06 Mayıs Pazartesi 2024
2 yıl önce

Almanların "Çerkez" fitnesine bir tepki de İlber Ortaylı'dan...

Türkiye'de yayın yapan Alman medya kuruluşu Deutsche Welle'nin Çerkez asıllı vatandaşlar üzerinden yürüttüğü algı operasyonuna tepkiler gelmeye devam ediyor. Daha önce sık sık Kürt asıllı ve Alevi inancına sahip vatandaşlar üzerinden çarpıtma haberler servis eden Deutsche Welle, son olarak Çerkez asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını gündemine almış ve "Dünyada en fazla Çerkes nüfusu Türkiye'dedir ve maalesef en büyük asimilasyon da..." anonsu ile bir video yayımlamıştı. Alman medya kuruluşuna bu video nedeniyle sert eleştiriler yöneltilirken, Deutsche Welle'ye tepki gösteren isimler arasında tarihçi Prof. İlber Ortaylı da katıldı. Hürriyet Gazetesi'ndeki "Çerkeslerimiz" başlığını taşıyan köşe yazısında "Almanya son zamanlarda Türkiye’deki azınlıklarla veya potansiyel azınlık gruplarla çok fazla ilgilenmeye başladı." diyen Ortaylı, "Bu, 3-5 senelik bir mesele değil. Etnik meseleler Alman akademik çevrelerini de çok ilgilendiriyor ve bazı programların uygulandığı hissediliyor. Ne var ki ilmi donanımları ne derecededir, doğrusu bu tartışılır." ifadelerini kullandı. Bu gibi girişimlerle baş etmenin mümkün olmadığını da dile getiren Ortaylı şöyle devam etti; "İkinci Cihan Harbi’nde Yahudi, Çingene (Roman gibi), hatta Slavların kamplarda imha edilmesi gibi korkunç olayların, savaşta yenilen Almanya’ya, işgal güçleri tarafından ısrarla gençliğe öğretilmesinin mecburi tutulması yeni bir nesil yarattı. Doğan ulusal suçluluk duygusunu yaymak ve paylaşmak istiyorlar, bu çok açık bir gayrettir. Gülünç iddialar ve çalışmalar ileri sürülüyor. (Mesela Stefan Ihrig’in “Atatürk in the Nazi Imagination” kitabında olduğu gibi.)" Türkiye Çerkezlerinin imparatorluğa ve halifeye, II. Meşrutiyet’te İttihatçılık ve Osmanlı Türkçülük ideolojisine, Cumhuriyet’te de devletin ilkelerine bağlı kaldıklarına vurgu yapan Ortaylı, "Hiç şüphesiz bütün toplumlar gibi onların içinde de soldan sağa bir yelpazeye rastlanır fakat Çerkesliklerinden sıkılanını, bunu gizleyenini Allah’a şükür hiç görmedim. Bu sağlıklı bir duygudur." diye yazdı. Diğer yandan İlber Ortaylı, Çerkez dillerinin öğrenilmesindeki zorluklara da ayrı bir parantez açtı. Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü; "70’i veya 50’yi aşkın sessiz harfe karşın bir iki sesli harfle konuşulan Çerkes dillerinin öğrenilmesi için çocukluktan işe başlamak lazım. Murat Bardakçı bir makalesinde son derece sivri dilli ama zeki bir tez geliştirdi (Murat’ın annesi Abhaz’dır ve Abhaz dilini konuşurlardı, kendisinin de kulak aşinalığı ve bir söz dağarcığı vardır). Makalede “Bu dili öğrenmek için okuldan bahsetmeyin, daha evvelden büyükanneniz ve annenizden öğreneceksiniz” demektedir ki doğrudur." Muhacirliğin şartlar ve dağınıklık nedeniyle "maalesef" bir asimilasyonu beraberinde getirdiğinin de altını çizen ortaylı, "Ama şunu söyleyelim; Türkiye’deki Çerkesler ne Amerika’daki gibi asimile oluyorlar ne de Rusya’daki gibi. Hatta Abhaz nüfusu arasında bu dili Rusya’daki ırkdaşlarına göre daha iyi konuşanlar vardır. Türkiye’de bu dili iyi bilen tarihçilerimiz de var. Birçok âdet için de bu geçerlidir. Folklorü ve dili büyüklerinden öğrenebilirlerse sayısız fayda vardır. Nihayet Osmanlı İmparatorluğu, imparatorluğun çoğu milletlerinin başına geldiği gibi bizim de sığındığımız ana vatandır." dedi. İlber Ortaylı şunları kaydetti; "Gittikçe fakirleşen bir imparatorluğun yerleşen muhacirleri tatmin etmesi zordur ama canımızı ve kişiliğimizi koruduğumuz da açıktır. Bugün Türkiye’deki Çerkes nüfusu Kafkasya’dakinden fazla. Kafkas kasabı Rus General Yermelev 1860’larda Çerkesleri vahşice göçe zorladı. Gemi dahi yetmiyordu. Tıpkı 1774’ten sonra Kırım’dan göçenler gibi, deniz çok amansız davrandı ve ölenler oldu. Bu kavim ise dayandı. Çerkes göçündeki deniz faciaları Sultan Abdülaziz Han’ı donanmayı güçlendirmeye sevk etmiştir. Türkiye birçok Balkan ülkesinin aksine gelen mülteciyi kabul eder. Siyasete girerler, istedikleri tarafı tutarlar, menşeine bakarak bunları tenkit etmek ayıptır. Olsa olsa ideolojisinden dolayı hoşlanmayan muarız olur. Birçok Kafkasyalının bu “asimilasyon” ve ayrımcılık lafını samimi şekilde protesto ettiği açıktır. Hal böyleyken Almanya’da belirli merkezlere bağlı basın mensupları ve yazarlar bu sefer de bir Çerkes meselesini ele aldılar. Söz ve üslup dengesi kaba ve bozuk bazı adamları da bu iş için kullanabilirler. Şu kadarını herkese söylemek isterim; Alman demokrasisi İkinci Harb’den sonra galiplerin empoze ettikleri bir rejimdir, kendine göre hamlıkları vardır. Anglosakson tipindeki bir demokrasi anlayışı ve hürriyet üslup ve sisteminin buralarda olacağı çok tartışılır. Her zaman için entegrist (bütüncül) düşünmeye ve düşündürmeye meyyal bir toplumdur. Türkiye’deki kritiklerde doğru söylemeleri gereken yerlerde sustukları bazı konuları ise kurcaladıkları açık. Bunda galiba içlerinde üç milyonu geçen Türkiye vatandaşını kendine göre yönlendirme endişesi de var. Herkesi dinleyelim ama körü körüne inanmanın ve takip etmenin hiçbir manası yoktur. Belirli organların dediklerini tekrarlayan arkadaşları da ihtiyatla değerlendirmekte fayda vardır. Türkiye renkli bir ülkedir. Bu renkliliğin içindeki unsurlarla bir araya gelinerek tahripkâr bir söylem ve siyaset gütmeden sorunlarını çözmek, sağ ve sol düşünceye mensup herkesin dikkat edeceği bir husus olmalıdır."

2 yıl önce

Almanya’da Müslüman kadının vatandaşlık başvurusuna erkek yetkiliyle tokalaşmadığı için ret

Avrupa genelinde artan İslam karşıtlığı ve Müslümanların yaşamlarını yönelik baskı her geçen gün artıyor. Bu duruma son örnek Almanya’da yaşandı. Baden-Vürtemberg eyaletine bağlı Rastatt kasabasında geçtiğimiz hafta meydana gelen olayda, Müslüman bir kadının vatandaşlık başvurusu erkek yetkiliyle tokalaşmadığı için reddedildi. DİNİ İNANCI GEREĞİ 2019 yılında Alman vatandaşlığına başvuran, kabul belgelerini de teslim eden kadın, sıra mülakata geldiğinde dini inancı nedeniyle erkek kabul memuruyla tokalaşmak istemedi. Bu duruma anlayış göstermeyen Alman makamları, kadını vatandaşlığa kabul etmedi. "ALMANYA'YA UYMUYOR" Hazırladıkları gerekçe mektubunda da “Erkeklerle tokalaşmayı reddetmenin Alman yaşam koşullarına aykırı olduğu ve temel Alman değerleriyle bağdaşmadığı” belirttiler. KEYFİ KARARLAR OLASI Alman yargısına göre, “köktenci bir kültür ve değerler anlayışı” temelinde el sıkışmayı reddeden herkes “Alman yaşam koşullarında bir sınıflandırmayı” reddetmiş oluyor. Ancak “köktenci bir kültür ve değerler anlayışı” ifadesinin belirsiz sınırları keyfi kararları mümkün kılıyor.

2 yıl önce

Wall Street Journal: Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya Rus doğal gazına bağımlı hale geldi

Elektriğinin yüzde 25'ini 17 nükleer santralden sağlamakta iken santrallerin sayısının 6'ya düşmesiyle enerji darboğazına giren Almanya, Rusya'ya bağımlı hale geldi. Wall Street Journal, Rus doğal gazının ülkeye pahalıya mal olduğunu, 1 megawatt-saat enerjinin 50 avrodan 300 avroya fırladığını yazdı. Amerikan ekonomi gazetesi Wall Street Journal (WSJ), önceki gün yayınladığı başyazıda, Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkesi Almanya'nın yaşadığı enerji krizini ele aldı. Gazete, 10 yıl önce Almanya'nın elektrik ihtiyacının yüzde 25'inin faaliyetteki 17 nükleer santral tarafından karşılandığını ancak eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Japonya'daki Fukuşima nükleer felaketinden sonra hayata geçirdiği politikalar neticesinde bugün yalnızca 6 nükleer santralin kaldığını belirtti. Mevcut nükleer santrallerden üçünün de yıl sonunda faaliyetlerini durduracağı bildirilirken, ekonomik, jeopolitik ve iklim çerçevesinde kendine zarar veren bir politikanın zor olduğu ifade edildi. ALMANYA RUS DOĞAL GAZINA BAĞIMLI HALE GELDİ Nükleer enerjinin devreden çıkmasıyla, Almanya'nın Rus doğal gazına bağımlı hale geldiğine işaret eden WSJ, 2010-2020 döneminde bir megawatt/saat enerji fiyatı ortalamasının 50 euro olduğuna, 2021 içinde ise altı kat artışla 300 euroya fırladığına işaret etti. Fransa'nın da nükleer enerjiyi devre dışı bırakmaya başlamasıyla benzer bir sorunla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken gazete, Berlin'in, ülkede elektrik ihtiyacını karşılamak için Moskova'ya her geçen gün bağımlılığının artığını belirterek, Rusya'nın Ukrayna ve Doğu Avrupa'daki siyasetine karşı cılız çıkışlarda bulunmasını da taraflar arasındaki ilişkilerde yaşanan dengesizliğe bağladı. Ayrıca Almanya'nın nükleer karşıtı siyasetinin Avrupa için yıkıcı sonuçlar oluşturacağı uyarısında da bulunuldu.

2 yıl önce

Alman haber dergisi Focus TOGG'u övdü: Türkler büyük düşünüyor

Türkiye'nin yerli otomobili TOGG'un yeni Sedan modeli, ABD'nin Las Vegas şehrindeki Consumer Electronic Show Fuarı'nda sergilendi. Dünya basınında yankı uyandıran yerli otomobil Alman medyasının da gündemine taşındı. Alman medyası TOGG’a yönelik paylaşımında şu ifadelere yer verdi: TOGG yükselişe geçti “Mehmet Gürcan Karakaş, Avrupa otomotiv dünyasını TOGG ile zenginleştirmek istiyor. Eski Bosch yöneticisi, Türk otomobil üreticisinin elektrikli arabalarını ağa bağlı bir dünyada akıllı cihazlar olarak görüyor. Elbette TOGG , sahne galasıyla Münihte’ki Uluslararası Motor Show'a gidebilir veya memleketi İstanbul'daki büyük bir etkinlikte kendisini halka sunabilirdi. Ancak ilk Türk otomobil üreticisi daha fazlasını istedi ve 2022'de Las Vegas'taki Tüketici Elektroniği Fuarı'nda büyük bir yükseliş yaşandı. Sürmekte olan pandemi bile Türklerin kendilerini gösterme planlarından ve geliştirdikleri "Gelişmiş Akıllı Mobilite Ekosisteminden" alıkoymadı”. Erdoğan yerli otomobil endüstrisi istiyor “Togg, kulağa Apple veya Samsung'un en son teknoloji ürünü aksesuarı gibi gelen şey yeni bir çağı simgeliyor. Onlarca yıldır otomobiller, ticari araçlar, otobüsler ve kamyonlar Türkiye'de üretiliyor ancak yalnızca yabancı üreticiler tarafından. Bu durum sadece otomobil meraklısı ünlüleri değil, yıllardır yerli otomobil endüstrisini kendi markasıyla taçlandırmak için her şeyi yapan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da rahatsız etti”. Hedef 2030 "TOGG, 2030 yılına kadar beş farklı segmentte toplam bir milyon araç üretmek istiyor; Ancak başlangıç her zamankinden daha zor, çünkü Türkiye’nin şimdiye kadar elektrikli otomobillerle hiçbir ilgisi yok ve özellikle Alman premium üreticilerinin Boğaz'da mükemmel bir itibarı var, bu da otomobil dünyasındaki yeni oyuncular için işleri zorlaştırıyor. TOGG, bunu sağlam teknoloji ve bol miktarda yerel vatanseverlikle yumuşatmak istiyor. Neredeyse tüm yeni otomobil markaları gibi, TOGG da klasik otomobil bayilerinden vazgeçmek istiyor. Dağıtım internet üzerinden yapılırken, marka mağazalarının imaj ve bilinirliği sağlaması gerekiyor. Uzun vadede TOGG, parasını eksiksiz bir ekosistemde kazanmak istiyor ve şimdiden çok sayıda işbirliği ortağını bünyesine kattı. 2030'lara bakıldığında, proje işe yararsa, araba büyük olasılıkla bir sona ulaşmak için bir araç haline gelecek".

2 yıl önce

Almanya'da cami avlusundaki yangında kundaklama şüphesi… Soruşturma başlatıldı

Chemnitz polisinden yapılan açıklamada, gece 23.00 sıralarında çıkan yangın nedeniyle kundaklama şüphesi dahil olmak üzere çok yönlü soruşturma başlatıldığı ifade edildi. Cami derneği başkanı Enis Sezgi, AA muhabirine, polisin kendisini araması sonucunda yangından haberdar olduklarını söyledi. Sezgi, avludaki inşaat malzemesi dolu konteyner ile çöp bidonlarının yanması sonucu is ve koku oluştuğunu, itfaiyenin bina içinde ne kadar kapı varsa kırdığını, bu nedenle caminin ibadete kapatıldığını vurguladı. Yangının nasıl çıktığı konusunda henüz net bir bilgilerinin olmadığını dile getiren Sezgi, caminin posta kutusuna zaman zaman İslam karşıtı ve domuz karikatürleri atılarak tehditler aldıklarına dikkati çekti. Sezgi, olayın kundaklama, normal yangın ya da aşırı sağcı bir saldırı olup olmadığının yapılan soruşturma sonrası belli olacağını sözlerine ekledi. Berlin Din Hizmetleri Ataşesi Emre Şimşek de yangın nedeniyle caminin kullanılamaz halde olmasından üzüntü duyduklarını ancak can kaybı ve yaralı olmamasının sevindirici olduğunu belirtti. Şimşek, camiye yeni atanan din görevlisinin henüz göreve başlamadığını vurguladı. Berlin Başkonsolosu Olgun Yücekök ise yangına ilişkin Saksonya Emniyeti ile temasa geçildiğini, soruşturmanın yakından takip edildiğini aktardı. Yücekök, olayın bir an önce aydınlığa kavuşturulmasını istediklerini kaydetti.

2 yıl önce

Alman medyasından Türk SİHA'ları yasaklansın çağrısı: Erdoğan istediğini yapıyor

Türk savunma sanayiinin yerli İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) üretiminde yıllardır hız kesmeden artan başarısı, uluslararasında ses getirmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleriyle savunma sanayiine damga vuran Türk SİHA'larının özellikle Suriye'de, Irak'ta, Libya'da ve Azerbaycan'daki başarısı, dünya ülkelerinin sipariş talepleriyle sonuçlandı. ALMANYA'NIN YASAKLANSIN ÇAĞRISI Ancak Türkiye'nin bu başarısı Almanya'da rahatsızlığa neden oldu. Ülkenin ileri gelen gazetelerinden Handelsblatt de, bu konuyu manşetine taşıdı. Handelsblatt, haberindeki manşet kapağında Türk SİHA'larıyla birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kullanarak, "Katil robotlar gerçek oluyor" başlığını attı. "DURDURMALIYIZ" Haberin içeriğinde Türk SİHA'larında kullanılan yapay zeka teknolojisinin yasaklanması gerektiği vurgusu yapılırken Türkiye'nin uzun süredir bu teknolojiyi kullandığına yer verildi. Türkiye'nin SİHA'larla özellikle Libya'daki başarısı üzerinde duran Handelsblatt, bir an önce Türkleri durdurmalıyız çağrısı yaptı.

2 yıl önce

Almanya merkezli Deutsche Welle (DW)’nin “Avusturya SBK davasında ABD'nin iade talebini kabul etti” haberi savcılık tarafından yalanladı

Almanya merkezli Deutsche Welle (DW) haber sitesinde dün yayınlanan haberde, Türkiye'nin, Sezgin Baran Korkmaz'ın iadesine ilişkin talebini kabul eden mahkemenin ABD'nin talebine de aynı yanıtı verdiği, Korkmaz'ın hangi ülkeye iade edileceği konusunda kararı Avusturya Adalet Bakanlığı’nın vereceği iddiası yer aldı. Haberde, Avusturya Wels Mahkemesinin, ABD'nin iade talebini de Avusturya Suçluların İadesi Kanunu'na uygun olduğu görüşüyle kabul ettiği yazıldı. Ancak DW'nin iddiası savcılık tarafından yalanlandı. Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun: Karar henüz açıklanmadı Konuyla ilgili açıklama yapan Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, " Sezgin Baran Korkmaz'ın şuan sürmekte olan davasında Deutsche Welle'nin içeriğine dair söyleyeceğim şey çok açık ve net. Gerçeği yansıtmıyor. Halihazırda Amerika'dan gelen belgelerle ilgili olarak, mahkemenin hakimi kararını henüz vermemiş durumda. Bu kararın verilmesi süreci devam ediyor. Ocak ayı sonunda ya da şubat ayında bir karar verilebilir. Karar verildikten sonra son kararın Avustralya Adalet Bakanlığında olduğu doğru. Bu tarz durumlarda, iade kararları gündeme geldiğinde son karar Adalet Bakanlığı'nda oluyor." dedi. Türkiye ayağında karar verildiğini hatırlatan Ceyhun, ABD'den gelen belgelerin geciktiği için davanın bu kadar uzun sürdüğünü, hakimlerin dosyalarını incelediğini kararın şubat ayına kadar gelmesini beklediklerini söyledi. İddianameden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında Sezgin Baran Korkmaz'ın da bulunduğu sanıklar hakkında "suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın almak, kabul etmek, bulundurmak veya kullanmak" suçundan 3 yıldan 7 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. Bu sanıkların süreli hapis cezasına mahkumiyetleri halinde elde ettikleri maddi menfaat-ekonomik kazançlarının zorla alımına (müsadere) karar verilmesi de istenen iddianamede, "malen sorumlu olarak" belirtilen SBK Holding'in de yer aldığı 6 şirket ile ilgili de özel hukuk tüzel kişileri olarak faaliyet izinlerinin iptaline yönelik karar alınması isteniyor. İddianamede ayrıca MASAK tarafından tanzim edilen "aklama incelemesi" raporuna göre, suça özgülenen şirketlerden olan Komak Isı Yalıtım Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Mega Varlık Yönetim AŞ'nin suçta kullanıldıklarına dair yoğun tespitlerin elde edilmesi sebebiyle zorla alımına, yine Mega Varlık Yönetim AŞ'de yapılan aramada el konulan, şirkete ait 42 bin 500 Kazakistan tengesi, 3 bin 320 euro, 11 bin 340 lira, 400 sterlin ve 9 bin 415 doların da zorla alımına hükmedilmesi talep ediliyor.

2 yıl önce

Almanya’da bir yıl içerisinde doğal gaz fiyatları yüzde 121,9, elektrik ise yüzde 74,3 zamlandı

Almanya‘da ham madde tedariği ve üretim maliyetlerindeki artış Aralık ayında çok sayıda ürünün fiyatının aşırı düzeyde zamlanmasına yol açtı. Fiyat artışlarına, enerji ve ham madde giderlerinin büyük oranlarda yükselmesinin yol açtığı belirtildi. Enerji fiyatları Aralık ayında geçen yılın aynı ayına göre ortalama yüzde 69 artış gösterdi. Her alanda zam Bir yıl içerisinde doğal gaz fiyatları yüzde 121,9, elektrik ise yüzde 74,3 zamlandı. Metal fiyatları yüzde 36,1 oranında artarken ham demir ve çeliğe yapılan zam yüzde 54,4 olarak tespit edildi. İkincil hammaddelerde (+%69,1), ahşap ambalajlarda (+%66,9) ve gübrelerde ve azot bileşiklerinde (+%63,5) yüksek oranlarda artışlar kaydedildi. Ambalaj endüstrisinde önemli bir rol oynayan oluklu kağıt ve oluklu mukavva, yüzde 41,3'lük zam gördü. Kağıt ve karton fiyatları ise yüzde 30,3 arttı. Çiftlik hayvanları yem fiyatları yüzde 26,8, tahıl unu ise yüzde 21,5 oranında yükseldi. Eh yüksek artış ölçüldü Federal İstatistik Dairesi'nden Perşembe günü yapılan açıklamada, endüstriyel ürünlerin Aralık ayı üretici fiyatlarının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 24,2 arttığı belirtilerek,  "Bu (oran), kayıtların tutulmaya başlandığı 1949 yılından bu yana ölçülen en büyük artış oldu" denildi. İstatistik Dairesi'nden yapılan açıklamada, söz konusu artışın Kasım ayında yüzde 19,2 olarak tespit edildiği belirtildi. Buna göre Kasım ayından Aralık ayına kadar fiyatlar yüzde 5 oranında artarak, bir ay içinde hiç olmadığı kadar yükseldi. Ekonomistler, üretici fiyatlarındaki artışın enflasyonun da yükselmesine yol açacak gelişmelere işaret ettiğini belirtiyor.

1 2 ... 5 6 7 8 9 10 11 ... 29 30