06 Mayıs Pazartesi 2024
2 yıl önce

İçişleri Bakanı Soylu'dan ABD'ye tepki: Sizin bizim hakkımızda rapor yazmanız değil, biz sizin hakkınızda rapor yazarsak esas o zaman yandı gülüm keten helva

Gaziosmanpaşa'da Trabzon Dernekleri Federasyonu Gençlik Kollarının düzenlediği sahur programına katılan Bakan Soylu, "Bu ülkede 15 Temmuz oldu. Anneler çocuklarını sakındılar. 'Çıkmayın' dediler ama onlar aynı hızla bayraklarını ellerine aldılar. Yaş grubu olarak diğer bütün gruplardan önce sokağa çıkarak çıplak elleriyle tanklara, F-16'lara meydan okudular. Herkes şunu unutmuştu. Bu gençler de bu ülkede beş vakit ezan kulaklarına dokunarak bu hayatı yaşıyorlar." diye konuştu. Gençlik yıllarında çok maça gittiğini ve şampiyonluk gördüğünü dile getiren Soylu, "Bu sene o sene inşallah. Çocukluğumuzda çok maça gittik, gençliğimizde de çok maça gittik. Biz şampiyonluklar gören bir nesiliz. Siz de inşallah şampiyonluk göreceksiniz. Rahmetli annemin okuldan, öğretmenimden izin alırken nasıl zorlandığını bilirim maçlarda. Hem milli maçlarda hem de Trabzonspor maçlarında tembih ederdim; 'aman ha şu saatten önce gel, okuldan izin al' diye. Hep böyle geçti hayatımız. Bizim yaştaki arkadaşlarımız bilirler belki. Ayrı bir heyecan, ayrı bir tutkudur. İnşallah bu sene o sene, bekliyoruz ama bunu yaparken de tekrar örnek bir şekilde yapılması lazım geldiğini biraz önce başkanımızın söylediği sözlerle Trabzon'un hemen her yerinde donatılacak, Türkiye'nin hemen her yerinde donatılacak. Sadece maçlarda değil, aslen askere uğurlarken düğünlerde de mutluluğa kurşun sıkmamak lazım. Bunu hep beraber yapabileceğimize inanıyorum." dedi. Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığının yayımladığı dış politika raporuna ilişkin de konuşan Soylu, şunları söyledi: "Orada diyor ki Türkiye, FETÖ ve PKK'ya haşin davranıyor. Onlar terörist değil. Onlar siyasi tutuklu. Yani biz onları siyaset sebebiyle tutuklu hale getirmişiz diyor. Yetmedi. İçişleri Bakanlığını eleştiren büyük bir paragraf açıyor. Biz PKK'ya ve FETÖ'ye karşı şiddetle mukabele ediyormuşuz. Amerika şöyle istiyor; dünyanın her yerinde erkeklerle erkekler evlensin. Kadınlar da kadınlarla evlensin. Ya siz evleneceksiniz, Lut kavmi gibi olacaksınız, haşr olacaksınız. Ben size ne diyeyim? Biz neymiş, buna müsamaha göstermiyormuşuz. FETÖ'ye müsamaha göstermiyormuşuz. PKK'ya müsamaha göstermiyormuşuz. LGBT'ye müsamaha göstermiyormuşuz. Türkiye huzurlu bir hale gelmiş ve bu huzurlu hale gelmelerinden de bunlar rahatsızlanmış. Sizin bizim hakkımızda rapor yazmanız değil, biz sizin hakkınızda rapor yazarsak esas o zaman yandı gülüm keten helva. Sen daha dün kendi generalini PYD/PKK terör örgütünün bir sözde yöneticisine göndermedin mi binlerce tır silahla beraber? Onlar Türkiye'nin huzurunu ve birliğini bozsun diye göndermedin mi? Sen vakıfların vasıtasıyla Türkiye'deki birtakım sözde gazetecilere paralar yağdırıp bu ülkede 15 Temmuz darbesi dahil olmak üzere bu ülkenin birliğini ve beraberliğini bozabilmek için her türlü iftiralar attırmadın mı? Sen 15 Temmuz darbesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın uçağı havadayken birilerine nerede olduğunu göstermek için yayınlar yapmadın mı?" Yazılan raporun hiçbir anlam ifade etmediğini kaydeden Soylu, "Burada birtakım muhabirlerin ileri geri ortaya koydukları süreçlerin dışında hiçbir şey ifade etmiyor. Ne kadar çatlarsan çatla. Biz PKK'yı gömdük, gömmeye devam edeceğiz. Biz FETÖ'yü gömdük, gömmeye devam ediyoruz. Batı'da ne kadar muhafaza etmeye çalışırsanız çalışın. Bize hangi musallatları ortaya koymaya çalışırsanız çalışın. Herhangi bir başarı elde edemezsiniz. Bizim ahlakımıza, aile yapımıza bizim birliğimize inancımıza ve değerlerimize saldırdınız. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye buna prim vermedi vermeyecek." ifadelerini kullandı. Bakan Soylu, dünyanın en sıkıntılı döneminde Türkiye'nin attığı adımlara işaret ederek, şöyle devam etti: "Biz dünyanın en sıkıntılı döneminde, sahurlarda, iftarlarda bile bir araya gelemediğimiz dönemlerde biz neler yaptık biliyor musunuz? Bu coğrafyada on yıllardır konuşulan Azerbaycan ile Karabağ'ı birleştirdik. Biz sahurda, iftarda pandemiden bir araya gelemediğimiz dönemde neler yaptık biliyor musunuz? Doğu Akdeniz'de eğer doğal gaz varsa biz onun da sahibiyiz diye bütün dünyaya kendi gücümüzü gösterebilecek bir adımı kimseden korkmadan attık. Biz ne yaptık biliyor musun? Pandemide herkes nasıl kurtuluruz diye düşünürken biz hem onunla uğraştık hem de döndük Libya'yı dünyanın gelişmiş ülkelerinin ezmelerine fırsat vermeden orada 100-150 yıl önce nasıl bir kardeşlik tesis etmişsek bugün de bizi çağırdılar. Dünyanın o büyük devlerini elimizin, dirseklerimizin bir soluyla, bir sağıyla iterek 'o insanların huzurunu size ezdirmeyiz' dedik. Sadece öyle mi? Siz yapamazsınız dedikleri için yine Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle Kıbrıs'ta kapalı Maraş'ı açık Maraş haline döndürdük. Yıllardır demokrasi kılıcı gibi kafamızda salladıkları 'açamazsınız, açtırmayız, huzurunuzu bozarız' dedikleri Ayasofya'yı açtık." Türkiye'nin altyapısıyla ilgili hiçbir tereddüde yer olmadığına işaret eden Soylu, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Hesabımız, hedefimiz şu, Cumhuriyetin birinci asrını inşallah önümüzdeki yıl bu ülke kucaklayacak. Buraya hazırlıklı gidiyoruz, elbette hazırlıksız değil. Dünyadaki birtakım şeylerden bizler de etkileniyoruz. Elbette dönemsel zorluklarımız oluyor ama o dönemsel zorluklarımızı da buradan fırsat üreterek, buradan fırsat yöneterek inşallah etrafımızdaki coğrafyaya, dünyaya faydalı geçireceğimize olan inancımız tamdır. Üreten bir Türkiye olmalıyız. Sadece ekonomi üreten değil, aynı zamanda onunla birlikte değer üreten ve değer veren bir Türkiye olmalıyız. 120 ülkeye bugün eğitim veriyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğümüzde, Jandarma Genel Komutanlığımızda ve Sahil Güvenlik Komutanlığımızda eğitim veriyoruz. Birçok ülkeyle güvenlik iş birliğimiz söz konusu. Doğu'nun altı zengin, Batı'nın üstü zengin. Doğu'nun üstü fakir vatanın altına gir. Bütün dünya tarihini özetleyebilecek dört tane kelimedir. Bu tezgahı biz bozmalıyız. Bu tezgahı Türkiye'nin dışında bozabilecek inanın ki başka bir ülke söz konusu değil. Yavaş yavaş gidiyoruz ve inancımızla, inadımızla, kararlılığımızla bunu sağlayabileceğimize olan inancım tamdır. Ha 'bunu bugün sağlayabilir miyiz' derseniz, inşallah sağlarız ama biz beceremezsek, biz yapamazsak sizlerin başaracağına inanıyorum. Ve dünyanın sizin önünüzde saf tutacağına ben inanıyorum." Sahur programına Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hasan Tahsin Usta, Trabzon Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Şatıroğlu ve dernek üyeleri katıldı.

2 yıl önce

Pentagon'un hazırladığı yeni bir rapor, terör örgütü PKK'nın yeni bir partner bulduğunu ortaya çıkardı: İRAN

Türkiye’nin terör örgütlerine yönelik Pençe-Kilit operasyonu devam ederken ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) dikkat çekici bir rapor geldi ABD askeri istihbarat birimlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin askeri operasyonu ile birlikte PKK’nın İran destekli militanlarla işbirliği yapmaya başladığı belirtildi. ABD askeri istihbarat birimlerinin İran destekli militanların terör örgütü PKK ile Türkiye’ye karşı koordineli saldırılar düzenlediğine dair bulguları ve görüşlerini paylaştı. ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) tarafından hazırlanan raporda İran destekli militanların son aylarda Irak ve Suriye’deki Türk güçlerine saldırılar düzenlediği de belirtilirken, “Irak’taki bu saldırıların bazıları PKK ile işbirliği içinde gerçekleşti” yorumu yapıldı. Kapsamlı raporda, “Türkiye’nin Şubat ayında kuzey Irak’ta PKK’yı hedef aldığı saldırıların ardından yeni bir İran destekli militan grup, Musul’un kuzeyindeki Türkiye’nin askeri üssüne roket saldırısı düzenledi” denildi. Yayınlanan raporda, “DIA, Türkiye’nin hava ve drone ile PKK’yı vurmasına tepki olarak bu militan grubun PKK ile koordineli çalışmaya devam edeceğini öngörüyor” denildi. AMAÇLARI ÇOK FARKLIYMIŞ DIA’nin hazırladığı raporda ise terör örgütü PKK ile işbirliği yapan militanların amacına dair de yorumlar yer aldı. TSK’nın düzenlediği askeri operasyon için Hakkari’nin Derecik ilçesinden terör örgütlerine füze atışı yapıldı. Raporda, “Militanlar muhtemelen Türkiye’nin operasyonu sonrasında Türk güçlerine saldırarak Irak’ın bağımsızlığının koruyucuları olarak görülmelerini amaçlıyor” denildi.

2 yıl önce

Europol ve EMCDDA’dan ortak rapor: Avrupa kokain üretimi, tüketimi, dağıtımında merkez haline geldi; yıllık ciro 10 milyar euro

Raporda, metamfetamin endüstrisinin de Avrupa’da giderek genişlediği uyarısı yapıldı. Kokain, esrarın ardından Avrupa’da en çok tüketilen uyuşturucu olarak görülürken, 2020 rakamlarına göre kokain satışından uyuşturucu baronları 10,5 milyar euro kazandı. Rapora göre, Güney Amerika’dan yaşlı kıtaya gelen sevkiyat yine kokain kullanımında önemli artışa neden oldu. Avrupa'da 2019 yılına göre, 2020 yılında ele geçirilen kokain miktarı yüzde 6 artarak, 214 tona ulaştı. AB kurumlarına göre Belçika uyuşturucu ticaretinde önemli bir merkez rolü oynarken, AB ülkeleri içinde 2020 rakamlarına göre en fazla kokain yine bu ülkede ele geçirildi. Belçika’da 70 ton, Hollanda’da ise 49 ton kokaine polis operasyonlarında el konuldu. Raporun ilginç bir noktası ise Güney Amerika’dan Avrupa’ya gelen kokainin bir kısmının buradan Ortadoğu ve Asya ülkelerine ülkelere gönderilmesi. https://twitter.com/emcdda/status/1522520306056900609?s=21&t=GVwsqJabQ66chW32x9txGw Avrupa’da metamfetamin üretimi artmasına rağmen, bunun kokaine oranla daha küçük çapta olduğu tahmin ediliyor. Sentetik uyarıcı madde üretiminde ise Çek Cumhuriyeti önemli rol oynarken, bu uyuşturucular en fazla doğu Avrupa ülkelerinde kullanılıyor. Yeni veriler Belçika’da da son dönemde sentetik uyarıcı üretiminin önemli ölçüde arttığı yönünde. Ancak bu konuda tahmini bir veri açıklanmadı.

1 yıl önce

‘Türkiye’yi kokain merkezi oldu’ yalanı! Europol ve EMCDDA raporu gerçeği ortaya koydu: “Avrupa merkez haline geldi”

İşte raporun detayları; 2022 Avrupa Uyuşturucu Pazarları Raporu'nda, Avrupa'da kokain pazarının büyümeye devam ettiği, Türkiye'de de rekor seviyelerde kokain yakalandığı belirtildi. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) ve Avrupa Birliği Kanun Uygulama İşbirliği Ajansı (EUROPOL) ortaklığında Avrupa genelindeki uyuşturucu pazarlarının imalat, kaçakçılık, dağıtım ve kullanım boyutlarında derinlemesine analiz edildiği ve her bir uyuşturucu madde için ayrı birer modül halinde hazırlanan 2022 Avrupa Uyuşturucu Pazarları Raporu'nun "kokain" ve "metamfetamin" modülleri yayınlandı. Buna göre, Avrupa'da kokain pazarı büyümeye devam ediyor. 2020'de Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerdeki perakende kokain pazar değerinin en az 10,5 milyar avro olduğu tahmin edilirken, bu miktar tüm yasa dışı uyuşturucu pazarının üçte birine karşılık geliyor ve kokaini esrardan sonra en büyük ikinci uyuşturucu pazarı haline getiriyor. Avrupa'da 2017 yılından bu yana, özellikle deniz limanlarında her yıl rekor miktarlarda kokain ele geçiriliyor. 2020'de şimdiye kadar raporlanan en yüksek miktar olan 214,6 ton kokain ele geçirildi. Ayrıca ön veriler 240 tonluk kokain yakalamaları ile 2021 yılı toplamının daha da yüksek olacağını gösteriyor. En yüksek miktarlarda kokain, Belçika, Hollanda ve İspanya limanlarında ele geçirilirken, Avrupa'nın farklı limanlarında artan yakalamalar da suç gruplarının kaçakçılık faaliyetlerini kokain risk algısının daha az yoğunlukta olabileceği limanlara doğru genişlettiğini ortaya koyuyor. Önceki yıl AB ülkelerinden Belçika'da ele geçirilen 70, Hollanda'da ele geçirilen 49 ton ve İspanya'da ele geçirilen 37 ton kokain, Avrupa genelinde ele geçirilen miktarın yüzde 73'üne karşılık geliyor. Ayrıca İtalya, Fransa ve Almanya'da da yakalanan kokain miktarları dikkati çekiyor. Kokain sevkiyat noktaları çeşitleniyor Kokain kaçakçılığı ve kullanımı ile ilişkilendirilmeyen Doğu Avrupa ülkelerinden Yunanistan'da 1,8, Bulgaristan'da bir ton, Polonya'da 3,9 ton ve Türkiye'de de 2 ton yakalanan kokain miktarı rekor seviye olarak gösteriliyor. Bu durum da kokain sevkiyatlarının Avrupa'ya giriş yaptığı noktaların çeşitliliğin artığını ve kokain kullanıcı pazarının Türkiye dahil Doğu Avrupa'da büyüdüğünü ortaya koyuyor. Avrupa'ya işlenmek üzere sevkiyatı yapılan baz kokain yakalamalarındaki artışlar da yakın gelecekte Avrupa pazarında daha fazla oranda içilebilir kokain ürünlerinin görülme riskini ortaya çıkarıyor. Güney Amerikalı ve Avrupalı suç şebekelerinin kokain üretiminde iş birliği yaptığı yönünde bilgiler bulunurken, özellikle Meksikalı suç şebekelerinin Avrupa pazarına kokain sağladığı yönünde de deliller yer alıyor. Ayrıca Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, kokainin başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere AB üyesi olmayan ülkelere ve Okyanusya bölgesi ile Asya'ya sevkiyatında transit olarak kullanımının arttığına ilişkin de deliller bulunuyor. Metamfetamin tespitleri AB üyesi ülkelerdeki metamfetamin yakalamaları da arttı. Çekya ve komşu ülkelerde daha küçük ölçekli metamfetamin üretimi devam ederken, Hollanda ve Belçika'daki endüstriyel ölçekli laboratuvarlarda metamfetamin üretimi gerçekleşiyor. Avrupalı sentetik uyuşturucu üreticileri, üretim süreçlerini geliştirmek için Meksikalı üreticilerle iş birliği yaparken, mevcut olan altyapıyı da kullanmayı sürdürüyor. 2019'dan bu yana Hollanda ve Belçika'da tespit edilen üretim tesislerinin boyutu, gelişmişliği ve verimliliğinin arttığı belirlendi. Afganistan'da bitki temelli efedrin kullanılarak metamfetamin üretimi 2016'da ortaya çıktı. Afgan eroininin mevcut kaçakçılık yolları ve alt yapısı da suç ağları için bir fırsat ve AB için bir tehdit oluşturuyor. Türkiye'de metamfetamin kullanımında ve ele geçirmelerde yaşanan artışlar da Balkan rotasındaki faaliyetlerin göstergesi olarak değerlendiriliyor. AB ile Türkiye arasında kurulan ve Balkan rotasındaki uyuşturucu akışını kısıtlamaya odaklanan güçlü arz azaltma ortaklığının, metamfetaminle ilgili tehditleri ele alacak şekilde genişletilmesi gerektiği düşünülüyor. Türkiye'de 2020'de ele geçirilen metamfetamin miktarında önemli bir artış yaşandı ve yakalanan miktar 4,2 tona ulaştı. Türkiye'de ele geçirilen metamfetaminin çoğunluğu sıvı formda, ülkenin doğusunda İran sınırında bulunan illerde ele geçirilmiştir.

1 yıl önce

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 3 yeni projeyi duyurdu: Yerli e-pasaport, e-mavi kart ve e-sürücü belgesi

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Yerli e-Pasaport, Yeni e-Mavi Kart ve Yeni e-Sürücü Belgesi Tanıtımı'nda konuştu. Bakan Soylu, şunları söyledi: 149 bin 260 asayiş olayını aydınlattık. Asayiş olaylarında 4 bin 126'sı cinayet olayı. Sistemlerinize ne kadar hakim olursanız sivil ve güvenlik sahasında faydasını görüyorsunuz. İzmir'de bir deprem oldu. Bölgede kaç kişinin yaşadığını çerçeveleyerek, orada kaç daire olduğunu, orada iş yeri olup olmadığını, ailelerin kaç kişi yaşadığını, odalarının nerede ve nasıl olduğunu... Ekiplere anında iletebilecek, o planlama üzerinden arama kurtarmayı gerçekleştirebileceği bir süreci rahat bir şekilde anlayabiliyorsunuz. Dünyada birçok ülkeye yol ve yön gösteriyoruz. Burada geldiğimiz gelişmişlik seviyesi, oluşturduğumuz kapasite, elde ettiğimiz teknik seviye Türkiye'nin en önemli ihraç güçlerinden birisi olacaktır. Biyometrik verilerimizi biz başka ülkelerin yazılımları ile yapıyor idik. Şimdi artık Türkiye, nüfusta, göçte, Emniyet ve Jandarma'da yerli ve milli yazılımlarla yapıyor. Kafa kağıdından yeni nesil çipli kimlik kartlarına geldik. Bankaya, tapuya, notere gidiyorsanız toplam 2 bin 87 kuruma hizmet verilmektedir, güvenlik de aynı şekilde sağlanmaktadır. YERLİ E-PASAPORTTA SERİ ÜRETİM İÇİN SON AŞAMADAYIZ 3 yeni projeye de kısaca temas etmek isterim. E-Pasaport olarak tabir edilen yeni nesil çipli pasaportlar, aslında bizim AB'ye ve vize serbestisine girişle ilgili imzaladığımız temel şartlardan birini içeren güvenli pasaportu içeren çerçevede üretiliyordu. 2018'den itibaren Türkiye bu pasaportları kullanıyor. Bu pasaportları da Avrupa'daki bir firmadan, 18 ülke bizim gibi alıyor. Tüm dünyada pandemi nedeniyle ortaya çıkan çip tedarik krizi var. Sözkonusu firma tedarikleri karşılamada sıkıntı yaşadı. Biz vatandaşlarımıza sıkıntı yaşatmamak için çaba gösterdik. Avrupa'da bir çok ülke eski pasaportlarına geri döndü, süresi bitmiş pasaportlarına devam etti. Biz de sıkıntılar yaşadık ama bunu vatandaşımıza hissettirmemeye çalıştık. Dün sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti, yeni yerli e-pasaport çalışmalarına başladık, seri üretim için de son aşamadayız. HER SAYFASINDA FARKLI ŞEHİRLERE AİT GÖRSELLER YER ALACAK Aynı zamanda göç kartlarını da üretiyoruz. İkamet belgelerini de üretiyoruz. İnşallah Ağustos ayında kendi e-pasaportumuzu kendimiz, dünyanın en güvenlikli pasaportunu kullanacağız. Temassız çipe ve birçok yenilik ögesine sahiptir. Tasarımı özgün bir tasarımdır. Her sayfasında ülkemizin farklı şehirlerine ait görseller, şehre özel bitki görseli yer alacak. Daha önce 5 yıl olan yeşil pasaporttaki geçerlilik süresi yeni e-pasaportta 10 yıla çıkıyor. Çipli olan pasaportta Kız Kulesi var. İkinci sayfasında pasaportumuzun özellikleri gözükmektedir. Değişken mikro yazılar vardır. Kendine ait özel çizgileri bu pasaportun vardır. Resim koruma için özel boyası sözkonusudur. İnşallah yetiştirebilirse resimler de renkli olacak. Pasaportumuzu kendimizi üretmemiz daha öncelikli. 14. ve 15. sayfada Efes Antik Kenti, Sümela Manastırı, Göbeklitepe, Çorum - Hattuşaş, Ayasofya Camisi tam 20 ve 21.'nci sayfalarda, Mevlana Türbesi, Çamlıca Camisi, Çifte Minareli Medrese - Erzurum, İshak Paşa Sarayı - Ağrı, Amasya evleri, Diyarbakır'da surlar ve Hevsel bahçeleri, 1915 Çanakkale Köprüsü ve en nihayetinde de TBMM yer alıyor. Burada büyük özen gösterilerek hazırlanmış çok güçlü bir pasaport. E-SÜRÜCÜ BELGESİ 2016'dan itibaren yeni nesil sürücü belgesi vermeye başlamıştık. Dünyadaki yeni teknolojilere uyarlanması zorunluluk haline geldi. Temassız çip kullanılarak, güvenlik seviyesi en üst seviyeye çıkarılmıştır. E-pasaportta olduğu gibi yeni nesil e-sürücü belgelerinde de Türkiye yerine ilk kez Turkey ifadesi kullanılacaktır. Ehliyetlerimiz uluslararası dolaşıma açıktır, ehliyetimize kimlik ekleme kabiliyetine sahip olacağız. Herkes ehliyetini hemen değiştirmek zorunda mı? Hayır. Ehliyet süresi bittiği zaman ve yeni alınan ehliyetlerde bu ehliyet Türkiye'nin yeni ehliyeti olarak kullanılmış olacak. Bir kişinin 2 ayrı resmi olacak ehliyetler üzerinde... E-MAVİ KART PROJESİ Diğer projemiz de bilindiği gibi mavi kartımız var. E-mavi karta dönüştüreğiz. Almanya'da olup Türk vatandaşlığından çıkmak zorunda olan vatandaşlarımızın kullandığı mavi kartı daha güvenli hale getirmek istedik. Kağıt ürün olarak eski usülle düzenlenmektedir halen. Biyometrik verileri barındıran, daha güvenli yeni e-mavi kart hazırlanıyor. VATANDAŞLIK VERME YETKİSİ GÖÇ İDARESİNDE DEĞİL Göçmenler üzerinden yürütülen tahrik kampanyasında öne çıkan göçmenlerin vatandaş yapılmak istenmesi iddiasıdır. Yalan, uydurma, yazdıkları senaryo da deli saçmasıdır. Vatandaşlık verme yetkisi göç idaresinde değil. İşi kimin yaptığını, süreci bilmiyorlar. Nüfus müdürlüğümüze yılda 25 milyon insan girer. Dönem dönem devletin bilgileri çalındı gibi gerçekten uzaktan yakından ilgisi olmayan bir anlayışın paylaşılması, bilmeden yapılan bir şeyse devletin itibarını altüst etmek için yapıldığı değerlendirilir. Gündemde kalabilmek, deli zırvalarını paylaşabilmek için yapılan açıklamalar kamu kurumlarımız tarafından cevaplanmaktadır.

1 yıl önce

Yeni pasaportun sayfalarında Ayasofya'nın bulunması, Yunan basınını rahatsız etti: "Türkiye'nin en büyük meydan okuması"

Türkiye'nin yerli üretim e-Pasaport'u Yunanistan'da büyük yankı yandırdı. Yeni düzenlemeyle birlikte pasaportun orta sayfasında Ayasofya Camii'nin fotoğrafının yer alması Yunan basınını harekete geçirdi. "Türkiye'nin en büyük meydan okuması" Yunanistan basını, Ayasofya'nın pasaportlarda kendine yer bulacak olmasına meydan okuma olarak yer verip tepki gösterdi. Skai televizyonu, gelişmeyi, "Türkiye'nin en büyük meydan okuması: Ayasofya, pasaportlarda cami olarak yer alacak" şeklindeki başlıkla okurlarına aktardı. 'Tam ortasında Ayasofya Camii bulunuyor' Haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili "Çip krizi sebebiyle küresel tedarik imkanları zorlaşan pasaport üretimini ülkemizde gerçekleştirecek altyapıyı kurduk. Dünyanın en güvenli pasaportlarından biri olan yeni pasaportumuzun sayfaları, Topkapı Sarayı ile başlayıp, birinci Meclis Binası ile sona eriyor ve tam ortasında da Ayasofya Camii bulunuyor." ifadelerine dikkat çekildi.

1 yıl önce

Suriyelileri geri gönderme vaadinde bulunan CHP'nin, 2016 yılında tam aksi fikirlerin savunulduğu bir rapor hazırladığı ortaya çıktı

CHP, 2016 yılında "İnsanlık dramından insanlık sınavına" başlıklı bir rapor hazırlayarak yabancı düşmanlığıyla mücadele edilmesini ve Suriyeli sığınmacılara geniş haklar öngören "mülteci" statüsü verilmesini istedi. Bugün ise tüm iddialarından vazgeçip "Suriyelileri evine göndereceğiz" kampanyasının öncülüğünü yapıyor. Siyasi rant elde etmek için Suriyelileri geri gönderme vaadinde bulunan CHP'nin, 2016 yılında tam aksi fikirlerin savunulduğu bir rapor hazırladığı ortaya çıktı. Yeni Şafak'ın haberine göre, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun önsöz yazdığı raporda Suriyeli mültecilerin kalıcı olacağının kabul edilmesi ve bu yönde projeler hazırlanması önerisinde bulunuldu. Ayrıca, Türkiye'nin 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne göçmenlerin kalıcı olmasına önlemek için kaydığı "coğrafi çekince" şerhinin kaldırılmasını istedi. GEZİP RAPOR YAZDILAR CHP, 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay önce Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla, sığınmacılar üzerine bir çalışma yaptı. 2016 yılında mülteci kamplarını ve Geri Gönderme Merkezlerini ziyaret eden CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba, Zeynep Altıok, Mustafa Balbay, Nurettin Demir, Selina Doğan, Muharrem Erkek, Özcan Purçu, Sezgin Tanrıkulu ve Elif Doğan Türkmen, tespit ve önerilerini "Sınırlar arasında insanlık dramından insanlık sınavına" başlığıyla raporladı. KORUMA YETMEZ MÜLTECİ OLSUNLAR CHP'nin, 2016 raporunda hükümetin göçmen politikalarını yetersiz bulduğunu ifade edildi. Ülkede giderek tırmanan yabancı düşmanlığı ve ırkçılık olduğu iddiasına yer verilen raporda, çözümün insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir anlayışla göç politikaları üretilmesi olduğu belirtildi. Raporda, Suriyelilerin kalıcı olduğu gerçeğinden yola çıkarak ekonomi politikalar üretilmesi gerektiği belirtilerek hükümete Göç Bakanlığı kurulması çağrısı yapıldı. 160 SAYFALIK RAPORU ELE VERDİ Türkiye 1951 Cenevre Sözleşmesi'ni bir çekince koyarak imzalamıştı. Bu çekincede sadece Avrupa'dan gelen göçmenlere mülteci statüsü verileceği deklare edilmişti. CHP'nin 160 sayfalık raporunda, Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu çekincenin kaldırılması ve ülkemize sığınan göçmenlere 'geçici koruma' statüsü değil daha geniş hak öngören 'mülteci' statüsü verilmesi çağrısı yapıldı. TEZLERİNİN AKSİNİ SAVUNUYOR Raporda bugün CHP'nin savunduğu tezlerin tam aksi yönünde görüşler var: - Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Suriyeli karşıtlığına ve nefret söylemlerine karşı önlem alınmalıdır. - Medyada mültecilere yönelik kullanılan dilin, insan haklarına ve evrensel değerlere uygun olması sağlanmalıdır. Geri Gönderme Merkezlerine getirilen kişilere, kamplarda veya kamp dışında kalan sığınmacılara "suçlu" muamelesi yapılmamalıdır. - Göçün ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerdeki kalkınma süreçlerine katkısı topluma anlatılmalıdır. Türkiye'deki mültecilerin işgücü piyasalarına entegre edilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. - Türkiye, tek başına idare edemeyeceği ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Bu nedenle, dış politikamız göç olgusunu içerecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. "LÜTUF DEĞİL HAK VERİN" CHP'nin raporunda yer alan önerilerden bazıları: - İlk aşamada misafir olarak kabul edilen Suriyeli mültecilerin ülkemizde kalıcı oldukları kabul edilmelidir. - Mültecilere yapılan yardımlar bir lütuf gibi sunulmamalıdır. - Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurulmalıdır. - Türkiye'de göçü düzenleyen mevzuat yeniden düzenlenmelidir. - Yerleşim planları sığınmacılar göz önüne alınarak yapılmalı, sığınmacılara barınma koşulları sağlanmalıdır. - Kamplarda çadır başına düşen kişi sayısı azaltılmalı, konteynerlerin sayısı arttırılmalıdır. - Ülkemizde mültecilere sağlanan hizmetler yetersizdir. Hukuki yardım, tercüme, eğitim ve sağlık hizmetleri daha etkin bir şekilde sağlanmalı. - Mülteci çocukların okullaşma oranı arttırılmalıdır. - Mültecilerin entegrasyonlarını sağlamak toplum merkezleri kurulmalıdır.

1 yıl önce

PKK'nın Avrupa'daki üssü! Rapor gerçekleri gözler önüne serdi

Türkiye'nin NATO üyeliğine sıcak bakmadığı İsveç, terör örgütü PKK'nın Avrupa'daki ana üslerinden birisi. Terör örgütünün Avrupa'da kurduğu sözde STK'ların çatı kuruluşlarının yanı sıra örgütün yayın organlarının merkezi de İsveç. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yayınlanan 'Avrupa'da PKK Yapılanması' başlıklı raporda İsveç'le ilgili çarpıcı ayrıntılar yer alıyor. Yeni Şafak'ın haberine göre, İşte rapordan bazı satır başları... İLK DESTEK 1980'DE -PKK İsveç'te, 1980'li yıllar sonrasında Kürt kökenli nüfusa tesir etme imkanına erişerek "kitle taban oluşturma" çalışmalarına başladı. Örgütün altyapısını oluşturan 30 terörist, Demokratik Ulusal Kürdistan Birliği ve İsveç-Kürt Kültür Derneği çevresinde toplandı. Bunlar, hükümet tarafından 1983'ten itibaren destekleniyor. -Zamanla İsveç'e yerleşen örgüt elemanlarının bir kısmı örgütü eleştiren söylemler geliştirdi. 1983 sonrasında PKK içerisindeki muhalifler dizi cinayetle öldürüldü. İnfazlar nedeniyle PKK, terör listesine alındı, 18 kişi sınır dışı edildi. PKK ise Başbakan Olof Palme'ye suikast düzenleyerek İsveç'e cevap verdi. (Terörist Şemdin Sakık da saldırının Öcalan'ın talimatıyla "Harun" kod adlı Hasan Hayri Güler'in gerçekleştirdiğini itiraf etti.) İSVEÇ'İ EYALET YAPTI -Avrupa'yı bölge ve eyaletlere bölen PKK, İsveç'i ise PKK'nın sözde "İskandinav Eyaleti"ne bağladı. Buna ek olarak PKK, 1993'te merkezi Belçika'da bulunan Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu (KON-KURD) çatı yapılanmasını kurdu. Böylelikle on iki farklı ülke KON-KURD'e bağlandı. 1994'te ise İsveç Kürt Konseyi Stockholm'de kuruldu. 20 DERNEKLERİ VAR -1994 yılından beri faaliyet gösteren İsveç Kürt Kültür Merkezi, PKK'ya bağlı 20'den fazla derneği bünyesinde barındırıyor. Sözde kültür, sanat ve diğer sosyal etkinlikler vasıtası ile PKK'ya eleman ve meşruiyet kazandırma çalışmaları yürütülüyor. STK'LARA FON YAĞIYOR -Örgüt İsveç'te, hırsızlık, silah kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve haraç toplama yoluyla önemli miktarda gelir elde ediyor. -İsveç PKK'nın yayın organlarına da ev sahipliği yapıyor. Nevruz TV, Ronahi TV ve Aryen TV örgütün bu ülkedeki yayın organlarından bazıları. Bu kuruluşlar İsveç devletinden de çeşitli adlarla fon alıyor. (Nevruz TV'ye 2009'da 1 milyon 467 bin 866 avro verildi.) -PKK'ya müzahir İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi de konsey ile benzer hedefler doğrultusunda hareket ediyor. Yapı hali hazırda İsveç Araştırma ve Eğitim Bakanlığı'ndan 80 bin avro fon alıyor. İSVEÇ SİLAHLARI PKK'DA -PKK, İsveç'teki boşluklardan faydalanarak illegal silah ticaretine hız verdi. Örgüt buradan temin ettiği silahları kırsal yapılanmasına gönderdi. Ağustos 2017'de Şırnak Uludere'de TSK'nın yürüttüğü operasyonlarda İsveç menşeli AT-4 tipi anti tank füzesi ele geçirildi. Diğer operasyonlarda İsveç'e ait olduğu bilinen çok sayıda silah ele geçirildi. PKK İÇİNDE İSKANDİNAV TABURU -Örgüt, İsveç'te çok sayıda çocuğu kandırarak dağ kadrosuna kattı. Uluslararası Radda Barnen Vakfı tarafından hazırlanan bir raporda, İsveç'te okullara kanca atan PKK'nın 18 yaşından küçük çocuklara 'yaz kampı' adı altında terör eğitimi verdiği yazıldı. Sadece 90'lı yıllarda 50'den fazla çocuğun örgüt tarafından Irak ve Türkiye'ye dağ kadrosuna gönderdiği tespit edildi. -Suriye'de PKK/YPG saflarında bulunan yabancı teröristler arasında çok sayıda İsveçli var. Hatta örgüt çatısı altında İsveç vatandaşlarından oluşan 'İskandinav Taburu' bile oluşturuldu. PARLAMENTOYA BİLE SIZDILAR -PKK İsveç'te siyaset arenası ve parlamentoda da temsil ediliyor. Daha çok sol partiler içerisinde faaliyet gösterilirken, örgütün Özgür Yaşam Partisi adı altında partisi bulunuyor. Ülkede bağımsız milletvekili olan Amine Kakabaveh, Sosyal Demokrat Partili Evin Çetin, Sol Partili Yekbun Alp, AP Milletvekili Evin İncir, Eda Düzgün örgüte müzahir siyasetçi isimler. Bu isimlerin Irak'taki örgüt kamplarını ziyaret ettikleri biliniyor. -Sadece İsveç devleti değil ülkedeki bir çok siyasi oluşum da örgüte destek veriyor. Özellikle sol partilerin bir araya gelerek oluşturdukları Yeşiller/Avrupa Özgürlük Bağlaşıklığı Grubu ve Avrupa Birleşik Solu/İskandinav Yeşil Solu gibi siyasi grupların PKK'ya aktif desteği söz konusu. Bu partilere üye isimler PKK'nın terör listesinden çıkarılması, terörist başı Öcalan'a af için çağrı yaptıkları, Türkiye'nin sınır ötesi harekatlarına karşı eylemler düzenliyor. PYD'YE TEMSİLCİLİK İZNİ -İsveç PKK'nın Suriye yapılanması PKK/PYD'ye de büyük destek veriyor. PKK/PYD/ 2016'da başkent Stockholm'de İsveçli yetkililerin izniyle temsilcilik açtı. Hatta PYD'nın sözde kadın yapılanması YPJ'nin başında bulunan Nesrin Abdullah, dönemin İsveç Savunma Bakanı Peter Hultqvist ile görüşmüş ve yaralanan PYD'lilerin tedavisinin İsveç'te yapılması talebinde bulundu.

1 2 ... 4 5 6 7 8 9 10 ... 18 19