05 Mayıs Pazar 2024
3 yıl önce

'Evsizlerin Konaklatılması' projesi 81 ilde yürütülüyor

Selçuk, COVID-19 hastalığının en çok etkileyebileceği kesimler arasında bulunan evsiz ve kimsesiz kişilerle ilgili halihazırda devam etmekte olan “Evsizlerin Konaklatılması” projesini “Koronavirüsle Mücadele Kapsamında Evsizlere Konaklama Projesi” olarak güncellediklerini de hatırlattı. Bakan Selçuk, bu proje kapsamında illerde evsiz ve kimsesiz kişilerin tespit edilerek ülke genelinde toplamda 2 bin 454 kişinin konaklatılması sağlandığını açıkladı. Bakan Selçuk, konaklatılan kişilerin temizlik, sağlık, temel gıda, giyim ve diğer ihtiyaçlarının da giderildiği bilgisini vererek, bu kapsamda oluşan giderlerin Bakanlıkça gönderilen yaklaşık 6 milyon TL kaynak ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca karşılandığını söyledi. Bakan Selçuk, 2017-2020 döneminde Evsizlerin Konaklatılması Projesi kapsamında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına aktarılan kaynağın da 10 milyon TL’yi geçtiğini anlattı. Selçuk, 2021 yılında da evsiz ve kimsesiz kişilerin ihtiyaçlarının karşılanması için bakanlık koordinasyonunda çalışmaların devam ettiğini söyledi.

3 yıl önce

Süleyman Soylu: 1984'ten bugüne kadar terör örgütü 6021 sivil katliam gerçekleştirdi

Bir hüzünlü günde, bir yas gününde hep birlikteyiz. Gara'da şehit olan, kaçırıldığı günden bu yana 5-6 yıldır ailelerinin dertleriyle dertlendiğimiz bu evlatlarımızın şahadetine Allah'tan rahmet diliyorum. Dün ben de arkadaşlarım gibi cenazedeydim Mersin Bozyazı'da. Ünzile anneyi dün tanımadım. Gardırop siyasetçisi değiliz biz. Ünzile teyze evladıyla ilgili, acısıyla ilgili bir şey söylemedi. Üç defa dik durun, dik durun, dik durun dedi. Sadece o mu? Müslüm Altuntaş'ın babası Şevket Altuntaş, başımız sağolsun demeye gerek kalmadan, ‘gam yok, keder yok Bakan bey’ dedi. Çok şehit cenazesine katılıyorum ama bu kadar uzun bir süreçten sonra ailelerin bu metaneti, ortaya koydukları sabır dün ve akşam ve dün bir ders daha verdi. Bu çocuklarımızın hiçbiri pikniğe giderken kaçırılmadı. Bu olayın duyulduğu ilk andan itibaren Avrupa ve ABD, sosyal medya, diğer bir takım cereyanlar içinden söylenenler bir amaca matuf biçimde söylenenler. Bu çocuklar ailesi ve eşinin yanında kaçırıldılar. 2016'da en son kaçırılanlar açık öğretim imtihanına giderken kaçırıldılar. Yaklaşık 5 yıldır bu olayı hep beraber yaşıyoruz. Bu ailelere sadece vatandaş muamelesi yapmadık, evlat muamelesi yaptık, her 3 ayda bir görüştük. Derdimiz ne Gara'da? Niçin Hakurk? Allah razı olsun TSK'dan. Gara'nın 3 boyutlu haritasını görseniz. Gerçi bir vekil yakın zamanda gitti oralarda boy gösterdi. İsmini sorarsanız söyleriz. Bu evlatlarımız ayın 10'unda şehit oldu. Belçika numaralı telefondan ailelere telefon açtılar. Bombalamasınlar dediler. Çocukları katlettikten sonra ölümlerinde de ailelerini istismar etmeye kalktılar. Emre Uslu denen müptezelden FETÖ'nün tüm müptezellerine kadar Allah'ınızı severseniz terör örgütünden vicdan bekleyen vicdansızdır, terör örgütünden hukuk bekleyen hain oğlu haindir. Cumhurbaşkanımızı ailelerle görüştürdü, ben de oradaydım. Cumhurbaşkanım talimat verdi, 'getirsinler sınırdan alalım, bir şey olmayacak. ' Yalanın boyu bu kadar olur mu? Adalet Ağaoğlu senden ayrılırken dedi ki kurucusu olduğu dernekten ayrılırken 'bu derneği PKK'lılar ele geçirdi' dedi. Biz terör örgütüyle terazinin aynı kefesiyiz öyle mi? Tam 5 kere benim bakan yardımcım bir yılda görüştü. Biz devletiz. Aileleri alıp Irak'a götürdüler, elleri boş döndü. Terör örgütünün ilk katliamı mı? Şimdi vereceğim rakam Türkiye Cumhuriyeti'nde  ilk kez söylenen rakamdır. 1984'ten bugüne kadar terör örgütü 6021 sivil katliam gerçekleştirdi. O insan hakları denilen canı çıkacısa dernek bir tanesi için bunları söyledi mi? İnsan Hakları denen dernek bir tanesini söyledi mi? Devlet burada üstüne düşen her şeyi yapmıştır. 'Bunları getirin, her türlü teminatı biziz' denildi. Şu MLKP'li gözaltına alınmış denildi, onu bırakın şu askerleri getirin denildi. Öznur Çalık burada. Siz Pervin buldan2ı aradınız mı, aramadınız mı? Pervin Buldan dedi ki biraz misafir edecekler, sonra bırakacaklar. 1987 16 şehit, 10 çocuk, 2 kadın… Bunlara acımayan, benim polisime, askerime, kahraman jandarmama, sivil vatandaşıma acır mı? Bombalama yalanlarını bildiğimiz için hemen inisiyatif alarak valiye, başsavcıya, 2. Ordu komutanına 'beşiniz beraber olacaksınız, meseleyi de şöyle yürüteceksiniz' dendi. Fotoğraflar çekilecek, aileler gelecek ve vücut bütünlükleri görülecek, hepsinin tutanakları tutulacak. Otopsi raporlarının hepsi burada. İçimiz kan ağlıyor. Bu fotoğraflara baktığımız zaman Allah şahittir o Karayılan'ı bin parçaya bölmezsek... Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukukun, namusun dışında adım atmamıştır. Orada 2 terörist yakalandı, alındı, ifadesi alındı. Bu evlatları ülkesine, ailelerine canlı kavuşulsun diye büyük bir merak ve beklenti içindeydik. Dün aileleri ile nasıl konuşacağımızı kara kara düşündük. Terörle mücadele bugün başlamamıştır. Çok büyük süreçle en yakın zamanda bu PKK'nın kökünü kazıyarak sona erecektir. Türkiye'de 300'ü altına düştü doğru... Orada çocukların eline zorla silah tutuşturdukları için 15 bin kişi var. Bu PKK ve PYD terör örgütü ailelerimize karşı zafer kazanamayacak, ailelerimiz onları yenecek. Şehitlerimize karşı zafer kazanamayacak, şehitlerimiz onları yenecek. 6021 katliamı nasıl gerçekleştirmişlerse bu evlatlarımızı da o mağarada katlettiler. Bunları getirip ailelerine teslim etmek isterdik ama bunu gerçekleştiremedik. Bugün sabah gittik genel başkanlara bunu izah ettik bütün samimiyetimizle. Siz bu izahattan sonra Trump'tan bunları isteseydiniz diye sorarlarsa, yanınızdakilerden istemek için ne yaptınız da bu memleketin evladı olmayan Trump'tan istenmesini bekliyorsunuz. Hem şehitlerimize rahmet diliyorum, ailelere başsağlığı diliyorum.

3 yıl önce

6-8 Ekim olayları ile ilgili HDP'li 9 milletvekili hakkında fezleke hazırlandı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu 6-7-8 Ekim 2014'teki Kobani olayları ilgili kamu davasında HDP'li 27. Dönem Milletvekilleri Fatma Kurtulan, Garo Paylan, Hüda Kaya, Meral Danış Beştaş, Hakkı Saruhan Oluç, Serpil Kemalbay Pekgözegü, Sezai Temelli, Pero Dündar ve Pervin Buldan hakkında fezleke düzenledi. Adalet Bakanlığı'na gönderildi Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren 108 sanıklı davada "şiddet olaylarının başlatılması ve devam ettirilmesi yönünde hareket ettiklerine dair deliller elde edilen" vekiller hakkında, "dokunulmazlıklarının kaldırılması" talebiyle düzenlenen fezleke, TBMM'ye sunulmak üzere Adalet Bakanlığı'na gönderildi.

3 yıl önce

The Times: İngiliz general Libya'daki Hafter'e destek amaçlı 80 milyon dolarlık komployu engelledi

İngiliz ordusunda görevli bir generalin, Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'i desteklemek ve karşıtlarını kaçırmak ya da öldürmek için hazırlanan komplonun bozulmasına yardım ettiği belirtildi. İngiliz The Times gazetesinin özel haberine göre, Ürdün'de askeri danışman olarak görev yapan General Alex Macintosh, Libya'ya yönelik silah ambargosunu kırmak ve Hafter'e askeri destek sağlamak için yürütülen 80 milyon dolarlık komployu açığa çıkardığı için 2019'da Ürdün'deki görevinden kovularak İngiltere'ye geri gönderildi. Haberde Ürdünlü kaynaklara dayandırılan bilgiye göre, Macintosh, İngiliz iş kadını Amanda Perry ile bağlantılı paralı askerlere silah satışının engellenmesinde kilit rol oynadı. İngiliz silahlı kuvvetlerindeki görevine devam eden Macintosh'un bu müdahalesinin, Ürdün Kralı'nın danışmanlarından bazılarını kızdırdığı ve generalin birkaç ay içinde Londra'ya geri gönderildiği aktarıldı. LİBYA'DA HÜKÜMETİ DEVİRME PLANLARI GİZLİ BM RAPORUNDA ORTAYA ÇIKMIŞTI Birleşmiş Milletlerin (BM) 20 Şubat'ta ortaya çıkan gizli raporunda, Perry'nin yanı sıra ABD'li Blackwater şirketinin kurucusu Erik Prince ve Batılı özel güvenlik uzmanlarının, darbeci Halife Hafter'e askeri ve istihbarat desteği sağlayarak meşru hükümeti iki kez devirme planları gün yüzüne çıkmıştı. AA muhabirinin ulaştığı BM Güvenlik Konseyi Libya Yaptırım Komitesi uzmanlarının gizli raporuna göre, Haziran 2019'da Hafter'e destek için saldırı helikopteri, istihbarat desteği, keşif uçağı ve denizden destek ile son derece iyi finanse edilmiş bir operasyon planlandı. Opus (Project Opus) adı verilen operasyonda önemli üst düzey isimlerin kaçırılıp öldürülmesi planları da yer aldı. Operasyonun plan aşaması, yönetimi ve finansmanı için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli 3 şirket (Lancaster 6 DMCC, L-6 FZE ve Opus Capital Asset Limited FZE) kullanıldı. Bu üç şirket, Perry ile birlikte Avustralyalı Christiaan Paul Durrant ve Güney Afrikalı Stephen John Lodge tarafından yönetilip kontrol edildi. İlk planda Hafter'e destek için kullanılacak askeri helikopterlerin Ürdün'den alınması tasarlanırken Ürdünlü yetkililer, Macintosh sayesinde plandan haberdar olunca helikopterler satışını 18 Haziran 2019'da askıya aldı. Bunun üzerine "Opus" operasyonu için Güney Afrikalı bir şirketten 3 askeri helikopter, BAE'deki bir şirketten 3 helikopter, Bermudalı bir şirketten "Antonov AN-26B" modeli bir askeri uçak, Bulgar bir şirketten "LASA T-Bird" model keşif uçağıyla Avusturyalı bir şirketten "Pilatus PC-6 ISR" model keşif uçağı satın alındı. BM uzmanları, Batılı 3 güvenlik uzmanını ve Irak'ta sivillerin öldürülmesi skandalıyla anılmasının ardından kapatılan ABD'li güvenlik şirketi Blackwater'ın da kurucusu Eric Prince'i BM'nin Libya'ya yönelik silah ambargosunu ihlal etmekle suçladı.

3 yıl önce

Eski Başbakan Tansu Çiller 28 Şubat sürecini anlattı: Millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi

DARBELERİ TAZELİĞİNİ KORUYOR Türk siyasi tarihinde "postmodern darbe" olarak bilinen, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifasını getiren, bin yıl süreceği iddia edilen ve "demokrasiye balans ayarı yapıldı" şeklinde lanse edilen 28 Şubat'ın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda oluşturduğu darbeler hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Yeni Şafak’a 28 Şubat'a giden süreci değerlendiren dönemin Başbakan Yardımcısı Çiller, 1995'in sonlarına doğru ekonomik sıkıntıların, terörün tırmandığını hatırlatarak, "kartel" olarak nitelendirdiği medya ile Gümrük Birliği'nden rahatsız olan iş dünyasının kendisine karşı bir klik oluşturduğunu söyledi. REFAH PARTİSİNİN GELMESİ İSTENMİYORDU Çiller, bütün bunların yanında Refah Partisinin İstanbul dahil birçok belediyeyi almış olmasından bir rahatsızlık oluştuğunu vurgulayarak, şunları anlattı: "Refah Partisinin gelmesi istenmiyordu. Bunun için adeta bir strateji oluşturuldu. Dendi ki, 'Anavatan ile Doğru Yol bir koalisyon kursun, hangisi daha yüksek oy alırsa başbakan o partiden olsun ki Refah Partisi ile koalisyon olmasın. Bu Türkiye'nin lehinedir ve bizim desteklediğimiz budur.' Bunun üzerine çalışıldı. Bütün baskılar bizim Anavatan Partisi ile koalisyon kurmamız içindi. Darbelerin, merkez sağı nasıl böldüğünü görmüştüm. Bu nedenle Anavatan Partisi ile koalisyon kurmak ve sağı birleştirmek istiyordum. Daha fazla milletvekilimiz olmasına rağmen feragat ettik ve başbakanlığı Anavatan Partisi'ne verdik ve bir azınlık hükümeti kurduk. Ancak tavanda yapılan birleşmenin, taban ve teşkilatlar tarafında da kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak tabanda iki parti arasında bütünleşme sağlanamadı. İki sağ partiyi birleştirmek istesem de yapılmasının zor olduğu çok açıktı. Anayol Hükümetini kurmanın önemli bir misyon olduğunu düşündüğüm için milletimin önünde, 'Refah Partisi ile hükümet kurmayacağım.' demiştim ve çok da samimiydim. Ancak işlemeyince, Refah Partisi ile bir koalisyon kurduk." BİZE 'ASKER AYAKTA' MESAJI İLETİLDİ Tansu Çiller, Refah Partisi ile koalisyon kurulmadan önce çeşitli uyarılar, tehditler geldiğini dile getirerek, "Sayın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından bana ve Sayın Erbakan'a 'Asker ayakta' şeklinde mesajlar iletilmeye başlandı. Hatta bu tehditler öyle boyutlara geldi ki evlatlarım, ailem hedefteydi. 'Ne yapacaksanız bana yapın, ipim cebimde' dedim." şeklinde konuştu. DEMİREL İLE KONUŞMASINI ANLATTI Refah Partili bir belediye başkanı tarafından düzenlenen Kudüs Gecesi'nin ardından Refahyol Hükümetince o başkanın derhal görevden alındığını, gecede laiklik karşıtı konuşma yapan İran Büyükelçisinin ve İstanbul Başkonsolosunun sınır dışı edildiğini hatırlatan Çiller, buna rağmen Refahyol Hükümeti'nin laiklik karşıtı eylemleri desteklediği algısının yayıldığını kaydetti. Bu algı üzerine kendisi de darbelerden büyük zarar gören dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gittiğini vurgulayan Çiller, şöyle konuştu: ASKERLER BİZİ SEVER DEDİ "Demirel'in bize destek olacağını düşündüm ve kendisine, "Bu hükümetin laiklik karşıtı hangi eylemini görüyorsunuz?' diye sordum. Tam biz bu konuyu görüşürken Sincan'dan tanklar geçti. Sayın Demirel'e, 'Sincan'dan tanklar geçiyor, eğer bu hükümete bir uyarı ise bunun yasal bir dayanağı yoktur ve bir işlem yapılmak zorundadır. Bunun için de Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) konuyu araştırması ve yasal süreci başlatması lazım.' dedim. Kendisi ise bana 'Komuta zincirini bir daha bozdurmam. Sen Güreş Paşa'yı bir defa aldın, komuta zinciri bozuldu, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bu komuta zincirini bozdurmak doğru olmaz' dedi. Zira ben komutanları almaktan bahsediyordum. Bunun üzerine Sayın Erbakan'a gittim. Kendisi çok kibar ve zarif bir insandı. Millete hizmeti öncelikli hedef olarak almıştı. Her geldiğinde darbe oluyordu ve milleti mağdur etmek istemiyordu. Askerle uzlaşmak istiyordu. Kendisine, 'Bunu teftişe götürelim, yasal bir dayanağı yok' dedim. O ise bana, 'Bunu abartmadan geçirelim, askerler bizi severler, ülkeye de iyi hizmetlerimiz oluyor. Bu hizmetler sekteye uğramasın." diye cevap verdi. Biz bu işi geçiştirdik ama geçiştirmeyle kapanacak bir konu değildi. Asker, ülkenin ve benim göz bebeğimdir ancak bazı şeylere de 'dur' demek gerekir." ERBAKAN İKTİDAR OLMAYACAK Çiller, o dönemde kurulan Batı Çalışma Grubu'na değinerek, "Bu fişlenme bilgisi bize gelince ilk olarak Sayın Erbakan ile görüştük sonra konuyu Sayın Demirel'e ilettik. Bunun bir darbenin hazırlığı olduğunu belirterek, araştırılmasını ve konunun DDK tarafından ele alınmasını, gerekirse ondan sonra Genelkurmaya gönderilmesini dile getirdim. Sayın Demirel, 'Asker zaten ayakta' dedi. Sayın Erbakan da bir uzlaşma arıyordu. Ama buna rağmen Sayın Demirel, konuyu hemen Genelkurmay'a gönderdi. 28 Şubat sürecine bakıldığında abartılar varsa bile zamanın ruhuna bu senaryo yazıldı. Yani Sayın Erbakan, iktidar olmayacak, olursa da bir şekilde durdurmak gerekecek." diye konuştu. BİZİ KİM İSTİYOR? Tansu Çiller, Necmettin Erbakan'ın istifasının ardından hükümeti kurma görevinin kendisine değil de Mesut Yılmaz'a verilmesini o dönemde bir "Çankaya darbesi' olarak nitelendirdiğini anımsatarak, şunları söyledi: "Bu durum, 'bizi üzmedi' desem doğru olmaz. Mesut Yılmaz'a görev verilince bize geldi ve 'Ben başbakan olmayabilirim, sen olabilirsin' dedi. 'Kim istiyor bizim koalisyonumuzu?' diye sorduğumda, omuzlarını gösterdi yani apoletliler demek istedi. Kendisine 'Milletin olmadığı bir yerde ben olmam' dedim. Anasol-D hükümeti kuruldu sonunda. Bizim koyduğumuz adla, 'Derleme Toplama Partisi' ile mecliste milletin iradesi ile oluşmuş çoğunluk azınlık haline getirildi, azınlık bir güç tarafından çoğunluk haline getirildi. Bir hükümet, hükümet edemez hale getiriliyor bu aslında darbenin tanımlarından bir tanesi. Bunu eğer kelepçe ile yaparsanız bu darbenin ta kendisi. Eğer bunu korku imparatorluğu, şantaj ve baskı ile kanırta kanırta yaparsanız, bunun adı da darbedir. Milletin şuurunda ipe yürüyen bir Başbakanın son bakışı vardır. O bakış aslında yakın dönem siyasetin ve siyasetçinin şuurunda saplanmış bir hançerdir. O korku refleksi vatandaşta da vardır. 'Darbe geliyor, askerin dipçiği geliyor' algısı. Bu korku mecliste ve millette çok yaygın bir biçimde vardı. Milletvekilleri, 'Refahyol'dan ayrılmazsak aynı şeyler bizim de başımıza gelecek' korkusunu çok ciddi biçimde hissetmişti." AK PARTİ DARBELERİ BİTİRDİ Çiller, tankların Sincan'da yürümesinin ardından Necmettin Erbakan ile aralarında geçen konuşmayı şöyle aktardı: "Sayın Erbakan'a tavsiyem, "Biz, Genelkurmay Başkanı'nı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden almalıyız' şeklinde oldu. O da, 'Cumhurbaşkanı bunu imzalamaz' dedi. Ben de 'İmzalamasın ama tarih önünde bunu yapalım. Millete bunu anlatalım.' dedim. Sayın Erbakan, Meclis'ten seçim de çıkmayacağını belirterek, 'Bizi kapatırlar' dedi. Oysa zaten süreç başlamıştı. Ekonomi iyi gidiyordu yaklaşık yüzde 8 büyüme elde etmiştik, o yüzden Erbakan, 'Sen başbakan ol ben istifa edeyim' dedi. Oysa Refahyol Hükümeti devam etseydi bu bir hizmet kervanı olacaktı. Refah Partisi ile uyum içinde çalışıyorduk. En muhafazakar kesimden en büyük demokratik açılımlar çıkıyordu. Bu ne kadar büyük bir uzlaşmayı, ayrışmadan bütünleşmeyi getirecekti. Bütün bunları Türkiye bir darbe ile kaçırmıştır." Tansu Çiller, 28 Şubat'ın bir koalisyon olduğunu, bu koalisyonun, medya, STK, iş dünyası, siyaset ve askeri ayağının bulunduğunu ve Amerika'nın, PKK'nın kurucusu terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı Bülent Ecevit'e teslim etmesiyle dış ayağının da görüldüğünü dile getirdi. 28 Şubat sürecinin ardından ülkenin ekonomik anlamda ağır bedeller ödediğine vurgu yapan Çiller, "28 Şubat'ın ardından batan bankalar, Türkiye'yi büyük krize soktu. Bu krizin maliyeti 291 milyar dolar. Bunları, gençlerimiz darbelerin maliyetini anlasın diye anlatıyorum. Bugün gençliğin en önemli sorunu işsizlik. Bu 291 milyar dolar ile gençlerimizin işsizlik sorununu çok büyük ölçüde çözebilirdik. Mağdur edenler ve mağdur olanlar hepimiz aynı platformda buluşup, demokrasinin evrensel değerleri üzerinde anlaşabilirsek, ülkemizi sadece muasır medeniyetler seviyesine çıkaramayız aynı zamanda bu ülkeyi büyük bir aşamadan geçiririz. Nihayet millet ne yaptı? Bizleri tasfiye etti ve AK Parti iktidarına şans verdi ve onlar da darbeleri bitirdiler. Vesayet dönemini bitirdiler. Şimdi bize düşen yine demokrasinin yüksek platformunda birleşmek burada, herkese yer var. Darbeleri, vesayet dönemini bitirdik ama henüz birleşmedik, topyekun birleşmeyi yine burada yapabiliriz. Çünkü hepimiz için tek bir Türkiye var." değerlendirmesinde bulundu.

3 yıl önce

Türkiye ekonomisi 2020'de yüzde 1.8, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 5.9 büyüdü

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, rakamlara ilişkin olarak yaptığı açıklamada, "Küresel sağlık krizinin damga vurduğu 2020'yi büyümeyle kapatan nadir ülkelerden olduk. 2021 yılında temel önceliğimiz fiyat istikrarının sağlanması" dedi.

3 yıl önce

IŞİD üyesi 8 kişinin Türk vatandaşı olduğu iddiasına Nüfus ve Vatadaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden yalanlama

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklama şöyle; “FETÖ, DEAŞ, PKK/PYD ve DHKP-C yöneticileri ve örgüt üyesi toplam 377 kişi, kuruluş ve organizasyonun Türkiye'deki mal varlıklarının dondurulmasına ilişkin karar bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.  Bu kararda yer alan DEAŞ terör örgütüyle irtibatlı/ iltisaklı kişilerden bazılarının Türk vatandaşlığı kazandıkları yönünde manipülatif ve gerçek dışı iddialar ortaya atıldı. Söz konusu bu iddialar asılsız olup, iddia sahibinin spekülasyonlarından ibarettir.  Bahse konu iddialar incelendiğinde bu 8 kişiden hiçbirinin Türk vatandaşı olmadığı tespit edilmiştir.”

3 yıl önce

128 milyar dolar nerede? AK Parti Aydın Milletvekili Mustafa Savaş tek tek anlattı

1- Günlerdir asılsız bir karalama kampanyası ile başlatılan “128 milyar dolar nerede?” sorusunu gelin birlikte cevaplayalım. 2- Ekonomide hiçbir şey durduk yere ortaya çıkmaz ya da ortadaki değerler bir anda buhar olup yok olmaz. Varlıklar mevcut durumlara göre sürekli olarak el değiştirirler. Bu durum ekonomik hayatın rutin bir sürecini oluşturmaktadır. 3- Öte yandan, döviz işlemi çift taraflı bir işlemdir. Bu karalama kampanyasını başlatanlar, bir para birimi verilirken diğer para biriminin alındığını ya bilmiyor ya da milletimizi kandırmaya çalışıyorlar. 4-Merkez Bankası bilançosundan da anlamadıkları için bilançoda bir varlığın azalması halinde yerine başka bir varlık girdiğinden de haberleri yok; buharlaşmadan bahsediyorlar.Sanki Merkez Bankası rezervlerinin karşılıksız olarak birilerine verildiği algısı yaratmaya çalışıyorlar. 5-Halbuki, son 3 yılda maruz kalınan jeopolitik riskler ve pandemide oluşan dış açık,sermaye çıkışı,firmalar ile hanehalkının döviz ve altın talebi ile oluşan kur baskısı nihayetinde ödemeler dengesi açığının finansmanının doğal sonucu olarak rezervlerdeki değişim söz konusudur. 6- Ocak 2020'den itibaren dünyayı, Mart ayından sonra ise Türkiye'yi etkisi altına alan Covid-19 pandemisi nedeniyle Türkiye, 2019'a göre, mal ihracatında 12 milyar, hizmet ihracatında ise 30 milyar dolarlık bir kayıp yaşamıştır. 7- Bu nedenle, tarihimizde ilk kez, 2019'da yıllık bazda 6,8 milyar dolar fazla veren cari işlemler dengesi, 36,7 milyar dolar açık vermiştir. 2019'a göre cari işlemler dengesinde 45 milyar dolar sapma yaşanmıştır. Bu sapmanın tamamı TCMB'nin döviz rezervleriyle karşılanmıştır. 8- Covid-19'un ilk şokunun yaşandığı dönemde, dünyada ülkelerin kapanması sonrasında uluslararası ticaretin daralması nedeniyle dolar likiditesinin sıkıştığı anda, ödemeler dengesinin devamlılığını sağlamak için döviz ihtiyacının Merkez Bankası tarafından karşılanması elzemdi. 9- Bu yaşanan olumsuz süreçte döviz talebi TCMB tarafından karşılanmasaydı, istihdam, büyüme, reel sektör, bankacılık kesimi dahil her sektörü etkileyen bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalınabilirdi. Her kriz ortamında dillendirilen faiz artışlarıyla bu süreç atlatılamazdı. 10- Pandeminin getirdiği belirsizlik tüm dünyada güvenli liman olarak bilinen dolara ve altına yönelimi artırmıştır. Aynı şekilde Ülkemizde de yabancı para mevduatında son derece ciddi bir artış yaşanmıştır. 11- 2019 yıl sonu itibarıyla Türkiye’de yerleşik gerçek ve banka dışı tüzel kişilerce mevduat ve katılım bankalarında tutulan yabancı para mevduat düzeyi 194,4 milyar dolardan 2020 yıl sonu itibarıyla 234,9 milyar dolara yükselmiştir. 12- Bu dönemde risklerin artması nedeniyle özel sektör yabancı para borç stokunu azaltma eğiliminde olmuştur. 2019 yıl sonunda 189,2 milyar dolar olan özel sektörün (finansal+finansal olmayan) yurt dışından sağladığı kredi borcu 2020 yıl sonunda 173,9 milyar dolara gerilemiştir. 13- Ayrıca ülkemiz için önemli bir gelir kaynağı olan turizm gelirleri yine olumsuz olarak etkilenmiştir. 2019 yılında 34,5 milyar dolar olan turizm gelirlerimiz 2020 yılında 12,06 milyar dolara gerilemiştir. 14- Covid-19'la mücadele verilirken, sadece ödemeler dengesi üzerinden 41 milyar dolarlık net döviz çıkışı TCMB'nin rezervleriyle finanse edilmiştir. 2018 yılından 2020 sonuna, reel sektör ve finans kurumlarının dış borçlarında net kapatılan borç 21 milyar doların üzerindedir. 15- Dövize artan talebi karşılamak için Türkiye ya IMF’e gidecekti ya da faizleri şok bir biçimde arttırarak kendi reel sektörüne zarar verecekti. Ancak, Türkiye bu yolları tercih etmemiş ve reel sektörün döviz ihtiyacını karşılamak için TCMB rezervlerini kullanmıştır. 16- TCMB rezervleri, Türkiye’nin üretim ve ihracatını sürdürebilmesi için, reel sektörün hammadde, ara mamul ve makine ithalatını gerçekleştirmesini sağlayacak döviz likiditesi için harcandı. 17-  Verilen destekler sonucunda, tüm olumsuz koşullara rağmen 2020’nin son 4 ayında Cumhuriyet tarihi aylık ihracat rekorları kırıldı. İhracatta yaşanan artış 2021’in Ocak, Şubat ve Mart aylarında da devam etti. Hatta, tarihte ilk kez, aylık ihracat 18 milyar doları aştı. 18- Türkiye, G-20’de Çin’le birlikte pozitif büyüyen yegane ekonomidir. TCMB’nin üretimi destekleyici politikaları olmasaydı, bu büyüme rakamlarına ulaşamazdık. 19- Dünya standartlarında tutulan veriler ve TCMB bilançosu bu kadar şeffafça ortadayken, buharlaşan veya kaybolan bir TCMB döviz rezervinden bahsetmek anlamsızdır. 20- Öncelikle, en az 41 milyar doları 2020 yılının ödemeler dengesi açığını kapatmak adına, en az 30 milyar doları da reel sektörün, bankacılık sektörünün açık pozisyonunu azaltmak amacıyla ve hane halkının döviz talebi nedeniyle kullandırılmıştır. 21- Türkiye, bütün finans, döviz, para piyasalarının dengesini bozma potansiyeli taşıyacak derecede büyük boyutlu bir finansal operasyonla başa çıkabilmiştir. Şubat 2021 itibariyle döviz rezervi ise 95,5 milyar dolar iken, Nisan ayı başında 87,6 milyar dolardır. 22- Türkiye, büyüme oranlarına göre incelendiğinde, 2020 yılında G-20 ülkeleri arasında 2’inci, dünyada ise 4’üncü ülke olmuştur. Bu gerçeği yok sayarak 128 milyar dolar nerede? sorusunu soracak cesareti bulmak ekonomi cehaletinden başka bir şey değildir. 23- Sn. Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki ekonomi üst yönetimimiz tüm kurumlarıyla enflasyonda kalıcı düşüşü sağlama hedefi doğrultusunda, kalıcı iyileşme yoluyla makroekonomik istikrarın olumlu etkisiyle yatırım, üretim + 24- İstihdam ve ihracatı arttırıcı sürdürülebilir büyüme için gerekli tüm koşulların oluşması adına var gücüyle çalışmaktadır. “İstiklalden İstikbale” vizyonuyla Ekonomi Reformları bu vizyonun tavizsiz kararlı yol haritasıdır.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 63 64