19 Mayıs Pazar 2024
1 yıl önce

Almanya'da PKK sempatizanları yürüyüş düzenledi! Teröristbaşı, canlı yayında Öcalan'a özgürlük istedi

Avrupa ülkeleri sık sık terör sempatizanlarının gösterisine sahne oluyor. 2004 yılında Avrupa Birliği'nde terör örgütü listesine alınan örgüt, İsveç, Fransa ve Almanya'da yürüyüşler düzenleyerek sloganlar atıyor. Terör örgütü PKK sevicileri bu kez Almanya'nın Düsseldorf kentinde sokaklara döküldü. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP ile görüşmesinin ardından Kandil'den destek yağıyor. Kılıçdaroğlu'nun Demirtaş'a özgürlük vaadinde bulunmasıyla, örgüt içerisinde elebaşları Abdullah Öcalan'ın serbest kalması yönünde umutlar arttı. Böylelikle örgüt, Millet İttifakı için oy telaşına düştü. Terör sevicileri cirit atmaya başladı Öte yandan terör destekçileri pankartlarla sokaklarda cirit atmaya başladı. Sınırları zorlayan son eyleme ise Almanya polisi seyirci kalmakla yetindi. Bu sırada bir skandal daha yaşandı. Teröristbaşı Cemil Bayık eyleme video mesajla bağlandı ve bir kez daha Öcalan'a özgürlük istedi. O anları PKK'nın yayın organı Medya Haber canlı yayınladı. "Apo'nun özgürlüğü dışında hiçbir şey kabul etmiyoruz" Bayık şu ifadeleri kullandı: Türkiye’de yakında bir seçim gerçekleşecek. Bu seçim çok önemli bir seçimdir. Türkiye’nin kaderi bizim elimizdedir. Biz mücadelemizle onların sonunu getirdik ve bu seçimle bu taçlandırılmalı ve tamamlanmalıdır. Önder Apo, 24 yıldır İmralı zindanında tutuluyor. Herkes şunu bilmeli ki önder Apo’nun fiziki özgürlüğü dışında hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. https://twitter.com/bugunguncel/status/1647311542348644354?s=46&t=kgYu0XH04hCo9hDKdwyLsQ

1 yıl önce

Alman medyası yazdı: “Terör örgütü PKK, Erdoğan karşıtı ittifak için kampanya yürütüyor”

Alman medyası, terör örgütü PKK elebaşlarından Cemil Bayık'ın Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu için seçim kampanyası yürüttüğünü belirtti. Haberde, “Düsseldorf'ta konuşan PKK elebaşı, 14 Mayıs seçimlerinin önemini vurguladı ve Kılıçdaroğlu'nun muhalefet ittifakına Erdoğan'ın partisi ve müttefiki MHP'yi devirmek için mümkün olan her şeyin yapılması çağrısında bulundu” ifadeleri kullanıldı.

1 yıl önce

Avrupa'da enflasyonun düşmemesi, grev dalgasını genişletti: Almanya, İspanya, Portekiz, İngiltere…

Avrupa'da merkez bankalarının tarihindeki en agresif para politikası sıkılaştırmasına ve enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen bir türlü toparlanamayan “inatçı enflasyon” sorun olmayı sürdürüyor. Kovid-19 salgını sonrası tedarik zincirindeki sorunların hafifleyerek sürmesi ve Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle başta gıda, emtia, enerji ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları birçok Avrupa ülkesinde yüksek seyrini koruyor. Uzun yıllar çok düşük enflasyon oranlarının ardından yüksek inatçı enflasyon, Avrupa ekonomilerinde insanların yaşam maliyetini her geçen gün artırıyor. Özellikle düşük ve orta gelirliler çok yüksek gıda fiyatlarıyla karşı karşıya. Çalışanlar yüksek enflasyon karşısında ücret artışı talebinde bulunuyor. Euro Bölgesi'nde enflasyon yüzde 10'u geçti Enerji fiyatları, geçen yılın sonunda euro para birimini kullanan 19 ülkede enflasyonu yüzde 10’nun üzerinde rekor seviyeye çıkarırken, yaşam maliyeti krizi kıtanın tüm ülkelerinde işçilere zarar veriyor. Avrupa’da sendikalar enflasyon üzerinde ücret artışları talep ederken, insanların ihtiyaç duydukları şeyleri satın almalarının zorlaşması sokağa çıkmaktan başka çare bırakmıyor. Avrupalılar, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle enerji faturaları ve gıda fiyatlarının yükseldiğini görürken, ücret artışları veya iyi çalışma koşulları talebiyle grevler, Rusya-Ukrayna savaşının ardından ağırlaşan yüksek enflasyona tepki olarak gerçekleşiyor. Hükümetler artan gıda ve enerji fiyatlarıyla diğer maliyetlerin vatandaşlara etkisini hafifletmek amacıyla yeni önlemler almaya devam etmesine rağmen, işçilerin yüksek enflasyona karşı yüksek ücret talepleri devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) 1970'lerde yaşananlara benzer bir ücret-fiyat sarmalının gelişeceği yönünde endişeler taşıyor. Fiyatlar yükselerek çalışanları daha yüksek ücret talep etmeye zorlarken, şirketleri karlarını korumak için fiyatları yükseltmeye zorluyor ve bu da daha da fazla enflasyona neden oluyor. Grevler seyahatleri etkiliyor Havalimanlarında küresel olarak yolcu sayıları Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını öncesi seviyelere dönmeye başlarken, Avrupa’daki grevlerin yaz tatili dönemine kadar kaosa neden olabileceği belirtiliyor. Geçen yıldan bu yana yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkilerinin azalmasıyla insanlar seyahat etmeye yeniden başlarken, Avrupa havalimanlarında yaşanan personel eksikliği binlerce uçuşun iptal edilmesiyle yaz tatili döneminde kaosa neden olmuştu. Hava yolu sektöründe personel sıkıntısı yaşanan ülkelerde, seyahatler giderek "işkence" haline dönüşmüştü. Almanya'da grev dalgası Almanya'da yüksek enflasyona karşı çalışanların artan yaşam maliyetini dengelemek için yüksek ücret talep etmesi nedeniyle bu yıl grev dalgasının yayılması dikkati çekiyor Almanya'nın Hamburg, Köln/Bonn ve Düsseldorf havalimlarındaki güvenlik personelinin 20 Nisan’da başlayan 48 saatlik uyarı grevi, uçak seferlerinin büyük bölümünü durma noktasına getirirken, uçuşların iptal edilmesi 100 binden fazla yolcuyu etkiliyor. Birleşmiş Hizmet Sektörü Sendikası (Ver.di) Stuttgart havaalanındaki güvenlik görevlilerini bugün iş bırakmaya çağırdı. Alman Maden Kimya ve Enerji İş Sendikası (IG BCE) ile Ver.di, yüksek enflasyona karşı enerji alanındaki özel sektör çalışanlarını 20 Nisan’da 1 günlük toplu uyarı grevine çağırmıştı. Almanya'nın Demiryolu Çalışanları Sendikası (EVG) işveren Alman demir yolu şirketi Deutsche Bahn’ı (DB) daha iyi ücrete zorlamak için demir yolu çalışanlarını 21 Nisan’da 8 saatlik toplu uyarı grevine gitmeye çağırdı. Almanya’da kitlesel uyarı grevlerinin eşlik ettiği kamuda ücret artışlarına ilişkin yürütülen müzakerelerin üçüncü turunda da anlaşma sağlanamamasının ardından, taraflar tahkime gitti ve şimdi arabulucular ücret artışlarına ilişkin çözüm arıyor. Öte yandan, Ver.di ve Almanya'nın Demiryolu Çalışanları Sendikası’nın (EVG) 27 Mart’ta ulaştırma sektöründe öncülük ettiği 24 saatlik uyarı grevinde uçak, tren ve otobüs seferlerinin büyük bölümünü durma noktasına gelerek ülkede ulaşımı felç etmişti. İspanya’da geçim sıkıntısıyla başlayan grevler İspanya'da yüksek enflasyon kaynaklı geçim sıkıntısının artmasıyla başlayan grevler en çok sağlık, adliye ve ulaştırma sektörlerinde etkili oluyor. Ülkede maaş artışı talebiyle ilk olarak sağlık çalışanları meydanlara indi. Başta Madrid olmak üzere Endülüs, Galisya, Katalonya, Bask gibi birçok özerk yönetimde doktorların yaptıkları grevlerin bazıları sonuçlanırken, bazıları ise halen devam ediyor. Madrid'de kasım 2022'den itibaren belirli saatlerde iş bırakan doktorlar, mart ayı ortasında özerk yönetimle vardıkları anlaşmayla maaşlarında 450 ile 950 arasında değişen zam alarak grevi sonlandırdı. Benzer sorunlarla adliye çalışanları da greve giderken, mahkeme katiplerinin 24 Ocak-27 Mart arasındaki grevi, yapılan ortalama 600 avroluk zamla sona erdi. Adliye memurları da katipler gibi maaş zammı talebiyle 17 Nisan'da süresiz greve başladı. Grevler ayrıca hava yolu, demir yolu ve kara yolu taşımacılığında da görülüyor. Galisya bölgesi ile Zaragoza ve Alicante gibi bazı şehirlerde otobüs şoförleri farklı günlerde iş bırakacaklarını açıkladı. Son olarak Air Europa hava yolu şirketinin pilotları maaş artışı taleplerinin karşılanmaması gerekçesiyle 1-4 Mayıs'ta greve gitme kararı aldı. Portekiz İber Yarımadası'nın diğer ülkesi Portekiz'de maaş artışı talepleri en çok eğitim, sağlık ve ulaştırma sektörlerindeki kamu çalışanlarında görülüyor. Ülkede öğretmenler, sağlık çalışanları ve demir yolu işçileri son 3-4 aydır sıklıkla greve giderek, düzenledikleri gösterilerle seslerini duyurmaya çalışıyor. Sol hükümet, 2023 yılında devlet memurlarının maaşlarını aylık 52 avro artışla (yüzde 3,6) brüt 2 bin 600 avroya kadar yükseltip, asgari ücrete yüzde 8 zam yapsa da sendikalar enflasyonun yüzde 8,4'lere çıktığını kaydederek, protestolarına devam ediyor. İngiltere Son 41 yılın en yüksek enflasyon oranlarıyla karşı karşıya olan İngiltere'de geçen senenin ikinci yarısıyla birlikte grevler ile zam taleplerinin dile getirildiği protestolarda da artış yaşanıyor. Hükümetin teklif ettiği maaş oranlarını, özlük haklarını ve çalışma koşullarını protesto eden birçok sektörden kamu ve özel sektör çalışanlarının öncelikli talebi, teklif edilen zammın yüzde 10'u aşan enflasyonun üzerinde olması. İş bırakma eylemine katılanlar arasında pratisyen hekimler, hemşireler, öğretmenler, otobüs şoförleri, liman işçileri, gazeteciler, kamu personelleri, ceza avukatları, demir yolu, havalimanı, üniversite, havacılık ve posta servisi çalışanları başta olmak üzere, çok çeşitli meslek grupları yer alıyor. Özellikle şubat ve mart ayında iki büyük grevle birçok sektörün iş bıraktığı ülkede demiryolu çalışanlarının martta 4 gün iş bırakması ülkede yıllardır görülmemiş bir ulaşım kaosuna neden oldu. Grevden hastaların etkilenmemesi için nöbetleşe greve çıkan yaklaşık 300 bin hemşire ile 70 bin pratisyen hekimin aksine sayısı binlerle ifade edilmesine rağmen kilit bir sektör olan pasaport ofisi çalışanlarının grevleri birçok seyahat planının aksamasına neden oldu. Öte yandan, İngiltere’de Kamu ve Ticari Hizmetleri Sendikası (PCS), Londra Heathrow Havalimanı'nda güvenlik personelinin mayısta 8 gün daha greve gideceğini duyurdu. PCS, ayrıca Londra, Liverpool ve Glasgow dahil olmak üzere İngiltere’nin çoğu havalimanlarında pasaport kontrol personelinin 3 Nisan'dan 5 Mayıs'a kadar grev gideceğini açıkladı. Havalimanlarında sınır Gücü personelinin de 28 Nisan'da greve gitmesi bekleniyor.

1 yıl önce

Almanlar 7'li koalisyondan umutsuz: Erdoğan karşıtlığından başka planları yok

Alman basını, "Erdoğan Türkiye seçimlerini kaybederse ne olur?" başlıklı analiz yazısıyla 14 Mayıs seçimlerini değerlendirdi. Alman basını analiz yazısında, "Kesin olan bir şey var: Türk devlet başkanı gerçekten yenilgiye uğrarsa, Türkiye'nin dış politika yönü büyük olasılıkla önemli ölçüde değişecektir" ifadeleri kullanıldı. Muhalefetin terör suçlarından tutuklu Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın serbest bırakılacağı vaadine atıfta bulunuldu. "Muhalefet Erdoğan'ı yenerse, dış politikada büyük bir değişiklik ufukta görünüyor" denildi. Muhalefetin muhtemel zaferinin Batı ile ilişkiler üzerindeki olumlu etkilerinin olumsuz etkilerinden daha ağır basacağı kaydedildi. Muhalefetin İsveç'in NATO üyeliğine karşı direnişinden vazgeçeceği, ittifakın doğu kanadında daha fazla müdahil olacağı ve Rus hava savunma sistemlerinin Türk topraklarındaki varlığına son vereceği belirtildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı muhalefetin net bir planının olmadığının da altı çizildi. 7'li koalisyondaki fikir ayrılıklarına dikkat çekilen yazıda, "Aslında muhalefetin şu anda net bir planı yok gibi. Bir yol üzerinde anlaşmak zor görünüyor, çünkü taraflar sadece Erdoğan'ı yenmek için birleşiyor. Ancak Erdoğan'dan sonraki olası dönem için bu kesinlikle yeterli olmayacaktır. Farklı siyasi yönelimler, muhalefette sürekli gergin bir ilişkiye yol açıyor" denildi.

1 yıl önce

Alman siyasetçiden Türkiye'ye övgü: Biz de aynısını yapmalıyız

Alman Siyasetçi ve Yazar Christoph Hörstel, Türkiye'deki 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda A Haber'e konuştu. Dünyanın kritik bir süreçten geçtiği bu dönemde, Başkan Erdoğan'ın liderliğe devam etmesinin önemine vurgu yapan Hörstel, "Ben Başkan Erdoğan'a baktığımda çalışkan birini görüyorum. Vatandaşlarına değer veren birini görüyorum. Sadece eski arkadaşları diye gidip onları ziyaret eden birini görüyorum. Detaylara önem veren birini görüyorum" tespitinde bulundu. "BAŞKAN ERDOĞAN GÖREVİNE DEVAM ETSE ÇOK DAHA RAHAT HİSSEDERİM" Alman Siyasetçi Hörstel, Başkan Erdoğan'ın iktidarındaki Türkiye'nin bağımsız politikalarına da değindi. Washington'ın, Türkiye'ye müdahale etmek için yeni yollar aradığını belirtti. Hörstel, "Sadece 2023 Nisanına bakarak değil, 2016'dan beri olan seçimlere bakarak bir yorum yapıyorum. Ben Türkiye politikasını şöyle yorumluyorum: Şu anda, Avrupa'da Ukrayna dışına sıçrayacak büyük bir savaşın çıkma ihtimali varken, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunun farkındayım. Ve bu tehlikeli durumda, bir Alman ve Türkiye'nin bir dostu olarak, Başkan Erdoğan görevine devam etse çok daha rahat hissederim. O çok deneyimli biri. Ve geçtiğimiz yıllarda Türkiye'yi çok çarpıcı bir konuma taşıyan kişi. Bu Türkiye için mutluluk verici bir süreçti. Evet, kolay değildi ama Başkan Erdoğan'ın yaptıkları Türkiye'nin Washington'dan bağımsız kalmasını sağlamak için gerekliydi. Ve ben, Almanya'nın da mutlu olabilmek için aynılarını yapması gerektiğini düşünüyorum." dedi. "2016'DA BAŞKAN ERDOĞAN VE TÜRKİYE KAZANDI" Christoph Hörstel, "2016'da Türkiye'de ABD'nin eliyle, ABD'nin ön ayak olmasıyla gerçekleştirilen bir darbe girişimi yaşandı. Sonuçları çok açıktı. Öncelikle, Başkan Erdoğan ve Türkiye kazandı. İkinci olarak, Washington hiç bir şekilde açıkça "Evet, kötü bir şey denedik, özür dileriz Türkiye, bir daha yapmayacağız. Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz' diyemedi. Bu durum uluslararası olarak oldukça kötü bir durumdu." ifadelerine yer verdi. "NASIL BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ?" SORUSU Türkiye'nin geleceğine ilişkin, önemli bir soru da sordu Hörstel ve "Günün sonunda ne istediğimizden çok emin olmalıyız. Bağımsız, güçlü ve dost bir Türkiye mi istiyoruz? Yoksa Washington'ın dileklerine ve Türk iç politikasına müdahalelerine bağlı bir Türkiye mi istiyoruz? Önce Washington'ın kararlarına bağlı bir Türkiye mi istiyoruz? Bence bu Almanya da dahil her ülke için sağlıksız bir durum. Anlıyoruz ki, Başkan Erdoğan'a gelen eleştirilerin merkezinde net bir şekilde bağımsız Türkiye söylemleri var." açıklamasını yaptı. AVRUPA İÇİN BAŞKAN ERDOĞAN'IN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ Türkiye'nin hakkaniyetine karşı dengeli bir politika yürütemeyen Avrupa ülkelerine seslenen Hörstel, yeni dönemde Avrupa'yı, yapması gerekene teşvik edecek ismin ancak Başkan Erdoğan olabileceğini söyledi. Hörstel şunları kaydetti: "Türkiye'ye karşı düzgün ve dürüst olmalıyız. Ve şu anda ne yazık ki durum böyle değil. PKK hikayelerinin hala var olması oldukça üzücü. PKK hala Almanya'da bağış toplamak için reklam yapabiliyor. Ve yavaş yavaş, Türk makamları Alman müttefiklerine ulaşıyor ve gerçekten bunu yapmak istiyor musunuz, bunların kim olduğunu biliyor musunuz? diye soruyor. Ve yine yavaş yavaş, fark ettik ki, Berlin'deki bir Müslüman topluluğunun başındaki adam Gülen'e bağlı. Böyle şeyler neyse ki şimdilik durdu. Ama mesela, İsveç'in durumuna bakarsak sırf PKK'lı arkadaşlarıyla aralarına mesafe koyamadıkları için kendi NATO üyeliklerini engellediler. Böyle şeyler pişmanlık verici. Ve böyle devam etmemeliyiz. Türkiye'ye doğru ve dürüst bir dost olmalıyız. Ve bence Avrupa'yı doğru yola yönlendirecek olan Başkan yine Başkan Erdoğan olacaktır. Çünkü o Türkiye'yi geçtiğimiz yıllarda oldukça güçlendirdi." "14 MAYIS TARİHİ BİR SEÇİM" Alman Siyasetçi ve Yazar Christoph Hörstel'in Türk halkına bir de temennisi vardı. Hörstel, "Tarihi bir seçime gidiliyor. Türk halkının dünyada bazılarının onların özgürlüklerine bağımsızlıklarına ve güçlerine kastettiğini bilmesini umut ediyorum. Seçim günü kim sizin dostunuz, kim sizin yolunuza çıkmaya çalışıyor, bilin. Ve dostlarınızla yola çıkın." dedi.

1 yıl önce

Alman basınından itiraf gibi Türkiye analizi: Muhalefetin şu anda net bir planı yok

Alman basınında yer alan "Erdoğan Türkiye seçimlerini kaybederse ne olur?" analizinde birçok konuya yer verildi. "ERDOĞAN YENİLİRSE DIŞ POLİTİKADA BÜYÜK DEĞİŞİKLİK OLUR" Yazıda dikkat çeken ifadelerden biri de şöyleydi: "Kesin olan bir şey var: Türk devlet başkanı gerçekten yenilgiye uğrarsa, Türkiye'nin dış politika yönü büyük olasılıkla önemli ölçüde değişecektir. Muhalefet Erdoğan'ı yenerse, dış politikada büyük bir değişiklik ufukta görünüyor" Analizde muhalefetin kazanması durumunda Batı ile ilişkiler üzerindeki olumlu etkilerinin olumsuz etkilerinden daha ağır basacağı kaydedildi. Muhalefetin İsveç'in NATO üyeliğine karşı direnişinden vazgeçeceği, ittifakın doğu kanadında daha fazla müdahil olacağı ve Rus hava savunma sistemlerinin Türk topraklarındaki varlığına son vereceği belirtildi. "MUHALEFET'İN PLANI YOK" ALmanların analizinde muhalefetin Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı dışında net bir planı olmadığına dikkat çekildi. Koalisyon içerisindeki görüş ayrılıklarından da bashsedilerek, "Aslında muhalefetin şu anda net bir planı yok gibi. Bir yol üzerinde anlaşmak zor görünüyor, çünkü taraflar sadece Erdoğan'ı yenmek için birleşiyor. Ancak Erdoğan'dan sonraki olası dönem için bu kesinlikle yeterli olmayacaktır. Farklı siyasi yönelimler, muhalefette sürekli gergin bir ilişkiye yol açıyor" denildi.

1 yıl önce

Alman medyası, Erdoğan'ın sırrını açıkladı: Ezici destek oranına sahip

Türkiye'deki seçimlere kısa bir süre kalırken Almanya'nın en büyük yayın kuruluşlarından biri olan Deutsche Welle, dikkat çeken bir analiz yayımladı. Alman medyasına göre; gurbetçi seçmenlerin kararında Türkiye'nin Erdoğan liderliğindeki gelişimi önemli bir rol oynuyor.

1 yıl önce

France 24 adını koydu: Tüm başkentlerin gözü Türkiye'de... Alman Spiegel'den dikkat çeken Bayraktar analizi

Dünyanın dört bir yanından pek çok gazete ve televizyon bu süreçte gözünü Türkiye'ye çevirmiş durumda. Seçim için geri sayım sürerken France 24 '2023 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleri Batı başkentlerinde ve Moskova'da hevesle izlenecek' dedi. Alman Spiegel'den ise dikkat çeken bir Bayraktar analizi geldi.

1 2 ... 20 21 22 23 24 25 26 ... 29 30