONDURULDU Adalet Bakanlığı'nın isteğiyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Şirin'in tüm mal varlığına yönelik dondurma kararı alınmış ve bu karar 24 Aralık 2021 tarihinde Resmi Gazetesi'nde yayınlanmıştı. FETÖ'NÜN İSVEÇ SORUMLUSU KORKU İÇİNDE FETÖ İsveç İmamı Şirin'in geçmiş dönemde, örgütün Kolombiya imamlığı ve Rusya imamlığı da bulunuyor. Şirin, ayrıca FETÖ'nün Belçika yapılanması tarafından 2 Eylül 2021 tarihinde kurulan Avrupa Popülizm Araştırmaları Merkezi isimli düşünce kuruluşunun kurucuları arasında yer alıyor. FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında yakalama kararı bulunan Şirin'in ülkenin başkenti Stockholm'de adım adım izi sürüldü. TANINMAMAK İÇİN BEYZBOL ŞAPKALI DOLAŞIYOR Sabah gazetesinde yer alan habere göre, FETÖ'nün karanlık imamı Şirin'i, Stockholm Skarholmen Bölgesi'nde görüntülendi. Skarholmen Stangholmsbacken Sokağı 50 nolu apartmanda 18 Mayıs 2019 tarihinden itibaren bu adreste saklanıyor. Açık kaynaklarda fotoğrafına rastlanılamayan ve Türkiye'de yürütülen FETÖ soruşturmaları çerçevesinde hakkında "Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği"nden yakalama kararı bulunan firari imamın fotoğraf karelerine yansıyan görüntüsünde Şirin'in korku içinde tanınmamak için sürekli beyzbol şapkalı dolaşması ise dikkatlerden kaşmadı. Foto muhabiri Çağrı Oğuz, Mustafa Kemal Şirin'i devamlı yere bakarak yürüdüğü ve karşıdan tanınacak şekilde görüntüleyemediği için yan profilden özel çekmek zorunda kaldı. ELEBAŞISININ PALTOSUNDAN GİYİYOR Özel istihbarat ekibimizin görüntülediği Şirin'in üzerinden hiç çıkarmadığı krem renkli paltosu Fetullah Gülen'in sık giydiği paltoyu andırması dikkat çekiyor. İsveç İmamı, her gün oturduğu ikamete yaya olarak gittiği 500 metre ilerideki Varberg Centrum'dan metro ile Stockholm merkeze gidiyor. Akşamları Saat:18:00 civarında yine aynı metro istasyonundan geri gelen Mustafa Şirin, Varberg Centrum da bulunan lüks İCA adlı marketten günlük alışverişini yapmayı ihmal etmiyor. Kemal Şirin'in beyaz renkli SUV marka bir jip'i olmasına rağmen takip edilmemek için çok az kullanıyor.

1 2 ... 1150 1151 1152 1153 1154 1155 1156 ... 2641 2642