28 Nisan Pazar 2024

Metin Külünk yazdı: Ekrem İmamoğlu'na Zelensky'e verilen rolü verdiler

Metin Külünk yazdı: Ekrem İmamoğlu'na Zelensky'e verilen rolü verdiler

Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyesi Metin Külünk 31 Mart yerel seçimleriyle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. İmamoğlu'na verilen rolün Zelenski'nin rolü olduğuna dikkat çeken Külünk Türkiye üzerinde oynanan oyunları da aktardı.

 

superhaber.tv’nin haberine göre; Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyesi Metin Külünk 31 Mart yerel seçimler öncesinde kaleme aldığı yazı ile seçimlerin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna kimin oturacağından daha fazlası olduğunu ifade etti. 

 

Türkiye siyaseti üzerinden oyun oynamak isteyen dış yapıların İmamoğlu'na Zelensky rolü biçtiğini ifade eden Külünk, Ekrem İmamoğlu’na günlük elbise biçildiği ve rol yüklendiğini de analizleriyle belirtti.

 

İşte Metin Külünk'ün çarpıcı yazısının tamamı:

 

"31 Mart’ı Düşünmek

Bir başka boyuttan 31 Mart’ı düşünmek.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna kimin oturacağından öte bir anlam ve mana taşıyor.

 

14 ve 28 Mayıs seçimlerini kaybeden sekizgen masa ve arkasındaki aklın 31 Mart seçimlerini yeniden bir rövanşa dönüştürmek isteyeceği herkesin malumuydu.

 

Ve de değişik zamanlarda dillerinin altındaki baklayı çıkartarak açık açık bunu da ifade ediyorlar.

 

Hiç kimse alınmasın ancak! Ekrem İmamoğlu’na biçilmiş rol çok açık ve net bir biçimde ikinci Volodimir Zelensky rolü.

 

Bir tiyatrocudan devlet başkanı devşirerek iktidara getirmişlerdi.

 

Daha ilginç olan şu ki; Zelensky’yi iktidara taşayanlar tahsilatlarını yaptılar. Geride paramparça olmuş ve belirsizlik içindeki bir Ukrayna.


Ukrayna’yı açıkça vekâlet savaşının adresi haline getirdiler. Peki Ukrayna’yı buraya kim getirdi?
Hiç tereddütsüz Zelensky getirdi.

 

Ekrem İmamoğlu‘nun beş yıllık karnesi de sınıfta kalmış öğrenci modunda.

 

Ve fakat! garip bir biçimde gizli bir el ajans aklıyla Ekrem İmamoğlu’na günlük elbise biçiyor, rol yüklüyor.

 

Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tutumundan dolayı kırılan Alevi kardeşlerimizin gönlünü almak için saz eşliğinde şarkı söylüyor, PKK’nın siyasi uzantılarına aynı üslupla Kürtçe şarkılar yapılıyor, seçim çalışmalarında başörtülü sakallı fotoğraflar ısrarla kullanılıyor.

 

Aslında olan şu: Türkiye üzerinde hesap yapanlar, Ekrem İmamoğlu‘nun ajansına şeytani bir modelle bütün renklere talimatı vermiş. Peki buradan ne bekliyorlar?

 

31 Mart’ta tekrar İBB seçimlerini alıp
Ekrem İmamoğlundan cumhurbaşkanı çıkarmayı bekliyorlar.

 

Peki sonra ne olacak?

Olacakları söyleyeyim ben size.

 

Karadeniz barış gölü olma kimliğini kaybedecek ve bir savaş denizi haline gelecek. Çünkü Ekrem İmamoğlu; İngiltere - Amerikan hattını NATO üzerinden Karadeniz’e çıkaracak, Türkiye’nin güvenliğini, Rusya’nın güvenliğini ve de Çin’in dünyaya çıkışını kilitlemek için hareket edecek. 

 

Yani Montrö Sözleşmesini rafa kaldıracaklar.

Peki sonra ne olacak!

 

PKK’yı şirinleştirecek ve Birleşmiş Milletlere kadar uzanan Netflix dizilerinde denemeleri yapılan oyunun gerçeği sahneye konulacak.

 

Federasyon tartışmaları tartışma olmaktan çıkacak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yürütmenin iradesi üzerinden Türkiye sadece federasyon olmakla kalmayacak çok açık yüreklilikle söylüyorum Türk milletinin Türk devleti üzerindeki etkisi, yönetme kabiliyeti tamamen tüketilecek.

 

Sonra ne olacak?

 

Eğitimden kültüre, spordan sanata, hayatın bütününde etkili olacak ve Anadolu’daki varlığımızı hedef alan eşcinsellik, pedofili gibi sapkınlara onay veren küresel şeytani bir model önümüze konacak.

 

Şimdi bu söylediklerim size çok yabancı gelebilir, hatta olur mu öyle şey diyebilirsiniz!

 

Ancak Ekrem İmamoğlu’nun kronolojisini ciddi anlamda izlediğimizde Perşembenin hangi riskleri taşıdığı ortada ve aşikar.

 

Ve farkındayız; ekonomik anlamda zorluk çeken emekliler başta olmak üzere dar gelirli vatandaşlarımız var ve çok kızgınlar, kızmakta da haklılar.

 

Bu son derecede anlayışla karşılıyoruz çünkü sofrada ekmek sayısının azalmasının ailedeki psikolojik olarak ortaya çıkardığı negatif sonuçları iyi görmek zorundayız

 

Çok açık yüreklilikle ifade ediyorum ki; Türkiye’nin ilk 100.000 zengininden veya 200.000 zengininden 2024 yılı 2025 yılı için her yıl birer kez olmak üzere servet vergisi alınmalıdır ve sokakta bunu görmeli ve güven duymalıdır

 

Sokağın güven endeksi bu konularda son derece olumsuzdur

 

Ve sermaye çevrelerinin kibirli ve de Türkiye sanki ekonomik olarak zor bir dönemden geçmiyormuşçasına devam eden şımarıklıkları bilelim ki toplum psikolojisini çok daha olumsuz etkiliyor.

 

Efendim sermayeyi ürkütmemek gerek!

 

Sermayeyi ürkütmeyeceğim derken bu ülkeyi hangi risklerle karşı karşıya getirdiğimizin farkında mıyız?"

Yeni Yorum