19 Mayıs Pazar 2024
1 yıl önce

CHP'li İBB hakkında rapor: Yolsuzluk var

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) AK Parti Meclis Üyesi Muhammet Kaynar, 2019-2021 yıllarındaki ihalelere ilişkin CHP'li Ekrem İmamoğlu yönetimindeki İBB'yi zora sokacak İETT araştırma raporunu meclise sundu. Kaynar, '2019-2021 yıllarında otobüs bakım-onarım işlerinin yüzde 44'ü, otobüs alım ihalelerinin ise yüzde 48'i Ulaşım İç ve Dış Ticaret AŞ'ye verilmiş gözüküyor. İddiaların odağında bir firma. Bu firmaya 3 yılda toplam 2 milyar 114 milyon 164 bin 630 liralık ihale verilmiş. 'Yolsuzluk var.' diyoruz. 'Kamunun, İETT'nin, gariban yolcunun bilet paraları alınarak firmalara aktarılmış' diyoruz' ifadelerini kullandı. İBB Meclisi haziran ayı ikinci oturumu, Meclis 1. Başkanvekili Zeynel Abidin Okul başkanlığında Saraçhane'deki belediye binasında yapıldı. Oturumda İETT araç alım-bakımlarını inceleme ve araştırma raporunu sunan Muhammet Kaynar, raporun İETT'nin verdiği bilgi ve belgeler sonucu hazırlandığını, istedikleri bazı belgelerin ise verilmediğini söyledi. Otobüs alımı ve bakım-onarımıyla ilgili rakamın 2019-2021 yıllarında 3 milyar 979 milyon 439 bin lira olduğunu vurgulayan Kaynar, "Bu maalesef hizmetin arttığı anlamına gelmiyor. Aynı hizmetin daha kalitesizi daha pahalıya alındığı için miktarlar artıyor. Sadece harcama miktarı arttı. Hizmetlerde artış ya da iyileşme maalesef yok." dedi. Kaynar, 2019-2021 arasındaki ihalelerle ilgili bilgileri paylaşacağını kaydederek "Ulaşım İç ve Dış Ticaret şirketi 15 ihale almış gözüküyor. Netice olarak 2019-2021 yıllarında otobüs bakım-onarım işlerinin yüzde 44'ü, otobüs alım ihalelerinin ise yüzde 48'i Ulaşım İç ve Dış Ticaret AŞ'ye verilmiş gözüküyor. İddiaların odağında bir firma. Bu firmaya 3 yılda toplam 2 milyar 114 milyon 164 bin 630 liralık ihale verilmiş." ifadesini kullandı. İhalelerin, temel usul olan açık ihale usulü terk edilerek ilan yapılmadan pazarlık usulüyle gerçekleştiğini söyleyen Kaynar, "Bakım-onarım ihalelerinin 589 milyon 568 bin 628 liralık kısmının davet usulüyle yapıldığı tespit edilmiştir. Rekabete açık olmayan bu alımlarda yaklaşık maliyete göre kırım oranı ortalaması sembolik rakamlarda kalmıştır. Bu rakam yüzde 1,49. İhalelerde, ihaleyi alan firmadan daha düşük teklif veren firmalar geçici teminat mektubunu sunmamış gibi gösterilerek ihale dışı bırakılmış, tek kalan firmanın yaklaşık maliyete göre oldukça düşük miktarlarda teklifi kabul edilerek ihale yapılmıştır. Böylece yüksek miktarlarda kamu zararı oluşmuştur." dedi. "İETT ve otobüs denilince akla kim gelir?" Bakım-onarım ihalelerinde firmaların geçici teminat mektubu vermedikleri gerekçesiyle ihaleden çıkarılmalarının inandırıcı olmadığını dile getiren Kaynar, "Yapılması gereken en masum şey, bu ihaleyi iptal edip yeniden ihale açmaktır. Ama bunu yapmak yerine Ulaşım İç Dış Ticaret'e bu ihale binde 5 kırımla verilmiş. İhaleyi alan kim? Ulaşım İç Dış Ticaret. Artık bu firmayı herkes öğrendi sanırım. Kimdir bu firma? 2019'dan itibaren İBB'nin ulaşım işleriyle yakından ilgilenen CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın hamisi olduğu şirket. İETT ve otobüs denilince akla kim gelir? Ulaşım İç ve Dış Ticaret." dedi. Kaynar, ihalelerde yaklaşık maliyetin gizli olduğunu ve açıklanmasının suç teşkil ettiğini belirterek "Ama ne hikmetse biraz önce örneğini verdiğim ihalelerde ihaleyi alan firma birebir yaklaşık maliyeti tutturmuş. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Herhalde kuşlar haber vermiş. Saydığım 5 ihalede İETT'nin zararı 1 milyar lira. Bakım-onarım ihalesinin teknik şartnamesinde yol-yolcu-sürücü emniyetine ilişkin itirazlar dikkate alınmadan ihale sonuçlandırılmış, bu şekilde yapılan ihaleler sonucu İETT araçlarında yoğun arızalar ve yolda kalmalar olmuştur." ifadelerini kullandı. Mercedes araçların bakım-onarım ihalesine firmanın katılmak istediğini vurgulayan Kaynar, "Şartnameye itiraz ediyor. 'Yıllardır yıpranmış ilgili kapsamın kısmi geçici onarım ve değişim ile devam etmesi yol, yolcu, sürücü emniyeti açısından risklidir. Söz konusu kapsamın orijinal yedek parçayla değiştirilmesi gerekmektedir. Mevcut yıpranma ve yaşlanma sebebiyle ömrünü tamamlamaya yaklaşmış kapsamın değişmemesi durumunda yolda kalma ve yüksek yolcu memnuniyetsizliği riski vardır. Metrobüs dışında kullanılmış araçların metrobüs hattında kullanılması da yol, yolcu, sürücü emniyeti açısından risk teşkil etmektedir.' diyor. Ancak Ulaşım İç ve Dış Ticaret'e verilen en büyük ihale olan bu 547 milyon 425 bin liralık ihale de buna rağmen yapılıyor. Mercedes Benz firması bu itirazları sebebiyle girmemiş oluyor. Sonuçta 41 gün önce bu araçların bakımını yapan, eksiklikleri, arızaları bilen bu firmanın söylediği olay gerçekleşiyor. İhaleden sonra 134 araç arıza sebebiyle İETT garajına, 244 araç da Hasanpaşa garajına dönüyor. Yani 378 araç bir ayda garaja dönüyor. CHP anlayışında Mercedes firması da olsanız, Mercedes aracını bakmayı sizden daha iyi bilen mutlaka bir CHP'li vardır." dedi. İBB AK Parti Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş da "İYİ Parti sözcüsünün ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Yalan bilgiler veriyor. Burada olmayanları itham ediyor. AK Parti Türkiye'yi yollarla, hastanelerle donattı. Yaşam kalitesini artırdı. Meyve veren ağaç taşlanır. Biz Türkiye'yi büyütmeye çalışıyoruz." diye konuştu. Bunun üzerine Muhammet Kaynar, "İETT araştırma komisyonunun raporunu sundum. Suat Bey'den raporla ilgili eleştirilerini, bahsi geçen konulara ilişkin cevabını bekliyordum. Bu raporda yazan her husus resmi belgesiyle mevcut. Yapılan 14 ihalenin 14'ü de problemli. Ulaşım İç ve Dış Ticaret'e verilen ihalelerin tamamında hukuki anlamda problem var." ifadesini kullandı. "Yolsuzluk var" Kaynar'ın "Cevap bu. Tahripçi zihniyetten başka bir şey beklenmez. Tamtamcı bunlar. Memlekete çakılmış bir çivileri yok." sözleri AK Parti ve MHP'li meclis üyelerince alkışlandı. Sözlerine devam eden Kaynar, "'Yolsuzluk var.' diyoruz. 'Kamunun, İETT'nin, gariban yolcunun bilet paraları alınarak firmalara aktarılmış' diyoruz. Bunun cevabı masaya vurmak mıdır?" ifadesini kullandı.

1 yıl önce

81 yıllık iddia: CHP döneminde beyaz ekmek için doktor raporu şartı!

Yazar Mustafa Armağan, sosyal medya hesabı üzerinden 1941 yılına ait bir gazete küpürü paylaştı. Paylaşımında, dönemin iktidar partisi olan CHP’nin, beyaz ekmek almak isteyen vatandaşlara doktor raporu şartı getirdiğini belirtti. Armağan, doktor raporlarında CHP’li yöneticilerin karıştığı şaibelerin ortaya çıkmasıyla bu kez de belediye bünyesindeki doktorlardan alınması şartının getirildiğini ileri sürdü. Aynı dönemde vatandaşların zor şartlar altında yaşadığını söyleyen Armağan, iktidardaki CHP yöneticilerinin ise lüks içerisinde yaşadığını belirtti. 'DOKTORLARA BASKI YAPARAK...' Konuya ilişkin konuşan Yazar Mustafa Armağan, “O dönemde o kadar kötü ekmekler yapılıyordu ki halkın bunlarla beslenme seçeneği yoktu. Hali hazırda o ekmeklerin besleyicilik değeri oldukça düşüktü. Öte yandan CHP’nin kodamanları bu ekmekten yemedikleri için beyaz ekmek üreten birkaç yer vardı. Dönemin yöneticileri beyaz ekmekle ilgili olarak, halkın içerisinden bu ekmeği almak isteyenlere doktor raporu şartı koydu. Yani eczaneden ilaç alır gibi ekmek için de doktor raporu istendi. Tabi bu karar halka verilen göstermelik bir haktı. Halkın doktor raporuyla bu ekmeğe ulaşma şansı oldukça zayıftı. Kısacası bu rapor olayından CHP’liler istifade etti. Yüksek makamlardan doktorlara baskı yaparak raporları aldılar. Kısacası o dönemde halkın boğazından geçmesi gereken o beyaz ekmek devrin kodamanlarına gitti. Tabi bu rapor alma olayında şaibeler ortaya çıkınca rapor verme olayı hastane doktorlarından alınıp belediye doktorlarına verildi. Tabi alınan bu kararın ne kadar adaletli işlediği de tartışılır” diye konuştu.

1 yıl önce

Al Jazeera muhabiri Akile'nin öldürülmesinde tüm raporlar İsrail'i işaret ediyor

Batı Şeria'nın Cenin bölgesinde İsrail güçlerinin baskınını takip ettiği sırada başından vurularak hayatını kaybeden Filistinli gazeteci Ebu Akile'nin kardeşi Antuan, açıklamalarda bulundu. Şirin Ebu Akile'nin ailesi olarak cinayetle ilgili Filistin makamlarının sürdürdüğü soruşturma üzerinden süreci takip eden Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) odaklandıklarını dile getiren Ebu Akile, "Bizim dayanağımız şu anda tamamen UCM'dir. Cinayetle ilgili bizim de atacağımız adımlar olacak ancak bunu konuşmak için daha erken." dedi. Birçok yönden harekete geçmek için çalışmalar yaptıklarını dile getiren Ebu Akile, kardeşinin ölümüne yol açan mermiyle ilgili Al Jazeera'nın yayımladığı görüntüye dair ise şunları kaydetti: "Yayımlananlar şeffaf ve net bir kanıttır. Ceset üzerinde yapılan otopsi ve mermi incelemeleri de uzman ve laboratuvarın sonuçlarına dayalıdır. Tüm bunlar Şirin Ebu Akile'nin İsraillilerin dışında kimsede olmayan bir kurşunla öldürüldüğünü ortaya koyuyor." "İSRAİL ŞU ANA KADAR AKTARDIĞI HİKAYELERDEN HİÇBİRİNİ İSPATLAYAMADI" İsrail'in Ebu Akile cinayetiyle ilgili soruşturmaya şüpheyle bakmasına da değinen Ebu Akile, İsrail'in ne düşündüğünün kendileri için bir önemi olmadığını ve bununla ilgili herhangi bir yorum yapmayacağını ifade etti. Ebu Akile, İsrail'in cinayetten kendisini suçlu bulan raporları reddetmesine ilişkin ise "Bu beklenen bir şey. İsrail birden çok hikaye anlattı ve bu da Şirin'in ölümünden sorumlu olduklarının kanıtıdır. İsrail şu ana kadar aktardığı hikayelerden hiçbirini ispatlayamadı." ifadelerini kullandı. İsrail'in anlattığı her hikayenin diğeriyle çeliştiğini söyleyen Ebu Akile, şöyle devam etti: "İsrail'in bu ölümden sorumlu olmadığını kanıtlayan bir şey yok bilakis tam tersi söz konusu. Şu ana kadar gördüğümüz kanıtların yanı sıra Al Jazeera, Washington Post, CNN ve AP'nin yayınlarındaki detaylar, Şirin Ebu Akile'nin doğrudan İsrail tarafından öldürüldüğünü gösteriyor." AL JAZEERA'NIN "MERMİ" HABERİ Katar merkezli Al Jazeera kanalı, geçen ay işgal altındaki Batı Şeria'da İsrail güçlerinin baskınını takip ederken başından vurulan deneyimli muhabiri Şirin Ebu Akile'nin ölümüne yol açan merminin görüntüsünü yayımlamıştı. Al Jazeera, Ebu Akile'nin ölümüne neden olan merminin, İsrail ordusunun kullandığı mühimmatlardan olduğunu aktarmıştı. Askeri uzmanların görüşlerine dayandırılan araştırma haberinde, inceleme sonucu, yeşil uçlu merminin, zırhı delmek için tasarlandığı ve M4 tüfeğinde kullanıldığı bilgisine yer verilmişti. Haberde ayrıca, merminin İsrail güçleri tarafından kullanılan 5,56 milimetre kalibreli mermilerden olduğu kaydedilmişti. Kurşunun Ebu Akile'nin taktığı miğfere isabet ettikten sonra deforme olduğuna işaret edilen haberde, kullanılan mermi türü, kalibresi ve bu tür mermileri ateşleyen silahlar hakkında daha fazla bilgi edinmek için olay 3D teknolojisiyle canlandırılmıştı. İSRAİL ORDUSU SORUMLULUĞU KABUL ETMİYOR İsrail Ordu Sözcülüğü, muhabirin ölümüne yol açan merminin görüntüsünü içeren ve merminin İsrail ordusunun kullandığı mühimmatlardan olduğunu aktaran Al Jazeera haberine ilişkin dün yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada Ebu Akile'nin ölümünün "hangi taraftan kaynaklandığının bilinemeyeceği" iddia edilerek, "Ordu soruşturması, gazetecinin kasten vurulmadığını ve ayrım gözetmeksizin ateş açan Filistinli silahlı kişiler tarafından mı yoksa yanlışlıkla bir İsrail askeri tarafından mı vurulduğunun tespit edilemediğini vurgulamaktadır." ifadeleri kullanıldı. AL JAZEERA MUHABİRİ EBU AKİLE'NİN ÖLDÜRÜLMESİ Al Jazeera televizyonunun deneyimli saha muhabiri Şirin Ebu Akile (51), 11 Mayıs'ta İsrail güçlerinin Batı Şeria'da bulunan Cenin'deki mülteci kampına düzenlediği baskını takip ettiği sırada, İsrail askerlerinin açtığı ateşle öldürülmüştü. Ebu Akile'nin yanında bulunan gazeteci Ali es-Sumudi de sırtından yaralanmıştı. Gazeteci Ebu Akile'nin, görevini yaptığı sırada ve "basın" yazılı çelik yelek giydiği halde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle vurularak öldürülmesi tepkilere neden olmuştu. İsrail ordusu, Ebu Akile'nin öldürülmesinin sorumluluğunu kabul etmemişti.

1 yıl önce

Rapor: İngiltere'de hayat pahalılığı çocuklarda stres ve intihar eğilimini arttırdı

Euronews’in haberine göre; Çocuk yoksulluğuyla mücadele eden yardım derneği The Childhood Trust tarafından yayımlanan rapor ülkede her 10 çocuktan birinin hayat pahalılığının bir sonucu olarak kendine zarar verme ve intihar eğiliminde olduğu gösterdi. Rapora göre İngiliz ailelerin parasal kaygıları çocukların yüzde 47'sinde stres hissi yaratıyor ve bu çocukların yüzde 21'inin ailesi çocuklarının parayla ilgili sebeplerle daha az güldüğünü belirtiyor. En büyük endişe kaynağı ise hayat pahalılığı yüzünden kendine zarar vermek isteyen çocukların oranının yüzde 9 olduğunun anlaşılması. "Aç, Endişeli ve Korkmuş" adlı rapor, intihar düşüncesini aklından geçiren çocuk oranının yüzde 8 olduğunu ortaya koydu. Bu oran, her 30 kişilik sınıfta en az iki çocuğun bu düşünceyi taşıyabildiği anlamına geliyor. İngiliz The Observer gazetesine konuşan dernek başkanı Laurence Guinness'e göre bu durumun sebebi çocukların yaşam koşularıyla, ebeveynlerinin faturaları ödeyip ödeyemeyeceğiyle ya da akşam eve gidince duş yapıp yapamayacağıyla ilgili çok endişelenmeleri.  Guinness "Bir çocuk bana haftada şimdi sadece bir kez duş yapabildiğini ve bunun uzun bir duşa dönüşmemesi için annesinin yanında durdurduğunu anlattı" diyerek çocukların içinde kaldığı durumu özetledi. Guinness, yedi yaşındaki bir başka çocuğun da yeterli paraları yoksa yemek alamadıklarını, bu durumda dolapları karıştırarak atıştırmalık birşeyler bulup yediğini ve bu şekilde yatıp uyuduğunu anlattı. "Çok derin bir mahçubiyet ve utanç duygusu taşıyorlar" Hayat pahalılığının daha önce mali olarak kendini istikrarlı gören ailelerin ilk defa yoksulluğa düşme riskini beraberinde getirdiğini ve birçok çocuğun da kendisini bu korkunç durumla ilk kez karşı karşıya bulduğunu belirten Guinness "Çok derin bir mahçubiyet ve utanç duyuyorlar ve içinde bulundukları açmazla ilgili çok kaygılanıyorlar" dedi ve ve bunun sonuçlarının "felaket" olabileceği konusunda uyardı. Ülkedeki diğer dernek ve uzmanlar da çocuklardaki ruh sağlığı sorunlarının hayat pahalılığı ile daha da büyüdüğünü belirtiyor ve ailelerin artan enerji fatraları sebebiyle ısınma, elektrik ve su kullanımı ile sofraya yemek koyma arasında zor kararler vermeye başladığına dikkat çekiyor.  İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin yaptırdığı bir araştırma da halkın giyim ve sosyalleşme harcamalarından vazgeçtiğini, daha da ötesi, artan akaryakıt, gıda ve enerji fiyatları sebebiyle 4 bin kişilik ankete katılanların yarısından fazlasının diğer temel ihtiyaçlar için para ayırabilmek için öğün atladığını ve mutfak masraflarından kıstığını ortaya koydu. Uzmanlar intihar eğiliminin genellikle hiçbir şeyin kendilerine yardım edemeyeceği hissinden kaynaklandığında dikkat çekiyor: Anne, baba ve yakın aile bireylerinin içinde bulunduğu durum ve öğretmen ya da sağlık profesyonellerinin yıllardır süren kesintiler sonucu hizmetlerinin azalması sebebiyle çocukların güvenebilecekleri mekanizmaların azaldığı bildiriliyor.

1 yıl önce

Yunanistan'ın bazı çetelerle işbirliği yaparak mültecilere eziyet edip Türkiye'ye gönderdiği dünya medyasının raporuna yansıdı

İngiltere merkezli Guardian, Fransa merkezli Le Monde, Almanya merkezli Der Siegel ile ARD Report München medya kuruluşları ve Hollandalı bilgi edinme üzerine faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Lighthouse Reports; Yunanistan'a geçmeye çalışan mültecilerin uğradığı eziyeti ortaya koyan soruşturma raporunu açıkladı. Buna göre, Yunanistan polisi bazı çetelerle işbirliği yaparak mültecilerden bazılarını alı koyup bu kişilere Türkiye'den Meriç Nehri'ni geçen diğer mültecileri zorla dövdürdüğü, soydurduğu ve lastik botlarla yasadışı bir şekilde nehrin karşı kıyısına geri gönderdiği belirtildi. Bugün yayınlanan basın açıklamasında "Sığınmacılar, gözaltı yerlerinden polis kamyonlarıyla nehir kıyısına götürülüyor ve burada Yunan polisinin gözü önünde kar maskesi giyen adamlar tarafından zorla lastik botlara bindiriliyorlar. Sonra bu maskeli adamlar onları diğer tarafa taşıyor" denildi. '25 GÜNLÜK VİZE KARŞILIĞINDA DİĞER MÜLTECİLERE SALDIRMAK ZORUNDA KALIYORLAR' Mültecilerin ifadelerine, fotoğraflara ve videolara dayandırılan soruşturmada; 'bazı mültecilerin', alı konularak zorla Yunanistan polisiyle çalıştırılıp 25 günlük geçici vize karşılığında diğer mültecileri soydukları, dövdükleri ve saldırdıkları ifade edildi. Kendilerine 'köle' diyen bir mültecinin ifadesine göre, bu kişiler operasyonlar arasında Meriç Nehri çevresindeki üç farklı Yunanistan polis karakolunda gözetim altına tutulduğu belirtildi. Raporda bu karakollardan iki tanesinin Tychero ve Neo Cheimonio olduğu vurgulandı. 'YA POLİSLE ÇALIŞACAK YA DA HAPSE GİRECEKTİ' Soruşturma raporunda "Görüştüğümüz altı adamın, geri gönderme operasyonları sırasında telefonlarını yanlarında bulundurmalarına izin verilmedi. Ancak bazıları Tychero'daki karakolun içinden bazı fotoğraflar çekmeyi başardı ve diğerleri polisle birlikte çalışan Suriyeli gangsterin fotoğraflarını çekti. Bu görseller, eski kölelerin bize anlattığı hikayeleri doğrulamamıza yardımcı oldu" ifadelerine yer verildi. Raporda "Bassel, korkunç bir seçimle karşı karşıya kaldığında yarı çıplak, yaralanmış ve dövülmüştü. Ya kendisini kaçıranlar için, Yunan polisi için çalışmayı kabul edecekti ya da insan kaçakçılığıyla suçlanıp hapse girecekti" denildi. HERKESİN BİLDİĞİ BARİZ SIR Mültecilerin Yunanistan'a geçmek için insan kaçakçılarına 5 bin Euro ödedikleri belirtilen raporda ayrıca "Sınıra yakın Rum köylerinin sakinleri de kaçakların polis adına geri itmeler yapmasının bölgede 'bariz bir sır' olduğunu ifade etti. Meriç'teki yasak bölgeye girmelerine izin verilen çiftçiler ve balıkçılar, mültecilerin işlerini yaparken defalarca gözlemledi" ifadeleri yer aldı.

1 yıl önce

Kan donduran raporu BM yayınladı! PKK/YPG'nin paravan örgütü DSG'nin kontrolündeki mülteci kampında onlarca insan öldürüldü

Batı'nın destek vermesi için terör örgütü PKK/YPG için paravan olarak kurulan DSG'nin kontrolündeki kamplarda, şiddet ve ölümler artıyor. Birleşmiş Milletler (BM), son 18 ayda Suriye'nin kuzeydoğusundaki bir mülteci kampında 100'den fazla kişinin öldürüldüğünü duyurdu. Ocak 2021'den bu yana, mülteci merkezinin "çok sert bir yer" haline geldiğini söyleyen BM'nin Suriye koordinatörlerinden İmran Rıza'ya göre, Irak sınırına yakın el-Hol kampında en az 106 cinayet belgelendi. ÇOĞU KADIN VE CİNAYETLER FAİLİ MEÇHUL Çok sayıda cinayet faili meçhul kalsa da Rıza, kurbanların "çoğunun" kadın olduğunu bildirdi. Kamp ve çevresindeki 56 bin mültecinin yaklaşık yüzde 94'ünün kadın ve çocuklardan oluştuğu, ailelerin çoğunun terör örgütü rejim ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan aileler olduğu belirtiliyor. El-Hol'deki mülteci bölgesi, ilk olarak 1991 Körfez Savaşı sırasında ABD ile Irak arasında kurulan ve daha sonra Washington'un Saddam Hüseyin'i devirmek için 2003 işgalinden sonra yeniden açıldı. 2016'da terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı YPG, nüfusu giderek on binlere ulaşan kampı bölgesini ele geçirdi. Şu anda 27 bin Iraklı, 19 bin Suriyeli ve üçüncü ülkelerden 12 bin vatandaşın tutulduğunu söyleyen Rıza, bazı Iraklılar ülkelerine geri gönderildiğini, ancak birçok hükümetin vatandaşlarının evlerine dönmesine yardım etme konusunda hala isteksiz olduğunu belirtti. Rıza, "Orada nüfusun çoğunluğu çocuklar. Onlar masum. Onları al-Hol gibi bir yerde bırakırsanız, esasen onları bir geleceklerinin olmamasına mahkum etmiş olursunuz. Tek çözüm kampı boşaltmak." dedi.

1 yıl önce

Bakan Kasapoğlu'ndan İBB'ye tepki! CHP milli başarılara da karşı!

Kasapoğlu, “İsimler değişse de CHP’nin engel olma siyaseti değişmiyor. Bir belediye, millî başarılara ev sahibi olacak bir spor kompleksinden ne ister? Kimse meraklanmasın. Sporun başkenti İstanbul’umuzda ülkemizin gururu sporcular yetiştirmeye, önümüze konan engelleri aşmaya kararlıyız.” dedi. https://twitter.com/kasapoglu/status/1543286026747215873?s=21&t=dEvjSHcoxJhUvn3H3EhqxQ

1 yıl önce

Eski Japonya Başbakanı Abe'ye suikast

Eski Japonya Başbakanı Şinzo Abe, Nara kentindeki bir etkinlikte vurulduktan sonra yere yığıldı. NHK televizyonu sırtından vurulan Abe'nin konuşmasının ortasında yığıldığını ve kanaması varmış gibi göründüğünü duyurdu. NHK televizyonu, saldırının ülkenin batısındaki Nara kenindeki bir tren istasyonunun dışında gerçekleştiğini, duyulan silah sesini beyaz bir dumanın izlediğini bildiriyor. Yerel saatle 11.30'da meydana gelen saldırıda kullanılan silahın el yapımı olduğu ortaya çıktı. NHK muhabiri, iki el ateş edildiğini aktardı. TBS televizyonu ise sol göğsünden vurulan Abe'nin aynı zamanda boynundan da kurşun almış gibi göründüğünü izleyicilerine bildirdi. Sosyal medyada dolaşan ve bağımsız kaynaklarca doğrulanamayan videoda, sağlık görevlilerinin sokağın ortasında Abe'nin etrafında toplanması görülüyor. Eski Başbakan daha sonra hastaneye kaldırıldı. Görgü tanıkları, bir kampanya konuşması için Nara'ya giden Abe'nin uğradığı saldırıdan önce, arkasından büyük bir silah çıkartan bir adam gördüklerini söyledi. İlk atışın hedefi bulamadığı, ancak ikinci atışın Abe'nin sırtına isabet ettiği sanılıyor. Abe daha sonra hemen yere düştü ve güvenlik güçleri kaçma girişiminde bulunmayan saldırganı yakaladı. 42 yaşındaki saldırganın kimliği belirlenmiş durumda. Eski Tokyo Valisi Yoiçi Masuoze Twitter mesajında Abe'de ani kalp durması olduğunu söyledi. Bu tanımlama, Japonya'da ölümün resmen teyit edilmesinden önce kullanılıyor.  Abe'nin vurulmasına dünyadan tepkiler geliyor. ABD'nin Tokyo Büyükelçisi Rahm Emanuel, ABD'nin şoka uğradığını ve üzüntü duyduğunu söyledi. Büyükelçi Emanuel Abe'yi olağanüstü bir lider ve sarsılmaz bir müttefik olarak tanımladı, ABD hükümetinin ve Amerikalıların dua ettiğini belirtti. Japonya'nın en uzun süre hizmet veren başbakanı olan Abe, 2020'de sağlık sorunları nedeniyle görevi bırakmıştı. Daha sonra bağırsaklarında bir rahatsızlık olduğunu açıklamıştı. Abe'nin yerine görevi partideki yakın dostu Yosişide Suga almış daha sonra Fumio Kişida başbakan olmuştu. Abe başbakanlıktan çekilse de Liberal Demokrat Parti'de fazlasıyla etkili, partinin büyük gruplarından birini kontrol ediyordu. Saldırının ardından seçim kampanyasını iptal eden mevcut Başbakan Kişida, başkent Tokyo'ya dönüyor. Kişida'nın kısa süre içerisinde bir açıklama yapması bekleniyor.

1 2 ... 6 7 8 9 10 11 12 ... 18 19