03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Sahte pasaport çıkaran ABD'li diplomat tutuklandı

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, 11 Kasım 2021 tarihinde saat 17.00 sıralarında sahte pasaport ile İstanbul Havalimanı'ndan Almanya’ya gitmek isteyen Suriye uyruklu R.S'nin, pasaport noktasında yapılan kontrollerinde başka bir şahsa ait pasaportla yurt dışına çıkmaya çalıştığının tespit edildiği aktarıldı. DİPLOMAT'TAN ALMIŞ Yapılan araştırmalarda, R.S'nin kaçmaya çalışırken kullandığı pasaportun ABD'nin Beyrut Konsolosluğu’nda diplomat olarak görevli olan D.J.K. isimli şahsa ait olduğunun belirlendiği ifade edilen açıklamada, yapılan kamera görüntüleri incelemesinde, iki şüphelinin havalimanı içerisinde buluşarak burada kıyafetlerini değiştirdikleri ve Suriyeli R.S'nin, Amerikalı diplomat D.J.K‘den pasaportu aldığının anlaşıldığı kaydedildi.  Açıklamada, iki şüphelinin de gözaltına alındığı ifade edilerek, şu bilgiler paylaşıldı: "Yapılan üst aramasında ise Amerikan vatandaşı D.J.K. isimli şahıstan zarf içerisinde 10 bin dolar ve yine kendi adına ait diplomatik pasaport çıkmıştır. Adli makamlara sevk edilen şahıslardan sahte pasaport kullanarak ülkeden çıkış yapmaya çalıştığı tespit edilen Suriye uyruklu R.S. isimli şahıs hakkında 'Resmi belgede sahtecilik' suçundan işlem yapılarak serbest bırakılmıştır. Amerikan vatandaşı olan D.J.K. isimli şahıs ise tutuklanarak cezaevine teslim edilmiştir."

2 yıl önce

Emniyet, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ‘diplomatik pasaport’ yalanını ortaya çıkardı

ABD Dışişleri Bakanlığı, İstanbul’da pasaportunu satarken yakalanıp tutuklanan şahsın diplomat olmadığını iddia etti. İstanbul Havalimanı 11 Kasım’da ilginç bir olaya sahne olmuş, ABD’nin Beyrut Konsolosluğu’nda diplomat olarak çalışan David Jack Kojak, kendi pasaportunu 10 bin dolar karşılığında Suriye uyruklu R.S’ye satarken yakalanmıştı. Kendi pasaportu ile Almanya’ya, satın aldığı pasaportla ABD’ye gitmeyi planlayan R.S. serbest bırakılmış ABD’li diplomat ise tutuklanmıştı. İŞTE O PASAPORTLAR ABD’den konu ile ilgili açıklama geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, tutuklanan şahsın diplomat olmadığını iddia etti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Washington’un iddasını anında yalanladı. David Jack Kojak adına düzenlenmiş pasaportun görüntüleri paylaşıldı. Pasaportlar, ABD’nin David Jack Kojak adına hem hususi, hem de diplomatik pasaport tanzim ettiğini açıkça ortaya koydu.

2 yıl önce

Moskova'da ABD Büyükelçiliği duvarına "Büyük Rusya doğuyor" mesajı yansıtıldı

Re:vanş isimli sanat grubunun YouTube kanalında yayınladığı videoda, ABD'nin Moskova Büyükelçiliği binası cephesine yansıtılan ışıklı projeksiyon görüntülerine yer verildi. 25 Aralık'ta yayınlanan 47 saniyelik videonun açıklamasında SSCB'nin 30 yıl önce dağılmasının yıl dönümü olduğu hatırlatıldı. "Sam amca, mutlu Noeller!" yazısı ile başlayan görselde SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un 25 Aralık 1991'de istifa konuşması yaptığı görüntüler yer aldı. SSCB'nin o tarihte yıkıldığının anımsatıldığı görselde, ABD'ye yönelik, "30 yıl önce harika bir hediyen vardı. Ama daha fazla hediye olmayacak." ifadeleri kullanıldı. Ardından görsel olarak bina üzerine SSCB bayrağı yansıtıldı ve göndere çekildi. Görselin devamında Rusya'nın 2014'te yasa dışı ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nın haritası, Kerç Boğazı üzerine inşa edilen köprü, Rusya'da yapılan olimpiyat oyunları, Sovyetler'in dağılmasından sonra Rusya'da yapılan ilk uzaya füze fırlatma sistemi Angara-A5, yüzebilen Lomonosov Nükleer Santrali, 2018'deki Dünya Futbol Şampiyonası sembolleri gösterildi. Sosyal medya hesabından yayınlanan videodaki ışıklı gösteri, "Büyük Rusya yeniden doğuyor." ifadesi ile sona erdi. Geçen yıl Rusya'daki anayasa değişikliği referandumu öncesinde Re:vanş sanat grubu YouTube hesabından, ABD'nin Moskova Büyükelçiliği binası üzerine ışıklı projeksiyon ile, 1993'te ABD ve Rusya'nın yakın ilişkisini eleştiren bazı görsellerin yer aldığı ışıklı projeksiyon gösterisini aktaran videoyu yayınlamıştı. Bu hesapta iki video dışında başka video bulunmuyor.

2 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Bir muhalefet partisi genel başkanı, bir ABD Büyükelçisi’yle 1 ayda 4 sefer neyi görüşür?”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bursa’da muhtarlarla bir araya geldi. Soylu, Cumhuriyet tarihinin uyuşturucu yakalama rekorunu egale ettiklerini ifade ederek, “2019 yılında 20 tondu, bu yıl toplam 22 tona çıkardık. Bunun 20,5 tonunu güvenlik güçler, 1,5 tonunu da gümrük muhafaza ekiplerimizin yakaladı” dedi. Soylu: “Cumhuriyet tarihinin uyuşturucu yakalama rekorunu egale ettik” “Sizler farklı siyasi görüşlerde olabilirsiniz, bu da çok doğaldır. Her birinizi seçen insanlar da böyledir. Size oy verenler de farklı siyasi görüşleri, inançları, etnik kökenleri olabilir. Buradaki topluluk tüm çeşitlilikleri barındırdığı için Türkiye tablosudur” diyerek konuşmasına başlayan Soylu, “Her birinize oy verenler temel beklenti ile oy kullandı. Mahallemize güzel bakılsın, eksiklikler takip edilsin diye sizlere oy verdiler. Farklılıkları korumanın yanı sıra belli zeminlerde buluşmak ülke menfaatini ilgilendiren temel değerler üzerinde aklıselimin, ahlakın, anne-babalarımızın, öğretmenlerimizin, camideki imamların öğrettikleri temeller üzerinde buluşabilmeliyiz” dedi. 50 bin 340 muhtarımız idari olarak İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu hatırlatan Soylu, “Bu muhtarlarımızın tamamı eğer bize taleplerini iletemezse, aramıza bizler filtreler, perdeler koyarsak, biz muhtar bilgi sistemini devreye alamazdık. Bugüne kadar sisteme işlenen 125 bin talebin 109 binini olumlu sonuçlandırıp 16 binini hala takip ediyor olabilir miydik? Bugün daha önce muhtarlıklarımız ilgili özlük, silah ruhsat harcı, SGK primi gibi adımlarımızın üzerine izin haklarından tutun pek çok adımı içeren yeni bir öneri üzerinde hep beraber çalışamazdık. Biz ne yaptıysak birlikte yapıyoruz. Bize oy verenlerin, bize seçenlerin, bize sorumluluk verenlerin o güvenlerini temin etmek için görevlerimizi sürdürüyoruz. Biz noktaya gelebildiysek, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu vizyonla farklılıklarımızı kendimize bir filtre yapmadığımız için temel değerler üzerinde tartışmadığımız, birbirimizi dinleyebildiğimiz için yapabildik” diye konuştu. ''Adalet ve güvenlik meselesinde önemli adımlar atıyoruz'' Soylu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ancak bugün muhtarlıklarda başarabildiğimiz bu hali, elbette ülkenin diğer meselelerine yaymak istediğimizde anlaşılmaz bir tutuculukla karşı karşıya kaldığımızı üzülerek paylaşmak isterim. Asayişin teminin de bile, terörle, uyuşturucu ile mücadelede bile buna gönlü yatmayan, aklı yatmayan siyasi hırsların cazibesinden sıyrılıp bu ülkenin değerleri ile buluşamayan, batıyı kendisine tapınak belirlemiş, batıdan gelen her şeyi baş üstüne koymuş, özgüvensiz anlayışlarla bu ülkede sizlerde bizler de dönem dönem karşı karşıya kalıyoruz. Bakın sizler muhtarsınız, hanginiz çarşı ve mahalle bekçilerinden rahatsız oldunuz? Tam tersi, Türkiye’de adım adım muhtarlar toplantıları yapıyoruz. İstanbul’dan Ankara’ya, Adana’dan Diyarbakır’a kadar. Biraz sonra burada güvenlik toplantısı yapacağız. Bizim buradaki içinde bulunduğumuz toplantı gibi olmayacak. Bazen 3 bazen 4 saat süren ve sürekli olan muhtar ve mahallelerin her meselesini masaya yatırdığımız, her bir arkadaşımızın notlarını aldığı, bürokratların takip ettiği toplantılardır. Bir araya gelip fotoğraf verdiğimiz aman ne güzelmiş, hayırlı olsun dediğimiz toplantılar değildir. Asayiş meselelerinden elektrik lambasının yanıp yanmamasına kadar, sağlık ocağındaki eksiklikten bir spor sahasındaki ihtiyaca kadar her şeyi bakanlarımızla telefon açıp konuştuğumuz ve çözüm aradığımız bir süreci ortaya koyuyoruz. Bana hiçbir muhtarımızın çarşı ve mahalle bekçimizden rahatsızız demedi. 30 bin bekçi geceleyin kendimizi emanet ettiğimiz, her çaldığı düdüklerinde bizim rahat ettiğimiz çarşı ve mahalle bekçilerinin itibarını zedelemek için siyaset yapanları gördükçe ben üzülüyorum. Demek ki toplumla aralarında bir mesafe oluşmuş. Bizim gittiğimiz toplantılarda çarşı ve mahalle bekçilerine daha ihtiyaç olduğu yönünde talepler bana iletiliyor” ''Biz sizlerle mesai arkadaşıyız'' 2017’den bu güne kadar evden hırsızlık olaylarının günlük ortalaması yüzde 47 oranında azaldığını kaydeden Soylu, “Bu sayı 284’ten 151’e düştü. Kötü mü oldu? Hep beraber faydasını gördük. Yüzde 30’lardan yüzde 60’lara olayların çözülme oranına çıktı. Olayları aydınlatma neredeyse 2 kat arttı. Peki bu kötü bir şey mi? Birlikte narkotik suçlarıyla uğraşıyoruz, metruk binalarla, annesine babasına kötü davranan uyuşturucu kullanıcısıyla, muhtarlarımızla beraber uğraşıyoruz. Mahallemizin şurasına aydınlatma lazım denince de kaymakamlığımıza, belediye başkanımıza, valimize, elektrik idaresine iletiyoruz ve sorunu ortaya koyuyoruz. Biz sizlerle mesai arkadaşıyız. Bizim de sizin de bir yönetim alanı var. Dünyanın en büyük krizi ile karşı karşıya kaldık. Pandemi krizinde bu iş bana yazılmış değil, ben bu işten sarfınazar ederim biraz kaçak yaparım mı dediniz yoksa tüm yöneticiler ve STK’larla taşın altına elinizi mi koydunuz? Şimdi bana büyükşehirler oldu, muhtarlara ne gerek varmış diyenler geriye 2-3 yıla baksınlar da anlasınlar” şeklinde konuştu. ''Büyük bir oyun, büyük bir tezgah'' Bütün bu mücadele hep birlikte sürdürülmektedir” diyerek sözlerini sürdüren Soylu, “Türkiye’de yaklaşık 2017 yılında uyuşturucuya bağlı ölümlerden, adli tıp rakamlarına göre 941’di. Biz 2020 yılını 314’le tamamladık. Bu yıl daha az rakamla bitireceğiz. Bu el birliği ile olmalıdır. Bir taraftan meselenin arza yönelik mücadelesi, bir yandan talebi düşürmeye yönelik mücadelesi ve rehabilitasyon süreci ile birlikte mücadelenin hep birlikte içindeyiz. 28 Avrupa Birliği ülkesinde yakalanan ‘extacy’ tabletinden 2 kat fazlasını yine bu ülkenin güvenlik birimleri yakalamaktadır. Bunu biz mi üretiyoruz, hayır. Bunlar hepsi yurtdışından geliyorlar. Amerika Afganistan’ı işgal ettiğinde 15 bin ile 20 bin dekardı oradaki üretim. 200 bin dekara çıktı. Buradan bir siyaset ürettiler. Oradaki insanların hayatını kabusa çevirip göç etmesini temin etmediler. Aynı zamanda dünyaya uyuşturucu ihraç ettiler. Bunu Amerika’nın kendisi yaptı. Bunu bir politika olarak ortaya koydu ve bundan endişe etmedi. Derdi bu bölgeleri istikrarsızlaştırmak, ufka ve vizyona değil ayaklarının ucuna bakacak duruma getirmeyi hedeflediler. Büyük meseleler elbette ki sizin mahallelerin yaşam standartlarını etkiliyor. DEAŞ coğrafyamız için bir tehditti. Bunu söylüyorum ve devam edeceğim. Suriye’nin Rakka’sında bir tek mantar tabancası patlatmadan, PYD/PKK terör örgütü Rakka’dan DEAŞ’ı tasviye etti. Bunu Amerika’nın gücü ile yaptı. Peki bu insanlar nereye gitti? Onların yönlendirmesi ile iki yere gittiler. Biri Sina Çölleri, birisi de Afganistan’la Çin arasındaki vadiye. Sonra ne oldu? Amerika Afganistan’ı terk etti. Peki terk edince ne oldu? Orada Amerika’nın güdümündeki bazı komutanlar Rakka’dan getirdikleri DEAŞ’ı içerisinde yöneticilik yapmaya başladılar. Şimdi dünya bunu görüyor. Büyük bir oyun, büyük bir tezgah. Bazen demokrasinin içine sızdırılmış bir tezgah. Bazen barış ve kardeşlik içerisine istismar eden bir senaryo, bazen de bir şeyle mücadele ediyormuş gibi gösterilen bir senaryo ile karşı karşıyayız” dedi. ''Aile yapımızı sarsmaya çalışıyorlar'' LGBT konusuna da değinen Bakan Soylu, “Ben muhtarlarımıza soruyorum. Mahallede hangi anne baba size Türkiye’de LGBT’nin gelişmesi için başvuruda bulundu? Bir anne baba LGBT bu ülkede yayılsın, bizim çocuklarımız bu işlerle daha çok ilgilensin diye bir kişi size başvurdu mu? Bu sevda nereden çıkıyor? Avrupa ve Amerika’dan çıkıyor. Çok basit, yurtdışında bu dernekler, vakıflar var. Büyükelçilikleri var. Biz nasıl ayakta duruyoruz? Uyuşturucu, terör, ekonomik olarak saldırıyorlar biz yine ayakta duruyoruz. Çünkü aile yapımız güçlü. Aile yapımızı sarsmaya, zemini oynak hale getirmek için her şeyi yapıyorlar. Ama başarılı olamıyorlar. Medeniyetimiz, müesseselerimiz, devletimiz güçlü ama en önemlisi milletimizin mayası güçlü. Yurtdışından bu derneklere yönelik ciddi bir fonlama var. Bunu dile getiriyoruz. Burada sorun olduğunu paylaşıyoruz ama bizi yine linç etmeye çalışıyorlar. Elin oğlu Türkiye’de bu meselelerin yaygınlaşması için neden para versin? Elin oğlu Amerika hala bir terör örgütü olan PYD/PKK neden desteklesin? Bana birisi bunu izah etsin. Bir Amerikalı vatandaş kendi ülkesinin bir terör örgütünü desteklemesini ister mi? Sadece para vermiyor. Silah, mühimmat, eğitim, destek, moral, strateji ve akıl veriyor. Sonra dünyaya çıkıp demokrasi ve hukuk üstünlüğü vaazı vermeye çalışıyor” ifadelerini kullandı. Bir muhalefet partisinin genel başkanının Amerika Büyükelçisi ile bir ayda 4 defa görüştüğüne de anlam veremediğini ifade eden Soylu, “Benim aklım ermiyor. Bir muhalefet genel başkanı Amerika Büyükelçisi ile 1 ayda 4 defa ne görüşür ve ne konuşur? Bana birisi bunu söylesin. Ben Türkiye vatandaşı olarak kendime izah edemiyorum. Görüştüğü zaman ‘Ya siz ayıp ediyorsunuz PYD/PKK destekliyorsunuz’ diyor mu? ‘Sizin ne işiniz var Türkiye’deki LGBT’cilerle’ diyor mu? ‘Siz Afganistan’dan uyuşturucu imalatı ile bütün coğrafyamızı uyuşturucu ile karşı karşıya bıraktı’ diyor mu dedi mi yani? Şapkayı öne alıp koymak lazım” diye konuştu. ''Şu an salgın ve göç sorunu çok önemli'' Dünyada bir küreselleşmenin olduğunu belirten Soylu, “Temel derdimiz, bu küreselleşme dünyada yepyeni bir çığır açtı. Hepimiz Avrupa’daki yollar açılacak, her yere pasaportsuz girilecek. Sınırlar açılacak, çiçek, böcek kardeşlik her şey güzel olacak. Ne zaman 20’inci yüzyılının sonuna kadar. Geldik 21’inci yüzyılın başına. Vekalet savaşlarından Afganistan’dan, Suriye’ye kadar iki terör örgütü DEAŞ ve PYD/PKK Irak ve Suriye’nin devlet otoritesini altüst etti, yok etti. Şu an dünyanın dört temel sorunu var. Salgın ve göç sorunu. Birçok ülke bizim yaşadıklarımızın yüzde 1’ini yaşadıkları halde, hepsi sinmişler korkmuşlar. Göç sorunun Türkiye ve Yunanistan arasına sıkıştırmışlar, cingözlük yapmaya çalışıyorlar. Türkiye’de ile Suriye sınırı arasında sıkıştırmışlar, Türkiye ile İran sınırı arasına sıkıştırıp kendilerini oradan kurtarmaya çalışıyorlar. Aman biz ilgilenmeyelim diyorlar. Bir tane artist gönderirler Angelina Jolie bir fotoğraf verir. Onlar da otururlar, bu işlerle ne güzel ilgilendik derler. Ya kolları kopan çocuklar, annelerini babalarını kaybeden evlatlar, ya önümüzdeki 100 yıla tramva olarak yansıyacak nesiller, ya bu tramvaların yapacağı hal nasıl olacak?” dedi. ''Biz batı gibi Afrika’nın madenleri yüzünden orayı sömürenlerden değiliz'' Suriye’de yapılanları da anlatan Bakan Soylu, “Bize kızdılar. İdlip’te briket ev yapıyorsunuz diye. Keyfimizden yapıyoruz sanki. Bütün STK’larla birlikte 50 bin üzerinde yaptığımız evler oradaki insanların asgari oturabilecekleri yer bulabilmeleri içindir. Yarın öbür gün çadırları bittiği zaman Türkiye’ye bir yolculuk başlatmamalarının temini için. Onları orda güvenli bir şekilde oturtabilmek için. Geçen pazar günü Çobanbey’de Suriye tarafındaydık. Bin 400’ün üzerinde sanayi sitesi yaptık. Kendi paramızla değil. Orayı önce huzura, güvene getirdik. Oranın meclisi ile ortak yer ayarlandı. Bir bölümü bitti, diğer bölümü haziranda bitecek tam 25 bin kişi çalışacak. Zaten orası Gaziantep ve Kilis’le iç içe. Buradan oraya insanlar gidecekler. Biz batı gibi Afrika’nın madenleri yüzünden orayı sömüren, ondan sonra posasını orada bırakıp bu insanlar ne yaparsa yapsınlar diyen bir millet değiliz. Biz gittik İdlip’te insanların sağlık, eğitim hizmetlerini alabilmeleri için ne gerekiyorsa yaptık. Bunu da gelecek nesillerimize gösterdik. Fırat Kalkanı bölgesinin yeniden ticaret merkezi haline gelmesini ve hayatın normalleşerek buradan oraya dönüşün sağlanması için adımlar attık. Bunların hangisini batı ülkeleri yaptı? Biz yaptık. Benimle dalga geçiyorlar. Şımarmadık diyorum, evet şımarmadık doğru. 3 bin dolardan 10 bin dolara geldik biz şımarmadık. Atamıza, anamıza sırtımızı dönmedik. Komşularımıza sırtımızı dönmedik. Camilerimize, İstiklal Marşımıza, Cumhuriyetimizi kuranlara kulaklarımızı tıkamadık” dedi. ''Mahallelerde dijitalleşmeyi sağlıyoruz'' Muhtarlar için Mekansal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) tamamladıklarını anlatan Soylu, “Ölü projeydi, inat ettik, ASELSAN’a ağa, baba dedik. Onlarda bu projeyi bitirdiler. Bizde borcumuzu onlara yavaş yavaş ödüyoruz. Ama işimizi yaptık. Bunları şimdi belediye ve muhtarlarımıza açıyoruz. Tüm kamu kuruluşlarına açıyoruz. Kurumların entegrasyonunu oraya getiriyoruz. Kişisel Veriler Kanunu’nun bize elverdiği ölçüler dahilinde muhtarlarımıza açacağız. Muhtarlarımız mahallelerinde göçmenlerin tamamını görecekler. Orada yaşayanları, taşıyanları görebilecekler. Gün geçtikçe sistem geliştikçe açmaya devam edeceğiz. Nüfus Matik dediğimiz bir memur kadar görevini yapacak mekanizma kurduk. Nüfus idaresine gelmeden yapılması gereken işlerden bir tanesi mahallede, yerinde halledilsin. Burada dijitalleşmenin bize sağladığı avantajları kullanacağız” şeklinde konuştu. Sosyal medyanın da dünyada önemli bir mesele haline geldiğini ifade eden Soylu, “Göçün sebebi biz olmadığımız gibi, facebook ve twitter’inde sahibi biz miyiz? Her türlü suç orada işlensin, her kişinin orada mahremiyetine girilsin, her türlü hakaret yapılsın. Dünya bununla ilgili ne yapıyor? Dünya salgınla ilgili bize çözüm üretti mi? Dünya Sağlık Örgütü bir çözüm üretmeyi bırak birbirlerinin maskelerini çaldılar. Birbirlerine aşı vermediler. Aşıyı stratejik güç olarak kullandılar. ‘18 Mart’ta Avrupa Birliği mutabakat imzaladı. Dedi ki, ‘Biz göçün kaynağında engellenmesi için adım atacağız’. Bir tek adım atmadı. Tamamı yalan üzerine oturmuş, vizyonsuz bir liderler manzumesinin yapamadıklarını gördüğümüz yıllar geçirdik, geçiriyoruz. İnsanları ölüme terk ettiler. Ege Deniz’inde botları batırdılar. İnsanları soydular. Bunlardan bir tanesini Türkiye yapmış olsaydı, bizi dünya mahkemelerinde yargılarlardı. Kendilerinin dokunulmazlıkları var. 21. yüzyıl onların dokunulmazlıklarını aldı” diye konuştu.

2 yıl önce

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi: İddianamede yer alan ve İBB ile DİAYDER arasındaki ilişkileri ortaya koyan telefon tapeleri sıkıntılı

İddianameden bazı bölümler aktaran Selvi, şöyle devam etti: "1) İddianamede, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden DİAYDER’e 300 adet 100-150 bin lira tutarındaki yardım kartlarının verildiği, söz konusu yardım kartlarının DİAYDER Başkanı Ekrem Baran tarafından toplam 25 DİAYDER üyesine dağıtıldığı” tespitine yer veriliyor. 2) Ayrıca DİAYDER yöneticilerinin İBB’de yönetici N.T. ile konuşmaları yer alıyor. DİAYDER yöneticilerinin İBB’de sosyal yardımlardan sorumlu başkanla yaptıkları görüşmelerin üzerinde duruluyor. 3) Ayrıca H.P. isimli kişinin dağıtılacak yardım kolileriyle ilgili olarak İBB’nin kendilerinden isim istendiğine dair beyanları bulunuyor. 400 kişilik isim listesi öneriliyor. 4) Gassal olarak İBB’ye yerleştirilen Mehmet İnan, bir ay önce 4 bin lira olan maaşından bin lirasını ödemiş. Bir ay sonra ise 3 bin lira almış. Ne kadar ödemesi gerektiğini DİAYDER Başkanı Ekrem Baran’a soruyor. O da dörtte birini ödemesini istiyor. Bunlar hem siyaseten hem de hukuki olarak sıkıntı doğurabilecek işler. İstanbul halkı, Ekrem İmamoğlu’nu PKK’nın alt kuruluşu olan DİAYDER’e destek vermesi için seçmedi. Ama çok dikkatli yönetilmesi gerekiyor."

2 yıl önce

ABD basını Kandil'e gitti: PKK'nın yöneticilerinin Türk SİHA'larından saklanıyor

Türkiye yurt içinde ve sınır ötesinde terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor. Suriye'nin kuzeyini terörden arındıran Türk ordusu, Irak'ın kuzeyinde yuvalanan teröristlere göz açtırmamak için havadan ve karadan operasyonlara devam ediyor. IRAK'IN KUZEYİNDEKİ PKK YÖNETİCİLERİ ZORDA Operasyonlar kapsamında İHA ve SİHA'lar havadan gözetleme ve nokta atışı operasyonlar gerçekleştiriyor. ABD merkezli PBS News'in muhabiri Simona Foltyn, Irak'ın kuzeyine giderek, terör örgütü PKK'lı üst düzey yöneticilerin içine düştüğü durumu aktardı. "PKK LİDERLİĞİ İHA VE SİHA'LARDAN SAKLANIYOR" Bölgede Türk İHA'larının sürekli gözetleme yaptığına dikkat çeken Foltyn, "Bu, PKK liderliğini saklanmaya zorladı." dedi. "PKK'LI SÖZCÜ RÖPORTAJA GELEMEDİ" Haberde, "PKK sözcüsü röportaj için bizimle bir araya gelemedi." denildi. Böylece örgütün üst düzey yöneticilerinin SİHA saldırılarına uğrayabileceklerine dair yaşadıkları korku bir kez daha gözler önüne serildi.

2 yıl önce

İBB ile ilişkileri deşifre olan DİAYDER’in savunmasını teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın avukatı yapacak

Terör örgütü PKK bağlantılı Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi bazı kişilerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde gassal olarak işe alındığı ortaya çıktı. İddianamede, işe alınan dernek üyelerinin, alışveriş kartlarını PKK’lıların ailelerine verdiği bilgisi de yer aldı. Öte yandan, Ekrem İmamoğlu ile ilişkileri deşifre olan ve terör örgütü PKK bağlantılı DİAYDER'in savunmasını Öcalan'ın avukatı Fırat Epözdemir yapacak. “AMACIMIZ GÜVENLİK, KİMSENİN BELEDİYESİYLE İŞİMİZ YOK” İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde (İBB) terör örgütleriyle iltisaklı personel olduğu yönünde ihbarlar üzerine konunun soruşturulması için "özel teftiş" başlatıldığını duyurmuştu. Soylu, İBB'ye yönelik başlatılan teftişle ilgili eleştirilere şu sözlerle yanıt verdi: "Dağdaki teröristlerle mücadele ediyoruz, şehirlerdeki terörizmle mücadele etmeyecek miyiz, teröristle mücadele etmeyecek miyiz?" Bakanlık olarak görevlerini yerine getirdiklerini belirten Soylu, "Bunun siyasi bir tarafı yok, bunun bir güvenlik tarafı var. Bizim kimsenin belediyesiyle işimiz yok, bizim terörle mücadeleyle işimiz var ve biz bunu yapmak zorundayız" açıklamasını yapmıştı.

2 yıl önce

'MEB'in kapısının kilitlenmesini Kılıçdaroğlu’nun koruması talep etti' diyen Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, belge paylaştı

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun KPSS'deki sözlü mülakatlar hakkında randevu alamadığını söyleyerek Milli Eğitim Bakanlığı'na gitmesini eleştirirken, kapıya zincir kilit takılmasını, Kılıçdaroğlu'nun korumasının talep ettiğini öne sürmüştü. Selvi, "Belgesiz konuşmam" demişti. CHP'den gelen cevapta ise iddianın 'hayal ürünü' olduğu belirtilerek Selvi'den söz konusu belgeyi yayınlamasını istemişti. 'İlgili bölümü yayınlıyorum' Selvi bugünkü yazında, "Dünkü yazımda Kılıçdaroğlu’nun korumasının kapının kilitlenmesini istediğini yazmıştım. Kılıçdaroğlu o belgenin açıklanmasını istedi. Ben de kamu görevlisi olan korumaların sıkıntıya girmemesi için o belgeyi yayınlamadığımı söylemiştim. Ama Kemal Bey’in talebi üzerine ilgili bölümü yayınlıyorum" dedi. "Bu arada CHP Genel Merkezi tarafından yapılan “Hayal mahsulü” açıklamasını ise size havale ediyorum. Hayal mahsulü hangisiymiş peki?" diyen Selvi, şu belgeyi paylaştı: Selvi, yazısının devamında "Ben Kılıçdaroğlu’nun istediği belgeyi açıkladım. Şimdi sıra Kemal Bey’de. Danıştay kararı var demişti, ben de kendisinden Danıştay kararını açıklamasını bekliyorum" ifadelerini kullandı. Öte yandan Selvi, KPSS tartışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanı Özer ile yaptığı konuşmayı da köşesinde aktardı: 'Bakan hassas' Mülakat konusundaki hassasiyetim nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’le dün tekrar konuştum. KPSS puanıyla mülakat arasındaki ilişkiyi sordum. Milli Eğitim Bakanı önce yöntemi anlattı. “Atama sürecinde öğretmenlerimizin KPSS başarıları ile sözlü mülakattaki başarıları arasındaki uyumu iki ölçüt üzerinden değerlendirdik. Bu ölçütlerden ilkinde, öğretmenlerimizin KPSS’den aldıkları puanlar ile sözlü mülakattan elde ettikleri puanlar arasındaki korelasyonu hesapladık” dedi. Bakan bu konuda hassas olduğu için ayrıntı verdi. “Mülakata gelen tüm adaylarımızı dikkate aldığımızda puanlar arasındaki korelasyonun 0.93 olduğunu belirledik. Korelasyonun en yüksek değerinin 1 olduğunu göz önüne aldığımızda, bu sonuç öğretmenlerimizin KPSS puanları ile mülakat puanları arasında oldukça güçlü bir ilişki olduğunu gösteriyor. İlişkiye dair daha detaylı bir inceleme yapmak için KPSS puanlarını 50-60, 60-70, 70-80, 80-90 ve 90-100 aralıklarına ayırarak bu kategorilerin her birinde korelasyon katsayısını tekrar hesapladık. Sonuçlar, farklı kategorilerde de korelasyon katsayılarının 0.81 ile 0.97 arasında değiştiğini gösterdi” Peki bu ne anlama geliyor? Bu sonuçlar neyi gösteriyor? “Bu sonuçlar da alt puan kategorilerinde de KPSS puanları ile mülakat puanları arasında güçlü ilişkiler olduğunu ortaya koydu. Yaptığımız ikinci incelemede, KPSS puanları az önce ifade ettiğim puan aralıklarındaki öğretmenlerimizin mülakat sonuçlarının da aynı puan aralıkların bulunma oranlarını belirledik. Elde ettiğimiz oranların, yüzde 93.1 ile yüzde 100 arasında değiştiğini gördük. Özetle, yaptığımız her iki incelemenin sonuçları da KPSS puanları ile sözlü mülakat puanları arasında büyük bir uyum olduğunu açıkça gösterdi.” Bu verilerden memnun oldum. Elbette mülakatta elenen gençlerimiz üzüldü. Ben de isterdim öğretmen olmalarını ama burada işin içinde bir kayırma, torpil ve adaletsizlik var mı? Ona baktım. O nedenle Milli Eğitim Bakanı Özer’in açıklamasını ayrıntılı olarak paylaştım. Milli Eğitim Bakanı’nın bu konuda benden daha hassas olduğunu görmek ise sevindirdi.

1 2 ... 26 27 28 29 30 31 32 ... 87 88