03 Mayıs Cuma 2024
2 yıl önce

Türkiye ve Yunanistan dünyaya duyurdu: Anlaşma tamamlandı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği Yunanistan’ın başkenti Atina’da mevkidaşı Nikos Dendias ile yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Yunanistan ile yirmi beş maddede ilke olarak görüş birliğine varıldığını ifade eden Çavuşoğlu, “Covid-19 aşılarının karşılıklı tanınması kararını aldık” dedi. Bakan Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias düzenlenen ortak basın toplantısında, “Nikos Dendias’ın da söylediği gibi bugün Covid-19 aşılarının karşılıklı tanınması kararını aldık. Bu konuda hem Türkiye hem Yunanistan farklı ülkelerle anlaşmaya ya da mutabakata varmıştı. Biz de daha önce yine AB üyesi olan Macaristan ve Bulgaristan ile ayrıca Sırbistan ile karşılıklı anlaşmaya varmıştık. Ben inanıyorum ki bugün vardığımız mutabakat, karşılıklı olarak turizm sektörümüze olumlu etki yapacaktır. Bu olumlu adımları önümüzdeki süreçte, özellikle turizm iş birliği konusunda artırmak istiyoruz” dedi. Bakan Çavuşoğlu, hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın iş birliği odaklı somut  projeler üzerinde çalışma konusunda iradeye sahip olduğunu vurgulayarak, “Artık somut projeler üzerinde eylem ve iş birliği odaklı çalışmaya başladık. Yirmi beş maddede ilke olarak görüş birliğine vardık. Ulaştırmadan enerjiye, turizmden çevre, ticaret ve geniş yelpazede birçok iş birliği alanında ilgili kurumlarımız bundan sonraki süreçte bir araya gelecek. İmzalanacak mutabakat zabıtları ve tesis edilecek mekanizmalar aracılığıyla somut iş birliği projelerini hayata geçirmek konusunda mutabık kaldık. Bu konularda Türkiye olarak gerekli iradeye sahip olduğumuzu söylemek isterim. Yunanistan’da da aynı iradeyi görmekten mutluluk duyduk. Böyle giderse bu konularda hızlı adımlar atabiliriz ve çok hızlı mesafe kat edebiliriz” diye konuştu. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN VE MİÇOTAKİS GÖRÜŞMESİ Bakan Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Zirvesi kapsamında Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile bir araya geleceğini açıkladı. Çavuşoğlu, “Liderlerimizin NATO Zirvesi marjında bir araya gelmesi öngörülüyor. Bu konuda birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Yine Nikos’un söylediği gibi uzun süredir çözüm bekleyen meselelerimiz var, görüş ayrılıklarımız var. Bunların iyi komşuluk, uluslararası hukuk ve karşılıklı hak ve çıkarlara saygı temelinde çözülmesini istiyoruz. Bunun için de diyaloğumuzun kesintisiz sürmesi gerekiyor. Bu konuda da her iki tarafta da irade vardır. Bugün bir kez daha teyit ettik” dedi. DENDIAS: BÜTÜN KONULARA İLİŞKİN GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNDUK Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, iki ülke arasındaki bütün konuların değerlendirildiğini ve görüş alışverişinde bulunulduğunu belirtti. Dendias, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün dostum ve mevkidaşım Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte iki ülke arasındaki bütün konulara ilişkin bir görüş alışverişinde bulunma fırsatı bulduk. Sadece ikili ilişkileri değil, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri konusunu da tartışma fırsatı bulduk. Tabi ki birçok konuda fikir ayrılıklarımız, pozisyon farklılıklarımız var Yunanistan ve Türkiye olarak. Bugünkü görüşmemizin amacı, bir ilk anlaşma sürecini başlatmaktı. Eğer bu mümkün olabilirse daha sonra da aşamalı olarak zaman içerisinde bir normalleşme yönünde ilerlemek istiyoruz. Bu çerçevede ekonomik iş birliği program listesi üzerinde anlaşma sağlandı. Yine Covid-19 aşı sertifikalarının karşılıklı olarak tanınması konusunda anlaşmaya vardık. Her iki ülke vatandaşları da aşı olmuş vatandaşlar ya da test sonuçları negatif olan vatandaşlar, karşılıklı olarak iki ülkeyi ziyaret edebilecekler. Sevgili dostum Mevlüt Çavuşoğlu, Anadolu Efes’in dünkü başarısı nedeniyle seni yine tebrik etmek istiyorum.” Siyasi ve askeri diyaloğun tüm kanallarda devam ettiğinin altını çizen Çavuşoğlu, 'Türkiye olarak, Yunanistan ile ön koşulsuz ve ikili ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için diyaloga, görüşmelere hazırız' dedi. Çavuşoğlu 'Artık somut projeler üzerinde eylem ve iş birliği odaklı çalışmaya başladık. 25 maddede görüş birliğine vardık' ifadelerini kullandı. Bakan Çavuşoğlu, daha önce sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 'Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’le görüştük. Diyalog kanallarımızın yeniden canlandırılması olumlu. Sorunlarımızın çözümü için ilişkilerimizin güçlendirilmesi önem arzediyor' demişti. Dün Türk azınlığın yoğun yaşadığı Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesine giden Çavuşoğlu, buradan başkent Atina’ya geçmişti. Başbakan Miçotakis ile görüşen Çavuşoğlu, daha sonra Dışişleri Bakanlığı binasında Dendias ile bir araya gelmişti.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bölgedeki anlaşmaların tamamına varız

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle; Sayın Başbakan Türkiye'yi yakından tanıyan bir liderdir. Bu yıl Ankara'daki ilk mukim diplomatik temsilcilik olan Gürcistan Büyükelçiliği'nin açılışının 100., Gürcistan'ın bağımsızlığının ise 30. yılını kutluyoruz. Sayın başbakanla bugün ülkelerimiz arasındaki konuları ikili anlamda ele fırsatı bulduk, ardından da heyetler arası değerlendirmemizi gerçekleştirdik. Türkiye son 14 yıldır Gürcistan'ın en büyük ticari ortağıdır. Ticaret hacmimizde 2020'de biraz daralma olsa da hedefimizi şimdi 3 milyar dolara ulaşma olarak belirledik ve buna göre de çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Serbest ticaret anlaşmamızın kapsamının genişletilmesi amacıyla müzakerelerimizi sürdürüyoruz. Ticaretimizi kolaylaştıracak ve gümrük işlemlerini hızlandıracak düzenlemeler için de ayrıca çalışma kararlığı içerisindeyiz. Enerji alanındakiler başta olmak üzere, Türk şirketlerinin Gürcistan'da yaklaşık 213 milyon dolar değerinde yatırımları bulunuyor. GÜNEY GAZ KORİDORU Komşumuz Gürcistan'la bölgemizin çehresini değiştiren büyük projelere birlikte imza attık. Enerji güvenliği konusunda stratejik öneme haiz Güney Gaz Koridoru'nu oluşturduk. Bağlantı mekanizmalarının ve kombine ulaştırma koridorlarının geliştirilmesi bölgesel kalkınma açısından çok çok önemlidir. Bu kapsamda Türkiye üzerinden Kafkasya ve Orta Asya'yı aşarak Çin'e kadar ulaşan Hazar geçişli doğu-batı ortak koridorunu hayata geçirdik. Demir ipek yolu güzergahının da parçası olan Bakü-Tiflis-Kars demiryolundan ihracat trenlerimiz Rusya ve Çin'e sefer düzenliyor. Marmaray'la Avrupa'ya bağlayarak ticari potansiyelini artırdığımız bu tren hattının daha etkin çalışması için görüş alışverişinde bulunduk. Sayın başbakanla FETÖ başta olmak üzere terör konusundaki mutabakatımızı da ele aldık. Türkiye olarak Gürcistan'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne desteğimizi her vesileyle bildiriyoruz. Abazya ve Güney ... Gürcistan'ın toprak bütünlüğü içerisinde barışçıl yöntemlerle çözülmesi arzusunu bu vesileyle tekrarlamak istiyorum. Komşumuzun Avrupa Atlantik yapılarıyla bütünleşme hedefine desteğimiz tamdır. Sayın başbakanla bölgesel meseleler hakkında da fikir teatisinde bulunduk. TÜRKİYE-AZERBAYCAN-GÜRCİSTAN İŞBİRLİĞİ MESAJI Türkiye Gürcistan'ı bölgesel işbirliğinin anahtarı olarak görüyor. Bölgesel sahiplenme ve kapsayıcı bölgesel işbirliği zaviyesinden müşterek çalışmalar yapabileceğimize inanıyorum. Azerbaycan'la güçlü işbirliğimiz bu bakımdan önemlidir. Bunun yanında, özellikle de Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, böyle bir üçlü işbirliği veya Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan işbirliği, bütün bunlara Türkiye olarak varız. Ve bu yıl içerisinde de yüksek düzeyli stratejik konsey toplantımızı dışişleri bakanlarımızın belirleyeceği bir tarihte yapma kararlığını ortaya koyduk. Mevcut mekanizmalarımızı kararlı, ideal bir şekilde ortaya koyarak adımlarımızı atacağız.

2 yıl önce

Putin ile Şi Cinping görüştü: İş birliği anlaşması uzatıldı

Görüşmede, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2001'den bu yana 14 kat arttığına işaret eden Putin, "Ticaret hacmimiz küresel finansal krizlere ve salgına rağmen büyüyor. Bu yılın ocak-nisan döneminde büyüme yüzde 22'yi aştı. Bu da yıl sonunda yeni rekor ticaret rakamları bekleyebileceğimiz anlamına geliyor." dedi. Çin ile Rusya arasında karşılıklı toprak iddialarının bulunmadığını aktaran Putin, "Karşılıklı toprak iddialarının olmaması ve ülkelerimizin ortak sınırını ebedi barış ve dostluk kuşağına dönüştürme kararlılığı önemlidir. Sınırdaki çalışmalarımız da dahil olmak üzere bunun için çok şey yaptık. Yıllardır bunun üzerinde çalışıyoruz ve hem Çin hem de Rusya tarafından kabul edilebilir ve ihtiyacımız olan bu sonucu elde ettik." şeklinde konuştu. "Finans alanında iş birliği giderek güçleniyor" Rusya ile Çin arasında mali alanda da iş birliğinin güçlendiğini vurgulayan Putin, "Enerji alanındaki iş birliğimiz stratejik bir yapıya kavuştu. Karşılıklı ticarette ulusal para birimlerinin kullanımı da dahil olmak üzere finans alanında iş birliği giderek güçleniyor." dedi. Rusya'nın Çin ile ilişkilere büyük önem verdiğini ifade eden Putin, şöyle konuştu: "Artan jeopolitik çalkantılar, silah kontrolü anlaşmalarının bozulması ve dünyanın farklı yerlerinde artan çatışma ihtimallerinin bulunduğu koşullarda Rusya-Çin iş birliği; Kore Yarımadası, Suriye, Afganistan'daki durum ve İran nükleer programına ilişkin eylem planının yenilenmesi gibi konular da dahil dünya meselelerinde istikrar sağlayıcı bir rol oynamaktadır." Görüşme kapsamında Rusya ile Çin arasında bu yıl 20'nci yılını dolduran Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Anlaşması'nı uzatan ikili, anlaşmayı da imzaladı.

2 yıl önce

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Kıbrıs'ta bir anlaşma olacaksa mutlaka yan yana yaşayan iki devletin egemenlik hakları temelinde bir anlaşma olabilir

Elazığ'daki temaslarını sürdüren Tatar, Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş'ı ziyaret etti. Daha sonra Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen "Geçmişten Günümüze Kıbrıs Türk'ünün Mücadelesi" konferansına katılan Tatar, yaptığı konuşmada, Elazığ'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Tatar, Kıbrıs'ın tarihine bakıldığında yaşananların hafızalardan ve yüreklerden silinemeyeceğini belirterek, çocukluk yıllarında yaşadığı anıların ruhuna işlediğini, o duygusallıkla büyüdüğünü ifade etti. Lefkoşa'da binbaşı olarak görev yaptığı 24 Aralık 1963'te Rum çetelerin saldırısı sonucu eşi ve üç çocuğu şehit olan emekli tabip Tuğgerenel Nihat İlhan'a değinen Tatar, Kıbrıs'a gittiğinde kendisi ile bir görüşme fırsatı bulduğunu söyledi. Tatar, görüştüklerinde duygusal anlar yaşadıklarını anlatarak, "Elazığ'a gitmek isterim.' dedim ama salgından dolayı ziyaretim biraz gecikti. Allah nasip etti. Cumhurbaşkanı olarak geldim. Dolayısı ile bu duygularla sizlere sesleniyorum. Buradan bütün Türkiye'ye, dünyaya o mesajı veriyorum. Kıbrıs'ta bir mücadele vardır. Bu mücadelenin şehitleri vardır. Bu mücadele hala devam etmektedir. Sayın Valimizin dediği gibi tarihimizi unutmayacağız. Çünkü bunu unutursak gelecekte nerede olacağımızı bilemeyiz." diye konuştu. Kıbrıs'ın tarihinin iyi bilinmesi gerektiğini vurgulayan Tatar, toplantılarda sürekli olarak muhataplara Kıbrıs'ta yaşananların kendileri için ne kadar önemli olduğunu aktardığını belirtti. Tatar, "Kıbrıs'ta bir anlaşma olacaksa mutlaka yan yana yaşayan iki devletin egemenlik hakları temelinde bir anlaşma olabilir. Gerçekten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Elazığ arasında böyle yoğun duygu var. Bu bağların daha da güçlendirilmesi, münasebetlerimizin artması Tuğgeneral İlhan'ın da hep özlemi olmuştur. Bundan sonra da onun hedeflerini, düşüncelerini hayata geçirmek bizlerin görevi. Mücadele insanı ve bu kahramanı bir kez daha yad ediyorum. Ruhu şad olsun diyorum." ifadelerini kullandı. "KIBRISLI TÜRK HALKI HER ZAMAN TÜRKİYE'Yİ YANINDA BULMUŞTUR" 1963'ün aralık ayında Kıbrıslı Türklerin hafızasından asla silinmeyecek acı olaylar yaşandığını anımsatan Tatar, silahsız ve sivil insanlara yönelik yapılan bu hareketlerin hiçbir zaman açıklanamayacağını bildirdi. "Bu saldırılara dünyanın tamamı seyirci kalmıştır. O zaman Birleşmiş Milletler neredeydi?. İngiltere, garantör ülke, neredeydi? İngiltere'nin Kıbrıs'ta üsleri de vardı. Tamamı bize yapılan bu hareketlere seyirci kalmıştı. O zaman bir hayli insanımız göç etmişti. İnsanlar göç etmek zorunda kaldı. 1960 anlaşması Kıbrıs tarihinde en önemli anlaşmalarından biri." diyen Tatar, o dönem esas hedefin Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanması olduğunu ifade etti. TATAR, SÖZLERİNİ ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ: "Yüzlerce insanımızın katledilişi, şehitlerimiz, Kıbrıs'taki Türk halkının 103 köyden kovulması, 103 köyün yakılıp, yıkılması, Kıbrıs'ta Türk halkının büyük ölçüde göçmen olması, çadırlarda hayatlarını sürdürmesi ve bu arada tabi Türkiye ile temaslarımız. Türkiye acaba garantör ülke olarak ne zaman gelebilecek? Benim çocukluğum bu duygularla geçti. Değerli kardeşlerim Allah nasip etti, bu konuşmaları yapıyorum ama neticede geçmişi unutmak mümkün değil. Çünkü bütün davamızın, mücadelemizin altyapısı oradan başlar. O yıllarda her bölgede mücadele veren Kıbrıslı Türk halkı her zaman Türkiye'yi yanında bulmuştur. Türkiye'den gelen her türlü yardım ve katkı ile ayakta durabildik." "TÜRKİYE'NİN DESTEĞİYLE DEVLETİMİZİ GÜÇLENDİRMEYE DEVAM ETTİK" 20 Temmuz 1974'te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı ile o günden bu yana Kıbrıs Türk'ünün bağımsızlık, özgürlük ve hürriyet içinde yaşamaya devam ettiğini dile getiren Tatar, kendileri için hayatın yeniden başladığını söyledi. Şehitleri bir kez daha rahmetle andığını dile getiren Tatar, "Çünkü bu mücadele kolay olmamıştır. Büyük bedeller ödenmiştir ve 1974'ten sonra bir rahatlık gelmiştir. Kıbrıslı Türkler olarak Türkiye'nin desteğiyle devletimizi güçlendirmeye devam ettik. Neticede Türkiye 1974'te Kıbrıs'a barışı getirmiştir. Barış hala sürmektedir. Şimdi bazı muhalifler 'Kıbrıs'ta barış istiyoruz' dediklerinde kendilerine 'Barış budur' diyoruz. Çünkü 1974'ten sonra Kıbrıs'ta hiç kan dökülmemiştir. Kıbrıs'ın tarihinde bu kadar güvenlik içerisinde yaşanmış bir dönem hemen hemen yoktur." şeklinde konuştu. Ersin Tatar, şunları kaydetti: "Bu yıl 20 Temmuz'da bunun 47'nci yıl dönümünü kutlayacağız. O gün de Kurban Bayramının ilk günüdür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o gün büyük bir heyetle Kıbrıs'a gelecektir. Büyük bir tören olacaktır. Çünkü iki bayramı aynı anda kutlayacağız. Allah rast getirdi. Dolayısıyla 1974'ten 47 yıl sonra Kıbrıs'ta barış devam etmektedir. Çeşitli müzakere süreçleri, çeşitli toplantılar, gitmeler gelmeler, Sayın Rauf Denktaş'ın uzun yıllar verdiği mücadele hep bunları biliyoruz ama netice itibarıyla bizim kavgamız, mücadelemiz egemenlik mücadelesidir. Şu anda Türkiye'nin tam desteği ile yürüttüğümüz politikanın çok değerli, çok anlamlı olduğunu bir kez daha buradan paylaşmak istiyorum. Her zaman Türkiye ile var olduk, Türkiye'nin desteği ile buralara kadar gelebildik. Türkiye ile iş birliğimizin en iyi şekilde sürdürülmesi için ne gerekirse onun yapılması gerekiyor. Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin beraber yürüttüğü bu davanın bu şekilde sürdürülmesi bizim ulusal çıkarımız, ulusal haysiyetimiz, onurumuzdur. Bu mücadeleyi bu şekilde sürdürmemiz lazım. Sizlerden istediğimiz, bağlarımızın daha güçlenmesi için var gücümüzle, bütün tecrübelerimizle Kıbrıs ile olan teması arttırmak. Kıbrıs- Türkiye birlikteliğimizin, gönül bağımızın, gönül birliğimizin, kader bağımızın daha da pekişmesiyle, güçlü bir millet, güçlü bir ülke ve Doğu Akdeniz'de daha da güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti..." Konuşmaların ardından KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'a Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Göktaş tarafından "fahri doktora" unvanı verildi. Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları da Tatar'a "fahri hemşehrilik beratı" verdi. Konferansa, Vali Erkaya Yırık, AK Parti milletvekilleri Metin Bulut, Sermin Balık, Zülfü Demirbağ, Emniyet Müdürü Celal Sel, AK Parti İl Başkanı Şerafettin Yıldırım, MHP İl Başkanı Semih Işıkver, Kıbrıs gazileri ve akademisyenler katıldı.

2 yıl önce

BM: Afgan ekonomisinin çökmemesi için ülkeye para girişine izin veren geçici anlaşma gerek

Afganistan'daki gelişmeleri görüşen BM Güvenlik Konseyine seslenen Yusufzay, uluslararası topluma Afgan kadınları ve kız çocuklarının haklarının korunması çağrısında bulundu. Yusufzay, ''Ben tüm kız çocuklarının okula gitmesi için sesimi yükselttim. Silahlı bir adamın okul otobüsümü durdurup, bana seslenip üzerime ateş açtığına şahit oldum. Harekete geçmezsek birçok Afgan kızı da benimle aynı hikayeyi paylaşabilir.'' dedi. TALİBAN BAŞINDAN VURMUŞTU Kız çocukların eğitimini savunan Malala Yusufzay, 9 Ekim 2012'de ülkenin kuzeyindeki memleketi Svat Vadisi'nde okuluna gitmek için bindiği otobüste saldırıya uğramıştı. Otobüse binen bir Taliban militanı Malala'ya adını sormuş, daha sonra genç kıza üç kez ateş etmişti. Başından yaralanan Malala, saldırıdan 6 gün sonra tedavi için İngiltere'ye götürülmüş, Birmingham'daki Kraliçe Elizabeth Hastanesinde yaklaşık 3 ay kalmış ve kafatasına metal bir plaka yerleştirilmişti. Mart 2013'te taburcu edilen Malala, ailesiyle Birmingham'a yerleşmiş ve tekrar okula başlamıştı. 2014'te 17 yaşında Nobel Barış Ödülü'nü kazanan en genç kişi olarak tarihe geçen Malala Yusufzay, kazandığı 8 milyon kronluk ödülü Pakistan'daki okullara bağışlayacağını açıklamıştı. Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda sembol isim haline gelen Malala, kendi adına açılan vakıf vasıtasıyla kalkınmakta olan ülkelerin birçoğunda kızların okula gidebilmesi için çalışmalar yapıyor.

2 yıl önce

İngiliz Global Risk Insights: Tüm güçlü devletler, Türkiye ile anlaşmak için sıraya giriyorlar

İngiltere'de bulunan ve dünyanın en iyi üniversitelerinden birisi olarak kabul edilen London School of Economics'in kurduğu Global Risk Insights, Ankara'nın yaptığı hamleleri analiz etti. Artık küresel olarak çok kutuplu bir sisteme gidildiği ve Türkiye'nin bu yeni düzende artan öneminin tüm hesapları karıştırdığının vurgulandığı analizde, ABD'den Suudi Arabistan'a, Avrupa'dan BAE'ye kadar tüm güçlü devletlerin Türkiye ile anlaşma yoluna gitmeye çalıştığı belirtildi. Hugo Blewett-Mundy'nin 'Erdoğan, Afganistan'daki stratejik fırsatı değerlendiriyor' başlığıyla kaleme aldığı analize göre, hiçbir ülke Afganistan'daki krizi Türkiye kadar iyi okuyamadı. Analizde atılan adımlar Taliban'ın kontrolü devralmasının ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO müttefikleri tahliyelerini tamamlarken Türkiye'nin Afganistan'da diplomatik varlığını sürdürmesine karar verdi. Türk dış politikasındaki bu gelişme, Ankara'daki stratejik düşüncedeki değişimin bir parçası olarak görülebilir. Afganistan'daki durum kötüleşirken Erdoğan, ülkesinin stratejik bölgesel önemini yeniden canlandırma fırsatını değerlendiriyor. Soğuk Savaş sonrası düzenin değişmekte olduğu açık. Afganistan ve Irak'ta yürütülen maliyetli savaşları, ABD'nin uluslararası güvenlik meselelerindeki üstünlüğünü sorgulanır hale getirdi. ÇOK KUTUPLU SİSTEMDE TÜRKİYE FIRSATI DEĞERLENDİRİYOR Rusya ise sınırlarının dışında hareket etmekten korkmuyor ve Çin de dünyanın en büyük ekonomisi olmak için iyi bir konumda. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ülkesini gelişmekte olan çok kutuplu sistemde önemli bir bölgesel oyuncuya dönüştürme fırsatını değerlendiriyor. Erdoğan, kuzeydoğu Suriye'ye müdahalesinin ardından, Rusya ile Türkiye'nin güney sınırındaki Kürt unsurlarının çıkarılması konusunda başarılı bir anlaşma müzakere etti. Benzer şekilde, Libya'da Ankara, Moskova ile uzun vadeli bir barış anlaşmasında kilit bir arabulucu oldu. Kıbrıs'ın enerji kaynakları meselesine gelince, Trablus'ta BM tarafından onaylanan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (GNA) Türkiye'nin desteği, Ankara'yı deniz sınırının belirlenmesinde güçlü bir konuma yerleştirdi. ERDOĞAN, ABD'Yİ TEKRAR DÜŞÜNMEYE ZORLADI Erdoğan için sorun yaratma riskine rağmen, Afganistan'daki kriz, Ankara'nın koz elde edebileceği yeni bir bölgesel dinamik yaratıyor. Türkiye'nin Afganistan'daki diplomatik varlığını sürdürme kararı, Erdoğan'ın ABD'nin güvenlik endişelerini tekrar ele almasına yol açtı. Bu yılki NATO zirvesinin ardından ilgili Türk ve ABD savunma bakanlıkları, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil'de bulunan Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğinin sağlanması konusunda olumlu görüşmelerde bulundu. Erdoğan'ın Taliban ile havaalanının gelecekteki güvenliğini tartışma girişimi, Türk-ABD ilişkilerini düzeltmeye yönelik önemli bir adımı temsil ediyor. Türkiye, bu tür görüşmeleri yaparken, Biden yönetiminin Afganistan'a insani yardım arzının devam etmesini sağlama hedefini kolaylaştıracak bir konumda. AVRUPA GÖÇ ANLAŞMASINI GÖZDEN GEÇİRMEK ZORUNDA KALDI Türkiye'nin Afganistan'daki taahhüdü, Ankara'ya Avrupa Birliği ile oynadığı önemli rolü yeniden canlandırma şansı da veriyor. Ankara, Avrupa'ya düzensiz göçün yönetiminde Brüksel için önemli bir ortak oldu. Son gerginliklere rağmen, Afgan krizinin bir sonucu olarak mülteci akını riski, Brüksel'in Ankara ile 2016 göç anlaşmasını yeniden gözden geçirme baskısı altında olduğu anlamına geliyor. Bundan tam anlamıyla yararlanan Erdoğan, televizyonda yaptığı bir konuşmada AB'yi ülkesinin 'Avrupa'nın mülteci evi olmak gibi bir görevi, sorumluluğu veya zorunluluğu olmadığı' konusunda uyardı. Ortadoğu'da İran'ın etkisi, Ankara'yı gerilimi azaltmak için iyi bir konuma getirdi. Tahran, Ağustos ayında NATO'nun geri çekilmesinden önce Afganistan'daki varlığını artırmak için hamleler yaptı. TÜRKİYE'NİN BÖLGESEL ÖNEMİNİN ARTMASI HESAPLARI KARIŞTIRDI Körfez İşbirliği Konseyi, BAE-İsrail anlaşmasının bir sonucu olarak Katar'a yönelik ablukayı kaldırdı. Biden yönetimi İran nükleer anlaşmasını yeniden kurmayı planladığı için, Suudi Arabistan bu yumuşak duruşun Washington ile olumlu ilişkileri körükleyeceğini umuyor. Suudi Arabistan'ın, Afganistan'da İran'a karşı koymak için Türkiye'ye ihtiyacı olacak gibi görünüyor. Afganistan'daki kriz, Türkiye'nin stratejik bölgesel önemini artıran jeopolitik bir yeniden hesaplamayı zorunlu kıldı. Afganistan'daki Türk diplomatik varlığının devam etmesi, bölgeyi istikrara kavuşturmak için Ankara ile çalışmanın AB ve ABD'nin çıkarına olacağı anlamına geliyor. ABD-Türkiye ilişkilerinde bir gerilim kaynağı olmaya devam eden Rusya'dan S-400 füze sistemi alımına rağmen Washington, Türkiye'nin Afganistan'daki istikrar sağlayıcı rolünü memnuniyetle karşılayabilir. Ayrıca, Türkiye'nin Pakistan ile çıkabilecek bir krize yönelik gösterilen çabaları koordine etmesi, Ankara'nın Orta Asya'daki Çin etkisine yanıt vermede de kilit bir rol oynadığı anlamına geliyor. Avrupa Birliği de kendi adına, Türkiye'nin dahiliyetini bölgesel güvenliğin anahtarı olarak görüyor. TÜRKİYE İLE ANLAŞMAK İÇİN SIRAYA GİRİYORLAR Körfez ülkelerine gelince, İran'ın Afganistan'da ortaya koyduğu zorluk, Türkiye'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek için iyi bir konumda olduğu anlamına geliyor. Katar ablukasının sona ermesi, Türkiye-Suudi ilişkilerinin yeniden inşasının önündeki önemli bir engeli kaldırdı Riyad'ın müttefiki Mısır da Doğu Akdeniz'deki gaz kotaları konusunda Türkiye ile uzlaşmaya varma isteğini dile getirdi. Son olarak, yaz aylarında BAE, ekonomisinin Kovid-19 salgını nedeniyle darbe almasından sonra Türkiye ile yeniden ilişki kurmak için hamleler yaptı. Soru, Erdoğan'ın Batı ve Körfez ile ilişkileri normalleştirme çabalarını geliştirip geliştiremeyeceğidir. Afganistan'daki durum kötüleşirken, Türk Cumhurbaşkanı bunu yapacak güçlü bir konumda bulunuyor. ABD BASINI: BIDEN'IN HEZİMETİ, ERDOĞAN'IN ZAFERİ ABD basınında Başkan Joe Biden'a öfke sürerken, Türkiye'nin bu süreçte attığı stratejik adımların meyvelerini toplamaya başladığını vurguladı. "Biden'ın Afganistan'daki hezimeti, Erdoğan'ın kazanmasıyla sonuçlanabilir" başlıklı haberde şu ifadeler kullanıldı: Afganistan'ın Taliban'ın eline yıldırım hızıyla düşmesi, Biden yönetiminin Trump sonrası bir dünyada ABD'nin itibarını kurtarma çabaları için bir utanç kaynağı oldu. Ancak şu anda Taliban'a aracılık etmeyi teklif eden birkaç ABD müttefiki - yani Pakistan, Katar ve Türkiye - için bu durum bir nimet olabilir. ABD birliklerinin geri çekilmesinden sonra, ABD'nin Taliban ile ilişki kurabilecek, Kabil havaalanını açık tutabilecek ve Taliban rejimi altında bir devletin çöküşünü önlemeye yardımcı olabilecek bölgesel ortaklara ihtiyacı var. En azından Batı kamuoyunun bu fiyaskoyu unutması için zaman kazanmak isteyecektir. Pakistan'ın güvenlik servisleri uzun süredir Taliban'ı destekliyor. Taliban liderliğiyle görüşmelere ev sahipliği yapan ve Kabil havaalanının işletilmesine yardım teklif eden Katar için de bu durum, dünya sahnesinde görünürlüğünü artırmak için bir şans. 'TÜRKİYE, TAHLİYELERDE ÇOK ETKİLİYDİ' Ancak Taliban konusunda en çok merak edilen ülke, uzun laik tarihi ve NATO statüsüyle Türkiye. Afganistan'ın kendisi, Avrupa ve Ortadoğu'nun kıyısında yer alan Türkiye için çok az stratejik değere sahip. Ancak Mayıs ayı başlarında Türkiye hükümeti, ABD'nin çekilmesinden sonra Kabil havaalanını korumak için Türk birlikleri göndermeyi teklif etti. Taliban'ın ülkeyi hızlı bir şekilde ele geçirmesi nedeniyle bu anlaşma artık geçerli değil. Öte yandan Türkler, tahliyelerde son derece etkili oldu, dahası Katar'ın yanı sıra Kabil havaalanını işletmek için teknik yardım da sağlıyorlar. Diğer NATO ülkelerinden farklı olarak Türkiye, burada büyükelçiliğini açık tuttu ve bu da ülkeyle önemli bir bağlantı sağlıyor. Türkiye, yeni Taliban hükümetinin duyuru törenine Rusya ve Çin ile birlikte davet edilen altı ülkeden biri oldu. 'BÜYÜK GÜÇ REKABETİ ÇAĞINDA TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ' Erdoğan, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle temasa geçti, Washington ve Avrupa ile de ilişkilerin güçlenmesini istiyor. Ankara, Türkiye'nin Biden yönetimiyle yıpranan bağlarını düzeltebileceğini ve NATO'ya, 'büyük güç rekabeti çağı'nda jeopolitik önemini hatırlatabileceğini doğru hesaplamış görünüyor. KARARLAR MEYVESİNİ VERİYOR Bu karar meyvesini de veriyor. Biden yönetimi başlarda mesafeli davranmış olsa da, tüm bunlar değişmiş gibi görünüyor. Haziran ayı ortasında Kabil havaalanına Türk barış gücü gönderme müzakerelerinin ortasında Biden, Brüksel'de Erdoğan ile bir araya geldi, bu toplantı iyi geçti. Ancak Türk ve ABD'li politika yapıcıların gözden kaçırdığı şey, Türkiye'nin bölgesel çatışmalarda sadece bir güvenlik sağlayıcısı olmaktan çok daha fazlasını sunabileceği gerçeği. Ülkenin gerçek zenginliği, güvenlik bürokrasisinden değil, çeşitlilik barındıran ve çok canlı toplum yapısından geliyor. Ankara, Taliban meselesi üstünden Biden yönetimiyle bağlarını geliştirebilir.

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 7 anlaşma imzaladık

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar: Eğitim, tarım, sanayi, gümrük, Turizm alanlarında 7 anlaşmayı imzalamış olduk. Temmuz ayında ikili ticaret hacmi hedefini 500 milyon dolar olarak belirledik. Bilhassa Türk özel sektörünün yatırımlarıyla 'kazan-kazan' esasına göre yapılacak bu yatırımlarla işadamlarımızın etkinliği daha da artacaktır. Angola'da aynı zamanda istihdamın artmasına da neden olacaktır. Terörle mücadele konusunda Angola makamlarının yanında olmayı sürdüreceğiz. Geçen sene kendi sismik arama ve sondaj gemilerimizle yaptığımız araştırmalarla Karadeniz'de doğalgaz bulduk. Türkiye'nin doğalgaz dağıtım şebekesi son derece moderndir. Vize meselesine atacağımız adımların, beşeri ilişkilerimizin gelişmesine de katkı sağlayacağına inanıyorum. Ekonomik olarak da reformları takdirle izliyoruz. Angola'nın bölgesindeki uluslararası sorunların barışçıl şekilde çözülmesine yönelik yapıcı rolü daha da güçleniyor. Kıta genelinde mevcut 43 büyükelçiliğimiz üzerinden tüm Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Afrika Birliği ile ilişkilerimizi derinleştiriyoruz. Bu kapsamda 21-22 Ekim'de 3.Türkiye-Aftrika Ekonomi Forumu'nu gerçekleştireceğiz. SORU-CEVAP İşbirliği içinde savunma sanayinin yeri nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ben de özellikle teşekkür ediyorum. Savunma sanayi noktasında 3 ay önce Türkiye'ye yaptıkları ziyarette İHA ve SİHA'larla ilgili talepleri olmuştu. Zırhlı taşıyıcılarla ilgili olarak bugün de bazı görüşmeler yaptık. Bu konuda Türkiye'nin son 19 yılda attığı adımlar gerçekten kendilerinin de dikkatini çekiyor. Ne gibi ürünlerin alım satımları yapılabilir, görüşmek suretiyle adımları atacağız. Her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledik. Çeşitli işbirlikleri söylediniz. Bununla ilgili Afrika ülkeleri için Türkiye ne gibi bir öneme sahip olacak? Hangi sektörlerde dahil olacak? Angola Cumhurbaşkanı Lourenço: Afrika ülkelerinde Angola'nın bölgede büyük güç olarak yer aldığını biliyoruz. Biz daha modern bir ülke olmaya çalışacağız. Burada Angola'nın üye olduğu 3 üyelik var. Türkiye'nin buraya girmesiyle bizim refahımızı yükseltecek kazanımlarımız olacak. Türkiye'nin buraya gelmesi kesinlikle 3. ülkelere de bir kapı olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sayın Başkan zaten yapabileceklerimizi söyledi. Bugün 7 anlaşma bunun ilk adımlarıdır. Bu anlaşmayla birlikte yapmamız gerekenlerin imzalarını attık. Gerek eğitim alanında işbirliği anlaşması ki üniversiteler konusunda adımlarımızı atıyoruz. Gümrük konularıyla karşılıklı idari yardım anlaşmasını yapma imkanımız var. Sanayi konularında her türlü birikimimizi Angola'yla paylaşmaya hazırız. Turizm alanında ise Türkiye çok çok güçlü bir ülke. İnanıyorum ki THY'nin uçuşlarıyla birlikte Türk halkından da buraları ziyaret edenler olacaktır. Savunma sanayiyle ilgili adımlar atacağız.  Birlikte daha adil bir dünya mümkün mesajı yakın dönemde Afrika ülkeleriyle işbirliği sürecini nasıl kapsayacak?  Cumhurbaşkanı Erdoğan: Afrika kıtası yıllar yılı sömürülmüştür. Angola 400 yılı aşkın maalesef Portekiz tarafından sömürülmüş bir ülke konumundadır. Afrika'nın ülkelerinin birçoğunun yeraltı kaynakları maalesef Batı tarafından sömürülmüştür. Bunların en önemlisi Fransa'dır. Fransa, Afrika'yı adeta bir sömürge kıtası olarak kullanmıştır. Yüzbinlerce insan buralarda öldürülmüştür. Başta Cezayir olmak üzere, bu insanlar öldürülürken kimsenin sesi çıktı mı? Bunları ben bu kitabımda dile getiriyorum; çünkü adil bir dünya talebimiz var, el ele vermemiz lazım. Korkmamak gerekiyor, korktukça bu zulüm tüm Afrika'yı saracaktır. Haklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor, adil bir yapıya sahip çıkmamız gerekiyor. Bunun için konuştum, anlattım, şu anda da hala Libya'da olanları görüyorsunuz, Somali'de olanları görüyorsunuz. Zulüm hala devam ediyor, bitmiş değil. Daha adil bir dünyayı hep beraber inşa etmemiz gerekiyor. Beraber çalışmamız lazım.

2 yıl önce

İklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan ve TBMM'de onaylanan Paris Anlaşması bugün itibarıyla Türkiye'de yürürlüğe girdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eylüldeki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olacağını açıklamasının ardından anlaşma, 6 Ekim'de TBMM'de onaylandı. Anlaşmanın onaylanmasına ilişkin karar 7 Ekim'de Resmi Gazete'de yayımlanırken, Türkiye'nin Paris Anlaşması'na ilişkin onayı 11 Ekim'de BM Sekretaryası'na bildirildi. Böylece, onayın sekretaryaya bildirilmesinden sonraki 30'uncu gün olan 10 Kasım itibarıyla anlaşma Türkiye'de yürürlüğe girdi ve Türkiye anlaşmaya taraf olan 192'inci ülke oldu. Paris Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi, politikalarda ve yasalarda küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine uygun şekilde düzenlenme yapılmasını sağlayacak hukuki ortamı oluştururken, Türkiye ulusal katkı beyanlarına ilişkin güncellemelerini bu çerçevede yapacak. Yasal bağlayıcılığı olan anlaşma kapsamında daha önce emisyonlarını 2030'a kadar yüzde 21 artıştan azaltma taahhüdünü veren Türkiye'nin, ilk adım olarak, enerji, atık, ulaşım, binalar ve tarım sektörlerindeki emisyon azaltım hedeflerini içeren ulusal katkı beyanlarını güncelleyerek BM Sekretaryası'na sunması planlanıyor. Türkiye'nin güncelleyeceği ulusal katkı beyanlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 2053'te net sıfır emisyona ulaşma hedefine yönelik yol haritasının oluşturulması bekleniyor. ULUSLARARASI KAMUOYUNDAN TÜRKİYE'NİN ANLAŞMAYI ONAYLAMASINA DESTEK Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası İcra Direktörü Patricia Espinosa, İskoçya'nın Glasgow kentinde 31 Ekim'den beri devam eden 26. Taraflar Konferansında(COP26) Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olmasına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Türkiye'nin bu adımından duyduğu memnuniyeti dile getiren Espinosa, "Böyle bir anlaşma için herkesi bir araya getirmenin uzun bir süreç olduğunun bilincindeyiz. Türkiye'nin de anlaşmaya tam bir taraf olmasından dolayı mutluyuz." dedi. Espinosa, Türkiye'nin uluslararası alanda önemli bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, büyük bir ekonomi. Bu nedenle, Paris Anlaşması'nın kapsadığı tüm alanlarda Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede yapabileceği katkı çok önemli." diye konuştu. Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol ise 10 Kasım itibarıyla Paris Anlaşması'nın Türkiye'de yürürlüğe girmesinin son derece önemli bir adım olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bu adımın Türkiye'nin temiz enerji konusunda daha güçlü ve seri adımlar atmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Biz de Uluslararası Enerji Ajansı olarak Türkiye'nin bu attığı adımları ve Paris Anlaşması'nı yürürlüğe koymasını destekliyoruz." Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson ise, Paris anlaşmasını onaylayıp taahhütlerini yerini getiren her ülkenin kendisine fayda sağladığını dile getirdi. İklim değişikliğiyle mücadelede karbon nötr ekonomi oluşturmanın yeni iş olanakları ortaya çıkaracağını ve ekonomik büyüme sağlayacağını aktaran Simson ,"Ayrıca, bu adımlar iklim değişikliğiyle mücadele etmeye yardımcı olacak. Hangi ülke Paris Anlaşması'na katılıyorsa hem kendi vatandaşı için hem de küresel boyutta doğru bir karar vermiş olacak." dedi. 2050'DE NET SIFIR EMİSYON HEDEFLENİYOR Paris Anlaşması, Aralık 2015'te Paris'teki COP21'de imzalanırken, 4 Kasım 2016 itibarıyla yürürlüğe girmişti. Anlaşmanın 197 imzacısı bulunmasına rağmen, onaylayan 191 ülke bulunuyordu. Türkiye'nin de anlaşmayı onaylamasıyla bu sayı 192'ye çıktı. Paris Anlaşması'nı imzalamasına rağmen taraf olmayan 5 ülke (Eritre, Irak, İran, Libya, Yemen) bulunuyor. Küresel emisyonların 2030'a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması ile 2050'de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması amaçlanıyor. Bu kapsamda, ülkelerin emisyonları azaltmak için atacakları adımlara yönelik ulusal katkı beyanlarını 5 yılda bir güncellemesi bekleniyor. Paris Anlaşması'nın kabulünün 5'inci yılında ise ülkelerin bir kısmının güncellediği ulusal katkı beyanlarına göre, emisyonların 2030'a kadar yaklaşık yüzde 13 artacağı hesaplanıyor. Bu kapsamda, iklim değişikliğiyle mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için anlaşma kapsamındaki taahhütlerin acilen eyleme dönüşmesine ihtiyaç duyuluyor. Diğer yandan, devam eden COP26 müzakerelerinde Paris Anlaşması'nda eksik kalan konuların ele alınarak tamamlanması hedefleniyor.

1 2 3 4 5 6 7 8 ... 13 14