20 Nisan Cumartesi 2024
2 yıl önce

Evlat nöbetindeki anne: HDP Ceylan'ımın elinden kalem alıp, silah verdi

Diyarbakır'da oğlu Mehmet Akar'ın terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığını söyleyerek HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi başlatan Hacire Akar'ın evladına kavuşması, diğer aileler için de umut oldu. Hacire Akar'ın da çağrısıyla çocuklarını bulmak isteyen aileler, 3 Eylül 2019'da HDP binası önünde evlat nöbeti başlattı. 811 gündür sürdürülen evlat nöbetinde Hacire Akar ile birlikte çocuklarına kavuşan aile sayısı 33 oldu. 'KIZIMI ALMADAN GİTMEM' Terör örgütü PKK tarafından 8 yıl önce kaçırıldığını belirttiği kızı Ceylan için Bursa'dan gelen ve evlat nöbetini sürdüren Türkan Mutlu, çocuğuna teslim olması çağrısında bulanarak, "811 gündür biz bu kapıda evlatlarımız için oturuyoruz. Bir anne evladı yolunda yorulmaz. Benim Ceylan'ım 8 senedir kar, kışta mağaralarda, dağlarda. Ömrü gitti. Şu anda 25 yaşında Ben Ceylan'ımı istiyorum. Ben evladımı istiyorum. HDP benim Ceylan'ımın elinden kalemi alıp silah verdi. Dağlara gönderdiler. 8 senedir ben Ceylan'ımın acısını çekiyorum. Eğer HDP'de bir şeref, vicdan, hasiyet varsa kız çocuklarını dağlarda mağaralarda mahkum etmezler ama onlar burada bizden kaçıyorlar. Ben Ceylan'ımı almadan bu kapıdan gitmem" dedi. Türkan Mutlu, kızı Ceylan'a seslenerek, "Allah biliyor, Ceylan ile deli dolu anne ve kızdık. Birbirimizi çok seviyorduk. Biz birbirimize çok düşkündük. Ceylan biz senden sonra aile olamadık. Ben senden sonra ablanı, ağabeyini, kardeşini de ihmal ettim. Çık gel kızım, orası senin yerin değil. Orası insan yeri değil. Benim ciğerim, kapım sana açık. Orada seni kandırıyorlar. Diyorlar, 'Devlet sana ceza veriyor. Devlet seni içeri atıyor'. 34 tane evlat geldi. Şu anda annelerinin kucağında. Annelerinin yanında. Korkma gel. Sen gelene kadar ben senin yolundayım, senin peşindeyim" diye konuştu.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gümüşhane İl Danışma Toplantısı'na telefonla bağlanarak partililere hitap etti

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım'ın AK Parti Gümüşhane İl Danışma Toplantısı'na telefonla bağlanarak partililere hitap etti. Partisinin Gümüşhane Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısına katılan Yıldırım, toplantı sırasında telefonla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arayarak "Sayın Cumhurbaşkanım, Gümüşhaneliler sesinizi duymak istiyor." dedi. Telefondan partililere hitap eden Erdoğan, "Sizleri İstanbul'dan en kalbi duygularla selamlıyorum. Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz aydınlık olsun inşallah." ifadelerini kullandı. Erdoğan, İl Danışma Meclisi Toplantısının hayırlara vesile olmasını dileyerek "Gerek ana kademe gerek kadın kollarınız gerek gençlik kollarınız olarak danışma meclisi toplantılarımızın önemini, ehemmiyetini zaten sizler de çok çok iyi biliyorsunuz. Şu anda, yaklaşık 1,5 yılın kaldığı seçimler öncesinde bu yapılan danışma meclisi toplantılarımızın ne kadar önemli olduğu malumunuzdur. Hele hele Gümüşhane'miz için bu çok çok farklılık arz ediyor ve şimdi de inşallah Gümüşhane-Bayburt Havalimanı'nın yapılışıyla birlikte Gümüşhane, Bayburt çok daha faklı noktaya gelecek." diye konuştu. Salondaki gençlerin, "Dik dur eğilme, AK gençlik seninle" sloganları üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Hiç endişeniz olmasın, biz dimdik ayaktayız. Ayakta tutun yeter ki Gümüşhane'mizi her zaman olduğu gibi çok çok farklı müstesna bir şekilde inşallah 2023'e hazırlayın. 2023'te Cumhur İttifakı olarak Gümüşhane'den silme çıkmaya kararlı mıyız? Bu malum takıma da gereken dersi vermeye de hazır mıyız? Gerek ana kademe gerek kadın kolları gerek gençlik kolları olarak inşallah kapı kapı dolaşmak suretiyle 2023'te ben inanıyorum ki Gümüşhane ve Bayburt gayet başarılı bir netice almak suretiyle inşallah her zaman olduğu gibi Gümüşhane'nin sesi, Bayburt'un sesi çok daha farklı, çok daha güçlü çıkacaktır. Ben bu duygular içerisinde sizleri selamlıyor ve tüm ana kademe, kadın kolları ve gençlik kollarımıza başarılar diliyorum, Allah yar ve yardımcımız olsun."

2 yıl önce

İYİ Partili Durmuş Yılmaz'ın Resmi Gazete iddiasının arkası boş çıktı! Sosyal medyada büyük tepki...

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz, geçtiğimiz akşam sosyal medyayı karıştırdı. Resmi Gazete'de önemli şeylerin yayınlanacağını iddia eden Yılmaz, gece yarısı Resmi Gazete'de bir şey yayınlanmayınca tepki çekti. "BU GECE BİR ŞEY OLABİLİR" Söylediklerinin bir bilgi ve duyuma dayanmadığını, var olan belirsizliklere vurgu yaptığını belirten Yılmaz, "Bu gece bir şey olabilir, olduğu zaman da Türk lirasının üzerine nasıl daha fazla bir sıkıntının geleceğini görürsünüz" ifadelerini kullandı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM bütçe komisyonunda eski Merkez Bankası Başkanı ve İyi Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz'ın "bu gece saat 00.00 da Resmi Gazeteyi takip edin, ekonomi açısından olağanüstü bir şey olacak" sözlerini aktardı. Yılmaz, bu sözlerine kendi Twitter hesabından yaptığı paylaşımla açıklık getirdi. "OLACAK DEMEDİM, OLABİLİR DEDİM!" Gergerlioğlu ilk açıklamasından sonra Durmuş Yılmaz'ın bir düzeltme yaparak, "olacak değil, olabilir" dediğini aktardı. Durmuş Yılmaz ise Twitter hesabından, "Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığım konuşma aşağıdadır. Bu bir bilgi ve duyuma dayanmıyor var olan belirsizliklere vurgu yaptım" diye konuştu. CÜNEYT ÖZDEMİR'DEN TEPKİ GELDİ Cüneyt Özdemir de İYİ Parti’li Durmuş Yılmaz’a tepki gösterdi. Özdemir sosyal medya hesabından Yılmaz'a “Değdi mi bu kadar insanı uykusuz bırakmaya Durmuş bey?” diye yanıt verdi.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu'dan 'Dünya Çocuk Hakları Günü' mesajı

1 Şubat 2019’da, Hakkari Belediyesi Çocuk Oyun ve Kültür Merkezi ziyaretinden bir video paylaşan Soylu, "Bu toprağın çocuklarıyla birlikte, bu toprağın çocukları için... #DünyaÇocukHaklarıGünü Şubat 2019 - Hakkari” dedi.

2 yıl önce

Diyarbakır Anneleri helallik bekliyor

Bir süredir CHP'nin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun şahinleşen siyasetini izliyoruz, elbette siyasetin şahinleşmesine dair birçok ülkeden alınan örnekleri kendi bünyesinde biriktiriyor Kılıçdaroğlu, orası net. Lakin bunu yaparken, örnek aldığı şahin kanatların farklı siyasetlerde nelere dair şahinlik gösterdiklerinden habersiz bir siyasal tavır sergiliyor. Çok değil daha birkaç gün önce "Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte partimizin hataları oldu. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım" cümlelerini kurdu ve sonrasında helalleşeceği bazı kesimleri tek tek saydı. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ardından ise Selahattin Demirtaş da helalleşme propagandasına ortaklık etti ve "sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz" cümlelerini sarf etti. Demek oluyor ki, helalleşme bir yumuşak siyaset haline geliyor ve arzu politikasına dönüştürülüyor. Evlat nöbetindekiler bekliyor Kelimenin entomolojisine bakıldığı takdirde helal kavramının İslami bir ontolojisi olduğu görülür ve İslam açısından haram kılınmayanların helal olduğu sonucuna varılır. Dini, siyasete alet etmeme konusunda mangalda kül bırakmayan sayın Kılıçdaroğlu'nun, topluma yaklaşabilmek için yola çıktığı kavramın İslam ontolojili olması da elbette ayrı bir tartışma konusu ama bu helalleşme adımının azami bir oportünizme evirileceği de daha şimdiden kendisini belli ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşme misyonunu üstlenerek giyindiği derviş postu ile asıl helalleşmesi gerektiği kesimleri hatırlamasının ise faydalı olduğunu düşünenler arasındayım, çünkü helalleşme önce "hakkın teslim edilmesiyle" ilgilidir. Bu epistemolojik başlangıçtan yola çıkarak tarihsel açından 2000 yılı sonrasından başlasak dahi sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşmesi gerekenlerin ilk sırasında Diyarbakır Anneleri olduğunu iddia etmek doğru bir başlangıç olacaktır. Sadece Diyarbakır Anneleri değil, ülkenin birçok ilinde evlat nöbetinde olan ailelerden tek tek helallik alması gerekmektedir. Tam üç yıldır, "Evlatlarımızı HDP, PKK'ya teslim etti" diyerek feryat eden annelerin haykırışlarına rağmen HDP'ye "dostlarımız" diye hitap eden Kılıçdaroğlu'nun helalliği nereden başlatacağı açıktır. Sadece Diyarbakır'da değil Muş, Van, Hakkari ve Şırnak'ta, HDP'yi protesto ederek evlatlarını isteyen ailelerden tek tek helallik istemeli ve onların yanında PKK'ya lanet etmelidir. Kaset komplosu unutulmasın Kendi partisinin hataları veya günahları varken ve daha bu hatalarla yüzleşme ve helalleşme süreci başlatmamışken, HDP'ye "dostlarımız" diyerek HDP'nin hatalarına da ortak olan Kılıçdaroğlu, bu kadar yanlışı nasıl telafi edecek doğrusu merak edilmektedir. Mesela sayın Kılıçdaroğlu, Yasin Börü'nün katledilmesinde rol oynayan HDP'nin günahına ortak mıdır, Yasin Börü'nün ailesinden de helallik isteyecek midir ya da hendek olaylarında şehit edilen güvenlik güçlerimizin ailelerinden de helallik isteyebilecek midir? Yine dostlarından biri olan İyi partili Lütfü Türkkan'ın şehit ailesine ettiği küfrün günahına ortak olacak ve şehit ailesinden helallik isteyecek midir? Bunların yanında Kılıçdaroğlu "geçmişte partimizin de hataları oldu" ifadesini kullanırken süreç belirtmemektedir. Ayrıca bütün hataların geçmişe yüklenilmesi söz konusuyken meselenin Atatürk'e kadar gideceği bir aşamaya gelindiğinin de farkında değildir. Kılıçdaroğlu, helalleşmede Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü nerede konumlandıracağını netleştirmelidir. Hataların Gazi döneminde başladığını veya devam ettiğini ifade ettiği takdirde Gazi Mustafa Kemal'i, CHP'nin tarihinden silme çabasına girişmiş görünecektir. Sonraki süreçlere atfedilecek "parti hataları" ise ya İnönü ya Ecevit ya da Baykal dönemine ait olacaktır. Hangi liderin nasıl hatalar işlediği ve bu hataların nasıl telafi edileceği ise açık değildir. CHP'nin geçmiş liderlerini zan altında bırakarak yürütülecek siyaset CHP seçmenine yapılabilecek en büyük hakarettir. Bu adımıyla Kılıçdaroğlu, CHP geçmişinde yeni bir meşruluk sorunu ortaya çıkaracak ve kurucu kadroyu da "günah keçisi" ilan edebilecektir. Tezkereye hayır diyen Kılıçdaroğlu, Mehmetçiklerden helallik isteyecek midir? Yada 15 Temmuz'u tiyatro olarak isimlendiren, kontrollü darbe imalarında bulunan ve darbe girişimini kahve içerek izleyen Kılıçdaroğlu, Erol Olçak'lardan ve diğer şehit ailelerinden helallik isteyecek midir? Bir nesli yetiştiren öğretmenler için "AK partiye oy veren öğretmen değildir" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, öğretmenlerden helallik isteyecek midir? Yıllarca devletin bekası için eğitim alan ve sonra da bürokraside yer edinen vali, kaymakam gibi statüler için "Militan valiler, uzman çavuşlar, kaymakamlar var" diyen Kılıçdaroğlu, hangi kaymakam ya da validen helallik isteyecektir? Sayın Kılıçdaroğlu, "Hâkimler savcılar alçak kurulu", "Yalakadan sanatçı olmaz" ve "İktidar olduğumuz ertesi gün bütün yandaş medyayı kapatacağız" cümleleri için hukukçulardan, sanatçılardan ve gazetecilerden de helallik isteyecek mi? Yıllardır AKM için demediğini bırakmayan ve sanatçılara sahip çıkmak gerekir diyen Kılıçdaroğlu, sanatçıları yalakalıkla suçladıktan sonra sırf politik arzu uğruna nasıl bir helalleşme süreci başlatacaktır, anlamış değiliz. Sadece bunlar da değil, kendi partisinde hala görevde olan Feyza Altun gibi nefret söylemi pompalayan isimlerle mi helallik serüvenini başlatacak? PKK'nın tehdit ettiği akademisyenlerden ve şehit edilen öğretmenlerin ailelerinden de helallik isteyecek mi? Böyle bir girişimde "tezkereye neden hayır dedin" sorusuna karşılık hangi helallikten bahsedebilir? Birkaç yıl önce "aile bakanı birilerinin önüne yatmış vaziyette" cümlesinin sarf ettiği için Aile eski bakanı sayın Sema Ramazanoğlu'ndan da helallik isteyecek mi? Tüm bunlarla birlikte yıllardır kaybettiği seçimlerden dolayı CHP seçmeninden de helallik isteyecek mi acaba? Elbette sadece CHP seçmeninden değil bir dönem krize sebep olan kaset olayı sonrası bir gazetecinin "Genel başkan olmaya aday mısınız" sorusuna "Hayır, hayır, öyle bir şey söz konusu değil" cevabını verdikten sonra aday olarak CHP Genel Başkanı olan sayın Kılıçdaroğlu, arkasına hiç bakmadan yalnız bıraktığı Deniz Baykal'dan ve ailesinden helallik dileyecek mi? Sicili temiz değil Anlaşıldığı kadarıyla sayın Kılıçdaroğlu'nun yöntemi "ölüm hak, miras helal" söylemi ile birlikte geçmişin unutulup dünya malı ile ilgilenmeye yönelik bir tavırdır. Asıl mesele, ölenleri gömmek ve onların mirası üzerinden inşa edilecek bir iktidar pazarlığıdır. Kılıçdaroğlu, CHP'nin günahlarını geçmiş yöneticilerin üzerine yıkarak onları unutturma ve kendisi de, Ebedi Şef ve Milli Şef ikileminden sonra bir Demokrat Şef diyalektiğine aday olma yolunda yalpalı adımlarla ilerliyor. Toplumsal hafızayı bir kenara bırakarak, kendisi adına helal gıda fuarı açan Kılıçdaroğlu, sözde iyi niyetle yanlışı meşru kılmanın yollarını arıyor. Şu bilinmektedir ki sayın Kılıçdarolu'nun helallik sicili temiz değil ve helalleşmede problem var. Çünkü Kılıçdaroğlu helalleşme kavramını bizzat din ile tüketiyor ve tüketimini teşvik ediyor. Helalleşme ruhsatı almadan ve etik denge gözetmeden meseleleri mubah kılma çabasına girişiyor. Hâlbuki helalleşmede vefa, değer bilirlik ve hakkı teslim etmek vardır. Suçlanan, karalanan, düşmanlaştırılan ve daha kötülerinin reva görüldüğü birilerinden tam da seçim sürecinde helallik isteme girişiminin faydacı bir yanı yok mudur? "Bizim de işimiz görülsün" mantığı özelde CHP'ye ve Kılıçdaroğlu'na genelde ise Millet İttifakı'na ve liderlerine yakışan tutumdur. CHP'nin şu anki kadrosu, hatalar yapan geçmiş CHP'nin kadrosunun devamıdır, önce hatalı olanların ayıklanması gerekmez midir? Buradan da anlaşılıyor ki "helallik" meselesi CHP için hesap işidir, gönül işi değil...

2 yıl önce

Atatürk'ün hiç yayımlanmayan röportajı İngiliz arşivinde

Şanlıurfa Milletvekili Özşavlı, İngiliz Milli Arşivi'nde araştırma yaparken tesadüfen bulduğu bir belgenin önemini sonradan fark ettiğini söyledi. Büyük İzmir yangını ile ilgili araştırma yaparken İzmir Limanı'nda demirleyen İngiliz savaş gemisi Curacoa'nın seyir defterinde Atatürk ile yapılan bir röportajı bulduğunu dile getiren Özşavlı, "Röportaj, daha önce hiç yayımlanmamış olması ve Mustafa Kemal'in verdiği mesajlar açısından çok kıymetli." dedi. Özşavlı, Fransız Le Temps gazetesinden gazeteci Paul Gentizon'un, 12 Şubat 1923'te Atatürk ile yüz yüze röportaj yaptığını belirtti. Gentizon'un, Atatürk ile yaptığı röportajı, Curacoa adlı İngiliz savaş gemisinin kaptanına rapor ettiğini anlatan Özşavlı, "Kaptan da bunu alıp seyir defterine işliyor. Sonra bu röportaj acaba Le Temps gazetesinde yayımlanmış mı diye baktım. Dönemin Le Temps gazetesini buldum. Orada hiçbir şekilde çıkmamış. Atatürk Araştırma Merkezi'ne sordum, kendim araştırdım, Mustafa Kemal'in bu röportajı kesinlikle bilinmiyor. Dolayısıyla bu röportajın ilk kez ortaya çıktığı ve daha önce yayımlanmamış olduğunu tespit ettim." diye konuştu. "YENİ TÜRKİYE" VURGUSU Atatürk'ün, 1,5 sayfalık röportajında üç kez "yeni Türkiye" ifadesini kullandığına dikkati çeken Özşavlı, şöyle devam etti: "Atatürk, 'Kapitülasyonları hiçbir koşul altında kabul etmeyeceğimizi, bağımsızlığımız için savaştığımız 4 yıl boyunca her zaman ifade ettim.' diyor. Mustafa Kemal, 'Fransızların bu konuda diğer herkesten daha uzlaşmaz olması beni şaşırttı. Şahsımın ve ülkemin Fransa'ya karşı hissettiği duygular dostanedir. Fransız hükümeti, bağımsızlığımızı tehlike altına sokacak koşulları kabul etmemiz konusunda ısrarcı olursa biz bu ısrarın dostane olduğunu kabul edemeyiz. Yeni Türkiye, diğer milletler gibi yaşamak istiyor. Biz yeni Türkiye'nin, ikinci bir Çin veya koloni addedilmesine karşıyız. Biz köle olmayacağız. Eylemlerimizi harekete geçiren tek şey, tam bağımsızlığa olan talebimizdir ve Fransız halkı, tutumumuzun başka bir motivasyondan kaynaklandığını düşünmemelidir. Fransa ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz çünkü iki ülkenin birçok müşterek çıkarı var. Bunlar karşılıklı ilişkiye dönüşürse bu, en yararlısı olacaktır. Eğer olmazsa sonsuz güçlükler var olacaktır.' ifadelerini kullanıyor. Röportaj, Mustafa Kemal Atatürk'ün, 98 yıl önce yeni Türkiye'ye ve tam bağımsızlığa vurgu yapması bakımından çok kıymetli." "MANDA İSTER GİBİ ÜLKESİNİ SÜREKLİ YURT DIŞINDA ŞİKAYET EDİYOR" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, yabancı ülkelerin Ankara büyükelçilerine mektup yazarak Türkiye'yi şikayet ettiğini dile getiren Özşavlı, şunları kaydetti: "Sayın Kılıçdaroğlu, keşke Cumhuriyet Halk Fırkası'nın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünebilse. 1919'da Erzurum ve Sivas kongrelerinde 'Manda ve himaye kesinlikle kabul edilemez.' diye karar alındı. Mustafa Kemal, bakıyoruz hemen akabinde 1923'te Fransız bir gazeteciye tam bağımsızlık konusunda vurgu yapıyor, kapitülasyonların her ne pahasına olursa olsun kaldırılması gerektiğini, kaldıracağını söylüyor. 'Gerekirse uğruna savaşırız.' diyor. Aynı partinin şimdiki Genel Başkanı, manda ister gibi ülkesini sürekli yurt dışında şikayet ediyor. Yetmezmiş gibi Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir siyasi lider, Avrupalı büyükelçilere 'Ülkeme yatırım yapmayın' diye mektup gönderiyor. Milletimiz de bunu hafızasına kaydetti, unutmayacaktır diye düşünüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'na, şu an Genel Başkanı olduğu partinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek almasını tavsiye ediyorum."

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu affetti: Açtığı 17 davayı geri çekti

Tazminat taleplerinin 10 bin TL ve 1 milyon TL arasında değişen davaların içeri ise Kılıçdaroğlu’nun 2011-2016 yılları arasında mitinglerde ve toplantılarda yaptığı konuşmalarda Erdoğan’a yönelik hakaret içerikli söylemler konu edilmişti. Miktar bakımından en yüksek tutarlı 1’er milyon TL’den 3 ayrı davanın konuları ise Rehyanlı’daki patlama ve Uludere’deki saldırıların ardından hayatını kaybeden vatandaşların sorumlusu olarak Kılıçdaroğlu tarafından Erdoğan’ın gösterilmesiydi. Benzer bir diğer davada ise Erdoğan’ı terör örgütü elemanı yetiştirerek Suriye’ye gönderme suçlamaları oldu. ‘Kılıçdaroğlu kıymet bilmiyor’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ çağrısını işaret ederek yaptığı konuşmada, Kılıçdaroğlu’na karşı açıp kazandığı davaları geri çektiğini fakat Kılıçdaroğlu’nun bu konuda bir kıymet bilmediğine değindi. Erdoğan tarafından mahkemeye sunulan feragat dilekçesinde bir kereye mahsus şahsına yapılan her türlü saygısızlığı affettiğini vurguladı.

2 yıl önce

Fransa'da "sarı yelekliler" eyleminin 3'üncü yılı: Meydanlarda hazırlık

Fransa'da sarı yelekliler, gösterilerin 3'üncü yılında yeniden meydanlara iniyor... Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un politikaları nedeniyle giderek dibe vuran ekonomik koşullarını protesto eden eylemcilerin talepleri geçen 3 yılda değişmedi. Temel ihtiyaç malzemelerine gelen zamlar, alım gücünün daha da düşmesine neden olurken, eylemlerin başlangıç nedeni olarak gösterilen akaryakıt fiyatları, 2018 yılına göre yüzde 20 daha arttı. Eylemler ne zaman başladı? Fransa'da sarı yeleklilerin eylemleri akaryakıt zamlarına ve ekonomik koşulların kötüleşmesine tepki olarak 17 Kasım 2018'de başlamıştı. Gösteriler zamanla Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetimine karşı isyan ve öfkeye dönüşmüştü. Sık sık polisle göstericiler arasındaki çatışmalarla gündeme gelen eylemlerde, araçlar ateşe verilirken , sokaklar ise savaş alanına dönmüştü... 5 kişinin eli koptu, 20 kişi gözünü kaybetti Gösterilere, polisin protestoculara ve gazetecilere uyguladığı orantısız şiddet damgasını vurmuştu. 4'ü polis şiddeti nedeniyle 11 kişi yaşamını yitirmişti. 27'si gazeteci 770 kişi yaralanırken, 5 kişinin eli kopmuş, 30 kişi gözünü kaybemişti. Salgın tedbirleri nedeniyle geçen yıl gösteri düzenleyemeyen sarı yelekliler, son aylarda cumartesi günleri eylem yapsa da katılım çok düşük oluyordu.

1 2 ... 2017 2018 2019 2020 2021 2022 2023 ... 2641 2642